3 - Vesile Ve Tevessül*

 

Vesile, birini diğerine yaklaştıran şey, aracı; tevessül de bir şeyi vesile yapmak, aracı kılmak demektir.

Bazı tarikatlarda veli ve şeyh ruhları­nın Allah ile kul ara­sında vesile ve vasıta ol­duğu kabul edilerek dua sırasında onların ruhaniye­tinden yardım istenir.

ŞEYH EFENDİ - Sen vesileyi kabul etmi­yor­sun. Vesileye dair delilimiz vardır. Bir zatın göz­leri âmâ olmuştu. Hz. Muhammed sallal­lahu aleyhi ve selleme geldi, ona dua etmesini söy­ledi. O da ona, "Abdest al, iki rekat namaz kıl ve "Ya Rabbi  elçini ve­sile ede­rek senden şifa istiyo­rum.” diye dua et, buyurdu. O şahıs bu dua ile beraber “Ya Rabbi peygambe­rini hak­kımda şefaatçi kıl.” dedi. Bu sahih ha­distir. Bu hadisi kabul etmezsen biz de seni kabul etme­yiz.

BAYINDIR- Bu hadis-i şerif, hadis kitapla­rından Tirmîzî’de, İbn Mâce’de ve Ahmed b. Han­bel’in Müsned'inde geçer.

“Gözleri kör bir adam Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sel­leme gelir ve şöyle der:

- Allah’a dua et, bana şifa versin. Allah'ın elçisi buyurur ki,

-İstersen dua ederim, istersen durumuna sab­redersin daha iyi olur. Adam der ki;

- Dua et.

Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ona, güzelce abdest al­masını, iki rekat namaz kıl­masını ve şöyle dua etme­sini emreder: “Allah’ım senden istiyorum, rahmet peygam­beri Muhammed ile birlikte sana yö­neliyorum.

- Ya Muhammed, şu ihtiyacımın görülmesi için seninle Al­lah’a yö­neldim. Ya Rabb! onu benim hakkımda şefaatçi kıl[1].”

Bu bir dua isteğidir. Her mümin başkası için dua edebilir. Burada Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sel­lem o şahıs için dua etmeye söz ve­riyor ve onun da kendisiyle birlikte dua ederek şöyle demesini istiyor:

Nebi keli­mesinin başındaki bâ harf-i cerri yanıl­tıcı olabilir. Bu harf ilsâq anlamı verir. İlsaq yapış­tırmak ve bir şeyi öbürünün parçası haline getirmek demektir. Bu se­beple duanın doğru ma­nası şudur: “Allah’ım senden istiyorum, rahmet  elçisi Muhammed ile birlikte sana yöneliyorum.“ 

Aksini düşünmek şu âyete aykırı olur:

"(Ya Muhammed) De ki: "Allah'ın dilemesi dışında ben ken­dime bile bir fayda ve zarar verecek durumda değilim."  (Araf 7/188)

ŞEYH EFENDİ - Şu âyet hakkında ne diye­ceksin? Bu da tevessülün delilidir:

“...Eğer onlar kendilerine zulmet­tikleri zaman sana gelseler ve Al­lah’­tan bağışlanmayı dile­se­lerdi, Resul de onların bağış­lanması için dua et­seydi Allah’ın tevbeleri kabul ettiğini ve mer­hametli olduğunu gö­recek­lerdi.” (Nisa 4/64)

Onlar Hazreti Muhammed'e geli­yorlar, Hazreti Muhammed de Allah'tan onları bağışla­masını isti­yor. İşte insanlar da evliyaullaha ge­lir, onlar da Al­lah’ın onları bağışlamasını ister. Çünkü evli­ya Haz­reti Peygambe­rin varisi­dir. Peygamberin yap­tığını onlar da yaparlar.

BAYINDIR- Bilirsiniz, tevbe dönüş yap­mak, is­tiğ­far da bağış di­lemektir. Kişinin yap­tığı günah­tan pişmanlık duyup onu bir daha işle­memeye karar vermesi tevbedir. Allah’dan ba­ğış dilemesi de is­tiğfardır.

Bizde, Hıristiyanlar gibi günah çıkarma yoktur. Tevbe için bir hocanın yanına gitmek de gerek­mez.

Okuduğunuz âyet tevbe ve istiğfardan bah­sediyor. Yanlış bir iş yaptıkları zaman on­ların Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sel­leme gelmeleri, pişman olmaları demektir. Bu bir tevbedir. Allah'tan bağış dilemeleri de is­tiğ­fardır. Hz. Muhammed'in Allah'tan onları bağış­lamasını iste­mesi ise onlar için duada bulun­masıdır. Allah'ın Elçisinin duasını almak pek gü­zeldir. 

Burada bir aracılık sözko­nusu değildir. Allah'ın tevbeleri kabul ettiği ve çok merhametli olduğu zaten Kur'an-ı Kerim'in pek çok ayetinde vurgu­lanmaktadır.

Ayetin tamamı şöyledir:

Biz ne elçi göndermişsek Allah’ın iz­niyle sırf kendisine boyun eğilsin diye göndermişiz­dir. Onlar kendi­lerini kötü duruma düşürdükle­rinde sana gel­seler ve Allah’dan bağış dileselerdi, Resul de onla­rın bağış­lanması için dua etseydi, Allah’ın tevbeleri kabul ettiğini ve ne kadar merha­metli olduğunu  elbette görürlerdi.” (Nisa 4/64)

ŞEYH EFENDİ - Siz ne derseniz deyin, biz Allah ile kullar arasında evliyâullahın ve meşâyih-i izâm[2] hazerâtının ruhlarının vasıta ol­duğuna ina­nı­rız. Onların ruhaniyetinden istim­dâd eder, isti­ânede[3] bulu­nuruz.

BAYINDIR - Peki ya “iy­yâke nestaîn, = yalnız senden yardım isteriz” (Fatiha 1/5) âyeti ne­rede kaldı? Günde en az kırk kere niçin bu âyeti oku­yup duruyoruz?

Allah Teâlâ bir de şöyle buyuru­yor: Andolsun ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıl­da­dığını biliriz. Biz ona şah dama­rından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

Allah bize şah damarımızdan daha yakın oldu­ğuna göre velilerin ve büyük şeyhlerin ruhları nerede boş­luk buluyor da araya giri­yorlar?

ŞEYH EFENDİ - İlahiyat Fakültesinden iki kız talebe geldi ve bana aynı şeyi sordular. Dediler ki, “Allah bize şah damarı­mızdan daha yakın ol­duğuna göre neden şeyhler araya giriyor­lar?” Ben de dedim ki, “Siz Kur­‘an okuyor musunuz?” “Evet de­diler.” Dedim ki, “Kur’an’ı size kim oku­tu­yor?” “Kur’an hocası.” dediler. Allah size Kur’an hoca­sından daha yakın değil mi, ne­den o okutmu­yor da Kur’an öğrenmek için bir baş­kasına ihtiyaç du­yuyorsunuz? diye sordum, “Tamam, haklı­sın.” dediler.

BAYINDIR - Birisine Kur'an öğ­retmenin Allah ile kul arasında ara­cılık yapmakla ne ilgisi var? Bunun nesi tevessüldür? Bir başkasına bir şey öğreten herkes Allah ile kul arasında vesile kılın­mış mı olur?

Ben Kerim olan Allah'ın verdiği aklı, öncelikle dinimi anlamak için kullanmayı tercih ederim.


 

[1]- Tirmizî, Deevât, ll9. Hadis no 3578. Tirmiz hadisin sonuna şu notu düşmüştür: "Bu hasen, sahih, ga­rib bir hadistir. Hadisi sadece bu vecih­ten biliyoruz, Hatmî'li Ebu Cafer  hadisinden.

İbn Mace,  İkâmet'us-salat (hacet namazı), l89, no 1385; Ah­med b. Hanbel, c.IV s.l38.

[2]- Evliyaullah, Allah'ın veli kulları, meşâyih-i izâm da büyük şeyhler anlamına gelir.

[3]- İstimdâd ve istiâne yardım isteme anlamına gelir. Demek ki bunlar veli bildikleri ölülerin ruhlarından yardım istiyor, onları Allah ile kendi aralarında vesıta sayıyorlar. Bunların kim olduğu, Ruhu'l-Furkan, C.II, s.86'da  daha açık bir şekilde geçmektedir.