Kaynak: Mevlana Celaleddin Rumi - Doç .Dr.Emine Yeniterzi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 161, Ankara 2001
Molla Câmî; Hz. Mevlânâ'yı: "Peygamber değildir, ama kitabı vardır.", Mesneviyi: "Fars dilinde yazılmış Kurandır." ve türbesini de: "Bu makam âşıkların Kabe'si oldu. Buraya noksan gelen herkes, olgunlaştı." ifadesiyle dile getirmiştir.
MÜSLÜMAN-HRİSTİYAN
Bir rahip Mevlânâ'ya sordu: "Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de; 'Sonra onlardan cehenneme girmeye lâyık olanları, biz daha iyi biliriz.' (Meryem, 19/70) buyurmuştur. Madem hepsinin vücudu ateş olacak, o halde İslam dininin bizim dinden üstünlüğü nedir ve bu nasıl olacak?"dedi.
Mevlânâ hiç bir şey söylemedi. Rahibe işaret edip, şehre doğru yola koyuldu. Rahip de onu takip . etti Mevlânâ, şehrin kenarında bulunan bir fırına-girdi. Fırıncılar, fırını kızdırmışlardı. Mevlânâ, rahibin siyah elbisesini aldı; kendi cübbesine sanp, fırına attı. Bir müddet bekledi. Fırından büyük bir duman çıktı. Herkes sessizdi. Daha sonra fırıncı, cübbeyi fırından çıkanp Mevlânâ'ya giydirdi. Cübbe tertemiz olmuştu. Rahibin elbisesi ise tamamiyle yanmıştı. Mevlânâ: "Biz böyle gireriz, siz de öyle girersiniz." buyurdu.
Ariflerin Menkıbeleri, 1/610