Sanatın ağırlıklı
olarak sübjektif ve şahsî yaşantılara dayalı olmasından dolayı son derece
çeşitli tanımlan yapılmıştır. Bunun için yüzlerce tanımı bulunan sanatın bazı
tanımlarına bir göz atalım:
Sanat zekânın
malzemeyi kullanmasıdır.
Sanat tabiatın
taklididir.
Sanat, maddeye giren
ve onu kendi şekline sokan fikirdir.
Sanat mükemmel ve
ideal güzelliğin aranmasıdır.
Sanat dinleyen ve
seyredende estetik bir zevk uyandıran, gerçekliği sembolik olarak ifade eden
eser ve hareketlerdir.
Sanat İnsanla nesnel
gerçeklik arasındaki İlişkidir vs.
Bütün bu tanımların
bazı ortak yönlerini söyle bir "tasvir" içinde birleştirebiliriz:
Sanat, bir duygu veya bir düşüncenin maddî bir malzemeden, sesten veya sözden
faydalanmak suretiyle heyecan ve hayranlık uyandıracak bir şekilde ifadesidir.
Bu tanımda dikkatimizi
çeken dört husus bulunmaktadır:
l)Bir duygu veya düşünce;
2) Plastik malzeme veya ses ve söz;
3) ifade;
4) Heyecan ve hayranlık uyandıracak şekil. Şimdi
bunları kısaca açıklayalım:
Duygu ve düşünce,
sanat eserinin sübjektif ve manevî unsurudur. Plastik malzeme maddî veya
zihnî olsun eserin objektif unsurudur. Sanatçı duygu ve düşüncesini bu malzeme
ile ortaya koyar. İfade sanat eserini meydana getiren asıl unsurdur. Birinci
ve ikinci unsura herkesin ulaşması mümkün olduğu halde, ifade mükemmeliyetine
ancak bir sanatkâr ulaşabilir. Dördüncü unsur ise ifadenin vasfını oluşturmaktadır
ve bizi yeniden sübjektif unsura götürür. Sanat eserinin karşısında hayranlık,
heyecan ve zevk duyan varlık da insandır (seyirci). Başlangıçta sanatçı
seyirciyi hedeflemeden sanat yapsa da, seyirci sanat eserinin vazgeçilmez bir
parçasıdır.
Sanat kelimesi Arapça
sun' (bir işi güzel bir şekilde yapmak anlamındadır) kelimesinden
türetilmiştir. Fakat îslâmî literatürde sun' Allah'ın eserleri anlamında
kullanılmış, sâni' sıfatı da Allah'a atfedilmiştir. Fakat sanat kelimesi
günlük hayatta daha çok beceri, hüner, marifet, mümârese gibi anlamlarda
kullanılmıştır. Bugünkü anlamıyla güzel sanatlar için de sanâat veya sınâal
kelimeleri kullanılmıştır. Daha sonra Fransızca beaux arts (güzel sanatlar)
karşılığı olmak üzere sanâyi-i nefise terkibi kullanılmaya başlanır. Zanaat
(craft) olarak kullandığımız kelime de sanâat'ın bozulmuş şeklidir.
Tarih içinde sanatın
mahiyeti üzerine pek çok teoriler geliştirilmiştir. Platon sanatı bir taklid
(idealann taklidi) ya da mi-mesis olarak görür; Aristoteles ise gerçeğin
taklidi olarak görür. Aristoteles aynca sanatın eğlendirme, eğitme ve
arındırma (ka-tarsis) etkilerinin de olduğunu söylemiştir. XVIII. yüzyılda JJ.
Rousseau sanatın güzellik değil, duygusal coşma olduğunu iddia etmiş ve
romantik sanata kapı açmıştır. Sanatı biçimci (formalist) bir tarzda kavrayan
akıma biçimci sanat adı verilir. İdealist filozoflar sanatı ruhun maddeye nüfuz
edip onu kendisine benzetmesi olarak görmüşlerdir. Çağımızda ise modern sanat
adı altında nesnel gerçekçilikten uzaklaşıp kişinin bilinç ve algısının ön
planda yer aldığı yeni bir sanat anlayışı oluşmuştur.
Sanat sosyolojisi,
toplumlardaki, toplumsal gruplardaki sanat faaliyetlerinin özellikleri ve
yapısının başlıca kesimleriyle arasındaki ilişkileri, güzellik anlayış ve anlatı
m larındaki değişmeleri incelemeyi amaçlar. Sanatın dinle, siyasetle, toplumla
ve karşısına çıkan bUtün Öteki olaylarla kaçınılmaz ilişkileri olmasına
rağmen, medeniyet ve kültür adını verdiğimiz bir bütünleşme süreci içinde bir
tepki biçimi olarak kendine göre farklılığı ve ağırlığı olan bir yapı arzeder.
Sanat toplumsal etkileşimlere açıktır, fakat bir çok "sosyalist
gerçekçilik" taraflarının ve kaba Marksist-materyalist-lerin söylediği
gibi nesnel gerçekliğin, ekonomik alt-yapının bir yansımasından ibaret
değildir. Sanat temelde bireysel bir faaliyettir. Sanat ifade bakımından
sanatçının hayal gücüne, sevgisine ve dehasına dayanmaktadır. Sanat ve toplum
arasındaki ilişki sorununu, ünlü sanat teorisyenlerinden
Herbert Read'in şu
cümlesiyle noktalayalım: "Sanat gerçekte, bir *ucunda kişi (birey), öbür
ucunda toplumun yer aldığı zıt kutuplar arasındaki kıvılcım sıçramasına
benzetilmiştir. Burada bireysel anlatım, sosyal bir kabulün sembolü veya mit'i
olmaktadır."
Sanat terimi, bu
kullanımların yanısıra tabîat'a karşı olan, tabiî olmayan anlamında da
kullanılır. Sanat eseri, bulduğumuz şekliyle tabiata karşı insan çaba ve
yeteneklerinin bir sonucu olarak varolan bir şeydir. Böyle bir "şey"
alelalede, estetikle ilgisiz bir şey olabilir. Ama bu geniş anlam içerisinde
yine de sanat eseri sayılır.
(SBA) Bk. Estetik.