Sinoptik İncillerde zaman zaman Hz. İsa’nın, kendisinden, âdeta ulûhiyetini yalanlarcasına “İnsanoğlu” diye bahsettiğine şâhit olmaktayız. Hz. İsa için "insanoğlu" deyimi, 4 İncilde toplam olarak 70 defadan fazla kullanılır. "İnsanoğlu" deyimi için örnek olarak bkz. Matta, 12/39, s. 13; Markos, 14/41, s. 52; Luka, 6/22, s. 64; Yuhanna, 9/35, s. 104. Fakat bu İncillerin diğer bazı yerlerinde “Allah’ın oğlu” tâbirinin geçtiğini de görmekteyiz (Matta, 16/16; Markos, 13/26-27; Luka, 9/20; Yuhanna, 1/14). Bir insan, hem Allah’ın oğlu, hem de insanoğlu olabilir mi? İnsanoğlunun Allah’ın oğlu olması mümkün müdür? Elbette mümkün değildir. Eğer mümkündür dersek, insan = Allah olması gerekir; bu ise imkânsızdır. Çünkü Allah yaratıcı, insan ise yaratılandır. Elbette yaratılan, yaratıcı olamaz. İncillerde bu iki ifâdenin (Allah’ın oğlu ve insanoğlu), Hz. İsa için kullanılması açık bir çelişkidir. Hz. İsa, ya insanoğludur veya Allah’ın oğludur. O, hem Allah’ın oğlu, hem de insanoğlu olamaz. Fakat İncillere göre olamaz diye bir kural yoktur ve herşey mümkündür.
Hz. İsa’nın ilâhlığının İncillerdeki delillerle çürütülmesi konusunda müstakil bir eser yazan İmam Gazâlî, bu konuda şunları söylemektedir: “İki ilmî esas vardır. 1) Eğer delillerin zâhirdeki mânâları akla uygun ise, bu deliller zâhirlerine terk edilir. Eğer delillerin zâhirleri akla aykırı ise, bunlar te’vil edilir ve bunlarla zâhirî mânâlarının murâd edilmediği, mecâzî mânâlarının kast edildiği anlaşılır. 2) Eğer deliller birbirlerine aykırı hükümler ihtivâ eder ve iki delil birbiri ile teâruz ederse (çelişirse), bunlardan biri, bir şeyin isbâtına, diğeri ise nefyine delâlet ederse, bu delilleri birbirleri ile çelişkili halde bırakamayız. Aksi halde iki zıddı bir arada toplama durumuna düşeriz; bu ise muhaldir/imkânsızdır. Bu noktada İncilleri ele aldığımız zaman, bir yandan Hz. İsa’nın ilâhlığına delâlet eden, öbür yandan onun insanlığını ifade eden pekçok söz buluruz. Meselâ: “Ben ve Allah biriz”, “Beni gören babayı görür. Ben babadayım, baba da bendedir” gibi sözler, onun ilâhlığına delâlet eden sözlerdir. Yuhanna İncilinde geçen bu sözlerin aksine, yine aynı Yuhanna İncilinde tamamıyla Hz. İsa’nın insanlığına delâlet eden şu sözler vardır: “Ey kutsal baba! Bana verdiğin kutsal isimle onları koru. Onlar seninle bir olsunlar diye. Tıpkı benim olduğum gibi.” (Ebû Hamid el-Gazzâlî, er-Reddu’l-Cemîl li İlâhiyyeti İsa bi Sarîh-i İncîl, Kahire, 1986, s. 100-105). İmam Gazâlî’nin tesbit ettiği gibi, Hz. İsa’nın ilâhlığına delâlet eden sözlerin zâhirî mânâları özürlüdür, bunların mecâzî mânâlarına mürâcaat etmek gerekir. İncillerde Hz. İsa’nın hem insanlığına, hem de ilâhlığına delâlet eden sözler bulunduğuna göre, burada birbirine zıt iki hüküm ortaya çıkmaktadır. Bu birbirine zıt iki hükmü birlikte kabul etmek mümkün değildir. Birinin hakiki mânâsını alıp diğerini te’vil etmek gerekir. İnsan sûretinde olan birinin ilâhlığı aklen mümkün olmadığına göre, “insanoğlu” tâbirinin zâhirî anlamını alıp “Allah’ın oğlu” tâbirini te’vil etmek gerekir. İncillerde geçen “Allah’ın oğlu” deyimi ile gerçekten Allah’ın oğlunun kast edilmediği, bu ifade ile mecâzen, Allah’ın biricik sevgili kulunun kast edildiği ortaya çıkmaktadır.
Hıristiyanlar, İncillerde geçen “Allah’ın oğlu” tâbiri ile Allah’ın, Hz. İsa’nın bedenine girerek oraya yerleştiğini ve İsa’nın vücudunda insanlara tecellî ederek göründüğünü, dolayısıyla Hz. İsa’nın ilâhlaştığını iddia etmektedir. Aslında İncillerde Hz. İsa için söylenen “Allah’ın oğlu”, “babanın oğlu” tâbirleri sadece Hz. İsa için değil; havariler için, hatta Hz. İsa’ya inanan bütün hıristiyanlar için de kullanılmaktadır. Meselâ: “Düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. Öyle ki göklerde olan babanızın oğulları olasınız” (Matta, 5/44-45, s. 5). Demek ki babanın oğlu, Allah’ın oğlu olmak İncillere göre bile, sadece Hz. İsa’ya âit bir imtiyaz değildir; iman eden herkes Allah’ın oğlu olmaktadır. Bu tâbir, daha açık ve daha net bir şekilde Yuhanna İncilinde şöyle açıklanmaktadır: “(Yahya) Kendi yurduna geldi, ama halkı onu kabul etmedi. Ancak, kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine ‘Allah’ın oğlu’ olmak hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne bedenin isteğinden, ne de insanın isteğinden doğdular; tersine, Allah’tan doğdular.” (Yuhanna, 1/11-13, s. 92). Yuhanna’nın bu beyanına göre Allah’ın oğlu olmak, sadece Hz. İsa ve ona iman edenlere mahsus değildir. Bu sıfat, Hz. İsa’dan önce gelen Hz. Yahya’ya ve ona iman edenlere de nisbet edilmektedir. Hz. Yahya’nın dâvetine inananlar, Allah’ın oğulları olarak, kandan, bedenden değil; bizzat Allah’tan doğmuşlardır, onlar Allah’ın oğullarıdır. Yuhanna’nın mantığına göre Hz. İsa, havariler, Hz. İsa’ya inanan bütün hıristiyanlar, hatta Hz. Yahya ve onun öğrencileri “Allah’ın oğulları” olduklarına göre, bunların hepsi birer ilâh olmaktadırlar. Allah’ın oğlu tâbiri ile kast edilen, gerçek bir baba-oğul ilişkisi değil; aksine baba ile oğul arasında mevcut olan münâsebete benzer bir sevgi ve muhabbet bağı olduğu şeklinde anlaşılmalıdır. Böyle anlamayan ve Allah’a oğul isnâd edenler, hak dinin en temel esası olan tevhidi terketmiş olup bu inançlarıyla apaçık küfre ve şirke düşmektedir (5/Mâide, 17, 72, 73; 9/Tevbe, 31).