MussoIİni İtalya'sında
1922-1945 yılları arasında tatbik edilen tek partinin diktatörlüğüne,
milliyetçiliğin yüceltilmesine ve korporas-yonlara dayalı milliyetçi totaliter
sİyasal-yönet-sel rejim ve siyasal akım. Latince'de otoriteyi İfade eden fasees
kelimesinden türetilen İtalya ncafcısdsme kelimesini İlk defa Beniıo
Mus-solini kullanmış olup İtalyan Faşist Hareke-tİ'nin amblemi olmuştur.
Her şeyden önce
parlamenter demokrasiyi şiddetle dışlayan faşizm, bireyciliği reddeder,
liberalizmi eleştirir, akılcılığın ve hümanizmin kritiğini yapar. Bu bakımdan
faşizm esasen topyekün bir red harekeli olarak ortaya çıkar. Devletin mutlak
üstünlüğüne dayanarak kişiden, Devletin kurallarına uymasını savunur.
Disiplin, itaat ve devlet yüceltilir. Hareketi yönlendiren yüce bir amaç
sunulur. İtalyan faşizminde bu Roma imparatorluğudur. Liberalizmin lüm
konumlan şiddetle eleştirilir. İtalya'da ve Almanya'da son derece saldırgan
bir milliyetçiliğe dayanan faşizm, bu ülkelerde özel bir cemaat hayatına özlem
duyarak başarılması için sınıf mücadelelerine düşman tavır takınmış, tarihi
baştan yorumlamış ve kollck-lif hayalin top yekun politizasyonuna ulaşmaya
çalışmıştır. Tek vücutçu ve siyasî faaliyetleri lekele alması yönüyle de
tekelci ve ayrıca oıoriler bir rejim olarak, tarihin akış yönünde seyrettiğini
iddia eder. Faşizm, her halükârda, loıalİler, kuvvetli, şekilde merkeziyetçi ve
katıksız biçimde hiycrarşikıir. Gençleri, yaratıcı güç diye göklere çıkardığı
hayal gücü ve kuvvet içgüdüsü ile coşturur; tek bir ideal gösterir:
"İnanmak, itaal elmek, savaşmak."
Faşizmin uygulandığı
İlk ülke İtalya ise de farklı uygulamaları ile çeşitli ülkelerde de lat-bik
edilmiştir. 28 Ekim 1922'de Kara gömleklilerin (Fascİ İtaliani di
Combattimento) "Ro-ma'ya yürüyüşüyle faşi/.m devlete ilk adımını
attı. Ardından yavaş
yavaş ideolojisini oluşturma sürecine geçti. Kısa zamanda, kendini beğenmiş
bir megaloman olmakla beraber tahsili olmayan ama iyi bir hatib olan
Mussolini'-nin idaresi altında orijinal bir organizasyon haline geldi. Roma
yürüyüşünden sonra başbakanlığa getirilen Mussolini, devleti faşizme göre
örgütledi. Faşist parti dışındaki siyasal partiler kapatıldı. Sola yönelik
sindirme ve terör hareketi başlatıldı. Devlet bu dönemde I.Dün-ya Savaşı'nın
doğurduğu düş kırıklığının ardından halka yeni bir inanç ve yeni umutlar aşılandı.
1930'lu yılların getirdiği evrensel ekonomik krâin sebep olduğu sefalet,
Mussolinİ'ye zengin ülkelerin sömürdüğü Proleter Devletler tezini
geliştirmesine ve düşüncelerin halk tarafından tasdikine İmkan tanıdı. Propaganda
ile kazanılan sunî güç, faşizmin İtalyan toplumunun tümüne yayılmasına engel
olmadı. Faşizm en büyük dayanak noktalarını köylü kitlelerden ve ona sınıf
tabakalardan elde etti.
Daha sonra faşizmin
etkisi İtalya'nın dışına taşmıştır. Fransa'da faşist eğilimlerin ilk ortaya çıkışı
Fransız Hareketi iledir. Bu harekete göre Mussolini modeli bir diktatörlük
monarşiye geçişte bir ara safhadan başka bir şey değildi. Fransa'daki faşist
eğilimler Croİx-de-Fen, Fransacılık gibi şekillerde az. çok askerî
niteliklidir. Bu eğilimlerin başarısızlığından sonra Jacques Doriot ve Marcel
Deat'da faşizm, çok canlı bir nasyonal sosyalizm tutkusuna dönüşmüştür. Drieu
La Rochelle, A.Bon-nard, R.Fernandez gibi bazı aydınlar yeni, modern,
otoriter, halkçı ve toncacı bir devleti düşlediklerini ilan etmişlerdir. Buna
rağmen Vichy'de olanlar bir devrimden ziyade, Ro-bert Brasillach adında birinin
isteklerinin tahakkuku olup faşisi tepkinin bir zaferi olmuştur.
Avrupa'da bir çok
ülkede faşist hareketlerin ortaya çıkışı, iki Dünya Savaşı arasına rastlar.
Bunlar birbirlerinden sosyal dokuları, insan hakları, kilise'ye bakış açısı,
içinde geliştikleri toplumun İdeolojik ve politik yapısı gibi noktalarda
farklılıklar gösterirler. Örneğin Salazar rejimi, İspanyol falanjist ve
kodilist hareket-
ler, Romanya'daki
Garde de Fer (Demir Savunma) gibileri nasyonal sosyalizmin tersine kilise'ye
yakın bir tavır almışlardır, öte yandan Faşizm, Norveç'te işçi sınıfına, Romanya'da
toprak sahiplerine dayanmıştır.
Avrupa dışında da
Japonya'da, Güney Amerika ülkelerinde (özellikle Arjantin) ve Afrika'da
Peronizm, Nasırizm gibi faşist eğilimli, askerî diktatörlükler de ortaya
çıkmıştır. Bunlar doğrudan İtalyan Faşizminden etkilenme-mişlerse de, bazı
benzer yanları vardır.
Faşist hareketlerin ve
rejimlerin çeşitli izahları yapılmıştır. Kimileri faşizmi, XX. yüzyıla
sıkıştırmaya çatışırken, kimileri de, daha genel bir tavırla, bazen insanlık
tarihinin geçmişinde bulmaya, bazen de psikolojik temellerini arayarak
İnsanın doğasına mal etmeye çalışmışlardır. Pierre Milza ve Marianne Benteli,
faşizmin Avrupa devletlerinin sosyal yapılarını kökünden sarsan 1914 sonrası
kriz ve gerilim atmosferinde hayat bulduğunu ispat etmeye çalıştılar.
Ücretliler, memurlar, teknik gelişme karşısında proleterleşmeden korkan tüccarlar,
ekonomik gelişmeler, para sıkıntıları gibi orta tabakayı meşgul eden korkuları
ustaca istismar etmeyi beceren faşizm, güncel yaşama iyi entegre olamayan 1914
savaşçılarının hınçları, skandallarla bu nalangençliğinmutla-kiyet özlemleri,
parlamenter rejimin kötü uygulanmasından yararlanmayı bildi. Genelde faşizm,
sosyo-ekonomik bir kabuk değiştirmenin olduğu bir devreye rastlamaktadır. Bu,
özellikle, Mussolini idaresi altında tarıma dayalı bir ekonomiden endüstriye
dayalı ekonomiye geçiş yapan italya'da dikkat çekmekte ve 1929 krizi ile de
aynı döneme denk düşmektedir. Buna karşılık zor olan, aynı şekilde etkiye
maruz kalan. Amerika'da hiçbir faşist rejimin gelişmemiş olmasının nasıl izah
edileceğidir. Bu durumda bu tezin ihtiyatla kullanılması gerekmektedir. Buna
karşılık faşizmi, Avrupa'ya ait bir ruh hastalığı, liberal demokrasiden bir
sapış, arızî bir gerileme olarak da tanımlayanlara raslanmıştır.
(SBA) Bk. ideoloji;
Komünizm; Sosyalizm; Tota/ila-