SEVR MAĞARASI

Resûlullah (s.a.v.) doğruca Ebû Bekir'in evi­­ne gitti. Oradan da birlikte güney yönündeki Sevr mağarasına doğru yola koyuldular. Bu ma­ğarada üç gün ve gece gizlendiler. Kureyş onun sağ salim evinden çıkmasıyla yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atınca her yerde onu ara­maya başladı. İz sürücüler onun ve arkadaşının izini takip ederek mağaranın ağzına kadar geldiler. Onlar gelmeden bir örümcek mağaranın girişini ağıyla kapattı. Yine bir ağaç büyüyerek dallarından birine iki güvercin yuva yapıp yumurtladı. "Gördüğümüz şu şeyler Muhammed doğmadan öncesine aittir." dediler. Hz. Ebû Bekir endişeyle Re­sû­lullah'a (s.a.v.) şöyle dedi:

"Onlardan biri başını eğip bakacak olsa, mut­laka bizi görür."

Resûlullah (s.a.v.) ona:

"Ey Ebû Bekir! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi sen ne sanıyorsun?!" diye karşılık verdi.

Yüce Allah bu olayı Kur'an-ı Kerîm'de şöyle anar:

"Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir." (Tevbe (9), 40)

Mağarada kaldıkları süre içinde Ebû Bekir'in hizmetkârı Âmir bin Füheyre güttüğü davarların sütünü sağıp onlara veriyordu. Hz. Ebû Bekir'in oğlu Abdullah, onlara Kureyş'in haberlerini aktarıyor; kızı Esmâ da onlara yemek getiriyordu.

Üç günün sonunda arama ve takip çalışmaları da hızını kesince rehberleri Abdullah bin Uraykıt iki deveyle onlara geldi. Ardından hep birlikte Yesrib (Medine-i Münevvere) yönüne doğru yola koyuldular.