‘Birr’in aslı ‘berr’ dir. ‘Berr’, sözlükte kıta, denizin karşıtı olarak kara demektir.
Buradan harketle ‘birr’, hayır işinde genişlik anlamında kullanılmaktadır. Geniş anlamıyla ‘birr’, her türlü hayır ve iyilik işinde genişlik, ihsan, itaat, doğruluk, bol bol iyilik demektir. ‘Birr’, her türlü iyiliği, ihsanı ve hayırlı işleri kapsar.
Allah (cc) el-Berr’dir. O, kullarına merhametli olduğu için, onların hakkında kolaylık diler, zorluk dilemez. Onların günahlarına (eğer tevbe etmezlerse) bir karşılık verir. Buna karşın onların iyiliklerine, hayırlı amellerine kat kat karşılık verir. “Hiç şüphesiz, biz bundan önce O’na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği ve ihsanı bol, rahmeti bol (el-Berr) olandır.” (52/Tûr, 28)
‘Birr’, bol bol iyilik etmek, hayır işlerinde geniş olmak anlamına geldiği gibi, aynı zamanda fâil (özne) ismidir ve iyilikte bulunan demektir. Mü’minler, çok iyilikte bulunarak, takvada çok geniş olarak ‘birr’in bizzat kendisi haline gelirler. Tıpkı sâlih amel işleyerek imanıyla özdeşleşen müslümana ‘iman’ denilmesi gibi. Iyilik ve takvada ileri geçen bol bol ihsanda dulunan, akrabalarına ve diğer insanlara bol bol iyilik eden, iyi davranan kimseler artık ‘birr’in bizzat kendisi olurlar. Böyle kimselere Kur’an ‘ebrâr’ demektedir.
Kur’an ‘birr’i şöyle tanıtıyor: “Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevırmeniz ‘birr/iyilik’ değildir. Ama birr, Allah’a, Âhiret Gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, malı yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere harcayan; namaz kılan, zekât veren; söz verdiklerinde (ahidleştiklerinde) sözlerinde duranlar ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler (in tutum ve davranışlarıdır). Işte bunlar, doğru olanlardır ve takva sahibi olanlar da bunlardır.” (2/Bakara, 177)
Görüldüğü gibi Kur’an, ‘birr’in inanç ve amel boyutlarını, en önemli ilkeleri sıralayarak açıklıyor. ‘Birr’ öncelikli olarak İslâm'ın inanç esaslarını kabul etmek, sonra da malı ihtiyaç sahiplerine infak etmektir. Bu âyette en önemli erdemler sıralanmış olup, birr’in sınırının daraltılmadığı açıktır. Bu bağlamda birr, bütün iman, ibadet ve ahlâka ait iyi huyları kapsayacak genişlikte bir kavramdır.
Birr, bütün tâat sayılan, yani Allah’a saygı ifade eden davranışlar ve insanı Allah’a yaklaştıran hayırlı işleri içerisine alan bir kelimedir. Birr, takva sahibi mü’minlerin bir özelliğidir. Bizzat takva değil takvalı olmanın görüntüsüdür diyebiliriz. Hatta yukarıdaki âyette ‘işte sâdık (doğru) olanlar bunlardır’ cümlesinden hareketle 'birr'i ‘doğruluk’ diye anlayanlar da olmuştur. Halbuki ‘sıdk-doğruluk’ birr değil; birr sahibi olmanın bir sonucudur.
Takva sahibi kimseler hayır üzerinde olurlar, infak ederler (muhtaçlara el atarlar), sürekli iyilikte bulunurlar. Hem Allah’a (c.c.) itaat ederler, hem de insanlara bir fayda sağlarlar. Dolasıyla onların tutumu birr’in ta kendisidir.
Birr, sosyal hayatın kurulması ve işlemesi konusunda son derece önemli bir ahlâk kuralıdır. Insanlar arasındaki ülfetin (kaynaşmanın) yollarından biridir. Kişiler başkalarına yardım ettikçe, onlara güzel davrandıkça; aralarında kavga, anlaşmazlık ve düşmanlık yerine; dostluk, barış ve ülfet olur.