İnsanların maddî
ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan, eğitim ve tecrübe gerekti-
ren işe zanaat adı
verilir. Zanaatın hUner, marifet anlamı da vardır. Bir işle, bir meslekle
uğraşan yahut bir işte ustalığı ve mahareti olanlara da "sanatkâr"
denilir.
İbn Haldun, insanların
geçim yollarından söz ederken çiftçilik, sanat (zanaat, h itfa) ve ticareti
tabiî geçim yolları olarak zikreder. Ona göre zanaatlar genellikle insan
toplumlarının göçebelikten medenî şehir hayatına (bedevîlikten hadarîliğe)
geçmeleri ile birlikte ortaya çıkar. Dolayısıyla zanaat şehir hayatının tabii
bir sonucudur.
İbn Haldun, zanaatleri
üç kısma ayırır:
1-ister zarurî olsun ister olmasın insanların geçimi ile
ilgili olan zanaatlen Dokumacılık, ipekçilik, marangozluk, demircilik gibi.
2- İnsanın özel iğini teşkil eden düşünceye âit ilim ve
zanaatler: İstinsah, cilt, müzik, şiir ve ilim tahsili gibi
3- Siyasete (sevk ve idare) mahsus olan zanaatler:
Askerlik gibi.
İbn Haldun, ayrıca
zanaatleri (sanatları) basit ve mürekkep olarak ikiye ayırır. Zarurî
ihtiyaçlarla ilgili sanatları basit, lüks (kemâli) ihtiyaçlarla ilgili olan lan
da mürekkep sanallar olarak ifâde eder. Halkın kaygusu sadece zarurî ve hayatî
İhtiyaçlarını temin düşüncesine yönelirse marangozluk, demircilik, terzilik,
kasaplık, dokumacılık gibi basit zanaatler ortaya çıkar. Medeniyet gelişip
halk lüks olan şeyleri istemeye başlayınca zanaatlerde de gelişme ve
çeşitlenme görülür. Daha zarif ve kalitesi üstün işler yapılmaya başlanır.
Kuyumculuk, ipek dokumacılığı, ciltçilik, hattatlık, tezhip, mûsikî ve şiir
böyledir.
Osmanlılar, iş, zanaat
anlamında "hirfet" (çoğulu "hiref") kelimesini de kullanmışlardır.
Osmanlılar devrinde, çeşitli zanaat kolları ve bu zanaatlere mensup olanlar
için
eski Ahi geleneklerine
bağlı kalınarak bazı usûl ve kanunların tanzim edildiği görülür. XIX. yüzyıl
sonlarında istanbul'a gelen Fransız mozaikçisi ve ressamı Pretextat Le-comte,
1903 yılında yayınlanan 'Arts et Metiers en Orient' adındaki eserinde Türkiye'de
karşılaştığı zanaatlerden çinicilik, hâkk, mâden işleri, dökmecilik ve bakırcılık,
camcılık, taş yontuculuğu, nakış, kalemkârlık, halıcılık, kumaş ve
kadifecilik, saraçlık, kunduracılık, silâh işçiliği, ahşap işleri, telkari,
cevahircilik, mühür yapımcılığı, minekârlık, tesbihcilik, kayık imâli, lokum,
helva ve şekerleme yapımı hakkında bilgi vermektedir. Anonim bir Ka-nunnâme-i
ehli hiref te ise kasaplar, aşçılar, başçılar, işkembeciler, börekçiler, şerbetçiler,
lokmacılar, bakkallar, yoğurtçular, helvacılar, akideciler, terziler,
astarcı-lar, abacılar, dellallar, iplikçiler, esirciler, papuççular, eskiciler,
debbağlar, mumcular, oduncular, kumaş boyacıları, hamamcılar ve berberlerden
bahsedilmektedir.
Eski Türk geleneğinde
her zanaatin bir "piri" (ilk ustası) olduğu kabul edilir. Bu inanışa
göre terzilerin pîri îdris (a.s.), marangozların pîri Nuh (a.s.), debbağlann
pîri ise Ahi Evran'dır. Bazı peygamberler ve din büyüklerinin bu anlayış içinde
çeşitli zana-atlerin pirleri olarak düşünülmeleri, hemen bütün zanaatleri
bünyesinde toplamış olan Ahi teşkilâtına (daha sonra esnaf loncalarına) dinî
bir karakter de kazandırmıştır. Eski zanaatkarların, yaptıkları işlere dinî bir
vecd içinde sarılmalarının bir nedeni de bu inanıştır.
Günümüzde zanaat
denilince genellikle küçük sanatlar anlaşılır. Şiir, müzik, resim, heykel, hat,
tezhip gibi zanaatler ise "güzel sanatlar" kavramı içinde ele alınır.
Sanayi
devriminden sonra
zanaatler önemli ölçüde sarsılmıştır. Matbaanın, istinsah ve hat sanatını
etkilemesi gibi. Modem endüstrinin tabii sonucu olarak ortaya çıkan seri imalât
her ne kadar pek çok zanaatin ortadan kalkmasına veya zayıflamasına neden
olmuşsa da, yeni bazı zanaatlerin ortaya çıkışı da yine bu devirde olmuştur.
Örneğin saraçlık ve nalbantlık bir çok yerde yok olmuş, fakat modem teknoloji
bunların yerine otomobil tamirciliği, kaportacılık, boyacılık gibi yeni
zanaatlerin teşekkülüne zemin hazırlamıştır. Bu gelişmeler, Marksistler
tarafından savunulan, büyük endüstri ve kapitalizmin zanaatlerle birlikte orta
sınıfı yok edeceği tezini tartışılır hâle getirmiştir.
Osman ÇETİN
Bk: Ahilik, Lonca