Allah Aşkı

 

Sofilerin bahsettiği Allah aşkını Tenvir el-Kulub'un sahibi üç kısma ayırmış:

"Bilmiş ol ki sevgi üç kısımdan ibarettir;

1- Avam sevgisi,

2- Havas sevgisi,

3- Havaslar havası sevgisi."

Avamın Allah'a olan sevgisi Allah'ın kendilerine ihsan ettiği bol nimetlerden ileri gelmektedir.

Havasın Allah'a olan sevgisi tam ve eksiksiz bir sevgidir.

Havaslar havası sevgisi ise sonsuz bir aşktan ibarettir ki bu sevgide aşık maşukunun (Allah'ın) nuru tecelli edince bu nurla mahfolur.[1]

Allah'ı en çok seven insanın Peygamberin (s.a.v.) olduğuna dair hiç kimsenin şek ve şüphesi yoktur. Bu sevgiye rağmen Peygamberden (s.a.v.) "aşık ve maşuk" gibi sözler sadır olmamıştır. Yoksa bu şeyhler Allah'ı peygamberinden daha mı çok seviyorlardı? Haşa ve kella. Bütün yaratılmışlar içerisinde Allah'ı Peygamberinden (s.a.v.) daha fazla seven bir mahluk yoktur. Allah (c.c.) bazı kullarının ona olan sevgisini şöyle anlatıyor: [Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler.] (Maide: 5/54) Dikkat edilirse Allah âyette kendisinin kullarına, kullarının da kendisine aşık olduğunu söylemiyor. Allah (c.c.) Peygambere (s.a.v.) biat edip ona malları ve canlarıyla yardım eden sahabelere olan sevgisini açıklarken şöyle diyor: [Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.] (Mücadele: 58/22) Allah (c.c.) Fetih Sûresi'nin 18. âyetinde de şöyle buyurmaktadır: [Allah o ağacın altında sana biat eden müminlerden şüphesiz ki razı olmuştur.] Aşere-i mübeşşere ki cennetle müjdelenmişlerdir. Ve peygamberler dışındaki bütün insanlardan daha üstün ve Allah'a daha sevgili oldukları halde şeyhlerin bahsettikleri aşktan kesinlikle bahsetmemişlerdir. Ama Allah onları sevdiği ve razı olduğu kullar arasına sokmuştur. Ayrıca sahabeler savaşlara katılmış, Allah için hicret etmiş, mal-mülklerini ve ailelerini terk etmişlerdir.

Nakşibendi tarikatı şeyhleri sahabelerden daha mı üstün idiler ki Allah'a olan sevgilerini aşk kelimesi ile ifade ediyorlar. Yoksa bu hayal mahsulü ve İslâm'a muhalif hissi bir söz müdür? Şeytan hissi davranan insanların zayıf noktalarını şüphesiz ki kolayca yakalar.

Ebul Hasan el-Nuri: Bir adamın "Ben Allah'a, Allah ta bana aşık olur" dediğini duyunca ona [Allah onları, onlar da Allah'ı severler] âyetini okuyup "aşk bu sevgiden fazla değildir" diye cevap verir. İbni'l-Cevzi; "Arapça'da aşk kelimesi sadece nikahlanabilir şeylere denir" deniyor.[2]

Aşk kelimesi manasının hakikatini anlamak istiyorsan, onu aşıklar sözlüklerinde, seks ve adi kitaplarda ve şarkılarda bulursun. Allah aşk romanı yazarlarının ve his sömürücüsü yazarların çokça kullandığı bu kelimelerden münezzehtir.

Allah sevgisi, abidin mabuduna olan sevgisidir. Aşıkın maşukuna olan aşkı değildir. Bu sevgi ki içerisinde ceza ve mükafaatı, korkuyu, cenneti ve cehennemi ihtiva ediyor. İşte gerçek Allah sevgisi budur.

Ömer bin el-Farid, Allah'a kadına hitab eder gibi hitab ediyor ve Allah'ı kadın rumuzuyla şiirine sokup şöyle diyor:

"Kendisine bakana her defasında başka türlü tecelli etti.

Ve o kadını her gördüğümde değişik buldum.

Onu kâh Lubne isminde bir kadın, kâh Busayna isimli bir kadın ve kâh Azze isimli bir ayrı kadın olarak görürüm."

Yukarıda görüldüğü gibi adam Allah'ı bir Lubne, bir Busayna ve Azze isimli kadınlar olarak görüyor. Bu sevgide huşu adına bir şey bulmak mümkün değildir. O halde böylesine batıl bir şeye inanmak doğru değildir. Zira bu tür bir sevgi Kur'ân ve sünnette kesinlikle varid olmamış ve tavsiye edilmemiştir. Tam aksine okuduğumuz gibi bu tür sevgi kesinlikle nehyedilmiştir.


 

[1] Tenvir el-Kulub (487),

[2] Telbis İblis (170-171),