Kaynak: İhyau'ulumi'd-din Cilt 2 - İmam Gazali, Bedir Yay., Tercüme: Ahmed Serdaroğlu, İstanbul 1985

 

 

1.      Gazali’ye göre “Sema (dönüş) keşfe sebep olabilir. Uyanıkken hakkı müşahade eder veya gayb’tan kendine sesler gelir.”yalanı (S.724-725)

     Keşif sebeblerinin birisi de, semâ'ın yardımı ile kalb neş'esinin uyanmasıdır. Bu sayede daha önce güç yetiremediği şeyleri müşahe­deye güç yetirir. Nitekim deve, devecinin sarkılan sayesinde daha önce taşıyamadığı ağır yükleri taşıyabilmesi gibi. Devenin işi ağır yük­leri taşımak olduğu gibi, kalbin işi de melekûtun esrarını düşünmek ve keşf yolu ile müşahede etmektir. İşte bu sebeblerdendir ki semâ', keşfe sebeb olabilir. Belki kalb temizlenip cilâlandığı zaman, basiret gözü ile uyanıklık hâlinde Hakk'ı müşahede eder veya hafiften [gâib ten] kendisine sesler gelebilir. Uyku halinde de rüya ile bunlara ulaşabilir. Rüya ise nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür.

 

 

2.      Muhammed b. Mesruk – ı Bağdadi hafiften ses gelmesi  yalanı (S.725)

     Bu keşfin hakikatini öğreten ilim. muamele ilmi dışındadır. Ni­tekim Muhammed b. Mesrûk-ı Bağdadî şöyle anlatıyor; Gençliğimde çakır keyf bir gece gezintisinde kendi kendine şu şiiri söyleyerek gi­diyordum:

    «Tûr-i Sina'da öyle bağlık var ki, oraya uğradığımda, o üzüm sularını bırakıp su içenlere şaşarım»;

  Tam bu sırada hatiften şöyle bir ses  duydum:

Cehennem'de de su var ki, onu boğaz sordukça [yudum yudum içtikçe], bağırsakları          ağzına gelir».

İşte benim tevbe ederek ilim ve ibâdetle meşgul olmama sebeb olan hâdise budur. Şimdi kalbi temizlemekte tegannînin te'sîrini gör. Hattâ hakikat, vezinli ve mânâsı anlaşılan sözlerle kendisine tecellî ederek kulaklarını çekti ve kendisi de hâlini düzeltti.

 

 

3.      “Hızır diye varlığı olmayan bir kimsenin basiret sahibi kimseleri muhtelif şekilde görülebilir.” Yalanı (S.725-726)

            Ebedi makkam olan Cennet'ten, yemekler ve azgınlığı hiç bir fayda sağlamayan nefis zevkleri seni meşgul eder» dedi. Bunu duyan utbetü'l-Gulâm, bir sayha ederek bayıldı düşdü. Cemâat da bir lokma yemeden ortada kaldı. -Yemeğin tadına bakmadan sofralarını kaldır­dım. Kalb, cilalanmış iken, hatiften sesler duyulabileceği gibi, Hızır Aleyhisselâm'ın sureti de müşahede edilebilir. Hızır, basiret sahibi kimselere muhtelif şekillerde görünebilir. İşte melekler de bu hâllerde Peygamberlere görünür; ya gerçek suretleri ile, veya bâzı hâlleri tem-sil ve hikâye edecek kılık ve kıyafetlerde görünürler. Resûl-i Ekrem (S.A.V.), Cebrail Aleyhisseiâm'ı iki defa asıl sureti üzerinde görmüş­tür. Resûl-i Ekrem, Ufku doldurmuştu, buyurdu. Allahü Teâlâ'nın

«O vahyi ona öğreten, kuvveti şiddetli Cebrail'dir. O akıllı ve me'-mûriyetinde müstakimdir. O, ufuk-ı âlâda idi»  (53 — Necm: 5, 6, 7)

      İnsânın kalbi böyle cilâlandığı sıralarda başka gönüllerde saklı ilan şeyleri de keşfedebilir ve buna firaset denir