Doğum yıldönümleri (mevlidler) dedikleri bayramlarda, mescidler dedikleri yatır türbelerinde tasavvufçular zikir diye adlandırdıkları dans partileri düzenlerler. Şeyh efendi rezaletin aşık olduğu ve faziletin tiksindiği kadın ve erkek dervişlerden iki saf arasında oturur, haram beslenmekten yağ damlıyacak kadar semizlemiş iki eliyle işaret ederek dansı başlatır. Kendisi de harflerini ve telaffuzunu tahrif ederek Allah'ın adını haramla beslenen dudaklarından ve burnundan tekrar etmeye başlar. Alnının iki tarafı hayayı gammazlar ve takvayı jurnal eder. Gazelcileri de Leyla ve Suad faslından coşkun sesiyle coşturur. Davulcuları yahut tef ve neycileri de şeytanın elleriyle davulu yahut defi, nefesiyle de neyi çalarak cinleri etrafa toplar. Bu cûşuhurûş içinde şeyh efendi kendinden geçer ve dervişler de ritme uyarak göbek atmaya başlarlar. Dansözler gibi sağa sola kırıtarak nağmelere katılırlar. Tıpkı meyhanecilerin elinde içki kadehlerini ve altın tasmaları gören dansözlerin bütün vücut hatlarıyla coşarak kendinden geçtiği ve mest olduğu gibi, kendilerinden geçer ve mest olurlar. Çok geçmeden bastırılmış olan şehvetler alevlenir ve dem bu demdir, diyerek alevlenen şehvetini tatmin yollarına koyulur. Edepten uzak sallanmalar ve şeytanca iniltiler ve günah ulumalarından kısılmış seslerle Seyyide Zeynep Zeynep yahut Seyyide Nefise'den (1) istiğase (yardım dileme) naraları yükselir. Bunların kastettikleri ne temiz Zeynep, ne de temiz Nefise'dir. Çağırdıkları bunlardan başkadır. Çünkü her biri kendi sevgilisinin şarkısını söyler. Bu şekilde bu edepsizce sapıklığı bir veya iki saat sürdürürler. (2) Her biri şeytanı kuduran ve şehveti alevlenen dişilere vücudu kuvvetli bir hayvan olduğunu ispatlamaya çalışır. Sonra da dansla geçen bu saatlerin ilahi tecelli saatleri olduğunu söyler. Bir de bakarsınız ki yetiminin azığını satan anne, eşinin başörtüsünü satan erkek ve borç altında beli kırılan zavallı borçlu şeyhin batıracağı bir şiş veya vereceği bir afyon yahut dervişlerin bir esrarı için kuyruğa girmişler! Hepsi de zikir (dans) salonlarında dans ediyorlar!
Ne dersiniz, aşırı mı gittim yoksa eksik mi anlattım? Herhalde aşırı gittiğimi sanıyorsunuz, değil mi? Dans salonlarında tepinirken tasavvufçuları gören herkes, diyebilirim ki, facirlerin şehvetleri gibi alevlenen mecusilerin ateşlerini görmüş gibi olur. Söyler misiniz, şuurlarını yitirmiş ve şeytan çarpmış gibi haramlarla coşan ve coşturan nağmelerle tempo tutan, kilometre uzaktan harama çağıran gözlerle mest olan gençleri acaba toplumun insanları görmüyor mu? Ellerindeki teflerle tempo tutturan gençlerin yanında neşesinden dört köşe olan şeyhleri insanlar duymuyor mu? Kurdukları tuzaklarla ortalıkta dolaşan gençleri ve nereye gideceğini bilmiyen zavallıları avlayıp kendisine sundukları için keyfine diyecek bulunmıyan bu sömürücüleri insanlar bilmiyor mu? Bütün bunlar oluyor ve siz de, biz de hepimiz görüyoruz, duyuyoruz. Buna rağmen düğün başkalarınmış gibi kimsenin buna aldırdığı veya karşı çıktığını müşahade etmiyoruz. Sanki heriflerin rezillikleri kutsal bir faziletmiş gibi herkes halinden memnun!
Söyler misiniz, Rasûlullah Rabbini böyle mi zikretti? ondan sonra ashab Allah'ı böyle mi zikretti? Müfred ismiyle zikrettiklerini, ah vahlarla, inilti ve tempolarla, dans ve nağmelerle Allah'ı zikrettikleri kim iddia edebilir? Birisi alkış tutarak ve diğerleri ona uyarak koro halinde zikrettiklerini kim söyliyebilir? Leyla gazelleri okuyan bir gazelhan eşliğinde, çığlık ve naralarıyla vahşi hayvanları yuvalarında ürküten seslerle, bir lokma et yahut batacak bir şiş için Allah'ı zikrettiklerini kim ileri sürebilir? Neylerle, keman ve rebaplarla, tef ve nakkaralarla zikrettiklerini nasıl söyleyebilirsiniz? Hepsi Rasûlullah'ın öğrettiği gibi Allah'ı zikrettiler. Huşu ve teslimiyet içinde, sessiz ve müziksiz, hav ve reca arasında, münferiden ve Rasûlullah'ın öğrettiği dualarla Allah'ı andılar, O'na yalvardılar, nimetini istediler ve azabından kendisine sığındılar. Ama tasavvufçuların zikri gibi zikredenler, ancak cahiliyye müşriklerinin zikri ile zikretmiş olur. Yahudi ve hıristiyan kafirlerinin zikri ile zikretmiş olur." Onların (müşriklerin) Beytullah'ın yanında namazları (duaları) da el çırpmak ve ıslık çalmaktan başka birşey değildir." (1)