Köpekte Bulunan On Güzel Haslet

 

1- Sadakat: Köpek sahibini terketmez, kovsa da bırakmaz, küsmez, hizmet eder.

2- Kanaat: Ne verilirse razı olur. Sofraya sokulmaz, bulduğu ile iktifa eder. Yerine biri gelse onu oradan kovmaz.

3- Tevazu: Yattığı ve gezdiği yer, alelade yerlerdir. Kendi için yüksek yer aramaz. Ne yedirilirse yer.

4- Tevekkül: Yarını düşünmez, yerini yermez, erzak biriktirmez.

5- Teslimiyet: Sahibini bırakmaz. Dövse de, ayağını kırsa da yine çağırınca gelir. (Kuyruğunu sallıyarak) teslimiyet gösterir. İyilik edeni bilir ve unutmaz.

6- Zühd: Kendisini umumi zuharata bırakmıştır. Gelecek için bir düşüncesi ve hazırlığı ve esaslı bir bakımı yoktur.

7- Miskinlik: Her yeri dolaşır. Bir şey verilirse alır, vermezlerse bakar geçer. Kendine dokunmazlarsa bir şey yapmaz, yoluna gider.

8- Uyanıklık: Çok az uyur. Şehirlerin, köylerin sokaklarında gece bekçisidir. Hırsızları tanır, evleri, bağları, bahçeleri, sürüleri korur.

9- İstiğna: Çekingendir. Başkalarının nasibine tecavüz etmez. (Kedi gibi sofralara sokulmaz) kabları bulaştırmaz.

10- Edeb: Köpek haddini bilir. İnsanlar arasında ve hayvan cinsleri içinde insanlara en çok hizmet eden(ler)dir. Emredilen işi tutar. Terbiyeyi kabul eder.

BU ON GÜZEL AHLAK KÖPEKDE BULUNMAKTADIR. HALBUKİ BUNLAR HALİS MÜMİNLERİN VE SADIK MÜRİTLERİN SIFATLARINDANDIR.

Ribat Dergisi, yıl 1, sayı 2, 1982.

Halis müminlerin ve sadık müritlerin ideal örneğinin nasıl köpek olduğunu herhalde anlıyorsunuz değil mi? Köpekte bulunan bu on haslet için ayrıca bakınız Ramazanoğlu Mahmud Sami, Musahabe, 6/87, (4-5-6 mecmuası içinde), Erkam Yayınları, İst. 1982. Kendini uyuz köpeklerden üstün gören bir salikin büyüklerin kemâlâtına kavuşamıyacağı, konusunda da bakınız. Mektubat Tercemesi, 1/124. Terc. Hüseyin Hilmi Işık, ...............?...............1968, mektup no. 202. (Çeviren)

1) Oryantalist Edward Lane, el-Mısrıyyun el-Muhdesûn, 167 vd.

Şüphe yokki tasavvufçuların işledikleri ve oryantalistin müslümanları suçladığı bu şirkten müslümanlar beridir. Tasavvufçuların işlediklerinin faturasını müslümanlara çıkarmaktadır.

2) Goldziher, el-Akide ve'ş-Şeria, 227,

1) E.F. Gautier, el-Medhal, terc. Dr. Muhammed Yusuf Musa, 158,

Vahhabilik, İmam Muhammed İbn Abdulvahhab'ın düşmanlarının uydurduğu bir isimdir. Vahhabilik var olmadan önce İslâm âlimleri bu saçmalıklara karşı çıkmış ve onlarla savaşmıştır. Yukarıda oryantalistler ...............?...............

1) Abdurrauf el-Münavi, el-Kevakibu'd-Durriyye, 11, Basım 1938,

2) ................?.................

1) Hasan Rıdvan, Ravdu'l-Kulûb el-Mustetab, 239,

2) Ali İbn Harazim, Cevahiru'l-Maani, 2/79,

3) Hasan İbn Muhammed el-Kûhenî el-Fasi, Tabakatu'ş-Şazeliyye el-Kübra, 258, kitabını çok yakınlarda ölen şeyhinin sağlığından ayzımştır.

1) Ali İbn Harazim, Cevahiru'l-Maani, 2/8,

2) İbn Arabi, Fusu'l-Hikem, 1/129, el-Halebi baskısı,

3) ................?................

1) Enbiya, 69,

2) Bunu da tasavvufçuların üvey oğlu ve Bab lakabıyla anılan Mirza Muhammed Ali iddia etmiş, ondan sonra da Baha lakabıyla anılan Müseyleme Mirza Hüseyin ve Gulam Ahmed el-Kadiyani iddia etmişlerdir.

1) İbn Arabi, Mevakiu'n-Rucum, 75, hicri 1325 baskı,

2) İsra, 17,

3) İbn Arabi, Age. 18, İbn Arabi bunu üstadı el-Gazali4den almış ve "Veliye, Musa'ya seslenildiği gibi ilahi meclislerden seslenilir" kısmını eklemiştir.

4) Dr. Bedevi, Şatahatu's-Sufiyye, 125, Letaifu'l-Minen'de eş-Şarani ve es-Selbeci'den naklen.

5) ..................?................

1) Ebu Talib el-Mekki, Kûtu'l-Kulûb, 103, hicri 1351 baskı,

2) Ali İbn Hicazi İbn Muhammed el-Beyyumi, hicri 1183 yılında öldü.

3) el-Cıbırtî, Acaibu'l-Âsâr, 1/320,

Arşın üstüne ç ıkmak ve evreni kolaçan etmek tasavvufçuların meşhur iddialarındandır, isterseniz bunu müceddidi elfi sani lakabı ile anılan İmam Rabbani'den dinliyelim:

"Arşın üstüne yükselmek çok oluyor. Bunlardan birinci çıkışda, uzun yolculuktan sonra, arşın üstüne yükselince, cennet yukarıdan kuşbakışı göründü. Bildiklerimden birkaçının cennetteki makamlarını görmek istedim. Dikkat ettim. Göründüler! Makamların sahiplerini de o mekanlarda gördüm. Dereceleri, yerleri, şevkleri ve zevkleri başka başka idi. Başka bir yükselişte büyüklerimizin ve ehli beyt imamlarının ve Hulefa-i Raşidin'in ve Rububullah (s.a.v.) hazretlerinin ve başka peygamberlerin makamları ayrı ayrı göründü. Meleklerin yükseklerinin makamları arşın üstünde göründü. Arşın üstünde o kadar yükselttiler ki yer yüzünde arşa kadar veya bundan biraz daha az, yani Hâce Nakşibend (kaddesallahu teala sırrahulakdes) hazretlerinin makamına olan uzaklık kadar ilerlettiler. Nakşibend hazretlerinin makamının üstünde, büyüklerden birkaçının makamı vardı. Bu makamın az üstünde Marufi Kerhi ve Şeyh Ebu Said Harraz'ın makamı vardı. Başka büyüklerin makamları, bu makamdan biraz aşağıda ve birçoğu bu makamda idiler.... Allah'u Teâlâ'nın yardımıyla her istediğim zaman yükseltiyorlar. İstemeden de yükselttikleri oluyor. Her birinde başka başka şeyler görülüyor. Hepsinin eserleri belli oluyor...." Mektubat Tercemesi, 1/6-7, Terceme Hüseyin Hilmi Işık, Sönmez, İstanbul 1968, birinci mektup. (Çeviren)

1) Ali Harazim, Cevahiru'l-Maani fi Faydi't-Ticani, 1/97 vd.

2) Kasas, 56,

3) Zümer, 44, Hz. Peygamber'in ve diğer bütün varlıkların ancak Allah'ın izniyle şefaat edebilecekleri ve kendi güçleriyle böyle bir şeyi yapmalarının mümkün olmadığına dair âyetlere bakınız. Ama tasavvufçular Allah, âyet, peygamber ve din ölçüsü tanımadıkları için ağızlarına geleni söylüyorlar.

İsterseniz tasavvuf meşhurlarından biraz daha keramet nakledelim. Belki ibret alan olur.