MELAMİLİK

 

Arapça "levm" kökünden türeyen meta-me, kötü görmek, azarlamak, serzenişte bu­lunmak, çirkin bulmak, kötülemek gibi an­lamlara gelir. Tasavvufı bir meşrep, daha sonraları bir tarikat olarak ortaya çıkan Me-lametiye, "kınayanın kınamasından kork­mamak, bunu uygulamaya koymak için de nefsin istek ve arzularına karşı durmak, ruhi halleri gizlemek veya aksini dışa vurmak" esaslan üzerine kuruludur.

Hicri II. yüzyılda ortaya çıkan zühd ve tasavvuf hareketi, aradan bir yüzyıl geçme­den şekillenip kurumlaşmış ve bunlara bağ­lı olarak adab-erkan, seyr ve sülük, halvet-uzlet belirli hale gelmiş, sufilere mahsus kı­yafetler, davranış tarzlan ortaya çıkmış der­gah ve tekkeler yapılmaya başlanmıştır, ilk şekliyle melamilik (Melametiye) bu ku­rumlaşmaya karşı bir hareket olarak ortaya çıktı. Bu meşrebi benimseyenlere göre,

zühd hareketinin yukarda belirtilen şekiller altında kendini göstermesi, zühde ters bîr anlayış olarak algılandı.

Bölgelere göre yapılan tasavvuf hareket­leri tasnifinde Melamilik hareketi, Horasan mektebi olarak verilmektedir

Melametilik hareketinin kaynaklan ara­sında Fütuvvet Önemli bir yer tutarken, de­vamı olarak da Kalenderiük özel bir yer ka­zanmaktadır. İlk dönem tasavvufı tabafcat kitaplarında Melami büyüklerinin, "ftttttv-vet ehlinin ileri gelenlerinden" şeklindtfsu-nulmalan da bu açıdan önemlidir. FütütKıeJ tin şu dört ilkesi Melami hareketin de en önemli umdeleri arasındadır^. Nefsim ar­zularına ay kın hareket etmefc, 3ıtfisiuHpi beğenme duygusunu içten çıkanp-aûnaE, 3. Sır ve batını zahirden çok gözetmds*'4i leri gizlemek. Kalenderilikteki vır ise çok açıktır. Saç-sakal-bryık-ka^&ra-şı (cihar darb) ve çevreye aldınşsızkk; *ktf nanmaktan korkmamak, kirianmayi&fem'ir) etmek" için çok açık ÖrneklerdaS.

Melamiliğin kurucu»                     

Kassar (öl. 271/884) gÖsterilmdaşİiruA» nunla beraber IX. ve X. yuzyiltardayaçaVan büyük sufılcrin birçoğunda. Özettikle ^Ah"-med b. Hadraveyh (öl. 240/854), Ebu Türab Nahşebî (öl. 245/859), Ebu Hafs Haddad (öl. 260/883), Şah Suca Kirmani (öl. 270/883), Ebu Osman Hiri (öl. 295/910)'de melami tavır çok açık olarak bulunmakta­dır. Melami hareket için ilk bağımsız eser, Sülemi (öl. 412/1021) tarafından yazılan er-Risaletu'l-Melametiye adlı kitaptır. (Ö.R. Doğrul) tarafından İslam Tarihinde tik Melamet adıyla Türkçeye çevrilmiştir). Sülemi, bu kitapla melamiliğin esaslarını 45 maddede özetlemektedir. Daha sonra Hucviri (öl. 465/1072) Keşfu'l-Mahcubaâh eserinde "Melamet" başlığı altında, konuyu

geniş olarak ele almış, melami menkıbeleri­ne yer vermiş ve bu harekete karşı tenkitler de geliştirmiştir. Daha sonraki kaynaklarda melamete ya Özel bölümler ayrılmış veya melami su fi I erin hal tercümesi verilirken, bu meşrebten genişçe bahsedilmiştir. Me­sela, îbn Arabi (öl. 638/1240) Fütuhat el-Mekkiye adlı eserinin 309. babım melamete ayırmış, melamileri ricalullahın en üst ma­kamında bulunan kişiler olarak değerlen­dirmiştir.

Melamiliği bir tarikat olarak ele alanlar, bu hareket için üç dönem üzerinde durur­lar:

1. Melamiye-i Kassariye (Tarikat-ı ali-ye-i Sıddıkiye): Hamdun Kassar,

2. Melamiye-i Bayramiye (Tarikat-ı ali-ye-i Bayramiye): Dede Ömer Sikkini (öl. 880/1475),

3. Melamiye-i Nuriye (Tarikat-ı aliye-i Nakşı ben d iye): Muhammed Nuru'l-Arabi (öl. 1305/1887). Bunlara birinci, ikinci ve üçüncü dönem Melamileri adı da verilir. Son iki melami hareket Osmanlı Devleti sı­nırlan içinde doğup gelişmiştir.

ikinci dönem melamiliği (Melamiye-i Bayramiye): Bu dönem melamiliğinin orta­ya çıkışı hakkındaki en yaygın menkıbe şu­dur Hacı Bayram Veli'nin vefatından son­ra, onun tanınmış halifesi Akşemseddin ile Dede Ömer Sikkini arasında meşrep farklı­lığı ortaya çıkar. Zikir meclisleri, kıyafet ve adab-erkana karşı olan Sikkini, Akşemsed-din'in zikirlerine katılmaz. Akşemseddin bu davranışlarım sürdürmesi halinde Sikki-ni'den tac ve hırkayı alacağını söyler. Sikki­ni de tac ve hırkayı vereceğini söylediği cu­ma günü bir ateş yaktırır ve "buyurun ateşe girelim, keramet tac ve hırkada ise, biz ya­narız onlar kalır, değilse onlar yanar biz ka­lırız" der ve ateşe girir. Tac ve hırka yanar,

kendisi sema ederek yanmadan ateşten çı­kar. Böylece Ömer Sikkini ayrı bir meşrebe sahip olarak Melamiye-i Bayramiyeyi kur­muş olur. Şeyhlerine uyarak Bayram i mcla-miler tac ve hırkaya iltifat etmezler. Daha sonra tarikat vahdet-i vücudçu düşüncele­rin büyük çapta etkisinde kalır. Safeviye-den gelen aşın ehl-i beyi sevgisi de tarikatta önemli bir yere sahip olur. Bu iki unsur Bay­ramı m elam i ler in Osmanlı Devleti tarafın­dan zaman zaman takip edilmelerine, öldü­rülmelerine neden olur. Sikkini'den sonra bağlılan Ayaşh Bünyamin'e (öl. 1510) tabi oldular. Ayaşh'dan sonraki meşhur Bayra-mi-Melami pirleri şunlardır: Pir Ali, onun oğlu İsmail Maşuki, Ahmet Sarban, Anka­ralı Hüsameddin, Hamza Bali, tdris Muhtc-fı, Sütçü Beşir Ağa, Seyyid Haşim, Paş-makçızade Seyyid Ali, Şehit Ali Paşa. Bun­lardan başka alim ve ediplerden Abdullah Bosnevi, Lamekani Hüseyin, Oğlan Şeyh ibrahim Efendi, Sunullah Gaybi, Neşati Ahmed Dede, San Abdullah, Çevri, Laliza-de Seyyid Abdulbaki de bu meşrebe men­suptur. Sikkini'den sonraki pirlerden Pir Ali, şikayetler üzerine Kanuni tarafından ziyaret edilmiş, İsmail Maşuki 12 müridiyle Atmeydanı'nda asılmış, Hamza Bali idam edilmiş, Sütçü Beşir Ağa boğularak cesedi denize atılmıştır. Hamza Bali'den sonra Hamzaviler adını alan Bayrami-Melamiler sonlarından korkarak gizli bir tarikat hüvi­yetine bürünmüşlerse de, izlenmekten kur­tulmaları mümkün olmamıştır.

Üçüncü devre melamiliği (Melamiye-i Nuriye): Bu dönem melamiliğinin kurucu­su olan Muhammed Nurul-Arabi önce Hal­veti, sonra Nakşi tarikatından el almış, daha sonra da Derviş Mehmed'e intisap ederek melami olmuştur. Bayramı melamileri Nu-ru'i-Arabi'ye uyan KVJamiVıc mâtâbmi&e

 (Melamilik taslayanlar) derler. Bu kolu, Haririzade gibi, Nakşiliğin bir kolu olarak değerlendiren, yazarlar da vardır. Daha çok Rumeli'de yaygın olan bu kola göre, salik için üç şey gereklidir. 1. Mücahede, 2. Dai­mi zikir, 3. Yaratılış sırlarını kavramak. Bu dönem melamîliğine belli nisbette adab-er-kan, şekil ve rüsum girmiş dergah açmaya da önem verilmiştir. Tibyan yazan Hariri­zade Kemaleddin (öl. 1299/1881), Ali Urfi (öl. 1305/1887), Bursalı Mehmet Tahir (öl. 1924) bu dönem melamilerinin önce gelen-lerindendîr. Nuru'l-Arabi'den de el alan-Ah-med Amis Efendi (öl. 1920) yoluyla da bu dönem melamiliği yayılmıştır. Amis Efen­di, Şabaniye tarikatına mensup olmakla ve çoğunlukla Halveti icazetnamesi vermekle beraber, saliklerini melamet yoluyla irşad ettiği bilinmektedir. Onun müritleri ve ya­kınları arasında Bursalı Mehmet Tahir, Ba-banzade Ahmet Naim, Hüseyin Avni Ko­nuk, Evrenoszade Sami, İsmail Fenni Er-tuğrul, Abdiilaziz Mecdi Tolun, Mustafa Enver, Hattat Hasan Rıza bulunmaktadır.

Dini-tasavvufi edebiyat verimlerinde melami unsurların yer alışının, tasavvufun ortaya çıkışıyla yaşıt olduğu söylenebilir. Türkçe yazılan verimler için de aynı durum sözkonusudur,

Melamilik konusunda bağımsız olarak yazılmış Türkçe meşhur eserler şunlardır: Lalizade S ey yi d Abdulbaki, Menahb-ı Melamiye-i Bayramiye (ts.), Müstakimza-de: Risale-i Melamiye-i Bayramiye (l.Ü. Ktp, Ty. Nu. 3357), Bursalı Mehmet Tahin Menakıb-ı Şeyh Hace Muhammed Nuru'l-Arabi ve beyanı melamet ve ahval-i meîa-metiye (yazmalarından bir nüshası Gölpı-narh kitaplığmdadır). Sadık Vicdani: To-mar-ı Turuk-ı Aliyye-Melamilik (1921), Abdulbaki (Gölpınarlı): Melamilik ve Me-

lamiler (1931). Özellikle son kitap Melami edebiyatı açısından çok önemlidir ve çokça ömek içerir.

Mustafa KARA