MERKANTİLİZM

 

Feodalite'den kapitalizme geçiş süreci içerisinde ticari kapitalizm dönemini İfade eder. Avrupa'nın XV-XVIII. yüzyıllar ara­sını kapsar.

Rönesans ve Reform hareketleriyle hı-ristiyan dininin kapitalizm önündeki engel­leri kaldırılmış ve bir yandan protestanhk, bir yandan da laisizmle feodalitenin en önemli kurumu olan kilise, siyasi iktidar«Jı-şına itilmeye başlanmıştı.

Haçlı Seferleriyle denizaşırı sömürgeci­liği Roma'dan sonra yeniden tadan Avrupa, deniz keşifleriyle hammadde ve emek (kö* le) alım sahaları ve mamul madde sürüm sahalan elde etmiş, aynı zamanda Hindistan yolunu Atlantik, Ümit Bumu ve Hint Okya­nusuna çevirerek Osmanlı devletini aradan çıkarmak istemişti.

Yeni keşfedilen Amerika'dan getirilen gümüşler piyasalarda bir hareket yaratmış, ticaret İçin kâr imkanlarını genişletmiştir. Feodal soylular (senyörler) giderek fakirle-şerek geçimlilik tarım ekonomisi yıkılmış ve şehirler kalabalıklaşmaya başlamıştır.

Şehir ekonomilerinde küçük sanayi (korporasyonlar) önem kazanmış, ev-sana-yiinin gelişmesiyle sanayi üretimi büyük ölçüde sermayenin denetimi altına girmiş­tir. Şehirlerin güçlenmesiyle yeni bir şehirli sınıf (burjuvazi), kapitalizmin hakim sınıfı olmaya başlamıştır.

Aydınlanma çağında akıl, hıristiyanlığa rakip hale gelirken teknolojik keşifler yo­ğunlaşmaya ve bu keşifler üretime sevke-dilmeye başlanmıştır. Tarımda da kapita-listleşme başlamış ve özellikle İngiltere'de tarımsal topraklar, yünlü dokuma sanayii için hayvancılığa ayrılmaya başlanmıştır. (Endosure hareketi). Böylece topraksız ka lan köylü, proleter zümresine katılmaya başlamıştır.

Merkantilist dönemde deniz ticareti ön plandadır. Ortaya çıkan milli ve merkezi devletler hem siyasi parçalanmaya dayanan feodal iktidarların yerini alıyor, hem de dış ticarete yakından destek veriyordu.

Devlet dış piyasalarda rekabet eden tüc-canyla adeta aynileşmekte, ona monopol oluşturmak gibi her türlü imkanı tanımak­taydı. Bunun için de merkezi devletlerin güçlenmesi gerekmekteydi. Bu ayniyet, merkantilistler tarafından tüccarların men­faatiyle milli menfaatlerin özdeş olduğu şeklinde ifade edilmiştir.

Kısaca merkantilist dönem, merkezi devletlerin ortaya çıktığı, dış ticarete ve sö­mürgecilik yoluyla sermaye birikiminin sağlandığı, sanayi kapitalizminin fikri ve maddi ortamının hazırlandığı dönemdir.

Ticari kapitalizmin ideolojisi olarak merkantilizm, dış ticarete ve paraya önce­likli yer verir. Buna göre zenginliğin kayna­ğı para, yani altın ve gümüş, bunun da kay­nağı, dış ticaret fazlası verilmesidir. Yine bunun için ithalat azaltılmalıdır. Ülkede ya­pılan malların ithali ve ülke içinde işlenen hammaddelerin ihracı yasaklanmalıdır. Merkantilisüer buna dayanarak dış ticarette himayecilik (korumacılık) siyasetini ve yüksek gümrük duvarlarını savunmuşlar­dır.

Bu politikalarda ülke içinde kıymetli maden, dolayısıyla para arzının arttırılma­sını savunan ilk merkantilistler, bunun Ülke içinde fiyatların yükselmesine sebep olaca­ğını, bunun da ithalatı arttırıp ihracatı azal­tacağını farkedememişlerdir. Ancak XVII. yüzyılın sonlarından itibaren merkantilist­ler bu görüşü terketm işler ve servetin kay­nağı olarak değerli madenlerin yerini yerli sanayi almıştır.

Merkantilistler, ticari sermayenin art­masını sağladığı için kamu harcamalarının arıtırı 1 maşındım yana idiler. Yine merkanti­lizm, artan nüfustan yanadır. Çünkü kalaba­lık nüfus, bol ve ucuz işgücü demektir. Bu da düşük ücretler ve ülkenin dış pazarlarda rekabet şansının artması anlamına gelir. Sö­mürgeciliğin teşvik edilmesinin bir sebebi de sömürgeleştirilen toprakların köle kay­nağı olmasıdır. Merkantilist devletler dış ti­careti ve sömürgeleri korumak için güçlü ordulara sahip olmuşlardır.

Merkantilizm, kesin olmamakla birlikte dört grupta toplanabilin Kıymetli maden sağlamak için İngiliz merkantilizmi daha çok dış ticarete; özellikle XVII. yüzyıl son­larındaki Fransız merkantilizmi yerli sana­yie; Alman merkantilizmi devletin güçlü olmasına; ispanyol merkantilizmi ise biza­tihi kıymetli maden biriktirmeye önem ve­rir.

Merkantilistler para, servet, nüfus, dış ti­caret gibi konulara Önem vermişler ve bunu bazan politik aritmetik dedikleri, rakamsal çalışmalarla yapmışlardır. Bu çalışmalar "ekonometri"nin ilk örnekleri sayılabilir. Dış ticaret bilançosu da merkantüistlerin geliştirdikleri önemli bir analiz aracıdır. Yi­ne onlar para arzının artmasıyla, fiyatların yükseldiğini görerek, basit sekliyle, miktar teorisine ulaşmışlardır.

Ahmet TABAKOĞLU