DÜNYA GÖRÜŞÜ

 

Dünya tasarımı ve Alınanca "Wcltanschau-ung" sözcüğünün eş anlamlısı olarak kullanı­lan bir terim. Felsefi bir kavram olarak bakıl­dığında Dünya Görüşü, evrene, dünyaya, top­lum ve insanlara, insanın toplum ve dünyayla ilişkilerine değin düşünce ve anlayışlar bütü­nüdür. Gerçi felsefenin geniş anlamıyla bir dünya görüşü oluşturma ya da ortaya koyma amacının bulunup bulunmadığı.sorunu tartışıl­mıştır. Ancak felsefe, bir amaç olarak ortaya koymasa bile, yöntemi gereği sonuçta belli bir dünyaya bakış açısı sağlama durumundadır.

Ne var ki felsefenin Dünya Görüşü oluşturma amacının zorunlu olarak bulunduğu iddiasıy­la, felsefi düşünüş ve yöntemin belirli bir in­san, toplum, dünya ve evren anlayışı ya da gö­rüşüne ulaştırdığı olgusunu birbirine karıştır­mamak gerekir. Diyalektik maddeciler madde­yi ve değişimini temel alan felsefi bir dünya görüşünü savunurlarken, idealistler "İdc"yi ve­ya ruhu insanın, toplumun, dünya ve evrenin kavranmasında, açıklama ve yorumlanmasın­da merkez kavram olarak kabul etmişlerdir. Platon'un Augustinus'un, Berkeley'in, Kant ve Hegel'in felsefeleri idealist Dünya Görüşü­ne tipik örnekler olarak kabul edilirler. Bu ve benzer anlayışlar maddeden soyut ve gerçekçi bulmayan Diyalektik maddecilik, özellikle Marksçılık maddeci bir Dünya Görüşünün oluşturulmasında bilimsel ölçüleri temci veri­ler olarak benimser ki, bundan dolayı kendisi­ni "Bilimsel Dünya Görüşü" şeklinde de adlan­dırır. Ancak "bilimsel" olan ile dünya görüşü olgusunun çatıştığı noktaların açıklaması yete­rince ortaya konulmuş sayılamaz. Sözgelimi tarihin akışını belirlediği savunulan toplumsal diyalektik ya da çatışmayla maddenin diyalek­tiği ilişkisi, bilimsel verilerden çok soyut man­tık çıkarımlarıyla sağlanan bağlantılardır. Yi­ne sınıfsız toplum ideali de bilimin nesnelliği­ne dayalı gerçekleşecek bir olgu olarak değil, mantıksal çıkarımla kurgulanmış bir "mitos"-laştırmadır. Dünya görüşü, belirli bir sosyal grubun (bu sosyal bir sınıf, nesil ya da dini bir mezhep olabilir) dünyanın karakteristiğine ba­kışını biçimlendiren İnançlar dizisine aufla bu­lunur. Örneğin, ondokuzuncu yüzyılda iş ada­mının dünya görüşünün bireycilik, tasarruf, bir aile adabı duygusu, moral düzen ve dine ılımlı bağlılığı içerdiği ifade edilmiştir. Bilgi sosyolojİsiyle uğraşanlar niçin belirli bir gru­bun belirli bir dünya içinde toplamasını neyin mazur gösterdiği noktasında toplanır, çünkü bir grubun tüm üyelerinin onlara atfedilen dünya görüşündekİ tüm unsurlara inandıkları görülmüş şey değildir. Bu anlamda felsefenin bir dünya görüşü oluşturmasından söz etmek yerine, dünyaya belli bir bakış kazandırdığı ol­gusunun vurgulanması yerinde olur. Bu babundan felsefeden çok, dinin insana bir Dün-/a görüşü sunduğu, insanı, kendinden başlaya­rak evrene yayılan temel anlayışlara ulaştırıcı ilkeler İle kuşatıp yönlendirdiği belirtilmeli­dir. Gerçeklen vahiye dayalı dinlerin yanında özünde bozulmuş inanışların bile insana Dün­ya Görüşü sunduğu ve dinin özünün bu bağ­lamda kendisini İnsana açtığı söylenebilir. Ni­tekim din İnsanın insan ile, toplum ile, evren ile ve ölüm sonrası yaşanılacak hayat ile özdeş­lik içinde olması Dünya Görüşü olgusunun da yapılanmasını sağlamaktadır. Onun içindir ki, bir Hıristiyan Dünya Görüşünden, ya da Bu­dacı bir Dünya Görüşünden sözedihnektedir. Fakat din olgusuna gerek tarihi, gerekse insa­nî gerçek bir anlam verilmeye çalışıldığında bir çok dinin ya da inanışların bu mahiyet ve nitelikte eksiklikler taşıdığı hemen anlaşılır. Buna karşılık İslâm'ın dine verdiği anlam ve bir din olarak kendini açıklamada ortaya koy­duğu kavram ve ilke bütünlüğü hemen Öteki dinlerden ve İnanışladan farklı olduğunu gös­termektedir. Dünya Görüşü bağlamında ifade edilmesi de bu açıdan kendine özgü bir mahi­yetin varlığını ortaya koymaktadır. İnsanın biz­zat kendisiyle olan maddî ve manevi ilişkisin­den başlayarak evren ve öte dünya hayatı bir bütünlük arzeder ki, bu açıkça İslâm'ın bir Dünya Görüşü olma  İmtiyazını da açıklar.

(SBA)

Bk. Heımenötik, Hiigi, Sosyoloji, ideoloji