EY BÜRÜNÜP SARINAN!
Bir süre
dinlenip yatıştıktan sonra Cebrail'in (a.s.) şiddetli nuranî basıncını tekrar
üzerinde hissetti. Bu kez şöyle diyordu:
"Ey
bürünüp sarınan (Resûlüm)! Kalk, ve (insanları) uyar. Sadece Rabbini büyük
tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et." (Müddessir
(
Resûlullah
(s.a.v.) daha önce olduğu üzere üşüyüp titremeye ve alnından terler boşalmaya
başladı…
Faziletli eş Hatice,
olup bitenleri ve ona gelenin kim olduğunu anladı. Onun korkularını dindirmeye,
endişelerini gidermeye çalıştı. Ardından vakit yitirmeden amcasının oğlu Varaka
bin Nevfel'e gitti. Varaka cahiliye putperest anlayışını reddederek uzlete
çekilmiş bir kimseydi. Hatice'nin anlattıklarını dinledikten sonra şöyle dedi:
"Allah'a
yemin ederim ki, ona gelen Nâmûs-u Ekber'dir ki, o Musa'ya da gelmişti."
Hatice,
zihninde ancak âlim ve hikmet sahiplerinin kavrayıp anlayabileceği düşünceler
ve kalbinde de ancak kuvvet sahibi insanların dayanabileceği karmakarışık
duygularla geri döndü. Son derece metin ve soğukkanlı bir kadındı. Kolaylıkla
sarsılmayan, telâşa düşmeyen bir kişiliğe sahipti.
Güler,
sevecen bir yüzle eşine yöneldi. Konuşurken ağzından âdeta bal akıyordu. Onu yatıştırıyor,
yardımcı olmaya çalışıyordu. Değerli eşine şöyle dedi:
"Ey
amcamın oğlu! Allah'a yemin ederim ki, sen akrabanı görüp gözetirsin! İşini görmekten
âciz olanların yükünü taşırsın! Yoksula verir, hiç kimsenin kazandıramayacağını
kazandırırsın! Misafiri ağırlarsın! Karşılaştıkları musibet ve felaket hâdiselerinde
halka yardımcı olursun… Vallahi, Allah seni hiçbir zaman utandırmaz,
üzüntüye düşürmez."
Hatice'nin bu sözleri Muhammed'in (s.a.v.) kalbini
yatıştırdı, ona güven verdi.
Ruhu'l-emin
Cebrail (a.s.) bir süre gelmedi. Sonra Allah'ın vahyi olan âyetlerle tekrar geldi.
Melek ondan ayrılıp gidince Resûlullah (s.a.v.) hissettiği soğukluktan dolayı
tüylerinin diken diken olduğunu, alnında inci taneleri gibi terlerin birikmiş
olduğunu gördü. Hatice'ye:
"Beni örtüp
bürüyün… Beni iyice örtüp bürüyün…" dedi.
Cebrail
(a.s.) ona şu âyetlerle geldi:
"Ey
örtünüp bürünen (Resûlüm)! Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl. (Gecenin)
yarısını (kıl). Yahut bunu biraz azalt. Ya da bunu çoğalt ve Kur'an'ı tane tane
oku. Doğrusu biz sana (taşıması) ağır
bir söz vahyedeceğiz." (Müzzemmil (
Vahyin etkisi
üzerinden gidince yerinden doğrulup kalktı. Sevgili hanımı Hatice'ye dönüp
şöyle dedi:
"Ey
Hatice, artık uyku ve dinlenme zamanı bitti."
Faziletli ve
temiz eş, iman davetini hemen kabul etti. Allah'ın bir ve tek ve sevgili kocasının
da Allah'ın peygamberi olduğuna iman etti. O ikisi İslâm ümmetinin ilk çekirdeğiydiler.
Ali bin Ebû
Tâlib, Resûlullah'ın (s.a.v.) bakım ve himayesinde yaşıyordu. O da iman çağrısını
kabul etti ve Resûlullah'a tâbi oldu.
Resûlullah'ın
(s.a.v.) hizmetkârı Zeyd bin Hârise de aile ortamında normal olmayan hâl ve
hareketler görmeye başladı. Başlangıçta gördüklerine bir anlam veremedi. Sorup
işin aslını, anlam ve derinliğini öğrenince o da kendi arzu ve isteğiyle iman
kervanına katılmakta tereddüt etmedi.
Allah'ın
Elçisi (s.a.v.) İslâm ve peygamberlik konusunu yakın dostu Hz. Ebû Bekir'e
açtı. Ebû Bekir en küçük bir tereddüt izi dahi göstermeksizin, kendisine
yapılan iman çağrısını derhal kabul etti.