Kaynak: Ahmed Kuddûsî(ks) – Fon Matbaası, Ankara-1983, M.A.K.,

 

 

  1. Hz. Peygambere, Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’a iftira (S.7)

 

        Eshâb-ı kiramdan Abdullah b. Ömer'in bildirdiğine gö­re: Peygamberimiz «Ümmetimin, her asırda hayırlıları beş yüzdür, Ebdal'ı da, kırktır.

Ne Beş yüzler, eksilir, ne de, Kırklar.

Ne zaman, Kırklardan birisi ölürse, yüce Allah, Beş yüzlerden birisile, Onun yerini doldurur.» buyurdu.

«Yâ Resûlallâh! Onların, ne gibi işler   işlediklerini de, bize haber ver!» dediler.

Peygamberimiz :

«Onlar, zulüm ve haksızlıklarını gördükleri kimse­leri, bağışlarlar;

Kötülüklere karşı, iyilik yaparlar;

Yüce Allâhın, kendilerine verdiği ihsanlardan, bir­birlerine ihsanda bulunurlar.» buyurdu.

 

  1. Abdullah b. Mesud’a yapılan iftira (S.7-8)

 

      Eshab-ı kiramdan Abdullah b. Mes'ud'un, Peygam-berimizden rivayetine göre de :

Yüce Allah'ın  kullarından, Üç yüzünün    kalbleri, Âdem aleyhisselâmın kalbi üzeredir.

Kırkının kalbleri, Musa aleyhisselâmın kalbi üze­redir.

Yedisinin kalbleri, İbrahim     aleyhisselâmın kalbi üzeredir.

Beşinin kalbleri, Cebrail aleyhisselâmın kalbi üze­redir.

Üçünün kalbleri, Mîkâil aleyhisselâmın kalbi üze­redir.

Birisinin kalbi, İsrafil aleyhisselâmın kalbi üze­redir.

Bir kalb üzere olan vefat edince, Onun yerine, yüce Allah, Üçlerden birini geçirir.

Üçlerden biri vefat edince, Onun yerine, yüce Allah, Beşlerden bîrini geçirir.

Yedilerden biri vefat edince, Onun yerine, yüce Al­lah, Kırklardan birini geçirir.

Kırklardan biri vefat edince, Onun yerine, yüce Al­lah, üç yüzlerden birini geçirir.

Üç yüzlerden biri vefat edince, Onun yerine de, yü­ce Allah, halktan (elverişli) birini geçirir.

Diriltmeler, öldürmeler, yağışlar, bitkiler, belâların defi bunlarla olur!»

Abdullah b. Mes'ud'a «Onlarla, diriltmeler, öldür­meler, nasıl olur?» diye soruldu.

Abdullah b. Mes'ud «Onlar, milletlerin çoğalmasını, Allâh'dan, dilerler, milletler, çoğalır.

Cebbar ve zâlimler, Onların dualarile mahv ve he­lak olurlar.

Onlar, yağmur dilerler, yağmur yağar, yerden bitki­ler, Onların dileklerile biter.

Belâların her türlüsü, Onların düalirle kalkar!» dedi.

 

  1. Kuran’a aykırı uydurulmuş Ebdal – Evtad hadisleri  (S.8-9)

       EBDAL VE EVTAD :

Peygamberimiz, bir Hadîs-i şeriflerinde «Hemdan'lar, yardıma koştukları ve sıkıntılara katlandıkları müddetçe, ne güzel kabiledirler!

İslâm Ebdal'ı da, Evtad'ı da, onların içindedir!» bu­yurmuştur.

Ebdal: Yüce Allah'ın çok ibâdet edici Evliya kulla­rı olup onlardan birisi vefat ettiği zaman, yerine başka birisi geçirildiği için, kendilerine Ebdal denilmiştir.

Ebdal: Yüce Allah'ın Velî kullarından yer yüzünde ikamet ettirdiği yetmiş kişilik bir cemâat olup onlardan kırkı Şam ülkesinde, otuzu da, diğer ülkelerde bulunur­lar. Veted kelimesinin cemi olan Evtad: lugatta: Kazık demektir ki, bir şeyi ayakta tutmağa, berkiştirmeğe se­bep olur.

Tasavvufta: Evtad: yüce Allah'ın Velî kullarından dört kişi olup her biri dünyanın şark, garb, şimal, ce-nub gibi dört cihetinden birer cihette bulunurdur.

 

  1. Arabi’nin Kutup ,Gavs , Kutbul’ Aktab uydurmaları (S.9-10)

 

    KUTUB, GAVS, KUTBUL'AKTAB :

Kutb, lügatta: topluluğun, işlerini çekip çeviren Ulu kişisine denir. Cem'i Aktab gelir.

Kutb'a, sıkıntıya düşüldüğü, darda kalındığı za­man, sığınılması ve kendisinin yardım ve himmeti iste­nilmesi bakımından da, Gavs denilir.

Gavs, her devirde tek, Kutub ise, müteaddid olur.

O, dâima, yüce Allanın nazarında bulunur. Yüce Al­lah, ona Ledün Ününden en büyük hazzı vermiştir.

O, şümullü feyz ölçüsü elinde olduğu halde — ru­hun, bedende dolaştığı gibi — kâinatın içinde ve dışında dolaşır dururdur.

Onun feyz ölçüsü, ilmine tâbidir, ilmi de, Cenab-ı Hakk'ın ilmine tabidir.

Cenab-ı Hakk'ın ilmi ise, oluşmamış bulunan mâ­hiyetlere tabidir.

Ulvî ve süfli kâinat üzerinde onun feyzi carîdir.

Kendisi, insan oluşu itibarile değil, maddî ve ma­nevî haslatları itibarile İsrafil'in kalbi üzeredir.

Cebrail'in hükmü, insanın ilk yaratılışında, insan ruhunun hükmü gibidir.

Mîkâil'in hükmü, ondaki cazibe hükmü gibidir.

Azrail'in hükmü de, ondaki dâfia gücünün hükmü gibidir.

Kutbiyyetülkübrâ (En büyük Kutubluk) ki, bu, Kutbul'aktablık mertebesi olup Muhammed Aleyhisse-lânı'ın Nübüvvetinin bâtınına mazhariyettir.

 

  1. Kuddusi’nin veliler arasında kutup oluşu yalanı (S.29) 

 

 KUDDÜSÎ HZ.NİN VELİLER ARASINDA YÜK­SEK MAKAM SAHİBİ KUTUB OLUŞU :

Doğuştan   Veli olan ve daha annesinin    karnında iken (Kuddûs! Kuddûs!) diyerek seslendiği işitilen Ah-     med Kuddûsî hazretlerinin yüksek makam sahibi Veli-         lerden, Kutub olduğu görülür.

Divanında

Nebîler Serverinin himmet-i bâlâsını aldım

Ki bir gice menâmında Rical meydânına geldim.

diye başlayan kasidesinde İrşad meydanının kisbetli Pehlivanlarını, Resûlullâhın huzurunda birer birer yen­diğini açıkladığı gibi, kendisinin, vefatından sonra Kı­yamete kadar sâliklerini bizzat irşada devam etmesine —Abdulkadir-i Gîlânî hazretleri gibi— müsâade buyrulduğunu da, terceme-i halinde haber verir.