Kendisine çok çeşitli
olaylar maledilen efsane kişisine, bu efsaneleri islam literatürüne
aktaranlarca verilmiş ad.
Gerçekten de, Nemrut
adı Kur'an-ı Ke-rim'de geçmediği gibi, Hadis-i Şeriflerde de bulunmaz. Kitab-ı
Mukaddes'te sözü edilen Nimrod'un ise, anlatılagelen efsanelerde yer alan
olayların kahramanı Nemrut'la -ad
benzerliği dışında-
herhangi bir ilişkisi yoktur. Bununla birlikte, islam'a aktarılan İsrailiyyat
içerisinde efsanelerin Nemrut adlı bir kimlik çevresinde halkalandırıldığı-nı
ve sonra da Kur'an-ı Kerim'deki Hz. İbrahim kıssası ile ilişkilendirilerek
gündeme getirildiğini; dahası tarihlerde yeraldığını ve tarihsel kişiliğinin
kim olabileceğinin bile tartışıldığını görmekteyiz.
Nemrut'la ilgili
olarak anlatılan olaylar çeşitli milletlerin efsanelerinden derlendiği için,
kimi bölümleri kendi içinde çelişir olduktan başka, oldukça da ayrıntılı
birçok çeşitlilik gösterir. Bunları derli toplu bir biçimde özetlemek de bu
bakımdan imkansızdır. Ancak zoraki bir derleyip toparlama sonucu şöyle bir
öykü oluşturmak mümkündür:
Nemrut doğmadan önce
babası Kenan bin Kuş, rüyasında doğacak bir çocuğun kendisini öldürüp tahtı
alacağını görür ve tüm çocukları öldürtme buyruğu verir. Nemrut doğunca gizlice
ırmağa bırakırlar. Bir dişi kaplan (namara) tarafından bulunarak büyütülür.
İlk gençlik çağında kurduğu çeteyi geliştirir ve derken babası olduğunu
bilmeksizin hükümdarı öldürüp, ülkeye el koyar. İdris Peygamber'in
öğrencilerinden yıldız bilgisini, İblis'ten büyücülüğü öğrenir. Yıldızlardan
İbrahim Peygamber'in doğacağını Öğrenince, onun ortaya çıkışını engellemek
için doğacak tüm erkek çocukların öldürülmesini buyurur. Hz. İbrahim gizlice
bir mağaraya saklanır. Orada büyür. Derken, yurduna döner ve babası Azer tarafından
Nemrud'a takdim edilir. Bu sırada Hz. İbrahim putlara tapınmayınca eğitilsin
diye bir tapınağa verilir. Buradayken, herkesin törene gittiği bipgün putları
kırar ve baltayı büyük putun eline tutuşturur. Soranlara "bu yaptı"
der, ama inandıramaz ve ateşe atılmasına karar verilir. Nemrut, çok büyük bir
ateş hazırlatır ve Hz. ibrahim'in atılmasıyla birlikte bu ateş gül bahçesine
döner. Nemrut Hz. İbrahim'e teslim olur, ama, adadığı 'tevbe kurbanları' Yüce
Allah tarafından kabul edilmeyince Allah'a karşı savaş açar, gökyüzüne ok
salar, sefer düzenler; Yüce Allah da onun üzerine sîvsisinek ordusunu salar.
Sivrisinekler Nemrut'un bütün adamlarının kanlarını içerek ölümlerine yolaçar.
Bir tanesi de Nemrut'u kovalar. Yalnız kalan Nemrut'un sığındığı sarayda onu
bulur ve burnundan beyin zarına girer. Orada, dörtyüz yıl boyunca vızlayarak
Nemrut'a acı çektirir. Nemrut, bu acıya karşı sürekli başını tokmakla
dövdürtürken, adamlarından birinin tokmaklama sırasında hızı ayarlayamaması
üzerine de başı parçalanır, ölür. 'Ateş'e atılma sonrasında Ba-bil'i terkeden
Hz. ibrahim, Mısır'a gitmiştir. Anlatılanların Hz. İbrahim'le ilgili bölümleri
Kur'an-ı Kerim haberlerinden aktarıldığı için, elbette doğrudur. Ancak, Kur'an-ı
Kerim'in bu kıssasının Nemrut Efsanele-ri'ne iliştirilmesi, ya da bu kıssaların
tefsiri sırasında Nemrut'a ilişkin efsanelerin aktarılması, elbette ki,
efsanenin doğrulanması için yeterli sayılmaz.
Nemrut'un tarihsel
kişiliğini belirleme üzerinde (ki, burada araştırılan efsane kahramanı olan
değil, Hz. ibrahim'i ateşe atan Nemrut'tur) çalışmalar yapanlarca ileri sürülen
iki görüş vardır. Bunlardan birincisi, Nemrut'un Babil Hükümdarlan'nın unvanı
olduğunu öne sürerken, ikinciler kişi adı olduğunu söyler ve oldukça doyurucu
yorum ve kanıtlar getirirler. Bunlara göre, Babil Hükümdarı Hamın urabi'n in
Nemrut olma olasılığı oldukça büyüktür.
Ancak,
İsrailoğulları'nın Mısır'da kalış süreleri ve Mısır'dan çıktıkları yıllara ilişkin
bilgiler, Hazreti İbrahim'in MÖ 2000 yılında doğmuş olduğu savı ve Mısır'a göçenlerin
Hazreti İbrahim'in torunları ve torunlarının oğullan olduğu gerçeğiyle birlikte
irdelenecek olursa, Hammurabi'nin Hazreti ibrahim'le çağdaş olamayacağı belirlenebilir.
Çünkü, yapılacak hesaplamalardan biri Mısır'a gidişin 1780, diğeriyse 1630
olduğu sonucunu vermektedir. Hammurabi'nin MÖ 1792 ila 1686 yıllarında yaşadığı
bilindiğine göre, birinci duruma göre İsrailoğulları Mısır'a Hammurabİ 12 yaşındayken,
ikinci duruma göre ise Hammurabi'nin ölümünden 56 yıl sonra gitmiş olmaktadırlar
ki, her iki durum da Hazreti ibrahim'in lorunu veya torununun oğlunun Mısır'a
gitmesi gerçeğiyle çelişmekte; Hammurabi'nin ancak Hazreti Musa'nın çağdaşı
olabileceği sonucuna vardırmaktadır. Son araştırmalarla varılan,
"Hammura-bi Kanunları adıyla bilinen yazıtlar"ın, Hazreti Musa
şeriatından alındığı yolundaki görüş de, Hammurabi ile Nemrut'u bağdaştırmayı
İmkansız hale getirmektedir. Öte yandan, Nemrut'a ilişkin efsanelerde anlatılan
doğum öncesi olaylar, ırmağa bırakılma gibi aktarımlar, Akad Devletinin
kurucusu Sargon İçin de nakledilir. Sargon, Sümerleri yıkıp, Akadlar'ı
kurmuştur. Bu yanıyla, yine efsanelerdeki babasını öldürüp, devletini kurma
anlatısına uyar. Sargon için kullanılan "yığınların ve dünyanın dört
bölgesinin kralı" tanımı da, Nemrut'un efsanelerdeki ilk kent kuran ve taç
giyen hükümdar oluşuyla uyumludur. Sargon'un MÖ 2350'lerde yaşadığı ve Hazreti
Musa'yla arasında 650 yıl bulunduğu düşünülecek olursa, yine Mısır olaylarına
bakıla rak yapılacak bir hesaplamayla, Nemrut ile Sargon'un aynı kimlik olması
ihtimali daha da kuvvet kazanır.
Kur'an-ı Kerim'de
Nemrut adı geçmemekle birlikte, Hazreti İbrahim'e karşı çıkan, onu ateşe atan
toplumun (ve doğal olarak da yöneticisinin veya yönetici kesimin) yapısı ve
eğilimi, tutumu konusunda oldukça bilgi vardır. Putlar için tapınaklar bulunmakta,
adaklar adanmakta, bunlardan nzık ve şifa beklenmekte, çeşitli büyüklüklerde
olan bu putlardan kimilerine yaratıcılık bile izafe edilmektedir. Bu haberler
arasında putlara yönelik bir "bağışlanma" eğilimine karşın,
"ahiret"i anımsatıcı bir duruma rastlanmamaktadır. Gökcisimleri de
bu halk tarafından tannlaştırılm ıştır. Putlarda olduğu gibi, bunlar arasında
da bir "hiyerarşi" vardır ve olabilir ki, pullar bu gökcisimlerinin
simgesi sayılmaktadır. Hazreti İbrahim'in, pullan tanrı saymanın sapıklık
olduğunu söylemesi üzerine, halkın gökcisimlerini gündeme getirmesi bunun
göstergesi sayılabilir. Tanrı sayılan bu varlıklar için tapınaklar ve sözlü
bir edebiyat oluşturulduğu da kesindir. Asıl dikkat çekici nokta, "putlar"
vesilesiyle oluşturulan toplumsal kurumlar, bu kurumları ayakta tutucu gelenekler
ve eğitim, karşı koyanlara uygulanan baskılar, putların örgütlenme ve
dostluklara araç yapılması ve giderek bu temel üzerine kurulan toplum
pramidinde tepede bulunan kimsenin rablaşması veya rablaştınlmasi olayıdır. Tüm
bunlara, "put" çevresinde oluşturulan bütün bu kurumlara ve örgütlenmeye
dayanılarak insanlar üzerinde bir egemenlik kurulmuş ve bu yürütülmüştür. Ki, o
toplumun da, yöneticisinin de Nem-rutluk'u asıl bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Hazreti İbrahim'i ateşe attırma gerek-
çesi de budur.
Zübeyir YETİK