e. Müşrik Aracı Ve Şefaatçi Tanrılara İnanır

 

Gökleri ve yeri yaratan, Güneş’e ve Ay’a bo­yun eğdiren, yağmuru yağdırıp bitkiyi bitiren ve bütün yetkilere sahip olan Allah, göklerin ve yerin tek kralıdır. O, bizden uzak değildir; bize şah da­marımızdan daha yakındır. Ama müşrik onu, yer yüzü krallarına benzeterek kendinden uzak sa­yar. Çünkü krallar, halkı kendilerine yaklaştır­mazlar. Krala ulaşmak isteyenler, ona yakınlığı olan birini bulmak zorunda kalırlar. Müşrikler de Allah’a yakın olduğuna inandıkları biri ile ilişki içinde olmak isterler. Hıristiyanların Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu, Mekkeli müşriklerin putlarını Al­lah’ın kızları[1], büyüklerinin ruhlarından yardım umanların da onları, Allah’ın özel dostları say­maları bundandır. Hıristiyanlar bu durumu şu şekilde resimlendirmişlerdir:

 

 

Bu resmin altında şu yazı yer alır:

Yukarıdaki çizim kutsal olan Tanrı ile günahlı insanın konumunu göstermektedir. Arada büyük bir boşluk göze çarpmaktadır. Oklar ise günahlı insanın Tanrı’ya ve O’nun bize sunduğu bol ya­şama ulaşmak için gösterdiği çabayı simgele­mektedir.

Bu çaba, Tanrı’dan karşılık beklenerek yapı­lan iyilikler, arayış içinde felsefeden felsefeye koşmak ya da dinsel inanç biçiminde kendini gösterir.

Aşağıdaki resim bize aradaki ayrılığı kapata­cak tek yolu açıklamaktadır[2]

 


 

 

 

Allah ile insan arasındaki kuzu Hz. İsa’dır. Aradaki boşluğu onun doldurduğu iddia edilir. Pavlus’un[3] Timoteos’a mektubunda şu söz yer alır: “Tek bir Allah ve Allah ile insanlar arasında tek bir Aracı vardır. Bu da in­san olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa’dır[4].”

Hz. İsa’nın kuzu şeklinde gösterilmesi, onun kendini insanlığın kurtuluşu için kurban ettiği inancından kaynaklanır.

 “Tüm insanların, özellikle de günahkarla­rın lehine Babanın yanında tek Arabulucu İsa’dır. İsa’nın kendisi aracılığı ile Tanrı’ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır[5].

Hıristiyanlar, Kutsal Ruh’u da aracı sayarlar. Böylece aracılar çoğalır.

Pavlus’un Romalılara mektubunda şu ifadeler yer alır: “Kutsal Ruh, bizim zayıflığımıza yardım eder, çünkü nasıl dua etmemiz gerektiğini bilmiyoruz; ama Ruh’un kendisi sözle anlatılama­yan iniltilerle bizim için şefaat eder. İnsanların yüreklerini araştıran Tanrı, Ruh’un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı’nın isteğine göre kutsallar için şefaat eder[6].  Kutsal Ruh konusuna tekrar dönülecektir.

Katolikler Hz. Meryem’i de aracı koyarlar. Onların bu konudaki inançları şöyledir: Meryem Ana’nın analığı.... bitmemiştir. Yinelenen arabu­luculuğu ile ebedi esenliğimizi sağlayan arma­ğanları garanti altına almaya devam etmektedir. Onun içindir ki, Meryem Ana’ya Kilise’de avukat, yardımcı, yardıma koşan, arabuluculuk yapan diyorlar[7].”

Müşrik aracıyı, manevi gücü olan bir varlık sayar, ona yakınlık için kurbanlar sunar, hatırası karşısında saygı ile eğilir. Onunla ilişkilerini canlı tutar ki, o da onun, Allah ile ilişkilerini canlı tut­sun.

Şu kesindir ki, hiç bir insan ağacı, taşı veya madeni aracı koymaz. Müşrik, putu değil, onun temsil ettiğine inandığı bir ruhanîyi aracı koyar. Rabıta için şeyhinin resmine bakan mürit, resme değil, şeyhin ruhâniyetine rabıta yapar. Eğer heykeli yasak saymasa, resim yerine şeyhinin heykelini tercih eder, saygıyla onun karşısına geçip rabıta yapardı.

Allah ile ilişkilerini bir aracı ile yürüttüğüne inanan kişi o aracıyı, Allah’ı sever gibi sever; onu razı etmeyi, Allah’ı razı etmekten önemli görür; Allah’ı razı etme işini, daha çok ona bırakır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

İnsanlar arasında Allah’ın yakınından endâd edinenler vardır. Onları, Allah’ı sever gibi sever­ler. (Bakara 2/165)

Endâd, nidd’in çoğuludur. Nidd, Allah’a ben­zer bazı niteliklere sahip görülen ve aykırı şeyleri savunabileceğine inanılan varlıktır[8]. Aşağıda açıklanacağı gibi bu aracılara, Allah’a benzer özellikler yakıştırılır. Allah’ın onları kırmayaca­ğına, gerekirse Allah’a, onun istemediği bir şeyi kabul ettirecek güçte olduklarına inanılır.

Müşrik, aracının o yetkiyi, Allah’tan aldığına inanır. Mekkeli müşrikler Kabe’yi tavaf ederken şöyle der­lerdi:

“Lebbeyk lâ şerîke lek illâ şerikin huve lek temlikuhu ve mâ me­lek”

“Emret Allah’ım, Senin  hiçbir ortağın yoktur. Yalnız bir ortağın[9] vardır ki, onun da bütün yetki­le­rinin de sahibi sensin.”

Bunu bize nakleden ibn Abbas diyor ki; onlar “Lebbeyk lâ şerîke lek.” “Emret Allah’ım, Senin hiçbir ortağın yoktur.” Dediklerinde, Hz. Muham­medi sallallahu aleyhi ve sellem, “Yazık size! Burada kesin, burada ke­sin!” derdi[10].


 

[1]- Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Cami’ul-beyân fî tefsîr’il-Kur’an (Taberi Tefsiri), Beyrut 1412/1992, c. 11, s 519, Necm Suresi, 19. Ayetin tefsiri.

[2]- Resim ve yazılar, internet’ten, www.incil.com’dan alınmıştır.

[3]- Pavlus'un Mektupları elimizdeki İncil’in bir parçası sayılmaktadır. Bunu Kur'an kabul edemez. Çünkü Kur'an'a göre İncil Allah'ın kitabı, Hz. İsa da elçisidir. Pavlus ise  Hz. İsa’yı görmemiştir. Elimizdeki İncil'de Pavlus’un asıl adının Saul olduğu, (Elçilerin İşleri 13/9) azılı bir Hıristiyan düşmanı iken, Şam yolunda ansızın gökten parlayan bir nurun çevresini sardığı, Hz. İsa'nın ona seslendiği(Elçilerin İşleri 9/3-6), sonra onun Hz. İsa'ya inandığı ve vaftiz edildiği (Elçilerin İşleri  9/18 vd.)  ifade edilmektedir. Buna göre Pavlus, sıradan bir Hıristiyandır. Onun sözünün İncil’de yer alması kabul edilemez.

[4] - İncil, 1. Timoteos 2/5-6. (Kitab-ı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahid (Tevrat ve İncil) Kitab-ı Mukaddes şirketi İst. 1981, s. 218.)

[5] - Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, Papa 14. Lui’nin (Episkopos II. Jean Paul) emriyle 1986’da Kardinal Joseph Ratzinger başkanlığında kurulan 12 kişilik bir heyetin altı yıllık bir çalışmasıyla meydana getirilmiş ve Vatikan Kilisesi tarafından kabul edilmiş öğretileri içerir. Türkçe’ye çeviren Dominik PAMİR, Türkiye Episkoposlar Konferansı adına  İstanbul’da 15 Ağustos 2000 tarihinde neşredilmiştir. Toplam 715 sayfadır.)  paragraf 2634.

[6] - İncil, Romalılar 8/26-28. Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, paragraf, 741.

[7] - Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, paragraf 969.

[8] -Bkz. İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, nidd maddesi, Daru Sâdır, Beyrut, c. III, s. 420

[9]- Kabe’nin etrafındaki putlardan her biri bir kabileye aitti. Herkes, kendi putu aracılığı ile Allah’a ulaşmaya çalıştığından her  müşrikin  sadece bir putu vardı.

[10]- Müslim, Hacc, 3,  22-1185.