Üç kıtaya yayılmış olan bu büyük devlette, müslümanların sayısı ne kadardı, bunu bilmek lazımdır. Çünkü zekat, müslümanlara taalluk eden bir vergidir. Üç kıtaya yayılmış olan İslam devletinde, milyonlarca gayr-ı müslim vardı. Fakat bunların zekat ile alakaları yoktu. Bu gayr-ı müslimlerden de vergi alınıyordu. Fakat bu vergilere zekat değil, haraç, vs. gibi başka isimler veriliyordu.

     Hz. Osman -diyelim ki, maliye bakanının tavsiyesi üzerine- bugün bizim anlattığımız manadaki zekatla, diğer zekatları birbirinden ayırmak istiyor. Niçin? Hz. Osman diyor ki: «Evin dışında olan şeylerin zekatını toplamak kolaydır. Koyun, deve, maden vs. gibi mallar, kolayca tesbit edilir ve zekatı alınır ve bu kolaydır. Fakat zekat memurlarının, her müslümanın evinde ne kadar para olduğunu bilme imkanı yoktur. Bunun için, bu zekat çeşitlerini birbirinden ayırmak lazımdır». Bunun üzerine Hz. Osman, müslümanların bizim bugün anladığımız zekatı (yani evde olup, üzerinden bir sene geçen, parayı), bundan böyle hükümet'e direkt olarak vermeye mecbur olmadıklarını ve bunu bizzat kendileri, fakirlere dağıtabileceklerine dair bir emir veriyor.

     İşte bu tarihten itibaren, bu şekilde verilen zekata zekat denmiş ve diğerlerine zekat değil, vergi, gümrük, vs. denmiştir. Hz. Osman'ın niçin bu şekilde karar verdiğine dair bir iki söz söyleyeyim: Görünüşte bu karar Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz.Ebu Bekir (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.)'ın tatbikatlarına aykırı idi. Şu halde

Hz. Osman (r.a.) niçin bunu değiştirdi? Ben bunun devletin menfaati gereği yapıldığı kanaatindeyim. Çünkü İslam devleti, İspanya’dan, Çin'e kadar uzanıyordu. Ve buna karşı, müslümanların sayısı çok azdı. Bu hususta nüfus sayımı yapılmamıştır. Fakat bazan 100 km2 de bir tek müslümandan fazla kişi bulunmuyordu. Bunun üzerine tasavvur buyurun ki, İspanya’dan Çin'e kadar her 100 km2 ye bir tahsildar gidip, bir müslüman bulacak, üstelik bazen bulduğu bu müslümanda zekat veremeyecektir. Çünkü evinde nisabı dolduracak kadar parası olmayabilirdi. Bu müslümanın evi veya başka bir şeyi olabilir, fakat zekat verecek kadar parası olmayabilir. Netice olarak karşımıza şu durum çıkabilir. Zekat memurlarına verilecek olan para, toplanacak olan zekattan daha fazla olabilir. İşte böyle bir şeyi, bir maliye bakanı kabul etmez. Bunun için, müslümanların, bizzat kendilerinin bu zekatı vermeleri serbest bırakılıyor.

     Müslümanlar zekatın bir farz olduğunu, Allah'ın emri olduğunu bildikleri için, herhangi bir murakabeye ihtiyaç duyulmaksızın, onların şuuru, onlara bu farzı yerine getirmelerini emrediyor. Mesela; namaz, oruç gibi ibadetlerde, hükümet beni zorlamıyor, fakat benim şuurum bana emrettiği için bu ibadetleri yapıyorum. Aynı şekilde zekatı da murakabesiz verebilirim, çünkü şuurum emrediyor. §

Ana Sayfa