26- Allah’ın Tecelli Etmesi*

 

Tecelli, gözükmek, ortaya çıkmak an­lamınadır. Allah'ın tecelli etmesi de Allah'ın gözük­mesi veya gücünün ortaya çıkması anla­mında kullanılır.

ŞEYH EFENDİ - (Kendi alnını göstererek) Şeyhlerin alnı bir aynadır. Orada Cenab-ı hak tecelli eder.

BAYINDIR - Allah Teâlâ bir insanda nasıl tecelli eder, nasıl gözükür? Bunun de­lili nedir?

ŞEYH EFENDİ - Delili şudur: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Musa, tayin ettiğimiz vakitte (Tûr-i Sînâ’ya) gelip de Rabbi onunla konu­şunca «Rabbim, bana kendini göster, seni göre­yim.» dedi. (Rabbi) «Sen beni asla göre­mezsin. Fakat şu dağa bak, eğer yerinde durabilirse sen de beni göre­ceksin.» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince dağı param­parça etti. Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki; Seni noksan sıfat­lardan tenzih ede­rim, sana tevbe et­tim ve ben inananların ilki­yim.” (Araf 7/143)

Allah bir dağda tecelli ettiğine göre bir in­sanda tecelli ede­mez mi?

BAYINDIR - Allah dağa tecelli ettiği zaman dağ parçalandı, Hz. Musa da baygın düştü.

ŞEYH EFENDİ - İşte şeyh dağ yerinde, mürid de Musa aley­his­se­lam makamındadır[1].

BAYINDIR - Bu ne biçim delil getirme, ne biçim bir kıyastır? Allah Teâlâ dağda tecelli etmedi ki, dağa tecelli etti. Yani dağda gözükmedi, dağa gözüktü. Allah’ın insana tecelli etmeyeceği, yani bu dün­yada bir insana gözükmeye­ceği yukarı­daki âyette açıkca belir­tilmiştir.

Ayete aykırı olmasına rağmen farzedelim ki, sizin dediği­niz doğrudur ve Allah dağa tecelli etmemiştir de dağda tecelli et­miştir. Siz kendinizi dağa nasıl kıyas­larsınız? İnsan dağa benzer mi? Böyle kıyaslara kı­yas maâl fâ­rık, yani ilgisiz şeyleri birbi­rine benzetmek de­nir. İn­sanla dağ ara­sında nasıl bir benzerlik buluyorsu­nuz ki, bir âye­tin dağ ile ilgili hük­münü insana taşıyorsu­nuz.

Bir an için benzetmenin doğru olduğunu ka­bul etsek bile varılacak hüküm, böyle bir tecel­liden sonra Şeyhin parçalanıp yok olması ol­maz mı? Çünkü Allah’ın tecellisinden sonra dağ paramparça olmuştur. Ama böyle olmuyor, Şeyhin alnı bu tecelli ile Allah’ın aynası durumuna geli­yor ve herkes Şeyhin alnında Allah’ı görmeye başlıyor.

ŞEYH EFENDİ - Allah şeyhleri korur. Allah’ın gücü buna yetmez mi?

BAYINDIR - Allah’ın gücünün yetmediği ne var ki; ama biz Al­lah’ın gücünden ve kudretinden bah­setmi­yoruz. Ayetin hükmün­den bahsedi­yo­ruz.

Ayrıca Allah'ın dağa tecelli etmesi özel bir olaydır, bunun kıyaslanacağı bir şey yoktur. Çünkü olağan dışı bir olaya benzetme yapıla­rak bir hükme varı­lamaz[2].

Şeyhin dağa, Hz. Musa’nın da müride ben­ze­tilmesine ge­lince; doğ­rusu bun hangi man­tıkla yaptığınızı anlamak mümkün de­ğil­dir. Şeyhi Hz. Musa’ya benzetmek isteseniz bu­nun bir yolu olur. Çünkü insan olma bakımın­dan ortak yönleri vardır. Dağ ile şeyhin neyi birbirine benzi­yor?

MÜRİT- Tecelli meselesini niye yanlış de­ğer­lendiri­yor­su­n? Bu, Şeyh Efendi'nin bütün davra­nışla­rıyla müritlerine örnek hale gelmesinden başka bir şey değildir.

BAYINDIR - Yani Allah’ın Şeyhin bede­nine girdiğini mi söy­le­mek istiyorsunuz?

MÜRİT- Hayır, asla öyle demiyo­rum. Şeyhin müridlerine örnek olmasından bah­sediyorum.

BAYINDIR - Örnek olması için Allah’ın Şeyhin alnında gözükmesi mi gerekiyor?

ŞEYH EFENDİ- Şeyhin iki gözünün arası feyiz kaynağıdır. Rabıta yaparken iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yü­züne hatta iki gözünün arasına bakılır[3].

BAYINDIR- Tamam, işin sırrı şimdi çözüldü. Şeyhin alnında Allah Teâlâ'nın tecelli etmesine neden ihtiyaç duyduğunuzu şimdi anladım. Bir yanlış sizi bir başka yanlışa zor­luyor.

Rabıta diye bir şey uydurdunuz ya, onun ka­bul edilebilmesi için bu defa da Allah'ın şeyhin alnında tecelli ettiğini uydurma­nız gerekli oldu.

Çünkü mürit rabıta yaparken şeyhinin ruhani­yetini hayal ediyor, onun iki gözünün arasına, yani alnının ortasına baktığını düşünüyor. Çünkü size göre orası feyiz kaynağıdır. Sonra şeyhine karşı kendini son derece al­çaltarak ona yalvarıyor, onu Allah ile kendi arasında vesile kılıyor.[4].

İşte burada şeyhin alnının bir ayna sayılma­sına  ve orada Allah'ın gözükmesine ihtiyaç du­yuyorsunuz. Yoksa müritleri nasıl inandırır­sınız. 

Bazı tasavvuf kitaplarında daha ileri gidile­rek Allah­‘ın isimlerinin ve sıfatlarının  Şeyhte gö­zük­tüğü ifade edilmektedir[5]. Bu nasıl kabul edilebilir? Bu durum sizde de var, siz de aynı iddiaları tekrarlayıp duruyorsunuz. Ama, bu çir­kinliği daha fazla uzatmak istemiyorum.


 

[1]- Müridin şeyhi önünde cezbeye gelip baygın düş­mesi böyle bir  şartlanmadan do­layı olsa gerektir.

[2]- “Alâ hilâf’il-kıyâs vâki olan şey sâire mek­îsun aleyh olamaz” Mecelle m.15.

[3]- Ruhu'l-Furkan, c. II, s. 79.

[4]- Bakz. Ruhu'l-Furkan, c. II, s. 79.

[5]-  Bkz. KOTKU, Tasavvufî Ahlâk, c. II, s.184-185.