KAVRAM

 

Duyularla gözlenen veya gözlenmeyen birşey hakkında zihnimizde oluşan soyut ve genel fikre kavram denir.

Kavram tamamen zihinsel bir işlemdir. Bu kelime her ne kadar fikir ve düşünce ile aynı veya ortak gibi algılansa da, arala­rında belirgin bir fark vardır. Kavramın soyut ve genel olması, nesnelerin bazı özelliklerini dikkate alıp bazılarını alma-masıyla elde edilmesi ve bu şekilde alınan özellikleri, aynı özellikleri taşıyan nesne­lere yaymasından ötürüdür.

Kavram, gerek kaynağı ve özü, gerekse meydana gelmesini anlamak ve anlatmak bakımından Antik çağdan bu yana pekçok filozofu ilgilendirmiş, bunun yanısıra filozoflar ve felsefe okulları arasında fark­lı görüşler yaratmıştır. Bu konudaki ilk ciddi düşünceleri Platon ve Aristote­les'de görmek mümkündür. Platon'a gö­re kavramlar idealar dünyasında gerçekli­ği ile mevcuttur. Aristoteles ise kavramla­rın nesnelerden yola çıkılarak meydana getirildiğini kabul eder.

Ortaçağda tümeller (külliler) tartışma­sı, yani kavramlar konusundaki tartışma, bu konunun yeniden ele alınmasına im­kan verdi. Bu tartışma ortamı yeni bir fel­sefi teori ortaya çıkardı ki, buna nomina­lizm (adcılık) denildi. Kavramcılığı (Con-ceptualizm) savunanlar tek tek nesneler­de kavramın var olduğunu savundular.

XVIII. yüzyılda deneyciler nominalizmi benimsediler. Ancak Kant'a priori ve a posteriori kavramlar arasında bir ayrım yaptı. XIX. ve XX. yüzyılda ise akılcılığın tek değer yargısı olarak kabul edilmesi so­nucu, özellikle Husserl ile birlikte kav­ram, sezgi ve hayal gücüne dayanan bir öz, bir bilgi olarak kabul edildi.

Yüksel KANAR Bk. Kavramcılık; Nominalizm.