SEVÎK GAZVESİ

Kureyş'in liderliği kendisine geçmiş olan Ebû Süfyan, Bedir'de öldürülenlerin intikamını alma düşüncesindeydi. Bunun için iki yüz atlı süvari bir­liğiyle Medine yakınlarına kadar gelip, kamp kurdu. Gecenin karanlığını bekleyip, gizlice Nadîr oğulları Yahudilerinin yurtlarına gitti. Onların lideri Huyey bin Ahtab'tan, Müslümanlarla yapacağı savaşta kendilerine yardım ve destek vermelerini istedi. Fakat Hu­yey onun bu isteğini kabul etmedi. Ebû Süfyan oradan ayrılıp, Sellâm bin Mişkem'e gitti. Ondan Müslümanlar hak­­kında bil­giler aldı. Sellâm da sadece bilgi vermekle yetinip, yardımcı ve destek olmayı kabul etmedi. Ebû Süfyan bu çabalarından umduğunu bulamayarak elleri boş bir şekilde karargâhına geri döndü.

Ebû Süfyan'ın girişimlerinden haberdar olan Müslümanlar, Re­sû­lul­lah'ın (s.a.v.) komutasında onun bulunduğu yere doğru hareket ettiler. Ebû Süfyan, İslâm ordusunun geldiğini öğrenince he­men ordusuyla birlikte orayı terk etti. Kaçarlarke­n arkalarında birçok Sevîk yemeğini (kavutlarını) dağarcıklarıyla bıraktılar.

Hicrî üçüncü senenin başında Hz. Ali, Resû­lul­­l­ah'ın (s.a.v.) kızı Hz. Fatımatü'z-zehrâ ile evlen­di. Medine'de İslâm devletinin oluşum belirtileri ortaya çıkmaya baş­ladı. Toplumu, insanların bir­­birleriyle ilişkilerini ve bireysel yaşantılarını dü­­­zenleyen prensipleri içeren hüküm ve yasama âyetleri birbiri ardından Resûlullah'ın kalbine vah­­­­yedilmeye başlandı. Hicab (tesettür) hükümleri de bu süreçte gelen âyetler içindeydi. Müslüman ka­dınların tamamı bu hicab hükümlerinin gereğini titizlikle yerine getirdiler.