İncillerde Hz. İsa’nın evlenip evlenmediğine ve kadınlarla ilişkisine dair açık bir bilgi yoktur. Gençliği hakkında hiç bilgi olmaması gibi. Ancak İncillerde verilen bilgiler bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilince onun hiç evlenmemiş olduğu sonucuna varılabilir. Hz. İsa evlenmeyle ilgili olarak Havârilerle konuşurken onlar Hz. İsa’ya “Eğer erkeğin karısı ile hali bu ise, evlenmek iyi değil” derler. Bunun üzerine Hz. İsa onlara, “Bütün adamlar bu sözü kabul edemez, ancak kendilerine verilmiş olanlar kabul edebilir. Çünkü anadan doğma hadım vardır, insanlar tarafından yapılmış hadım vardır, göklerin melekûtu uğrunda kendilerini hadım edenler de vardır. Bunu kabul edebilen kabul etsin” (Kitab-ı Mukaddes, Matta, 19/10-12, s. 21) diye cevap vermiştir. Hz. İsa’nın bu sözlerinde açıkça evlenmemek teşvik edilmekte, evlenmenin bir ruhsat olduğu işaret edilmektedir. Ayrıca pasajın sonunda evlenmeye karşı istek duymamak için göklerin melekûtu uğruna insanın kendi kendini hadım etmesi öğütlenmektedir.
Kilise, İncillerde geçen bu ve benzeri ifadelere dayanarak râhiplere evlenme yasağı koymuştur. Aslında evliliğe karşı tavır koyan ve râhiplere evlenme yasağı koyan başka dinler de vardır. Maniheizm ve Budizm gibi dinler, hıristiyanlıktan önce bu yasağı uygulamışlardır. Hıristiyanlık, bu fikri muhtemelen Budizmden almış görünmektedir.
İncillerin yanısıra Yeni Ahidin diğer kitaplarında da evlenmemeyi açıkça teşvik eden pasajlara rastlamaktayız. Pavlos’un Korintoslulara yazmış oluğuu birinci mektupta geçen şu ifadeler, hıristiyanlığın evlilik kurumana bakış açısını açıkça ortaya koymaktadır: “İmdi yazdığımız şeylere gelince: Adam için kadına dokunmamak iyidir. Fakat zinalardan dolayı herkesin kendi karısı olsun, ve her kadının kendi kocası olsun.” (Kitab-ı Mukaddes, Korintoslulara I. Mektup, 7/1-2, s. 173). Pavlos burada erkeklerin kadınlardan uzak durmalarını, yani evlenmemelerini tavsiye etmektedir. O, bu tavsiyeyi sadece erkeklere yapmakla kalmıyor, kadınlara da aynı şeyi tavsiye ederek onları evlenmekten men etmeye çalışıyor. “Evlenmemişlere ve dul kadınlara diyorum: Benim gibi kalsalar onlar için iyidir.” (Kitab-ı Mukaddes, Korintoslulara I. Mektup, 7/8, s. 173). Burada Pavlos, evvelâ kendisinin evlenmemiş olduğunu açıklıyor, sonra hiç evlenmemiş bâkire kızlarla, evlendikten sonra dul kalmış kadınların kendisi gibi bekâr kalmalarını, onların evlenmemelerinin kendileri için daha iyi olacağını izah ediyor.
Pavlos, mektuplarında sadece evlenmemeyi teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda evlenmenin sakıncalarını da ortaya koyuyor: “Kızlar hakkında rabden emrim yoktur; fakat itimada lâyık olmak için rab tarafından merhamete nâil olmuş bir adam olarak rey veriyorum: İnsanın olduğu gibi kalması iyidir. Kadına bağlı mısın? Çözülmeyi arama. Kadından çözülmüş müsün? Kadını arama. Fakat eğer evlenirsen günah etmezsin, eğer bir kız evlenirse günah etmez. Fakat böyle kimselerin bedende sıkıntısı olacaktır. Ben sizi esirgiyorum. Ey kardeşler! Vakit kısalmıştır, bundan böyle karıları olanlar hoşnut etsin diye rabbin şeyleri için kaygı çeker. Fakat evlenmiş olan adam nasıl karısını hoşnut etsin diye dünya şeyleri için kaygı çeker... Evlenmemiş olan kadın ve kız, hem bedence, hem de ruhça mukaddes olsun diye rabbin şeyleri için kaygı çeker, fakat evlenmiş olan kadın nasıl kocasını hoşnut etsin diye... kaygı çeker... Kendi kızını evlendiren iyi eder, evlendirmeyen daha iyi eder.” (Kitab-ı Mukaddes, Korintoslulara I. Mektup, 7/25-38)
Pavlos’un evlenmemeyi teşvik edişi bir yana, onun kadınlara bakış tarzı da çok tuhaftır. Özellikle dul kalmış kadınlarla ilgili olarak verdiği fetvâsında Timoteos’a, altmış yaşından aşağı dul kadınları cemaate kaydetmemesini söylemektedir: “İyi işler için hakkında şehâdet olunan, bir erkeğin karısı olup altmış yaşından aşağı olmayan dul kadın, eğer çocuklar büyütmüş, eğer misafir kabul etmiş, eğer mukaddeslerin ayaklarını yıkamış, eğer sıkıntıda olanlara yardım etmiş, eğer her iyi işin ardınca gitmişse kaydolsun. Fakat daha genç dul kadınları reddet. Çünkü Mesih’e muhâlif olarak nefsânî heveslerine düştükleri zaman evlenmek isterler... Bununla beraber evleri gezerek aylak olmayı da öğrenirler; ancak, yalnız aylak değil, fakat üzerlerine düşmeyen şeyleri söyleyerek başkalarının işlerine karışan boşboğaz olurlar (Kitab-ı Mukaddes, Timoteos’a I. Mektup, 5/9-15).
“(İsa:) İmdi, Allahın birleştirdiğini insan ayırmasın. Şakirtler evde bunun için yine kendisinden sordular. Onlara dedi: Kim karısını boşar, ve başkası ile evlenirse, ona karşı zina eder; ve kadın kocasını boşar ve bir başkası ile evlenirse, zina eder.” (Markos, 10/9-12, s. 46). “Ve ben size derim: Kim zinadan ötürü olmayıp karısını boşar ve başkası ile evlenirse, zina eder; boşanmış olanla da evlenen zina eder.” (Matta, 19/9, s. 21). “Fakat evli olanlara ben değil, ancak Rab emrediyor: Karı kocasından ayrılmasın, fakat eğer ayrılırsa da, kocasız kalsın, yahut kocası ile barışsın; ve koca karısını bırakmasın.” (Pavlusun Korintoslulara Birinci Mektubu, 7/10-12, s. 173). Hıristiyanlıkta eşlerin ölümü dışında dulluk yoktur. Hıristiyanlar boşanmayı kabul etmediklerinden, bu dinde boşanma yolu ile dulluk sözkonusu değildir. Böyle olunca özellikle kadın için dul kalmak tamamıyla kendi irâdesi dışında gerçekleşen bir olaydır. Toplumda en çok himâyeye muhtaç olan insanların başında yetimler ve dul kadınlar geldiği halde, Pavlos’un, dul kadınlar hakkında aylaklar ve boşboğazlar tâbirlerini kullanması, onları tahkir ederek cemaatin dışına atması, Hıristiyanlığın kadın haklarına verdiği değeri açıkça ortaya koymaktadır.
İncillerde ve Yeni Ahidin diğer kitaplarında takdim edilen bu bilgilere göre, insanların cinsî hayattan uzak durmaları gerekmektedir. Özellikle Hz. İsa’ya nisbet edilen sözlere göre, insanlar, cinsî arzulardan kendilerini uzaklaştırıp tam olarak ibâdete yönelebilmek için kendilerini hadım edebilirler. Yaratılıştan insanlarda var olan cinsî arzuların kökten yok edilmesi, insan neslinin imha edilmesi sonucunu doğurmaz mı? İnsanlarda mevcut olan bu gücün, aile hayatı şeklinde bir düzenleme ve evlilik yoluyla tatmin edilmesi ve bu yolla insan neslinin devamının sağlanması esas iken, İnciller, erkekleri kadınlardan uzaklaşmaya ve kendilerini hadım etmeye, kadınları da erkeklerden uzaklaşmaya teşvik etmektedir. Dolayısıyla bu telkinler, hıristiyan toplumlarda çeşitli türden cinsî sapıklıkların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Bunların yanında Hz. İsa’nın evliliğe karşı olmadığı, 5 kızla evleneceği, tüm hıristiyanların veya insanların yarısıyla, akıllılarla düğüne güvey gireceğinden bahsedilir: “O zaman göklerin melekûtu, kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkan on kıza benziyecektir... Güvey geldi; hazırlıklı kızlar onunla beraber düğüne girdiler; ve kapı kapandı...” (Matta, 25/1-13, s. 28).