TARAFSIZLIK

 

Tarafsızlık, bir uluslararası hukuk kav­ramıdır ve savaş zamanı ile ilgili bir politi­kadır. Bir devletin iki veya daha fazla devlet arasında çıkmış olan bir savaşta savaş dışın­da kalacağını bildirmesidir. Tarafsız devle­te uluslararası hukuk bazı haklar tanımakla ve Ödevler yüklemektedir. Böyle bir devlet savaşan taraflara askeri yardımda bulunma­ma ve sınırlan içinde askeri hareketler için üs vermemekle yükümlüdür. Diğer devlet­ler de tarafsız devletin bu statüsüne saygı göstermek zorundadırlar. Savaş sırasında ilan edilmiş olan tarafsızlığın hükmü savaş

sonunda sona erer. Tarafsız ülke isterse tek taraflı bir tasarrufla tarafsızlığına son vere­rek savaşa gireceğini açıklayabilir.

Sürekli tarafsızlık hem savaş hem de bir barış zamanı durumudur ve uluslararası antlaşmalarla belirlenir. Sürekli tarafsız devlet, savaş zamanında tarafsızlık statüsü­nü koruduğu gibi barış zamanında da siya­sal ve askeri ittifaklara girmekten kaçınır. Sürekli tarafsızlık başka devletlerin girişi­mi sonucu uluslararası hukukta belirtilen antlaşmalarla elde edilen bir statüdür. Av-rupanın büyük devletleri İsviçre'yi 1815'te, Belçika'yı 1831'de, Luxemburg'u 1867'de sürekli tarafsız duruma getirmişlerdir. Bun­lardan sadece İsviçre'nin bu statüsü devam etmektedir. Avusturya ise, 15 Mayıs 1955 Viyana Antlaşması'yla bu statüye girmiş­tir.

Eğer bir devlet birbirleri ile savaşan iki ya da daha fazla devlet arasında tarafsız kal­mak isterse, uluslararası hukuka göre her­hangi bir tarafa yardım etmekten ya da sa­vaşla ilgili bir sebebten dolayı herhangi bir tarafın topraklarını kullanmasından kaçın­mak yükümlülüğündedir. Buna karşılık sa­vaşan güçlerden herhangi biri ya da ikisiyle ticaret yapabilir, ama her ikisinin de yasak­lanmış malların ticaretini önlemeye ve blo­kaja hakkı vardır ve bu durumda tarafsız ül­kenin uyrukları ve gemileri koruma altında­dır. Uluslararası hukuk yürürlükte olduğu sürece savaşan hiç bir taraf, tarafsız ülkeye saldıramaz.

Sınırlı savaş döneminde, tarafsızlık fik­rinin bir zamanlar oldukça mükemmel ol­masına ve savaşın etkisini uluslararası top­lumun geriye kalanı üzerinde en aza indir­mesine rağmen, son iki dünya savaşında fazla bir anlamı olmamıştır. Her iki savaşta.

Savaşı'nda ABD'yi İngiltere ve Fransa'nın yanında savaşa sokan, büyük ölçüde Al­manya'nın tarafsız Amerikan ticaret gemi­lerine saldırmaktan kaçınmayı reddetmesi olmuştur. Sadece, 19. yüzyılın başlarından bu yana uluslararası alanda daimi tarafsız olarak kabul edilen, İsviçre herhangi bir ta­rafın ya da diğerinin yanında yer almaktan tamamen korunabilmiştir. Ama, birbirine karşı en acımasız düşmanlar arasında bile bazı tarafsız arabuluculara sahip olmanın, savaş esirleri üzerinde anlaşmalar gibi kar­şılıklı çıkarlar konusunda oldukça iyi ne­denler vardır.

Kanuni olarak, gerçekte, tüm uluslar ge­nel bir tarafsızlık arzularını ilan etme hakkı­na sahip değildir. Birleşmiş Milletler'in tüm üyeleri Örneğin, birbirlerini savunma ve belli şartlar altında saldırganı cezalandır­maya yardım etme görevini paylaşır ve sa­vaşanlardan birinin Birleşmiş Milletler mü­eyyidesi altında olması durumunda taraf­sızlığının savaşan ülkelere karışmamayı gerektirdiğini öne süremez. Pratikte tek ye­terli tarafsızlık 'silahlı tarafsızlık' olarak bi­linendir.

Bu tarafsızlık durumuna belki de en iyi örnek modern İsveçtir. İsveç hem herhangi bir savaşa katılmama niyetindedir hem de sınırlarını etkili bir şekilde koruyabilecek güçtedir. İsveçliler gerçekte yeterli bir silah endüstrisine ve az ya da çok mecburi asker­lik hizmetine dayanan büyük ölçekli bir as­keri kapasiteye sahiptirler. Bir ülkenin ken­disini savunmaya yeterli olabilmesi taraf­sızlığın kanuni tanımına oldukça yakındır, çünkü savaşan bir ülkenin diğer ülkeyi aynı şeyi yapmaktan alıkoymak için tarafsız ül­keyi işgal etme isteği her zaman mümkün­dür, hele bir de tarafsız ülkenin zayıflığı dolayisı ile karşı tarafın faydalanmasına karşı kendini savunamayacak durumda olması halinde böyle bir işgal arzusunu haklı göre­bilecektir.

Bu yüzyılın potansiyel olarak sınırlı sa­vaşlarında, saldırganların tarafsız ülkeleri işgal etmek için hazır olduklarını düşündü­ğümüzde, herhangi bir üçüncü dünya sava­şında larafsızlık nosyonu tamamen hayali­dir. Sadece böylesi savaşları değil aynı za­manda nükleer olabilecek savaşları da Av­rupa'da görmek mümkündür, ama İsveç'in stratejik durumu hem NATO, hem de Var­şova Paktını en azından hava sahasındaki tarafsızlık açısından huzursuz etmektedir. Tarafsızlık şüphesiz süper güçlerin, ya da güçlü müttefiklerin katılmadığı sınırlı ve küçük çaplı savaşlarda mümkündür ama bu savaşa katılmaktan korkan küçük bir ülke­nin tarafsızlığından ziyade, savaşa katılma­ya önem bile vermeyenlerin tarafsızlığıdır. Daha ötesi, süper güçlerin çıkarları söz ko­nusu olduğunda çok az potansiyel sürtüşme vardır ve herhangi bir yardım ya da tercih yapmama anlamındaki tarafsızlık herhangi bir önemli savaş-sonrası çatışmasında öne çıkarılmamıştır.

Tarafsızlıkla ilgili bir diğer kavram ta-rafsızlandırmadır. Tarafsızlandırma veya silahsız duruma getirme egemenliği sınırla­yıcı bir statüdür. Hükümetler yenilgilerden sonra veya hakim bir aktörün baskısına uy­mak zorunda olduklarında böyle bir statüyü kabul ederler. Tarafsızlandırma (neutrali-zatîon) ile kastedilen, devletler arasında bir savaş çıktığında belli bir bölgenin savaş ha­reketlerinin dışında tutulacağıdır. Silahsız duruma getirme (demiIİtarization) ise bazı bölgelerin tahkim edilmemesi ve buralarda askeri kuvvetler bulundurulmamasıdır. Ör-bölgelerin tahkim edilmemesi ve buralarda askeri kuvvetler bulundurulmamasıdır. Ör­neğin Lozan Antlaşması'yla Türkiye'nin boğazlar bölgesinde tahkim yapmak ve kuvvet bulundurmak hakkı sınırlanmıştı. Bunun dışında Versay Antlaşması gereğin­ce Almanya'nın Rhein kıyılan ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra Japonya demilitarize edilmişti.

Tarafsızlığa en iyi örnek Türkiye'nin ya­kın geçmişinden verilebilir. Türkiye II. Dünya Savaşı'nda son yıllara kadar taraf­sızlığını korumuştur. Savaşın sonlarında Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etmiş ol­ması, sadece yeni örgütlenmeye çalışılan Birleşmiş Milletler'in kuruluşuna iştirak için idi. 1980 Eylül'ünde Iran ve Irak arasın­da başlayan ve tam dokuz yıl devam eden savaşta da Türkiye tarafsız kalmıştır. Türki­ye bu savaşta hem Irak, hem de Iran ile ti­carî, siyasî ve iktisadî ilişkilerini sürdür­müştür.

(SBA)