26. Risâle-i Es’adiyye

 

Tâhâ el-Harîrî’nin[1] halîfesi olan Erbilli Es'ad tarafından kaleme alın­mış, kısmen Arapça, kısmen de Türkçe 30 sayfadan ibaret bir risâledir.

On birinci faslını râbıtaya ayıran yazar, bu konuda şunları kaydetmekte­dir:

«Tarîkat-ı Aliyye-i Nakşibendîyye'nin, Sıddıyk-ı Ekber Hazretlerinden şimdiye değin yetiştirmiş olduğu yüz binlerce evliyânın, vücûd-i mübârek­leri tarîkat-ı mezkûre'nin hak ve hakikat olduğuna bir delil-i celî ve bür­hân-ı va­cib'üt-teselli iken, râbıta hakkında mesmû'um olan bazı şübühât'ı def' ve izâ­lesine medâr olmak üzere vârid-i hâtır olan bazı edille-i akliyye ve nakliyyeyi beyân ve ityân eyledim.»

Dikkat edilirse Erbilli de diğerlerinden, ne kafa yapısı, ne de üslûbu bakı­mından farklıdır. Çünkü bu fasla başlarken daha ilk sözlerinde «mesmû'um olan bazı şübühât'ı def...», diye bir ifade kullanmakta, yani ku­lağıma gelen bazı şüpheleri ortadan kaldırmak için kaleme sarıldım, demek istemektedir.

Demek ki Erbilli Es'ad da, aynen kendinden önceki yolun yolcuları gibi, râbıtaya tepki gösteren Müslümanları karşısında bulmuş, ancak O da diğer­leri gibi Tevbe Sûresi'nin 119. âyet-i kerîmesini kanıt olarak ileri sürmek­ten başka bir şey yapamamıştır. Bu âyet-i kerîmenin râbıtaya delil gösteril­mesi ise Nakşî rû­hânilerinin İslâm'a ne mesafede olduklarını açıkça gös­termek­tedir!

Muhammed Es'ad Eribilî, yakın tarihte İstanbul'da faaliyet gösteren Nakşibendî şeyhlerinden Mahmud Sami Ramazanoğlu'nun şeyhidir. Yazdığı bir eseri yüzünden II. Abdülhamid tarafından memleketine sür­gün gönde­rildi. On yıl sürgünden sonra tekrar İstanbul'a döndü. 1914'de kurulan Meclis-i Meşâyih'e üye oldu. Sonra bu meclise başkan seçildi. Ancak 1915'de bu gö­rev­den ayrıldı.

Tekkeler kapatılınca Erbil'deki arazilerini satarak bu parayla İstanbul Erenköy'de bir köşk satın aldı ve buraya yerleşti.

1931'de düzenlenen Menemen komplosu üzerine tutuklanarak Menemen'e gönderildi. Bu sırada (komplo programına göre) has­talandığı ge­rek­çesiyle Manisa Askeri Hastanesine yatırıldı ve söylentilere göre orada is­tihba­rat servisi tarafından ortadan kaldırıldı.

 


 

[1] Tâhâ el-Harîrî, Tâhâ-i Hakkârî’nin halîfesidir.