Dört İncil, en iyimser bir tahminle M.S. 60 ile 100 yılları arasında yazılmıştır. Fakat bu yazılan ilk nüshalardan bugün bir tanesi bile ortada yoktur. Şu anda kilise tarafından sahih kabul edilen ve Yeni Ahidin başında yer alan dört İncilin orijinal el yazmaları ile, onlardan kopye edildiği söylenen elde mevcut en eski kopye nüshalar arasında en azında iki buçuk asırlık bir boşluk, zaman aralığı vardır. Bu, şu demektir: Şu anda en eski İncil yazması olarak elde bulunan nüshaların, İncil yazarlarının yazmış olduğu asıl orijinal metinden kopye edilimediğini tesbit etmek üzere herhangi bir karşılaştırma yapmaya imkânımız yoktur. Çünkü, asıl orijinal yazmalar kaybolmuştur, bunların hiçbiri ortada yoktur. En eski kopyelerle bu orijinal metinler arasındaki mesafe en az iki yüz elli yıl olduğuna göre, bu kadar uzun zaman aralığını aşıp ana metne ulaşabilmek için çok sağlam bir rivâyet silsilesine ihtiyaç vardır. Kopyeler kendilerine güven sağlayacak böyle bir rivâyet silsilesinden tamamen mahrumdur. Bu en eski kopyelerin, ana nüshalardan yapıldıklarını ortaya koyan başka herhangi bir delil de mevcut değildir, sadece kopye edenin kopyesini esas nüshadan kopye ettiğini belirten soyut iddiası vardır.
Halen elde mevcut olan İncillerin en eski nüshaları Yunancadır. Hıristiyan kaynaklar, Hz. İsa'nın İbranice-Aramice konuştuğunu ve vaazlarını bu dille yaptığını haber vermektedir. İncillerin dili konusu ele alındığı zaman, en azından Hz. İsa'nın sözlerinin onun ana dilinde yazılması ve muhâfaza edilmesinin gerekli olduğu sonucuna ulaşılır. İncil yazarlarının en azından Hz. İsa'nın sözlerini, onun ağzından çıkan kelimelerle zaptetmeleri ve bunları İbranî-Aramî diyalekti ile yazmaları gerekirdi. Çünkü tercümeler ne kadar mükemmel olursa olsun, asıl mânâyı yansıtmakta eksik kalabilirler.
İlk İncil müsveddelerinin İbranice yazılmalarına rağmen, bunların sonra kaybolmaları, İbranice yazılmış olan İncillerin de hemen Yunancaya çevrilmesi ve İbranice nüshaların kaybedilmesi, bütün İncillerin, Risâlelerin, Yeni Ahidin bütün kitaplarının, hatta Yeni Ahid ile beraber Eski Ahidin tamamının Yunancaya çevrilerek Kitab-ı Mukaddesin tamamının Yunanca yazılması, Yunan kültürünün gerçek hıristiyan kültürünü asimile ederek onu tahrif ettiği sonucunu doğurmaz mı? Hıristiyanlık öncesi Yunan felsefesi kadar, putperest Yunan kültürü de bu dini etkileyerek onu bozmuş olmaz mı?