Refah ekonomisi,
ferdin ve toplumun iktisadi refahını arttırmak için alınması gerekli iktisat
politikası tedbirlerinin analitik esaslarını tesbite çalışan iktisadi analiz
dalıdır.
Bir başka deyişle
refah iktisadının amacı, kişinin ve toplumun refah düzeyinin yükselebilmesi
için alınması gereken Önlemlerin neler olduğunun araştırılmasıdır, örneğin bir
ekonomide sağlanmış olan genel denge durumunda o toplumdaki kişiler maksimum
tatmin sağlamamış olabilirler; ya da toplumun refah düzeyi de en yükseğe
erişmemiş olabilir. Böyle bir dengede zenginlerin fakirleri ya da bir grubun
başka bir
grubu sömürüsü
sözkonusu olabilir. Öte yandan, bir ekonomide birden fazla denge bulunabilir.
Refah problemi, sosyal olarak en iyi genel dengenin nasıl olması lazım
geldiğinin belirlenmesidir. Bunu sağlamak için alınacak önlemler ise, refah
ekonomisinin kapsamına girmektedir.
Ekonomi ilmi ile
ilgilenen ilk düşünürlerden günümüze kadar, ekonomistler daima kişi ve toplum
için en iyi durumu sağlayacak mekanizmanın ne olduğunu araştırmışlardır. XVIII.
yüzyılda Adam Smith liberal ekonominin temellerini oluşturan görüşleri öne
sürmüş ve ekonomik birimlerin kendi yararlarını en üst düzeye çıkaracak şekilde
serbestçe hareket ettikleri sürece toplumun yararlarının da en üst düzeye çıkacağını
belirtmiştir. Daha sonraki yüzyılda birçok ekonomistin gayretleri sonucu
toplum refahının nasıl en yükseğe çıkarılabileceği sorununun geniş bir
tartışma alanı bulduğu görülmektedir.
Refah ekonomisinin
amacı, toplum refahını en yükseğe çıkarmak olmakla birlikte, toplum refahı o
toplumu oluşturan kişilerin refahından ayrı olarak düşünülemez.
Ferdin ekonomik
refahı, mal ve hizmetlerden temin ettiği faydaya göre ölçülür. Bilindiği gibi,
faydanın ölçülmesi modern matematik fayda teorileri istisna edilirse, mümkün
değildir. Bu sebepten ferdi refahın artış veya azalışı, ferdi tercihlere göre
tesbit edilir. Böylece farksızlık eğrileri yardımıyla bir tüketicinin refah
düzeyinin artışını saptamak mümkündür. Öyle ki, eğer bir kişi sahip olduğu mal
bileşiminden bir başka mal bileşimine (orijinden daha uzaktaki bir başka
farksızlık eğrisi üzerindeki) erişiyorsa bunu, onun refahının artması
anlamında almak mümkündür. Bu açıklama biçimine göre kişi kendisine en yüksek
faydayı sağlayan farksızlık eğrisinin belirlediği herhangi bir mal bileşimini
sağladığında en yüksek refah düzeyine erişmiş olmaktadır.
Toplumun ekonomik
refahı sözkonusu olduğunda, basit bir yaklaşımla o toplumdaki fertlerin refah
düzeylerinin toplamı olarak belirtilebilir. Ne var ki, her toplumda kişilerin
tüketebilecekleri mal ve hizmet miktarları sınırlıdır. Toplumdaki bazı kişilerin
arzuladıktan mal ve hizmet bileşimini elde ederek en yüksek refah düzeyine erişmeleri
o toplumdaki öteki kişilerin refah düzeyinin daha düşük olmasına neden olacaktır.
Bu durumda toplum refahının artma veya azalma yönünde değişip değişmeyeceğinin
tesbiti nasıl olacaktır? Toplumdaki bütün fertlerin davranış ve zevkleri
birbirinin aynı olmadığı için, ferdi tercihlere bakarak toplum refahını
tesbit etmek mümkün değildir. Kaldı ki, fertler hakkında verilen hükümler
çoğunlukla fertlerin gerçek tercihini değil, fa kat bizim kendi tercihlerimizi
aksettirir.
Toplumun refahının
arttığının veya azaldığının tesbiti ile ilgili olarak öne sürülen teorilerden
bazıları şunlardır: Pareto Teorisi, Pigou Teorisi, Kaldor-Hicks Teorisi ve
Sosyal Refah Fonksiyonu Teorisi.
Toplum refahifidaki
değişmelerin ölçülmesi ile ilgili ilk teori Vilfredo Pareto tarafından öne
sürülmüştür. Pareto, toplum refahına tesir eden iki önemli faktörün gelir
dağılımı ve istihsal düzeni olduğunu belirtmiştir. Faydanın öiçülememesi ve
fertlera-rası fayda mukayeselerinin yapılamaması Pareto'yu; gelir dağılımı
problemini incelemekten alıkoymuştur. Bu sebepten Pareto,
gelir dağılımının
fertlerin arzularına göre yapılmakta olduğu bir ekonomi faraziyesine dayanarak
istihsal düzeni ve mübadelenin toplum refahına nasıl tesir edeceğini incelemiştir.
Pareto'ya göre toplumdaki fertlerin hiçbirinin refahını azaltmayan, fakat bu
arada en az birinin refahım arttıran her tüılü iktisat politikası tedbiri
toplum refahını arttırıyor demektir. Toplum refahının optimum seviyeye
ulaşması, bazı fertlerin refahını azaltmadan diğer fertlerin refahını
arttırmaya imkan bulunamaması halidir. "Başkalarına zarar vermemek"
ve bu arada ferdi refahı arttırmak toplum refahını arttırıcı tesirler yaratır.
Fakat Pareto'nun tercih ettiği esas davranış: "Bütün topluma faydalı
ol" sözleriyle ifade edilebilir.
II. Dünya Savaşi'ndan
Önceki devrede refah iktisadında standart eser, hiç kuşkusuz Pigou'nun
"Economis of Welfare -Refah iktisadı" isimli eseriydi. Pigou, bu büyük
eserinde ancak para ile ölçülebilen refah üzerinde durmaktaydı. Pigou'nun
refah kriterleri şunlardır: a) Üretim araçları arasında bir değişiklik
olmaksızın ulusal gelirin artışı, b) Servetin zenginden fakire aktarılması.
Pigou'ya göre,
faydanın ölçülmesine imkan olmamakla beraber, fertler arası fayda mukayesesi
yapmak mümkündür. Pigou, günlük müşahadelere dayanarak belli bir malın toplumun
bütün fertlerine aynı faydayı sağlayacağını kabul eder ve bu tezini, her
ferdin "eş tatmin kapasitesine sahip olduğunu söyleyerek formüle eder.
Diğer (araf-tan malların sağladığı tatmin seviyesi de, azalan marjinal fayda
prensibi gereğince mal miktarları arttıkça azalır.
"Eski Refah
İktisadı" adı verilen Pigou teorisi çeşitli tenkitlere de uğramıştır. Bunların
başında eşit gelir dağılımının kapital birikimini Önleyeceği ve toplam üretimin
azalmasına sebep olacağı tenkidi gelmektedir. İkinci olarak ise
"eş-tatmin kapasitesi" kavramının hiçbir ilmi esasa dayanmadığı ve
tamamen sübjektif bir değer yargısı olduğu belirtilmiştir. İktisat
politikasını bu şekilde sübjektif değer yargılarına dayandırmanın hiçbir zaman
geçer ve güvenilir neticeler vermeyeceği ve bu sebepten Pigou teorisinin toplum
refahım artürmayı gaye edinen iktisat politikasına yol göstermeyeceği
söylenmiştir.
"Yeni Refah
İktisadı" Hicks ve Kaldor tarafından ortaya atılmış bulunan "Tazmin
Prensibi"ne dayanır. Hicks-Kaldor teorisi, refah teorisini daha ziyade
gelir dağılımı yönünden ele almıştır. Onlara göre, fay da-ntn ölçülememesi ve
şahıslararası fayda mukayesesi yapmanın imkansızlığı doğrudur. Fakat toplum
refahının arüp azaldığını tayin etmek için bu gibi kavramlara başvurmaya zaten
lüzum yoktur. Ekonomide fiziki prodüktivite ve dolayısı ile reel milli gelir
arttığı zaman başlıca üç hal bahis konusu olabilir:
1- Bütün
fertlerin gelirleri artmıştır.
2- Bazı
fertlerin gelirleri artmış, fakat diğer fertlerin gelirleri değişmemiştir.
3- Bazı
fertlerin gelirleri artmış, fakat bazı fertlerin gelirleri azalmıştır.
İlk iki durumda toplum
refahının arttığı muhakkaktır, önemli olan; bazı fertlerin gelirleri artıp
bazılarınınki azalırsa toplum refahındaki değişmenin mahiyetini tayin
edebilmektir. Bu gibi durumlarda Hicks ve
Kaldor "Tazmin
Prensibi"ne başvurmaktadır. Eğer geliri artan fertler, geliri azalan
fertlerin zararını tazmin ettikten sonra hâlâ eskiye nisbetle iyi durumdalarsa
toplum refahı artmış demektir. Geliri azalan fertlerin zararları devlet eliyle
telafi edileceğinden tazmin prensibini şöyle de ifade etmek mümkündür: Geliri
artan fertlerin gelirlerindeki artış, tazmin için toplanan vergiden büyükse
toplum refahı artmış, vergiye eşitse toplum refahı değişmemiş, vergiden azsa
toplum refahı azalmış demektir.
Tazmin prensibi
teorisi de çeşitli tenkitlere uğramıştır. Gelir dağılımı ile istihsal arasında
herhangi bir bağlantı kurulmamış olması buna bağlı olarak tazmin prensibinin
paranın marjinal faydasını bütün fertler için aynı sayan bir zımnî faraziyeye
dayanmış olması gibi tenkitlerdir.
önce belirtilen
teorilerden de anlaşıldığı gibi refah iktisadının bazı değer yargılarına
dayanması bir zarurettir. Her ne kadar böyle bir durumda pozitif iktisat
sahasından normatif iktisat sahasına kaydığı söylenebi-lirse de daha elverişli
analitik aletler gelişti-rüinceye kadar bazı değer yargılarından faydalanmak
zaruridir. Böyle bir düşünceden kaynak alan refah teorilerinden bir tanesi
"Sosyal Refah Fonksiyonu TeorisTdir. Bu teoriye göre toplum refahına tesir
eden bütün ekonomi içi ve ekonomi dışı faktörler bir fonksiyon halinde
gösterilebilir. Toplum refahı fertlerin refahları toplamından ibaret olacağına
göre toplum refah fonksiyonu (TR)nu şu şekilde göstermek mümkündür:
TR=f(Fl,F2,F3...........Fn)
Burada Fİ,
F2..............Fn ferdi refahı
gösterir. Toplum
Refahı (TR) ferdi refahın artan bir fonksiyonudur. Ferdi refah artarsa,
azalırsa veya sabit kalırsa; toplum refahı da artar, azalır veya sabit kalır.
Ferdi refaha te-sir eden bütün faktörler toplum refahına da tesir eder.
Sosyal Refah
Fonksiyonu, refah teorisinin lojik ve matematik bütünlüğünü temin etmek
bakımından son derece faydalı olmuşsa da tatbiki yönden herhangi bir üstünlük
taşımamaktadır. Çünkü böyle bir fonksiyonun tatbiki vergilere göre teşkili imkansız
denecek kadar zordur. Gerçi sosyal refah fonksiyonunun teşkili için en pratik
yol olarak demokratik seçim sistemi gösterilmekte ise de, böyle bir usule
başvurmanın Önemli bir mahzuru vardır. "Seçim Paradoksu" denen bu
mahzur toplum tercihinin bazan irrasyonel kararlara varabilme ihtimalini
ortaya koymaktadır.
Nur Zahid KESKİN