Tasavvufçular, kendilerini İslâm'ın dışına çıkaran bir iftira daha yapmaktadırlar. O da şeriatın veya aklın değil, sadece kişisel zevkin bilginin kaynağı ve yolu olduğuna inanmalarıdır. Allah'ı, sıfatlarını ve hakkında bilmenin vacip olduğu diğer şeyleri bilmenin yegane yolu bu zevktir. Eşyanın hakikatlerini değerlendiren iyi veya kötü, hayır yahut şer, hak veya batıl olduğuna hükmeden zevkin kendisidir. Onun için tasavvufçuların sayısız ilah ve tanrılara inanması, bir kolunun bir puta diğerinden farklı şeylerle tapması yahut tasavvufun batıl diğer kollarının tanımadığı bir putun karşısında eğilmesi kaçınılmazdır. İsim ve müsemmalarda hakem ve ölçü olarak sadece kişisel zevki kabul ettiği müddetçe tasavvuf kollarının değişik tanrılara inanması ve her birinin bu tanrılara değişik şekillerde boyun eğmesi kaçınılmazdır. Çünkü eşya ve olaylar için bugün verdiği manayı zevk, yarın zıddı ile değiştirir ve nesheder. Zıtların bu derece çok oluşu ve aralarında öfkenin bu dereceye varması her zaman tasavvufun çarpık mantığının boyasıdır.
Tasavvufçular, liderlerinin heva ve heveslerinin tutsağı oldukları için değişik kollara ayrılmış ve yollara sapmışlardır. Her biri başındaki kahinin put edindiği şeyi tanrılaştırmakta ve hevasının uydurduğu hurafelerle ona ibadet etmektedir. Halbuki hepsi de heva ve heveslerine uyarak İslâm'ı ve İslâm cemaatini yoketme amacı üzerinde birleşmektedirler.
Şeyh efendinin bu söylediklerime itiraz edeceğini sanmıyorum. Çünkü hepsini en az benim kadar bilmektedir. Aksi halde ne diye bu kadar fırka ve tarikat birbiriyle boğuşmakta, niçin bu kadar sayısız şeyh birbiriyle rekabet etmektedir! Ne diye her biri diğerine lanet okumakta, şeyh efendinin huzuruna her çıkan diğerini yerin dibine batırmaktadır! Hatta şeyh efendiye karşı kurnaz bir riya ve edepsiz bir hile ile yürüttükleri bu kampanyalar ve alevlendirdikleri bu savaşlar nedendir. (1) Şeyh efendiye karşı sürdürdükleri savaşın sebebini ben söyliyeyim. Çünkü daha önce her hangi bir tarikat şeyhi olmadığı ve tasavvufta uzun geçmişi bulunmadığı için onu kendilerinden saymamaktadırlar. Şeyh efendi, lütfen bunu cesaretle açıkla. Açıkla ki Allah sana hidayetini ve sadıkların makamını versin. Şüphesiz her mümin bunu gönülden arzulamaktadır.