Hakkı inkâr Ederek Garipsemek

"Buna rağmen (onlar şimdi) kendilerine içlerinden bir korkutucu gelmesine şaştılar. Ve o kâfirler dediler ki: 'Bu pek yalancı bir sihirbaz­dır." "Bilakis kendilerine içlerinden bir korkutucu gelmesine hayret ettiler de o kâfirler dediler ki: Bu şaşılacak bir şeydir."

Ancak garip şeylerden hayret edilir. Hakkı garip gören kimseye ya­zıklar olsun! Ne mutlu o kimseye ki garipsediği için batıla hayret ediyor.

Kibir ve Zorbalık Taslama

"Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri ayetlerimden uzaklaştıraca­ğım." "İşte Alİah, (kendisine) büyüklük taslayan her zorbanın kalbini böyle mühürler." "Yakaladığınız zaman da (acımasızca) zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?" "(İsa dedi ki:) Ve (beni) anneme iyilik eden bir kimse kıldı. Hem beni zorba ve asi bir kimse yapmadı." "Ve (Yahya) anne-babasına iyilik eden bir kimse idi. Zorba ve isyankâr değildi."

Sızlanmak

"Şüphesiz ki insan çok hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır. Ona şer do­kunduğu zaman sızlama (feryad edici) dır."

Zorluklara karşı sızlanmak birçok taatı terk etmeye sebep olur.

1  Furkan: 60

2 Sad: 2

3 Sad: 4

4 Kaf; 2

5 A'raf: 146

6 Mü'min: 35

7 Şuara: 130

8 Meryem: 32

9 Meryem: 14

İÜ Mearic: 19-20

Günahlarda Sabır Göstermek

"Onlar (o kâfirler) ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!" Yani ateşi gerektirici olan şeylerde ne kadar sabırlıdırlar.

Kötü Zan

"Hayır, Peygamber ve mü'minlerin ebediyen ailelerine dönmeyece­ğini sanmıştınız. Bu, kalplerinize süslü gösterildi ve (onlar hakkında) kötü zan ile zanda bulundunuz ve helak olmuş bir topluluk oldunuz."

Hz. Peygamber (sav) de kudsi hadiste, Allah'ın; "Ben kulumun be­nim hakkındaki zanm gibi ona davranırım" dediğini bildirmiştir."

Taatlerde Tembellik

"Namaza ancak tembel tembel gelirler..."

Yitirilen Dünyalıklara Üzülmek

"Ta ki elinizden gidene üzülmeyesiniz." "Ta ki ne elinizden gidene ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz."

Dünyalıktan elden gidene üzülmek, taatlerden alıkoyucu bir şekilde dünyaya yönelip ona önem vermektir.

Kâfirler İçin Üzülmek

"Hem onlara (o kâfirlere) üzülme."   

"Öyle ise kâfirler topluluğu için üzülme."    

"Bu yüzden o fasıklar topluluğuna sakın üzülme'

"Öyle ise nefsin onlara hasretlerle (üzüntüyle tükenip) gitmesin."

Kafirler, kendileri için üzülmeye layık değillerdir. Zira düşmana üzülmek yoktur.

Dünyaya Göz Dikmek

"Onlardan (o kâfirlerden) bazı sınıfları imtihan etmek için kendile­rini onunla faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne de sakın göz­lerini dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlıdır ve daha devamlıdır."

1 Bakara: 175

2 Fetih: 12

3 Buhari-Müslim

 4 Tevbe: 54

 5 Hadid: 23

 6 Al-i İmran:153

 7 Hicr: 88, Nahl: 127, Nemi: 70 10 Fatır: 8

 8  Maide: 68                            HTaha:131

 9 Maide: 26

Dünyaya göz dikmek onunla meşgul olmaya sebep olur. Bu da ahi-retten alıkoyan

Dünyaya Meyletmek

"Hâlbuki dileseydik onu onlarla (verdiğimiz ayetlerle) elbette yük­seltirdik. Fakat o, dünyaya meyletti ve nefsinin arzusuna uydu."

Dünyaya İmrenme

"Derken ziyneti içinde (ihtişamla) kavminin karşısına çıktı. Dünya ha­yatını isteyenler dedi ki: 'Keşke Karun'a verilen (servet) gibi bizim de ol­sa, şüphesiz o büyük bir nasip sahibidir.' Kendilerine ilim verilenler ise dedi ki: Yazıklar olsun size iman edip salih amel işleyen bir kimse için Al­lah'ın sevabı daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur."

Kafirlere Verilenlere İmrenmek

"Sakın onların malları ve çocukları seni imrendirmesin." "Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin."

Uzun Yaşama Hırsı

"And olsun ki onları (Yahudileri) hayata karşı insanların, hatta şirk koşanların en hırslısı bulursun."

Yaşamaya duyulan hırs, eğer taatleri çoğaltmak için olursa, bu ne güzel bir hırs olur. Zira mü'minin uzun yaşamı ancak onun hayırlarım artırır. Eğer iyilik ehli ise iyiliklerim çoğaltır, yok eğer günahkâr ise tev-be eder. Ama yaşam hırsı Allah'ın emirlerine aykırı işlerini çoğaltmak için ise bu ne çirkin bir hırstır. Eğer yaşam hırsı helal şehvetlerine ulaş­mak için olsa bile bu, iyilikleri çoğaltıp derecelerini yükseltmekten alı-koyucudur.

Uzun Emel

"Onları bırak, yesinler (içsinler), zevk etsinler ve emel onları oyala-yadursurt. (Yaptıklarının akıbetini) ilerde bileceklerdir."   "Hayır, onla-

1  A'raf:176

2 Kasas: 79

3 Tevbe: 55

4 Tevbe: 85

5 Bakara: 96

6 Hicr: 3

rı da, atalarım da (dünya nimetlerinden) faydalandırdık, nihayet ömür(leri) kendilerine uzun geldi (ölmeyeceklerini sandılar)." "İman edenlerin, Allah'ın zikrine ve Hakk'tan inene (Kur'an'a) karşı kalplerinin (korku ve) yumuşama zamanı hâlâ gelmedi mi? Onlar da daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar ki onların üzerlerine uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Hem onlardan ço-eu günahkâr kimselerdir."

Uzun emel ahirete hazırlanmaya manidir.

Fakirliği Allah'ın İhaneti (Alçaltması) Zenginliği de O'nun İkramı Olarak Görmek

"Fakat insan, ^ai)bi kendisini (varlıkla) imtihan edip, ona ikramda bulunduğu ve ona'nimet verdiği zaman, bunun üzerine; 'Rabbim bana ikram etti' der. Hâlbuki onu (fakirlikle) imtihan edip de rızkını kendi­sine daralttığı zaman; 'Rabbim beni alçalttı' der."

Fakirlik kullabın sabrını, zenginlik ise şükrünü sınamak için birer imtihandır. Fakirliği alçaltılma, zenginliği de ikram olarak gören elbet­te hata yapmıştır. Onları yerli yerine koymamıştır.

Kalbin Günahlarla Bozulması

"Ey iman edenler, müşrikler ancak bir necis (bir pislik)tir." "Artık onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar pisliktir." "Kalp bozulduğunda tüm beden bozulur."

Günah ve muhalefetler necaset ve pisliklere benzetilmiş ki onlardan nefret edilsin ve kullar onlardan hakkıyla sakınsın.

Çirkin Şeyleri Güzel Bulmak

"Kötü ameli kendisine süslü gösterilip onu güzel gören kimse (kö­tülüğü hiç istemeyen kimse gibi) midir?"7 "Fakat şeytan onlara (kötü) amellerini süsledi (güzel gösterdi)."' , "Böylece Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı."

Çirkinlikleri güzel görmek, onları işlemeye vesile olur.

1 Enbiya: 44                  4   Tevbe: 28                     7 Fatır: 8

2Hadid:16                   5   Tevbe: 95                    8   Nemi: 24, Ankebut: 38

3 Fecir: 15-16                 6   Buhari-Müslim            9 Mü'min: 37

117

Zalimlere Meyletmek

"Zulmedenlere de meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur." "Hâlbuki (biz) sana sebat vermemiş olsaydık gerçekten nerede ise on­lara az bir şey meyledecektin."

Zalimlere meyletmek onlara uymaya ve yaptıklarına razı olmaya vesile olur.

Kalbin Fitneleri Kabul Etmesi

"Fitneler kalplere arz olunur. Hangi kalp onu içer gibi içine alırsa onda siyah bir nokta belirir. Ta ki karararak, küp gibi eğimli bir kalbe döner. (Yani böyle yerde nasıl su durmuyorsa onda da hayır durmaz anlamındadır.) Nefsinin hevasma (arzusuna) hoş gelenden başka artık ne bir iyilik tanır, ne de bir kötülüğü inkâr eder (karşı çıkar)."

Küfür ile Dünyalık Musibetlerden Kurtulmaya Çalışmak

"İnsanlardan öyleleri de vardır ki; 'Allah'a iman ettik' der, fakat Al­lah uğrunda (kendilerine) bir eziyet edildiği zaman insanlarm verdiği eziyeti Allah'ın azabı gibi tutar. Şanım hakkı için eğer Rabbinden (size) bir yardım (bir zafer) gelirse (onlar) mutlaka 'Şüphesiz biz sizinle bera­berdik' diyeceklerdir. Hâlbuki Allah, âlemlerin sinelerinde bulunanları en iyi bilen değil midir?"

Kusurlu Kimsenin, Başına Gelen Musibetleri Yadırgaması

"(Bedir'de düşmanınıza) iki mislini uğrattığınız bir musibet şimdi (Uhud'da) size gelince; 'Bu nereden' mi dediniz? (Habibim!) De ki: O, ken­di nen'slerinizdendir. Şüphesiz ki Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir."

Günahkâr, kusurlu kimsenin günahlarına veya bazı günahlarına karşılık cezalandırıldığı zaman kusur ve günahım unutup, 'Bu nereden geldi?'demesi ne çirkin olur!

Hayayı Atmak

"Utanmadığın zaman dilediğini yap."   (Haya etmeyen kişi artık her

1   Hud: 113 3 Ahmed ve Müslim'de geçen hadisten iktibas      5   Al-i İmran: 165

2  İsra: 74    4 Ankebut: 10                                                    6   Buhari

118

Haya, her çirkinlikten alıkoyucudur. Kulları düşünürse onlardan, Allah'ı düşünürse O'ndan utanır. Her iki tarafı da dikkate alan kimse, her iki tarafa da hakettiği hayayı gösterir. Hayayı üzerinden sıyırıp atan çirkinlik ve günahlardan dilediğini yapar.

Halktan Utanıp Hâlık'a Karşı Cüretkâr Olmak

"(Onlar) insanlardan gizlemeye çalışırlar (utanırlar) da Allah'tan gizlemek istemezler (haya etmezler). Hâlbuki (Allah'ın) razı olmayaca­ğı söz (ler)i, geceleri (gizlice) uydururken O onlarla beraberdi."

Bu durum halkı, Hâlık'a (Yaratıcıya) üstün tutmaktır.

Helal Şeylerin H'aramhğına inanmak

"Ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği şeyleri Allah'a iftira ederek haram kılanlar gerçekten zarara uğramıştır. (Onlar) gerçekten dalalete düşmüşleri ve hidayete eren kimseler olmamışlardır." "De ki: Söyleyin bakalım Allah" size rızık olarak neleri indirdi de (siz) ondan bir kısmını helal ve (bir kısmını) haram kıldınız. De \i: Allah mı size (böy­le) izin verdi yoksa siz Allah'a iftira mı atıyorsunuz?"

Tedbir Almanın Kaderden Kurtaracağına İnanmak

"Ey iman edenler! İnkâr eden ve kardeşleri hakkında yeryüzünde yolculuğa çıktıkları veya gaziler oldukları (savaşa çıktıkları) zaman 'Eğer yanımızda olsalardı ne ölürler, ne de öldürülürlerdi' diyenler gi­bi olmayın ki; Allah bunu (bu sözü) onların kalplerinde bir hasret (ve pişmanlık) kılsın. Çünkü hayatı veren de, öldüren de (ancak) Al­lah'tır."4 "Onlar ki (savaşa gitmeyip evlerinde) oturdukları halde (Uhud günü şehid edilen) kardeşleri için 'Eğer bizi dinleselerdi öldü-rülmezlerdi' dediler. (Habibim!) O halde de ki: Eğer (iddianızda) doğ­ru iseniz haydi kendinizden ölümü defedin."

Hüküm sebeplerin değil, Allah'ındır. Sebeplere itimad eden gerçek­ten sapmış ve zarar etmiştir. Biz hükümde Allah'a hiçbir kimseyi ortak etmeyiz.

1   Nisa: 108

2   En'am: 140

3   Yunus: 59

4   Al-i İmran: 156

5   Al-i İmran: 168

Taatleri İşlemek Sebebiyle Yapılacak Kınamalardan Korkmak

"(Onlar) Allah yolunda cihad ederler ve kmayıcı hiç kimsenin kına­masından korkmazlar."

Taatlerde kınanmaktan korkarak itaati terk eden, nefsinin payını Rabbinin hakkına üstün tutmuştur."Siz hayırlı olanı, daha düşük olan­la değiştirmek mi istiyorsunuz?"

Hayrın Azını Küçümsemek

"Zerre kadar hayır işleyen kimse onu görür."

"İyilikten hiçbir şeyi küçümseme. Kardeşini güler yüzle karşılama bile olsa." "Bir komşu, komşusu için (iyilikten) hiçbir şeyi küçümse­mesin. Bir koyun paçası bile olsa."

Hatırlanması Emredilen Şeyi Unutmak

"(O münafıklar) Allah'ı unuttular, bunun üzerine O da onları unut­tu (lütfundan mahrum bıraktı)"    "Kendilerine yapılan hatırlatmalardan bir nasip almayı da unuttular."   "işte böyle, sana ayetlerimiz gel­mişti de (sen) onları unutmuştun. Bu gün de (sen) öyle unutulursun." "İnsana bir zarar dokunduğu zaman, O'na yönelen bir kimse olarak Rabbine dua eder. Sonra (Allah) kendi tarafından ona bir nimet verdi­ğinde daha önce O'na dua etmekte olduğunu unutur da (insanları) onun yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar koşar." "And olsun ki biz daha önce Adem'e (yasaklandığı ağaçtan yememesi için) emir ver­miştik. Fakat (o bunu) unuttu." Hayırları unutmak onların terk ve ih­mal edilmelerine vesiledir.

Şımarıp Böbürlenmek

"Çalım satarak, insanlara gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar ve Allah yolundan men edenler gibi olmayın."    "Hâlbuki (bol ve rahat) geçimleri ile şımarmış nice şehir (halkını) helak ettik."    "Ve yeryüzün-

1 Maide: 54

2 Bakara: 61

3 Zilzal: 7

4 Müslim

5 Buhari-Müslim 6Tevbe: 67

7 Maide: 13

8 Taha: 126

9 Zümer: 8

10 Taha: 115

11  Enfal: 47

12 Kasas: 58

de böbürlenerek yürüme." "Bu (içinde bulunduğunuz azap) yeryü­zünde haksız yere şımarıyor olmanızdan ve böbürlenmekte bulunma­nızdan dolayıdır."

Şımarmak zenginliğin, kötü işlere sevketmesidir. Bunun manası; şükretmekten ve Allah'ın üzerindeki nimetini görmekten geri kalmak­tır. Şımarmak da, böbürlenmek de tuğyana vesiledir.

Başkasıyla Alay Etmek

"Ey iman edenler! Bir topluluk, (başka) bir toplulukla alay etmesin. Olur ki (onlar) kendilerinden daha hayırlı olabilirler." "Hâlbuki (siz) onları eğlence edindiniz ta ki (onlar ile alay etmeniz) size beni unuttur-

du ve (siz) onlara gülüyordunuz." "(Habibim!) andolsun ki senden önceki peygamberlerle de alay edilmişti. Fakat onlarla maskaralık edenleri alay etmekte oldukları şey (azap) kuşatıvermişti.

Açgözlülük  

"Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar gerçekten kurtu­luşa erenlerdir."

"Sizi cimrilikten sakındırıyorum. Muhakkak cimrilik, sizden önceki­leri helake götürdü, onları birbirilerinin kanlarını akıtmaya ve mahre­miyet (namus) lerini çiğnemeye sürükledi."

Cimrilik

"Hâlbuki kim cimrilik ederse o ancak kendi nefsine karşı cimrilik etmiş olur." "Cimrilikten daha hasta edici hangi hastalık vardır!"

Açgözlülük ve cimrilik hakları alıkoymaya, kanlan dökmeye ve ra­him (akrabalık) bağlarını kesmeye sebep olur.

Malları Akrabaları ve Yurtları Rahman'ın Sevgisine Üstün Tutmak

"De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, zevceleriniz, ka-

1   İsra: 37-Lokman: 18 4   Mü'minun: 110           7   Müslim-Ahmed-Ebu Davud

2   Mü'min: 75             5   En'am: 10-Enbiya: 41  8   Muhammed: 38

3   Hucurat: 11              6 Haşr: 9                       9   Buhari

bileniz, kazanmakta olduğunuz mallar, (iyi iken) durgunluğa uğrama­sından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler, size Al­lah'tan, Resulü'nden ve onun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise artık Allah (hakkınızdaki azab) emrini getirinceye kadar bekleyin. Çünkü Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez."

Bütün bunları üstün tutmak şehvetlerle meşgul olup Allah'tan yüz çevirmeye sebeptir. "Mukabilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür."

Kendini Beğenmişlik

"Çünkü Allah kendini beğenip çokça övünen kimselerin hiç birini sevmez."    "Ailelerine döndükleri zaman da (onlarla alay etmekten) zevk duyan kimseler olarak dönerlerdi."

Acelecilik

"İnsan (çok sabırsız ve çok aceleci olarak sanki) aceleden yaratılmış­tır. Yakında ayetlerimi (tehditlerimi) göstereceğim. Artık benden (onu) acele istemeyin." "Çünkü insan çok acelecidir." "Öyle ise onlar hak­kında acele etme." "(Habibim!) O halde ulul azm (sebat sahibi) pey­gamberlerin sabrettiği gibi sabret ve onlar (o kâfirler) hakkında acele etme." "(Ey Habibim!) Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumada acele etme. Ve de ki: Rabbim, ilmimi artır."

Batılda veya doğrusu yanlışından ayırt edilmeyen işlerde aceleci ol­mak çirkindir. Fakat hakta ve doğruluğu açık olan işlerde acele etmek güzeldir.

Zenginlerin Allah Katında Fakirlerden Daha İtibarlı Olduklarına İnanmaları

"(Zalim bağ sahibi:) Kıyametin gerçekleşecek bir şey olduğunu da sanmıyorum, bununla beraber eğer gerçekten Rabbime döndürülür-sem elbette (orada da) bundan daha hayırlı bir dönüş yeri (bir akıbet) bulurum (dedi)."    "Yemin olsun ki eğer kendisine dokunan bir zarar-

7 Meryem: 84             10 Kehf: 36

8 Ahkaf: 35

9 Taha: 114

1 Tevbe: 24

2 Bakara: 102

3 Lokman: 18

4 Mutaffifin: 31

5 Enbiya: 37

6 İsra: 11

dan sonra ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka 'Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacak bir şey olduğunu da sanmıyorum. Hem (müslümanlann dedikleri gibi) Rabbime döndürülecek olsam bile mu­hakkak O'nun yanında (da) benim için daha güzeli vardır' der." "(Ha-bibinv) ayetlerimizi inkâr eden ve 'Elbette bana mal ve evlat verilecek­tir' diyen kimseyi gördün mü?"

Taatleri İşlemede İnsanlardan Korkmak

"İşte (size haber getiren) o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Eser inanan kimseler iseniz o halde onlardan korkmayın, (ancak) ben-den korkun." "O halde insanlardan korkmayın, ancak benden kor­kun." "Onlar (o peygamberlerdir) ki, Allah'ın (vahyen) gönderdikleri­ni tebliğ ederler. Ve ondan korkarlar. Hem Allah'tan başka kimseden korkmazlar." "Gerçekten siz, onların sinelerinde korku cihetiyle Al­lah'tan (korktuklarından) daha şiddetlisiniz."

İnsanların korkusunu Allah korkusunun önüne alan insanlar onları Allah'a üstün tutmuştur. Böyle yapana yazıklar olsun!

Cihadda Zayıflık, Düşmana Düşkünlük Göstermek

"Gevşemeyin, üzülmeyin! Eğer (gerçekten) mü'min kimseler iseniz en üstün olanlar sizsiniz." "(Düşmanınız olan) kavmi (tekrar savaş­mak üzere) aramakta (toplanmalarına fırsat vermeden takip etmekte) gevşeklik göstermeyin." "Savaşan nice peygamberler geçti ki beraber­lerinde birçok rabbani (Rabbe kulluk eden kimse) ler bulunuyordu. Bu­nunla beraber Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşemedi­ler, zaafa düşmediler ve (düşmanlarına) boyun eğmediler. Allah ise sabredenleri sever."

Cihadda gevşeklik korkaklığa ve gayreti terk etmeye sebep olur.

Hak Ehlini Küçümseyerek Onlara Karşı Kibirlenmek

"Ve dediler ki, 'Bu Kur'an iki şehirden (birinde bulunan) büyük bir adama indirilmeli değil miydi?'"1" "(Firavun, Hz. Musa için) Yoksa ben

1   Fussilet: 50                  4   Maide: 44           7   Al-i İmran: 139     10 Zuhruf: 31

2   Meryem: 77                 5 Ahzab: 39           8   Nisa: 104

3   AH İmran: 175             6 Haşr: 13             9  Al-i İmran: 146

kendisi değersiz ve nerede ise söz anlatamayacak durumda bulunan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?" "Böylece onların bazılarını bazılarıyla (ileri gelenleri zayıflarla) imtihan ettik ki (o müşrikler iman eden zayıflar hakkında) 'Allah'ın aramızdan kendilerine lütufta bulun­duğu (hidayete erdirdiği) kimseler bunlar mı?' desinler." "Seni gör­dükleri zaman seni ancak alaya alıyorlar da, 'Allah'ın peygamber ola­rak gönderdiği bu mu?' (diyorlar)."    "(O kâfirler:) Zikir (Kur'an) aramızdan (ine ine) ona mı indirildi?" "(Onlar:) 'Sana en düşük kimseler (fakirler) tabi olmuşken (biz) sana iman eder miyiz?' dediler."

Hak ehline karşı büyüklenme onlara tabi olmaya, onlara benzeme­ye manidir. Hak ehlini küçümseyen, Allah (cc)'m kıymet verdiği kim­seleri küçümsemiş olmaktadır.

Yalnızca Dünyayı İstemek

"(Siz) şu dünyanın geçici menfaatlerini istiyorsunuz. Allah ise ahire-ti (arzulamanızı) istiyor." "Sabah-akşam O'nun rızasını dileyerek Rab-lerine yalvaranlarla beraber nefsini sabırlı tut; dünya hayatının ziyneti­ni arzu edip de gözlerini onlardan (o yalvaranlardan) ayırma."

Yalnızca dünyayı istemek ona yönelmeye ve ona meyletmeye ve­sile olur.

İşlere Bakmakta Kusurlu Davranmak

"Eğer Allah tarafından önceden verilmiş bir yazı (hüküm) olmasay­dı (esirlere bedel olarak) aldığınız (fidye) den dolayı elbette size (pek) büyük bir azab dokunurdu."

Kusurlu bakmak, Allah'ın emrinin gereğini yapmamak, bakmamızı istediği şeyleri ihmal etmektir.

Allah'ın Kitabından Gaflet

"Ve kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin arzusuna uymuş ve işi-gücü aşırılık olan kimseye itaat etme."

1 Zuhruf: 52

2 En'am: 53

3 Furkan: 41

4 Sad:8

5 Şuara: 111

6 Enfal: 67

7 Kehf: 28

8  Enfal: 68

9  Kehf: 28

Dünya ile Tatmin Olmak

"Şüphesiz ki bize kavuşmayı beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla tatmin olanlar ve ayetlerimizden gafil olanlar var ya, iş­te onların kazanmakta oldukları (günahlar) sebebiyle varacakları yer ateştir."1

Dünya İçin Çekişmek

"Birbirinizle çekişmeyin." "Ben sizin için şirke girmenizden kork­muyorum. Fakat sizin hakkın; zdaki korkum şudur: Dünyalığınız bol­laşır da onda çekişir ve savaşırsınız ve böylece sizden öncekilerin helak oldukları gibi siz de' helak olursunuz."

Güzellik ve Mâl ile Kendini Beğenmek

"(Habibim!) Artık onların ne malları ne de evlatları seni imren-dirmesin."

"Muhakkak Allah (cc) ne sizin suretlerinize bakar, ne de mallarınıza bakar. Fakat O sizin kalplerinize ve amellerinize bakar."

Suret güzelliğinde ve mal çokluğunda sevap yoktur. Sevap ancak kalp ve amellerin doğruluğundadır. Hatta belki çoğu kez suret, amel ve mallara bakmamız kibir ve beğenmişliğe sebep olur.

Hz. Peygamber'in Kullandığı Ruhsatlardan Yararlanmayı Hoş Görmemek

Hz. Peygamber (sav) bir ruhsat (dinde kolaylık) ile amel etmişti. Bu durum Ashabdan bazılarına ulaşınca onlar sanki bu ruhsattan fayda­lanmayı hoş görmediler ve ondan sakındılar. Ashabın bu tavrı Allah Resulü (sav)'ne ulaştığında kalktı, bir konuşma yaptı ve dedi ki: "Bazı adamlara ne oluyor ki benim bir işte ruhsattan faydalandığım haberi onlara ulaşıyor da onlar ondan hoşlanmıyor ve ondan sakınıyorlar. Al­lah'a yemin olsun ki ben onlardan daha çok Allah'ı biliyorum ve onlar­dan daha fazla O'ndan korkuyorum."

1 Yunus: 7-8

2 Müslim

3 Buhari-Müslim-Ahmed

4 Tevbe: 55

5 Müslim

6 Buhari

Hz. Peygamber (sav)'in kullandığı ruhsatlardan hoşlanmamak O'na karşı su-i edeptir. O'nun yaptığı bir işten sakınmak ise daha ileri bir edepsizliktir.

Günahlarla Kalbin Bozulması

"Dikkat edin, bedende bir et parçası vardır ki o düzeldiği zaman bü­tün beden düzelir, o bozulduğu zaman da bütün beden bozulur. Dik­kat edin! O, kalptir."1

Kibir ve Kendini Beğenme

"Kim kibir (ve çalım) le elbisesini yerde sürüklerse kıyamet günü Allah (cc) onun yüzüne bakmaz." "Bir zaman adamın biri omuzlarına salman saçları (veya perçemi) ve elbisesiyle kendini beğenerek (çalım yaparak) yürüyordu ki, Allah (cc), onu yere batırdı. O, kıyamet kopana kadar yerin dibine doğru gömülecektir. Başka bir rivayette de 'Kendini çok beğenmişti"  diye geçmektedir.

Mala Tama' ile Bakmak

"Hz. Peygamber (sav) Hz. Ömer'e bir miktar mal vermek istedi. Hz. Ömer, 'Onu benden daha fakir birine ver ey Allah'ın Resulü!' dedi. Hz. Peygamber (sav) de; 'Onu al, istersen yanında mal olarak tut, istersen de ona sadaka olarak ver. Bu maldan (Allah'ın malından) sen tamah ile bakmadığın ve istemediğin halde sana verilirse onu al, yok eğer verilmezse gönlün o şeyin peşinde koşmasın' dedi."

Bundandır ki İbn-i Ömer kimseden bir şey istemezdi, kendisine bir şey verildiği zaman ise geri çevirmezdi.

Yine Hz. Peygamber (sav); "Bu mal yeşil ve tatlıdır (cazibelidir, göz alıcıdır). Kim onu gönül hoşluğu ile alırsa onun için bereketlenir. Kim de ona tamah ederek alırsa, onun için bereketlenmez, o yiyip doyma­yan kimse gibi olur."

Nefsin tamah ederek baktığı şeyin alınması nehyedilmiş ki nefis in­sanların mallarına tama' ile bakmaktan men olsun.

1    Buhari-Müslim

2   Buhari-Müslim

3   Buhari-Müslim

4  Buhari-Müslim

5  Buhari-Müslim

 

YEDİNCİ KISIM

 

UMUMİ İHSAN

 

Bu kısım birkfe^ bölüm içermektedir.

Şahsi ve Aşkın (Kişiyi Aşıp Başkasına Sirayet Eden) İhsan

Allah (cc)'a itaat eden her kişi bu itaati ile kendi nefsine, şayet bu ita­atte başkasına aa bir fayda varsa bu durumda hem kendisine, hem de başkasına ihsanda bulunmuştur.

Başkalarına ihsan bazen genel bazen de özel olur. İhsan, dünya ve ahiretin veya ikisinden birinin maslahatını elde etmek ve yine dünya ve ahiretin veya ikisinden birinin zararlarını defetmekten ibarettir.

Maslahat ise ya lezze,t ya lezzetin sebebi yahut da sevinçtir veya se­vincin sebebidir. Mefsedet (zarar) de; ya elem, ya elemin sebebi yahut da üzüntü veya üzüntünün sebebidir. Fayda verme isteği bir ihsandır. Çünkü yapılmasına sebeptir. Buna karşın zarar verme isteği kötülük­tür. Zira bu istek de kötülüğe vesiledir. Kangren olan eli kesmek ihsan­dır. Zira hayatı korumaya sebeptir. Şahsi veya aşkın dini sorumlulukla­rın zorluklarına katlanmak ihsandır. Çünkü bu dünya ve ahiret salahı­na sebeptir. Çocukları dayakla, erkekleri tazir cezaları veya had cezala­rı ile terbiye etmek ihsandır. Çünkü bu onların hayra teşvik edilmesine ve kötülüklerden sakınmalarına sebeptir.

ihsan gizli ve açık, az ve çok, önemsiz ve önemli kıymetli ve kıymet­siz gibi kısımlara ayrılabilir. "Her iyilik sadakadır."1 "Her canlı yürek (taşıyana iyilik) te ecir vardır."   "Bir hurma tanesinin yarısıyla bile ol-

1  Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

sa iyilikte bulunun. Eğer onu da bulamasanız güzel söz ile iyilikte bulunun." "Güler yüzle kardeşini karşılamak bile olsa iyilikten hiç­bir şeyi küçümseme." "Kim zerre miktarı hayır işlerse onu(n da kar­şılığını) görür/'

Kötülüğün azı ve çoğu arasında fark yoktur. Bunun için ondan da hiçbir şeyi küçümseme! "Ve her kim de zerre miktarı şer işlerse onu (n karşılığını) görür." "Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalandırılır."5 "(insan) hiçbir söz söylemez ki mutlaka yanında hazır bir gözetleyici  (melek) bulunmasın." "Ve küçük-büyük her şey kitaplarda (amel def­terlerinde) mevcuttur." "(Günahkârlar:) Vay halimize! Bu defter nasıl olmuş da, küçük büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş? derler.' Böylece yaptıklarım hazır olarak bulmuşlardır. Rabbim ise hiç kimseye zulmetmez."

"Bir kadın, ölene kadar hiçbir şey yedirmeden bağlı tuttuğu bir ke­di yüzünden ateşe girdi." "Zinakâr bir kadın su vererek hayatını kur­tardığı bir köpek sebebiyle bağışlandı." "Bir adam Müslümanların yolu üzerindeki dikenli bir ağaç dalını kaldırdığı için bağışlandı/'

"Kıyamet günü adalet terazilerini kurarız. Artık kimse bir şeyle hak­sızlığa uğratılmaz. Hardal danesi ağırlığında (bir amel) bile olsa onu getiririz. Hesap görücüler olarak biz yeteriz."

Gönül Hoşluğuyla Dağıtılan Menfaat ve Malların, Af ve Sabrın Üstünlük Dereceleri Hakkında Faydalı Bir Açıklama

Amellerin üstünlüğü, sağladığı fayda ve defettiği zarara göre farklı farklıdır. Bu sebeple marifet ve iman, amellerin en üstünleridir. Çünkü yararları daha mükemmeldir. Aynı şekilde Allah'ı tanımazlık ve küfür de kebairin en büyüğüdür. Zira bunların fesatları hepsinden büyüktür.

Vesilelerin derecesi amaçlarına göre farklıdır. Mesela; imana davet iyiliği emretmenin, küfürden sakındırmak da kötülükten sakındırma­nın en üstünüdür. İçkiyi dökmek, içilmesini nehyetmek aklı korumaya vesiledir. Kısas hakkı olan kimseye hakkından vazgeçip affetmesini

1  Buhari-Müslim'de bu hadisin manası mevcuttur

2  Müslim-Ahmed             6 Kaf: 18

3  Zilzal: 7                        7 Kamer:52

4  Zİlzal: 8                        8 Kehf:49

5  Nisa: 123                      9 Buhari-Müslim

10 Buhari-Müslim

11  Buhari-Müslim

emretmek azaların, menfaatlerin ve eşlerin korunmasına vesiledir. Di­ğer tüm amaç ve araçlarda da durum böyledir.

İnsanlar arasında ıslahın kıymeti, defettiği zararlar ve sağladığı fay­dalan ile ölçülür.

Gönül hoşluğuyla verilen şeyler de verilen şeyin kıymetine göredir. Buna göre birine imanı tanıtmak ona verilecek en kıymetli ödüldür. Za­rarları ortadan kaldırmanın kıymeti de defedilen zararın çirkinliğine göredir. Buna göre küfre ve kuşkuya yol açan şüpheleri defetmek diğer tüm zararların definden daha üstündür. Çünkü ortadan kaldırılması gerekenler içerisinde Allah'ı inkârdan ve onun hakkındaki kuşkudan daha çirkini yoktur.

Yine hayatı tehlikeye girecek şekilde darda olana yedirmek, muhtaç olana yedirmekten daha öncedir. Hilm, af, hoşgörü ve bağışlamanın dereceleri de işlenen cürmün büyüklüğüne göredir. Mesela; en büyük bir cürmü affetmek, affetmenin en üstün bir derecesindedir. Hilm ve diğerleri de böyledir.

Aynı şekilde sabrın da, sabredilen şeye göre farklı dereceleri vardır. Buna göre büyük şehvetlere karşı sabredip onâ yönelmemek, en zor ibadetlere ve en büyük belalara sabır, sabrın en üst derecelerindendir.

Bütün bunlarda ölçü maksat ve vesilelerdeki maslahat ve zararların büyüklüğüdür.

Aşkın (Başkasına Geçen) ihsan

Allah (cc), adaleti, ihsanı ve bu hususlarda yardımlaşmayı emret­miştir. Günah, taşkınlık ve bunlar üzerinde dayanışmayı yasaklamıştır. Hayrın azmi da, çoğunu da teşvik etmiş, şerrin de hem büyüğünden, hem de küçüğünden sakındırmıştır. "Artık kim zerre kadar bir hayır yaparsa onu görür, kim de zerre kadar bir şer işlerse onu görür." "O her şeye ihsanı emretmiştir."2 Hatta karınca ve arıya bile... Herhangi bir canlıyı keser veya öldürürken/avlarken bile ihsanı; bunun için ön­ce bıçağın keskinleştirilmesini, sonra da kurbana acı çektirilmeden çar­çabuk işin bitirilmesini emretmiştir. Ve yine O'na ibadeti ihsan ile, san-

1   Zilzal: 7-8

2  Müslim

ki onu görüyormuşuz gibi yapmamızı emretmiştir. Ta ki biz görüp de yöneldiğimiz bir kimseyi ta'zim eder gibi O'na ta'zimde bulunalım. Zi­ra biz onu göremiyorsak dahi O bizi görmektedir. Artık O'nun üzeri­mizdeki bakışından ve her halimize muttali olmasından utanmalıyız. Çünkü hiçbir halimiz O'na gizli değildir. Hiçbir söz ve amelimiz O'nun işitmesi ve ilminden kaybolmaz. Eğer O'na gizli itaat edersek ne mutlu bize! Eğer O'na isyan edersek bize yazıklar olsun. Çünkü O'nun nasi­hatinden faydalı nasihat, O'nun öğüdünden yararlı öğüt, O'nun ede­binden daha mükemmel edep, O'nu talep etmekten daha üstün bir ta­lep yoktur. O bize ihsan ve lütufta bulunduğu gibi bizim de onun kul­larına ihsan ve lütufta bulunmamızı emretmiştir.

İhsan iki çeşittir.

1- Bizimle sınırlı, bizden başkasına geçmeyen...

2- Dünyası veya ahireti veya her ikisinde bizden başkasına geçen ih­sandır.

Zahiri ve batini amellerimiz hayra ve şerre yol açan vesileler ve maksatlar olarak ikiye ayrılır.

Maksatlar; Rahman'ın rızasına, cennetlerde taat ve iman ehli için ha­zırlananlara ulaşmaya vesile olan taatler ve de muhabbetinin, tazimi­nin, yasakladığı bir konumda bizi görmesinden veya bulunmamızı em­rettiği bir durumda bulunmayışımızdan korkup haya etmenin gereğiy­le işlenen amellerdir. Biz her türlü amelimizle O'na yaklaşmayı kaste­dersek bunu bizden kabul edecek, bize sevap verecektir. İçme veya uyuma veya giyinmede niyetimiz taat için kuvvet bulmak olursa bun­larla O'na yaklaşmış oluruz. O da bizi sevaplandırır. Hatta iffetlerini muhafaza etmek, gözlerini haramdan alıkoymak ve Allah'ı birleyip O'na şükür ve hamd edecek çocuklar doğurmalarını sağlamak amacıy­la eşlerimizden ihtiyacımızı gidersek onun için dahi ecir alırız. Tek yön­den değil, niyetimize göre birkaç yönden ecir alabiliriz. Hz. Peygamber (sav) bunu sadaka saymış ve "Birinizin (eşiyle) cinsi münasebette bu­lunmasında bile sadaka vardır" buyurmuştur. Ayrıca kişinin eşine ye­dirdiği lokmanın da sadaka olduğuna hükmetmiştir.  Çünkü bu lokma

1   Müslim

2  Buhari-Müslim

eşin vacip olan nafakasından ise vacib ihsan sınıfına girer. Vacib olan­dan fazla bir şeyse mendub ihsandan sayılır.

Her durumda kullan yürüsün ve yönelsin diye sevap yollarını ço­ğaltan, her iyiliği on'dan yedi yüz'e kadar veya daha fazlasıyla mükâ­fatlandıran Zat, kusur ve noksanlardan münezzehtir. Artık Allah'ın bu büyük fazlı ve şümullü lütfuyla birlikte ancak gerçekten helak olmayı hak eden kişi helak olur.

Aşkın İhsanın Çeşitleri

Aşkın ihsanın; bir kısmı kalple diğer bir kısmı da bedenle alakalıdır.

Kalplerle alakalı aşkın ihsan, insanlara faydalı şeyler istemektir. Çünkü istek, gerçekleşmesine sebeptir. Aynı şekilde insanların eziyet­lerine sabretmek, nefsi için sevdiği şeyi her Müslüman için de sevmek ve saygı gösterilmesi gerekenlerine saygı göstermek de bu tür ihsan­dandır.                 

Bedenlerle alakalı ihsan birkaç kısma ayrılır:

1- Hibe veya sadaka yoluyla mülkiyetin nakli.

2- Mal ve menfaatlerden yararlanmayı serbest kılma. Ödünç verilen şeyler veya misafire sunulan hizmetler gibi...

3- Kendi hakkını düşürmek, köleyi azad etme, borcu silme, kısas hakkından vazgeçme veya hadleri ve diğer cezaları düşürmek gibi.

4- Taatler hususunda yardım etmek, onları öğretmek, kavratmak, ya­pılmasına yardım etmek, başkası yerine onları yerine getirmek, başka­sı yerine haccetmek veya sadaka dağıtmak gibi.

5- İster dünya faydası, ister de ahiret faydası, ister sözlü, ister de fiili her türlü fayda ile yardım etmek... Başkasının evini yapmasına, elbise­sini dikmesine, bineğine binmesine veya yükünü yüklemesine yardım etmek, bir sanatkâra sanatında yardım etmek veya elinden bir iş gelme­yene ihtiyaç duyduğu şeyleri yapmak, yolunu bilmeyene yol göster­mek, dosta hizmet etmek, yol arkadaşına yardım etmek, her türlü iyili­ği emretmek ve her türlü kötülükten sakındırmak, esirleri serbest bı­rakmak, şaşkınlara yol göstericilik yapmak gibi.

6- Güzel ahlak, çevresindekilere güler yüz ve sevecen bir eda göster­mek gibi.

7- İhsanı güzel yapmak: Her türlü şüpheden temiz olarak ve olabile­cek en iyi şekilde ihsan edilene eziyet vermeden, onu ayıplamadan, naz ve minnet göstermeden yapmaktır.

Kimi ibadetler hem asıl hem de nitelik itibariyle ihsan sayılır. Zekât­lar akraba veya başka kimselere yapılan iyilikler gibi.Bununla beraber aslının bazı yönleri ile veya sadece niteliği ile ihsan sayılan ibadetler de mevcuttur.

Allah (cc), gaybı herkesten iyi bilir.

 

SEKİZİNCİ KISIM

 

FIKIH KİTAPLARINDA ZİKREDİLEN İHSAN ÇEŞİTLERİ

 

Bu konunun birçok bölümü vardır:

İhsan Çeşitleri  

Şer'i ihsanın çeşitleri vardır:

1- Farz-ı Ayn: Zekât ve nafakalar gibi her bireye farz olanlar...

2- Farz-ı Kifaye: Cihad, ölüleri yıkama, kefenleme, namazlarım kıl­ma defnetme gibi herkesin yaptıkları...

3- Sünnet-i Ayn: Kurban kesmek, Allah için hediyeleşmek ve sadaka vermek gibi bazılarının ifasıyla eda edilenler...

4- Sünnet-i Kifaye: Yolda geçen cemaatten birinin, rastladıkları kişi­lere selam vermesi gibi.

Başkalarına Zekâtla Fayda Vermek

Zekâtın aslı ile ihsanda bulunmak, zekât farzının edası için sadece yeterli miktarın verilmesidir. Diğer tüm ibadetlerin aslı ile yapılan ih­sanlar da böyledir.

İbadetlerin vasfı ile yapılacak ihsan ise, o ibadetin yapılmasıyla ilgi­li teşvik edilen her şeyi yerine getirmek ve Allah (cc) görüyormuşçası­na O'na ibadet etmektir. Zira biz O'nu göremiyorsak da şüphesiz O bi­zi görmektedir.

Zekâtın vasfı ile ilgili ihsan ise, vacip olduğu anda onu derhal, hem de malın en iyisi ve en kıymetlisinden çıkarıp şehrindeki zekât ehli olan kimselere çarçabuk dağıtmak, ayıp ve şüphelerden, minnet ve ezi­yetten beri bir şekilde öncelikli olanları -örneğin önce zorda kalmış ya­bancıdan, sonra komşuyu, yakınları, kimsenin farkında olmadığı gizli fakirleri, özürlü olanları, dilencileri önceleyerek-vermek. Bununla be­raber vacipliği ihtilaflı zekâtı da çıkartmak; ancak bu çıkarılırken vacip zekâta niyet edilecek, alacak kişiye verilirken ise sadaka niyeti ile veri­lecek ta ki alan bu ihtilaf şaibesinden sorumlu olmasın. Allah (cc)'a yak­laşmak gayesi ile dağıtılan tüm malların da hükmü böyledir.

Namazın Bölümleriyle Başkasına Fayda Vermek

Namazın başkasının faydasına olan bölümleri Fatiha süresindeki dua, ardından 'âmin' demek, kunut duası, Allah'ın salih kullarına se­lam ve namazdan çıkış selamı ile hazır olanlara selamdır.

Hz. Peygamber (sav)'e salât (rahmet) getirmemiz ise bizden O'na bir şefaat değildir. Zira bizim gibileri O'nun gibisine şefaat edemez. Fakat Allah (cc) bize iyilik ve ihsanda bulunan kimseye karşılıkta bulunma­mızı emretmiştir. Eğer biz iyiliğinin karşılığını veremiyorsak, Allah (cc)'m kendi katından bizim yerimize ona karşılığını vermesi için dua etmeliyiz. Biz de öncekilerin ve sonrakilerin Efendisinin (sav) iyiliğinin karşılığını vermekten aciz olduğumuz için Âlemlerin Rabbi (cc), O'na salât (rahmet) etmesi için kendisine dua etmemizi emretti. Ta ki Allah (cc)'ın Resulüne salâtı bize ihsan ve iyiliğinin karşılığı olsun. Zira Hz. Peygamber (sav)'in bize yaptığı iyilikten daha büyük bir iyilik yoktur. Allah'ın salât ve selamı O'nun, âlinin ve kardeşleri olan diğer peygam­berlerin üzerine olsun.

Kur'an'ı Dinleterek İhsan

Kur'an'ı ihlâs ile yüksek sesle okumak dinleyenlere, içeriğindeki emir ve yasakları, vaad ve tehditleri, kıssa ve örnekleri, Allah'ın iyilik ve ihsanlarını hatırlatarak kullarına minnette bulunması; Rabbimizin bizi analarımızın karnında yaratmasını, gökten indirdiği suyla yerden meyveler, bitkiler ve türlü erzaklar çıkarmasını ölülerin hayata döndü-rülmesine ve çürümüş bedenlerin tekrar diriltilmesine olan kudretine delil getirmemizi öğretmesi vesilesi ile dinleyenlere fayda verdiği için onlara ihsandır.

Şer'i Hutbelerle İhsan

Hutbeler, boyun eğiş ve itaati gerektiren Rahman'm övgüsünü her türlü iyiliği beraberinde getiren Kur'an'm faydalarını, dinin ıslahında çok etkili vaazları ve uzak-yakın herkes için kabul edilmesi umulan du­aları içerdiği için dinleyenlere ihsandır.

Ezanla İhsan  

Ezan, namaz vakitlerini bildirmeyi ve Allah'a yaklaştırıcı en üstün ibadete çağırmayı içerdiği için dinleyenlere ihsandır.

Sabah ezanını sakarı vaktinden önce okumakla namazın ilk vaktini korumaya yardımcı olunur.

Kamet, namazın başlamak üzere olduğunu bildirdiği için ihsandır. Ezan ve kamet olmkdan da namaz vaktine girildiğini ve namazın baş­lamak üzere olduğunu bildirmek ihsandır. Ancak bunu ezan ve kamet­le yapmadaki ihsandan daha düşüktür.

Ezan ve kametin vasfı ile ihsan ise onları ağır ağır ve sesi okumada yükseltmekle birlikte inceltip güzelleştırerek okumaktır. Sesin yüksek­liğiyle çağrıyı kulaklara ulaştırmak, 'Namaza ve kurtuluşa gelin1 der­ken sağa-sola dönmekle de daha çok yaymak sağlanır.

Taatlere Yardımcı Olmakla İhsan

Bunun da çeşitleri vardır:

1- İbadetlerin esbabını, erkânını, şartlarını, sünnetlerini, âdâblarmı, noksanlık ve telafisini gerektiren bozuk ve geçersiz olmasına yol açan şeyleri öğretmektir.

2- Uyanlara cemaatle kılma faziletini kazandırmak için imamlık et­mekle ihsanda bulunma: İhram tekbirini, rükünler arasındaki geçiş tekbirlerini, kıraat ve selamı sesli yapmak, korku namazında nöbetleşe gelip namaza duranları beklemek, diğer namazlarda da rükûda uyan­ları beklemek, fiili ile namazı öğretmek ve görülebilecek yüksek bir yerde namazı kıldırmakla olur.

Bazen de ibadeti uzatmamakla ihsanda bulunulur. Korkmuş, hasta, zayıf, ihtiyaç sahibi vb mazeretli kimselere kolaylık olarak namazı hafif kılmakla olur. Öyle ki çocukların ağlama sesiyle namazı hızlandırmalı­dır. Çünkü bu, çocuklara ve annelerine şefkat göstermektir ki annelerin çocuklarına acımalarıyla namazdaki huşuları bozulmasın.

3- İmama uyarak ihsan etmek: Çünkü bununla imamlığa niyet ettiği takdirde imama imamlık fazileti kazandırmış olur. İmama uyan, unuttu­ğu zaman ona hatırlatır. Namazda imamı uyarmak gerektiğinde erkek­ler teşbih getirerek, kadınlarsa el çırparak bunu yaparlar.

İmamın Fatihasına ve kunut duasına 'âmin' demeli, namazın sonun­da selamına selamla karşılık vermelidir.

Cemaati kaçırana uyarak ona cemaat sevabı kazandırılabilir. Bunun için Allah Resulü (sav), bunu sadaka kılmıştır ve şüphesiz bu, sadakanın en üstünlerindendir.

4- Taharete yardım ederek ihsan etmek: Bu da su, toprak ve istinca taş­ları gibi taharet aletlerini temin etmek, temin edilmesinin yolunu göster­mek veya teminine yardımcı olmak, aciz olanın taharetini yapmak, taha­rete kadir olanın eline su dökmekle olur.

5- Kıble yönüne yönelmeye yardımla ihsan etmek: Bu da kıblenin ne olduğunu bilmeyene kıbleyi tanıtmak, yönünü göstermek, kendi kendi­ne kıbleyi bulma usullerini öğretmekle olur. Bu yardımdaki ihsan yalnız yön olarak değil, Ka'be'nin kendisine yönelmeyi göstermekle olur. Çün­kü Ka'be'yi isabet etmek kıbleye yönelmenin en üstünüdür.

6- Avret yerini örtmeye yardım ederek ihsan etmek: Bu da vacib veya mendub örtünmeyi sağlayacak örtüyü hibe ve ödünç olarak vermekle veya çıplaklara ve namaz için örtüye ihtiyaç duyanlara vakfetmekle olur.

7- Ibadette vekâlet ederek ihsan etmek: Zekât, kefaret, kurban, hediye ve diğer ihsanlarda başkasına vekâlet etmek, ölmüş olanların yerine oruç tutmak, aciz veya Ölmüş olanların yerine haccetmekle olur.

8- lbadetin vesile ve kısımlarına yardımla ihsan etmek: Ka'be'nin, mes­citlerin, mübarek yörelerin yolunu göstermek, körleri cemaatlere, cenaze merasimlerine, hasta ziyaretlerine götürmek için onlara yardım etmek, ta­vafta, Mina, Müzdelife ve Arafat'ta yürütmek için rehberlik etmek gibi.

Mal ile İhsan

Bu ihsan ancak mal ile yapılan ibadetlerde olur. Hacc'a gidene erzak ve binekle yardım etmek, gidip gelene kadar kendisinin ve ailesinin na­fakasını vermek gibi.

Aynı şekilde cihada çıkan gaziye silah, binek ve savaş aletleri ile yar­dım etmek, savaş bitene ve vatanına dönene kadar kendisinin ve aile­sinin nafakasını vermek, âlimlere kâğıt ve mürekkep yardımı yapmak, vacip olduktan sonra dara düşüp ödeyemeyenlerin yerine zekât, kefa­ret ve mali adaklar vermek. Bunda hem borçluya, hem de alacaklıya ih-san vardır.

Oruçlu ve İtikatta Olana İhsan

Oruçluya iftar ve sahur vermekle, itikâfa girene de mescit bina et­mek, onu döşemek, temizlemek, aydınlatmak şeklinde yardım etmekle olur. Çünkü nasılki âlimin bütün ihtiyaçlarını üzerine almak onu ilim­le meşgul olmada yoğunlaştırıyorsa, aynı şekilde bu, ibadet edeni ve takva sahibi olanı da ibadet ve takvada yoğunldştmr.

Haccedenlere ihsan

Tavaf, sa'y, şeytan taşlama ve Hacerü'l Esved'i öpme ve ona dokun­mada onları sıkıştırmama, kendisinden önce bu Hacc merasimlerinden birine ulaşanın sırasını almaya çalışmama ve tavafta kadınlara çarpma­ma ile olur.

Dua ile İhsan

Hazır olsun veya olmasın, duanın alakalı olduğu herkesi içine alır. Yağmur duası, namazı ve hutbesi ile ihsan ise, kuraklıkta olup bu dua' ile alakalı herkesi kapsar.

Hastaya İhsan

Uzatmadan onu ziyaret etmek, usandırmadan halini sormak, iyileş­mesi için Şeriat'e göre faydalı dua ve ayetlerle üzerine okumak, fayda­lı ilaçlarla onu tedavi etmek, her durumda ona yumuşak davranmak, fıkıh kitaplarında zikredilen ihsan çeşitleri

yaşama umudu varsa iyileşmesi için dua etmek, ölümünden korkulu-yorsa onu tevbeye, şer'i vasiyetini yapmaya teşvik etmek, Rabbine zan-nmı güzel tutmasını tavsiye etmek, öleceği sırada Kelime-i Şehadet'i telkin etmekle olur.

Ölene İhsan

Öldükten sonra gözlerini kapamak, çenesini sıkıca bastırarak ağzını kapatmak, eklemlerim yumuşatmak, onu gözlerden saklamak, görül­me ihtimali olan herhangi bir ayıbı varsa örtmek, abdestini aldırmak, guslünü yaptırmak, güzel koku sürmek, güzelce kefenlemek, güzellik­le taşımak, olabildiğince acele etmek, Zülcelâl'e yalvararak üzerinde namaz kılmak, ölümü sebebiyle dertli, acılı ve musibetli olduklanndan dualarının kabulü umulduğu için yakınlık sırasına göre akrabalarını namazda öne almak, üzerindeki hac, zekât, oruç, adak gibi Allah'ın ve­ya kulların borçlarını ödemekte acele etmek, vasiyetlerini yerine getir­mek, defnetmeden önce ve sonra ona dua etmek, definden sonra dua, istiğfar ve iki meleğin sorgusu esnasında tevhid üzere sabit kalmasını telkin etmek için bir müddet beklemek, ardından düzenli olarak kabri­ni ziyaret edip ona selam vermek, me'sur dualar okumak, tanıklığında ve rivayetinde güvenilmez oluşu veya yaydığı bid'at ve sakladığı kötü­lüğü uyarmak gibi bir ihtiyaç hâsıl olmadan onu hayır dışında bir şey­le anmamakla olur.

Ölenin Ailesine İhsan

Taziyelerini yapmak, içerdiği büyük ecir ve kıymetli kazançtan do­layı onları sabra teşvik etmek, saçı tıraş etmek, elbiseyi yırtmak, yüzü­nü dövmek ve sesli ağlamak gibi Allah'ın kazasına karşı öfke bildiren bir şeye kalkıştıklarında onları menetmek, taziyenin birinci gün ve ge­cesinde yemeklerini hazırlamakla olur.

Bütün bu zikrettiğimiz iyilik ve ihsan çeşitleri bazen detaylı, bazen de özet olarak Kur'an ve Sünnet delillerinin birbirlerini destekledikleri şeylerdir.

Muamelatla İlgili İhsan

Bunun çeşitleri vardır.

1- Ahş-verişlerde hoşgörülü olmak. "Allah'ın rahmeti, satarken mü­samahakâr, satın alırken müsamahakâr, hak öderken müsamahakâr, hakkını isterken müsamahakâr olan adamın üzerine olsun."

"Müsamahakâr ol, sana da müsamahakâr olunur."

2- Alınan-satılan şeylerin vasıflarında doğruluk. "(Alan ve satan için) eğer birbirlerine doğru söyleyip (her şeyi gizlemeden) açıklasalar alış veriş kendileri için bereketli kılınır. Eğer yalan söyleyip (malın ayıplarını) saklasalar alış verişlerinin bereketi yok edilir."

3- Para konusunda hoşgörü. "Allah ödemelerde zengini bekleyip darda olan kimselerdeki hakkından vazgeçen, sikke veya ayarı tam ak­çelerden feragat eden bir adamı başka'bir hayır ameli olmadığı halde bağışlamıştır."  

4- Eğer mal veya nakitten biri borç ise tutanak düzenleyip şahit tut­maktır. Çünkü tutanak hakların korunması ve şahitlerin hatırlamasına yardımcı olur. Karşı taraftan da başkasının hakkını inkâr günahını de­feder. Şahitliği üzerine almak da böyledir. Şahitliği yerine getirmek hakların verilmesine ve sorumluluğun düşürülmesine yardımcıdır.

"Ey iman edenler, belirli bir vade ile birbirinize borçlandığınız za­man onu yazın, bir kâtip aranızda adaletle yazsın." "Erkeklerinizden iki de şahit tutun."

5- Hem mal, hem de nakit peşin olduğu zaman şahid tutmaktır. "Alış veriş yaptığınız zaman da şahid tutun."

6- Bütün alış verişlerde şüphelerden kaçınmaktır. "Şüpheli işleri terk eden hem dinini, hem de şerefini muhafaza etmiştir."

7- İhtilaflı alış verişlerden sakınmaktır. "Seni kuşkuya düşüren şeyi terk et, kuşkuya düşmediğin şeye yönel."

8- Başkasının hakkını öder ve kendi hakkını isterken güzellikle dav­ranmak. "Fakat (öldürülen) o kimse lehinde kardeşi tarafından (cüz'i) bir şey affedilirse, o takdirde (affedenin) örfe tabi olması (diyeti aşırıya kaç­madan alması), (öldürenin ise diyeti) ona güzellikle ödemesi gerekir."

"Hak öderken de hoşgörülü, hakkını isterken de hoşgörülü olan adama Allah rahmet etsin."

7 Bakara: 282                 10 Bakara: 178

8 Buhari                        11 Beyhakî

9 Ahmed-Tirmizi-Nesai

1 Buhari

4 Buhari-Müslim

2 Ahmed

5 Bakara: 282

3 Buhari

6 Bakara: 282

9- Sattığı malın kusurlarını müşteriye açıklamak. "Kim bizi aldatır­sa o bizden değildir/'

Yine Peygamber tüm Müslümanlara samimi davranmayı emretmiştir. "Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ona zulmetmez." Aldatmak zulmün bir çeşididir.

10- Ölçülen veya tartılan mallardan verirken bir miktar fazladan vermek. Selem (paranın peşin, malın sonra teslimi şeklindeki alışveriş) ve diğer borç alış verişlerde hak edilen mallarda böyle davranmak gi­bi. "Sattığın malı tart ve biraz ağır gelsin, çünkü kulların en hayırlısı en güzel ödeme yapanıdır."

11- Zengini bekleyip darda olan kişideki hakkından geçmektir. "Eğer (borçlu) darda ise, bu yüzden genişleyinceye kadar (ona) mühlet (verin). Eğer bilirseniz, (alacağınızı) bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır."   Yani alacağı bağışlamak süre vermekten daha hayırlıdır.

12- Herhangi bir belaya maruz kalıp her şeyini kaybeden kimsedeki alacağını bırakmak. Çünkü Resulullah (sav) bunu emretmiştir.

13- Pişman olanın alış veriş akdini bozmaktır. "Kim pişman olan bi­rini alış verişteki sorumluluktan çıkarırsa (alış veriş sözleşmesini bozarsa) Allah (cc) da onu kendi alacağının sorumluluğundan çıkarır."

Pişman olanın akdini bozmak ona iyiliktir. Çünkü bu, pişman ol­makla istediği amacına ulaşması noktasında ona yardımdır. Özellik­le ev ve evin civarındaki arsa alışverişlerinde bu, daha fazla önem kazanır.

14- Alışverişte ana ile yavrusunu birbirinden ayırmamak. Bunun on­lara zarar vereceği açıktır. "Bir ana, yavrusundan ayrı kalma derdine düşürülmesin."

15- Kara borsa için erzak stoklamamak. "Ancak günahkâr kişi karaborsacılık yapar."

Herhangi bir Müslüman kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yap­mamak, fiyat düşürerek müşterisini kapmamak, şehirlinin köylünün getirdiği malları alıp karaborsacılık yapmaması, daha pazara varma­dan ve malının kıymetini öğrenmeden köylüyü yolda karşılayıp onu

1  Müslim               3 Ebu Davud-Tirmizi     5 Müslim                      7 Beyhaki

2  Buhari-Müslim      4 Bakara: 280              6 Beyhaki-İbni Hibban     8 Müslim

aldatarak malını ucuza kapmamak da alışverişle ilgili ihsanlardandır.

Çok yemin etmemek, camide alış veriş yapmamak, alışveriş sebebiy­le Cuma namazı vb. vaciplerden meşgul olup onları terk etmemek ise kişinin şahsında yerine getirmesi gereken alış veriş adaplarmdandır.

"(Onlar) ne bir ticaretin, ne de bir alışverişin kendilerin Allah'ı an­maktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadı­ğı erlerdir."

Borç Verenin İhsanı

Borç verenin ihsanı; istendiği zaman derhal güler yüzle, gönül hoş-luğuyla borç vermesi, geri istemeyi ertelemesi ve gerektiğinde borcu silmesidir.           

Borç Alanın İhsan

Geri vermede acele etmesi, miktarını veya niteliğini fazla tutmasıdır.

İpotek Yaparak Borç Alanın İhsanı

ipoteği gönülden yapması, sonra onu borcun sahibine teslim etmesi ve daha sonra o eşyadan yararlanmak istediğinde onu ancak şahid tu­tarak haber vererek alıp yararlanması iledir.

İpotek Yaparak Borç Verenin İhsanı

ipotekle kendisinden borç alanın ipotekli eşyasından faydalanması­na veya mülkün el değiştirmesi ile gerçekleşen hayır çeşitlerinde kul­lanmasına olanak vermekle olur. Malı vakfetmek gibi ipotek akdinin feshedilmesine yol açsa bile... Yine ipotekli mala el koyma hakkı doğ­duğu halde ondan feragat etmek, sıhhatinde veya mala el koymayı ge­rektiren koşullarında âlimlerin ihtilaf ettiği her ipotek akdini feshet­mek, ipotekle borç alan iflas ettiği takdirde borçluların o ipotekli mala ortak olmaları için akdini feshetmekle olur.

İflas Edenin Alacaklılarına İhsanı ve Alacaklıların Ona İhsanı

iflas etmiş birine mal satmış olan satıcının ihsanı diğer alacaklıları

1 Nur: 37

da paraya ortak etmesi ve satış akdini bozmama sidir. Özellikle feshet­menin ihtilaflı olduğu durumlarda, iflas edenin alacaklılarına ihsanı da; malım alacaklarına karşılık onlara dağıtması, onları haciz istemine muhtaç etmemesidir.

Alacaklıların iflas edene ihsanı da hemen haciz koyma peşine düş­memeleri, özellikle hacizin caizliğinin ihtilaflı olduğu durumlarda eğer haciz konulmuşsa derhal kaldırmaları ile olur. Eğer haciz konulmamış­sa ve iflas eden kişi alacaklılarına ulaşamıyor ve para harcamaktan kendini alamıyorsa, o zaman onun hâkime gidip kendi kendine haciz koydurması onun ihsanıdır.

Darda Kalanın İhsanı

Darda kalanın ihsanı üzerindeki alacağı, zengin (ödeme imkânı olan) birine kefaleten devretmesi ile olur.

Alacak sahibinin ihsanı da; bu devir işlemini kabul etmesidir. Borcu üzerine alanın ihsanı ise borç para veren herkesin ihsanı gibidir.

Bir Borca Veya Kişiye Kefil Olanın Veya Kendi Şahsını Birine Be­del Kefalete Koyanın İhsanı

Bir borca veya bir kişinin ticari işlemlerine kefil olanın ihsanı; kefil olunan kişi ödeyemediği takdirde, kefil olarak kendisinden talep edil­meden gönüllü, kendi yanından kefil olduğu meblağı vermesi ve daha sonra da bedelini kefil olduğu kişiden geri istememesidir. Kefil oluna­nın ihsanı ise, kendisine kefil olan kişiden talep edilmesine mahal ver­meden üzerindeki hakkı ödemesidir. Başka birinin (malını vs. değil de şahsını) kendine kefil yapanın ihsanı kefil olan şahsın peşine düşülme­sine olanak vermeden önce sorumluluk yerinde hazır olmasıdır.

Tartışmalı Konularda Anlaşmayla İhsan

Tartışmalı malı hibe etmekle, sorumluluktan kurtarmakla, sabredip beklemekle, kendi hakkını karşı tarafa helal etmekle ve kolaylık göster­mekle olur.

Komşunun İhsanı

Komşunun komşusuna ihsanı; öteberisini, saçağını, oluğunu, kapılarını, yolunu kendi has mülküne koymasına izin vermesi ve komşusu­nun aile mahremiyetini ortadan kaldıracak yer ve şekilde binasını kur-mamasıdır.

Ortağın İhsanı

Ortağın ortağa ihsanı caiz olan her türlü faydalanmaya muvafakat etmesi, malı mamur etme, koruma, idare etme ve ıslah etmede gönüllü davranması, rıza gösterilmesi caiz olan her türlü paylaşmaya icabet et­mesi, paylaştırılmayan şeylerde payını bağışlaması ortağının izni ol­madan payını satmaması ve eğer kendi almak istiyorsa ona kolaylık sağlamasıdır.

 

 

Menfaat Akillerinde ihsan

Vekâlet, emanet, ücret, kira, ziraat ve bahçelerde sulama, bakım ortak­lığı, ziraat ortaklığı akitlerinde ihsan, bu akitlerle hakedilen işleri fazla­sıyla yapması, görevini olabilecek en iyi şekilde yerine getirmesi, benze­ri nasıl konmuyorsa öyle koruması, hatta daha iyi koruması, eğer binek veya yük hayvanı ise ondan inerek dinlendirmesi, yürüyüşünde, yük ta­şımasında ve otlanmasında ona yumuşak davranması, eğer bir ev ise benzerleri nasıl kullanılıyorsa zarar vermeden öyle kullanılması, farele­rin eve üşüşmesine yol açacak şeyleri içine koymaması, vücup ve istih­kakında ihtilaf olan her türlü kullanımdan karşılığı olan ücreti ödemek­le birlikte sakınması, ihtilaflı her türlü akitten sakınması, ihtilaflı ödeme­leri ödemesi ve öderken de ücreti alanı bu ihtilaflı ödemeden ötürü so­rumluluktan çıkarmak için bağış niyeti ile ödemesidir. "Siz hayırdan her neyi yaparsanız şüphesiz Allah onu en iyi bilendir." "Kul kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da kulun yardımrndadır."

Bütün bu işlerde karşılıksız teberruda bulunmak kâmil manada ihsandır.

Mallan Korumakla İhsan

Ödünç, gaspedilmiş, satışa arzetmek için zimmete bırakılan malları

1  Bakara: 215

2  Müslim

ve emanet eşyayı, bakım-sulama ortaklığı yaptığı ağaçları, ortak ekmiş olduğu ziraatı, kiraladığı mallar, ücretle kullanılıp geri verilen eşyaları muhafaza etmek ihsandır. Teslim aldığı gibi korumak vacip, teslim al­dığından daha iyi duruma getirmek ise sünnet olan ihsandır.

Kayıp Eşya Bulanın İhsanı

Onu korumaya alıp sahibini iyice araştırmak, bu süre boyunca da onu en iyi şekilde koruyup sahibine hoş gelecek şekilde davranmak ve alırken güvenilir kimseleri buna şahit tutmakla ihsan edilmiş olur.

Şuf'a ile İlgili İhsan

Parsellenmemiş bir mülkün satılmasında şuf a hakkı doğan bir kim­senin bu hakkını bağışlaması, onun mülk sahibine ihsanıdır. Böyle bir mülkü olan müşterinin ihsanı ise aldığı mülkün ortaklarını bu alış-ve-rişten ve fiyatından haberdar etmesi, rn'ülk ortağının almasına mani be­lirsiz bir fiyatla veya onu vazgeçirecek densiz bir mala bedel hisseyi al­maması, ortağa şuf'a hakkının sübutunda âlimlerce ihtilaf edilen her durumda ihtilaftan kurtulmaları için şuf'a sahibine ivaz vermesidir.

Şuf'a: Parsellenmemiş bir akarın satışında ortak olanın öncelikle sa­tın alma hakkı.

Malı Geri Getirme Seçeneğinde İhsan

Ayıplı mal, alış-verişten cayma veya aldatma durumlarında geri verme seçeneğinde ihsan şöyle olur: Aldanmışlık sayılsa bile, müşteri için eksik veya kusurlu mala razı olup geri vermemek. Eğer satan piş­man ise veya aldanmışsa malını iade etmek.

Ödünç Eşyada İhsan

İstendiği zaman derhal güler yüzle, istekli vermek ve ödünç alanın onunla işi bitmeden geri istemekle olur. İstenen her iyiliğin ihsanı onu güler yüzle, hemencecik, şüphe ve ayıplardan uzak olarak minnet ve eziyetle bulandırmadan, teşekkür ve karşılık beklemeden, onu başka kimselere imalı veya açık olarak göstermeden vermektir.

Emanetleri veya Zimmetine Giren Eşyaları Geri Vermede İhsan

Bu konudaki ihsan, hak sahibi nerede ve ne zaman isterse onu çabu­cak götürüp ona teslim etmektir. O yer ve zamanda iade ister vacip ol­muş olsun, ister olmasın. Şer'i emanetlerdeki ihsan ise sahiplerine ace­le ile bildirmekle olur. Şer'i emanetin (rüzgârın uçurtup bir kimsenin mülküne, eline veya evine attığı bir elbise veyahut da elinde olan ema­net veya ödünç eşya gibi) sahipleri öldüğü zaman acele ile hak sahip­lerine veya vekillerine bildirilmesi vaciptir. Eğer onları bulamazsa gü­venilir idarecilere bildirir. ''

Gasp ile İlgili Ijhsan

Gasp edenin ihsanı, acele ile her nerede olursa gasbettiği malı götü­rüp sahibine iade etmesidir. Eğer o yerde malın teslimi sahibine daha yararlı ise tazminde ihtilaf edilen her kâr veya fazlalığı tazmin etmesi ve iadesinin varilliğinde ihtilaf edilen her malı iade edip sahibine ba-ğışlamasıdır.

Mal sahibinin ihsanı ise, malını gasp edenden geri talep etmek, ge­reken yerde'talepte veya ona mani olmada yumuşaklık ve iyilikle bu­nu yapması, ihtilaflı her tazminden onu muaf tutması ve iadesinin va-cipliğinde ihtilaf olan her malda mülkiyeti ona bağışlamasıdır.

Gaspta hâkimin ihsanı da, gasp edilen malı gasp edenden alıp sahi­bine geri vermesidir. Çünkü bunda gasp yapanı sorumluluktan kurtar­ma ve mal sahibinin hakkını koruma vardır. Bu konuda bireylerin ihsa­nı da, tazminatı olmayan savaşçı kâfir veya avcı doğan kuşu gibi gas-bın yapıldığı cihetlerden malı gasp edenin elinden almaktır. Tazmini gerektirici bir yerden olursa alınmasında ihtilaf vardır. Eğer gasp eden kişi mülkte bina kurmuş veya ağaç dikmişse mal sahibinin ona ihsanı mülkü ödünç veya kira, hibe veya satış yoluyla ona vermesi ve binası­nı yıkmayıp ağaçlarını sökmemesidir.

Kaybolmuş Bir Çocuk Bulanın İhsanı

Kaybolmuş veya terkedilmiş bir çocuk bulanın ihsanı, onu hemen alması, bu duruma şahit tutması, onu koruması, bakımını yapması, beslenme ve terbiyesini güzelce ve kendi durumundaki birine yakışır şekilde yapması, nesebini, özgürlüğünü ve dinini korumada titizlik gös­termesidir. Buluntu çocuğun ihsanı da onu bulan, yetiştiren kişiye misli ile veya daha iyi şekilde karşılıkta bulunmasıdır.

Özel veya Umumi Vakıflarla İhsan

Vakıflarla ihsan; herkesten önce ona girişmek, yararlanma şartlarını kolaylaştırmak, harcamaları için hayır yollarmm en iyisini aramak, vakıf malının harcanıp harcanmayacağında ihtilaf bulunan işlerde harcamak­tan sakınıp şaibelerden arındırmak -zira Allah (cc) tayyib'tir (paktır), tay-yib olmayanı kabul etmez-ve vakıf malına en iyi şekilde bakacak bakıcı­ları seçip görevlendirmek ile olur.

Vakıf Bakıcısının ve Kendisine Vakıf Yapılanın İhsanı

Kendisine vakıf yapılan kişinin ihsanı vakfedenden vakfını kabul et­mesidir. Çünkü bu, vakfedene ve ondan sonraki kuşaklara ihsandır. Bakı­cının ihsanı ise vakfedenin şart koştuğu veya örfün gerektirdiği şekilde imaretini yapması, bunlara bir şey eklememesi, onu geliştirme, koruma ve herkese duyurmaya çok gayret etmesi -ta ki insanlar arasında onun ne tür harcamalara dönük bir vakıf olduğu yayılsın-akaretlerini en iyi şekil­de kiralamaları için kişileri özendirmeye riayet etmesi ve gelirlerini hayır yollarının en üstün olanlarında harcaması ile olur.

Hibe, Sadaka, Hediye, Ömra, Rükba ve Bağışlarla İhsan

Bunlarla ihsan, verenin onları akraba ve yabancılardan iyi, salih ve if­fetli kimseleri, fakirliği daha çok ve ihtiyacı daha büyük olanları öne ala­rak ayıp ve şüphelerden beri olarak, minnet, eziyet, açığa vurma ve kar­şılık beklemeyle onu bulandırmamak, oğluna veya torununa yaptığı hi­beler gibi geri alması caiz olanları da geri almamak ile olur.

Alanın ihsanı ise eğer gücü varsa misli veya daha fazlasıyla karşılıkta bulunması, eğer gücü yetişmiyorsa verene dua etmesi ile olur.

Ömra: 'Yaşadığın sürece bu mal senindir' denerek yapılan ömürlük akittir.

Rükba: Yaşadığı sürece birine bir mülkü bağışlayıp bu akdi 'İki kişiden hangisi önce ölürse mülk diğerine geçer' şeklindeki şarta bağlamaktır.

Vasiyet Yapan, Kendisi İçin Vasiyet Yapılan ve Vasiyeti Üzerine Alanın İhsanı

Malından bir kısmını vasiyetle bağışlayanın ihsanı; vasiyeti için en üstün yönleri seçmesi varislerine haksızlık etmemesi, varisleri fakir ise­ler malının üçte birinden daha azını vasiyetle bağışlaması, zengin ise­ler üçte bire tamamlaması, daha iyisi söz konusu olmadıkça vasiyetini değiştirmemesi ile olur.

Kendisi için vasiyetle bağış yapılanın ihsanı eğer vasiyet yapanın varisleri fakir iseler bu malı onlara geri'vermesi, eğer zengin iseler va­siyet sahibinin sevap' kazanması için bağışı kabul etmesidir.

Vasiyeti alanın ihöanı; vasiyeti kabul etmesi, en üstün yönleri ve harcamalarda en önemli olanları sırasıyla önceleyerek süratle dağıt-masıdır.

Varisin başka bir varise vasiyeti veya yabancı birine üçte birden faz­la bir miktarın vasiyet edilmesini kabul edip buna izin vermesi hem va­siyeti yapana, hem de kendisi için vasiyet yapılana ihsandır.

Varisin İhsanı

Varisin ihsanı, kardeşlerin dedelerle mirasa ortak olmaları veya ak­rabaların (rahim sahiplerinin) varis kılınması gibi âlimlerin ihtilaf etti­ği mirası bırakmasıdır. Artık kardeş dedeye rahim sahibi ise beytülma-le mirası verir. Şüpheli miraslardan da sakınmalıdır. Eğer onu kendi­sinden dolayı şüpheli hale getiren kişiye verebilirse verir. Yoksa onu beytülmale verir.

Eğer terekede haram bir mal varsa onu hak sahibine, vekiline veya hâkime geri verir. Onu tanımıyorsa ve tanıma umudu da yoksa malı beytülmale verir. Eğer sultan zalim ise onu genel maslahatlarda harcar. Eğer tanıma umudu varsa ve adil bir hâkim veya adil bir imam (sultan) bulamazsa sahibi ortaya çıkana kadar onu kendi yanında korur veya sahibinin ortaya çıkmasından umudu kesilir de onu beytülmale verir.

Ne zaman diğer varisler onu mirası paylaştırmaya çağırırsa karşılık­lı rıza ile olabilecek her paylaştırmaya cevap versin.

Eğer paylaştırmada mirasta hakkı olmayan bir yakın veya yetim veya miskin biri hazır olursa; eğer topluluk razı olursa, paylaştırma­dan önce terekenin aslından onlara bir şeyler versin. Eğer razı ol­mazlarsa herkesin payını verdikten sonra kendi payından o hazır olanları yardım ve gönül hoşluğu yerine geçecek bir şeylerle ödül­lendirsin. "Sevap olarak kendiniz için önceden ne hazırlarsanız, Al­lah katında onu bulursunuz."

Nikâh, Boşanma, ilâ ve Ziharla İlgili İhsan

1- Velilerin İhsanı:

Velinin ihsanı Hz. Şuayb'm Hz. Musa'ya (as), Hz. Ömer'in Hz. Ebu-bekir'e ve Hz. Osman'a yaptığı gibi kendi gidip kızını teklif edecek ol­sa bile kızı dengi olanlardan en iyi kişi ile evlendirmekte acele etmesi, hür olan bakireyi eğer ergen ise rızası olmadan evlendirmemesi, dengi olan biri ile karşılıklı rıza oluşmuşsa mehir konusunda kızının izni dâ­hilinde kolaylık yapması (Hz. Şuayb (as)'ın Hz. Musa'ya; "Fakat on(se-neye) tamamlarsan, artık (o), senin tarafından (bir lütuf) tur. Yoksa sa­na zorluk çıkarmak istemem" dediği gibi, velinin oğullarını kendileri­ne denk, soylu, dindar ve güzel kızlarla evlendirmesi, onların yerine mehir ve nafakalarını vermesi ile olur. Çünkü bunların hepsi iyilik ve sıla-i rahimdir.

2- Kocalarm İhsanı:

Bütün muamelelerinde eşlerine iyilik ve güzellikle muamele etmesi, üzerinde onlar için vacib olan nafaka, mehir, giyim ve mesken teminin­de en iyi şekilde ve güler yüzle davranması, şehvetlerini kırıp iffetleri­ni sağlayacak cinsi münasebette bulunması, onu koruması, hizmet gör-dürmeyip evinde oturtması, ona marufu (iyiliği) emredip kötülükten nehyetmesi, onu temizlemesi, temizliğe, namaza ve zekâta teşvik etme­si, yaşlı olan eşlerin bayram, Cuma ve cemaat namazlarına koku sürün­memek şartı ile çıkmalarına izin vermesi, anne babalarını sıhhatli veya hasta iken ziyaret etmelerine, cenazelerine katılmalarına, başka koca­sından olan bebeklerini emzirmesine mani olmaması, mahremlerinden hiç kimseyi evinde onu ziyaret etmesinden men etmemesi, hizmetçile-

1  Bakara: 110, Müzzemmil: 20

2 Kasas: 27

148

inden alıştığı hiç kimseyi ondan ayırmaması, onu hac ve namazı ilk vaktinde kılmada erken davranmaktan, nafile oruç tutmaktan, gece na­mazı kılmaktan alıkoymaması, genç olan eşlerle oynaşıp gülüşmesi, şa­ka ve latifelerini dinlemesi (Hz. Peygamber (sav)'in Ümmü Zera adlı kadının hikâyesini Hz. Aişe'den dinlemesi gibi... ), bazı vakitlerde he­lal eğlenceye bakmasına olanak vermesi ve bunda ona yardımcı olma­sı şahsiyetini düşürmeyecek işlerde ona hizmet etmesi, sırlarını ifşa et­memesi, kusurlarını bulmak için onu takip etmemesi, seferden döndü­ğü zaman hazırlanmasına fırsat vermeden veya gece aniden yanma girmemesi, hastalandığında ona bakması, yumuşak davranıp neşe­lendirmeye çalışması, eğer ona ulaŞamıyorsa durumunu sorması, ondan nefret etmemesi, onu sevmiyorsa bile ona katlanması, boşan­ma durumunda kendisine ait meskenden onu çıkarmak için sıkıştırıp zarar vermemesi, yapabildiği bütün iyilikleri ve ulaşabildiği her hay­rı yapmasıdır. "En hayırlınız ailesine en iyi olandır. Ailesine en ha­yırlı olanınız benim/'

3- Hanımların İhsanı:

Koca arzu ettiği takdirde düğünün-gerdeğin erken yapılmasına izin vermesi, olağan dışı bir şekilde cinsi münasebeti geciktirmemesi, ken­dini koruması, örtüsüne bağlı kalıp evinde oturması, kocasının izni ol­madan evinden çıkmaması, evine veya yemeğine izni olmadan başka­sına gelme izni vermemesi, elindeki imkâna riayet etmesi, hakkını on­dan güzellikle alması, darda olduğu zaman onu beklemesi veya hak­kından vazgeçmesi, onunla eğlenmesi için gerekli yerlerini tıraş etme­si, kendine güzel koku sürmesi, hayız (aybaşı kanı), cenabet ve pislik­lerden temizlenmesi, kokusundan rahatsız olduğu sarımsak, pırasa gi­bi kötü kokulu şeyleri yemekten sakınması, iyiliklerini inkâr edip nan­körlük etmemesi ile olur.

4- Ilâ (Karısıyla süreli veya süresiz cinsel ilişki kurmamaya yemin) eden ve zihar eden (Karısına, 'Sen benim için annemin sırtı gibisin1 di­yen) kimsenin ihsanı:

 yapan için (süreli ise sürenin bitiminde, eğer süresiz ise 4 ay bek- sonra) eşi ile cinsel ilişkiyi geciktirmeden kurması ve eşini ge-

1 Buharî-Müslim

2 Tirmizi

ri almasıdır. Çünkü bu, eşe bir ihsandır.

Zihar yapanın ihsanı ise kefaretini geciktirmeden vermesidir. Çün­kü bu, hem eşine, hem de kefareti hakkedenlere bir ihsandır.

5- Karısıyla lanetleşen kişinin ihsanı:

Karısının zinasına şahid olanın onu gizlemesi ve onunla lanetleşme-mesi daha iyidir. Ancak eğer kadın kocadan olmadığı kesin olan bir ço­cuk doğurursa o zaman kendisinden olmayan çocuğu reddetmek için lanetleşmesi daha iyidir. Çünkü bu hem kadına, hem çocuğa, hem de kocanın mahremlerine bir ihsandır. Eğer çocuğu red etmezse mahrem­lerine bakacak, mirasına ortak olacak, mahremleri ile yalnız kalacak, nikâh, hidane (çocuğu yetiştirme hakkı) ve bunlar dışındaki bir takım işleri üzerine alacaktır.

6- Eşini boşayanm ihsanı:

Boşamayı sünnete uygun, üç talakı bir birinden ayrı, şahid tutarak, kadına zarar vermeden iddet (boşanan kadının beklemesi gereken sü­re) ve mut'a (mihri mislin yarısından fazla verilen şey) hukukunu yeri­ne getirerek gerçekleştirmesidir.

Eşlerden hangisi mihrin yarısını diğerine bağışlarsa ihsanda bulun­muş olur. Eğer üçün altında talakın gerçekleşip gerçekleşmediğinde te-reddüte düşerse; eğer kadınla henüz ilişkiye girmemişse hemen nikâ­hını tazelesin, eğer tereddüt ilişkiye girdikten sonra ise talaktan vaz­geçsin. Eğer üç talakın gerçekleşmesinde tereddüt ediyorsa o zaman boşamayı gerçekleş tirsin. Eğer ihtilaflı bir şekilde boşamışsa o takdirde ittifak edilen kesin bir boşama gerçekleştirsin. Eğer bu durumda sade­ce bir talak ile boşamak istiyorsa "Eğer senden bir talakım düşmemiş-se sen bir talakla boşsun" desin. Eğer başkasının ihtilaflı bir boşama ile boşadığı bir kadını nikâhlamışsa, eski kocadan kadını ittifak edilen ke­sin bir boşama ile boşamasını istesin. Ondan sonra da kadına iddet bekletsin veya hâkime başvurarak boşamayı gerçekleştirsin

7- Boşamış olduğu karısını geri alanın ihsanı:

iyilik, ıslah amacıyla ve Allah'ın, karısı için üzerinde vacip kıldığı tüm hakları yerine getirmek kasdıyla üç talaktan az talakla boşadığı karısını derhal geri alsın ve buna şahit tutsun.

8- Vacip nafakalarda ihsan:

Akraba, eş ve uşaklara ait vacip nafakalarda ihsan; onu günün başında israf veya cimrilik etmeden acele vermek, onu en üstün nafaka­lardan seçmek, minnet ve eziyetle bulandırmamak, şüpheli veya ihti­laflı şeylerden değil, helal yollardan temin etmek ve insanların vacipli-ğinde ihtilaf ettiği tüm nafakaları önce nafaka, sonra da teberru niyeti İle eda etmektir.

9- Nafakasmı verdiği kişilerin giyim ve mesken temininde ihsan: Bu kişilerden her birini kendi durumundaki bir kişinin ayıplanma­yacağı, kendisine yakışır şekilde giydirmesi ve bu şekildeki bir meske­ne yerleştirmesidir.

Hayvanlara İhsan

Onlara gereksinim duydukları kadar yem vermek veya otlatmak, yükleme ve yürütmede onlara yumuşak davranmak, taşıyamayacakla­rı yükleri onlara yüklememek, sütlerinden ancak yavrularından arta kalanı sağmak, uyuz olanları katranla yağlamak, hastalıklarını tedavi etmek, eğer kesilecek olsa bıçağı güzelce keskinleştirip hızla çekerek ve onu yumuşaklıkla yatırarak kesmek, kestikten sonra soğumadan ona ilişmemek, eğer boynuz veya başka bir şeyle birbirlerine zarar veriyor­larsa onları birbirlerinden ayırmakla olur. "Her canlı yürek taşıyanda ecir vardır" "Kim zerre miktarı hayır işlerse onu görür." "Haklar kı­yamet günü bir bir sahiplerine ödenecektir. Ta boynuzsuz koyunun öcü, boynuzlu olandan almana kadar."

Her kim bir hayvana taşıyamayacağı bir yük yüklendiğini görürse sahibine yükünü hafifletmesini emretsin. Eğer yanaşmazsa kendi eliy­le fazla yükü üzerinden atsın. "Kim bir münker (şer'an uygunsuz iş) görürse onu eliyle değiştirsin (engellesin). Gücü yetmezse dili ile değiş­tirsin. Buna da gücü yetmezse kalbi ile buğz etsin. Bu imanın en zayı­fıdır." "Çayırın bolluğu zamanında sefer yaptığınızda hayvanın yer­den otlanmasına imkân verin. Yer kurak olduğunda sefer yaparsanız onu hızlı yürütün ki gücü tükenmeden menziline varsın." "Zinakar bir kadına, su içirerek hayatını kurtardığı bir köpek sebebiyle mağfiret edilmiştir."

1 Buhari-Müslim

2 Zilzal: 7

3 Müslim

4 Müslim

5 Müslim

6 Buhari-Müslim

Hayvanlara İhsanı Bizzat Yapmak

"Enes b. Malik, yeni doğan kardeşini damağını oğması için Hz. Pey­gamber (sav)'e götürdü, Hz. Peygamber (sav)'i kendisine ait bir deveyi katranlarken buldu. Enes, çocuğu ona verdi. Hz. Peygamber (sav) onun damağını oğdu ve adını Abdullah koydu." Seyisin hayvanının bakımını kendisi yapması lütuf, ihsan, iyilik, tevazu ve ihsandan kü-çük-büyük sakmmamaktır.

Kurban Kesmekle İhsan

Etlerinin çoğunu ve derilerini vermek, (deve gibi hayvanlarda oldu­ğu gibi) varsa semerlerini de sadaka yapmak, sırası ile en çok ihtiyacı olanları tercih etmek ve davarlardan en güzel ve semizini kurban için seçmekle olur.

Çocuk Bakımı (Hidane) ile İhsan

Çocuk bakımı ile ihsan onu güzel terbiye etmek, ona lütuf, yumu­şaklık ve şefkat göstermek, zarar verici şeyleri ondan alıkoymak, gü­zeli güzel, çirkini çirkin olarak belletmek, edebleri öğretmek, alacak yaşta ise Kur'an'ı, yazıyı ve ilimleri öğretmek veya kendisi gibi biri­ne uygun bir zenaat öğretmek, oruç ve namazı ona emretmek, her türlü kötü ahlaktan ve doğru olmayan işten onu sakındırmak, söz, tehdit ve düzelmesinde zorunlu hale gelen hafif dayak dışında onu dövmemek ile olur. Eğer düzelmesi mutlaka ağır dayağa bağlı ise hem hafif, hem de ağır dayaktan sakınmalıdır. (Orta derecede bir da­yağa başvurmalıdır.)

Yeminleri Bozma ile ihsan

Kim bir iyiliği terk etmeye veya bir haksızlığı yapmaya yemin eder­se onun bu yeminini bozması iyilik ve ihsandır. Kim yine bir müslüma-mn kanını, malım veya namusunu yalan veya doğru bir yeminle bir za­limden korursa onun o yemini ihsandır.

Davacı, davalının ret yeminini yalan yere yapacağını bilirse onu ye-

1 Buhari-Müslim

152

mine verdirip cezayı terk etmesi ihsandır. Kim yararlı bir konuşma yapsa ve ancak yemin ederek inandırabileceğini görse yemin etmesi ih­sandır. "(Habibim) de ki: Evet Rabbime yemin olsun ki şüphesiz o el­bette gerçektir. Ve siz ona mani olacak kimseler değilsiniz." "(Habi­bim) de ki: Hayır, Rabbime yemin olsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınızdan haberdar edileceksiniz."

Kefaretlerle İhsan

Kefaret vacip olur olmaz geciktirmeden en üstün mallardan onu çı­karmak, verirken sırasıyla ihtiyacı en fazla olanları öncelemek, şüphe­den berî, ihtilaftan halis kılmak ihsandır. Bu, yemin, zihar, oruç ve ih­ram kefaretlerindŞe-'zorunludur.

Kısasla İlgili İhsan

Cinayet işleyenin ihsanı; kendisini kısas için teslim etmesi, kısas sa­hibinin kan bedelini, ödemesi ve öldürme kefaretini geciktirmemesidir. Kısas sahibinin ihsanı; diyet ve kısası bağışlaması veyahut kısastan vazgeçip diyet alması ve onu da iyilikle istemesidir. Böylece cinayet iş­leyen de onu güzellikle ona öder. İhtilaflı tüm kısasları bağışlamak da­ha gerekli ve daha evladır.

Kısası gerçekleştirmede ihsan; en keskin bir aletle ve en süratli bir şekilde maharetli bir adam tarafından boynun vurulmasıdır.

Organların kısasında da aynı şekilde gerçekleştirenin maharetli, kesmenin süratli ve aletin keskin olması dikkate alınır. Zira Allah (cc) ihsanı her şeyde farz kılmıştır. Artık yapabildiğince güzellikle öldürsün ve işkence yapmaktan sakınsın. Her ne kadar cinayeti işleyen ileri git­miş ve işkence yapmış olsa bile. "Artık kim affeder ve ıslah eder (arayı düzeltir) se işte onun mükâfatı Allah'a aittir."

Şer'i Cezalarla İhsan

Şeriat'ın bütün cezalan tedip ve ihsandır. Çocukları dövmek meşru

olduğu yerde onlara tedip ve ihsandır.

1  Yunus: 53

2  Teğabun: 7

3  Şura: 40

Hadlerde sopa vurmak, tazir cezası olarak dövmek de böyledir. Na­sıl ki kangren olmuş eli kesmek ve acı ilaçları içirmek iyilik ve ihsandır, çünkü bunda kişilerin iyiliği ve maslahatı vardır, aynen böyle de şer'i cezalarda da ihsan farzdır. Bunun için hiç kimseye ne şiddetli sıcakta, ne de şiddetli soğukta sopa «vurulmaz. Sopayı da, darbeyi de, zamanı da vasat tutarak vurmalıdır.

Mürted (dinden çıkmış) kişiyi tevbeye çağırmak bunun için ona sü­re tanımak ona iyiliktir.

İmama karşı gelen kişilerle savaşmadan onları uyarmak, kavgaya tutuşmadan bahanelerini ortadan kaldırmak onlara ihsandır. Savaşla onları itaate döndürmek ihsandır. Yol kesenleri yollardan temizlemek, onları sürmek, onları kovalamak, mal ve canlardan saldırganları defet­mek ihsandır. Sırayla yapılması gereken işlerde sıralamaya uymak, zorda kalanlara karşılıklı/karşılıksız yiyecek vermek ihsandır.

Tazir cezasında 10 sopa ile yetinmek ihsandır. Eğer böyle bir ceza onu yaptığından vazgeçirmiyorsa o vakit sopa ile dövmeye yetecek ka­dar hapis cezası eklensin.

Halife ve Temsilcilerin İhsanı

İmamların (idarecilerin) Müslümanların menfaatlerini temin etmek ve zararları onlardan alıkoymak, memleketi korumak, fesadın önüne geçmek, karşı çıkışları engellemek, insanların durumunu düzeltmek, asker toplamak (ordu oluşturmak), muhalifleri dağıtmak, yönetici ve hâkimleri atamak, çıplakları giydirmek, savaşçıları teşvik etmek, ima­retleri çoğaltmak, açları doyurmak, susuzları suya kavuşturmak, yolla­rım kaybedenlere yol göstermek, zorda kalanlara yardım yetiştirmek, koruması gerekeni korumak, terk etmesi gerekeni terk etmek, acele ya­pılması gerekeni acele yapmak, ertelenmesi gerekeni ertelemek, gelişti­rilmesi gerekeni geliştirmek, adalete bağlı kalmak, israftan kaçınmak, sözünü tutmamaktan sakınmak, malları hakkıyla almak, onları hak sa­hiplerine harcamak, sırasıyla en önemli maslahatları öne alma, yine sı­rasıyla en büyük zararları defetmek, yönetici ve hâkimlerin halini gü­venilir gözcüler aracılığıyla kontrol etmek gibi...

Bu hususlarda içtenlikle Müslümanlar için hayrı istemeleri, hayrı tavsiye etmeleri ve ellerinden gelen azami çabayı sarfetmeleri lazımdır. "Kim Müslümanların işlerinden bir işi üzerine alır sonra da onlar için elinden gelen çabayı sarfetmez ve samimiyetle iyiliklerini isteyip tavsi­ye etmezse cennet ona haramdır."

İmam ve Yöneticilere Yardımcı Olmakla İhsan

Halifelere memleketi idare etmelerinde, yöneticilere işlerinde, hâ­kim ve imamın temsilcilerine Şeriat hükümlerini uygulamada yardım­cı olmak ihsandır, gerekli ve kaçınılmazdır.

Cihad ile İhsan

Cihad ile ihsanı; kalkan, at, silah ve bütün savaş aletlerini hazırlamak, öldürme, esir alma, tutma ve kuşatma ile düşmanı mağlup etme­de çok çaba sarf etmek, kurşunla kenetlenmiş bina gibi saflarda sebat etmek, boyun ve parmaklan vurmak vb. düşmana tuzak kurmaktır. Bütün bunlar İslam'ı aziz, Allah'ın kelimesini üstün kılmak, küfrü silip ehlini mahvetmek olmakla birlikte Müslümanların kanlarını, mallarım namuslarını ve çocuklarını da korumaktır.

Bunun yanı sıra fey', ganimet, humus, öşür, cizye, haraçtan, düşma­nın kadm ve çocuklarını köle yapmaktan mallar elde edilir.

Cihatta kâfirlere de ihsan vardır. Önceden onları küfürden sakındır­mak, İslam'a davet etmek, Allah'ın kelamını işitmeleri için onlara eman vermek, lütfederek veya fidye olarak esirlerini salmak, barış anlaşması yapmak vb. yumuşak davranma yolları onlara ihsandır.

Hakları Yazı ve Şahit Tutarak Korumakla ve Kişileri Bunların So­rumluluğundan Kurtarmakla İhsan

İşlerin şartlarını yazmak, şahitliği üstlenmek, yazmak, yerine getir­mek, dinlemek ve onunla hüküm vermek, şahitlerin güvenilirliğini ve­ya güvenilmezliğini tespit etmek, istek sahiplerini sıralamaya tabi tut­mak, şahitlerin güvenilmezliğini ortaya koymak lehinde ve aleyhinde Şahitlik yapılana ihsandır.

Hasımları eşit tutmak, hâkimlere şer'i hükümleri uygulamada yar-

1 Müslim

dımcı olmak, yetimlerin bakımını üstlenmek, mallarım onlar için idare etmek, onları terbiye etmek, eğitim vermek, tutukluları gözetmek ve mazlumun zalimden hakkını almak, hak sahiplerinin haklarını eksiksiz onlara ulaştırmayı içeren tasarruflarda bulunmak, hazır olmayan ve aciz kimselerin haklarını gözetmek, zalimi zulmün sorumluluğundan kurtarmakla zalime, mazlumun hakkını eksiksiz vermekle mazluma, acizin ve hazır olmayanın da haklarını koruyup mallarını onlara tasta­mam ulaştırmakla, çabuk bozulacak veya yok olacak mallarını buna imkân vermeden çabuk satmakla vb. Müslümanların işlerine bakan hâ­kim ve yöneticilerin yerine getirdiği şeylerle ihsanda bulunulur.

Fıkıh kitaplarında zikredilen bütün bu ihsan çeşitlerini özet olarak zikrettik ki bu vesileyle onların ötesindeki gizli-açık, küçük-büyük bü­tün ihsan çeşitlerine yol bulunabilsin.

Mesela cinsel ilişki (helal yoldan olursa) ihsandır. Bunun için Hz. Peygamber (sav) "Sizden birinin cinsi münasebetinde bile sadaka var­dır" diye buyurmuştur. Hangi ihsan iffeti, namusu korumaya, gözleri haramdan alıkoymaya, Allah'ı birleyecek, O'na ibadet edecek, O'na şükredecek, O'na hamdedecek ve diğer peygamberlere karşı Hz. Pey­gamber (sav)'e iftihar olacak çocukların doğmasına vesile olacak bir şeyden daha güzel olabilir?

İhsan'm menfaatlerin elde edilmesi ve zararların def edilmesi oldu­ğunu dikkate alan kimse, küçüğünün de büyüğünün de üzerinde du­rur. Allah (CC) dünya ve ahirette bizi ihsan ehlinden kılsın.

En üstün ihsan dinde fayda sağlamaktır. Bunun da en üstünü önce akide (iman) esaslarını öğretmek, sonra marifetleri kavratmak, sonra da Allah'ın vacip kıldığı, teşvik ettiği, haram kıldığı mekruh kıldığı, he­lal kıldığı ve serbest bıraktığı şeylerin bütününden serî hükümlerle il­gili bilgileri öğretmektir.

Umumi İhsan

Adalet vb. küçük-büyük, az-çok her çeşit iyiliktir. Eğer sen bir karın­ca veya arı öldürmek istesen onun hükmünü Allah (CC)'m "Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yaparsa

1 Müslim

onu da görür" , "Allah fesadı sevmez" sözlerinde bulursun. Zira ayetteki fesad bir şeyi üzerinde olması gerekenden çıkarmaktır. Eğer sen köpeklere su içirmek istersen onu da Allah (CC)'ın "Kim zerre ka­dar iyilik yaparsa onu görür"   sözünde bulursun.

Bir yılan veya akrebi öldürmek istersen onu Allah'ın "Kim zerre ka­dar iyilik işlerse onu görür" sözünde bulursun. Çünkü onları öldür­mek insanları zararlarından korumak olduğu için iyiliktir. Her ne ka­dar bu onları yok ederek zarar vermek olsa da. Zira insanların yararı onların zararından daha önceliklidir.

Maslahatlar zararlara baskın geldiği zaman maslahatlar öne alınır. Eğer zararlar baskın geliyorsa o zaman maslahatlar geçersiz kılınır. Bundan dolayıdır jki Allah (CC) içki ve kumar için "De ki: Onlarda bü­yük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Fakat günah­ları faydalarından daha büyüktür" buyurmuş ve onları haram kılmış­tır. "Şüphesiz Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emretmekte­dir." ' "Şüphesiz ki Allah iyilik edenleri sever." "Kim bir iyilikle gelir­se kendisi için onun on misli vardır." "Eğer yaptığı, bir iyilik olsa onu kat kat artırır." "Kim salih bir amel işlerse o kendi lehinedir." Kim zerre kadar bir iyilik işlerse onu görür."

"Kardeşini güler yüzle karşılamak bile olsa, her iyilik sadakadır." "Bir hurma yarısı bile olsa ateşten korununuz. Eğer onu da bulamazsanız güzel sözle yapınız." , "Bir komşu, bir koyun paçası bile olsa kom­şusunun hiçbir iyiliğini küçümsemesin." "Eğer bana (koyun vs.'nin) kolu hediye edilse onu kabul ederim ve eğer bir paça yemeğine davet edüsem davete katılırım."'5

"Hardal tanesi ağırlığında bir amel bile olsa onu getiririz."

Alİah herşeyi en iyi bilendir.

1  Zilzal: 7-8

2 Bakara: 205

3 Züzal: 7

4 Zilzal: 7

5 Bakara: 219

6 Nahl: 90

7 Bakara: 195, Maide: 13

8 En'am: 160

9 Nisa: 40

10 Fussilet: 46, Caşiye: 15

11 Zilzal: 7               15 Buhari-Tİrmizi

12 Ahmet-Tirmizi     16 Enbiya:47

13 Buhari-Müslim'de hadisin manası mevcuttur.

14 Buhari-Müslim

 

DOKUZUNCU KISIM

 

HAKLARIN YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN KURTARMAK YOLUYLA İHSAN

 

Birkaç bölüme ayrılır.

İnsanların Arasını Düzeltme

"Onların fısıldaşmalarınm çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi veya bir iyilik yapmayı veya insanlann arasım düzeltmeyi emredenderin fısıldaşmaları) müstesnadır."    "Artık Allah'tan korkun ve aranızdaki hali düzeltin." "Müminler ancak kardeştir. Öyle ise o iki kardeşinizin arasını düzeltin." "Eğer bir kadın kocasının geçimsizli­ğinden veya (kendisinden) yüz çevirmesinden endişe ederse o taktirde anlaşarak aralarım düzeltmelerinde ikisine bir günah yoktur. Sulh (an-laşma) daha hayırlıdır." "Fakat vasiyet edenin bir hata etmesinden ve­ya bir günaha girmesinden endişe edip de (vasiyetle alakası olanların) aralarını düzelten kimseye, bu yüzden bir günah yoktur." "Artık kim affeder ve ıslah ederse (arayı düzeltirse) işte onun mükâfatı Allah'a ait­tir."   Yani kendi ile hasmının arasını düzeltirse...

Hz. Peygamber: "İnsanlann arasını düzeltmek için gerçek dışı hayır söyleyen veya hayır dedikodusu yapan yalancı değildir" buyurarak arayı düzeltmek için yalan söylemeyi caiz kılmıştır. Çekişmenin olabi­leceği her işte arayı düzeltme söz konusudur. Bu, mazlumdan zulmü alıkoyduğu için mazluma, zalimden zulüm günahını alıkoyduğu için de zalime ihsandır.

1  Nisa: 114            3 Hucurat: 10                 5 Bakara: 182          7 Buhari-Müslim

2 Enfal: 1              4 Nisa: 128                     6 Şura: 40

Kısası Bağışlama

"Fakat kim bunu (kısas hakkını) bağışlarsa o takdirde bu onun (gü­nahları) için bir kefarettir." "Artık kim affeder ve arayı düzeltirse işte onun mükâfatı Allah'a aittir." "Onlar (o müminler) insanları affeden­lerdir." "Eğer bir iyiliği açıklar veya onu gizlerseniz yahut bir kötülü­ğü affederseniz artık şüphe yok ki Allah Afuv (Çok affedici olan) dur.

Kadir (Her şeye gücü yeten)dir." "Affetsinler aldırmasınlar. Dikkat edin (sizin onları bağışlamanıza karşılık) Allah'ın (da) sizi bağışlaması­nı istemez misiniz?"

Kısası bağışlamak en üstün sadakadır. Çünkü bu hayatı veya bazı organ ve melekeleri bağışlamaktır. Sadakanın kıymeti de sadaka olarak verilen şeyin kıymeti ile ölçülür. Dinin selametinden sonra hayattan daha kıymetli ne vardır.!

Kötülüğü Bağışlayıp Ona Karşı Sabretmek

"Kim de hakikaten sabreder ve affederse şüphesiz bu azmedilecek (kararlılıkla istenecek) işlerdendir." "(Habibim!) Söylediklerine sab­ret." "Fakat (peygamberler) yalanlamalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabrettiler. "Sizden önce kitap verilenlerden (Yahudi ve Hıristi-yanlardan) ve şirk koşanlardan şüphesiz birçok incitici sözler işitecek­siniz. Eğer sabreder ve (günahlardan) sakınırsanız, şüphesiz ki bu, az­medilecek (kararlı, sabra layık) işlerdendir."

Kötülüğe karşı sabır ve onu bağışlama Rahman'm sıfatıdır. Ve bun­da kötülük yapanın günahından dönmesi beklentisi vardır.

Diyet ve Mehirden Kurtarmak

"Ve (ölenin) ailesine teslim edilecek bir diyet vermek (borcu) vardır; ancak onların (o diyeti) bağışlaması müstesna." "Fakat onlara bir me-hir tayin eder de kendilerine dokunmadan önce boşarsanız, artık tayin ettiğinizin yarısı (onlarındır). Ancak (onların) bağışlaması veya nikâh

1  Maide: 45

2 Şura: 40

3 Al-i İmran: 134

4 Nisa. 149

5 Nur: 22

6 Şura-43

7 Müzzemmil: 10

8 En'am: 34

9 Al-i İmran: 186

10 Nisa: 92

akdi elinde olanın (kocanın) bağışlaması (mehrin tamamını vermesi) müstesna."

Bunlardan kurtulmak dünya ve ahirette borç ayıbından kurtul­maktır. Çünkü kişi borçlanıp da ödeyemediği zaman konuşur, yalan söyler; söz verir, tutmaz. "Şehide her günah bağışlanır; ancak borç bağışlanmaz."2

Darda Olanı Kurtarmak ve Onu Beklemek

"Eğer (borçlu) darda ise bu yüzden genişleyinceye kadar (ona) müh­let (verin). Eğer bilirseniz, (alacağınızı) bağışlamanız sizin için daha ha-yırlıdır." Yani onu borçtan kurtararak ona sadaka yapmak beklemek­ten daha iyidir.   

"Kim darda kalana kolaylık yaparsa Allah (cc) da ona (işlerinde) ko-laylık yapar." "Kim darda kalanı bekler veya (ondaki borcunu) bıra­kırsa gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Allah onu gölgesinde gölgelendirir."

Kötülük Yapanın ve Hak Sahibinin Cefasını Bağışlayıp Ona iyi­lik Etmek

"Ve şüphesiz Rabbin, zulümlerine rağmen insanlar için mağfiret sa­hibidir." Bir adamın Hz. Peygamber (sav)'den alacağı vardı. İsterken, Hz. Peygamber (sav)'e karşı kabalık etti. Bunun üzerine Ashab, adama haddini bildirmek istediler. Hz. Peygamber (sav): "Hak sahibinin söz söyleme hakkı var. Ona bir dişi deve satın alın ve ona verin" buyurdu. Ashap dedi ki: "Biz onun devesinden ancak daha iyisini bulabiliyo­ruz." Dedi ki: "Satın alın ve adama verin. Ödemesini en güzel yapan ki­şi, en iyileriniz d endir."

Kötülük yapanı bağışlamak ona iyilikte bulunmak olup Yüce yara­tıcının sıfatları ile ahlaklanmaktır. Senden akrabalık bağını kesenden senin bağını birleştirmen, senden alıkoyana senin vermen, sana zulme­dene senin bağışlaman ve sana kötülük edene senin iyilik etmen iyili­ğin en mükemmelidir.

1  Bakara: 237

2  Müslim

3  Bakara: 280

4  Müslim

5   Müslim-Tirmizi

6   Rad:6

7   Buhari-Müslim

Musibete Uğramış Olana Yardım Etmek

Hz. Peygamber (sav) musibete uğrayana yardım etmeyi emretmiş­tir. Adamın biri satın aldığı meyvalarda zarar etmiş ve borçları çoğal­mıştı. Hz. Peygamber (sav): "Ona sadaka verin" buyurdu. İnsanlar ona sadaka verdiler. Ancak borcuna yetişmedi. Bunun üzerine Allah Resu­lü (sav) alacaklılara "Malından bulabildiğinizi alm; size ondan başka bir şey yoktur" buyurdu."

Darda Kalanla İndirim Yaparak Anlaşmak

"Kim, Allah'ın onu kıyamet gününün sıkıntılarından kurtarmasına seviniyorsa darda kalanın sıkıntısını gidersin veya ondaki alacağında indirim yapsın."

Hz. Peygamber (sav) kapıda tartışan kişilerin sesini işitti. Biri arka­daşına 'Benden biraz indir' diyor ve ondan bazı şeylerde kolaylık yap­masını istiyordu. Arkadaşı da: 'Hayır, Allah'a yemin ederim ki ben yap­mam' diyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) yanlarına çıkarak 'İyilik yapmayacağına dair Allah'a yemin edip duran nerededir?' bu­yurdu. Adam: 'O benim, ey Allah'ın resulü! Artık hangi seçeneği isti­yorsa benim kabulümdür1 dedi.

Hz. Peygamber (sav) Kab b. Malik'e bir adamdaki borcunun yarısı­nı indirmesini emretti. O da kabul eti. Bunun üzerine hasmına "Kalk

Hizmetçileri ve Kadınları Dövmekten Sakınmak

Hz. Aişe (r.anha) "Allah yolunda cihad etmesi başka, Allah Resulü (sav) ne kadın, ne de hizmetçi hiç kimseyi eliyle dövmemiştir."

Bunları dövmekten sakınmak rahmet ve şefkatin yaygmlaştırılma si­dir. Çünkü insanları dövmeye alışanın merhameti azalır, böyleleri şef­katten uzaklaşır.

Öc Almaktan Sakınmak

"Ve şüphesiz Rabbin, zulümlerine rağmen insanlar için mağfiret sa­hibidir."6

1 Müslim

2 Müslim

3 Buhari-Müslim

4  Buhari-Müslim

5 Müslim

6 Rad:6

Hz. Peygamber (sav)'in kendisine dokunan bir zarardan dolayı inti­kam aldığı hiç olmamıştır. Ancak Allah'ın haram kıldıklarının çiğnen­mesi başka. Böyle bir durumda Allah için intikam alır (cezalandırır) di.

İntikam almayı terk etmek demek, kötülük yapana iyilik etmeyi içeren ve aynı zamanda emrolunduğumuz affedicilikle ahlaklanmak demektir.

Hizmetçinin Hatalarına Göz Yummak

Enes (ra) "Ben on sene Hz. Peygamber (sav)'e hizmet ettim, Allah'a yemin ederim ki hiçbir zaman bana 'öf bile demedi. Yaptığım hiçbir iş için, 'Niçin bunu yaptm' veya 'Bunu yapmalı değil miydin?' demedi ve hiçbir şey için hiçbir zaman beni ayıplamadı"   demiştir.

Ayıpları örtmek' ve hatalara karşı göz yummak Rahman'm vasıfla­rından biridir.

1  Müslim

2  Müslim-Ebu Davud

162

 

ONUNCU KISIM MÂL HARCAMAKLA'İHSAN

 

Birkaç bölüme ayrılı

Mehri Bağışlayıp Hibe Etmek

"Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin. Fakat size ondan bira­zını kendi rızaları ile bağışlarlarsa artık onu afiyetle rahatça yiyin."

Mehir ve diğer hibe ve bağışlar ihsandır. Çünkü bedenlerin korun­masına ve dinin ikamesine yardımcıdır. Dünya da, ahiret de mal ile sa­lah bulur.

Misafirlere İkram

"(Habibim!) ibrahim'in şerefli kılınmış misafirlerinin (o meleklerin) haberi sana geldi mi?" , "Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikramda bulunsun."

Misafirlere ikram bedenlerin dirliği olduğundan ihsandır. İkramın kıymeti de misafirin kıymetine göredir. Mesela peygamber ve resulle­rin misafirliği diğer kimselerin misafirliğinden daha üstündür. Zira on­ların bedenlerinin bekası diğer bedenlerin bekasından daha faydalıdır. Alimlerin, salihîerin, övülecek amel sahiplerinin ve iman ehlinin misa­firliği de bunun gibidir. Misafiri güler yüz vb. ile karşılamak misafir­perverliğin gecikmeksizin gösterilmesidir. Ona güzel yemekler sun­mak, ihsanı güzel yapma babmdandır. Misafirin yemekten sonra git­mesi sıkıntı verecek sebeplerden kaçınmaktandır.

1  Nisa:4

2 Zariyat: 24

3 Buhari-Müslim

Misafirperverliği Gecikmeden ve Güzel Göstermek

"(İbrahim) hemen sezdirmeden ailesinin yanma gitti. Çok geçme­den (kızartılmış) semiz bir buzağı getirdi/' "(İbrahim) beklemeden onlara kızartılmış bir buzağı getirdi."

Misafirlerden Yemelerini istemek

"Sonra (İbrahim) onu (kızartılmış buzağıyı) kendilerine yaklaştırdı

'Yemez misiniz?' dedi."

Misafirleri yemeğe buyur etmek misafirin rahatlayıp çekingenliği­nin yok olmasına sebep olur.

Yemeklerin Kusurunu Söylemek

"Hz. Peygamber (sav), hiçbir zaman yemeği ayıplamazdı, iştahı çektiği zaman yer, hoşlanmadığı zaman da yemez bırakırdı." Keler için "Benim kavmimin yöresinde bulunmuyordu. Ben kendimi ondan kera­het eder buluyorum"   demiştir.

Yemeği ayıplamak düşük kişilerin işidir. Çünkü bu, insanların onu yemekten tiksinip nefret etmelerine yol açar. Eğer yemek misa­firken yenen yemek ise, bu daha da çirkindir. Zira bu, misafirin ye­mekten nefret edip yemek sahibinin sıkıntıya düşmesine sebep olur; ama eğer yemek zararlı ise ondan zarar görecek olana bunu bildir­mek ona nasihattir.

Misafirin Yemekten Sonra Gitmesi

"Yemeği yiyince de dağdın sohbete dalıcı kimselerden olmayın." Misafir, ev sahibinin oturmasını istediğini biliyorsa otursun. Ancak gitmesini istediğini biliyor veya kalmasını istediğinden emin değil ise gitsin ki ona eziyet vermesin. Çünkü insanların çeşitli özürleri vardır.

îsar (Başkasını Nefsine Tercih)

Bir adam Hz. Peygamber (sav)'e gelerek 'Ben acım' dedi. Peygamber (sav), hanımlarına haber gönderdi. Ancak hepsi de "Seni hak ile pey-

1 Zariyat: 26

2 Hud: 69

3 Zariyat: 27

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Ahzap: 53

eamber gönderene yemin olsun ki sudan başka yanımda bir şey yok"deyinceAllah Resulü (sav): "Bu akşam bunu misafir eden adama Alİah merhamet etsin" buyurdu. Ebu Talha kalkarak 'Ben onu misafir ederim ey Allah'ın Resulü (sav)' dedi. Sonra onu alıp evine götürdü. Hanımına 'Yanında yiyecek bir şey var mı?'diye sordu. Hanımı: 'Hayır, çocukların yiyeceği dışında bir şey yok' dedi. Ebu Talha hanımına: 'Ço­cukları bir şeylerle oyala, misafir içeri girdiği zaman hemen ışığı sön­dür. Ve ona biz yemek yiyormuşuz intibaını ver.' Misafir, yemek için uzandığı zaman ışığı hemen söndürdüler. Onlar oturdular, misafir de yemeğini yedi. Sabah Ebu Talha, Allah Resulü'nün yanma girince, Al­lah Resulü (sav) ona "Sizin bu gece misafirinize yaptığınız şeyden Al­lah (cc) çok hoşnu):'oldu" buyurdu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ve kendilerinde bir sdcınti (ihtiyaç) bile olsa (o kardeşlerini) kendi nefisle­rine tercih ederler."

Onlar (Ebu Talha ve eşi) misafirlerini kendi çocuklarına tercih ettiler. Çünkü adamın zarureti ve ihtiyacı çok fazla idi. Öyle ki açlıktan şikâ­yetçi olmuştu. Işığı söndürmeleri ihsanın en iyi şekilde yapılmasıdır. Çünkü eğer ışık açık olsaydı misafir tek başına yemek yiyemeyecekti. İşte iyilik ve ihsan böyle yapılır.

Sende aşk-tutku doğru olursa elbet çevreler bulursun.

Ölçülü Yemek

Hz. Peygamber (sav), kişinin birlikte yemek yediği arkadaşlarından izin almadan iki hurmayı birden ağzına atmasını nehyetti. Hz. Pey­gamber (sav) Cabir'in elinden tutarak hanımlarından birinin evine gö­türdü. Önce kendi girdi, sonra da Cabir'in girmesine izin verdi. Hanı­mına 'Yiyecek bir şey var mı?' diye sordu. Kendilerine üç çörek getiril­di. Hz. Peygamber (sav) çöreklerin yarısını kendisi aldı kalan yarısını da Cabir'in önüne koydu.

Yemekte eşit davranmak adalet ve ölçülülüktür Sadece düşük kim­seler buna aykırı hareket eder. Bundan dolayı yiyecek sıkıntısı zama­nında hurmayı ikişer yemekten nehyedilmiş.

1 Haşr: 9

2 Buhari-Müslim

3 Müslim

Din Kardeşlerine İyilik Etmek

"Aranızdaki fazileti unutmayın." "Her iyilik sadakadır."

Komşuya İhsan

"Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakm arkadaşa, yolda kalmışa ve sahip olduğunuz kölelere (ve elinizin altın­daki canlılara) iyilik (edin)."

"Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin."    "Cibril (as) bana komşu hakkını o kadar tavsiye edip durdu ki komşuyu komşuya mirasçı yapacağım zannettim."

Komşuya iyilikte evlerin yakınlığı gözetilir. Buna göre akraba olan yakm komşu yabancıdan daha önceliklidir. Çünkü yakınlığı da­ha fazladır.

En İyi Mallarla Sadaka Vermek

"Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) sarfetmedikçe (gerçek) iyili­ğe asla erişemezsiniz."

Hz. Peygamber (sav)'e 'Kölelerin hangisi azat edilse daha faziletli olur?' diye soruldu: 'Fiyatı en pahalı ve sahibi yanında en kıymetli ola­nı' buyurdu.

Malların en üstünü ile sadaka vermekte Allah (cc)'ı tazim etmek mevcuttur. Zira kıymetli mallarla ona yaklaşmak ona saygı ve hür­mettir.

Her Durumda Allah İçin İnfak

"Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun! (O) takva sahipleri için hazırlanmıştır. Onlar bolluk­ta ve darlıkta (mallarını Allah yolunda) sarf edenler, öfkelerini yenen­ler ve insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever." , "Mallarını

1  Bakara: 237

2 Buhari-Müslim

3 Nisa: 36

4  Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Al-i İmran: 92

7 Buhari

8 Al-i İmran: 133,134

gece-gündüz ve gizli-açık (Allah yolunda) sarf edenler var ya! işte on­ların, Rableri katında mükâfatlan vardır."

Malları bollukta ve darlıkta Allah için harcamada, iyiliğe teşvik bu­lunduğu malumdur. Öyle ki hiçbir meşguliyet ondan meşgul etmiyor ve hiçbir mani ondan alıkoymuyor.

Sadakaya Teşvik

"İçinizden hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan bir topluluk bulunsun." , "Çünkü o, yüce Allah'a inanmazdı. Yoksulu doyurmaya da teşvik etmezdi."', "Hayır, (siz) doğrusu yetime ikram et­miyorsunuz. Ve yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz."

Bir bayram gününde Hz. Peygamber (sav) hutbe okudu. Cemaate öğüt verdi. Hatırlatmada bulundu. Allah'tan sakınmayı emretti ve O'na itaat etmeye teşvik etti. Sonra kadınların yanma giderek onlara da va­az ve hatırlatmalarda bulundu. Sonra dedi ki: Sadaka verin, şüphesiz siz kadınların çoğu (günahları sebebiyle) cehennem yakıtıdır."

Sadakaya teşvik onun yapılmasına nedendir. Buna teşvikin fazileti de sadakanın fazileti sebebiyledir.                   

Allah'tan Karşılık Beklemek

"Ve (Allah yolunda) her ne harcadıysanız artık o, bunun yerine (baş­kasını) verir."

"İnsanların sabahladıkları hiçbir gün yoktur ki iki melek inmesin. Biri 'Allah'ım, (senin için) infak edene verdiğinin yerine başkasını ver/ diğeri de 'Allah'ım, malı elinde tutanın malını telef et' der."

İnfak ettiğinin karşılığım dünya veya ahirette göreceğini uman kim­seye Allah rızası için vermek kolay gelir.

Açlıkta Yemek Yedirmek

"Ona (o mala) olan arzularına (ve kendi ihtiyaçlarına) rağmen yoksula, yetime ve esire yemek yedirirlerdi." , "Veya bir açlık gününde akrabalığı olan bir yetimi veya toz toprak içinde kalmış bir yoksulu doyurmaktır."

1  Bakara: 274

2  Al-i İmran: 104

3  Hakka: 33,34

4   Fecr: 17,18

5   Müslim

6   Sebe:39

7   Buhari

8   İnsan: 8

9   Beled: 14-16

Açlıkta yemek yedirmek bollukta yemek yedirmekten daha kâmil bir ihsandır. Çünkü yemek yedirmenin kıymeti ihtiyaca göredir. Buna göre açlıktan tehlike sınırına geleni doyurmak, sadece aç olanı doyur­maktan daha üstündür. Aç olanı doyurmak da aç olmayanı doyurmak­tan daha üstündür.

Bundan dolayı susuzluktan dilini çıkarıp nemli toprağı yiyen köpe­ğe su içirene Allah mağfiret etmiştir.

İnfak ve Sadakada Aile ve Akrabaya Öncelik Vermek

"Kişinin harcadığı paranın en faziletlisi, ailesine, Allah yolunda kul­landığı bineğine ve Allah yolundaki arkadaşlarına harcadığı paradır." , "Allah yolunda harcadığın, köle azat etmede harcadığın, bir miskine sadaka verdiğin ve ailene harcadığın paraların mükâfatça en faziletli olanı ailene harcadığındır." , "Nefsinden başlayıp önce ona sadaka ver, bir şey artarsa ailene, ondan da artarsa akrabalarına, ondan da artarsa -önünü, sağını ve solunu göstererek-artık böyle, böyle verirsin" ,

"Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) sarf etmedikçe (gerçek) iyili­ğe asla erişemezsiniz" ayeti inince Ebu Talha dedi ki: "Benim malla­rımdan en çok sevdiğim 'Bureyha' isimli bahçemdir. Ben onu Allah için sadaka verdim. Allah katında mükâfatını ve bana azık olmasını umu­yorum. Ey Allah'ın Resulü, onu dilediğin gibi kullan." Alİah Resulü: Çok iyi! Bu çok karlı bir maldır, bu çok karlı bir maldır, dedi ve Ebu Tal-ha'ya onu akrabalarına dağıtmasını emretti. O da onu akrabalarına ve amcasıoğullarına dağıttı.

Peygamber'in hanımlarından Meymune, Efendimiz (sav)'e cariyesi­ni azad ettiğini bildirdi. Hz. Peygamber (sav) de: "Eğer onu dayılarına bağışlasaydm mükâfatın daha büyük olurdu" buyurdu.

"Müslüman bir kişi ailesine bir harcama yapıp da bu sebeple Allah (cc)'tan mükâfat umarsa bu onun için sadaka olur."

Akrabalara sadaka hem sadakadır, hem de sıla-i rahimdir. Sılanın dere­celeri de akrabalık dereceleri gibidir. Buna göre en yakın akrabaya iyilik, sılanın en efdalidir, sonra diğerleri... Bunun içindir ki önce ana-baba ile başlamak, sonra sırasına göre en yakınlarla devam etmek emredilmiştir.

î  Buhari-Müslim

2  Müslim-Tirmizi

3  Müslim

4  Müslim

5  Al-i İmran: 92

6  Buhari-Müslim

Buhari-Müslim Buhari-Müslim

Fitnesinden Korkulanı Öncelemek

"Şüphesiz ben, başkasına vermek bana daha sevimli geldiği halde ateşe yüzükoyun sürüklenmesinden korktuğum için başka adamlara (mal sadaka) veririm."

Peygamber (sav), sadece adamın dinini korumak için onu öne almış­tır. Zira dini korumak, başka şeyleri korumaktan önceliklidir.

Dilenmeyip İffetli Olanları Öne Almak

"(Sadakalar) kendilerini (ilim ve cihad için) Allah yoluna adamış, (bu yüzden) yeryüzünde (maişet için) dolaşmayan fakirler içindir. İffet­li olduklarından dolayı (Railerini) bilmeyenler onları zengin zanneder. Onları simalarından tanırsın. Israr ederek insanlardan bir şeyler iste­mezler. Hayır (sevap) olarak ne sarf ederseniz şüphesiz Allah, onu hak-kiyle bilendir."

Hz. Peygamber (sav):v 'Miskin kişi insanlar arasında dolaşıp dilenci­lik yapan, bir iki lokma, bir iki hurma ile dönen değildir' dedi. Dediler ki: 'O zaman miskin kimdir, Ey Allah'ın Resulü?' Dedi ki: İhtiyacına ye­tecek bir şey bulamadığı halde farkına varılıp sadaka verilmeyen ve in­sanlardan bir şey istemeyen kimsedir.

Peygamber (sav) iffetli olup istemeyeni öncelemiştir. Çünkü bu kişi­nin çoğu zaman iffetinden ötürü ihtiyacı giderilmez. Zira onun zor du­rumunu ve yoksulluğunu bilenler azdır.

 

Bilinen Dilenciye De, Bilinmeyen Gizli Fakire de Yiyecek Vermek

"Sadakalar kendilerini (ilim ve cihat için) Allah yoluna adamış, (bu yüzden) yeryüzünde (maişet için) dolaşmayan fakirler içindir. İffetli olma­larından dolayı (hallerini) bilmeyen kimse onları zengin zanneder. Onları sımalarından tanırsın. Israr ederek insanlardan bir şey istemezler."

"Nihayet (kurbanların) yanları yere yaslandığında (canlan çıkınca) onlardan yiyin ve kanaat edene (istemeyene) de, (açıkça) isteyene de yedirin."5

(Kudsi hadiste) "Benim falanca kulum senden yiyecek istedi de sen

1 Buhari-Müslim

2 Bakara: 273

3 Buhari-Nesai

4 Bakara: 273

5 Hac: 36

ona yedirmecün. Eğer ona yedirmiş olsaydın şimdi onu(n sevabını) ya­nımda bulurdun."

Bilinmeyen fakire yedirmek, dilenene yedirmekten daha öncelikli­dir. Çünkü durumu bilinmeyen kişi ihtiyacını giderecek ve fakirliğini kapatacak bir şey bulamaz. İhtiyacı ne kadar şiddetli ise onu gidermek de o denli öncelikli ve daha iyi olur. Bundandır ki; açlık zamanı yedir­mek başka zaman yedirmekten daha iyidir. Çünkü ihtiyaç çok, yoksun­luk şiddetlidir.

 

Yemek İsteyene Yemek, Su isteyene Su Vermek

"Allah (cc), kıyamet günü der ki: Ey âdemoğlu! Ben senden yemek istedim; fakat sen bana yedirmedin. Kul dedi ki: Ey Rabbim, sen âlem­lerin Rabbı olduğun halde ben nasıl sana yemek vereyim. Allah (cc) de­di ki: Sen bilmiyor musun, benim falanca kulum senden yiyecek istedi. Fakat sen ona yedirmedin. Biliyor musun, eğer sen ona yedirseydin, şimdi bunu yanımda bulurdun. Ey Âdemoğlu! Ben senden su istedim; fakat sen bana su vermedin. Kul dedi ki: Ey Rabbim, sen âlemlerin Rab-bi olduğun halde ben sana nasıl su vereyim. Dedi ki: Benim falanca ku­lum senden su istedi; fakat sen ona su vermedin. Eğer ona su verseydin, onu şimdi yanımda bulurdun."

Süregelen adetlerde kölelere iyilik, efendilerine hürmet ve tazim ol­duğu için Allah (cc), 'Ben hastalandım, sen beni ziyaret etmedin. Sen­den yemek istedim, bana yemek yedirmedin. Senden su istedim, bana su vermedin' diyor. Yani kuluma ihsan ederek bana tazim ve hürmette bulunmadın. Çünkü kullara ihsan efendilerine saygı ve hürmettir. Bu­rada mü'minin Allah (cc) katındaki konumu da ifade ediliyor. Şüphe­siz O, mü'mine yapılan ihsanı kendisine yapılan ihsanın konumunda kıldı. Eğer şu 'Sen bana hasta birini ziyaret eden, yemek isteyen birine yemek yediren, su isteyen birine su verenin muamelesi gibi muamele yapıyorsun' manasında düşünülürse bu da doğrudur. Şüphesiz Allah (cc) kullarından bazısı için bazısından yemek istiyor. Bazısından bazısı için su istiyor, bazısından bazısını ziyaret etmesini istiyor.

Alİah (cc)'ın "Beni onun yanında bulurdun" sözü buna teşvik etme-

1 Müslim

2 Müslim

de çok beliğ bir ifadedir. Buna göre mana şu şekildedir: Hastalığı sebe­biyle ziyaretine gittiğin zaman, kulun yanında efendisini de hasta ziya­reti için gelmiş bulurdun ki artık bu ziyaret kula ve efendiye birden ya­pılmış sayılır. Veya efendisinin huzurunda bir kula yemek ve su veren kimse gibi...

İhtiyacından Fazlasını Vermek

"Ey Âdemoğlu! Sen ihtiyacından fazla olan malını dağıtırsan senin için daha hayırlıdır. Eğer elinde tutarsan bu da senin için serdir. Sen ih­tiyacına yetecek kadarı için kınanmazsm. Vermeye, nafakasını üstlen­diğin kimselerden başla. Üstteki (veren) el; alttaki (alan) elden daha ha­yırlıdır."1 , "Adamın biri bulutun içinden: 'Git, falanca adamın bahçesi­ni sula' diye bir ses işitti. Bulut suyunu kara taşların bulunduğu bir ye­re boşalttı. Su sel olup kara taşlık yerden düzlüğe akan bir dere içinden aktı. Adam suyu takip etti. Baktı ki bir adam küreği ile suyu dereden kendi bahçesine çeviriyor. Adını sordu. Adam bulutun içinden işitilen ismi söyledikten sonra diğeri buluttan işittiği şeyi ona anlattı. Bahçe sa­hibi adam dedi ki: 'Ben bu bahçenin gelirinin üçte birini sadaka olarak veriyorum. Üçte birini ben ve ailem yiyoruz. Geriye kalan üçte birini de bahçeye döndürüyorum."

"Allah (cc) dedi ki: "Ey Âdemoğlu! (Malını) benim için ver ki ben de sana vereyim."3, "Şüphesiz Allah (cc) bana dedi ki: (Malını) benim için ver. Ben de sana vereyim."

Malın fazlasını vermek elde tutmaktan daha hayırlıdır. Zira vermek­te hacetleri görme ve verenin kalbini Zülcelâl'a ibadet için mal tutku­sundan boşaltma vardır. Üstteki el alttaki elden hayırlıdır. Çünkü o vermekle Allah'a yaklaşır ve isteme zilletinden selamettedir. Alttaki el ise bunun aksinedir.

İhtiyacından Fazla Malı Borç Ödemek İçin Saklamak

"Şu Uhud dağı altın olup yanımda bulunsaydı, üçüncü gece ondan bir dinar yanımda akşamlasın istemezdim. Ancak bir borç için hazırla­yacağım bir dinar hariç"

1  Müslim

2 Müslim

3 Buhari

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

Borç ödemek için mal saklamak borç sahibine hakkını hazırlamakla ihsanda bulunmaktır.

Arkadaşlarla Paylaşmak

"Eş'ariler (Ebu Musa el Eş'arinin kavmi) savaşta azıkları bitince ve­ya Medine'de ailelerinin yiyeceği azahnca yanlarında kalan tüm yiye­ceği bir bezin-üzerinde toplar, sonra da onu aralarında eşit bölüşürler. Onlar bendendir, ben de onlardanım."

Ailesiyle Paylaşmak

Hz. Peygamber (sav)'in Fars olan bir komşusu vardı. Çorba (veya et suyu) yemeğini güzel yapardı. Hz. Peygamber (sav)'i bir gün yemeğe davet etti. Hz. Peygamber (sav), Hz. Aişe (r.anha) için 'Bu da (gelsin mi)r dedi. Adam: (Yiyeceği az olduğundan olsa gerek) Hayır, dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Hayır, ben de gelmem' dedi. Adam dönüp tekrar onu davet etti. Hz. Peygamber (sav) yine 'Bu da gelsin mi?' dedi. Adam 'Ha­yır' dedi. Hz. Peygamber (sav) Hayır, ben de gelmem, dedi. Adam son­ra tekrar dönüp onu davet etti. Hz. Peygamber (sav) yine 'Bu da gelsin mi?' dedi. Adam: Evet, dedi. Kalkıp birbirlerinin peşi sıra yürüyerek adamın evine gittiler.

Darlıkta ve bollukta paylaşmak ve arkadaşını kendisi ile eşit tutmak insanlığın, güzel geçim ve güzel arkadaşlığın en üstün bir çeşididir. Çünkü kendisini arkadaşından üstün tutmamış, kendisine öncelik ver­memiştir. Özellikle akraba ve eşler hakkında bu daha da önemlidir.

Yöneticilerin Tebaaları ile Paylaşmaları

Hz. Ömer b. Hattab (ra) Azerbaycan'daki Utbe b. Farkad'a şöyle yazdı. "Ey Utbe b. Farkad! Bu (mal) ne senin, ne babanın, ne de an­nenin emeği iledir. Senin evinde doyduğun şeyden Müslümanları da evlerinde doyur. Ve lüksten, şirk ehlinin giyiminden ve ipek giyimin­den sakın."

Emîrin yediği şeyden tebaaya da yedirmek sadece emire has olma­yıp Allah malında eşit paylaşım ve harcamada adalet sayılır. Hz. Pey-

1  Buhari-Müslim

2 Müslim

3 Müslim

174

kamber (sav) lüksten sakındırdı ki nefs ona sükûn bulmasın, ona alış­masın ve bu yüzden ibadetten meşgul olmasın. Küfür ehlinin kıyafet­lerinden sakındırdı, çünkü düşman kendini düşmana benzetmez. Hem çoğunlukla onların giyimi Müslümanların giyimine aykırıdır. Ayrıca onların kıyafetlerini giydiklerinde savaşta birbirlerini tanıyamaz bu yüzden çatışmada birbirlerini öldürebilirler. Eğer kâfirler zimmet ehli olsalar bu durumda onları tanımayanlar onlara horlama muamelesi ic­ra edemezler.

Komşulara Hediye Vermek .

Hz. Peygamber (sav) Ebu Zerr'e; "Sen çorba (veya et suyu) yemeği pişirdiğin zaman( suyunu çoğalt ve komşularını da gözet" demiştir. "Bir komşu komşusu için iyilikten hiçbir şeyi, bir koyun paçasını bile küçümsemesin"   buyurmuştur.

Komşulara güzel muameledeki ihsan malumdur.

Yemek Yedirmek ve Selamı Yaymak

Hz. Peygamber (sav)'e "İslam'da hangi amel daha hayırlıdır" diye soruldu. "Yemek yedirmen ve tanıdığın-tanımadığm herkese selam vermen" diye buyurdu.

Yemek yedirmek insan bedenini koruyup taatlerde ona yardımcı ol­duğu için ihsandır. Selamı yaymak ise imanı kemale erdiren sevgiye se­bep olur. Zira Hz. Peygamber (sav); "İman etmedikçe cennete giremez­siniz. Birbirinizi sevmedikçe de (kâmil manada) iman etmiş olmazsı­nız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey gösterme-yeyim mi? Aranızda selamı yayın."

Köpeklere Su Vermek

"İsrailoğullarından bir fahişe, bir kuyunun etrafında dolaşan ve ne­rede ise susuzluktan ölecek olan bir köpek gördü. Derhal ayakkabısını çıkarıp kuyudan su alarak köpeğe su içirdi. Bu sebeple (Allah (cc) tara­fından) bağışlandı."

"Adamın biri bir yolda çok susadı. Bir kuyuya inip su içti. Sonra yu-

1   Müslim

2   Buhari-Müslim

3   Buhari-Müslim

4 Müslim

5 Buhari-Müslim

kan tırmandı. Baktı ki bir köpek susuzluktan dilini çıkarmış, nemli top­rağı yiyor. Benim, başıma gelen susuzluğun aynısı bunun da başına gel­miş1 dedi ve kuyuya inip mestini su ile doldurdu. Sonra ağzı ile tutup yukarı tırmandı ve köpeğe su içirdi. Bu yaptığının karşılığı olarak Al­lah (cc) onu bağışladı. Dediler ki: Ey Allah Resulü, şu hayvanlarda da bizim için mükâfat var mıdır? Dedi ki: Her canlı yürek taşıyanda mü­kâfat vardır."

Şiddetli ihtiyaçları gidermek, hafif olanları gidermekten; şiddetli su­suzluğu gidermek, hafif olanını gidermekten evladır. Eğer susuzluk çe­kenler eşit ölçüde susuz iseler bu durumda şu sıra söz konusudur: İn­sanın susuzluğunu gidermek, hayvamnkini; peygamberlerinkini gi­dermek de âlim ve velüerinkini gidermekten daha önceliklidir. Hakeza gidermenin derecesi ihtiyacı giderilenin derecesine göre sıralanır. Aynı şekilde ihsan ihtiyaç düzeyi aynı olduğu takdirde, iyilik yapılanın de­recesine göre sıralanır.

Yemeği Hazırlayan Hizmetçiye de Yedirmek

"Sizden birinin hizmetçisi ısısını ve dumanını alarak ona yemek ha­zırlayıp getirdiği zaman onu kendisi ile birlikte oturtup ona da yedir-sin. Eğer yemek azsa ondan bir-iki lokma (da olsa) eline koysun"

Yemeği hazırlayanın yemek arzusu doğabileceğinden Hz. Peygamber (sav) de kesinlikle ona ondan verilmesini pekiştirerek emretti ki, gönlü kalmasın. Ancak hazırlamayan kişinin durumu bu ölçüde değildir.

İsyankârlara Sadaka Vermek

"Adamın biri zina eden bir kadına sadaka verdi. İnsanlar bunu tar­tışmaya başladılar. Adam: Zina edene de verilmiş olsa sadaka için Al­lah'a hamd olsun, dedi. Sonra başka bir zaman zengin birine sadaka verdi. İnsanlar bunu da tartışmaya başladılar. Adam: Allah'ım, bir zen­gine de (olsa sadaka verebildiğim için) sana hamd olsun, dedi. Sonra başka bir zaman hırsız birine sadaka verdi. İnsanlar bunu da tartışma­ya başladılar. Adam: Allah'ım, zina edene, zengine ve hırsıza da olsa

1  Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

 

sadaka verebildiğim için sana hamd olsun, dedi. Bunun üzerine kendi­sine 'Senin sadakan kabul edildi.' Zina eden kadın, olur ki böylece zi­nayı terk eder ve iffetli olur. Zengin de olur ki ibret alır, artık o da Al­lah'ın kendisine verdiğinden infak eder. Hırsız da olur ki bu sebeple hırsızlığı bırakır ve iffetli biri olur denildi."

Sadakalardan amaç; sadaka verilene fayda sağlamaktır. Madem sa­daka zinadan, hırsızlıktan ve bunların cezasından alıkoyup zenginin sadaka vermesini teşvik ediyor ve madem araçlar amaçlarına göre kıy­met kazanıyor, o halde1 zina ve hırsızlıktan alıkoyan ve sadaka ile ihsa­na teşvik eden araç ne güzel bir vesiledir!.

"Kim (süt veren) bir hayvanı karşılıksız verirse sabah-akşam sa­daka vermiş olur/' , "Bir aileye sabah bir kâse, akşam bir kâse süt ve­ren bir dişi deveyi sadaka verecek bir adam var ya; bunun mükâfatı pek büyüktür."      [

Mükâfatının büyük oluşu, sürekliliğinden ve sabah-akşam devamlı süt vermesindendir. Bununla beraber kişi saba-h-akşam her gün süt ver-1 se bile aynı seviyeye ulaşamaz; zira alan kişi her alışta utanıp sıkılır.

İhlâsla Beraber İnfakı Açık Yapmak

"(Ey Resulüm!) İman eden kullarıma söyle, namazı hakkıyla eda et­sinler ve içinde ne bir alış-verişin, ne de bir dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce kendilerini nzıklandirdiğimiz şeylerden gizlice ve açık­ça (Allah yolunda) infak etsinler." , "Mallarını gece-gündüz, gizli ve açık olarak (Allah yolunda) sarf edenler var ya işte onların mükâfatı Rablerinin katandadır. Onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar." , "Eğer sadakaları açıkça verirseniz işte o ne iyi!"

Sadakaları Gizlemek

"Eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha ha-

yırlıdır."

1    Buhari-Müslim

2   Müslim-Buhari

3   Müslim

4   İbrahim: 31

5 Bakara: 274

6 Bakara: 271

7 Bakara: 271

"Allah'ın, kıyamet günü gölgesinde gölgelendirdiği yedi kişiden bi­ri de solu, sağının verdiği sadakayı bilmeyecek denli sadakasını gizle­miş adamdır."

Riyaya düşmekten emin olmayan ve riyadan emin olduğu halde açık verdiğinde kendisini örnek edinecek kimsenin bulunmadığı kişi­ler için gizli vermek, açıkça vermekten daha hayırlıdır. Ancak kişi riya­dan emin ise ve itaatini açıkladığı zaman onu örnek alacak kimseler varsa bu durumda açık vermek daha iyidir. Çünkü hem itaat, hem de örnek alınma faziletine erişir. Hele de örnek alanlar çoksa...

Görevlinin Başkasının Malından Verdiği Sadakada İhsanı "Kendisine vermesi emredilen şeyi, tam, eksiksiz, gönül hoşluğu ile ve­rilecek kişiye ulaştıran güvenilir görevli de sadaka verenlerden biridir."

Şeriat'ın görevliyi sadakanın güzelce yerine ulaşmasına yardımcı ol­masından dolayı sadaka verenlerden biri olarak nitelemesi onun sada­kayı verenle eşit mükâfatı almasını gerektirmez. Çünkü onun da sada­ka veren olması bu eşitliği göstermez.

Gençliğin Başında Sadaka Vermek

"Hem kendiniz için hayır (ve hasenat)tan ne takdim eder (hazır­larsanız Allah katında onu bulursunuz da o (sizin için) daha hayırlı ve mükâfatça daha büyüktür." (Yani geride bıraktığınızdan daha hayırlıdır.)

"Sadakanın en iyisi hırslı, sıhhatli, fakirlikten korkan ve yaşamda kalma ümidi olan biri olduğun halde sadaka vermendir."

Gençlik ve sıhhatte sadaka daha iyidir. Çünkü mala olan arzu şid­detli olur. Dünyadan ayrılmak üzere olan biri böyle değildir. Çünkü bu durumda başkasının malı ile cömertlik yapan biri gibidir. Bundan do­layı vasiyetler hayra koşuşmayı içermekle birlikte genç ve sıhhatli iken verilmesinin derecesinde değildir.

İyilik Yapmak İçin Para Kazanmak

"Bi'r-i Maûne ehli Kur'an okur, aralarında gece ders yapar, ilim öğ-

1 Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Müzzemmil: 20

4 Müslim

renir, mescide su bırakır ve odun toplayıp satarak yemek satın alır, suf-fe ehline ve fakirlere dağıtırlardı."

Sadaka için mal kazanmak kazanılmasında meşakkat çekilmemiş hazır mah sadaka vermekten daha üstündür. Çünkü onu elde etmek daha zordur. Kazanmakla sadaka vermeye niyet ettiği zaman hem gayreti, hem de sadakası için sevap alır. Çünkü gayreti de sadakaya vesiledir.

Malı Hakkıyla Alıp Hak Edene Vermek

"Bu mal taze ve tatlıdır. Artık kim onu hakkı ile alır ve hakkı olan yere verirse mal onun için ne güzel yardımdır! Kim de onu hakkı dışın­da alırsa yiyip doymayan kimse gibi olur."

Hz. Peygamber (sav), Allah'a yakınlık cihetlerinde sarf eden için, malı övmüştür. Çünkü mal Allah'a yakınlık vesilesidir. Malı sadaka vermek de günahları siler ve dereceleri yükseltir. Malın 'ne güzel' diye övülmesi bu zikrettiklerimizden dolayıdır. Dünya ve metanım, süs ve güzelliğinin hakkında gelen yergi ise ancak Allah'ın itaatinden alıkoyu-cu, Allah'ın zikir ve şükründen oyalayıcı ve çoğu zaman da azgınlığa sürükleyici olması nedeniyledir. Çoğunlukla bunlara yol açtığı için dünya ve metaı zemmedilir. Onu gerektiği yerlerde sarf edenler az ol­duğu için de azlıkla övülür.

Şüphesiz Allah (cc) malı gerektiği yerlerde sarfetmeyi kendisine ya­kınlık ve katına yaklaştırıcı kılmıştır: "Bilesiniz ki gerçekten o (harca­dıkları şeyler), kendileri için (Allah katında) bir yakınlıktır." , "Zaten yalnız Allah'ın rızasını arzu ederek sarf edersiniz."

Sadakalarda Şüphelerden Kaçınmak

"Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığı­mız şeylerin iyilerinden (Allah yolunda) sarf edin." , "Yiyecek olarak hangisi daha temiz ise ondan size bir rızık getirsin." , "Ve Allah'a karz-ı hasen (güzel bir borç) ile borç verin."

"Seni kuşkuya düşüreni bırak, kuşkuya düşürmeyene yönel."

1  Müslim

2 Buhari

3 Tevbe: 99

4 Bakara: 272

5 Bakara: 267

6 Kehf: 19

7 Müzzemmil: 20

8 Tirmizi

"Artık kim şüpheli şeyleri terk ederse, şüphesiz o, dinini ve şahsiyetini korumuştur."

Söz, Amel ve Mallarla İyilik Yaparak Sadaka

"Her iyilik sadakadır." Hz. Peygamber (sav): "Sadaka vermek her Müslüman üzerinde bir gerekliliktir" buyurdu. Denildi ki: Peki ya bu­lamazsa? Dedi ki: Eli ile çalışır da sadaka verir. Peki, buna gücü yet­mezse? denilince Hz. Peygamber (sav) dedi ki: Yardım isteyen ihtiyaç sahibi kimseye yardım eder. Denildi ki: Bunu da yapamazsa? Dedi ki: İyiliği veya hayrı emreder. Denildi ki: Bunu da yapamazsa? Dedi ki: Kendini serden alıkoyar. Zira bu da sadakadır." , "Güneşin doğduğu her günde insanın her eklemi üzerinde bir sadaka (borcu) vardır. İki ki­şinin arasını düzeltmek sadakadır. Bir kimseye yardım ederek onu bin-diriverme veya eşyasını kaldırıverme bir sadakadır. Güzel söz sadaka­dır. Namaza giderken atılan her adım sadakadır. Gelip geçenlere zarar veren bir şeyi yoldan kaldırmak sadakadır."

Sadaka tamamıyla yardım ve yumuşak muameledir. Yarar sağla­makla mal vermek arasında fark yoktur. Bunların faziletleri de yine ve­rilenin veya kendisine verilen kimsenin kıymetine göre sayılır. Gördü­ğü ihtiyaca göre de kıymeti değişir. Bu yüzden aç olana yemek yedir­mek muhtaç olana yedirmekten daha iyidir. Çünkü bunda canı koruma söz konusudur.

Vasiyeti Geciktirmemek

"Gerçekten (bütün bu peygamberler) hayırlı işlerde koşuşurlardı." "Vasiyet edeceği bir şeyi olan hiçbir müslümamn vasiyeti yanında yazılı olmadan iki gece dahi gecelemeye hakkı yoktur."

Varisler İçin Vasiyette Ölçülü Davranmak

Hz. Peygamber (sav) Sad b. Ebi Vakkas'a, "Varislerini zengin bırak­man, onları insanlara avuç açan fakirler olarak bırakmandan daha ha­yırlıdır. Eşinin ağzına koyduğun lokma bile olsa Allah'ın rızasını araya-

1  Buhari-Müslİm

2 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Enbiya: 90

6 Buhari-Müslim

rak yaptığın hiçbir harcama yoktur ki onunla mükâfatlandırılmaya-sm" buyurmuştur.

Vasiyette ölçülü olmak varisleri zengin kılmak ve onları insanlara dilenmekten korumak cihetiyle varislere ihsandır. Eşin yediği bile olsa Allah'ın rızası aranarak harcama yapıldığında mutlaka Allah (cc) bunu mükâfatlandırır. Çünkü eşin nafakası vacip bir ihsandır. Malumdur ki, Alİah rızası gözetilerek eda edilen farz ibadet seviyesinde Allah'a yak­laştıran hiçbir ibadet mevcut değildir.

Şüphelerden Beri Olan Şeyleri Sadaka Vermek

"Bir kimse iyi ve pak maldan -zaten "Alİah iyi (ve pak ola)nın dışın­da bir şeyi kabul et>riez-bir sadaka vermez ki Rahman onu eli ile alma­sın. Eğer bu bir hurma bile olsa Rahman'm avucunda dağdan büyük hale gelene kadar artar. Sizden biri tayını veya sütten kestiği deve yav­rusunu nasıl büyütüyorsa öyle..." , "Ey insanlar Allah tayyib'dir, tay-yib (iyi, pak) olmayanı kabul etmez." , "Kim şüpheli şeyleri terk ederse şüphesiz dinini ve şahsiyetini korumuştur."

Masiyetlerle Allah'a yaklaşılamaz. Şüpheli şeyler ise olur ki kimi za­man gerçekte haramdır. Böylece yerini bulmaz da işleyenin sorumlulu­ğunda kalır. Şüpheli olma sebebi eğer bir insanın hakkı olma olasılığı ise bir hayır kazandırmamakla birlikte o hak, kişinin sorumluluğuna girer. Bu yönden bunu terk etmek dini korumak sayılmaktadır. Şüphe­li şeylerin terkinin şahsiyeti koruma ciheti ise şüpheli şeyleri alıp veren kişiler hakkında dil uzatılmasından kaynaklanır.

Misafirin Ev Sahibine Acıması

Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer bir gün açlıktan ev­lerinden çıktılar. Ebu Heysem b. Teyyihan'm evine geldiler. Hanımı: 'Hoş geldiniz, safa geldiniz" dedi. Hz. Peygamber (sav) Ebu Heysem'i sordu. Hanımı 'Bize tatlı su getirmeye gitti' dedi. Ebu Heysem gelip on­ları görünce 'Allah'a hamd olsun, hiç kimse bu gün benden daha şeref-h misafirlere sahip değil' dedi. Onlara üzerinde koruk, taze ve kuru a bulunan bir hurma salkımı getirerek 'Bundan yiyin' deyip bıça-

1   Buhari-Müslim

2   Müslim

3  Müslim

4  Buhari-Müslim

ğı aldı. Hz. Peygamber (sav) "Sağmal olandan sakın" dedi. Onlar için kestiği koyundan ve hurma salkımından yediler, içtiler. Doyup kanın­ca Hz. Peygamber (sav): "Nefsim elinde olana yemin olsun ki siz kıya­met günü bu nimetlerden sorulacaksınız. Açlık sizi evlerinizden çıkar­dı da bütün bu nimetlere kavuşmadan dönmediniz" buyurdu.

Fakirin, Gücünün Yettiği île İhsanda Bulunması

"Sadaka hususunda (onu, imkânları olup) gönülden (gelerek çokça) veren mü'minleri de, (zengin olmadıklarından) güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları da ayıplayarak, bu yüzden onları alaya alan (münafık)lar yok mu? (Asıl) Allah onlarla alay etmiştir. Ve onlar için (pek) elemli bir azap vardır."

Hz. Peygamber: "Kişi altın akçesinden, gümüş akçesinden, buğday sa'ından (ölçeğinden), hurma sa'ından sadaka versin" dedi ve "Yarım hurmayla bile" diyene kadar sadakaya teşvik etmeye devam etti. "Siz­den birinin gidip sırtı üzerinde odun taşıyıp onunla sadaka vermesi ve insanlara muhtaç olmaması, versin veya vermesin, bir adamdan bir şey istemesinden daha hayırlıdır. Bu böyledir. Çünkü üstteki el alttaki elden üstündür."

1 Müslim

2 Tevbe; 79

3 Müslim

4 Müslim

 

ON BİRİNCİ KISIM

 

AHLAK VE AMELLERLE İHSAN

 

Bu konunun da bölümleri vardır.

Yöneticilik Talebi ile İhsan

"(Yusuf:) Beni memleketin hazinelerinin başına getir. Çünkü ben iyi muhafaza eden, (idaresini) iyi bilen bir kimseyim, dedi." , "(Süleyman) dedi ki: 'Rabbim, bana mağfiret buyur ve bana benden sonra hiç kim­seye nasip olmayacak bir saltanat ihsan et. Şüphesiz ki Vehhab (çok ih­san edici) olan ancak sensin."

Yöneticilikle ihsan, yönetilenlerin durumunu düzeltmek, kötülüğü onlardan alıkoymak, yanıp yakılanın feryadına imdat etmek, mazluma yardım etmek, hakeza yöneticilerin ifa ettikleri şer'i hükümleri yap­maktır.

"Adaletle hükmedenler Rahman'm sağında nurdan minberler üze-rindedirler"3

Yöneticilikte İhsan

"Ve Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: Kavminin içinde benim yerime geç, (onları) ıslah et ve fesad çıkaranların yoluna uyma." , "Hem sana yetimlerden soruyorlar. De ki: Onlar hakkında ıslahta bulunmak (onla­rı yüzüstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla (nafakalarınızı

1  Yusuf: 55

2  Sad:35

3 Ahmet-Müslim-Nesai

4  A'raf: 142

birleştirerek) bir arada yaşarsanız artık (onlar sizin) kardeşlerinizdir. Alİah bozgunculuk edeni de, ıslah edeni de bilir." , "Rüştüne erinceye kadar yetimin malına, en güzel bir şekilde (onu muhafaza ve yetime yardım etme maksadıyla) olması müstesna, yaklaşmayın."

Yönetici yönettiğine kazandırdığı her iyilik ve ondan alıkoyduğu, ulaşmış veya ulaşması olası olan her kötülük için mükâfatlanır.

Yönetilene Yumuşak Söz

"(Ey veliler!) Allah'ın sizi başına diktiği mallarınızı (velisi bulundu­ğunuz kimselerin mallarını) sefihlere (yerli yerinde kullanamayanlara) vermeyin. Fakat kendilerine onlardan (o mallardan) yedirin, onları giy­dirin ve onlara güzel söz söyleyin." , "Fakat kim iman edip salih amel işlerse işte onun için en güzel karşılık vardır. Ona emrimizden bir kolaylık da söyleyeceğiz."

Yumuşak sözde kalpleri düzeltmek ve nefisleri hoşnut etmek vardır.

Adil İmama İtaat

"Allah'a itaat edin, Resule itaat edin ve sizden olan ululemre (yöne­ticilere) de..."

Hz. Peygamber (sav) Ebu Hureyre'ye: "Zorluğunda, kolaylığında, istekli olduğunda, nefret ettiğinde ve sana karşı bencillik yapıldığnda dinleyip itaat etmekten sakın ayrılma" , Ebu Zerr'e de "Bazı organları kesik bir köle bile başına yönetici olursa dinle ve itaat et, buyurmuş­tur." , "Sizi Allah'ın kitabı ile yönettiği sürece burnu kesik bir köle bi­le başınıza yönetici olursa onu dinleyin ve ona itaat edin."

Ubade b. Samit dedi ki: "Biz istekli olduğumuz, isteksiz olduğu­muz, zorda kaldığımız, kolaylıkta olduğumuz ve bize karşı bencillik et­tiklerinde idare ehli ile çekişmemek üzere Allah Resulü'ne biat ettik. Bi­ze Ancak size Allah katında delil olacak açık bir küfür işlediklerini gö­rürseniz, o müstesna' dedi."

Başka bir rivayette "Ve hiçbir kınayıcı kimsenin kınamasından kork­madan her nerede olursak olalım, hakkı söyleyeceğimize de (biat ettik)."

7  Müslim         10 Buhari-Müslim

8  Müslim

9  Buhari-MüsIİm

1 Bakara: 220 2En'am:152,İsra:34 3 Nisa: 5

4 Kehf: 88

5 Nisa:59

6 Müslim

Seni 'Mevla'na çağırana; ister küçük olsun, ister büyük cevap ver. Çünkü sen ona değil, ancak 'Mevla'na cevap vermiş olursun.

Zalim İmama Hakkı Emrettiğinde İtaat

Hz. Peygamber: "Gelecekte birden çok halife olacak' buyurdu. De­nildi ki: Bize ne emredersin? Dedi ki: Hep ilk olanın biatini yerine geti­rin ve onların üzerinizdeki haklarını verin. Şüphesiz Allah da kendile­rine emanet ettiğinden onlara soracaktır." ,

Yine O (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz benden sonra bencillik ve ya­dırgayacağınız işler olacak." Dediler ki: Bizden buna yetişecek olana ne emredersin ey Allah'ın Resulü? Dedi ki: "Siz üzerinizdeki hakkı ödeyin, hakkınızı ise Allah'tan isteyin. Huzeyfe'ye dedi ki: 'Benden sonra hi­dayet yolumu izlemeyen ve benim sünnetimi yol edinmeyen yönetici­ler olacaktır. Ve onlar arasında kalpleri insan bedeninde şeytan kalbi olan adamlar çıkacaktır.' Huzeyfe: Eğer ben onlara yetişirsem ne yapa­yım? dedi. Dedi ki: Dkıler ve itaat edersin, sırtın dövülüp malın alınsa bile dinle ve itaat et."

Seleme b. Yezid el Cu'fi dedi ki: 'Ey Allah'ın peygamberi! Eğer ken­di haklarını istedikleri halde bizim haklarımızı alıkoyan yöneticiler çı­karsa ne yapalım? Dedi ki: Dinleyin ve itaat edin. Sizin yükünüz size, onların yükü de onlaradır."

Zalim imam senin üzerinde vacip bir işi sana emrettiğinde ona itaat et. Çünkü sen bununla seni çağırana değil, Mevlâ'na itaat etmiş oluyor­sun. Çünkü hüküm ancak Allah'ındır. Ve onun emrinden başka emir yoktur. Eğer seni Mevla'na muhalefet etmeye çağırırsa, eğer seni buna zorlamazsa onu dinlemek ve itaat etmek yoktur. Eğer seni zorlarsa ve o şey zina, öldürme ve livata gibi ikrahla helal olmayacak bir şey ise yi­ne onu dinlemek ve itaat etmek yoktur. Eğer zorlamayla helal olan bir Şeyse onun çağrışma uymanda bir sakınca yoktur. Eğer sen onun yap­tıkları işlerden nefret ediyor, ancak onu menetmekten aciz isen nefret ettiğinden dolayı mükâfatlandırılırsın. Çünkü şüphesiz sen Allah'a °lan hürmetinden ve emrine olan ta'ziminden dolayı nefret etmişsin.

1   Buhari-Müslim

2  Buhari-Müslim

 3  Müslim

 4  Müslim

Yetimlere Bakmak

"Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-baba-ya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve sahip olduğunuz kölelere iyilik edin." , "Yetimlere karşı adaletli olmanız hususunda kitapta size oku­nan ayetler vardır."

"Ben ve yetime -kendisinin veya başkasının olsun-bakan (İki parma­ğını gösterip birleştirerek) şu ikisi gibiyiz."

Çocuklara, yetimlere ve sokağa bırakılmış bebeklere bakmak beden­lerini korumak ve dindeki doğruları öğretmekle onlara ihsandır.

Sıla-ı Rahim

"Ana-babaya, akrabaya... iyilik edin." , "Akrabaya, yoksula ve yol­da kalmışa da hakkım ver." , "Onun hakkına birbirinizden isteklerde bulunuyor olduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarmd koparmak)tan sakının."

"Kim rızkının genişletilip ecelinin ertelenmesini istiyorsa sıla-i ra-him yapsm. (Akrabaları ile bağlarını sıklaştırsm)" , "Allah (cc), 'ra-him'e (akrabalığa) '(Akrabalıkta) senin bağını gözeteni gözetsem ve se­nin bağını koparanın bağını koparsam, razı olmaz mısın?' dedi. 'Evet, razı olurum' dedi."

Hz. Peygamber'in Âl'ine ihsan

"Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever."

"Ehli beytim hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum. Ehli beytim hak­kında size Allah'ı hatırlatıyorum."

Hz. Ebubekir "Muhammed'in ailesini gözetin" demiştir. Yine Hz. Ebubekir; "Hz. Peygamber (sav)'in akrabalarına iyilik etmem, kendi akrabalarıma iyilik etmemden bana daha sevimlidir" demiştir.

iyiliğin derecesi iyilik yapılanın derecesine göre değişir. Hz. Pey­gamber (sav)'e iyilik etmek insanlardan herhangi birine iyilik etmek gi-

1 Nisa: 36             4 Nisa: 36

2 Nisa: 127            5 İsra: 26

3 Buhari-Müslim   6 Nisa: 1

7 Buhari-Müslim-Ahmet     10 Müslim

8 Buhari-Müslim                 11 Buhari

9 Bakara: 195, Maide: 13       12 Buhari-Müslim

bi değildir. Onun yakınlarına iyilik de ona iyiliktir. Onlara ulaşan her sey ona ulaşmış gibidir. Bu sebeple ona "Biz sana nasıl salât getirelim" denilince: "Allah'ım, Muhammed'e ve Muhammed'in âline salât et, de­yiniz" buyurmuştur.

Bu şekilde onlara salât etmeyi kendisine salât edilmesi saymıştır. Çünkü ona, kendisine nasıl salât getirileceği sorulmuştu da, o böyle ce­vap vermişti. Bununla gösterdi ki onlara yapılan her iyilik ona ulaşır. Bu, insanlar arasında da bilinen bir şeydir. Birinin ailesine kendisi için değer vermek ona değer vermektir.

Dul ve Fakirlere İyilik

"Dul ve fakiriiv işine koşan, Allah yolunda cihad eden gibidir." Dul ve fakirin ihtiyaçlarına koşmanın fazileti onların aciz olup çalı-şamamalanndandır. Bu yüzden onların ihtiyaçlarına koşmak daha za­ruridir. Çünkü onların onu gidermeye güçleri yetmemektedir.

Esirlere İhsan

"Nihayet onlara ağır kayıplar verdiğinizde artık bağı sıkı bağlayın (onları esir alın) sonra da ya lütfederek (karşılıksız) veya fidye olarak (onları salın)." , "Ona (o mala) olan arzularına (ve kendi ihtiyaçlarına) rağmen yoksula, yetime ve esire yemek yedirirler(di)."

Peygamber (esir alınmış bulunan Sümame için) "Sümame'yi serbest bırakın"   demiştir.

Musibetini telafi etmek için ve ona iltifat eden kimsenin bulunma­ması sebebiyle esire ihsanda bulunmak, Allah katında büyük bir mezi­yettir. Zira o zordadır ve musibeti de büyüktür. Hem bunda onu is­lam'a ısındırmak da söz konusudur.

Kâfirlere İhsan

"Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çı­karmayan kimselere iyilik etmekten ve onlara karşı adil davranmaktan sizi yasaklamaz."6, "Bununla beraber eğer (ana-baban), hakkında bir

1   Buhari-Müslim

2   Buhari-Müslim

3   Muhammed: 4

4   İnsan: 8

5   Buhari

6   Mümtehine: 8

bilgi sahibi olmadığın şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa on­lara itaat etme; ama onlara dünyada iyilikle sahip çık." , "Ona (o ma­la) olan arzularına (ve kendi ihtiyaçlarına) rağmen yoksula, yetime ve esire yemek yedirirler(di)."

"Her iyilik sadakadır." , "Her can taşıyan yürekte mükâfat vardır."4

Müşrik annesi, kendisini ziyaret etmeye geldiğinde Hz. Esma: 'Ey Allah'ın Resulü! Annem beni görme isteği ile gelmiş, ben ona iyilikte bulunayım mı?' dedi. Hz. Peygamber (sav) de: "Annene iyilikte bu­lun," diye cevap verdi.

Müslümanlarla savaşmayan kâfirlere iyilik etmek onlara ihsandır, kalplerini İslam'a ısındırmadır.

İsteyeni Geri Çevirirken İhsan

Hz. Peygamber (sav)'den bir şey istenip de 'hayır' dediği asla ol­mazdı. İslam'a uygun olduğu sürece, istenen her şeyi mutlaka verir­di. Adamın biri ondan iki dağın arasındaki bir koyun sürüsünü iste­di. O da ona verdi. Bunun üzerine "Ey kavmim! Müslüman olun. Zi­ra şüphe yok ki Muhammed fakirlikten korkmayan kimsenin verdiği gibi veriyor" dedi.

Kendisinden bir şey istenen kişinin 'hayır' demesi, isteyenin isteme­sinden doğan ezikliğine eklenen bir kalp kırıklığıdır. Bu yüzden isteği geri çevirenin güzel bir şekilde geri çevirmesi gerekir.

"Peygamber hiç 'Hayır' dememiştir" sözünün manası, "Hayır, ver­miyorum, dememiştir" demektir. Bununla beraber 'Hayır, yanımda yoktur' demiştir. Zira yoksul Müslümanlara; "Sizi üzerine yükleyecek bir şey bulamıyorum" demiştir. "Size vermiyorum" sözü ile "Size ve­recek bir şey bulamıyorum" sözü arasında büyük fark vardır. Aynı şe­kilde "Sizi bindirmiyorum" sözü ile "Sizi bindirecek bir şey bulamıyo­rum" sözü arasında da ciddi fark vardır. (Burada vurgulanan, mal yok­luğundan ötürü isteyen geri çevrilecekse dahi bunun güzel bir yol ve üslupla yapılması gerektiğidir. /Çev. Notu)

1  Lokman: 15

2 İnsan: 8

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Müslim

7 Tevbe: 92

ahlak ve amellerle ihsan

İyilik ve Takva Üzerine Yardımlaşma

"İyilik ve takva üzerine yardımlasın."

"Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da kulunun yar­dımında olur."

Hayır üzerine yardımlaşmanın dereceleri o hayırların derecelerin­den alınır. Buna göre en üstün hayırlar üzerine yardımlaşma, en üstün yardımlaşmadır.

Seferden Ailesine Çabuk Dönmek

"Sefer azaptan bir parçadır. Sizden birini yemeğinden, içmesinden ve uykusundan alıkoyar. Sizden biri seferden ihtiyacım bitirdiği zaman artık ailesine dönmek için çabuk davransın."

Ailesine çabuk dönmesi onların dağınıklığını toparlamak ve işlerini kolaylaştırmakla onlara ihsandır.

İyilerin Onurunu Korumak

"Onu (o iftirayı) işittiğiniz zaman gerek erkd< mü'minlerin ve gerek­se kadın mü'minlerin kendi vicdanlarıyla hüsn-ü zanda bulunarak 'Bu apaçık bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?" , "Hem onu (o iftirayı) duyduğunuz zaman 'Bu hususta konuşmamız bize yakışmaz. Hâşâ! Bu büyük bir iftiradır!' demeniz gerekmez miydi? Eğer mü'min kimseler iseniz böyle bir duruma (bir daha) düşmemeniz için Allah size böyle nasihat ediyor."5

Takva ehline iftira edeni yalanlamak fasıldan alçaltmak ve onların dilini iyi kimselerin onurundan uzak tutmaktır.

Gelenler İçin Meclislerde Yer Açmak

Ey iman edenler, size, 'Meclislerde yer açın' denildiği zaman he- yer açın ki Allah da size genişlik versin/" Bir adam başka bir adamı yerinden kaldırıp onun yerine oturma-sır». Fakat birbirinize yer açın."

1  Maide:2

2  Müslim

3  Buhari-Müslim

4  Nur: 12

5  Nur: 16-17

6  Mücadele: 11

7 Buhari-Müslim

marifet ağacı

izzeddin b. abdusselam

Mecliste yer açmak İslam ehline ikramdır. Değeri de meclisin değe­rine göredir.

Nezaket

"Allah (cc) şüphesiz Refik (kullarına yumuşaklıkla muamele eden)'dir. Yumuşaklığı sever. Sertçe davranıldığında veya başka sebep­ler gerçekleştiğinde vermediklerini, yumuşak davranılması sebebiyle verir." , "Nezaket hangi işte olsa onu güzelleştirir. Hangi işten de çe­kip alınırsa onu çirkinleştirir." , "Nezaketten mahrum edilen hayırdan mahrum edilmiştir."

Yumuşak muameledeki hayır ve iyilik malumdur, başka bir izaha gerek yoktur.

Hakları İsterken ve Verirken Nezaket

"Fakat (öldürülen) o kimse lehine kardeşi tarafından (cüz'i) bir şey affedilirse o takdirde (affedenin) örfe tabi olması (diyetini aşırıya kaçmadan alması), (öldürenin ise diyeti) ona güzellikle ödemesi gerekir." , "Onları sahiplerinin izni ile nikahlayın ve mehirlerini kendilerine gü­zellikle verin." , "Eğer çocuklarınızı (sütanneye) emzirtmek isterseniz vereceğiniz ücreti güzellikle teslim ettiğiniz takdirde artık size bir gü­nah yoktur."

"Hakkını alırken ve üzerindeki hakkı öderken hoş davranan adama Allah rahmet etsin."

İsterken ve öderken nezaketli olmak iyilik ve kalpleri birleştirmeyi içerdiği için hem şer'an, hem de aklen arzu edilen bir ihsandır.

Hakları Ya Tam Veya Fazlaca Ödemek

"Ölçtüğünüz zaman ise ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın." , "Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın." , "Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanlara eşyalarını (mallarını) eksik vermeyin." , "Ta ki tartı­da haddi aşmayın ve tartıyı adaletle dosdoğru yapın. Hem tartıda ek­siklik etmeyin."

1 Müslim-Ebu Davud

2 Müslim

3 Müslim

4 Bakara: 178

5 Nisa: 25

6 Bakara: 233

7 Buhari

8 İsra: 35

9 En'am: 152

10 A'raf: 85

11  Rahman: 8,9

"Tart ve biraz da fazla ver." , "Şüphe yok ki en hayırlınız ödemesi en güzel olandır."

"Şüphesiz ki Allah, zerre kadar haksızlık etmez."

Vacip olan haktan fazlasını vermekle hem yakinen sorumluluktan kurtulmuş, hem de fazlasını verip iyilik yapmış olunur.

Emanetleri Korumak ve Sahiplerine Teslim Etmek

"Yine o kimseler (o namaz kılanlar) ki onlar emanetlerini ve sözleri-ni yerine getirenlerdir." , "Artık birbirinizden emin olursanız, o takdir­de kendisine güvenilen (borç verilen) kimse emanetini (borcunu) öde­sin ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın." , "Şüphesiz ki Allah size emanet­leri ehline vermemizi ve insanlar arasında hüküm verirken adaletle hükmetmenizi emreder."

Emanetleri korumak ve geri iade etmek ihsan çeşitlerinin en güze-lindendir. Benzeri bir şeyin korunmasında olması gerekenden daha fazlasını yapmak da ihsanı güzel yapmak kısmmdandır. Artık "Sana güvenenin emanetini yerine getir. Sana ihanet edene de ihanet etme."

Akitleri Yerine Getirmek ve Ahidleri Korumak

"Ey iman edenler! Akitleri yerine getirin." "Sözleştiğiniz zaman da Alİah ahdini (verdiğiniz sözleri) yerine getirin." , "Verilen sözü yerine getirin. Çünkü verilen sözde mesuliyet vardır." , "Bana verdiğiniz sö­zü yerine getirin ki, (ben de) size verdiğim sözü yerine getireyim." "Kim de Allah'a, hakkında söz verdiği şeyi yerine getirirse bunun üze­rine (Allah) ona yakında (pek) büyük bir mükâfat verecektir."

Ahde vefa o akit ve ahitten istenen yararı gerçekleştirmek ve sözün­den dönmek lekesinden uzak olmaktır.

Güzel Beraberlik ve Güzel Ayrılma

"Ya onları (o kadınları) güzellikle (nikâhınızda) tutun veya güzellik-

1  Ahmet-Ebu Davud-Nesai-Tirmizi 5 Bakara:283                           9Nahl:91

2  Buhari-Müslim                             6 Nisa:58                              10 Isra:34

3  Nisa-40                                         7Ahned-Darimi-EbuDavudllBakara:4U

4  Mearic:32                             .       8 Maide:!                               12Feth:10

le aynim." , "Boşamak iki defadır. Bundan sonra ya iyilikle tutmak ve­ya güzellikle salıvermek vardır." , "Hem (o müşriklerin) söyledikleri­ne sabret ve onları güzel bir ayrılışla terk et." , "İbrahim babasına şöy-le dedi: Selam sana! Senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim.", "Boş sözleri işittikleri zaman ise ondan yüz çevirirler ve 'Bizim amelle­rimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Size selam olsun. (Biz) cahilleri (arkadaş edinmek) istemeyiz' derler."

"Allah ihsanı her şeyde vacip kılmıştır."

Güzel beraberlik ve güzel ayrılmada dostluğu koruma, nefret ve düşmanlıktan uzak kalma vardır. Zira kalpler kendisine iyilik edenin sevgisi, kötülük edenin de nefreti üzerine yaratılmıştır.

Umumi Adaletle İhsan

"Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya iyilik etmeyi emreder." , "Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan (hâkim)ler ve Allah için şa-hitlik eden kimseler olun." , "O halde aralarını adaletle düzeltin ve adaletli olun. Şüphesiz ki Allah, adaletli olanları sever." , "Söz söyledi­ğiniz zaman akraba bile olsa adaletli olun."   , "Bir kavme olan kin(iniz) sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adil olun, bu, takvaya daha yakındır." Adalet zalime, mazluma, aldatana, aldanana, verene, kendisine ve­rilene, hâsılı ilgili olduğu herkese faydası dokunan bir ihsandır.

Yargı ve Yönetimde Adalet

"Şüphe yok ki, Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder."

"Kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Al­lah yedi kişiyi kendi gölgesinde gölgelendirir: Adil imam,.."

Adalet, faydası birden çok kişiye dokunan bir iyilik ve ihsandır, Rahman'ın ahlakı ile ahlaklanmaktır. Bunun için hadiste: "Adil olanlar Rahman'ın sağında nurdan minberler üzerindedirler. Onlar ailelerinde ve üzerlerine aldıkları her işte adalet yapanlardır"    denilmiştir.

1 Talak: 2                5 Kasas: 55

2 Bakara: 229           6 Müslim

3 Müzzemmil: 10     7 Nahl: 90

4 Meryem: 47          8 Nisa: 135

9 Hucurat. 9 10 En'am: 152 UMaide: 8 12 Nisa: 58

13 Buhari-Müslim

14 Ahmet-Müslim

Yazdırmada, Yazıda ve Sözlerde Adalet

"Bir kâtip aranızda adaletle yazsın." , "Buna rağmen üzerinde hak bulunan kişi akıl noksanlığı olan veya zayıf (çocuk yaşta) bir kimse ise veya kendisi yazdırmaya güç yetiremiyorsa o takdirde onu velisi adaletle yazdırsın." , "Söz söylediğiniz zaman akraba bile olsa adaletli olun."

Arabuluculukta ve Evlatlar Arasında Adalet

"Fakat (saldıran, hakka) dönerse o halde aralarını adaletle düzeltin ve adaletli olun! Şüphesiz ki Allah adaletli olanları sever." "Allah'tan sakının ve çocuklarınız arasında adaletli olun." Arayı düzeltmede adalet her iki tarafa da ihsandır. Evlatlar arasında adaletli olmak hem onlara vermekle, hem aralarına düşmanlık ve nef­retin girmesine mani olmakla, hem de hepsini kendisine iyi davranma­ya sevk etmekle onlara ihsandır.

Olası Zulüm Konumlarından Sakınmak

"Eğer yetim olan (kız)lar hakkında (kendileri ile evlendiğiniz takdir­de) adaletli olamayacağınızdan korkarsanız o halde size helal olan (baş­ka) kadınlardan ikinci, üçüncü ve (en çok) dördüncü (hanımınız) olacak şekilde nikahlayın. Buna rağmen (onların da aralarında) adaletli olama­yacağınızdan korkarsanız artık bir tek (hanım) veya sahip olduğunuz ca-riyeler (ile yetinin). Bu, haksızlık etmemenize daha yakındır."

Olası zulüm konumlarından sakınmak dinini tehlikeye atmaktan ve başkasına zulmetmekten kurtulmaktır. Artık "Seni kuşkuya düşüreni bırak, seni kuşkuya düşürmeyene yönel."

İyiliğe Misli Veya Fazlası ile Karşılık Vermek

"Şuayb'm kızlarından biri ona (Musa'ya) geldi ve 'Doğrusu babam bizim için (hayvanları) sulamanın karşılığını sana vermek üzere seni çağırıyor' dedi." , "(Melekler İbrahim'in) yanma girdiklerinde: 'Selam (senin üzerine olsun)' demişlerdi. (O da) 'Selam (sizin üzerinize de ol-

1 Bakara: 282

2 Bakara: 282

3 En'am: 152

4 Hucurat: 9

5 Buhari-Müslim

6 Nisa: 3

7 Ahmet-Tirmizi-Nesai

8 Kasas: 25

sun), tanınmamış bir topluluk(sunuz)' dedi." , "Bir selam ile selamlan-dığınız zaman artık (siz) ondan daha güzeli ile selam verin veya aynı ile mukabele edin."

Hz. Peygamber (sav), genç bir deveyi ödünç aldı. Karşılığında do­kuz yaşında (daha değerli) bir deve verdi. Ve dedi ki: "Sizin en hayırlı­nız üzerindeki hakkı en güzel ödeyendir."

Ödeşmek kalplerin ülfet bulmasına ve minnetin ortadan kalkması­na sebeptir.

Ağaç Dikmekle İhsan

"Bir ağaç diken herhangi bir Müslüman yoktur ki, diktiği ağaçtan yenilen, ondan çalman, yırtıcı hayvanlarca yenilen, kuşlarca yenilen ve kim tarafından olursa ondan eksilen her şey onun için sadaka ol­masın."

Hadis şöyle de rivayet edilmiştir: "Ağaç diken hiçbir Müslüman yoktur ki insan, hayvan ve kuşların ondan yediği kıyamet gününe ka­dar onun için sadaka olmasın."

Ağacı diken kişiye, bu işe sebep olduğu için kıyamete kadar mükâ­fat vardır. Zira yaşadığı sürece kendi mülkiyetinde olması sebebiyle mükâfat hak etmesi haricinde ölümünden sonra da varislerinin mülkü olup bu hayra kendisi sebebiyet verdiği cihetle mükâfatı sürmektedir.

Allah'ın Kullarına Her Yerde Faydalı Olmak

"...Hem nerede olsam beni mübarek kıldı." Yani nereye gidersem insanlara çok yararım dokunur.

Fayda iki türlüdür: Din faydası ve beden faydası. Bereket de hayrın çokluğu, fazlalığıdır. Allah (cc), Hz. İsa'yı nerede olursa ve nerede ika­met ederse insanlara faydalı olmakla övmüştür.

Allah, o kavmin iyiliğini versin ki,

Bir menzilde ikamet ettiklerinde

Yağmur da onlarla beraber gelir;

Yürüdüklerinde cömertlik de onlarla yürür

1 Zariyat: 25

2 Nisa: 86

3 Buhari-Müslim

4 Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Meryem: 31

Ayıplan Örtmek

"Kim bir Müslüman'ın (ayıbını) örterse Allah da kıyamet günü onun (ayıbını) örter." , "Kulun (ayıbını) örten bir kul yoktur ki Alİah da kıyamet günü onun (ayıbını) örtmesin."

Tehlikelerden Kurtarmak

"Kim de onun (bir insanın) hayatını kurtarırsa o takdirde bütün in­sanların hayatını kurtarmış gibidir."'

"Her kim bir mü'minden dünya üzüntülerinden bir üzüntüyü gide-rirse Allah da kıyamet gününün üzüntülerinden bir üzüntüyü ondan giderir."           

Şerri alıkoymak ihsandır. Kıymeti de giderilen şerrin miktarmcadır. Bu sebeple küfürden alıkoymak şerri alıkoymanın en üst derecesidir. Ondan sonra öldürmeyi alıkoymak gelir. Daha sonra da kötülüğü ve çirkinliğine göre1- diğer şeyleri alıkoymanın dereceleri sıralanır.

Müslümanların Yollarından Eziyet Verici Şeyleri Kaldırmak

"Yol üstünde Müslümanlara eziyet veren bir ağacı kestiği için cen­nette dönüp dolaşan bir adam gördüm."

Yoldan eziyet verici şeyleri kaldırmak yoldan gelip geçen herkese yapılmış umumi bir ihsandır. Eziyet verici şeyler: Diken, taş, leş, pis şeyler vb.

 

 

Zararlı Hayvanları Öldürmekle Müslümanlara Fayda Vermek

"Beş zararlı hayvaa helal bölgede de, harem bölgesinde de öldürü­lür: Yılan, akrep, çaylak, fare ve ısırgan köpek."

"Peygamber (sav), yılan ve zehirli kelerin öldürülmesini emretmiş" ve zehirli keleri 'muzır' (zararlı) olarak isimlendirmiştir." , "Kim zehir­li keleri bir darbede öldürürse ona yüz hasene, ikinci darbede öldüre­ne daha az, üçüncüsünde öldürene ise ondan az hasene vardır."

1 Buhari-Müslim

2 Müslim

3 Maide: 32

4 Buhari-Müslim

5 Müslim

6 Buhari-Müslim

7 Buhari-Müslim

8 Buhari-Müslim

9 Müslim

Müslümanların Kanları Hususunda Tedbirli Olmak

"Sizden biri mescidimizden veya pazarımızdan geçtiği zaman ya­nında ok varsa Müslümanlardan birine bir şey isabet etmemesi için onun uçlarından tutsun/'

Tedbir almak tedbir alman şeyin değerine göredir. Kanlar için tedbir almak mallar için almaktan, canlar için olan, azalar için olanından; kıy­metli mallar için olanı da kıymetsiz olanlarından daha evladır. Yanı­mızdaki yetimin veya tebaanın mallarının tümünü koruyamıyorsak o zaman sırasına göre en kıymetli olanlarını koruruz. Düşüğü ve en dü­şüğünün yitirilmesini ikinci plana alırız.

Müslümanların İhtiyaçlarını Gidermekten Sakınmamak Aklında eksiklik bulunan bir kadın, Hz. Peygamber (sav)'e gelerek: "Görmeni istediğim bir ihtiyacım var" dedi. Hz. Peygamber (sav): "Ey falanın annesi! Bak bakayım, ihtiyacım görmem için Medine'nin hangi sokağına gelmemi istiyorsun?" dedi. Sonra yollardan birinde onunla yalnız konuşup ihtiyacını gördü.

Bundaki tevazu, lütuf ve ihsan malum olup açıklamaya ihtiyaç yoktur.

Salih Fakirlere İkram

"O halde ayetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman artık de ki: Selam size! Rabbiniz (size) rahmet etmeyi kendi üzerine yazmıştır."

İnsanlara niteliklerine göre ikram edilir. Bizim Allah (cc) katında en üstünümüz en takvalımız ise, o zaman biz de en takvalımızı Allah'ın mahlûkları arasındaki en kıymetli kişi olarak saymalıyız ve bunlar bi­ze en sevgili kişiler olmalıdır. Ta ki Allah (cc)'m ona yaptığı muamele­yi biz de yapmış olalım. Takvalarmdaki dereceye göre muttakilerin ik­ram dereceleri farklılaşır. Zira bize insanlar ile gerçek konumlarına gö­re muamele etmemiz emredilmiştir.

Salih Kimselerin Eş ve Çocuklarına İkram

"O duvar ise işte, o şehirde bulunan iki yetim erkek çocuğa ait idi ve

1 Buhari-Müslim

2 Müslim

3 En'am: 54

onun (o duvarın) altında kendilerine ait bir hazine vardı. Babaları da salih bir kimse idi. Böylece Rabbin onların (o iki çocuğun) güçlerinin kemale ermesini ve Rabbinden bir rahmet olarak (o yaşa geldiklerinde) kendi hazinelerini çıkarmalarını diledi."

Hz. Hızır bu iki çocuğa babalarının salihliğinden dolayı iyilik etmiş, duvarlarını onarmıştı. Yine aynı sebeple Hz. Peygamber (sav)'e 'Biz sa­na nasıl salât getirelim' denilince, 'Allah'ım, Muhammed'e ve Muham-med'in ehline salât et, deyin' demiştir.

Peygamber (sav),ailesine yapılan salâtı, kendisine yapılan salâttan saymıştır. Zira bunun sevabı ona da, ailesine de ulaşmaktadır.

Hz. Peygamber (sav), bir düğünden gelen (ensardan) kadın ve ço­cukları gördü. Kalkıp ayakta durarak: "Allah'ım, onlar en sevdiğim in­sanlardır. Allah'ım, onlar en sevdiğim insanlardır" dedi.

Bir kişi ile alakalı olanlara ikram, kişinin kendisine ikramdır. Salih kimselerin kadınlarına ikram, onlara ikramdır. Bu husus, hasta ziyare­ti ve yemek verme konusunda da zikredilmişti.

Salih Fakirleri Öncelemek

"Kendisini (imana) muhtaç görmeyen kimseye gelince, işte sen  (imana gelir de islam'a kuvvet verir diye) ona yöneliyorsun." ,

"Fakat koşarak ve (Allah'tan) korkarak o sana gelen kimseye gelince sen, onu bırakıp oyalıyorsun."

Yalnız Olmamak Şartıyla Saliha Kadını Ziyaret Etmek

Hz. Ebu Bekir Hz. Ömer'e, Hz. Peygamber (sav)'m vefatından sonra: "Gel, Ümmü Eymen'e (Hz. Peygamber'in dadısına) gidelim. Hz. Peygamber (sav) onu ziyaret ettiği gibi biz de onu ziyaret ede­lim"6 demiştir.

Hz. Peygamber, ziyaret ettiği kimseye, ziyaret yoluyla in'an ve ih­sanda bulunmuş olur. Başka ziyaretlerde de ya ziyaret edilen salih kim­senin bereketi umulur veyahut da bu yolla o kişiye ihsanda bulunmuş

olunur.

1  Kehf: 82                                 4 Abese: 5,6

2 Buhari-Müslim                       5 Abese: 8-10

3 Buhari-Müslim                      , 6 Müslim

Cahile Cevap Vermemek

"Rahman'm kulları ise öyle kimselerdir ki: Yeryüzünde tevazu için­de yürürler. Cahiller onlara bir laf attıkları zaman 'Selam' derler, geçer­ler." , "Boş söz işittikleri zaman ise ondan yüz çevirirler ve 'Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Size selam olsun. (Biz) ca­hilleri (arkadaş edinmek) istemeyiz' derler."

Cahile cevap vermek onun cahilliğini ve boş sözlerini artırmasına yol açar. Onu kendi haline bırakmak daha akıllıcadır.

En Güzel Söz ve Amellerle Karşılık Vermek

"(Habibim,) kullanma söyle (sözün) en güzel olanı (nı) söylesinler! Çünkü şeytan aralarını bozmak ister." , "Çünkü iyilik ve kötülük bir ol­maz. (Sen kötülüğü) en güzel olan (iyilik) ile defet. Bir de bakarsın ki se-ninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost olmuştur."

En güzel söz ve amellerle karşılık vermek din ve dünya maslahatı­nın gereği olan dostluk ve birliğin oluşmasına neden olur.

Kötülük Edene İyilik Etmek

"(Yusuf, kardeşlerine) dedi ki: Bu gün (benim tarafımdan) size kına­ma yoktur. Allah sizi affetsin." , "(Yakup) dedi ki: Sizin için Rabbimden daha sonra mağfiret dileyeceğim."

"içinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabalara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere bir şey vermemeye yemin etmesin. Affetsinler, aldırmasınlar."

Bu ayet Hz. Ebubekir hakkında nazil olmuştur. Mistah adlı akraba­sı Hz. Aişe'ye iftira hadisesine iştirak edince Hz. Ebubekir ona verdiği nafakayı artık vermemeye yemin etmişti.

Hz. Aişe (r. anha), Hasan'a (ifk olayına karışmasına rağmen) sö­vülmesinden rahatsız olurdu. Hz. Aişe Hasan'ın şu şiiri söylediğini bildirmiştir:

"Benim babam, onun babası (dedem) ve şerefim

Size karşı Muhammed'in şerefini korumadır."

1  Furkan. 63

2 Kasas: 55

3 rsra: 53

4 Fussilet: 34

5 Yusuf: 92

6 Yusuf. 98

7  Nur: 22

8 Buhari-Müslim

Bir kişi: Ey Allah'ın Resulü bazı akrabalarım var. Ben onlarla akra­balığımı sürdürüyorum. Onlar ise ilişkilerini benden kesiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar ise bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yu­muşak davranıyorum, onlar ise bana karşı cahillik ediyorlar, dedi. Hz. peygamber (sav): "Eğer dediğin gibi ise sen iyiliğin ile onların başına kül savuruyor gibisin. (Onların düşüklüğünü ortaya koymuş oluyor­sun.) Ve sen böyle devam ettiğin sürece onlara karşı her zaman Al­lah'tan bir destek seninle birlikte olacak" dedi.

Kötülük edene iyilik etmekte Halık'ın sıfatı ile vasıflanma şerefi var­dır. Çünkü onlar O'na eş, çocuk isnad ettikleri halde O (cc) onlara afi­yet ve rızık veriyor. Hem bunda kötüyü kötülükten alıkoymak, yaptığı haksızlığın çirkinliğini göstermek de mevcuttur.

Adamın Ailesine Hizmeti

"Hani (Musa) bir ateş görmüştü de ailesine: (Siz burada) durun, doğrusu ben bir atçş gördüm. Belki ondan size bir kor getiririm ya da ateşin yanında yol gösteren bir kimse bulurum, demişti." "Hz. Pey­gamber (sav) ailesinin hizmetinde olurdu." "Yine ailemize yiyecek ge-tiririz kardeşimizi de muhafaza ederiz"

Adamm, ailesine hizmeti ihsandır, yakınlık haklarını yerine getir­medir, tevazudur, zorba ve büyüklük taslayanlarm ahlakından uzak­laşmaktır.

"Bir kavmin efendisi onlara hizmet edendir." Zira dini övünçleri kazanmış ve ailesine de dünyevi faydalar sağlamıştır.

İbni Ömer (ra) bir toplulukla sefere çıktığı zaman hizmetlerini ken­disinin görmesini ve harcamalarının kendisine ait olmasını şart koşar­dı. 'Kim de, salih bir amel işlerse artık kendileri için (mükâfat) hazırlamış olurlar."

Kendisine Zorunlu Olmayan İşte Kadının Kocasına Hizmeti

Hz. Zübeyir (ra) fakir idi. Eşi Esma binti Ebubekir de atının tımarı­nı, yemini ve tüm hizmetini üzerine almıştı. Su taşıyan devesinin yemi için hurma çekirdeği döverdi, su taşırdı, kovasını diker, hamur yapar-

1  Müslim

2  Taha: 10

3   Buhari                 5 Ebu Abdurrahman esselmi

4   Yusuf: 65              6 Rum: 44

di. Fersahın üçte biri (3218 metre) uzaklıktan Hz. Peygamber (sav)'ın Hz. Zübeyir'e verdiği araziden başı üzerinde çekirdek taşırdı. Bir gün Hz. Peygamber (sav) bir grup arkadaşıyla yolda ona rastladı. Çekir­dekler de başının üzerindeydi. Onu çağırdı ve binsin diye devesini çö­kertti. (Esma, Hz. Peygamber'in baldızıdır.) Esma utandı. Hz. Zübe-yir'in kıskançlığını da biliyordu. Durumu ona bildirdi. Hz. Zübeyir: 'Vallahi senin başın üzerinde çekirdek taşıman onunla beraber deveye binmenden daha ağır geliyor bana, dedi' Ta ki Hz. Ebubekir, kızma bir hizmetçi gönderdi de atın hizmetinden kurtuldu. Esma: 'Sanki beni azat etti1 demiştir.

Hizmetin fazileti hizmet yapılan şeyin faziletine göredir.

Sana Yapılmasından Hoşlandığın Muamele Gibi İnsanlara Mu­amele Etmen

"Hem (yetimler hakkında) korksun o kimseler ki, eğer kendileri ar­kalarında güçsüz (ve küçük) evlatlar bırakacak olsalardı onlar hakkın­da endişe edeceklerdi. Öyle ise (diğer yetimler hakkında da) Allah'tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler."

"Cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmak isteyen kişi, Al­lah'a ve Ahiret gününe iman eden ve kendisine yapılmasından hoşlan­dığı şeyi insanlar için yapan biri olarak ölümü karşılasın."

Hangi söz, ahlak ve amel ile muamele görmek istiyorsan, insanlara aymsıyla muamele et. Güzel ahlak üzere yaratılmış olan kimse için bu bir ölçüdür. Çünkü güzel ahlakı, güzel olan davranışları ona gösterir de o kişi insanlara öylece muamele eder, çirkin olanı gösterir de o da in­sanlar hakkında ondan sakınır. Böylece hoşlanacakları şeyler yapar, hoşlanmayacakları şeyden de sakınmış olur.

Hayâlı Adama Hayasına Göre Davranmak

Hz. Peygamber (sav), Hz. Aişe (ra)'nin evinde uyluğu (veya dizden aşağısı) açık olduğu halde uzanıyordu. Önce Hz. Ebubekir (ra) sonra da Hz. Ömer (ra) girmek için izin istediler. O halde iken her birine izin verdi ve onlarla sohbet etti. Sonra Hz. Osman (ra) izin istedi. Hz. Pey-

1   Buhari

2  Nisa: 9

3  Müslim

eamber (sav) kalkıp oturdu ve elbiselerini düzeltti. Hz. Aişe (r. anha) ona bu durumu sordu. Efendimiz: "Meleklerin haya ettiği bir kimse­den ben haya etmeyeyim mi?' Buyurdu. 'Osman hayâlı bir adamdır o halde kendisine izin verseydim hayasından bana ihtiyacını bildireme-mesinden korktum' dediği de rivayet edilmiştir."

Karşılaşmada Güler Yüzlü ve Kolay Ulaşılır Olmak

Cerir (ra): "Müslüman olduğumdan beri Hz. Peygamber (sav) beni hiç kendisinden alıkoymadı ve yüzüme tebessüm etmeksizin beni kar­şılamadı" demiştir.

Tebessüm, güzel ahlaktandır, kendisine ulaşımı engellememek, ik­ram, gönülleri birleştirme ve ihsandır.

Müslümanları Kardeş Görmek

"Müslüman müslümanm kardeşidir. Ona zulmetmez, onu horla-maz, onu zorda yüzüstü bırakmaz. Takva buradadır" dedi. (Hz. Pey-gamber (sav) göğsünü işaret ederek bunu üç kez tekrarladı.)

Takva ancak kalptedir. Çünkü gönüller iyi ve halis olmazsa zahiri ameller takva olmaz. Her takvanın kaynağı kalptir. Zira kalp ile halis kılınmadıkça hiçbir zahiri amelle ateşten korunamaz. Müslümanları kardeş görmekten kasıt; kardeş nasıl kardeşine destek olmak, yardım etmek, iyilik ve ihsan etmekle muamele ediyorsa ve kardeşler birbirle­rine ne yapıyorlarsa müslümanın müslümana öyle muamele etmesidir.

Allah İçin Kardeş Olmak

Hz. Peygamber (sav) Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra) ile Ebu Talha (ra)'yı kardeş yaptı. Bir Müslüman'ı kardeş edinmenin anlamı iki kardeşliğin arasını birleştirerek iman kardeşliği ile birlikte onu soy kardeşi gibi bir duruma getirmektir. Öte yandan zaten bütün Müslümanlar kardeştir.

Akrabalarla Güzel Geçinmek

Adamın biri Hz. Peygamber (sav)'e "İnsanlar arasında güzel geçin­meme en çok kimin hakkı var?" dedi. Hz. Peygamber (sav): 'Annen,1

1   Müslim

2   Müslim

3   Buhari-Müslim

4   Müslim

5 Müslim

dedi. Adam 'Sonra kimin?' diyordu. Hz. Peygamber (sav) 'Sonra an­nen' diye cevapladı. Adam yine 'Sonra kimin?' deyince; Hz. Peygam­ber (sav), 'Sonra annenin, sonra da babanın' dedi. "Annenin, sonra annenin, sonra babanın, sonra en yakının, sonra en yakının..." de­diği de rivayet edilir.

Peygamber (sav) anneye ihsan ile başladı. Çünkü güçsüzlüğü ve za­yıflığına rağmen annenin insana iyiliği çoktur. Gebe olarak taşımış, em-zirmiş, yetiştirmiş, gece uykusuz kalmış, pisliğini, kirini temizlemiş ve daha pek çok sıkıntı çekmiştir. İkinci olarak babayı sıraladı. Çünkü var­lığının sebebidir. O onun bir parçasıdır. Sonra sırasıyla en yakınlar, de­nildi. Çünkü bunda sıla-i rahim ve en iyi olandan başlamak vardır.

Sözünü Yerine Getirmek

"Çünkü o (ismail) sözünde duran bir kimse idi."

Kulun İşlediği Zulmün Kefaretini Vermesi

Ebu Mes'ud (ra) kendisine ait bir köleyi dövdü. Köle 'Allah'a sığın­dım' demeye başladı. Ancak Ebu Mes'ud onu dövmeye devam etti. Kö­le: 'Ben Allah Resulü (sav)'ne sığındım' dedi. Ebu Mes'ud onu bıraktı. Bu­nun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Vallahi senin ona gücün yettiğinden daha çok Allah'ın gücü sana yetiyor" dedi. Hz. Peygamber (sav)'ın hey­betinden kamçı Ebu Mes'ud'un elinden düştü ve 'O, Allah rızası için hür­dür' dedi. Hz. Peygamber (sav): "Eğer sen bunu yapmasaydın, ateş sana dokunurdu." (Başka bir rivayette "Ateş seni kaplardı" demiştir)

Kölesini dövmekle kötülük eden onu azat ederek iyilik etsin. Şüphe yok ki haseneler (iyilikler) kötülükleri götürür ve dereceleri yükseltir.

Ölmüş Baba İçin Sadaka Vermek

Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü, benim babam öldü ve biraz mal bı­raktı. Vasiyette de bulunmadı. Ben onun için sadaka versem ona kefa­ret olur mu?" Hz. Peygamber (sav): 'Evet' dedi. Bir diğeri: 'Benim an­nem vasiyet etmeden aniden öldü. Fakat eğer konuşsaydı, sanıyorum

1  Buhari-Müslim

2  Müslim

3  Meryem:

4  Müslim

5 Müslim

sadaka verirdi. Ben onun için sadaka versem ona mükâfat var mı?' Hz. Peygamber (sav): Evet, dedi. ('Onun yerine sadaka versem bana mükâfat var mı?' dedi. Hz. Peygamber (sav): Evet, dedi, şeklinde de rivayet edilir.)"

Yine Hz. Peygamber (sav), Sad b. Ubade'ye annesinin üzerinde bu­lunan bir adağı vermesini emretti. Eğer anne-babanın hayatta iken na­fakasını vermek iyilikse öldükten sonra onlar için sadaka vermek daha öncelikli olarak iyilik olur. Şüphesiz sadakadan hâsıl olan sevap onlar için nafakadan hâsıl olan kolaylıktan daha iyi ve daha kalıcıdır.

Baba Dostuna İyilik Etmek

"Kişinin, babasından sonra dostlarına iyilik etmesi ihsanın en iyi-sidir."             

Hz. Peygamber (sav) Hz. Hatice'nin arkadaşlarını gördüğünde göğ­sü sevinç dolardı. Onlara iyilik eder, ikramlarda bulunurdu.

Baba dostuna iyilik, babanın yerine onun dostlarına iyilik gibidir.

Salih Kimseye Ölümünden Sonra İkram  

Hz. Peygamber (sav) Culeybib (ra)'i kollarına aldı. O öldürülmüş, kollarından başka sağlam bir yeri kalmamıştı.

Hastayı Ziyaret

"Müslüman, Müslüman kardeşini hastalığında ziyaret ettiği zaman dönene kadar cennet bağında olur."

Allah (cc), kıyamet günü der ki: "Ey âdemoğlu ben hastalandım; fa­kat sen beni ziyaret etmedin." Der ki: "Sen âlemlerin Rabbi olduğun halde ben seni nasıl ziyaret ederim?" Allah (cc) der ki: "Bilmez misin, benim falanca kulum hastalandı; ama sen onu ziyaret etmedin. Eğer Onu ziyaret etmiş olsaydın, beni onun yanında bulurdun."

Hastaları Tedavi Etmek

Her hastalığın bir ilacı vardır. Hastalığın ilacına rastlandığında izni ile hastalıktan kurtulunur."

1 Müslim

I Buhari-Müslim  Müslim

4  Buharİ

5  Müslim

6  Müslim

7 Müslim

8  Müslim

Hz. Peygamber (sav) damarından kan aldırmış, burnuna- damla damlatmıştır. Ayrıca Ubeyy'e bir doktor göndermiş de doktor bir da­marını kestikten sonra yara yerine bağlamıştır.

Sa'd kolundaki hayat damarı denilen damar üzerinden yara aldığı zaman Hz. Peygamber (sav), kendi eliyle onu okun keskin ucu ile kes­ti ve dağladı. Daha sonra şişince onu tekrar kesti ve dağladı.

Bir adamı akrep soktu. Biri: "Onun için efsun yapayım mı?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav): "Sizden kim kardeşine yardımcı olabili-yorsa olsun" dedi.

Yine Hz. Peygamber dedi ki: "Şirk bulunmayan efsunda sakınca yoktur."

Hastaları tedavi etmek onlardan sıkıntıyı giderdiği için ihsandır. Bu gidermenin üstünlük derecesi giderilenin miktarmcadır. Çok büyük bir belayı gidermek çok iyidir. Genellikle öldürücü olan bir hastalığı birin­den gidermek çoğunlukla öldürücü olmayan bir hastalığı gidermekten daha iyidir. Eğer iki hastalık ölümcül olmamada ve ölümcül olmada, sürelerinin uzun ve kısa olmasında eşit iseler daha şiddetli olanı defet­mek daha iyidir.

Hasta ve Çocuklara Güzel Davranmak

Hz. Peygamber (sav) öğle namazından çıktı, bazı çocukların yanından geçti. Tek tek yanaklarını okşayrp onları sevdi.

Hz. Aişe (r. anha) kendisine iftira atılması olayından bahsederken: "Daha önce geçirdiğim hastalıklarda Hz. Peygamber (sav)'den gördü­ğüm güzel muameleyi görememem beni kuşkulandırıyordu. Bu hasta­lığımda Hz. Peygamber (sav) içeri girdiğinde sadece oradakilere 'Şu sizinki nasıldır?' derdi."

Öleni Güzelce Kefenleyip Gündüz Defnetmek

Hz. Peygamber (sav) hutbe verdi ve ashabdan ölen birinin işe yara­maz bir kefen ile kefenlendiğini ve gece defnedildiğini hatırlattı. Sonra mecbur kalınmadıkça herhangi bir kişinin namazı kılınmadan gece defnedilmesini sakındırdı ve 'Sizden biri kardeşini kefenlediği zaman

1  Müslim

2  Müslim

3  Müslim

4  Müslim

5  Buhari-Müslim

Güzel kefenlemek ölüye ikramdır. Gündüz defnetmek de ona dua eden ve üzerinde namaz kılanların çok olmasından dolayı ona ihsandır.

Kız Çocuklarına İhsan

"Kim kız çocuklarına sahip olur da onlara sabredip iyilik ederse on­lar onun için ateşten perde olurlar." , "Kim iki kız çocuğuna baliğ ola­na kadar bakarsa ben ve o kıyamet günü -iki parmağını birleştirerek-böyle oluruz."

Ahmak insanların kız çocuklarından nefret ettiği bir dönemde in­sanların âdetini btrâkıp bunlara sabredip iyilik edene Allah (cc) çok bü-vük mükâfat verdi.''

Kadınların iyiliği İçin Onları Denkleri ile Evlendirmeye Ça­lışmak

"(Şuayb) dedi ki: Doğrusu ben sekiz sene bana ücretle çalışmana istiyorum."

Hz. Ömer (ra) de kızı Hafsa'yı Hz. Ebu Bekir ve Hz. Osman'a teklif etmişti. Kadını dengi olan bir kişi ile evlendirmek onun iffetini koru­mada çabuk davranmakla ve eşinin ona denk olması ile onu utanç duy­maktan alıkoymakla ona ihsandır. Hem salih bir koca onu her türlü hayra teşvik eder ve onu her türlü serden alıkoyar.

Kadının Çocuklarına Şefkatli Olması ve Kocasının Malını Ko­ruması

"Develere binmiş en hayırlı kadınlar Kureyş kadınlarıdır. Küçüklük­lerinde çocuklarına herkesten daha şefkatlidirler ve kocalarının elinde­kine herkesten daha çok riayet ederler."

Kadının kocasının malında dikkatli davranması emanetin edasıdır. Çocuğuna karşı şefkatli olması ona latif davranmasına, beslemesini ve terbiyesini güzel yapmasına neden olur.

1  Müslim

2  Buhari-Müslim

3  Müslim

4  Kasas: 27

5  Buhari

6 .Buhari-Müslim

Çocukların Damağını Ovmak ve İsim Koymak

Hz. Peygamber (sav)'e yeni doğan çocuklar getirilirdi. O da müba­rek elini üzerlerinde gezdirir, onlara bereket duası ederdi ve damakla­rını çiğnenmiş hurmayla ovardı. Ebu Useyd'in oğlunun adını Munzir diye değiştirdi. Hz. Zübeyir'in oğlunun adını Abdullah koydu.' Ebu Musa'nın oğlunun damağım kendi dişleriyle çiğnediği hurmayla ov­duktan sonra ismini 'İbrahim' koydu. Bu onlara da, babalarına da iyi­lik ve ihsandır.

Çocukları Taşımak ve Onları Bineğe Bindirmek

Hz. Peygamber (sav), Hz. Hasan'ı boynunun üstünde taşıyarak 'Al­lah'ım, ben onu seviyorum. Sen de onu sev!' dedi." Hz. Hasan ve Hü­seyin'i kırçıl devesinin üstüne, birini önüne, birini de arkasına alarak bindirdi. Seleme de develerini çekerek onları Hz. Peygamber (sav)'m evine kadar getirdi."

Abdullah b. Cafer dedi ki: "Hz. Peygamber (sav), seferden döndüğü zaman ailesinin çocuklarıyla karşılanırdı. Bir keresinde beni önden onu karşılamaya götürdüler. O da beni önüne bindirdi. Sonra Hz. Fatı-ma'nın oğullarından birini getirdiler, onu da arkasına bindirdi. Böylece biz üç kişi bir bineğin üstünde Medine'ye girdik."

Abdullah b. Cafer, İbn-i Zübeyr'e dedi ki: "Hatırlıyor musun? Ben, sen ve İbn-i Abbas Hz. Peygamber (sav)'i karşılamaya gittik. Bizi yanı­na bindirdi. Seni bıraktı." Hz. Zeyneb'in kızı Ümame binti Ebi'l As'ı da namazda boynunda taşırdı.

Tüm bunlar iyilik, tevazu, lütuftur ve insanları tevazuya teşviktir. Peygamber'in onları öpüp onlara sarılması şefkat ve sevgi göstermek­tir. "Allah (cc) kullarından ancak merhametli olanlara merhamet eder."    "Merhametli olanlara Rahman da merhamet eder. Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin."

Çocukları Öpmek

Hz. Peygamber (sav), Hz. Hasan'ı öptü. Akra' b. Habis onu gördü ve

1 Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Müslim

7 Müslim        10 Buhari-Müslim

8 Müslim        11 Ebu Davud-Tirmizi

9 Buhari-Müslim

"Benim on tane oğlum var, şu ana kadar hiç birini öpmedim" dedi. Bu­nun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Hiç şüphe yoktur ki, merhamet et­meyene merhamet edilmez" dedi.

Çocuklarla Şakalaşmak

Enes (ra) dedi ki: "Hz. Peygamber (sav), insanların en güzel ahlaklı olanı idi. Benim bir kardeşim vardı. Adı Ebu Umeyr idi. Hz. Peygam­ber (sav) gelip onu görünce (ölen serçesini kastederek) 'Ey Ebu Umeyr, ne yaptı nuğayr (serçen)?' deyip latifede bulunurdu."

Çocuklarla şakalaşmak onları sevindirmek, gönüllerini hoş etmek ve nefislerini rahatlatmaktır.

( Çocuklara Selam Vermek

Hz. Peygamber (sav) bazı çocukların yanından geçti. Onlara selam verdi.

Bu onlara lütu£, gönüllerini hoş etme ve ikramdır.

Çocuklara Nazar Değmesinden Korkmak

"Sonra (Yakub) dedi ki: Oğullarım! (Mısır'a) tek kapıdan girmeyin, ay­rı ayrı kapılardan girin (ki nazar değmesin). Bununla beraber Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden defedemem. Hüküm ancak Allah'ındır."

Nazar değmesi eziyet verici bir sebeptir. Tek kapıdan girmekten me­netmek Allah'a tevekkülle birlikte tedbir almaktır. Bu sebeple Hz. Ya-kup "Bununla beraber Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi ben sizden defe­demem. Hüküm ancak Allah'ındır... Ben ona tevekkül ettim" demiştir.

Güzel Ahlak

"Ve muhakkak ki sen, gerçekten büyük bir ahlak üzerindesin." "En iyileriniz ahlakı en güzel olanlarmızdır."

Hz. Peygamber (sav) insanların, yüzü ve ahlakı en güzel olanıydı, "iyilik, güzel ahlaktır. Günah ise göğsünde tereddüt oluşturan ve irt-sanların görmesini istemediğin şeydir."

1  Buhari-Müslim

2  Buhari-Müslim

3  Buhari-Müslim

4  Yusuf: 67

5  Kalem: 4

6  Buhari-Müslim

7  Buhari-Müslim

8  Müslim

Hz. Aişe: "Hz. Peygamber (sav)'in ahlakı Kur'an idi" demiştir.

Yani; Kur'an'ın adapları ile amel idi, demek istiyor.

Güzel ahlak imanı artıran sevgiyi beraberinde getirir. Çünkü Hz. Peygamber (sav): "Nefsim elinde olana yemin olsun ki iman etmedik­çe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (kâmil manada) iman etmiş olmazsınız" diyor .

Yerine Göre Yumuşak Söz ve Fiil

"Buna rağmen ona (Firavun'a) yumuşak söz söyleyin belki ibret alır. Ya da (Allah'tan) korkar."  "İşte Allah'tan bir rahmet iledir ki sen onlara yumuşak davrandm."

"Mü'minler müsamahakâr ve yumuşak kişilerdir." "Mü'min bur­nuna gem takılmış deve gibidir, yularından çekildiği zaman çekenin ardından gider. Bir taşın üzerinde çöktürüldüğü zaman çöker."

Yumuşak davranmanın yeri ayrı, sert davranmanın yeri ayrıdır. Bu iki şeyi birbirinin yerine kullanan hata yapar. Peygamberliğinin başın­da Hz. Musa Firavun'a: "Senin (şirk ve isyandan) temizlenmeye (mey­lin) var mı?" diyerek sözü yumuşak tutmuştu. Doğruluğunu bildiği halde inkârda ısrar edince Hz. Musa ona "Ey Firavun! Şüphesiz ki ben de seni mahvolmuş zannediyorum" dedi.

Yumuşaklıkta dünya ve ahiret maslahatlarını beraberinde getiren kalpleri birleştirmek ve nefisleri hoş etmek vardır.

Haramlar Hakkında Gayretli Olmak

"Hiç kimse Allah (cc)'dan daha gayretli değildir. Onun için fuhşu yasaklamıştır. "Şüphe yok ki Allah gayretlidir, mü'min de gayretlidir. Allah'ın gayreti, mü'minlerin Allah'ın haram kıldığı şeyleri işlememesidir"   (Sa'd'ı kastederek:) "O gayretlidir, ben ondan daha gayretliyim, Allah da benden daha gayretlidir."

Mahremler için gayret, onları dünya utancından ve ahiret ateşinden koruduğu için onlara ihsandır. Gayret de iki türlüdür:

1 Müslim      4Al-iîmran: 159                    7 Naziat: 18         10 Buhari-Müslim

2 Müslim      5 İbn-i Mübarek- Ebu Nuaym 8 İsra: 102          11 Buhari-Müslim

3 Taha: 44     6 İbn-i Mübarek- Ebu Nuaym 9 Buhari-Müslim

1- İçseldir ve yaratılıştan gelir.

2- Görünürdür. Bu da mahremleri örtü altına almak ve dışarıda süs­lenip çalım yapmak gibi fuhşa sebep olan şeylerden menetmektir.

İyiliğin Zorluklarına Katlanmak

Hz. Peygamber (sav), sabah namazını kıldığında Medine'nin hiz­metçileri, içinde su olan kaplarını getirirlerdi. Hz. Peygamber (sav) her getirilen kaba (bereket için) mutlaka elini koyardı. Bazı zamanlar sabah soğuk olduğu halde yine elini içine koyardı.

Dünya ve ahiretin maslahatı için geçici zorluklara katlanmak pey­gamberlere, velilere ve abdallara yakışan sağduyulu bir tutumdur.

Yeminleri Bozmakla ihsan

"Kim bir şeye yemin eder de başka işi ondan daha hayırlı görürse yeminin kefaretini versin ve o hayırlı olan işi yapsın." "Kim bir şeye yemin eder de başka işi Allah'tan korkmaya daha uygun görürse tak­vaya uygun olanı yapsın." "Sizden biri için ailesi hakkında yaptığı bir yeminde hatalı olduğu halde ısrar etmesi Allan'ın farz kıldığı kefareti­ni ödemesinden Allah katında daha büyük günahtır." "Vallahi ben başkasını ondan daha hayırlı gördüğüm hiçbir yemin etmemişim ki, mutlaka o yeminimin kefaretini verip o hayırlı olan işi yapmışımdır."

Yemini bozmanın fazilet derecesi verilen mali kefaretle birlikte ye­minin bozulmasına neden olan hayrın dercesine göredir. Buna göre ki­şi 'Kimseyi azat etmeyeceğim' diye yemin edip sonra yemini bozarak köle azat eder ve kefaret olarak da yine köle azat ederse bu ne iyi bir yemin bozmadır!

Savaşçılara İhsan

"İyilik ve takva üzerine yardımlasın."

"Kim cihada çıkacak bir savaşçının teçhizatını sağlar veya ondan sonra ailesine iyilik ederse şüphesiz o da cihad etmiş sayılır." Hz. Pey­gamber (sav) Beni Lihyan Kabilesi'ne baskın için bir seriyye gönderdi.

1  Müslim                3 Müslim

2 Müslim-Ahmed     4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Maide: 2

7 Buhari-Müslim

"Her iki kişiden biri bu cihada katılsın" diye emretti ve 'Sizden kim ci­hada çıkanın ardında ailesine ve malına iyi bakarsa ona da çıkanın mü­kâfatının yarısı vardır' dedi.

İyilik Çeşitlerinden Bazısı

Hz. Hatice (ra) Hz. Peygamber (sav)'e; "Allah'a yemin ederim ki Al­lah (cc) hiçbir zaman seni bırakmaz. Çünkü sen akrabaya iyilik eder, doğru konuşur, acizin yükünü taşır, yoksula verir, misafire ikram eder ve hak vazifelerine yardımcı olursun" dedi.

Bazı İhsan Çeşitleri

Hz. Peygamber (sav) hastalan ziyaret etmeyi, cenazeye katılmayı, hapşırana afiyet dilemeyi, yemini tutmayı, mazluma yardım etmeyi, daveti kabul etmeyi ve selamı yaygınlaştırmayı emretti.

Hastayı ziyaret etmek moralini düzeltir, bu da hastalığını hafifletir ve direncini artırır. Bilhassa hastadan büyük kişiler onu ziyaret etmiş­se. Cenazeyi uğurlamak, meyyite ikram, sağ olan akrabalarının da gön­lünü hoş etmektir. Yemini tutmak, üzerine yemin ettiği şeyi yerine ge­tirmektir. Çünkü o işi çok önemsediği ve ona şiddetle alaka duyduğu için yemin etmiştir. Hem bunda kefaretten kurtulmak da vardır. Dave­ti kabul çağıranı sevindirmek ve ona ihsan etmektir. Mazluma yardım ve selamı yaymanın yararları da malumdur.

Mazluma Yardım

"Artık onlardan biri (aralarında hüküm verdikten sonra yine de) ötekine haksızca zulmederse o takdirde Allah'ın emrine dönünceye kadar o saldıran (taraf)'la savaşın."

Hz. Peygamber (sav) mazluma yardım etmeyi emretmiş ve: "Karde­şine, zalim de olsa, mazlum da olsa yardım et" demiştir.

Mazluma yardım, zulmü ondan alıkoymaktır. Zalime yardım ise onu zulmün sorumluluğundan kurtarmaktır.

1  Müslim

2  Buhari-Müslim

3  Buhari-Müslim

4  Hucurat: 9

5  Buhari

Müslümanlara Dostlukla İhsan

"Sizin dostunuz ancak Allah'tır, O'nun Resulüdür ve (Allah'ın emri­ne) boyun eğen kimseler olarak namazı hakkıyla eda eden ve zekâtı ve­ren mü'minlerdir."

Müslümanların İhtiyaçlarını Gidermek ve Onlara Yardım Etmek

"Mü'min, mü'min için birbirini sıkıca tutan yapı gibidir."   "Kim kardeşinin ihtiyacına koşarsa Allah da onun ihtiyacını görür." "Kul, kar­deşinin yardımında olduğu sürece Allah da onun yardımındadır."

Bu son hadis emir manasında olup ş'u mealdedir: Mü'min musibet­lerin zorluğuna kaj'şln kendini mü'min kardeşi için birbirini destekle­yen bina yerine koysun. Çünkü onun bazısı olmadan bazısı tutunamaz.

Bu örnekte iki tarafa yardımlaşma ve dayanışma emri de mevcuttur.

Allah için Ziyaretleşmek ve Birbirini Sevmek

"Allah, kıyamet günü der ki: Celalim hakkı için birbirini seven kim­seler nerededirler? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bu günde ben onları kendi gölgemde gölgelendireceğim."

Bir adam başka bir köyde bulunan, Allah için kardeş olduğu bir ada­mı ziyaret etti. Allah (cc) adama yoldayken bir melek gönderdi. Adam, meleğin yanına gelince melek; 'Nereye gidiyorsun?' diye sordu. Adam; 'Bu köyde bir kardeşim var, ona gitmek istiyorum' dedi. Melek; 'Daha büyüğünü umduğun bir iyiliğin var mı onda?' diye sordu. Adam; 'Ha­yır, ben sadece Allah için seviyorum' dedi. Melek; 'Öyle (bil ki) ben sa­na gönderilmiş, Allah'ın bir elçisiyim, sen o adamı nasıl onun için sev-diysen Allah da seni sevmiştir' dedi.

Allah'ın celali için birbirini sevmek sevginin en üstünüdür. Çünkü onun sebebi tüm sebeplerin en üstünüdür.

Maide: 55

Buhari-Müslim

Buhari-Müslim

Müslim

Müslim

 

SOZ İLE İHSAN

 

Bu konuda birkaç böljüm var.

 

ON İKİNCİ KISIM

 

Hayırlı Şeyleri Tavsiye

"İbrahim bunu oğullarına vasiyet etti. Yakup da (böyle vasiyet ede­rek dedi ki) Ey oğullarım! Şüphesiz ki Allah sizin için bu dini seçti, öy­leyse ancak (Allah'a) teslim olmuş kimseler olarak can verin." "Ve (İb­rahim) bunu (bu sözü) zürriyeti içinde baki kalacak bir kelime yaptı ki onlar (onun dinine) dönsünler." "Asra yemin olsun. Şüphesiz ki insan gerçekten hüsrandadır, ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbir­lerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müs­tesnadır. "3

Hayırlı şeyleri tavsiye etmek, yapmaya vesiledir. Fazileti de ulaşılan haçra göredir. Buna göre İslam'ı tavsiye etmek en iyi tavsiyedir. Sabır ve merhameti tavsiye de derecelerine göre değişir. Fakirliğin büyüklü­ğü, zaruretin şiddeti vb. şeyler hep farklılığın sebepleridir.

Hayırlara Çağırma ve Münkerlerden Sakındırma

"İçinizden hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten yasaklayan bir topluluk bulunsun! işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir."

Yanlışlara Karşı Öfke Göstermek

Sahabeden biri bir Yahudi'nin 'Musa'yı insanların en seçkini yapana

1   Bakara: 132

2  Zuhruf: 28

3  Asr: 1-3

4  Al-iİmran: 104

yemin olsun' dediğini duydu ve adamın yüzüne bir tokat vurdu. Yahu­di adam da davasını Resulullah (sav)'a götürdü. Resulullah (sav), yü­zünden öfkesi anlaşılacak kadar öfkelendi. Sonra da 'Peygamberler arasında üstünlük yapmayın' dedi.

Yanlışa karşı öfke göstermek yanlış yapana ihsandır. Çünkü onu yanlıştan sakındırır, meneder; hem öfke Rububiyyetin hürmetinin çiğ­nenmesine karşı çıkmak, Allah'ı tazim ve yüceltmektir.

Hoşlanılmayacak İşlerde İnat ve Israr Edene Karşı Çıkmak ve Ona Hakaret Etmek

Hz. Peygamber (sav), Ebu Zer'e -bir kişiye sövüp onu annesiyle ayıpladığı için 'Sen cahiliye ahlakı olan bir adamsın' dedi ve iki kez tekrarladı.

Bir hutbesinde; 'Biz ne zaman Allah yolunda cihada çıksak, birileri geride kalıp teke (çiftleşirken bağırdığı) gibi bağırıp kadınlardan birine azca süt mü içirecek' dedi/

"(Musa dedi ki:) Yazıklar olsun size! Allah'a yalan yere iftira et­meyin."

Alimler dünyayı büyük görenlere dediler ki: "Yazıklar olsun size! îman edip salih amel işleyen bir kimse için Allah'ın sevabı daha ha­yırlıdır."

"Yazıklar olsun sana! İman et! Allah'ın va'di elbette haktır." 6, "Si­ze de, Allah'tan başka tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun!"7 "Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır! Siz cahillik eden bir kavimsiniz."" "Hayır! Siz haddi aşan bir kavimsiniz.' "Ey Firavun! Şüphesiz ki ben de seni mahvolmuş zan­nediyorum."

Hz. Peygamber (sav), (Savaşta kendi hamlesiyle yaralanıp şehid olan Amir b. Ekvâ için) "Âmir'in ameli boşa gitti" diyenlere; 'Yalan söy­lemişler1 demiştir. Yine Hatip'in uşağı; 'Yemin ederim, Hatip ateşe gi­recek1 deyince, Resulullah (sav) 'Yalan söyledin' demiştir.12

1 Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Müslim-Ebu Davud

4 Taha: 61

5 Kasas: 80 6Ahkaf:17

7 Enbiya: 67

8  Nemi; 55

9 Şuara: 166

10 Isra: 102 UBuhari 12 Müslim

Bütün bu sert sözler muhalefetlerden sakmdırıcı ve men edici azar­lamalardır. Hz. Ebu Bekir (ra) Süheyl b. Amr'a Hz. Peygamber (sav)'in huzurunda 'Git, Lafın dilciğini em' demiştir. Kur'an'da "Ey kâfirler!"2 , "De ki: Şimdi bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyor­sunuz ey cahiller!" "Hayır! Siz (haddi aşarak) israf eden bir kavimsi­niz"   tabirleri kullanılmıştır.

Peygamberler başta emredildikleri gibi yumuşaklık ve güzellik yo­lunu tuttular, fakat kavimlerinden ısrar görünce sertlikle onlara karşı çıktılar. "Kâfir ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ol." , "Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncellikle) sizin yakınınızda olanlarıyla sa­vaşın, (öyle ki) sizde bir şiddet bulsunlar" , (Hz. Peygamber (sav)'in hanımlarına:) O halde (yabancı erkeklerle konuşurken) konuşmayı yu­muşak (bir eda ile) yapmayın ki kalbinde bir hastalık bulunan kimse ta­mah etmesin."   

Her ortam ve şartlarda söylenmesi gereken sözler ayrıdır: Kötü­lükten men etrnedç, dini yüceltmede ve muhalifleri hafife almadaki yararına göre emreden veya meneden nasıl uygun görüyorsa, öyle davranır.                                                     

Hz. Peygamber (sav), Ebu Zer'e 'Sende cahiliye ahlakı var' sözü ile çıkışmış ki yaptığından çekinsin, bir daha yapmasın. Müslümanların kadınlarının peşine düşeni -hakaret ve öfke olarak-tekeye benzetmesi onu yaptığından menetmek içindir ve Müslümanların namusunu mu­hafaza hırsından dolaydır. Bunun gibi, 'Yazıklar olsun' sözü ile yapılan­ları çirkinlikle nitelemek de onları menetmek içindir ve küfürden me-nedilenin yararınadır. Bilmediğini konuşanı yalanlamak ve bunu açık­ça ona söylemek bilmediğini konuşanı azarlama ve menetmedir. Hz. Ebu Bekir'in Süheyl b. Amr'a söylediği 'Lat'm dilciğini em' sözü hem ona, hem de Lafa hakaret içindir. Nasıl ki Hz. İbrahim (as) de; "Size de, Allah'tan başka taptıklarınıza da yuh olsun"   demişti.

Akıllı kimse Allah için öfkelenecek yeri bilir ve orada öfkelenir. Yu­muşaklığın yerini de bilip orada yumuşak davranır. Görmez misin, Hz. Musa, peygamberliğinin başlangıcında Firavun'a "(İster misin) seni

1   Buhari

2  Kâfirun: 1

3  Zümmer: 64

4 A'raf: 81

5 Tevbe: 73, Tahrim: 9 6Tevbe:123

7  Ahzap: 32

8  Enbiya:67

 (şirk ve isyan kirinden) temizleyeyim mi?"ı "Ben hiç şüphe yok ki âlemlerin Rabbinden gelmiş bir Resulüm " v.b. emredilen yumuşak sözler saffetti. Fakat Hz. Musa'nın sözünde doğruluğunu iyi bildiği halde inat ve ısrar edip -zira Allah (cc) "Nefisleri ona yakinen inandığı halde sadece zulüm olarak ve büyüklenmek için onu inkâr ettiler di­yor- sonra da Hz. Musa'ya "Ey Musa! Doğrusu ben seni sihirlenmiş zannediyorum" deyince Hz. Musa da ona halin gerektirdiği gibi ce­vap verdi. "Ve gerçekte (sen de) bilirsin ki, bunları birer delil olarak an­cak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Şüphesiz ki ben de se­ni mahvolmuş zannediyorum."

Hz. Peygamber (sav) de (kâhinlik yaptığı bilinen küçük çocuk) İbn-i Sayyad'a 'Defol! Sen haddini aşamayacaksın' demiştir. Herakliyus'a "De ki: 'Ben (Allah'a) teslim oldum' selamet bulursun. Teslim ol, Allah sana mükâfatını iki kere verir" deyip bu şekilde onu teşvik etmekle başlamış; 'Eğer yüz çevirirsen tebaanın vebali de senin üzerindedir' diyerek s unlandırmış tır.

Hz. Süleyman önce "Bana baş kaldırmayın ve bana teslim olmuş kimseler olarak gelin" demiş; ama Belkıs ona olumlu cevap vermeyip onu hediye ile oyalamaya kalkınca, "(Ey elçi,) onlara dön, artık şüphe­siz öyle ordularla onlara geliriz ki, onların buna karşı mukavemetleri yoktur. Ve kendilerini mutlaka zelil ve küçük düşmüş kimseler olarak oradan çıkarırız"   demiştir.

Bunun gibi bütün peygamberlerin durumları araştırıldığında baş­langıçta kavimlerine karşı kolaylık, yumuşaklık ve şefkat göstermiş ol­dukları görülür. Onlar ancak ısrar ve inat ettikleri zaman sözü sert söy­lemişlerdi. Çünkü Allah, resullerini çok akıllı ve mükemmel olarak ya­ratmıştır. "Allah peygamberlik görevini nereye vereceğini en iyi bilen­dir." Çünkü O, resullerini, peygamberlerini sertlik ve yumuşaklıkta onları örnek aldığını zannederek sertlik yerine yumuşaklık, yumuşak­lık yerine sertlik gösteren ahmaklar gibi yaratmamıştır. Allah'ın hitap yerlerini bilmemekten, kelamını tahrif etmekten ve maksadı dışına ta­şımaktan Allah'a sığınırız.

1  Naziat: 18

2  A'raf: 104

3  Nemi: 14

4  İsra: 101

5  İsra: 102

6  Buhari-Müslim

7  Buhari-Müslim

8  Nemi: 31

9  Nemi: 37

10   En'am: 124

Uygunsuz Şeylere Karşı Çıkıp Hoşlanmadığını Göstermek

Hz. Peygamber (sav), Hz. Aişe'nin kapısı üzerinde bir ince örtü gör­dü. Hz. Aişe (ra) Hz. Peygamber (sav)'in yüzünden hoşlanmadığını an­ladı, sonra Hz. Peygamber (sav), Hz. Aişe'yi bundan şiddetle sakındır­mak, menetmek için örtüyü çekip yırttı (veya ikiye ayırdı).

Öfkelenmek, menetmek, hoşlanmak yerinde yapılırsa ne kadar gü­zeldir! Şüphesiz bütün bunlar, yanlış hareketine karşı çıkılana ihsandır, İslam'ın kurallarını yerine getirmede ileri bir çabadır ve Allah'ın yasak­larını korumaktır. Allah (cc), öfkeyi haksızlığı engellemek için yarat­mıştır. Öyle ise onu Allah'ın yasaklarının çiğnenmesine karşı kullan­mak ne kadar güzeldir!

Hz. Aişe (ra); 'rİen evimdeki bir mahzenin kapısını üstünde hayvan resimleri olan bir örtü ile örtmüştüm, Hz. Peygamber (sav) onu görünce çekip yırttı ve öfkeden yüzünün rengi değişti'   demiştir.

Büyüklerin Yanlışına Karşı Çıkmak

"(Musa, Hızır'a:) Gerçekten müthiş bir yanlış yaptın."" çok çirkin bir iş yaptın".

'Gerçekten

Zanna Binaen Karşı Çıkmak

"(Musa:) Onu (gemiyi) içinde bulunanları boğmak için mi del-din? Gerçekten müthiş bir yanlış yaptın, dedi." "(Musa:) Bir cana karşılık olmadan masum bir cana mı kıydın? Gerçekten çok çirkin bir iş yaptın."

Bilgisizce Söz Söyleyeni Yalanlamak

Seleme b: Ekva' (ra) Hz. Peygamber (sav)'e; (Savaşta kaza ile kendi­ni vurduğu için) Sahabeden bazı kişilerin 'Âmir'in ameli boşa gitti1 de­diğini söyleyince, Hz. Peygamber (sav): 'Yalan söylüyorlar. Ona iki mü­kâfat vardır' dedi.7 Hatib'in uşağı 'Vallahi Hatib ateşe girecek' deyince Hz. Peygamber (sav): 'Yalan söylüyorsun, o ateşe girmeyecek' dedi.

1   Buhari-Müslim

2  Buhari-Müslim

3  Kehf: 71

4  Kehf: 74

5  Kehf: 71

6  Kehf: 74

7  Buhari-Müslim

8  Müslim

Bilmediği şeyi konuşanı yalanlamak, onu benzeri şeyleri yapmaktan mendir. Bu da onu bir çeşit düzeltmektir.

Zayıf-Güçlü, Fakir-Zengin, Tanıdık-Yabancı Herkese Karşı Hak Sözü Söylemek

"Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan (hâkim)ler ve Allah için şahidlik eden kimseler olun. (Bu tavrınız) velev kendiniz veya ana-baba ve akrabalarınız aleyhine olsun, (Hem aleyhlerine karar verilen veya şahidlik edilen) ister zengin, ister fakir olsun. Hâlbuki Allah ikisi­ne de (sizden) daha yakındır (maslahatlarını daha iyi bilir). Öyle ise sa­parak nefsin arzusuna uymayın."

Dinde ve Başka Konularda Nasihat

"Size Rabbimin (vahiy olarak) gönderdiklerini tebliğ ediyorum. Hem size nasihat ediyorum." "Size Rabbimin (vahiy olarak) gönder­diklerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim." "Ey kavmim! Yemin olsun ki, size Rabbimin (vahiy olarak) gönderdik­lerini tebliğ ettim ve size nasihat ettim." "Artık onlardan yüz çevir, bu yüzden kınanacak bir kimse değilsin."

Hz. Peygamber (sav): "Şüphesiz din nasihattir" dedi. 'Kime, ey Allah'ın Resulü?' denildi. "Allah için, kitabı için, Peygamber'i için, Müslümanların ileri gelenleri için ve tüm Müslümanlar için" diye cevap verdi.

Cerir (ra) der ki: "Ben namaz kılmak, zekât vermek ve her Müslü­man'a nasihat etmek üzere Hz. Peygamber (sav)'e biat ettim."

Nasihat etmek, nasihat içeren şeye yardımdır. Bunun için dinde na­sihat her nasihatten daha iyidir. Nasihatin dereceleri de nasihatin ala­kalı olduğu şeyin faziletlerine göre değişir. Bu sebeple iman edilmesi için yapılan nasihat dindeki nasihatin en üstünüdür.

Nasihat: Bir kişiye en uygun ve en faydalı şeyi göstermektir.

Kan Dökülmesini Önlemek İçin Nasihatte Erken Davranmak

"Sonunda (bu haberin yayılması üzerine) şehrin öbür ucundan bir

1 Nisa:135

2 A'raf: 62

3 A'raf: 68

4 A'raf; 79

5 Zariyat: 54

6 Müslim

7 Buhari-Müslim

adam koşarak geldi (ve;) 'Ey Musa! Doğrusu (şehrin) ileri gelenler(i) se­ni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Hemen (bu şehirden) çık. Gerçekten ben sana nasihat edenlerdenim' dedi."

Kaçırılmasından korkulan her dinî işte acele etmek de böyledir. Bazen acele etmek vacip olur. Bir Müslümanı öldürmeye çalışan biri­ni gören kişinin, geciktiği takdirde o Müslümanm öldürüleceğinden korkarsa acele ederek o Müslümanı kurtarıp saldırganla savaşması vaciptir. Ağır davranmak hiçbir zaman iyi değildir. Bazı yerlerde ge­rekli, bazısında zararlıdır. Acele etmek, yumuşaklık, sertlik v.b. du­rumlarda böyledir.

Allah'tan bizi yerinde ve zamanında taatiyle amel etmeye muvaffak etmesini, emir ve yasaklarını kavrayan ve Rabbinin kendisini çağırdığı ve teşvik ettiği şeye'uyan kimseler kılmasını diliyoruz.

Öğüt ve Hatırlatma

"Kendilerine nasihat et ve onlara kendileri hakkında tesirli söz söyle." "Yine de (Kur'an ile) öğüt ver. Çünkü doğrusu öğüt mümin-lere fayda verir." "(Allah'a karşı gelmekten) sakınanlara onların (o kâfirlerin) hesabından bir şey yoktur. Fakat (mü'minler için onlara iyiliği emretmek cihetiyle) bir hatırlatmak (borcu vardır). Umulur ki onlar da sakınırlar."

Ayetlerde geçen hatırlatma (Zikra) kelimesi vaaz anlamındadır. Va­az ise; her çirkinlikten menetmek ve her güzelliğe teşvik etmektir.

Öğüdü Güzel Yapmak ve Bu Görevi Korumak

"(Habibim!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et." Hz. Peygamber (sav) arkadaşlarına karşı öğüt verme görevini sü­rekli korur, onların usanmasından da korktuğu için uygun hallerini gözetlerdi. Güzel öğüt, nefret ettirici öğütten daha çok hakkı kabule teşvik eder.

Peygamberler de Allah'a karşı cüretkâr, inatçı birine karşı olmadık­ça öğütlerinde sert davranmamışlardır.

1  Kasas: 20

2 Nisa: 63

3 Zariyat: 55

4  En'am: 69

5  Nahl: 125

218

219

marifet ağacı

izzeddin b. abdusselam

Has ve Umumi Korkutma

"Ey elbisesine bürünen Peygamber! Kalk (ve) artık (insanları Al­lah'ın azabı ile) korkut."   "(Ey Resulüm!) O halde insanları kendilerine azabın geleceği gün (kıyamet) ile korkut." "(Ve önce) en yakın akraba­larını korkut." "Fakat onların her kabilesinden bir taifenin (sefere) çık­maları, (diğerlerinin de) dini iyice öğrenmeleri ve (seferden) kendileri­ne döndükleri zaman kavimlerini (Allah'ın tehdit ettiği hususlarda, azabı ile) korkutmaları gerekmez miydi?"

"Ey Muhammed (sav)'in kızı Fatıma! Ben Allah'a karşı sana bir fay­da sağlayamam."5

Korkutmanın mükâfatı, korkutulanların sayışma göre katlanır. Çün­kü faydası da ona göre katlanır. Bunun için Peygamberimiz (sav) tüm âlemlere gönderilmiş, ta ki onun tebliğ mükâfatı tüm peygamberlerin mükâfatından daha büyük olsun. Bu sebeple âlemlerin Rabbi: "Hâlbu­ki dileseydik, elbette her şehre (memlekete) bir korkutucu (peygamber) gönderirdik" sözü ile ona minnetini beyan etmiştir. Çünkü eğer o bu­nu yapmış olsaydı, Peygamberimiz için ancak kendi memleketindeki-leri korkutma mükâfatı gerçekleşecekti.

itaat Edenlerin Müjdelenmesi

"(Habibim!) İman edip salih amel işleyenlere şüphesiz kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele" "Ve iman edenlere Rableri katında şüphesiz ki, kendileri için 'kadem-i sıdk' (Pey­gamberlerin şefaati) bulunduğunu müjdele"

Hz. Peygamber (sav) Muaz ve Ebu Musa'yı Yemen'e gönderirken, onlara: "Müjdeleyin, nefret ettirmeyin"   demişti.

itaatkârların müjdelenmesi itaate teşviktir. Çünkü bu durumda on­lar müjdelendikleri büyük mükâfata ve kalıcı nimete kavuşmak için ça­lışacaklardır.

Hakkın Açığa Çıkması İçin Mücadele Etmek

"İçlerinden zulmedenler hariç, ehli kitapla ancak o en güzel olan

1  Müddessir: 1-2

2 İbrahim: 44

3 Şuara: 214

4 Tevbe: 122

5 Buhari-Müslim

6 Furkan: 51

7 Bakara: 25

8 Yunus: 2

9 Buhari-Müslim

 (suret) ile mücadele edin." "Dediler ki: Ey Nuh! Gerçekten bizimle mücadele ettin, öyle ki bizimle mücadelede çok ileri gittin." "Ve onlar­la en güzel bir şekilde mücadele et."

Mücadeleyi güzel yapmak mücadele edilen kişiyi hakka ilettiği ve şüphelerini ortadan kaldırdığı için ona ihsandır. Kıymeti de mücadele edilen konunun kıymetine göredir. Bunun için imanın doğruluğunun açığa çıkması için yapılan mücadele, mücadelelerin en üstünüdür.

Hakkın Üstün Olması İçin Çekişmek

"İşte bu ikisi (mü'min ile kâfir), Rableri hakkında mücadele eden iki hasmıdır." "(Ey Habibim!) Andolsun ki Semud (kavmin)e de; Allah'a kulluk edin, diye (kendilerine nasihat etmesi için) kardeşleri Salih'i gön­derdik. Bir de baktık ki onlar birbirleri ile çekişen iki fırka olmuşlar."

Hakkın üstün gelmesi için çekişmek ne güzel çekişmedir! Onunla hak ispat olur, batıl da yok olur. Ayrıca bu, hasma da onu ateşten koru­duğu için ihsandır.

Cahile Bilmediğini Öğretirken Yumuşak Davranmak

Muaviye b. Hakem namazın içinde hapşıran birine namazda 'Yerha-mukellah' (Allah sana merhamet etsin) dedi. Bunun üzerine Hz. Pey-gamber'in ashabı bakışlarını ona fırlattılar ve elleri ile dizlerine vurdu­lar. Muaviye sustu ve 'Vay anaları yitiresiceler! Neyiniz var ki bana öy­le bakıyorsunuz?' dedi. (Muaviye der ki: Anam-babam ona feda olsun, ne ondan önce, ne de sonra onun gibi güzel öğreten bir öğretici görme­dim. Allah'a yemin ederim ki beni ne azarladı, ne dövdü, ne de bana hakaret etti.) Peygamber (sav), namaz kıldıktan sonra dedi ki: "İnsan­ların konuştuklarından hiçbir şey bu namazda uygun değildir. Onda ancak teşbih, tekbir ve Kur'an kıraati yapılır."

Cahile yumuşaklık onu öğrenmeye ve uygulamaya alıştırır, teşvik eder. Sertlik ise onu öğrenme ve uygulamadan nefret ettirir.

Aileye Şeriat Adabım Öğretmek

"Ehline namazı ve zekâtı emrederdi." , "(Ey Resulüm!) Ailene na-

1 Ankebut: 46

2 Hud: 32

3 Nahl: 125

4 Hac: 19

5 Nemi: 45            7 Meryem: 55

6 Müslim-Ebu Davud

mazı emret. Kendin de ona sabırla devam et."ı "Ey iman edenler! Ken­dinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!"

Kişi ailesini ancak takvayı emredip taatlere teşvik etmekle ateşten koruyabilir.

"Çocuklarınıza yedi yaşında namazı emredin, on yaşında terk ettik­leri takdirde dövün."

Aile efradını terbiye etmek onlara iyilik ve ihsandır. Adaplara çağır­manın fazileti çağrılan edebin faziletine göredir. Bu sebeple en üstün ibadet ve en iyi taatlerle yapılan terbiye, terbiyelerin en iyisidir. Ve böy­lece artık derece derece en iyi ve en üstün olanlar gelir. Çocuk azarlan-maksızın öğrenebiliyor s a azarlanmaz; aksi durumda azarlanır. Eğer azarlama da ona fayda vermediyse onun gibi birinin kaldırabileceği ve genellikle zarar görmesi söz konusu olmayan bir şekilde dövülür. Eğer ancak şiddetli dayakla serkeşliğinden dönecekse o takdirde şiddetli da­yak onun ölümüne yol açabileceği için haram olur. Şiddetli olmayan dayak onun düzelmesine vesile olur diye caiz görülmüştü. Eğer o da düzelmeye vesile olmuyorsa caiz değildir. Çünkü bu, faydasızca ona zarar vermektir.

Hayrı Göstermek

"Kim hayrı gösterirse ona da yapanın mükâfatı kadar mükâfat vardır." , "Kim bir hidayete çağırırsa ona tabi olanların sevabı kadar se­vap vardır, onların sevabından da hiçbir şey eksilmez"

Hayrı göstermek yapılmasına yardım ve vesiledir. Kıymeti de gös­terilen hayrın kıymeti gibidir. Bunun için en üstün ibadetleri göstermek en üstün hayrı göstermedir. Ve böylece artık derece derece hayırlar ge­lir. Mesela imanı göstermek, en iyi hayrı göstermedir.

Şefaat Ermek (Aracılık)

"Kim güzel bir şefaatle şefaatte bulunursa (faydalı bir işte aracılık ederse) ona bundan bir nasip vardır"   "Aracı olun ki sevap kazanasınız da Allah, Peygamberi'nin dili üzerine dilediğine hüküm versin."

1  Taha: 132

2  Tahrim: 6

3  Ebu Davud-Tirmizi

4  Müslim

5  Müslim

6   Nisa: 85

7  Buhari-Müslim

Güzel şefaat hayra vesiledir. Onun vesileler arasındaki kıymeti, maksadının maksadlar arasındaki kıymetine göredir.

İnsanlarla Yapılan Muamelede Mazeret Bırakmamak

"Mazeret bırakmamayı Allah (cc)'tan daha fazla kimse sevmez. Bu­nun için kitaplar indirmiş ve Resuller göndermiştir" İnsanların bütün mazeretlerini önceden ortadan kaldırmak onlara ihsandır. Ta ki yaptık­ları işte tam bir bilinç içinde olsunlar da ihmal ettiklerini öyle gerektiği için yapmış olsunlar.

Özrünü Açıklamak

"(Harun dedi ki:)^By anamın oğlu! Doğrusu kavim beni zayıf buldu ve nerede ise beni öldürüyorlardı." "(Musa dedi ki:) Eğer bundan son­ra sana bir şeyden sorarsam artık beni arkadaşlığa kabul etme, gerçek­ten benim tarafımdan bir özre ulaştın."

Özür Dilemek

"(Musa) Dedi ki: Unuttuğum şeyden dolayı teni mesul tutma ve bu işimde (seninle beraber olmakta) bana bir güçlük yükleme! (Beni mazur gör.)"

Kusurdan ötürü özür dilemek, hakkında kusur işlenenin gönlü­nü almaktır.

Güzel Üslupla Kınama

"(Yusuf) Dedi ki: Siz cahil kimseler iken Yusuf ve kardeşine yaptığı­nızı bildiniz mi?" , "Hani Peygamber, zevcelerinden birine bir sözü sır olarak söylemişti; fakat (o) bu sözü (diğer bir hanımına) haber verip Al­lah da bunu ona (Peygamber'e) açıklayınca (o) bunun bir kısmını (zev­cesine) bildirmiş, bir kısmından da (bahsetmeyerek) vazgeçmişti."

Hz. Peygamber (sav) kerem olarak açıkladığı sırrının bir kısmını ha­nımına bildirmekten vazgeçmişti. Çünkü kerim kişi çok ileri gitmez. Hz. Yusuf da kardeşlerinin yaptığına mazeret olarak cehaleti, gençlik cahilliğini göstermiştir.

1  Buhari-Müslim

2 A'raf: 150

3 Kehf: 76

4 Kehf: 73

5 Yusuf: 89

6 Tahrim: 3

Güven ile Müjdelemek ve Korkuyu Yatıştırmak

"(Hz. Şuayb (as) Hz. Musa (as)'ya:) Korkma o zalimler topluluğun­dan kurtuldun (dedi)" , "(Melekler) Korkma! Şüphesiz ki biz (Allah'ın melekleriyiz ve) Lut kavmine (azap vazifesi ile) gönderildik, dediler."

Hz. Peygamber (sav), Ebu Talha'nın atma binip (herkesi korkutan sesin tarafına gidip) döndüğü zaman Medine halkına 'Korkulacak bir şey yok' dedi. Korkan kimseyi müjdelemek ve onu teskin etmek bir çeşit ihsandır.

Hazır Olan ve Olmayan Kimselere Selam Vermek

"De ki: Allah'a hamd, seçtiği kullarına da selam olsun."4, "O halde ayetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman artık de ki: Selam si­ze!" , "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve (o evin) halkına selam vermeden girmeyin." , "Artık evlere girdiği­niz zaman Allah katında mübarek ve güzel bir sağlık temennisi olarak kendinize (ve evlerde bulunanlara) selam verin." "(Bütün) âlemler içinde Nuh'a selam olsun."   "ibrahim'e selam olsun."

Selam kötülük ve günahlardan selamet duasıdır. Bu da istenecek en iyi şeydir.

Karşılaşmada Merhabalaşmak

Hz. Peygamber (sav)'e Mi'rac gecesi Hz. İbrahim ve Hz. Nuh, 'Salih oğula ve Salih Peygamber'e merhaba' dediler. Hz. Musa, İsa ve İdris de: 'Salih kardeşe ve Salih Peygamber'e merhaba' dediler.

Hz. Peygamber (sav) Hz. Fatıma'ya: 'Kızıma merhaba' derdi.

Ümmü Hani'ye 'Merhaba, ey Ümmü Hani' dedi.

Abdi Kays Kabilesi'nin temsilcilerine: 'Elçilere merhaba' demiştir.

Merhabalaşmak ikramdır, iyiliktir, ihsan ve sevinç göstermektir.

İstekte Bulunanı Yumuşaklıkla Çevirmek

"Güzel bir söz ve bir bağışlama arkasından incitme gelen sadakadan

1  Kasas: 25            5 En'am: 54

2 Hud: 70             6 Nur: 27

3 Buhari-Müslim   7 Nur: 61

4 Nemi: 59            8 Saffat: 79

10  Buhari-Müslim

11  Buhari-Müslim

12 Tirmizi

13 Buhari-Müslim

daha hayırlıdır."! "Eğer (bir şey verecek durumda olmayıp) Rabbinden ümit ettiğin bir rahmeti (rızkı) aramak için onlardan (o hak sahiplerin­den) yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan, artık ('Elime geçerse veri­rim' manasında) onlara yumuşak bir söz söyle..." , "Ve dilenciye gelin­ce; sakın (onu) azarlama."

İsteyen kişi fakirlik ve isteme zilleti ile eziktir. Eğer sen buna kötü bir şekilde geri çevirme ezikliğini de eklersen ezikliği katlanır.

Eğer vererek ona iyilik etmesen de en azından onu güzelce çevir.

Arkadaşlığı Edep ile Talep Etmek

"Musa: 'Sana öğretilenden, hayra götüren bir ilmi bana öğretmen üzere sana tabi ola^b;lir miyim?1 dedi."

Büyüklerden arkadaşlık veya başka bir şey isterken edepli olmak onlara hürmet ve saygıdır. Bize, yaşça büyük olanlara saygı gösterme­miz emredilmiştir. Artık din büyüklerine saygı için ne düşünmeli!

  Hariç Konuşurken İstisnada Bulunmak (İnşaallah Demek)

"Sakın hiçbir şey için Allah'ın dilemesine bağlamadıkça (İnşaallah, demedikçe) 'Ben bunu yarın kesinlikle yapacak olanım' deme." , "(İs­mail:) Ey babacığım, sana emredileni yap! İnşaallah beni sabredenler­den bulacaksın." "(Musa:) İnşaallah sen beni sabırlı bulacaksın ve sa­na hiçbir işte karşı gelmeyeceğim, dedi." , "(Şuayb;) İnşaallah beni sa­lih kimselerden bulacaksın." , "Bağına girdiğin zaman: 'Maşaallah! Kuvvet ancak Allah (m yardımı) iledir' demen gerekmez miydi?"

"Sizden biri; 'Allah'ım! Dilersen beni bağışla' demesin. Fakat ısrar etsin, kesinlik ifade etsin, Allah'a karşı isteğini çokça ortaya koysun.

Çünkü Allah'a, verdiği hiçbir şey ağır gelmez."

Dua dışında istisna yapmak Allah'ı fail olarak birlemek, işlerim ona bırakmak ve kendini güç ve çareden yoksun görmektir.

Musibet Anında Allah'a Dönüşü Hatırlamak

"(Ey Resulüm!) Sabredenleri müjdele, onlar ki kendilerine bir musi-

10 Müslim

1 Bakara: 263

2 İsra: 28

3 Duha: 10

4 Kehf: 66

5 Kehf: 23

6 Saffat: 102

7 Kehf: 69

8 Kasas: 27

9 Kehf: 39

bet geldiği zaman: Muhakkak ki biz Allah'a aidiz ve muhakkak ki bi^ ancak ona dönücüleriz, derler."

Onların bu sözü kulluğun zilletini ve Rububiyetin kahredici kudre­tini itiraftır. Çünkü onlar 'Biz Allah'a aidiz, O'nun mülküyüz ve bi2 O'nun hükmü ve tasarrufu ile O'na dönücüleriz' derler.

Şeriat Hâkiminin Çağrısına Uymak

"Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, mü'minlerin sözü ancak 'İşittik ve itaat ettik' demeleridir." Çağrılanın 'İşittik ve itaat ettik' demesi güzelce itaat etmektendir.

Kâfirlere Gücünü Göstermek

"(Firavun, iman eden sihirbazlara:) Mutlaka ellerinizi ve ayaklarını­zı çaprazlama keseceğim ve hepinizi kesinlikle asacağım, dedi. (Onlar ise:) Zararı yok, çünkü biz Rabbimize dönücü kimseleriz." , "O sihir­bazlar ise dediler ki: Seni bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana asla tercih etmeyiz, artık ne hüküm vereceksen ver! (Sen) ancak bu dünya hayatında hükmedersin." , "(Hud) dedi ki: Şüphesiz ben (ise) Allah'ı şahit tutuyorum (Siz de) şahit olun ki doğrusu ben sizin O'nu (Allah'ı) bırakıp da şirk koşmakta olduğunuz şeylerden uzağım. Artık (isterseniz) hep beraber bana tuzak kurun, sonra (da) bana hiç mühlet vermeyin." , "(Nuh): Artık (siz ve Allah'a şirk koştuğunuz) ortakları­nızla beraber işinizi toplayın (da ne yapacağınıza karar verin), sonra bu işiniz üzerinize dert olmasın. Sonra bana yapacağınızı yapın ve bana hiç mühlet vermeyin." "(Ey Resulüm!) De ki: (Allah'a şirk koştuğu­nuz) ortaklarınızı çağırın, sonra bana (hep beraber) tuzak kurun da ba­na bir an bile mühlet vermeyin."

Gücünü göstermek bir çeşit cihad ve kâfirleri kızdırmaktır.

Kâfirlere Düşmanlık Göstermek

"İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Hani kavimlerine şöyle demişlerdi: Doğrusu b'vl

1  Bakara: 155-156

2 Nur: 51

3 Şuara: 49-50

4 Talıa: 72

5  Hud: 54-55

6 Yunus: 71

7 A'raf :195

sizden ve Allah'tan başka tapmakta olduklarınızdan uzak kimsele­riz Sİ2İ (batıl dininizi) inkâr ettik. Artık (siz) tek olarak Allah'a iman edinceye kadar sizinle bizim aramızda ebedi olarak düşmanlık ve  başlamıştır."

Kâfirlerden Beri Olduğunu İlan Etmek

"Bir zaman da İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: Şüphesiz ki ben (sizin) tapmakta olduğunuz şeylerden uzağım." , "(Ve yine) De ki: O ancak tek bir ilahtır. Muhakkak ki, ben sizin (Allah'a) ortak koşmak­ta olduklarınızdan uzağım."    "Doğrusu biz sizden ve Allah'tan başka tapmakta olduklarınızdan uzak kimseleriz."

Kafir ve Münafıklara Karşı Sertlik

"Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert davran" , "Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncelikle) sizin yakını­nızda olanlarıyla savaşın. (Öyle ki) sizde bir şiddet bulsunlar."

Kâfirlere Hakarette Bulunmak

"(Nuh dedi ki:) Eğer (siz) bizimle eğleniyorsanız, sonunda şüphesiz biz de (Allah'ın azabı geldiği vakit) sizinle bu alay etmekte olduğunuz gibi alay edeceğiz."

Hz. Nuh (as) ömrünün sonunda, görevinin nihayetine geldiğinde ve kavminden ümidini kesip gemisini yapmaya başladıktan sonra bu sÖ-zü söylemişti.

Hz. İbrahim de "Size de, Allah'tan başka tapmakta olduğunuz şey­lere de yuh olsun. Hiç akıl erdirmez misiniz?"   dedi. "(Ey Resulüm!) De ki: Eğer duanız olmasa, Rabbim ne diye size ehemmiyet versin?" Hz. Peygamber (sav) İbn-i Sayyad'a: "Defol! Haddini aşamayacak­sın!"    demişti

Beni Kureyza Yahudilerine: "Maymun ve domuzların kardeşleri!" «emişti.

Hz. Ebu Ebubekir de Süheyl b.Amr'a: "Lafın dilciğini em!" dedi.

1  Mümtehine: 4   4 Mümtehine: 4           7 Hud: 38

2 Zuhruf: 26        5 Tevbe: 73, Tahrim: 9   8 Enbiya: 67

3 En'am: 19         6 Tevbe: 123                 9 Furkan: 77

10 Buharı, Müslim

11 Ahmed

12 Buhari

Kâfirlere hakaret, onları küçümseyip alay etmek, inat ve ısrar gös-terdiklerind endir. Çünkü bu durumda sövmeyi, aşağılamayı kötüleme ve hakareti hak etmiş oluyorlar.

Korku Durumunda Kâfirlerin Şerrinden Korunmak

"Mü'minler mü'minleri bırakıp kâfirleri dostlar edinmesin! Kim böyle yaparsa, artık Allah'tan (onun için yardım namına) bir şey yok­tur. Ancak (dost görünerek) onlardan (gelebilecek) bir tehlikeden sa­kınmanız müstesna..." , "Kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan kimse müstesna..."

Maslahat ve Ara Düzeltmek İçin Yalan Söylemek

"insanların arasını düzeltmek için hayır söyleyen ve hayır isnat eden yalancı değildir." Hz. Peygamber (sav) eşlerin, aralarmı düzelt­mek için birbirlerine yalan söylemelerine ruhsat vermiştir.

Eğer bir kimse yalanıyla bir peygamberin, velinin veya Müslümamn kanını, malını korursa veyahut bunun için kendisine yemin ettirilirse ve o da yalan olarak yemin ederse, iyilik yapmış olur. Bunların hiçbi­rinde sakınca yoktur. Bir Müslümamn kanım veya malını koruyacak bir şeyde yalan söylemek vacip olur.

Yalan olduğu yönü ile değil, koruyucu olduğu yönüyle ve koruyu­cu olduğundan koruma mükâfatı ona sayılır. Yalanın günahı ise koru­maya vesile olduğu için ortadan kalkar. Eğer biz bütün vesilelere mak­satlarının hükmünü verirsek, bunun için sevab bile alır.

Mashalat İçin Gıybet

"(Hz. Yakub:) Ey oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana (hased ederler ve) bir hile olarak tuzak kurarlar."

Hz. Peygamber (sav) yanma girmek için izin isteyen bir adam için: "Aşiretin kötü oğludur o (Veya 'Aşiretin kötü adamıdır') dedi. Yanma girince de ona ikramda bulundu. Bunun üzerine Hz. Aişe (ra) ona bun­dan sual etti. O da: "İnsanların çirkin işlerinden sakınıp korktukları kimse şüphesiz insanların en kötüsüdür" dedi. Bunu ondan sakmdır-

1 Al-i Imran: 28

2 Nahl: 106

3 Buhari-Müslim

4 Yusuf: 5

5 Buhari-Müslim

rnal< için söyledi. Nasıl ki, Hz. Yakub da Yusuf'u kardeşlerinin kötülü­ğünden sakındırmak için ayetteki sözünü söylemişti. Aynı şekilde Fatı-ma b. Kays, Peygamber'e "Muaviye ve Ebi Cehm'den hangisi ile evle-rtilmesi uygundur?" diye istişarede bulunduğu zaman: "Muaviye fa­kirdir. Malı yoktur. Ebu Cehm ise kadınları çok döver" dedi. Onu Mu-aviye'nin fakirliğinden, Ebu Cehm'in de dayağından göreceği zarardan dolayı uyardı..

Nasihat İçin Söz Taşımak

"Sonunda (bu haberin yayılması üzerine) şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi (ve) Ey Musa! Doğrusu (şehrin) ileri gelenler (i) se­ni öldürmek için lfia-kkında müzakere ediyorlar. Hemen (bu şehirden) çık. Gerçekten beri1 sana nasihat edenlerdenim, dedi."

İbn-i Mesud "Bu, Allah'ın rızası gözetilmeyen bir paylaşmadır, di­yen kişinin sözünü Allah'ın Resulü'ne haber vermişti."

Zeyd b. ErkanV da Abdullah b. Ubeyy'in "Yemin olsun, eğer Medi­ne'ye dönersek, en aziz olan en zelil olanı muhakkak oradan çıkaracak                                                                                                                          

tır"   sözünü Hz. Peygamber (sav)'e bildirmişti?-

Bunda Hz. Peygamber (sav)'in yararım gözetmek olduğu ve düş­manlarını ona tanıttığı için yaptıklarım Peygamber (sav) yadırgama-mıştır.

Bozulmasından Korkulmayan Kimseyi Övmek

Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebu Bekir'in huzurunda, 'İnsanlar arasın­da arkadaşlık ve mal hususunda üzerimde minneti en çok olan kişi Ebu Bekir'dir. Eğer ben (Rabbimden başka) bir halil (halis dost) edinseydim, şüphesiz Ebu Bekir'i halil edinirdim. Fakat aramızda İslam kardeşliği vardır' dedi.

Ayrıca "Mescitte hiçbir kapı kalmasın (hepsi kapatılsın), ancak Ebu Bekir'in kapısı hariç" diyen Peygamber (sav) yine onun huzurunda; "Allah beni size gönderdi; ancak siz Yalan söylüyor' dediniz. Ebu Bekir ise 'Doğru söylüyor' deyip canını ve malını benimle paylaştı"   demiştir.

1  Müslim

2 Kasas: 20

3 Buhari

4 Mümtehine: 8

5 Buhari-Müslim

6 Buhari-Müslim

7 Buhari-Müslim

8 Buhari

Ebu Ubeyde için de; 'Bu ümmetin emini budur, dedi.ı Yemen halkı­na onu gönderirken 'Ben gerçekten size emin birini göndereceğim. Hakkıyla emin, hakkıyla emin' demişti

Hz. Ömer'e "Nefsim, elinde olana yemin olsun ki şeytan hiç bir sokakta sana rastlamaz da (yönünü değiştirip) başka bir sokağa gir­mesin" dedi.

Hz. Ali için; Ben yarın sancağı Allah ve Resulü'nü seven ve Allah ve Resulü'nün de sevdiği bir kimseye vereceğim, demişti.

Fitneye düşmeyecek olanı methetmek mü'mine ihsan ve gönlünü teskindir. Kendisi sebebiyle övüldüğü hayrı çok işlemeye de bir teşvik­tir. Çünkü Resulullah (sav), 'Siz Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz1 demişti. Övgüsüne itibar edilecek bir kimse tarafından övüldüğünü işitince mü'minin nefsi Allah'ın vadine sükûn bulur, kalbi Hz. Peygam-ber'in sözüyle mutmain olur.

Özellikle Hz. Peygamber'in Ömer, Ebu Ubeyde, Ali ve Ebu Bekir'e övgüleri söz konusu ise, bu durum muhakkaktır.

Özür Beyan Etmek

"(Musa:) Eğer bundan sonra sana bir şeyden sorarsam artık beni ar­kadaşlığına kabul etme. Gerçekten benim tarafımdan (mazur sayılabi­leceğin) bir özre ulaştın, dedi"

Özür beyan etmek iyilerin ahlakıdır, iyilik ve ihsandır.

Zan ile Methetmek

"O ikisin (genç kız)den biri: Ey babacığım, onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle tuttuğun kimselerin en hayırlısı, o kuvvetli ve emin olandır, dedi."

Kötülüğü itiraf Etmek

"(Kardeşleri Yusuf'a:) Allah'a yemin olsun muhakkak ki Allah seni bize üstün kıldı. Hâlbuki (biz) elbette hata edenlerden olmuştuk." , "(Oğulları;) Ey babamız, bizim için (Allah'tan) günahlarımıza mağfiret dile, biz gerçekten hata eden kimseler idik, dediler"

1  Müslim-Ahmed

2 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Kehf: 76

7  Kasas:26

8  Yusuf: 91

9  Yusuf: 97

Kötülüğü itiraf etmekte mazlumun öfkesinin dinmesi ve affetmeye yakınlaşması vardır.

Konuşma Güzelliği

"İnsanlara da güzellikle söyleyin" "Kullarıma söyle (sözün) en gü­zel olanı(m) söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozmak ister." , "Ve onlara (ana-babaya) güzel söz söyle."' , "Buna rağmen ona (Firavun'a) yumuşak söz söyleyin" "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söyleyin"   "Ey iman edenler, (Peygamber'e) 'raina' demeyin."

Hz. Peygamber'e 'raina' demenin yasaklanmasının sebebi Yahudile­rin bu şekilde yaptığı sövgü imasıydı:

"Yarım hurma! bile olsa sadaka verin. Onu da bulamazsanız, güzel söz ile sadaka verin;" , "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse ya hayırlı söz söylesin veyahut sussun"

Sözün güzeli karşılıklı sevgiye, kalplerin birbirine yakınlaşması da kinlerin ortadan kalkmasına ve düşmanla en sıcak bir dost olana kadar

ilişkilerin güzelleşmesine neden olur.

Dinde Fetva ile İhsan

Fetvanın faydası din veya dünya ile ilgili şer'i bir hükmü soran her­kes için geneldir. Bu makama oturmak da bu çeşit ihsana niyet etmektir.

"Kim bir iyiliğe niyet eder de onu yapmazsa ona bir iyiliğin sevabı yazılır."

Fetvanın fazileti, fetvası sorulan işe göre değişir. Çünkü bu ona ve­sile ve o işin yolunu göstermedir. "Kim de bir hidayete çağırırsa, ona da onunla amel edenin mükâfatı kadar vardır."

Alimlerden Sormak

"Eğer bilmiyorsanız, ehl-i zikre (âlimlere) sorun." "Artık sana indir­diğimiz şeylerde şüphede isen o halde senden önce kitabı (Tevrat'ı) oku­yanlara sor."   "Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor!

1 Bakara: 83

5 Ahzab: 70

9 Buhari-Müslim

13 Zuhruf: 45

2 İsra: 53

6 Bakara: 104

10 Müslim

 

3İsra: 23

7 Buhari-Müslim

11 Nahl: 43, Enbiya: 7

 

4 Taha: 44

8 Buhari-Müslim

12 Yunus: 94

 

Şer'i ilimlerden sual şeref ve güzelliktir. Kişinin ihtiyaçtan fazla ola­rak sual etmesi ise israf ve ayıptır.

Doğruluk

"Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve doğru kimselerle beraber olun." , "Müslümanlardan öyle erler vardır ki (o gün) Allah'a verdik­leri sözde durdular" , "Bu (gün) doğru olanlara doğruluklarının fayda vereceği gündür." "Size doğruluktan ayrılmamayı emrediyorum. Çünkü doğruluk takvaya, takva da cennete iletir. Ve kişi doğru sözden ayrılmadan hep doğru sözü seçer de ta ki Allah katında bu sebeple sıd-dık olarak yazılır."

1  Tevbe: 119

2  Ahzab: 23

3  Maide:119

4  Buhari-Müslim

 

ON ÜÇÜNCÜ KISIM

 

DUA YOLUYLA İHSAN

 

Bunun da kendi1 içinde bölümleri vardır.

Duanın kıymeti dua yolu ile istenen şeyin kıymetine göredir. Bunun için en üstün dua, amacı en üstün olan duadır.  islam ve Hidayet için Dua

"Bizi dosdoğru yola hidayet eyle!" "Rabbimiz, bizi sana Müslüman olmuş (teslim olmuş) kimseler eyle ve neslimizden de sana teslim ol­muş bir ümmet (çıkar)."

"Allah'ım! Hakkında ihtilafa düşülen hakka beni, izninle hidayet et!" , "Allah'ım, hidayet ettiklerin arasında beni de hidayet et!"

Müslüman Olarak Ölmek ve Salihlere Katılmak İçin Dua

"(Yusuf:) Canımı Müslüman olarak al ve beni salih kimselere kat." , "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve canımız Müslüman kimseler olarak al."6  "Rabbimiz! Artık günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı ebrar (içi-dışı tertemiz olan iyi kullar) ile beraber al."

İslam Dininde Sebat İçin Dua

"(Hem onlar derler ki:) Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi (haktan) eğriltme!"

1  Fatiha: 6

2 Bakara: 128

3 Müslim

4 Ahmet-Ebu Davud-Tirmizi

5 Yusuf: 101

6 A'raf 126

7Al-iİmran:l93 8 Al-i İmran: 8

Peygamber (sav) "Ey kalplere sebat veren! Benim kalbimi dinin üze­rinde sabit kıl" diye dua ederdi.

Ateşten Korunmak İçin Dua

"Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzaklaştır. Çünkü onun azabı devamlıdır." , "Rabbimiz, bize dünyada da iyilik, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru." ,

"Rabbimiz, muhakkak ki biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi o ateş azabından muhafaza

eyle.""

Dinde İmam Olmak İçin Dua

"Rabbimiz! Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden göz aydınlığı olacak (salih) kimseler ihsan eyle ve bizi takva sahiplerine imam (her hususta kendisine tabi olunan rehber) kıl derler." , "(İbrahim:) Sonraki (ümmet)ler içinde benim için bir lisan-ı sıdk (güzel bir medihle anılma­yı) nasip eyle!"

Hz. İbrahim'in güzel medhi istemesi örnek alınması içindi.

Adalet ve ihsan İçin Mülk İstemek

"(Süleyman) dedi ki; Rabbim! Bana mağfiret buyur. Ve bana benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir saltanat ihsan et!"

Kabul İçin Dua

"Bir zaman İbrahim, İsmail ile beraber Ka'be'nin temellerini yüksel­tiyordu (ve şöyle dua ediyorlardı): Rabbimiz (yaptığımızı) bizden ka­bul buyur. Şüphe yok ki Semi', Âlim ancak sensin!"

Tevbeyi Kabul ve Din Usullerini Öğretme Duası

"(İbrahim ve İsmail:) Bize (razı olacağın hac ve kurban gibi) kulluk usullerimizi göster ve tevbelerimizi kabul buyur."

Her İki Yurdun İyiliğini İstemek

"Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş

1  Ibn-i Mace

2 Furkan: 65

3 Bakara: 201

4 Al-i İmran: 16

5 Furkan: 74

6 Şuara: 84

7 Sad:35

8  Bakara: 127

9  Bakara: 128

azabından koru."ı   ", (Musa:) Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz. Şüphesiz ki biz sana yöneldik (dedi)."

Mağfiret ve Rahmet İçin Dua

"(Musa:) Rabbim! Bana ve kardeşime mağfiret eyle ve bizi rahmeti­ne koy! Çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin, dedi." , "(Mu­sa:) Rabbim! Doğrusu ben nefsime zulmettim, artık beni bağışla, dedi." , "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı ba­ğışla!" , "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi (hak­tan) eğriltme! Bize'tarafından bir rahmet ihsan eyle."

Sabır İçin Dua I f

"Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve canımızı Müslüman kimseler olarak al!" , "(Talüt ve ona itaat eden müminler) Calut ve ordusuna karşı çıktıklarında şöyle dediler: Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!"

Savaşta Sebat İçin Dua

"Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!"

Düşmanlara Galip Gelmek İçin Dua

"Sen bizim mevlamızsm, artık kâfirler topluluğuna karşı bize yar­dım eyle!""' , "(Lut:) Rabbim! Bu fesadçılar topluluğuna karşı bana yardım et, dedi." , "Bunun üzerine (Nuh) Rabbine: Gerçekten ben mağlubum (bu müşriklere karşı çaresizim). Artık (bana) yardım et, diye yalvardı."

Dua ve Yalvarışı Gizli Yapmak

"Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi

aşanları sevmez."

1  Bakara: 201

2 A'raf 156

3 A'raf 151

4  Kasas: 16

 5 Al-i İmran: 147

 6 Al-i İmran: 8  7A'raf:126  8Bakara:250

9 Bakara: 250

10  Bakara: 286

11   Ankebut: 30

12  Kamer: 10

13 A'raf: 55

"(Habibim:) Eyyub'u da (an). Hani o Rabbine: Zarar gerçekten bana dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin, diye dua etmişti."', "Sonra (Musa:) indireceğin her hayra muhtacım, dedi." , "Zennun'u da (balık sahibi Yunus'u da an)! Hani (kavmine) kızan biri olarak (biz­den izinsiz) gitmişti de kendisini (bu yüzden) asla sıkıştırmayacağımı­zı sanmıştı. Derken (balığın karnında) karanlıklar içinde (kalıp;) Sen­den başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben (nefsime) zul­medenlerden oldum, diye nida etmişti." "(Yusuf) dedi ki: Rabbim! Zindan bana bunların beni kendisine davet ettikleri şeyden daha se­vimlidir. Eğer onların tuzaklarını benden defetmezsen onlara meyleder ve cahillerden olurum."

Salih Evlat İçin Dua

"(Zekeriya:) Artık kendi katından bana bir halef (bir oğul) ihsan ey­le ki (ilim ve nübüvette) hem bana varis olsun, hem de Yakub ailesine varis olsun! Ve onu rızaya mazhar buyur ey Rabbim! (dedi)."

Duanın Kabulü İçin Dua

"(İbrahim): Rabbim, duamı kabul buyur! (dedi)."

Müminlerin Dostluğu İçin Dua

"Onlardan sonra gelenler ise derler ki: Rabbimiz! Bize ve iman (ci­heti) ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret eyle! Kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma!"

Zalimlerden Kurtuluş Duası

"(Musa:) Rabbim! Beni bu zalimler topluluğundan kurtar, dedi." "Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğuna bir fitne kılma (onları bize mu­sallat etme) ve bizi rahmetinle o kâfirler güruhundan kurtar!"

1  Enbiya: 83

2 Kasas: 24

3 Enbiya: 87

4 Yusuf: 33

5 Meryem: 5-6

6 İbrahim: 40

7 Haşr: 10

8 Kasas: 21

9 Yunus: 85-86

Ahiret Sevabı ve O Günün Rezilliğinden Kurtulmak İçin Dua

"Rabbimiz, peygamberlerin vasıtasıyla bize va'dettiklerini bize ver ve bizi kıyamet günü rezil etme! Şüphesiz ki Sen vadinden dön­mezsin"

Af ve Günahların Örtülmesi İçin Dua

"Rabbimiz! Artık günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canı­mızı ebrar (iyi kulların) ile beraber al!" , "Bizi affeyle. Bizi bağışla ve bize merhamet buyur!

Rızık İçin Dua j f

"(İsa;) Bizi rızıklâ'ndır. Çünkü Sen rızık verenlerin en hayırlısısm, de­mişti."4 , "Şüphesiz ki Allah'tan başka tapmakta olduklarınız size bir rı­zık vermeye malik olamazlar. Öyle ise rızkı Allah'ın katında arayın ve O'na kulluk edin, hem O'na şükredin."

Küfürden Korunmak İçin Dua

"Bir zaman da İbrahim şöyle demişti: Rabbim, bu beldeyi (Mekke'yi) emniyetli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!"

Kendisi Sebebiyle Kimsenin Fitneye Düşmemesi İçin Dua

"Rabbimiz, o zalimler topluluğunu bizim sebebimizle fitneye dü­şürme (Bizi onların yoldan çıkmasına sebep yapma)!"

Cehalet ve Masiyetten Korunmak İçin Dua

"(Musa:) (Ben) öyle cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, dedi." , "(Yusuf:) Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını almaktan Allah'a sığınırız. O takdirde şüphesiz ki biz zalimlerden oluruz, dedi."

"Ayağımın kaymasından (yanılmaktan), sapıtmaktan, zulmetmek­ten, zulme uğramaktan, cahillik etmekten ve bana cahillik edilmesin-

1 Al-ilmran:194

2 Al-i İmran: 193

3 Bakara: 286

4 Maide: 114

5 Ankebut: 17

6 İbrahim: 35

7 Yunus: 85

8 Bakara: 67

9 Yusuf: 79

10 Ebu Davud, Tirmizi, Nesai

13. kısım

Şerlilerin Şerrinden Korunmak İçin Dua

"De ki: Felak'ın (sabahın) Rabbine sığınırım yarattığı şeylerin şer­rinden."

Vesvesenin Şerrinden Korunmak İçin Dua

"De ki: Nas'm (insanların) Rabbine sığınırım, insanların melikine, insanların ilahına, o çok sinsi, vesvese verenin şerrinden."

Kur'an Kıraati İçin İstiaze Etmek

"Artık Kur'an okuyacağın zaman koğulmuş şeytandan hemen Al­lah'a sığın."

Şeytanın Kur'an manalarını değiştirmemesi için, Alİah, kendisine sı­ğınılmasını emretti.

Kızgınlık Anında İstiaze Etmek

"Eğer şeytandan (gelen) bir vesvese seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın!"

Hz. Peygamber (sav) gözleri kızarıp damarları şişene kadar öfkele­nen bir adam hakkında: "Ben bir kelime biliyorum. Eğer onu söylerse bu hissettiği (öfke) ondan geçer: Koğulmuş olan şeytandan Allah'a sı­ğınırım" dedi."

Çünkü istiaze şeytanın dürtmesi karşısmda Rahman'a sığınmaktır.

Şeytanın Vesveselerinden ve Hazır Bulunmasından İstiaze Etmek

"Ve de ki: Rabbim, şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Rab-bim, onların yanımda bulunmalarından dahi sana sığınırım."

Zalimlere Gelen Azaptan Kurtulmak İçin Dua

"(Habibim!) De ki: Rabbim! Eğer onların tehdit edilmekte oldukları şeyi (azabı) mutlaka bana göstereceksen, o halde Rabbim, beni o zalimler topluluğu içinde bulundurma!"  , "(Nuh ise şöyle) dedi: Rabbim!

1 Felak: 1-2 2Nas:l-4

3 Nahl: 98

4 A'raf: 200, Fussilet: 36

5 Buhari-Müslim

6 Mü'minun: 97-98

7 Mü'minun: 93-94

Şüphesiz ki kavmim beni yalanladılar. Artık benimle onların arasını ayırarak aç (aramızda hüküm ver), beni ve benimle beraber bulunan müminleri de kurtar!"

Ümid Ederek ve Korkarak Dua Etmek

"Gerçekten onlar hayırlı işlerde koşuşurlar, ümid ederek ve korka­rak bize dua ederlerdi."

Dua edene ümid ve korku ile dua etmesi emredilmiş ki, bu ümidi ve

korkusu kulluk zilletinin bir göstergesi olsun.

Şükrün ve Salih Amelin İlham Edilmesi İçin Dua

"Rabbim! Bana, an^-babama verdiğin nimetine şükretmemi ve razı olacağın salih bir amel işlememi bana ilham eyle! Ve benim için zürri-yetim için de iyi hal(in devamını) nasip et! Doğrusu ben sana tevbe et­tim ve şüphesiz ben Müslümanlardanım."

Şükür ve salih arnel,t dua ile istenecek en iyi şeylerdir.

Su ve Yağmur İstemek                                

"Ve bir zaman Musa (Tih Çölü'nde) kavmi için su istemişti de (ona) Asanla taşa vur' dedik."

Hz. Peygamber (sav) yağmur yağması için, yağmur fazla yağdığı zaman da bulutların dağılması için dua etmiştir.

Fasıklardan Ayrılmak İçin Dua Etmek

"(Musa:) Rabbim! Şüphe yok ki ben kendimden ve kardeşimden başkasına sahip değilim, bu sebeple bizimle bu fasıklar topluluğunun arasım ayır, dedi."

Fasıklardan ayrılmak iyilerin ahlakıdır. Çünkü kötü arkadaş demir­ci ocağmm sahibi gibidir. (Ya elbiseni yakar, ya da ondan kötü bir koku alırsın.)

Zalimlerin Şerrinden Allah'a Sığınmak

"Ve (Musa şöyle dedi:) Şüphesiz ki ben, beni taşlayarak öldürmeniz-

1  Şuara: 117-118

2 Enbiya: 90

3 Nemi: 19, Ahkaf: 15

4 Bakara: 60

5 Buhari-Müslim

6  Maide:25

den, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınmışımdır."1 , "Musa: Doğrusu ben hesap gününe inanmayan her kibirli kimseden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize (olan Allah'a) sığınmışım, dedi."2 Her türlü hayrı talep etmek ve her türlü kötülükten Allah'a sığın­mak her hayrın Allah'ın elinde olduğunu ve her şeye kudretinin yetti­ğini bilmekten ileri gelir.

Bilmediği Şeyi İstemekten Allah'a Sığınmak

"(Nuh) dedi ki: Rabbim! Doğrusu ben, hakkında bilgi sahibi olma­dığım bir şeyi senden istemekten sana sığınırım!"

Allah'tan Hikmet istemek

"(Hz. ibrahim dedi ki:) Rabbim bana hikmet ihsan buyur ve beni sa­lih kimseler arasına kat!"

Allah'tan Cenneti istemek

"(ibrahim:) Ve beni naim cennetinin varislerinden kıl! (dedi)"5 "Senden cenneti ve cennete yaklaştıran her söz ve ameli (nasip et­meni) istiyorum."

Göğüs Genişliğini ve İşlerin Kolaylaşmasını İstemek

"(Musa:) Rabbim! Göğsümü genişlet (aç) ve işlerimi kolaylaştır (dedi)."7

Fenalığın Gitmesi İçin Dua

"(O putlar mı daha hayırlıdır) yoksa (bir sıkıntısından dolayı) ken­disine dua ettiği zaman darda kalan (bir kulun)a icabet edip (ondan) fe­nalığı gideren ve sizi yeryüzünün halifesi kılan (Allah) mı?"8

Takati Aşan Şeylerin Kaldırılması İçin Dua

"Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de yükleme!"

1  Duhan: 20

2 Mü'min: 27

3 Hud: 47

4 Şuara: 83

5 Şuara: 85

6 Ahmed-İbn-i Mace

7 Taha: 25-26

8 Nemi: 62

9 Bakara: 286

Afiyet İçin Dua

"Allah'ım, ben senden afiyet istiyorum!"

İnsanlara Muhtaç Olmamak İçin Dua

"Allah'ım! Ben senden hidayeti, takvayı, iffeti ve gınayı (zenginliği) istiyorum."

Bütün Kötülüklerden Allah'a Sığınmak

"Fayda vermeyen ilimden, (Allah'tan) korkmayan kalpten, doyma­yan nefisten, kabul olmayan duadan; kötü haberden, helakin yetişme­sinden (veya cehennemde dereküşşeka denilen yere düşmekten), düş­manların sevinmelinden, takatimi aşan beladan, gamdan, kederden, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, kocamışlıktan, bor­cun ağırlaşmasından, adamlara yenik düşmekten, nimet (halinin) yok olmasından, afiyetin intikalinden, musibetin ansızın gelmesinden, bü­tün öfkelerden, yaptıklarının şerrinden ve yapmadıklarının şerrinden, dünyanın fitnesinden, kabir azabından, tevbe^. etmeksizin günahkâr olarak ölmekten, işin dağınıklığından, en rezil ömürden, fakirlikten, her şerlinin şerrinden, hayır ile gelen dışında gece ansızın gelen her şeyden, açlıktan (zira açlık en kötü arkadıştır), hıyanetten (zira hıyanet içte bulunan en kötü şeydir) ve yaptığımın şerrinden sana sığınırım."

Dua ile istenecek hayırlar çoktur. Vacib, mendub ve mubah olan her şeyi Allah'tan istemek caizdir, sakıncalı olan şeyi istemek caiz değildir. Mekruh olanı istemek hususunda değişik görüşler vardır. Olağanüstü şeyleri de Allah'tan istememek lazımdır.

Babaya Dua

"Ve de ki: Rabbim! (Ana-babam) beni nasıl küçük iken (merhamet edip) yetiştirdilerse (sen de) onlara (öyle) merhamet eyle!" "Rab­bim! Hesap görüleceği gün, bana ana-babama ve (bütün) mü'minle-re mağfiret eyle!"

1  Müslim                               4 Isra:24

2 Müslim-Tirmizi                    5 ibrahim: 41

3 Buhari, Müslim, Tirmizİ, Nesai, Ebu Davud, İbnİ Mace, Ahmed. (İktibas edilmiştir.)

Dua, dua edilene ihsandır. Kıymeti de duada istenen şeye göredir. Bunun için dua yolu ile taat, irfan, muhabbet ve iman istemek her du­adan daha iyidir.

Evlad ve Eşlere Dua

"Yine onlar ki: Rabbimiz! Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden göz aydınlığı olacak (salih) kimseler ihsan eyle ve bizi takva sahiple­rine imam (her hususta uyulan bir rehber) kıl, derler." , ''Orada Ze­keriya, Rabbine dua etti. Dedi ki: Rabbim! Bana tarafından temiz bir zürriyet ihsan eyle! Şüphesiz ki sen, duayı hakkıyla işitensin." , "Ve (Zekeriya:) Artık (sen) kendi katından bana bir halef (bir oğul) ihsan eyle ki (ilim ve nübüvvette) hem bana varis olsun, hem de Yakub ai-leşine varis olsun! Ve onu rızaya mazhar buyur, ey Rabbim!" , "(İm-ran'ın hanımı:) Bununla beraber doğrusu ben ona Meryem adını ver­dim ve şüphesiz ben onu ve zürriyetini, kovulmuş şeytandan sana sığındırırım! (dedi)"4

Kardeşlere ve Zürriyete Dua

"(Musa:) Rabbim! Bana ve kardeşime mağfiret eyle ve bizi rahmeti­ne koy! Çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin (dedi)." , "(Musa:) Ve ailemden kardeşim Harun'u bana yardımcı kıl! Onunla gü­cümü takviye et ve onu vazifeme ortak yap ki seni çok teşbih edelim ve seni çok zikredelim (dedi)" "Harun'a da peygamberlik ver" "(İbra­him ve İsmail:) Rabbimiz! Onlara (neslimize) içlerinden bir peygamber gönder ki, kendilerine senin ayetlerini okusun ve kendilerine kitabı ve hikmeti (kitaptaki hükümleri) öğretsin ve onları (günahlardan) temiz­lesin" "(İbrahim:) Rabbim! Beni namazı hakkıyla eda eden bir kimse eyle. Zürriyetimden de (öyle kimseler yarat). Rabbimiz, duamı kabul buyur (dedi)." , "(ibrahim:) Rabbimiz! Doğrusu ben zürriyetimden bir kısmını (İsmail ve annesi Hacer'i) senin Beyt-i Haram'ımn (Kabe'nin) yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı hakkıyla eda etsinler (sana hakkıyla kulluk etsinler) diye. Artık (sen) insanlar-

1  Furkan: 74

2 Al-i İmran: 38

3 Meryem: 6

4 Al-i imran: 36

5 A'raf: 151

6 Taha: 29-34

7 Şuara: 13

8 Bakara: 129

9 İbrahim: 40

dan bir kısım gönülleri onlara meylettir ve onları mahsullerden rızık-landır! Umulur ki şükrederler (dedi)." , "Ve benim için zürriyetim içinde iyi hal(in devamını) nasip et." , "Rabbim, bana salihlerden (ola­cak bir çocuk) ihsan eyle!"

Selefe Dua

"Rabbimiz! Bize ve iman (ciheti) ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret eyle!"

Hz. Aişe (ra) demiştir ki "(İnsanlar) Hz. Peygamber (sav)'in ashabı­na mağfiret dilemekle emredildiler. Onlar ise onlara sövdüler."

Ölmüşlere dua, onlara ihsandır. Çünkü ölmüş bir kişiye ancak sada­ka, dua ve (ondanşöğrenilmiş bir) ilmi yaymakla ihsan yapılabilir.

Mü'minlere Dua

"Rabbim! Hesabın görüleceği gün, bana, ana-babama ve (bütün) müminlere mağfiret, buyur." , "Rabbim! Bana, ana-babama, evime mü'min olarak girene, (bütün) mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara mağfiret eyle!" , "(Habibim!) Hem kendi günahın için, hem de mü'min erkeklerle mü'min kadınlar için (Allah'tan) mağfiret dile!" "Sen bizim velimizsin, artık bize mağfiret eyle. Bize merhamet buyur. Çünkü sen bağışlayanların en hayırlısısm!" , "Rabbimiz, bizi o zalimler toplulu­ğuna bir fitne kılma! Ve bizi rahmetinle o kâfirler güruhundan kur­tar!"   , "Artık benimle onların arasını ayırarak aç (aramızda hüküm ver). Beni ve benimle beraber bulunan müminleri de kurtar!" "Rabbi­miz! Eğer unutur veya hata edersek bizi mesul tutma!" , "Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi (haktan) eğriltme!" , "Rabbimiz! Artık günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı ebrar ile beraber al."   , "Bizi dosdoğru yola hidayet eyle!"

Kötülük Edene Dua

"(Yusuf) Dedi ki: Bu gün (benim tarafından) size bir kınama yoktur.

1  İbrahim: 37

2 Ahkaf: 15

3 Saffat: 100

4 Haşr: 10

5 Müslim

9 Muhammed: 19        13 Bakara: 286

6 Müslim         10 A'raf 155

7 İbrahim: 41    11 Yunus: 85-86

8 Nuh: 28         12 Şuara: 118

14 Al-i İmran: 8

15 Al-i İmran: 193

16 Fatiha: 6

Allah sizi affetsin!"    "Sizin için Rabbimden daha sonra (seher vakti) mağfiret dileyeceğim"

Hikâye edilir ki: Bir peygamberin kavmi, onun başını yarmışlardı da kendisi yüzündeki kam silerken "Rabbim kavmimi bağışla! Gerçekten onlar bilmiyorlar" diyordu.

Definden Önce Ölüye Dua

Hz. Peygamber (sav) Ebu Seleme'nin yanına girip ölmüş olduğunu görünce: "Allahım, Ebu Seleme'yi bağışla, derecesini en yücelerde kıl, onun ardından zürriyetine sen gözetici ol ve hem bize hem de ona mağfiret eyle! Ey âlemlerin Rabbi!" dedi.

Definden Sonra Ölüye Dua

Hz. Peygamber (sav) definden sonra ölüye günahlarının bağışlan­ması ve sorguda sebatı için dua edilmesini emretti.

Hz. Peygamber (sav) Baki mezarlığım ziyaret ettiği zaman "Alla­hım, Baki ehline mağfiret eyle" derdi. Ve yine onlara: "Siz bize öncü­sünüz, biz de size tabi olacağız. Bize de, size de Allah'tan afiyet diliyo­rum" derdi.

Kâfirlere Hidayet İçin Dua

Hz. Peygamber (sav): "Allahım, De vs kabilesini hidayet et ve onları bana getir" diye dua etmiştir. Kitap ehlinden biri hapşırdığı zaman ona hidayet dilenir, "Allah seni hidayet etsin!" denirdi.

Bazı peygamberler de: "Rabbim kavmimi hidayet et. Gerçekten on­lar bilmiyorlar" demişlerdir.

Misafirin Ev Sahibine Duası

Hz. Peygamber (sav), yanlarında yemek yediği bazı kimseler için:

1 Yusuf: 92            4 Müslim-Ebu Davud

2 Yusuf: 98            5 Ebu Davud

3 Buhari-Müslim   6 Müslim

7 Ahmed             10 Buhari-Müslim

8 Buhari-Müslim

9 Ebu Davud-Tirmizi

"Allahım, onlara verdiğin rızkı onlar için bereketli kıl! Onları mağfiret eyle! Ve onlara merhamet buyur" şeklinde dua etmiştir.

Hapşırana Dua

Hapşıran kişi Allah'a hamd ettiği zaman ona: "Allah sana rahmet et­sin" demek, onun da "Allah sizi hidayet etsin ve kalplerinizi düzeltsin" demesi sünnettir.

"(Allah'ım!) Sıkıntıyı gider. Safi olan sensin. Senin şifandan başka şi­fa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifa ver bana!"

Kişi gıyabında kardeşine dua ettiği zaman onunla görevli melek: "Âmin! Allah sana da o kadar versin" der.

1 Müslim

2 Buhari

3 Buhari-Müslim

4 Ebu Davud-Müslim

245

 

ON DÖRDÜNCÜ KISIM

 

ZAHİRÎ NEHİYLER

 

Bunun bölümleri mevcuttur.

Yapanla Sınırlı Kötülük

Değişik Çeşitleri Vardır:,

1- Allah'a Eziyet Etmeye Kalkışmak

"Şüphesiz ki Allah ve Resulüne eziyet eden yok mu, Allah onlara hem dünyada, hem de ahirette lanet etmiş ve onlar için (pek) aşağılayı­cı bir azap hazırlamıştır."

"Allah der ki: Âdem oğlu bana sövdü. Oysa bana sövmesi gerek­mezdi (buna hakkı yoktu). Beni yalanladı, oysa beni yalanlaması gerek­mezdi (buna hakkı yoktu)"

2- Mescidlerin Harap Olmasına Çalışmak

"Allah'ın mescitlerinde onun isminin zikredilmesini men eden ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir?"

3- Namazı Küçümsemek "Artık vay o namaz kılanların haline ki onlar namazlarından gaflet edenlerdir (Ona ehemmiyet vermezler)" , "Sonra onların ardından yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi (terk) ettiler ve şehvetlere uydular"

4- Kötü Bir Şekilde Dinlemek

"Rablerinden kendilerine gelen her yeni nasihati ancak alaya alarak

1 Ahzab: 57

2 Buhari-Ahmed

3 Bakara: 114

4 Maun: 4-5

5 Meryem: 59

onu kalpleri gaflet içinde dinlerler." i 5-Cahile Uymak

"Ve onlara: 'Allah'ın indirdiğine tabi olun!' denildiği zaman, 'Hayır (biz) atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye tabi oluruz' derler" , "Doğrusu biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk. Elbette biz de onla­rın izlerine tabi olanlarız." "Onlara 'Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygamber'e gelin' denildiği zaman, 'Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyler bize yeter' dediler." , "Eğer yeryüzünde bulunan (insanla­rın çoğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. (Onlar) ancak zanna tabi olurlar. Ve onlar sadece yalan söylerler."

6- Yollarda Oturmak

Hz. Peygamber (sav): Yollarda oturmaktan sakının, buyurdu. (Ya­nındakiler) dediler ki: 'Bizim için bu gereklidir, çünkü yollar toplantı yerlerimizdir, buralarda (işlerimizi) konuşuruz.' Peygamber (sav) 'Eğer siz mutlaka oturacaksanız, o zaman yola hakkını verin' buyurdu. 'Yo­lun hakkı nedir?' sorusu üzerine 'Gözü (haramdan) kapamak, eziyet vermemek, selamı almak, iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymaktır' buyurdu. (Güzel konuşmaktır, diye de rivayet edilmiştir.) Yollarda oturmaktan menetmesi çok münkere şahid olunması ve taatten ve mü­him işlerden oyalamasından dolayıdır.

7- Kötülük Ehli ile Oturup Kalkmak

"Kötü arkadaşın misali demirci ocağına üfleyenin misali gibidir. Ya (kıvılcımlarıyla) elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku alırsın."

8- Evlerde Resim ve Köpek Bulundurmak

"Köpek ve resim (canlı sureti) bulunan bir eve melekler girmez." (Bir rivayette heykeller de dâhildir.)

9- Canh Sureti Yapmak

"Kim dünyada bir (canlı) suret yaparsa kıyamet günü ona can üfle-mekle yükümlü kılınır."

10- Çocuğun Saçının Bir Kısmının Tıraş Edilip Bir Kısmının Bıra­kılması

Hz. Peygamber (sav) bundan menetmiştir.    Zira Yahudi ve müşrik-

1  Enbiya: 2-3

2 Lokman: 21

3 Zuhruf: 23

4 Maide: 104

5 En'am; 116

6 Buhari-Müslim

7 Buhari-Müslim 10 Buhari-Müslim

8 Buhari-Müslim

9 Müslim

ler çocuklarını bu şekilde traş ederlerdi.

11- Hem Çıngırak Hem Köpek Bulundurmak

"Beraberinde köpek veya çıngırak bulunan bir topluluğa melekler yaklaşmaz."   "Çıngırak, şeytanın çalgısıdır."

12- Tavla Oynamak

"Kim tavla oynarsa elini domuzun etine ve kanına bulamış gibidir."

13- İçki Satmak

Hz. Peygamber (sav) içkinin satışı ve ticaretinden, leş, domuz ve putların ahş-verişinden men etti.

14- Hacamatın Kazancı

"Kazancın en kötüsü kan aldırma kazancıdır." , "Hacamat kazancı habistir."6 'Habis' kelimesi mekruh şeyler için kullanabileceği gibi ha­ram olanlar için de kullanılabilir. Burada kasıt hür birinin hacamattan para kazanmasının mekruhluğudur. Eğer kasıt haramhğı olmuş olsay­dı, Hz. Peygamber (sav) hacamatçının ücretini vermezdi. Bu durum sa­rımsak ve soğanı 'habis' diye nitelemesi gibidir ki Peygamber (sav) bunda haram şeyler için kullanılan habisliği kastetmemiştir.

15- Reyham Geri Çevirmek

"Kime reyhan sunulursa geri çevirmesin. Çünkü taşınması kolay, kokusu hoştur."

16- Kabirlerin Üzerinde Bina Yapmak ve Üzerinde Oturmak

Hz. Peygamber (sav); mezarın kireçlenmesinden, üzerine bina ya­pılmasından ve üzerine oturulmasından nehyetmiştir. "Sizden biri­nin, elbisesini yakıp cildine ulaşacak bir kor ateşin üzerinde oturması bir mezarın üzerinde oturmasından daha hayırlıdır."   "Kabirlerin üzerinde namaz kılmayınız."

Ölüm bir kırıklık ve tevazu halidir. Bina-badana yapmak ise buna aykırıdır. Hem malı da boşa harcamaktır. Üzerinde oturmak, içinde gö­mülene hakarettir.

17- Orucu Birleştirmek (İftar Etmeden İki Günü Birleştirmek)

Hz. Peygamber (sav); orucu birleştirmekten men etti. "Amellerden, gücünüzün yettiğini yüklenin."

1  Müslim

2 Müslim

3 Müslim

4 Buhari

5 Müslim

6 Müslim

7 Müslim

8 Müslim

9 Müslim

10 Müslim

11 Buhari-Müslim

12 Buhari-MüslimKişinin Kendini Öldürmesi

"Ve nefislerinizi (kendinizi ve birbirinizi) öldürmeyin."

"Kim kendini bir şey ile Öldürürse onunla azap görür."

19- Altın Yüzük Takmak

Hz. Peygamber (sav) altın halkasından men etti. Bir adamın elinde altın bir yüzük gördü de onu çıkarıp fırlattı ve "Sizden biri gidip ateş­ten bir koru alıp eline takıyor" dedi. Adama 'Yüzüğünü al, (başka bir işte) ondan yararlan' denildi. Adam; "Hayır, Allah'a yemin ederim Hz.

Peygamber (sav) onu fırlattığı halde onu asla almam." dedi.

20- Altm ve Gümüş Kaplarda Yemek Yemek

"Şüphe yok ki gümüş ve altın kaplarda yiyen veya içen kimse ancak karnında cehennem ateşini lakır lakır öttürmüştür."

Bu kaplarda yemekte üstünlük ve büyüklük taslama vardır. Fakirle­rin kalplerinin kırılmasına, kadere karşı hoşnutsuzluk göstermelerine vesile olur.

21- Lüks ve İpek Giyimi

Hz. Ömer (ra) Azerbeycan'daki valisi Utbe b. Farkad'a şöyle yazdı: "Ey Utbe b. Farkad! (Bu devlet malı) ne senin, ne babanın, ne de anne­nin emeği, zahmeti ife olmuştur. Artık sen evinde ne ile doyuyorsan, Müslümanları da evlerinde ondan doyur. Lüksten, şirk ehlinin giyim kuşamından ve ipek giyiminden kesinlikle seni sakındırıyorum. Şüp­hesiz Hz. Peygamber (sav), -şehadet ve orta parmağını kaldırıp birleş­tirerek- şu kadarı dışında ipek giyimini men etmiştir."

Hz. Peygamber (sav)'in çahmsı bir kumaştan İran malı bir cübbe-si vardı. Yakasına ipek geçirilmişti ve iki yırtmacına da ipekten kenar yapılmıştı.

Hz. Ömer (ra) Cabiye denilen yerde hutbe verdi ve "Hz. Peygam­ber (sav) iki, üç yahut dört parmağı geçen ipek giyiminden men et­miştir" dedi.

Refah ve lükse alışmak sürekli onu talep etmeye ve önemli işler ye­rine sürekli onunla meşgul olmaya sebep olur.

1  Nisa: 29

2 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslİm

22- Döşekleri Çoğaltmak

"Bir döşek adama, bir döşek hanımına, üçüncüsü misafire, dördün­cü ise şeytanadır." Misafirleri çok olmayan kimseler için döşek (yatak) çoğaltmak şeytanın işidir.

23- Duvarlara Örtü Çekmek

Hz. Peygamber (sav) bir savaştan döndü. Hz. Aişe'nin kapısı üstün­de bir örtü gördü. Hz. Aişe onun yüzünden kerahetini hemen anladı. Hz. Peygamber (sav) örtüyü çekip parçaladı (veya kesti) ve "Hiç şüp­hesiz Allah bize taşları ve toprağı giydirmeyi emretmemiştir" dedi.

24- Vebah Yere Gitmek Veya Oradan Kaçmak

"Veba İsrailoğullarma gönderilen b'ir azap idi. Siz onu bir yerde duyduğunuzda arljık oraya gitmeyin. Bulunduğunuz bir yere veba gel-diğinde de artık oradan kaçmayın."

Peygamber (sav), vebadan kaçmayı men etmiştir. Çünkü kaçmak ondan kurtarmaz. Zira veba geride kalanlarda da kökleşmeden bazı bedenlerde ortaya çıkmaz. Çünkü vebanın sebebi havanın bozulması­dır. O da genele etki eden bir şeydir. Kökleştikten sonra kaçmak fayda vermez. Zira kaçmak faydadan yoksun bir iş olmuş olur.

Hem Sözlü, Hem Fiili Kötülük

Bunun Birçok Çeşidi Vardır:

1- Kralların Yalanı, Yaşlıların Zinası, Fakirlerin Kibri

Yalancı kral, kibirlenen fakir, zina eden yaşlı Allah'ın kıyamet günü konuşmayacağı, yüzlerine bakmayacağı ve günahlarını affedip temiz­lemeyeceği kimselerdendirler. Ve onlara pek acıklı bir azap vardır.

Bu kimselerin günahlarının büyük olmasının nedeni onları bu gü­nahlara sürükleyecek etkenlerin zayıf olmasıdır. Çünkü kralın yalana ihtiyacı, yaşlının mağlup olup zinaya sürükleyecek bir şehveti, fakirin de kibir ve azgınlık gerektirecek bir sebebi yoktur

4 Müslim

7 Müslim

5 Buhari-Müslim

8 Müslim

6 Müslim

 

1 Müslim

2 Aile efradı ve misafirlerin ihtiyacından fazla yatak bulundurmak israftır. Çünkü böylesi bir israftan şeytan istifade etmektedir. (Feydu'l-Kadir, Menavî, 58844. ha­disin şerhinden)

3 Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Ahmed-Müslim

2- Hz. Peygamber (Sav)'e Eziyet

"Çünkü sizin için Allah'ın Resulünde incitmeniz ve kendisinden sonra zevcelerini nikahlamanız ebediyen (caiz) olmaz" , "Allah'ın Resülünü incitenler yok mu? Onlar için (pek) elemli bir azap vardır"

3- Peygamberleri Üzmek

"(Yoksa siz de) daha önce Musa'ya sorulduğu gibi (itaat etmek yeri­ne) Peygamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz?" , "(Ehli kitap) senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Bununla beraber muhakkak (onlar) Musa'dan daha büyüğünü isteyerek: Bize Allah'ı açıkça göster, demişlerdi" buyuruyor.

4- Hz. Peygamber (Sav)'e Karşı Su-i Edep

"Ey iman edenler! Allah ve Resulünün önüne geçmeyin" "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne çıkarmayın. Birbirini­ze bağırdığınız gibi ona sözü öyle yüksek sesle söylemeyin. Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider" "Çünkü sizin için Allah'ın Resulünü incitmeniz ve kendisinden sonra zevcelerini nikahlamanız ebediyen (caiz) olmaz."

Allah'ın Resulüne karşı su-i edep amelleri yok eder. Çünkü bu Al­lah'ın yücelttiği birine hakarettir. Hangi saygınlık Allah'ın Resullerinin saygınlığından daha mükemmel olabilir!

5- AIlah'm Dostlarına Eziyet

"Kim benim bir dostuma eziyet ederse açıkça bana savaş açmıştır." (Kudsi Hadis)

6- Ana-Babaya Eziyet

"Eğer onlardan (ana-babadan) biri veya her ikisi, senin yanında ih­tiyarlığa erişirse sakın onlara 'öf bile deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle!" "Büyük günahların en büyüğü Allah'a şirk koşmak ve ana-babaya isyankârlıktır"

7- Mü'minlere Eziyet

"Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler ise bu takdirde gerçekten bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir."

1 Ahzab: 53

2 Tevbe: 61

3 Bakara: 108

4 Nisa: 153

5 Hucurat: 1

6 Hucurat: 2

7 Ahzab: 53

8 Buhari, Ahmed

9 İsra: 23

10 Tirmizi

11 Ahzab: 58

8- Yetime Eziyet

"O halde yetime gelince sakın (onu) ezme." , "Büyüyecekler (de mallarını elimizden alacaklar) diye israfla ve acele ile onları yeme­yin." , "Şüphesiz ki haksız olarak yetimin mallarını yiyenler karınları­na ancak bir ateş yemiş olurlar."

9- Sadaka Verilene Eziyet

"Ey iman edenler! İnsanlara gösteriş için malım sarf eden, Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen kimse gibi başa kakmak ve (gönül) incitmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın.'

10- Komşuya Eziyet "Komşusu, kötülüklerinden emin olmayan (kâmil manada)iman etmemiştir."             

11- Dindarlığı ile Minnet Etmek

"(Onlar) İslam'a girmelerini senin başına kakıyorlar. De ki: islam'a girmenizle bana minnet etmeyin. Eğer (iddianızda) doğru iseniz bila­kis sizi imana getirdiği için Allah, üzerinizde minnet sahibidir

Taatiyle minnet edenin misali; efendisi kendisine iyilik eden bir ku­lun, iyiliğinden dolayı efendisine minnet etmesi gibidir.

12- Eşlere Zarar Vermek

"(Boşadığmız) o kadınları gücünüz nisbetinde kendi oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırmak (ve bir an önce çıkma­larını sağlamak) için onlara zarar verme (ye kalkışma)'ym." , "Ve ka­dınları boşadığmızda, bekleme müddetlerinin de sonuna geldiklerinde artık onları ya iyilikle tutun veya onları iyilikle salıverin. Yoksa onları, (sırf) zulmetmeniz için zarar vermek üzere tutmayın!"

13- Ana ve Babaya Çocuğu ile Zarar Vermek

"Ne anne, yavrusu yüzünden, ne de çocuk kendisinin olan (baba), çocuğu yüzünden zarara uğratılır."

14- Kâtip ve Şahide Zarar Vermek

"Alış-veriş yaptığınız zamanda şahid tutun. Ne kâtibe, ne de şahide zarar verilmesin."

IDuha

:9

4

Bakara: 264

7

Talak: 6

 

10

Bakara:

282

2 Nisa:

6

5

Ahmed

8

Bakara:

231

 

 

 

3 Nisa:

10

6

Hucurat: 17

9

Bakara:

233

 

 

 

15- Yöneticilerin Halka Zulmü

"Kim ümmetimin üzerinde (yönetici olarak) çıkar da iyilerini de, kö­tülerini de (gözetmeden) döver, mü'mini ayrı tutmaz, zimmet ehli olan­ların zimmetini yerine getirmezse artık o benden değildir, ben de on­dan değilim."

Zalim emir için, Allah Resulü'nün ondan beri olması, onun da Allah Resulünden beri olması ceza olarak yeterlidir.

16- Yöneticinin Hıyaneti

"Allah'ın sorumluluk yüklediği hiçbir kul yoktur ki sorumluluğu altındakilere ihanet eder bir halde ölsün de Allah ona cenneti haram kılmasın."

17- Yöneticilerin ihmali

"Kim Müslümanların işlerinden bir işte yönetici olur da sonra onlar için çaba sarfetmez ve onlara nasihat etmezse, cennet ona haramdır"

Üzerindeki vacibi ihmal eden herkes hain ve günahkârdır. Yönetici­lerin ihmali tüm tebaaya umumi olunca onların günahı da bu umumi ihmale göre oldu. Kim tebaasına hıyanet ederse, hıyanet ettiği her kişi­nin yediği her türlü hakkı için üzerinde günah vardır. Bunun için zali­me yazıklar olsun! Zulmünü insanlar üzerinde yayar, Allah da cezası­nı onun üzerinde toplar. Allah'ın memleketinde hükümran kıldığı, yer­yüzünde ıslahından sonra fesat çıkarana da yazıklar olsun! Memleket­lerde azgınlık edip onlarda fesadı çoğaltanlara da yazıklar olsun! Ve yi­ne yazıklar olsun o kimseye ki Allah'ın kulları arasında verdiği bir hük­mü bulunduğu halde Allah'ın hükmünü değiştirir yahut kulları arasın­da yaptığı bir taksimatı olduğu halde onu değiştirir. Yahut Allah'ın, kullarına belirlediği müeyyideleri olduğu halde o bunları eksik veya fazla yaparak sınırlarını aşanı yahut Allah'ın geride bıraktığını öne alır veya öne aldığını geride bırakır. Yahut mallan hakkı olmadan alır ya­hut hak etmeyene sarfeder veyahut Allah'ın, yerine getirilmesini istedi­ği usulleri yerine getirmekte ihmal gösterir. Yahut Allah'ın koymuş ol­duğu cezalan uygulamada ihmal gösterir.

Kim de Allah (cc)'ın emrettiği şekilde tebaasına ihsan ederse yaptığı iyilik kadar her biri için sevap alır. "Kim de salih amel işlerse artık ken­dileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar."

1  Müslim

2 Buhari-Müsl im

3 Müslim

4 Rum: 44

18- Yönetîcilerin Bozgunculuk Yapıp Akrabalığı Kesmeleri

"(Ey münafıklar!) Demek iş başına geçecek olursanız yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız değil mi?" , "Onun hakkına birbirinizden isteklerde bulunuyor olduğunuz Al­lah'tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının!"

"Allah rahim'e (akrabalığa) dedi ki: Senin bağını sürdürenin (rah­metimle) bağını sürdürmem, senin bağını koparanın (rahmetimle) ba­ğını koparmam seni hoşnut etmez mi?

19- Yönetici ve Tebaanın Birbirlerinden Nefreti

Hz. Peygamber (sav) dedi ki: "Yöneticilerinizin en kötüleri o kimse­lerdir ki siz onlardan nefret edersiniz, ©nlar da sizden nefret ederler. Siz onlara lanet edersimiz, onlar da size lanet ederler. Denildi ki: 'Ey Al­lah'ın Resulü! Onlara kılıçla karşı çıkmayalım mı?' "Aranızda namaz kıldıkları sürece hayır! Siz yöneticilerinizden hoş göremeyeceğiniz bir şey gördüğünüz vakit o işin yapılışından kerahet edin, ancak elinizi de itaatten çekmeyin" dedi.

Tebaanın yöneticiden nefreti Allah (cc)'m ona buğzettiğinin delilidir. Nitekim hadiste şöyle buyruluyor: "Allah (cc) bir kimseye buğzettiğin-de Cibril (as)'e seslenir; "Şüphesiz ben falancaya buğz ederim, sen de ona buğzet. Artık Cibril (as) de ona buğzeder. Sonra gök ehli, sonra da yer ehli (ona buğzederler)."

Zalim yöneticinin tebaasına buğzunun, hadis açısından dikkate alı­nır bir tarafı yoktur. Çünkü bir kişinin veya az topluluğun buğzunun önemi yoktur; zira herkesin buğzedeni olabilir. Hadisin gerektirdiği anlam ise bütün yeryüzünün ehlidir. Bireyler değil, bunda ölçü olacak olan iyi müminlerin buğzudur. Kâfir ve fasıklarm buğzu değil. Sevgi de böyledir.

Hz. Peygamber (sav)'e buğzeden ne kadar çok kâfir var!

Yine Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman'a buğzeden ne kaçlar çok fa-sık var.

Şüphesiz Hz. Peygamber (sav) ashabı için "Siz Allah'ın yeryüzünde­ki şahidlerisiniz" demiştir. Fasıklarsa Allah'ın şahidleri olmaya ehil değildirler.

1 Muhammedi 22

2 Nisa: 1

3 Buhari-Müslim

4  Müslim

5  Müslim

6 Buhari-Müslim

20- Bozuk Amaçlar Uğruna Savaş

"Kim bir azgınlık bayrağı altında savaşır, kavmi için öfkeleniyor ve­ya kavmine çağırıyor veya kavmine yardım ediyor iken öldürülürse, onun ölümü bir çeşit cahüiye ölümüdür."

21- Müslümanlardan Ayrılmak ve Onları Bölmek

"Kim emîr'inde hoşlanmadığı bir şey görürse, artık ona sabretsin. Şüphesiz insanlardan hiçbir kimse yoktur ki, sultanın (emrinden) dışa­rı çıkmış iken ölsün de, cahiliye ölümü ile ölmüş olmasın." , "Muhak­kak ki gelecekte bazı kötülükler ve fesad olacaktır. Bu ümmetin buyru­ğu bir iken onu bölmek isteyen kim olursa olsun onu öldürün." , "Her kim, buyruğunuz bir adamda toplanmışken size gelip gücünüzü böl­meyi veya birliğinizi dağıtmayı isterse onu öldürün."

22- Müslümanın Kanına, Malına ve Şerefine El Uzatmak

"Müslümanın kanı, malı ve şerefi Müslüman'a haramdır" , "Bana dikkat edin (Beni dinleyin)! Şüphesiz sizin kanlarınız ve mallarınız bir­birinizin üzerinde haramdır. Bu gününüzün bu şehrinizde ve bu ayı-nızda haram olduğu gibi..."

23- Aldatmak ve Müslüman'a Silah Çekmek

"Kim bize silah çekerse, artık o bizden değildir. Kim bizi aldatırsa, o da artık bizden değildir."

24- Dünyayı Dine Tercih Etmek

"Hâlbuki dileseydik onu onlarla (verdiğimiz ayetlerle) elbette yük­seltirdik. Fakat o, dünyaya meyletti ve nefsinin arzusuna uydu." , "Fa­kat (siz) dünya hayatını üstün tutarsınız, hâlbuki ahiret daha hayırlı ve daha devamlıdır." , "Şüphe yok' ki, şunlar (kâfirler) acil olanı (çabuk geçen dünya hayatını) seviyorlar da, önlerindeki ağır bir günü (kıya­meti) bırakıyorlar." "Hayır! Doğrusu (siz) acil olanı (dünya hayatım) seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz." Dünyayı ahirete tercih et­mek Allah'ın küçümsediğini yüceltip, yücelttiğini küçümsemektir.

25- Mal ve Evlad Çokluğuyla Övünmek

"Sizi mal ve evlat çokluğuyla övünmek (o kadar) oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz (ve artık ölmüş olanlarınızı dahi sayarak gurur-

1 Müslim                 4 Müslim                  7 Müslim

2 Buhari-Müslim       5 Müslim                  8 A'raf: 176

3 Müslim                 6 Buhari-Müslim        9 A'la: 16-17

10  insan: 27

11  Kıyamet: 20-21

landmız)!" , "Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir süstür, aranızda bir övünmedir, mallar ve evladlarda bir çokluk yarışmdan ibarettir."

26- Vasiyet Metnini Değiştirmek

"Şimdi kim bunu (bu yapılan vasiyeti) işittikten sonra onu değişti­rirse, artık günahı ancak onu değiştirenlerin üzerinedir."

27- Haktan Saparak Şiddetli Düşmanlık Yapmak, Çokça Niza Etmek

"İnsanlar arasında öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözü (senin) hoşuna gider, kalbinde olana da Allah'ı şahid tutar. Hâlbuki o, düşman-ların en şiddetlisidir."

"Muhakkak ki inanların, Allah katında en buğz edileni haktan sa­parak şiddetli husumet eden nizâcı kimsedir." Kimin husumeti ve ni-zaı çok olursa şüphesiz o hakta da, batılda da husumet edecektir ve olur ki batılda husumeti çoğu zaman daha çok olur.

28- Adaletli Yöneticilere İtaatsizlik

"Kim benim emîr'ime itaat ederse, gerçekten o bana itaat etmiştir. Kim de (benim) emîr'ime isyan ederse, gerçekten o bana isyan etmiş­tir." Adaleti emreden emîr'e itaat Allah'a itaattir. Çünkü hüküm ancak Allah'ındır.

29- Zalim Yöneticiye Haktan Emrettiği Bir Şeyde İsyan

"Dikkat edin! Kimin başına bir yönetici gelir de, onu Allah'ın masi-yetinden bir şeyi işlerken görürse o yaptığı masiyetten kerahet etsin. İtaatten yüz çevirmesin." , "(Geçerli hiçbir) delili olmaksızın kim taat-ten el çekerse, kıyamet günü Allah'la karşılaşır."

30- Masiyette İtaat

"Kişinin üzerinde sevdiği ve sevmediği her işte dinlemek ve itaat et­mek (vacib bir hak olarak) vardır. Ancak ona (Allah'ın) masiyeti emre-dilirse, o başka. Eğer masiyet emredilirse ne dinlemek, ne de itaat et­mek vardır." , "Allah'a masiyette (kimseye) itaat yoktur. İtaat ancak iyiliktedir."

1 Tekâsür: 1-2

2 Hadid: 20

3 Bakara: 181

4 Bakara: 204

5 Buhari-Müslim

6 Buhari-Müslim

7 Müslim

8 Ahmed

9 Buhari-Müslim

10 Müslim

31- Masiyette Yardım

"Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın." , "Öyle ise sakın kâfirlere arka çıkma!" , "(Musa) Dedi ki: Rabbim! Beni nimetlendirdi-ğin şeyler hakkı için bir daha günahkârlara asla yardımcı olmayaca­ğım!" , "Kâfir ise Rabbine karşı (asi olmakla şeytana) yardımcıdır."

32- Taatte Eksik-Kusurlu Davranmak

"Orada (dünyada) ihmal ettiğimiz şeylerden dolayı bize yazıklar ol­sun, diyeceklerdir." , "Sonra günahkâr nefsin şöyle demesi var: Yazık bana Allah'a ibadette kusur etmiştim." , "Nefsinin arzusuna uymuş ve işi-gücü aşırılık olan kimseye itaat etme!"

Taatteki kusur kadar çirkin hiçbir kusur yoktur. Artık bunun üzerin­deki eseflenme de eseflerin büyüğü olur.

33- Bazı Sebeplere Güvenerek Salih Amel İşlemeyi İhmal Etmek

"Ey Kureyş topluluğu! Nefislerinizi satın alın (azaptan kurtarın). Ben Allah'a karşı size bir fayda sağlayamam. Ey Abdulmuttalib oğulla­rı! Ben Allah'a karşı size bir fayda sağlayamam. Ey Peygamber'in hala­sı Safiye! Ben Allah'a karşı sana bir fayda sağlayamam."

34- Şahidliği Gizlemek

"Şahidliği ise gizlemeyin! Buna rağmen kim onu gizlerse, artık şüp­hesiz ki, o, kalbi günahkâr bir kimsedir."

Şahitliği gizlemek hakların zayi olmasına sebep olur.

35- Allah'ın İndirdiklerini Gizlemek

"Kendi yanındaki, Allah'tan (gelen) şahitliği (bildiği bir şeyi) gizle­yenden daha zalim kim olabilir?" , "Hani Allah kendilerine kitap ve­rilenlerden 'Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu kesinlikle gizlemeyeceksiniz' diye sağlam söz almıştı." , "Şüphe yok ki indirdi­ğimiz apaçık delilleri ve hidayeti insanlara kitapta beyan etmemizden sonra gizleyenler yok mu, işte onlara Allah lanet eder, (bütün) lanet edenler de onlara lanet okur."    Onu gizlemek Allah'ın hükümlerinin ve onlarla ilgili taatlerinin zayi olmasına sebep olur.

36- Husumette İnat

"Hem (biz) onlara merhamet edip kendilerindeki sıkıntıyı gidersey-

1 Maide:

2

4 Furkan

:55

7 Kehf: 28

10 Bakara: 140

2 Kasas:

86

5 En'am:

31

8 Buhari-Müslim

11 Al-i İmran:187

3 Kasas:

17

6 Zümer:

56

9 Bakara: 283

12 Bakara: 159

dik, yine de gerçekten azgınlıkları içinde bocalayıp duracaklardı."

37- Şeriat'e Aykırı Zan ile Amel Etmek

"Ey iman edenler! Allah yolunda (cihada) sefere çıktığınız zaman artık iyi araştırın, size selam veren bir kimseye dünya hayatının geçici menfaatlerini arzulayarak (onu öldürüp mallarını ganimet olarak al­mak için) 'Sen mü'min değilsin' demeyin!"

38- Kendini Zorlayarak İyi Konuşmaya Özenmek

"Kendilerini zorlayarak iyi konuşmaya özenenler helak olmuş­lardır" 3

39- Kötü Adetler Çıkarmak

"Kim İslam'da kötü bir adet peyda eder de ve ondan sonra da onun­la amel edilmeye deya'm edilirse, onunla amel edenlerin günahından hiçbir şey eksilmeksizin ona da o kadar günah vardır."

40- Ahdi Bozmak

"Sözleştiğiniz zarnan da Allah'ın ahdini (verdiğiniz sözü) yerine ge­tirin. Hem Allah'ı üzerinize kefil tutarak sağlamlaştırdıktan sonra yeminlerinizi bozmayın!"

41- Büyü

"Böylece kendilerine zarar verecek, fayda vermeyecek şeyleri öğre­niyorlardı. (Yahudiler) onu (o sihri) satın alan kimsenin hiçbir nasibi ol­madığını biliyorlardı."

Hz. Peygamber (sav) de büyüyü büyük günahlardan saymıştır.

42- Kâtibin Yazmaktan, Şahidin Şahidlikten Kaçınması

"Hiçbir kâtip, Allah'ın ona öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, he­men yazsın!" "Şahidler de çağrıldıkları zaman kaçınmasınlar!" , "Şa-hidliği ise gizlemeyin!"

43- Dedikodu

"Hz. Peygamber (sav), dedikodudan, çok soru sormaktan, malı bo­şa harcamaktan, kendi malım vermezken başkasının malına 'getirin' demekten, kız çocuklarını diri diri gömmekten ve analara kötü davramaktan men etti."

1 Mü'minun: 75

2 Nisa: 94

3 Müslim

4 Müslim

5 Nahl: 91

6 Bakara: 102

7 Buhari

8 Bakara: 282

9 Bakara: 282

10 Bakara: 283

11  Buhari-Müslim

44- Kadmm Açılıp Saçılması, Ziynetini Göstermesi

"Hem evlerinizde oturun ve evvelki cahiliye devri (kadınlarının) açılıp saçılması gibi ziynetlerinizi izhar etmeyin." , "Mü'min kadınlara da söyle! Gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarım korusunlar. Gö­rünen kısımlar müstesna, ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar." Açılıp saçılmak, ziyneti göster­mek gençleri baştan çıkartır ve Allah'a isyana sebep olur.

45- Haklardan Eksiltmek

"Üzerinde hak bulunan (borçlu olan) da (senedini) yazdırsın ve Rabbı olan Allah'tan sakınsın da ondan bir şey eksiltmesin (tam yazsm)!" , "insanlara eşyalarını (mallarını) eksik vermeyin." , "Ve tartma­yı adaletle dosdoğru yapın, hem tartıda eksiklik etmeyin" , "Ölçü ve tartıda eksiklik yapanların vay haline! Onlar ki insanlardan ölçerek (bir şey) aldıkları zaman tam alırlar fakat onlara (bir şey vermek üzere) ölç­tükleri veya onlara tarttıkları zaman eksik verirler." , "Kıyamet günü adalet terazileri kurarız, artık kimse bir şeyle haksızlığa uğratılmaz, hardal tanesi ağırlığında bile olsa onu getiririz."

46- Cimrilik

"Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir." , "Fakat içinizden bazıları cimrilik ediyor. Hâlbuki kim cimrilik ederse o takdirde ancak kendi nefsine cimrilik etmiş olur."

"Cimrilikten daha kötü hangi hastalık vardır?" , "Cimrilikten sakı­nın, çünkü muhakkak ki sizden öncekileri helake götüren odur. Zira cimrilik onları birbirlerinin kanlarını dökmeye ve mahremlerini helal saymaya sürükledi."

Cimrilik, hasislik; hakları alıkoymaya, kanları dökmeye ve akrabalı­ğı kesmeye sebep olur.

47- Zulmetmek ve Hüküm Vermede Nefsin Arzusuna Uymak

"Öyle ise (haktan saparak) nefsin arzusuna uymayın!" , "Ey Da-vud! Muhakkak ki seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyle ise insanlar arasında hak ile hükmet ve nefsin arzusuna uyma! Yoksa (bu) seni Al-

1 Ahzab: 33

2 Nur: 31

3 Bakara: 282

4 A'raf 85

5 Rahman: 9

6 Mutaffilin: 1-3

7 Enbiya: 47

8 Haşr: 9, Teğabun: 16

9 Muhammed: 38

10 Buharı

11  Müslim-Ahmed

12 Nisa: 135

lah'm yolundan sapıtır." ı

"Öyle ise onların arasında Allah'ın indirdiği ile hüküm ver ve sana eelmis olan haktan (dönerek) onların arzularına uyma!"

48- NankörIük

Hz. Peygamber (sav)"Ey kadınlar topluluğu! Sadaka verin ve çok bağışlanma dileğinde bulunun. Zira muhakkak ki ben, ateş ehlinin ço­ğunluğunun sizlerden olduğunu gördüm" dedi. Onlardan biri bunun sebebini ona sordu. O da: "Sizler çok lanet edersiniz ve kocaya nankörlük edersiniz" dedi.

49- Ana-Babanm Sövülmesine Sebep Olmak

Hz. Peygamber (sav) "Adamın ana-babasma sövmesi büyük günah­lardandır" dedi. Dediler ki: "Kişi ana-babasma söver mi ey Allah'ın Re­sulü?" "Evet, biri adamın babasına söver, o da onun babasına söver, adamın anasına söver, o da onun anasına söver"   dedi.

Ana-babamn sövülmesine sebep olmak büyük günahlardansa artık onlara sövmek için ne düşünülür? Bu durum ana-babasmın sövülmesi­ne sebep olduğu için büyük günah sayılmış olabilir. Bununla beraber yabancılara sövmekle beraber ana-babasma sövülmesine sebep olduğu için büyük günah sayılmış da olabilir.

50- Müslümanı Küfürle İtham Etmek

"Kişi kardeşine 'Ey kâfir' dediği zaman artık o (söz) ikisinden birine dönmüştür"

Eğer dediği gibiyse, zaten yerini bulmuş; yok değilse, ona döner.

Fiilî Kötülük

Bunun çok çeşitleri vardır.

1- Müslümanla Konuşmayı Kesmek

"Üç günden fazla kardeşi ile konuşmamak müslümana helal olmaz.

2- Müslümana Silah Doğrultmak

"Ana-babadan öz kardeşi bile olsa kardeşine bir demir doğrultana, o işi bırakana kadar melekler lanet ederler"

1 Sad: 26

2 Maide: 48

3 Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Buhari

6 Buhari-Müslim

7 Müslim,

zahirî nehiyler

Silah doğrultmak kanları hafife sayarak tehlikeye atmaktır. 3-Bahl Şeyleri Yazıp Ücret Almak

"Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah katmdandır" diyenlere. Artık vay; elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına."'

Batılı, amel edilsin diye yazmak haramdır. Fakat batıl olduğu anla­şılsın, geçersiz olsun diye olursa bu durumda batılın geçersiz kılınma­sına vesiledir.

4- Hastanın Sıhhatliden Önce Su İçmesi

"Bir hasta sıhhatli kimseden önce su içmesin"

5- Velayeti Üstlenilen Kimsenin Malını Zayi Olmaya Maruz Bı rakmak

"{Ey veliler!) Allah'ın sizi, başına diktiği mallarınızı (velisi bulundu­ğunuz kimselerin mallarım) sefihlere (yerli yerinde kullanmayanlara) vermeyin. Fakat kendilerine onlardan (o mallardan) yedirin"

6- Evlere İzinsiz Girmek

"Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve (o evin) halkına selam vermeden içeri girmeyin" "Ey iman edenler! Vaktini gözetleyici kimseler olmadan, yemeğe sizin için davet yapılma­dıkça Peygamberin evlerine girmeyin!"

7- Misafirin Yemekten Sonra Oturmayı Sürdürmesi

"Yemeği yiyince de dağılın. Sohbete dalıcı kimseler de olmayın!"

8- Malı Sayıp Keselerle Biriktirmek

Hz. Peygamber (sav) Esma binti Ebubekir'e; "(Malı) ister harca, ister elinde tutmadan dağıt, ister de yanında olgunlaştır. Aman onu sayma ki Allah da senin aleyhinde saymasın. Kablara koyup biriktirme ki, Al­lah da senin aleyhine onu biriktirmesin."

9- Mal Stoklamak ve Ortak ile Komşuya Haksızlık Etmek

Hz. Peygamber (sav) (Piyasayı yükseltmek için) mal stok etmekten (ihtikârdan), adamın komşusunu kerestesini duvarına koymasına en­gel olmasından ve ortağın, ortağından izin almadan ortak malı satma­sından men etti.

1  Bakara:79

2 Buhari- Müslim

3 Nisa; 5

4 Nur: 27

5 Ahzab: 53

6 Ahzab; 53

7 Buhari-Müslim

8 Müslim

10- Varlıkh Olduğu Halde Borcu Oyalayıp Vermemek

"Zenginin borcunu oyalayıp vermemesi zulümdür. Sizden birinin borcu bir zengine havale edildiği zaman (havaleyi) kabul etsin."

11- Haksız Yere İnsanları Yurtlarından Çıkarmak

"Ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı kötü­lükte ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz." "Halbuki (onların yurtla­rından) çıkarılmaları da size haram kılınmıştı."

12- Sınır Nişanlarını Değiştirmek

"Arazinin nişanlarım değiştirenlere (Başkasına ait araziyi kendisininmiş gibi gösterenlere) Allah lanet etmiştir." 13- Kıymetsiz Şeyleri Gaspetmek   

"Kim başkasını^ jbir karış toprağım gaspederse Allah onu yedi yere katlayarak boynuna geçirir.^ Hz. Peygamber dedi ki: "Kim Müslüman bir kimsenin hakkım yemin ile kendi tarafına geçirirse artık gerçekten Allah ateşi ona vacip, cenneti de haram kılmıştır." "Ey Allah'ın Resulü! Az bir şey olsa da^mı?" denildi de, "Erâk (misvak) ağacının bir dalı bile olsa" diye cevap verdi.

14- Hıyanet

"Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne ihanet etmeyin! Hem siz, bi­le bile emanetlerinize de hainlik etmeyin!" "Muhakkak ki Allah hain­leri sevmez." 8 "Muhakkak ki Allah daima ihanet eden, günahkâr kimseleri sevmez."

15- Haram Mal ile Sadaka Vermek

"Alİah, taharetsiz (gusül ve abdestsiz) kılman bir namazı ve hıyanetle elde edilmiş maldan verilmiş sadakayı kabul etmez.'

16- Zekât İçin Kötü Mal Çıkarmak

"Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığı-rmz şeylerin iyilerinden (Allah yolunda) sarf edin. Kendinizin de (ku­suruna) göz yummadan alıcıları olmayacağınız kötü malı vermeye kalkısmayın."

Vacib olan zekâtta kötüyü çıkarmak fakirlerin hakkını eksiltmektir

1  Buhari-Müslim

2 Bakara: 85

3 Bakara: 85

4 Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Müslim

7 Enfal: 27

8  Enfal: 58

9 Nisa: 107

10 Nesai

11 Bakara: 267

ve Rabbe karşı su-i edebtir. Çünkü kendilerinin hoşlanmadığını Allah'a ait kılıyorlar. Eğer tetavvu' (nafile) sadakada kötü mal verilirse bu caiz­dir. Çünkü Allah (cc): "Kim zerre kadar bir hayır yapıyorsa onu göre­cek"   buyurmuştur.

17- İnsanlara Eziyet Veren Şeyleri Yollara Atmak

"O iki lanetlenmiş kişinin yaptığından sakının" dedi. "Lanetlenmiş iki kişi de kimdir?" denildi. Allah Resulü (sav): "İnsanların yolunda ve gölge yerinde hacetini görendir (pisletendir)" dedi.

18- MüsIümanlara Gülmek

"Şüphesiz ki, o suç işleyen (kâfir)ler bir kısım iman edenlere (dün­yada iken) gülerlerdi."

19- Kibirlenmek

"Hem insanlara karşı kibirlenerek yüzünü yan çevirme ve yeryü­zünde böbürlenerek yürüme!"

20- Salih Fakirleri Kovmak

"Onun rızasını isteyerek sabah akşam Rablerine dua edenleri kov­ma!"   "Ben müminleri (yanımdan) kovucu değilim" 6

21- Kötü Zengini İyi Fakire Üstün Tutmak

"Dünya hayatının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan (o Al­lah'a yalvaranlardan) ayırma!" "(Servetinin gururuyla) kendisini (imana) muhtaç görmeyen kimseye gelince, işte sen (imana gelir de is­lam'a kuvvet verir mi diye) ona yöneliyorsun? Hâlbuki (onun) temiz­lenmemesinden senin üzerinde bir şey yoktur. Fakat koşarak ve (Al­lah'tan) korkarak o sana gelen kimseye gelince, sen onu bırakıp (başka­sıyla) oyalanıyorsun!"

Hz. Peygamber (sav) zenginlere zenginlikleri için yönelmiş değildi. Belki bu, onların kalplerini İslam'a ısındırmak içindi. Üstün tutmak an­cak Allah'a yaklaştırıcı sebeplerledir, Allah'tan uzaklaştırıcı sebeplerle değil. Artık kim bir zengini zenginliğinden ötürü iyi bir fakire üstün tu­tarsa, gerçekten o, Allah'ın yücelttiği bir kimseyi horlamış, horladığı bir kimseyi de yüceltmiştir.

1  Zilzal: 7

2 Müslim

3 Mutaffifin: 29

4 Lokman: 18

5 En'am:52

6 Şuara: 114

7 Kehf: 28

8 Abese: 5-10

22- Azaların Zinası

"Gözlerin zinası nazardır. Kulakların zinası dinlemektir. Dilin zina­sı konuşmaktır. Ayakların zinası yürümektir. Kalp onu arzu eder, diler ve avret onları ya doğrular veya yalanlar." Bu azaları zina ile nitele­mesi yaptıklarının zinaya araç ve sebep olmasındandır. Çünkü mecaz olarak sebebe müsebbebin adı verildiği olur.

23- Kadınlarla Haram Halvet

"Kadınların yanma girmekten sakının." "Bugünden sonra kocası evde olmayan bir kadının yanına, beraberinde bir veya iki adam olma­dan kimse girmesin/'

24- Avret Yerlerine Bakmak

"Erkek erkeğin ayret yerine bakmasın. Kadın da kadının avret yeri­ne bakmasın. Erkek erkekle çıplak olarak aynı örtü altına girmesin. Kadin da kadınla çıplak olarak ayın örtünün altına girmesin."

25- Köpek Beslemek

"Kim av, çoban ve bekçi köpeği olmayan bir köpek beslerse her gün amellerinin sevabından iki ölçek eksilir"

Köpek beslemek haramdır. Çünkü misafiri ve yolcuyu korkutur.

26- Hayvanlara Eziyet Etmek

"Bir kadın, bağladığı bir kediden ötürü ateşe girdi. Kendisi ona ne yiyecek verdi, ne de yerin haşerelerim yemesi için onu saldı da ta açlık-tan oldu.

27- Hayvanların Yüzüne Nişan Vurmak

Hz. Peygamber (sav) yüze vurmaktan ve yüzde nişan yapmakta men etti.  Yüzüne nişan vurulmuş eşek gördü de "Buna nişan vurana Alİah lanet etsin" dedi.

28- Yüze Vurmak

"Biriniz kardeşini dövdüğü zaman yüze vurmasın.

29- Hayvanları Hedef Yapmak Hz. Peygamber (sav) hayvanların hedef yapılmasını men etti

1  Buhari-Müslim        7 Müslim

2 Buhari-Müslim         8 Müslim (Buradaki nehiy sadece yüz ile ilgilidir; yüz dışm-

3 Müslim                                   daki organlara işaret vurmakta beis yoktur).

4 Müslim                   9 Müslim

5 Buhari-Müslim      10 Buhari-Müslim

6 Buhari-Müslim

Hayvanları hedef yapmak, bağlayıp onlara ok atmaktır. Bu hem iş­kence, hem de malca zarar olduğu için haramdır.

30- Karıncaları Öldürmek

"Bir karınca peygamberlerden bir peygamberi ısırdı, o da emretti, karınca köyü yakıldı. Bunun üzerine Allah (cc) ona vahyetti ki: Sadece bir karınca seni ısırdı diye mi sen Allah'ı teşbih eden ümmetlerden bir ümmeti yok ettin"

Karıncaları, arıları ve bunlar dışındaki (zararsız) canlıları öldürmek, zulüm ve bozgunculuktur. "Hâlbuki Allah fesadı sevmez"

Sözlü Kötülük

Bunun da birçok çeşidi vardır:

1- Müslümana Sövmek

"Müslümana sövmek fasıklıktır. Müslümanla savaş ise küfürdür." "Müslümana lanet etmek onu öldürmek gibidir."

Hz. Peygamber (sav) Müslümana lanet etmeyi ve onu öldürmeyi küfre benzetmiş ki, ondan şiddetle kaçınılsın.

2- Müslümana Düşmanlık

"Her Perşembe ve Pazartesi günü ameller Allah'a arzedilir. Allah bu günde Allah'a şirk koşmayan her müslümanı bağışlar, ancak kendi ile kardeşi arasında düşmanlık bulunan kimse hariç. Onlar için 'Bu ikisini, barışana kadar erteleyin, bu ikisini barışana kadar erteleyin' denir.

Düşmanlığın kötülüğü günahların bağışlanmasına manidir.

3- Sırları İfşa Etmek

"Hani Peygamber, zevcelerinden birine bir sözü sır olarak söylemiş­ti. Fakat (o) bu sözü (diğer bir hanımına) haber verince, Allah da bunu ona (Peygamber'e) açıklayınca (o) bunun bir kısmını (zevcesine) bildir­miş, bir kısmından da (bahsetmekten) vazgeçmişti."

1  Buhari

2 Bakara: 205

3 Buhari- Müslim. "Müslümanlarla savaşan kişi kafirlerin işine benzeyen bir iş yap­maktadır. Zira kafirler Müslümanlarla savaşmaktadırlar."(Fethu'l -Bari c: 1, s: 112) "Müslüman olması sebebiyle müslümanla savaşmak küfürdür, anlamına da gel­mektedir." (Fey-u'l- Kadir, Menâvi, 7256, hadis)

4 Buhari-Müsİim

5 Müslim

6 Tahrim: 3

14. kısım

zahirî nehiyler

4- Kişinin Babasını İstemeyip Başkasının Oğlu Olarak Çağrılmayı İstemesi

"Babalarınızı istemezlik etmeyin. Kim babasını istemezse bu küfür­dür." "Kim babası olmadığını bildiği halde babasından başkasına çağ-rılıyorsa artık cennet ona haramdır."

5- İnsanların Soylarına Ta'n Etmek

"Ümmetimden iki kişi var ki onlarda küfür var. Soya ta'n eden (leke süren) ve meyyite bağıra çağıra ağlayan."

6- Başa Kakmak ve Malını Yeminle Satmak

"Üç kişi var ki Allah kıyamet günü ne onlarla konuşur, ne yüzlerine bakar, ne de onları günahlarından temizler-. Onlara pek elemli bir azab vardır. Kibir ve çalım ion paçalarını yerlerde sürükleyerek çeken, yaptığı iyiliği başa kakan Ve -pazarlığını yalan yeminle sarf eden."

7- İnsanları Arkadan Çekiştirmek, Yüzlerine Karşı Onlarla Alay Etmek, Koğuculuk Yapmak ve Çok Yemin Etmek

"Hümeze olan (insanları arkadan devamlı ayıplayıp çekiştiren), yüzlerine karşı (da onlarla) alay etmeyi adet edinen her kişinin vay ha­line!" "(Habibim!) Çok yemin eden, aşağılık, daima ayıplayan (insan­ların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her za­man hayra mani olan, haddi aşan, alabildiğine günahkâr, zorba bunlar­dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiç birine mal ve oğullar sahibi oldu diye itaat etme!"

"Koğuculuk eden cennete giremez." .m  8-Caiz Olmayan İşte Aracı Olmak

"Kim de kötü bir himaye ile şefaatte bulunursa ona da bundan bir hisse vardır."

1  Buhari-Müslim "Burada küfürden kasıt masiyet olabilir. Çünkü hayırlara 'iman' denildiği gibi, masİyetlere de 'küfür1 denilmiştir. Fakat bu, İmandan çıkaran kü­für nev'inden değildir." (Fethu'l- Bari c: 1, s: 83-84)(

"Aynca 'nimeti inkâr' manasında olabileceği gibi, mü'minleri bu çirkin fiilden nef­ret ettirmek için de böylesine ağır bir tabir kullanılmış olabilir." (Fethu'l -Bari c: 6, s: 540)

(Küfür kelimesi, sözlükte   bir şeyin üstünü örtmek anlamıma gelir.Bu manada babalık gibi bir gerçeğin üzerini örtmek anlamıyla da kullanılmış olabilir.Çev. Notu)

2 Buhari-Müslim

3 Müslim (Yukarıdaki dipnotta verilen izahatın aynısı bu hadis için de geçerlidir.)

4 Müslim                           7 Buhari-Müslim

5 Hümeze: 1                       8 Nisa: 85

6 Kalem: 10-14

Hz. Peygamber (sav) Usame'ye (Hırsızlık eden bir kadının elinin ke­silmemesi için aracı olunca): "Sen Allah'ın hadlerinden bir hadde mi aracı oluyorsun?" dedi.

9- Başkasına Eziyet Veren Fısıldaşma

"Siz üç kişi olduğunuz zaman, üçüncünün üzülmemesi için insanla­rın arasına karışmcaya kadar iki kişi diğerini dışarıda bırakarak fısıldaşmasın."

10- Günah Üzerine Fısıldaşmak

"Ey iman edenler! Birbirinizle gizli konuşacağınız zaman o tak­dirde günah, düşmanlık ve Peygamber'e isyan hakkında gizlice ko-nuş mayın.

11- Kötülüğü Emretmek-İyilikten Sakındırmak

"Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendirler. Kö­tüyü emrederler, iyilikten men ederler ve ellerini sıkı tutarlar (hayır yapmazlar)."   "(Onlar) o kimseler ki cimrilik ederler, insanlara da cimriliği emrederler."

12- Cevabı Hoşa Gitmeyecek Şeyi Sormak

"Ey iman edenler, size açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeylerden sormayın."

13- Yalan Söz

"Ve yalan sözden sakının!" "Onlar (o mü'minlerdir) ki yalan yere şahidlik etmezler, boş şeyler (söz ve hareketler) ile karşılaştıkları za­man (yüz çevirerek) vakarla geçip giderler."

14- Hainleri Savunmak

"Hainler için müdafaa edici olma!"    "Muhakkak ki Allah, daima ihanet eden günahkâr kimseleri sevmez"

15- Cahilden Fetva Sormak

"Ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma!" "İnsanlar bazı cahil reisler edindiler. Onlara (meseleler) sual edildi, artık bilgisizce fetvalar verdiler. Böylece hem kendileri sapıttılar, hem de insanları saptırdılar."

1 Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Mücadele: 9

4 Tevbe: 67

5 Nisa: 37

6 Maide: 101

7 Hac: 30

8 Furkan: 72

9 Nisa: 105

10 Nisa: 107

11 Kehf: 22

12 Buhari-Müslim

Cahile soru sormak Allah'ın ahkamında cehalet ve dalalete düşme sebebidir.

16- Bilgisizce Fetva Vermek

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme! Çün­kü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan mesuldür." "Ve (Cenab-ı hak) Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kıldı!"

"İnsanlar bazı cahil reisler edindiler. Onlara (meseleler) soruldu ar­tık bilgisizce cevap verdiler. Böylece hem kendileri sapıttılar hem de in­sanları saptırdılar."

17- Çok Beddua Etmek

"Çok beddua edenler kıyamet gününde ne şefaatçi, ne de şahid olurlar." "Çok beddua edici olması bir sıddıka yaraşmaz." "Peygam­ber'e, Müşriklere beddua et' denildiğinde; 'Ben lanet edici olarak gön-derilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim' dedi."

18- Koğuculuk Peşinde Gezmek

"Şüphesiz ki fkiy\izlü kişi Allah katında insanların en kötülerinden-dir; şunlara bir yüzle gelir, şunlara da başka bir yüzle gelir."

Koğuculuk insanlar arasında bozgunculuktur.

19- Su ve Köpek Satışı

Hz. Peygamber (sav), suyu satmaktan; bitki yeşermesin diye suyu alıkoymaktan;  köpekleri öldürmekten ve köpek parasından men etti.

20- Pazarhkta Çok Yemin Etmek

"Satışta çok yemin etmekten sakının. Çünkü o, malın satışını kolaylaştırır. Ama sonra bereketini götürerek helak eder."    "Yemin, satışı rayiçte kılar, kârı bereketsiz kılarak yok eder."

21- Sadakayı Satın Almak, Gerçekleşmiş Hibeyi Geri Almak

"Verdiği hibeden dönen, kustuğunu geri yiyen gibidir." Hz. Ömer (ra), süratli bir atı Allah yolunda binmesi için bir adama verdi. Sonra onu pazarda satılırken buldu. Hz. Peygamber (sav)'e satın alıp alamayacağını sordu. O da "Onu satın alma. Sadakandan da dön­me. Çünkü sadakasından geri dönen kustuğuna geri dönüp yiyen köpek gibidir."

1 İsra: 36            5 Müslim                    9 Müslim              12 Müslim

2 A'raf: 33           6 Müslim                  10 Buhari-Müslim   13 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslim 7 Müslim                   11 Müslim             14 Buhari-Müslim

4 Müslim

8 Ebu Davud-Tirmizi-Nesa

Kişi, Allah için verdiği şeyle alaka-yı kalbi kesmelidir.

22- Zina Edenin Kabahatini Yüzüne Vurmak

"Sizden birinin cariyesi zina edip zinası kanıtlandığı zaman artık ona had vursun ve onu ayıplamasın (günahını yüzüne vurmasın). Son­ra yine zina ederse, tekrar ona had vursun ve onu ayıplamasın. Sonra yine zina ederse, artık onu bir kıl urganına bile olsa satsın!"

Günah sahiplerinden hiçbirinin ayıbı yüzüne vurulamaz. Günahtan alıkoyucu olarak, Şeriat'm belirlediği cezalar yeterlidir. Tövbe etmemiş olanı nasihat şeklinde günah için kınamakta bir sakınca yoktur. Tövbe etmiş olanı kınamak ise caiz olmaz.

23- Fitneye Düşmesinden Korkulanı Övmek

Hz. Peygamber (sav)'in yanında bir adam övüldü. Bunun üzerine onu övene birkaç kez "Arkadaşının boğazını kestin! Arkadaşının boğa­zını kestin!" dedi. "Sizden biri arkadaşını çaresiz övmek mecburiye­tinde kalırsa; 'Ben falanı öyle sanıyorum. Onun hesabını gören Allah'tır ve ben Allah'a karşı kimseyi temize çıkarmıyorum. Ben onu şöyle şöy­le biliyorum' desin."

Fitnesinden korkulanı övmek o kişinin, övgülere dayanarak gurura kapılmasına ve bozulmasına vesile olur.

24- Şehidleri 'Ölü' Diye Nitelemek

"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin! Bilakis onlar hayatta­dırlar. Fakat siz anlayamazsınız."

Şehidleri ölüm ile nitelemek yalandır. Ölü nitelemesinden men et­mekte ise şehadete talip olmaya teşvik vardır.

25- Sıtma Hastalığına Sövmek

Allah Resulü (sav), sıtmaya sövmekten men etmiştir. Çünkü demir­ci ocağı demirin çapağım nasıl götürüyorsa, sıtma da Ademoğlunun hatalarını öyle götürüyor.

Sıtma, günahların bağışlanmasına sebep olduğu için ondaki fayda­ya binaen ona sövülmesi menedildi. Bu hadisin bize gösterdiği istika­mete göre dünyevi hiçbir musibete sövmemek lazımdır. Çünkü onlar da günahları siliyor. "Hem size isabet eden herhangi bir musibet, işte

1 Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Bakara: 154

5 Müslim

kendi ellerinizin işlediği (o günahlar) yüzündendir. Bununla birlikte (Allah) birçoğunu affeder."

26- Allah'm Bir İşi Yapacağına Yemin Etmek

"Bir adam 'Vallahi! Allah falanın günahlarını bağışlamaz' dedi. Allah da: 'Benim falanı bağışlamayacağıma yemin eden kimdir? Muhakkak ki, ben o falanı bağışladım ve senin amelini de boşa çıkardım' dedi."

Amelinin boşa gitmesinin sebebi Rabbine karşı cüret gösterip üze­rinde tahakküm etmesi ve kendisine bırakılmamış bir işte Allah'la kul­ları araşma girmesidir. Kim böyle bir şeye ehil olmadığı halde Allah'ın bir şeyi yapıp yapmayacağına yemin ederse, nedensiz olarak Rabbine karşı cüret göstermiştir. Ama kim ona yakın bir kişi olarak böylesi bir yemin ederse, bunc^a/bir sakınca yoktur. Çünkü şüphesiz ki, Allah'ın kullarından öyle kimseler vardır ki; eğer Allah'ın bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair yemin ederlerse, Allah onları yeminlerinde doğru çıkartır.

27- Duayi Allanan Dilemesine Bağlamak

"Sizden biri dua ettiği zaman, 'Allahım, dilersen beni bağışla1 deme­sin. Fakat kesin ifadelerle bunu istesin ve bundaJd arzusunun büyüklüğünü ortaya koysun. Zira verdiği hiçbir şey Allah'a ağır gelmez."

Dua eden, isteğini Allah'ın dilemesine bıraktığı zaman dua eden ko­numuna girdiği halde ondan hiçbir şey istememiş sayılır. Böylece de o, oyun oynayan bir kimse gibi abes bir iş yapmıştır.

28- Amelini Duyurmak

"Kim amelini insanlara duyurmaya çalışırsa, Allah da (kıyamet gü­nü riyakârlığını) duyurur (onu rezil eder)."

Duyurma odur ki, sen ameli önce Allah için halis olarak yapıyor­sun. Sonra da insanların yanında bir konum elde etmek için onu bil-diriyorsun.

29- Övünmek ve Kendini Beğenmek

"Muhakkak ki, Allah kendisini beğenen ve çok övünen kimseleri sevmez"    "Çünkü Allah bütün kendini beğenenleri, çok övünenleri sevmez.

1  Şura: 30

2 Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Müslim

5 Müslim

6 Nisa: 36

7 Hadid: 23

30- Çirkini Güzelinden Farkedilmeyen Sözler Konuşmak

"Şüphesiz ki adam, içeriğini bilmediği bir söz ile konuşur ki, onun­la doğu ve batının arasından daha uzak bir mesafeden ateşe düşer"

Çirkin mi, güzel mi bilmeden bir sözü kimsenin konuşmaya hakkı yoktur.

31- Kişinin Kendini Beğenmesi

"Bir adam; 'İnsanlar helak olmuşlardır' dediği zaman o hepsinden daha çok helak olmuştur."

insanlar helak olmuşlar, deyip kendini onlardan ayıran, onlardan daha çok helak olmuştur. Çünkü o, kendini beğenmiş ve onun gibi kimsenin kalmadığına inanmıştır.

32- Yemin ve Şahitliğe Acele ile Davranmak

"Asırların en iyisi benim asrımdır. Sonra ondan sonraki, sonra on­dan sonraki... Onlardan sonra bir kavim olur ki, şahidlik etmeleri is­tenmediği halde şahidlik yaparlar, ihanet ederler, güvenilmezler, nezir yaparlar da yerine getirmezler. Yemin etmeleri istenmeden yemin eder­ler ve onlarda şişmanlık ortaya çıkar."

33- Sahabeye Sövmek

Halid b. Velid ile Abdurrahman b. Avf arasında bir problem vardı. Bunun için Halid, Abdurrahman'a sövdü. Bunun üzerine Hz. Peygam­ber (sav): "Benim ashabıma sövmeyin. Şüphe yok ki, sizden biri eğer Uhud kadar altın (Allah yolunda) sarf etse, onlardan birinin ne bir avuç(luk), ne de yarım avuçduk sadakası)na yetişemez" dedi.

Hz. Peygamber (sav), Halid b. Velid'e "Sizden biri Uhud kadar altın sarfetse, onlardan birinin ne bir avuçduk), ne de yarım avuçduk sada­kasına yetişemez" demişse, artık sonraki asırlarda sahabeye dil uza­tanlar için ne düşünmeli?

34- Nefsi Temize Çıkarmak

"O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. O (Allah), takva sahibi olanı en iyi bilendir."   "Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi?" "Yahudi ve Hıristiyanlar: Biz Allah'ın oğulları ve sevdikleriyiz, dedi."

1  Buhari-Müslim

2 Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Neon: 32

6 Nisa: 49

7 Maide: 18

35- Zamana (Feleğe) Sövmek

"Zamana (feleğe) sövmeyin. Çünkü şüphesiz zaman (felek) Allahdn tasarrufunda)dır."

Zamana sövmelerinin sebebi, zaman içinde meydana gelen işleri za­mana nisbet etmeleridir. Hoşlarına gitmeyen hadiseler meydana getir­diği için zamana sövdüklerinde o hadiseleri yapan Allah'tan başkası ol­madığı için onlar gerçekte o faile sövmüş sayılırlar.

36- Üzümü 'Kerm' Diye İsimlendirmek

"Sizden biri üzüme 'kerm' demesin. Çünkü 'kerm' (cömertlik izzet) müminin kalbidir." ı

Araplar üzüme 'kerm' demişlerdir. Çünkü içki cömertliğe ve izzete neden oluyor. Onla^" 0a cömertlik ve izzete neden olan bu ismi içkiye övgü olarak verdiler. Oysa şüphesiz Allah (cc) içkiyi tüm kötülüklerin anası olarak isimlendirmiştir. Allah'ın yerdiği bir şeyi övmek Allah'a karşı muhalefet ve su-i edeptir.

37- Men Edilen İsimler

"Benim adımla adlanın. Fakat benim künyem (Ebu-1 Kasım)'le künyelenmeyin."    "Allah katında en sevilen isimleniniz Abdullah ve Abdurrahman'dır."   Hz. Peygamber (sav) Kölelere Eflah, Rebah, Yesar, Nafi' ve Necih isimlerinin verilmesini men etmiştir.

"Allah katında isimlerin en zelil ve hakir olanı bir adamın kendine Melik-ül Emlak (Şahların şahı-Sultanlar sultanı) adını takmasıdır. Al­lah'tan başka (varlıklara) malik yoktur." Şu rivayet de mevcuttur: "Kı­yamet günü Allah'ın en çok öfkelendiği, en kötü kişi kendisine 'Melik-ü'l Emlâk' ismini verendir. Allah'tan başka Malik yoktur:"

Hz. Peygamber (sav) kendi isim ve künyesinin başkasına birlikte kullanılmasını saygı sebebiyle men etmiştir. Kölelere kullanılması men edilen isimler ise uğursuzluk ve falı uğursuzluğa yorma endişelerin­den dolayıdır. Çünkü 'Felah (kurtuluş) veya Yesar (bolluk) yanınızda mı?'diye sorulup cevap olarak 'hayır' denildiğinde bir şeylerden uğur-luluk -uğursuzluk çıkaran kimse bundan uğursuzluk çıkarır. Fala ve uğursuzluğa vesile olmaması için men etmiştir.

1 Müslim

5 Müslim

2 Buhari-Müslim

6 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslim

7 Müslim

4 Müslim

 

Melik-ül Emlâk adının kerih görülmesine gelince, çünkü bunda bü-yüklenme, kibirlenme, ahmaklık ve kendi içinde ululanma var. Öyle ki, bunu kendi nefsi için bir zarar veya faydaya sahip olmayan biri Rable-rin Rabbinden, tüm mahlûkatın sahibinden başkasına uygun olmaya­cak bir ismi kendine kullanacak duruma vardırmıştır.

38- Köleyi 'Kul' Veya 'Kadın Köle' Diye Çağırmak

"Sizden biri 'kulum, kadın kölem' demesin. Hepiniz Allah'ın kulla­rısınız ve tüm kadınlarınız Allah'ın kullarıdır. Fakat 'uşağım,' cariyem, delikanlım, kızım' desin. Köle efendisine 'mevlam' demesin. Çünkü he­pinizin mevlası Allah'tır. Sizden biri 'Rabbine su ver! Rabbine yemek ver' de demesin. Sizden bir köle sahibine 'Rabbim' de demesin, 'seyyi-dim, efendim' desin."

Köleyi bu şekilde çağırmak büyüklenme ve ululanmadır. Kölele­rin efendilerine 'Rabbim, mevlam1 demeleri onlara layık olmayan bir tazimdir. Bir kimseyi de değerinden daha fazla büyütmemek lazım. Usulen Allah'a has kullanılan isimlerle kimseye tazimde bulunma­mak lazımdır.

39- Çirkin Söz

"Sizden biri (bulantı duyduğu, midesi bozulduğu zaman) 'Benim nefsim habis oldu' demesin. Fakat 'Benim nefsim daraldı (rahatsız oldu)' desin"

40- Köleye Zina Suçlaması Yapmak

"Kim kölesine zina suçlaması yaparsa kıyamet günü ona had uygu­lanır. Ancak dediği gibiyse o başka..."

41- Batıl (Hak Olmayan) Şeylerle Kafiyeli Sözler Düzmek Hz. Peygamber (sav) Huzeliyye'nin diyetini ödeyecek kişilerin ce­nin sebebiyle diyet ödemelerine hükmetti. Hemel b. Ennabiğa kafi­yeli olarak: İçmemiş, yememiş, konuşmamış, doğduğunda ağlama­mış birinin diyeti (kan parası) nasıl ödenir? Böyle birinin kanı talep edilmez, dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (sav); "Bu, kâhinlerin kardeşidir" dedi.

Kafiyeli konuşup bu konuşmasında hakkı garipseyip inkâr etti ve

1 Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

onu (mantıktan) uzak gördü. Bu sebeple de Hz. Peygamber (sav) onu kâhinlerin kardeşi kıldı. Çünkü çoğunlukla kâhinler böyle batıl şeyler­le kafiyeli konuşurlar.

42- İstemekte Israr ve Mal Çoğaltmak İçin İstemek

"Kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını istiyorsa o ancak bir ateş koru istemiştir. Artık ister az yapsın, ister çok yapsın." "Kişi insanlardan istemeye devam eder ta ki kıyamet günü yüzünde bir par­ça bile et olmadan gelir. "İsterken ısrar etmeyin. Allah'a yemin ederim ki sizden hiç kimse yok ki benden bir şey isteyip onun istediği şey ben hoşlanmadığım halde ona çıksın da o şey onun için bereketli olsun." Hz. Peygamber (sav) ashabından bir topluluktan, kimseden bir şey is­tememe üzerine b^af aldı. Avf b. Malik der ki: "O topluluktan birini gördüm binek üstünde iken kamçısı elinden düşerdi. Hiç kimseden eli-ne vermesini istemezdi." "istemek ancak üç kişiye helaldir: Bir adam ki bir kefalet (veya diyet parası) altına girmiştir. O kişinin, parasını bu­lana kadar istemesi helaldir. Sonra bırakır. Ve bir adam ki malını götü­ren bir musibet başına gelmiş, iaşesine yetecek (veya açığını kapatacak) bir mala kavuşana kadar istemek ona helaldir. Ve bir adam ki ona fa­kirlik o kadar dokunmuş ki, kavminden aklı başında üç adam, 'Gerçek­ten falana fakirlik dokunmuş' diye tanıklık eder, ona da iaşesine yete­cek (veya açığını kapatacak) bir mala kavuşana kadar istemek helaldir. Bunlar dışındakilere gelince, sahibinin yediği haramdır, haramdır."

İstemeye alışan, Allah'a tevekkül etmeyi bırakır, istemeye tevekkül eder. Hem isteyen istemekle kendini alçaltır ve istediğinin eziyeti ile karşı karşıya kalır. Çünkü cimri olan yanmdakini başkasına vermekten hoşlanmaz. Cömert ise ondan yanında olmayan bir şey istendiği vakit utanır, bazen de ihtiyacı olan şey ondan istenir.

Bir şey insanların yanında ne kadar kıymetli ve onda cömertlik et­meleri ne kadar güç ise, o şeyi istemek de o denli basit şeylere nispeten daha mekruh veya haramdır. Bazen de bir şey çok kolay olduğu için suali men edilmez. Yolu sormak, dostunun evini, arkadaşının, yoldaşı-nın adını sormak gibi... Bu sualin caiz olmasının kuralı şudur: Adeten

1 Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Müslim

4 Müslim

5  Müslim

verilmesi ve talep edene onunla yardım edilmesi kolay olmalı. Din ah­kâmı ile ilgili bir şey sorma veya zor durumdaki kişinin yiyecek talep etmesi gibi çok şiddetli ihtiyaç durumlarında istemek bazen vacip olur. Bazen çok acıkanın istemesi de caizdir. Hz. Musa (as) ve Hz. Hızır'ın ih­tiyaç anında yemek istemeleri gibi. Onlar gibisinin zaruri bir ihtiyaç yokken istemeleri uzak bir ihtimaldir.

43- Onemsiz Şeylerde Hıyanet Şu Ayetlerin Kapsamındadır.

"Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalandırılır."   

"Hardal danesi ağırlığında (bir amel) bile olsa onu getiririz." "Kim de zerre kadar bir şer işliyorsa onu görecek."

"Biz birisini bir işte çalıştırırsak, sonra da o kişi bir iplik veya daha azmi bizden saklarsa o ihanettir. Kıyamet gününde onu getirir." "Biz kimi bir işte kullanırsak; azını da, çoğunu da getirsin. Artık ondan ona ne verilirse onu alır. Neden de men edilirse ondan men olur."

44- Kadımn, Kumasının Boşanmasını İstemesi

"Kadın tabağmdakini kendi tabağına boşaltmak için (bu bir benzetme­dir. Yani saadet payını kendine almak için) bacısının talakını istemesin."

45- Nimetleri Nimet Vericiye Değil, Sebeplere İsnat Etmek

"(Karun:) Bu (servet) bana ancak bende bulunan bir bilgi sayesinde verildi, dedi." "Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verildiği za­man (bu) bana ancak (bendeki) bir bilgi sayesinde verildi, der. Hayır, o (kendisine verdiğimiz nimetler) bir imtihandır."

Nimetleri sebeplere izafe etmek Allah'ın nimetini inkârdır. Aynı şe­kilde nimet vermekten aciz olana nimeti isnat etmek de böyledir. Fakat gerçekte nimet vericinin Allah olduğunu akıldan çıkartmadan sadece birer sebep olarak nimeti sebeplere izafe etmekte bir sakınca yoktur. Zi­ra biz nimete sebep olanlara da şükretmekle emrolunmuşuzdur: "Bana ve ana babana şükret!"

46- Sebeplere Dayanarak 'Eğer' Demek

"Eğer bir işten aciz kalırsan, 'Allah'ın takdiri', 'Alİah ne dilerse o olur' de. 'Eğer' deme. Çünkü 'eğer' sözü şeytanın işine kapı açar."

1  Nisa: 123

2 Enbiya: 47

3 Zilzal:8

4 Ahmet-Müslim

5Ahmed-Müslirn

6 Buharî-Müslim-Nesai

7 Kasas:78

8 Zümer: 49

9 Lokman: 14 10 Müslim

Kim 'eğer' der sebepleri yaratana değil de sebeplere dayanırsa o şirk koşmuştur. Kim de Allah'a dayanıp 'eğer' derse o gerçekten Allah'ı bir-lemiştir. "De ki: Eğer evlerinizde bile bulunsaydmız, üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine ölecekleri yerlere çıkıp giderlerdi." "De ki: Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, o zaman (dahi) harcamakda tükenir) korkusuyla gerçekten cimrilik ederdiniz."

"Eğer işimden geride bıraktığım kadar önümde zaman olsaydı kur­banlıkları sürmezdim."

47-  Suyun Fazlasını Satmak, Dünya İçin Biat Etmek, Yalan Yemin­le Pazarını Revaçta Kılmak

"Üç kişi var ki, Alİah Teala (cc) ne onlarla konuşur ne onlara bakar, ne de onları temizljer. Onlar için pek elemli bir azab vardır.

1- Çölde ihtiyacından fazla bulunan suyun başında bulunduğu hal­de onu yolculardan alıkoyan adam.

2- İkindiden sonra bir adamla alışveriş yapıp 'şu, şu kadara aldım' diye yemin eden ve alıcı kendisini tasdik ettiği halde yalan söyleyen adam.

3- İmama dünya menfaati için biat eden adam. Şayet imam ona ba­ğışta bulunursa vefa gösterir, vermezse biatine vefa göstermez.

48- Eziyet ve Zarar Verici Bazı Durumlar

"Bir topluluk bir toplulukla alay etmesin; olur ki, kendilerinden daha hayırlı olabilirler. Bir takım kadınlar da başka kadınlarla (alay etmesinler.)"'

"(Birbirinizin kusurunu) araştırmayın; bazınız bazınızı gıybet etme­sin."' "Birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın"

"Bağlarınızı kesmeyin, birbirinize sırt dönmeyin. Birbirinizi kıs­kanmayın, birbirinize buğz etmeyin. Birbiriniz aleyhine fiyatı arttırmayın!"

"Birbirinizin alışverişi üzerine alışveriş yapmayın." "Kardeşinizin pazarlığı üzerine pazarlık yapmayın" "Mü'min kardeşinizin istediği kızı istemeyin."

1 Al-i Imran: 154

2 İsra: 100

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Hucurat: 11 6Hucurat:12

7 Hucurat: 11

8 Buhari-Müslim

9 Buhari-Müslim

10 Bulıari-Müslim

11 Buhari-Müslim

Cahillerin İhtilafı

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme."' "Bir-birinizle çekişmeyin" "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ihtilafa düşenler gibi olmayın"

"Üzerinde kalpleriniz birlik olduğu müddetçe Kur'an okuyun, ihti­lafa düştüğünüz zaman ise kalkın."

Yalan

"Sizi yalandan sakındırıyorum, çünkü yalan fücura, fücur da ateşe götürür. Adam yalan konuşmaya devam eder, her sözünde yalanı se­çer, ta ki Allah katında kezzab (çok yalancı) olarak yazılır."

Zulüm

"Artık içinizden kim zulmederse (bilsin ki) ona (pek) büyük bir azab tattıracağız!" "İşte (halkı) zalim bir halde bulunan şehirleri (azabıyla) yakaladığı zaman Rabbinin yakalaması böyledir."

"Zulümden sizi şiddetle sakındırıyorum, çünkü şüphe yoktur ki zu­lüm kıyamet gününde karanlıklardır." "Allah zalime zaman tanır (ce­zasını erteler) onu yakalayana kadar. Onu yakaladığı zaman artık bı­rakmaz." "Allah der ki: Ey kullarım şüphesiz ben zulmü kendi üze­rimde haram kıldım, onu aranızda da haram kıldım, artık birbirinize zulmetmeyin."

Dalalete Çağırmak

"Kim bir dalalete (sapkınlığa) çağırırsa onların günahından hiç­bir şey azalmaksızın ona da, ona tabi olanların günahı kadar günah vardır".

Fal ve Uğursuzluk

"Hastalığın kendi kendine bulaşıcılığı yoktur. Fal da yoktur."

1  Isra: 36

2 Enfal: 46

3 Al-i İmran: 105

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Furkan: 19

7 Hud: 102

8 Müslim-A hmed

9 Buhari-Müslim

10 Müslim

11 Müslim

12 Buhari-Müslim

Bulaşıcılık ve fal'ın olmadığını söylemesi afetleri yaratana değil; se­beplere isnat etmeyi içerdiği içindir.

Yönetici Olmayı Talep Etmek

"Ey Abdurrahman b. Semure! Emir olmayı talep etme, çünkü eğer sen onu talep ettiğinden dolayı sana verilirse ona bırakılırsın (yardım olunmazsın), eğer talep etmediğin halde sana verilirse, o zaman yar­dım olunursun."

Peygamber, yöneticiliği talep etmeyi men etti, çünkü bunda dini tehlikeye atmak var. Öyle ki, neredeyse hiç kimse yöneticilikte dinini salimâne muhafaza edemez. Bu men,-yöneticilik yapmaya mecbur ol­mayanlar içindir. Men Edilenlerden Bazıları

Dedikodudan, çok sualden, malı zayi etmekten, kendi malını ver­mezken başkasına 'Getirin, malınızı verin' demekten, kız çocuklarını diri diri gömmekten ve analara kötü davranmaktan men etti.

Malın zayi edilmesinden kasıt akıl sahiplerinin doğru amaç sayıl­mayacak yollarda malı telef etmesidir. Bu menedilmiştir. "Her duydu­ğunu konuşmak kişiye günah olarak yeterdir."

Yine kişinin istendiği zaman kendi malım alıkoyarken, insanların malını talep edip 'getirin' demesinden men etti. Kız çocuklarını diri di­ri gömmekten de men etti.

1  Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Müslim-Ebu Davud

 

ON BEŞİNCİ KISIM

 

ZAHİRÎ EMİRLER

Bunun bölümleri va "Yemin olsun ki sizden önce kendilerine kitap verilenlere de size de 'Allah'tan sakının!' diyö emrettik."1

Takva, vaciplerin yapılması ve haramların terk edilmesidir. Bu, Al­lah'ın öncekilere de sonrakilere de gerekli kıldığı bir şeydir.

Allah'ın Kitabına Tutunmak

"Artık sana vahyedilene tutun! Muhakkak ki sen dosdoğru bir yol üzeresin." "Kitaba sımsıkı tutunup namazı hakkıyla eda edenler ise (bilsinler ki), şüphesiz biz iyilik için çalışanların mükafatını zayi etme­yiz."   "Rabbinizden size indirilene tabi olun ve ondan başka bir takım dostlara tabi olmayın!"

İstikamet

"O halde emrolonduğun gibi dosdoğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de!" "İşte bunun için durma, (dine) davet et! Ve emrolondu­ğun gibi dosdoğru ol!" "Gerçekten 'Rabbimiz Allah'dır' deyip sonra da dosdoğru olan kimseler var ya, onlara artık korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklar."

 

1 Nisa: 131

2 Zuhruf: 43

3 A'raf: 170

4 A'raf: 3

5 Hud: 112

6 Şura: 15 7Ahkaf:13

Azığı Önceden Hazırlamak

"Ve kendiniz için (salih amellerle) hazırlık yapın!" "Hayır olarak kendiniz için önceden ne hazırlarsanız, Allah katında onu bulursunuz."   "(O zaman insan) 'Keşke ben (bu ebedi) hayatım için önceden (dünyada iken iyi ameller) yapsaydım' der."

Yükümlülükleri Korumak

"Ve Allah'ın hududunu (ona riayet ederek) muhafaza edenlerdir." "(Onlara şöyle denir: İşte) vaat edilmekte olduğunuz (cennet) budur. (Allah'a) çokça yönelen (tövbe eden), (onun) emir ve yasaklarım göze­ten, görmediği halde Rahman'dan korkan ve (Allah'a) yönelmiş bir kalp ile gelen herkes içindir."

İstikamet Allah'ın kitabına tutunmak ve hudutlarını korumak men edilen şeylerin terkini de, emredilenlerin yapılmasını da kapsar.

Hak Ehline Uymak

"İşte onlar (o peygamberler), Allah'ın hidayete erdirdiği kimseler­dir. Artık (sen de) onların yoluna tabi ol!" "Ve bana yönelenlerin yo­luna uy!" "Sonra sana 'Hanîf (hakka yönelmiş) olan ibrahim'in di­nine tabi ol! Çünkü (o etrafındaki kâfirler gibi) müşriklerden değildi' diye vahyettik." "Babanız İbrahim'in dininde de (böyleydi)." "(Ey Resulüm!) O halde ulü'1-azm (sebat sahibi) peygamberlerin sabretti-ği gibi (sen de) sabret!"

Hak ehline uymak tüm iyiliklerin yapılması ve kötülüklerin terke-dilmesini kapsar.

Amelleri Düzeltip Güzelleştirmek

"Şüphesiz ki biz ameli güzel olanın mükâfatını zayi etmeyiz." "iyi­lik edenlerin mükâfatım zayi etmeyiz." "Kim salih bir amel işlerse ar­tık kendi lehinedir. Kim de kötülük ederse o takdirde (o da) kendi aley-

1  Bakara: 223

2 Bakara: 110

3 Fecr: 24

4 Tevbe: 112

5 Kaf: 32,33

6 En'am: 90

7 Lokman: 15

8 NahI: 123

9 Hac: 78

10Ahkaf:35

11 Kehf: 30

12 Yusuf: 56

hinedir."   "Kim de salih bir amel işlerse artık kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar."

Allah'ın Davetine İcabet Etmek

"Allah tarafından (tehdit olunduğunuz ve başkalarınca) kendisi için geri çevrilme (imkânı) olmayan bir gün gelmezden önce Rabbiniz (in davetin) e icabet edin!"'   "Öyle ise onlar da benim için (davetime) icabet etsinler ve bana iman etsinler, ta ki hak yolu bulsunlar."

Allah ve Resulüne icabet, emrettikleri her şeyin yapılması ve men ettikleri her şeyin terk edilmesini kapsar.

Resulullah'a İcabet

"Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi davet ettiği za­man Allah'a ve Resulüne icabet edin!" "Ki onlar (Uhud'da) kendile­rine yara isabet ektikten sonra Allah ve Resulünün (cihad) davetine icabet ettiler."

Allah Resulüne Uymak                             

"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız o halde bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın!"    "Ona tabi olun ki hidayete eresınız.

Allah ve Resulüne İtaat

"Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin." ederseniz hidayete erersiniz."

 "Eğer ona itaat

Hayırlara Koşuşmak

"Gerçekten onlar (bütün bu peygamberler) hayırlı işlerde koşu­şurlar." "(Salih ameller işleyerek) Rabbinizden bir bağışlanma ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun!" "(Musa) dedi ki: İşte onlar da arkamdadırlar. Rabbim! Razı olman için sana (gelmekte) acele ettim."

1  Fussilet: 46

2 Rum: 44

3 Şura: 47

4 Bakara: 186

5 Enfal; 24

6 AI-i İmran: 172

7 AI-i İmran: 31

8 A'raf: 158  

9 Maide: 92

10 Nur: 54

11 Enbiya: 90

12 Al-i îmran: 133

13 Taha: 84

"Amellerin hangisi daha üstündür? diye soruldu. Peygamber de 'Vaktin başında kılman namazdır' dedi.

Hayra koşuşmak istisnası olmayan her itaat için geneldir.

Hayırda Yarışmak

"O halde hayırlı işlerde yarışın!" "Rabbinizden bir mağfirete ve ge­nişliği göklerle yerin genişliği gibi olup Allah'a ve onun peygamberle­rine iman edenler için hazırlanmış bulunan bir cennete doğru yarışın!" ''Bir de onlardan Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçen var. İşte büyük lütuf budur." "işte bunlar hayırlı işlerde koşuşurlar ve onlar bunlarda (o hizmetlerde) sabikun (öne gidenler) dir." "Ve (üçüncü kısmınız da) sabikun (olup hayırda öne geçenlerinizdir) ki, (onlar mükâfatta da) öne geçenlerdir."'

Hayır İşlemek

"Ey iman edenler! Rüku' edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz." "Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür." "Herkes yaptığı her iyiliği ve yaptığı her kötülüğü hazır olarak bulacağı gün arzu eder ki keşke onunla (o kötü amelleri ile) onun arasında uzak bir mesafe olsa!" . Hayır işlemek, yapanla sınırlı ve başka­sına da geçen tüm iyilik çeşitlerini kapsar.

Dinde Nasihat

"Derken şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. Dedi ki: Ey Kavmim! (Bu) elçilere uyun!"

Taatlerde koşuşmak ancak, itaatte ve emri yerine getirmede daha güzeldir diye kıymet kazanmış. Hem koşuşmada taatı kaçırmaktan da emin olunur. Taatlerin en üstününe koşuşmak, koşuşmanın en üst de­recesindedir. Keza taatlerin üstünlük derecesine göre koşuşma da üs­tünlük kazanır.

1  Buhari-Müslim

2 Bakara: 148

3 Hadid: 21

4 Fatır: 32

5 Mü'minun: 61

6 Vakıa: 10

7 Hac: 77

8  Zilzal: 7

9 AH Imran: 30 10 Yasin: 20

Taatlerde Bütün Gücüyle Çabalama

"Ey iman edenler, Allah'tan nasıl sakınmanız gerekiyorsa öyle sa­kının!"  "Allah uğrunda nasıl cihad etmeniz gerekiyorsa öyle cihad  edin!"    "O halde gücünüz yettiği kadar Allah'tan sakının!"    "Bizim uğrumuzda cihad edenlere gelince onları mutlaka yollarımıza erişti-receğiz."

Taat İçin Zorluklara Katlanmak

"Cennet zorluklarla, ateş de şehvetlerle kuşatılmıştır." Allah için şehvetleri terk etmek ve zorluklara katlanmak, o terk ve katlanmada çekileri güçlük ve sarfedilen çaba miktarınca sevap ka­zandırır.

( Taatlerde Devamlılık

"Allah katında en'sevimli ameller, az bile olsa devam edendir."

En Güzel Olanı Yapmak

"Artık bunları kuvvetle tut, kavmine de emret, bunların en güze­lini tutsunlar!" "Öyle ise kullarımı müjdele! Onlar ki sözü dinler de, onun en güzeline uyarlar."   "Rabbinizden size indirilenin en güzeline tabi olun!"

Bu, her insanı içine alır.

Her İşi Güzel Yapmak

"Şüphesiz Allah, ihsanı her işte gerekli kılmıştır. Bu sebeple, öldür­düğünüz zaman artık güzelce öldürün, boğazlayacağınız zaman güzel­ce boğazlayın ve sizden biri bıçağını iyice keskinleştirsin, sonra kesece­ğini rahatlatsın!"

Allah, ihsanı her işte gerekli kılmıştır. Öldürülmesini emrettiği şeyin öldürülmesinde, boğazlanmasını emrettiğinin boğazlanmasında, recm

1A1-İ Imran: 102

2 Hac: 78

3 Teğabun: 16

4 Ankebut: 69

5 Buhari-Müslim

6 Buhari-Müslim

7 A'raf 145 8Zümer: 17-18

9 Zümer:55 10 Müslim-Ebu Davud

edilmesini emrettiği kişinin recm edilmesinde bile güzelce yapmak ge­reklidir. Bunun için recm edilecek zâniyi (zina edeni), küçük taşlarla öle­ne dek taşlamak caiz değildir. Çünkü bu ona işkencedir. Hadlerin de or­ta bir vuruş, orta bir kamçı ve orta bir vakitte yapılmasını emretmiştir.

Alemlerin Rabbinİn hadlerini aşan ve yakaladıklarında zorbaca ya­kalayanlara yazıklar olsun!

Şüphesiz Şeriat, cezalarda yüze vurmayı ve damgaya ihtiyaç duy­duğunda bile yüzde damga yapmayı men etmiştir.

İmkân Ölçüsünde Rahman'a İtaat Etmek

"O halde gücünüz yettiği kadar Allah'tan sakının!" "Sizi hangi işten sakındırırsam, ondan mutlaka sakının. Size emret­tiğim emri de yapabildiğiniz kadar yapın."

Amellerde Ölçü

"Peygamber (sav) buyurdular ki: Ey insanlar! Amellerden gücünü­zün yettiği kadarını yüklenin. Şüphesiz siz (amelden) usanmadan Al­lah (sevaptan) usanmaz ve şüphesiz amellerinizin Allah katında en se­vimli olanı az da olsa üzerinde devam edilenidir." Muhammed âl'i bir işi yaptıklarında onu devamlı yaparlardı. "Sizden biri zinde olduğu sürece namaz kılsın, gevşeklik hissettiği zaman veya fersizleştiği zaman otursun."

"Sizden biri namazda uyukladığı zaman uykusu geçene kadar uyusun."

Kim gücünü aşan işleri üzerine alırsa bu durum taatlerden nefret ve bıkkınlık duymasına yol açar. Kim mevlasınm taatinden usanırsa se­vap ve mükâfatta aynı muameleyi görür.

Allah'ın Ahdine Vefa Göstermek

"Bana verdiğiniz sözü yerine getirin!" "Kim de Allah hakkında söz verdiği şeyi yerine getirirse bunun üzerine (Allah) ona (pek) büyük bir mükâfat verecektir."

1 Teğabun: 16

2 Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Bakara: 40

7 Fetih: 10

Vefa, doğruluktur. Doğruluk da yaratıcının ahlakı ile ardaklanmak­tır. Doğruluğu çok olan sıddık olarak yazılır.

İnsanlara Verilen Sözlere Vefa Göstermek

"Yine o kimseler ki onlar emanetlerine ve sözlerine riayet edenler­dir." "Sözleştiğiniz zaman da Allah'ın ahdini (verdiğiniz sözü) yeri­ne getirin."

Va'dinde Doğru Olmak

"Kitap'ta İsmail'i de an! Çünkü o va'dinde doğru bir kimse ve bir

Resul, bir Nebi idi."

Adağı Yerine Getirmek

"Çünkü onlar dünyada iken adakları(m) yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlardı."   "Sonra vücutlarındaki kirleri te­mizlesinler, adaklarmı yerine getirsinler ve beyt-i atîki tavaf etsinler."

"Kim Allah'a itaat olan (günah olmayan) bir işte nezir (adak) yapar­sa onu yerine getirsin. O taati yapsın."

Malları ve Canları Zülcelâl'e Satmak

"Şüphesiz ki Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını karşılığın­da cennet hakikaten onların olmak üzere satın almıştır."   "Şüphesiz ki sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmektedirler."

Canları ve malları Zülcelâl'e satmak en iyi ticarettir. O ne kârlı bir alışveriştir! O ne başarılı bir çalışmadır!

Kötülük Yollarını Kapatmak

"Onların Allah'tan başka tapmakta olduklarına sövmeyin ki, (onlar da) haddi aşarak bilgisizce Allah'a sövmesinler!" "O halde (yabancı erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak (bir eda ile) söylemeyin ki kalbinde bir hastalık bulunan kimse tamah etmesin."     "Ey Peygamber.

1 Mü-'minun: 8, Mearic: 32

5 Hac: 29

2 Nahl: 91

6 Buharı

3 Meryem: 54

7 Tevbe: 111

4 İnsan: 7

8 Fetih: 10

9 En'am: 108 10Ahzab:32

Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle (başlarım ve yüzlerim kapatacak şekilde) dış örtülerinden (çarşaflarından bir kıs­mıyla) üzerlerini örtsünler. Bu, onların tanınıp rahatsız edilmemeleri için daha yakındır (daha elverişlidir)."

Allah'a Hamd Etmek

"De ki: Allah'a hamdolsun. Seçtiği kullarına da selam olsun."2 "De ki: Hamd o Allah'a mahsustur ki çocuk edinmemiştir. Hem mülkte kendisine hiçbir ortak da olmamıştır. Acizlikten dolayı onun için hiçbir yardımcı da olmamıştır."' "De ki: Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler."

Allah'ı Teşbih Etmek

"De ki: Rabbimi tenzih ederim. (Ben) sadece peygamber olan bir in­san değil miyim?" "De ki: İşte benim yolum budur! Ben sizi bir basi­ret üzere Allah'a davet ediyorum. Ben de, bana tabi olanlar da. Ve Al­lah'ı tenzih ederim." "O halde Azim (pek yüce olan) Rabbinin ismi ile teşbih et!" "A'la (en yüce olan) Rabbinin ismini teşbih et!"" "Artık Rabbine hamd ile teşbih et ve ondan mağfiret dile! "

Tehlil (Lailahe İllallah) Getirmek

"Eğer senden yüz çevirirlerse artık de ki: "Allah bana kâfidir. Ondan başka ilah yoktur."

"Kim Allah'tan başka ilah olmadığını bildiği halde ölürse cennete girer."

Tekbir Getirmek

"Ve sizi hidayete erdirmesine mukabil Allah'ı büyük tanımanız için­dir."    "Artık onu tekbir getirerek yücelt."13

1 Ahzab: 59                         6 Yusuf. 108                     11 Müslim

2 Nemi: 59                           7 Vakıa: 74                       12 Bakara: 185

3 İsra: 111                            8 A'la: 1                            13 İsra: 111

4 Lokman: 25                      9 Nasr; 3

5 İsra: 93                           10Tevbe:129

Güç ve Kuvveti Allah'a Havale Etmek

"Bağına girdiğin zaman; 'Maşaallah! Kuvvet ancak AllahCın yar­dımı) iledir' demen gerekmez miydi?" "Muvaffakiyetim ise ancak Alİah' (in yardımı) iledir."   "Sabret, senin sabrın da ancak Allah'ın  (yardımı) iledir."

"Güç ve kuvvet ancak Allah iledir, sözü cennet hazinelerinden bir hazinedir."

Allah'ı Zikretmeyi Çoğaltmak

"Ey iman edenler! Allah'ı çokça zikredin." "Öyle ise beni (ibadetle) zikredin ki ben de sizHrahmetimle) yad edeyim."

"Muferridler öne geçtiler, dedi. Dediler ki: Muferridler de kimdir? Dedi ki: Allah'ı çokça zikreden erkekler ve çokça zikreden kadınlardır."

Zikir iki türlüdür: Kalp zikri ve dil zikri. Üstün olanı kalp ile zikir­dir. Çünkü manevi halteri, heybet ve iclali doğuran odur.

Celal ve cemal kalbi doldurduğu zaman dil lal olur. Gönül susar ve Allah (cc)'m mülahazasından başka bir şey kalrrfaz. Biz kalp zikri ile emredildiğimiz- gibi dil zikri ile de emredilmişiz.

Her Hal Üzere Allah'a Şükretmek

"Ve bana şükredin ve bana nankörlük etmeyin." "Ey Davud ailesi, şükür için çalışın! Fakat kullarımdan çokça şükreden azdır."   "Yok eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur."

Şükür hem kalp, hem dil, hem de bütün taatlerle olur. Bunun için Allah-u Teala "Ey Davud ailesi, şükür için çalışın" buyurmuştur.

Hz. Peygamber (sav) ayaklan şişene kadar gece namazı kılınca ona "Sen kendine bu kadar zahmet veriyorsun, oysa Allah senin geçmiş bü­tün günahlarını bağışlamış" denildi. O da: "Ben şükreden bir kul olma­yayım mı?" diye cevap verdi.

Peygamber (sav), gece namazındaki gayret ve yorgunluğu şükür­den saymıştır.

10  Zümer: 7

11  Buhari- Müslim

1  Kehf: 39

2 Hud: 88

3 Nahl: 127

4 Buhari-Müslim

5 Ahzab: 41

6 Bakara: 152

7 Müslim

8 Bakara: 152

9 Sebe: 13

Yemek Üzerine Şükür

"Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin!" "Ey iman edenler! Sizi nzıkland irdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin ve eğer sade­ce O'na kulluk ediyorsanız Allah'a şükredin!"

İçmek Üzerine Şükür

"Dileseydik onu tuzlu (acı bir su) yapardık. O halde şükretmeniz ge­rekmez mi?"

Zafer Üzerine Şükür

"Muhakkak ki Alİah, siz (daha) zayıf olduğunuz halde Bedir'de sizi muzaffer kılmıştı. Öyle ise Allah'tan sakının. Ta ki şükredesiniz."

Gemiyi İnsana Musahhar Ettiği İçin Allah'a Şükür "Allah, emriyle içinde gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan (rızık) aramanız için denizi sizin emrinize verendir. Umulur ki, şükredersiniz."

Allah'ın Babalar Üzerindeki Nimetlerine Şükür

"Rabbim! Beni ve ana-babamı nimetlendirdiğin nimetine şükretmemi ve razı olacağın salih ameller işlememi bana ilham eyle!"

"Bana şükret! Ana-babana da!" ayeti ise ana-babaya şükürdür, on­lara ihsan bölümlerine girer.

Şükrü Çoğaltmak

"Şüphesiz ki o (Nuh) çok şükreden bir kul idi." "Şüphesiz ki bun­da çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ibretler vardır."   "Fakat kullarımdan çokça şükreden azdır."

İdrak Verdiği İçin Allah'a Şükür

"Şükredesiniz diye de size kulaklar, gözler ve kalpler verdi."

1 Sebe: 15                4 Al-i İmran: 123            7 Lokman. 14              10 Sebe: 13

2 Bakara: 172           5 Casiye: 12                   8 İsra: 3                      UNahl: 78

3 Vakıa: 70              6 Nemi: 19, Ahkaf: 15    9 İbrahim: 5

Allah ve Resulünün Dostluğu

"Dikkat edin! Şüphesiz ki Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmayacaklar." "Sizin dostunuz ancak Allah'dır, Re-sulü'dür ve (Allah'ın emrine) boyun eğen kimseler olarak namazı hak­kıyla kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir. Kim Allah'ı, Resulünü ve mü'minleri dost edinirse, artık şüphesiz galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır."

Mü'minlerin Dostluğu

"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ise birbirlerinin dost (ve yar­dımcılarıdırlar."

Allah ve Resulü'ne Yardım

"Ey iman edenler! Allah'ın (dininin) yardımcıları olun." "Ey iman edenler! Eğer siz1 Allah'a (dinine) yardım ederseniz (o da) size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar." "Allah kendi (dini)ne yardım edene mutlaka yardım eder."                                  

En iyi yardım Allah'a yardımdır. Çünkü yardımın kıymeti yardım edilenin kıymetine göredir. Allah'ın dininden yardım edilecek daha kıymetli bir şey yoktur.

Kur'an Dinlemek

"Hem Kur'an okunduğu zaman hemen onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasmız." "Şüphesiz ki bunda, kalbi olan veya (fikren) hazır bulunup kulak veren kimseler için gerçekten ibret vardır."

Kur'an dinlemek bir edeptir. Faydası onun manasını kavramak ve gereğince amel etmektir.

Kur'an'ı Ağır Ağır Okumak

"Kur'an-ı'da tane tane oku!"

Hz. Peygamber, (sav) surelerden bir sure okuduğu zaman onu ağır

1 Yunus. 62

2 Maide. 55, 56

3 Tevbe: 71

4 Saf: 14

5 Muhammed: 7

6 Hac: 40

7 A'raf 204

8  Kaf: 37

9  Müzzemmil: 4

ağır okurdu.ı Öyle ki o sure kendisinden daha uzun bir sureden daha uzun olurdu. Onun okuyuşu tane tane, harf harfti.

Kur'an Tilaveti Esnasında Ağlamak

"Peygamber'e indirileni (Kur'an'ı) dinledikleri zaman tanıdıkları bu haktan dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün." "Onla­ra Rahman'ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ediciler olarak yere kapanırlardı." "Şimdi bu sözden mi (Kur'an'dan mı) şa­şıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz." "Ve ağlayarak yüzleri üstü yere kapanırlar ve (Kur'an) onlara (Allah'a) gönülden bağlılığı artırır."

Ağlama sebepleri ağlayanın durumuna göre korku, hüzün, sevgi, heybet, sevinç, şevk veya başka şeyler olabilir.

Tenha Yerlerde Allah'ın Zikri İçin Ağlamak

Tenhada ağlamak Allah'ın sevgisinden, Allah'ın korkusundan veya büyüklüğündendir. Allah'ın gölgesinde gölgelendireceği yedi kişiden biri, tenhada Allah'ı zikredip gözlerinden yaş boşalan bir adamdır.

Namazlarda Ağlamak

Hz. Peygamber (sav), namaz kıldığı zaman ağlamaktan göğsünden tencerenin kaynama sesi gibi ses gelirdi.

Kaçırdığı Hayırlar İçin Ağlamak

"(Kendilerinden) sarfedecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselerin aleyhine de (suçlamak için yol yoktur)."

Asilerin Uğradıkları Kötü Sondan İbret İçin Ağlamak Hz. Peygamber (sav), Semud diyarı için "Şu azaba uğramış olanla­rın üzerine ağlar durumda olmadan sakın girmeyin" dedi.

1 Müslim

2 Ebu Davud-Tirmizi-Nesai

3 Maide: 83

4 Meryem: 58   

 5Necm:59-60

 6 İsra: 109

 7 Buhari-Müslim

 8 Ahmet-Ebu Davud-Nesai

9 Tevbe: 92 10 Buhari-Müslim

Gaybieri Bilen Allah'a Günahları İtiraf Etmek

"(Adem ve Havva:) 'Rabbimiz! (Biz) kendimize zulmettik' dediler." "(Musa:) 'Rabbim! Doğrusu ben nefsime zulmettim. Artık beni bağışla' dedi."2  "(Yunus:) Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Ger­çekten ben (nefsime) zulmedenlerden oldum, diye nida etmişti."

"Allah'ım! Doğrusu ben nefsime çok zulmettim." Peygamber (sav) Hz. Aişe'ye: "Şüphesiz kul günahını itiraf edip sonra tevbe ederse Al­lah onun tevbesini bağışlar" dedi.

Günahları itiraf, gaybieri bilen Allah'a boyun eğip zelil olmaktır. Bu da onun şefkat ve lütuf göstererek-günahları bağışlayıp örtmesi­ne sebep olur.       

Namazları Muhafaza

"Namazlara devam ediniz ve bilhassa orta namaza.." "Ve o kimseler ki onlar namazlarım (erkânına riayet ve ona devam ederek) korurlar."

Savaşta Cemaatle Namazı Muhafaza

"(Sen) içlerinde bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman artık onlardan bir taife seninle beraber (namaza) dursun. Silahlarını da (yanlarma) alsınlar."

Gece Namazı

"Ve gecenin bir kısmında (uyanıp) da sana mahsus bir fazla (farz na­maz olmak üzere) onunla (Kur'an ile) teheccüd (namazı) kıl." "Onlar ki Rablerine secde eden kimseler olarak ve kıyama durarak geceler­ler."'0 "(Teheccüd namazı kılmak için) yanlan yataklardan uzaklaşır." "Gecenin az bir kısmında uyurlardı. Seherlerde de onlar istiğfar eder­lerdi."'2 "Ey müzzemmil olan! Bir kısmı hariç, geceleyin (namaz için) kalk."'3 "Gecenin bir kısmında da ona secde et ve gecenin uzun bir bö­lümünde onu teşbih et (Teheccüd namazı kıl)."'4 "Şüphesiz Rabbin bi-

1 A'raf: 23

2 Kasas: 16

3 Enbiya: 87

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Bakara: 238

7 Mü'minun: 9

8 Nisa: 102

9 İsra: 79       13 Müzzemmil: 1,2

10 Furkan: 64 14 İnsan: 26

11 Secde: 16

12 Zariyat: 17,18

liyor ki gerçekten sen gecenin üçte ikisinden daha az ve (bazen) yarısı ve (bazen de) üçte biri kadar kalkıyorsun (namaz kılıyorsun). Berabe­rinde bulunan bir taife de (böyle yapıyor)."

Hz. Peygamber (sav) ayaklan şişinceye kadar geceleri kalkıp namaz kılardı.

Gece namazının sebepleri uykudan alıkoyan korku, umut, sevgi ve­ya ürpertidir. Böylece yanları yataklardan uzaklaşır. Bu durumlardan birinde olmayan kişiye gece namazı ağır gelir. ''Şüphesiz ki namaz, (Al­lah'a) gönülden bağlı olanlardan başkasına elbette ağır gelir."

Mescidler İnşa Etmek

"Bir zaman İbrahim, İsmail ile beraber Ka'be'nin temellerini yüksel-tiyordu." "Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı hakkıyla eda eden, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder." "(Bu kandil, bu nur) bir takım evler­de (mescitlerde)dir ki Allah onların (kıymetlerinin) yükseltilmesine ve işlerinde isminin anılmasına izin vermiştir."

"Kim kaya kuşu yuvası gibi bile olsa bir mescit inşa etse Allah da ona cennette bir ev inşa eder."

Mescitlere Saygı

"Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir necis (bir pislik)tir. Bu yıllar­dan sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar."

"Kimi camide mal satarken veya satın alırken görürseniz ona 'Allah senin ticaretini kârlı kılmasın' deyin." "Kaybolan bir eşyası için mes­citte duyuru yapanı görürseniz ona: Ey duyuru yapan, senden başkası onu bulsun (sen bulmayasın) deyin." "Allah onu sana döndürmesin, deyin" şeklindeki bir rivayet de vardır."

Mescitleri Temizlemek

"Tavaf edenler, (o bölgede) oturanlar (yerli olanlar), rükû ve secde edenler için beytimi temiz tut."

1 Müzzemmil: 20

2 Buhari-Müslim

3 Bakara: 45

4 Bakara: 127        7 İbn-i Mace          10 Abdurrezak

5 Tevbe: 18            8 Tevbe: 28            11 Müslim-Tirmizi

6 Nur: 36              9 Tirmizi-Darimi     12 Hac: 26

Hz. Peygamber (sav) mescidin kıblesinde bir balgam gördü. Elinde­ki bir hurma dalı ile sürtüp onu oradan kazıdı ve onun yerine biraz gü­zel koku döktü.     "Mescide atılan tükürük hatadır. Kefareti ise onu gömmektir."

Salih Kimselerle Birlikte Oturmak

"İyi arkadaş, güzel koku sahibi kimse gibidir. Ya kokusundan sana verir ya sen ondan satın alırsın ya da ondan hoş bir koku duyarsın."

Salih kimselerle oturmak asla hayırdan ayrı değildir. Ona bir iyiliği emrederek veya bir kötülükten onu men ederek hakta desteklemiş olurlar. Veya o üzerinde bulundukları-hidayet ve iyi hale bakar da on­dan istifade eder yeförnek alır.

Zikredenlerle Beraber Oturmak

Allah (cc), Hz. Peygamber (sav)'in ondan aktardığı kudsî bir hadis­te zikredenler için "Onlar o topluluktur ki onların yanında oturan asla onlar sebebiyle şaki olmaz"   diye buyurdu

Cahillerden ve Batıla Dalanlardan Yüz Çevirmek

"Ayetlerimiz hakkında (ileri-geri konuşmaya) dalanları gördüğün zaman ise artık (onlar) ondan başka bir söze daldıkları zamana kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan (bunu) sana unutturursa, o takdirde hatırladıktan sonra o zalimler topluluğuyla beraber oturma!" "(Ey Habibim!) Af (ve kolaylık) yolunu tut. İyiliği emret ve cahillerden yüz çevir."

Cahillerden yüz çevirmek ve onlara cevap vermemek onları ceha­letten alıkoyar. Onlara cevap vermek ise daha fazla cahillik etmeleri­ne yol açar.

Zayıf Sayılmak

"Size cennet ehlini bildireyim mi: Bir işte kendisi adına yemin etti­ğinde Allah'ın onu doğru çıkarttığı tüm zayıflar ve zayıf sayılanlardır."

1  Buhari-Müslim

2 Buhari- Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Ahmet-Tirmizi

5 En'am: 68

6 A'raf: 199

7 Buhari-Müslim

Zengin Olmakla Beraber Tanınmamak

"Alİah takvah, zengin ve tanınmayan (şöhret sahibi olmayan) kulu sever.

Salih Olmakla Beraber Tanınmamak

"Nice saçı-başı toz içinde kapılardan kovulan var ki, eğer Allah üzerine bir işte yemin ederse Allah onu yemininde doğru çıkartır."

Az Konuşmak

Aişe (r.anha): Peygamber (sav) öyle bir konuşurdu ki sözlerini say­mak isteyen biri sayabilirdi, demiştir.

Hz. Peygamber (sav)'in uzun süre suskun kaldığı rivayet edilmiştir. Az konuşmak kalbin Allamu'l-Guyub'a (Gaybleri bilene) karşı heybet, korku ve muhabbet ile dolu olduğunu gösteriyor.

Sadaka Vermede Ölçülü Olmak

"Hem elini boynuna bağlı kılma (cimri olma), onu büsbütün geniş davranarak da açma."

Kur'an'ı Sesli Okumada Ölçülü Olmak

"Namazında sesini çok yükseltme, onda o kadar da gizleme, bu (iki-si)nin ortasında bir yol tut."

"Amellerden gücünüzün yettiği kadarını yüklenin. Şüphesiz ki siz usanmadıkça Allah (sevap vermekten) usanmaz."

Harcamada Ölçülü Olmak

"Hem onlar ki harcadıkları zaman ne israf ederler, ne de cimrilik ederler. (Harcamaları) bu (ikisi)nin arasında orta bir yolda olur."

Yürüyüşte ve Sesi Yükseltmede Ölçülü Olmak

"Rahman'ın kullan ise öyle kimselerdir ki yeryüzünde tevazu (ve

1  Müsfim

2 Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Ahmed

5 İsra: 29

6 İsra: 110

7 Buhari-Müslim

8 Furkan: 67

vakar) içinde yürürler."ı   "O halde yürüyüşünde mutedil ol. Sesini de alçalt. Çünkü seslerin en çirkini elbette eşek sesidir."

Ses ancak muhataba işittirmek için yükseltilir. Bundan fazlası ise ih­tiyaç duyulmayan gereksiz bir şeydir. Ancak sesi yükseltip bağırmak­tan kasıt sakındırmak, tehdit etmek ve savaşta kâfirlere korku salmak ise o zaman bir maslahat temin etmiş olur.

Yemekte Ölçülü Olmak

"Bir kişinin yemeği iki kişiye de yeter, iki kişinin yemeği dört kişiye de yeter. Dört kişinin yemeği sekiz kişiye de yeter."'

„ Giyim ve Mefmşatta Ölçülü Olmak

Hz. Peygamber (sav) yamalı bir elbise ve Yemen malı sert bir peşta­mal içinde vefat etti." Yastığı ve üzerinde yatağının yüzü dibağlı deri­den, içi de hurma lifinden idi.5 En sevdiği elbise Yemen yapımı, bol çiz­gili keten veya pamuktan yapılan elbise idi. "Adama bir döşek, karı­şma bir döşek, üçüncüsü misafir için, dördüncüsü ise şeytanındır."

İhtiyaçlarına Yetecek Miktarla Kanaat Etmek

"Allah'ım! Muhammed ailesine ihtiyaçlarına yetecek kadar rızık ver."8 "Müslüman olup ihtiyaçlarına yetecek kadar rızık verilen ve Allah'ın kendisine verdiğiyle kendisini kanaatkar kıldığı kimse kur­tulmuştur."

Kanaat, taatten meşgul eden şeylerden insanı uzak tutar. Az azıkla vakit geçirmek de böyledir.

Az Azıkla Vakit Geçirmek

Hz. Alşe (r.anha) "Peygamber (sav) vefat edene kadar da Muham­med ailesi iki gün art arda arpa ekmeğinden doymamıştır" demiştir." Bazen iki ay geçerdi de evlerinin hiç birinde ateş yakılmazdı. Yiyecek­leri ancak su, hurma ve Ensar'ın kendilerine hediye ettiği biraz süt idi. Ekmek ve yağdan, bir günde iki kez doymamıştır.

1 Furkan: 63     5 Buhari-Müslim               9 Müslim             11 Buhari-Müslim

2 Lokman: 19    6 Buhari-Müslim             10 Müslim             12 Müslim

3 Müslim          7 Müslim. (Bu hadis ile ilgili izahat daha önce yapıldı.)

4 Buhari            8 Buhari-Müslim

Hz. Ömer: "Ben Peygamber (sav)'i açlıktan durulup bükülmüş, kar­nını doyuracak bir yiyecek bulamaz durumda görmüşüm" demiştir.

İffetli Olup Kimseden Bir Şey İstememek

"(Sadakalar) kendilerim (ilim ve cihad için) Allah yoluna adamış, (bu yüzden) yeryüzünde (maişet için) dolaşamayan fakirler içindir. İffetli ol­malarından dolayı (hallerini) bilmeyen kimse onları zengin sanır."

İstemekten iffetlilik göstermek insana bir süs, bir güzelliktir, Zülce-lal'e dayanmaya vesiledir.

Dünyayı Hatırlatan Şeylerden Uzak Durmak

Hz. Aişe'nin, üzerinde kuş resimleri bulunan bir perdesi vardı. İçeri girenin tam karşısında bulunurdu. Hz. Peygamber (sav) Hz. Ai-şe'ye "Şunu çevir. Ne zaman içeri girip şunu görsem bana dünyayı hatırlatıyor."

Bu tür sakınma dünyayı hatırlatan her şeyi kapsar. O örtüye eş veya onun üstünde görünen ne varsa. Artık biz de dünya metamdan sayılan şeylerde bunu kendimize ölçü alalım.

Kötü Arkadaştan Sakınmak

"Onlara (bir takım) arkadaşlar (şeytanlar) musallat ettik de önlerinde ve arkalarında bulunan şeyleri kendilerine süslü gösterdiler."

Sana batılı süslü ve güzel gösteren herkesten kaçınman gerekir. Çünkü kötü arkadaş demirci ocağının sahibi gibidir. (Ya elbiseni yakar, ya da kokusundan rahatsız olursun.)

Zenginliğin Azdırmasından Kendini Korumak

"Hayır, şüphesiz insan kendisini ihtiyaçtan kurtulmuş görmesinden dolayı gerçekten (isyan ederek) haddini aşar." "Hem insana nimet verdiğimiz zaman (şükürden) yüz çevirir ve yan çizer." "Sırf Alİah ve Resulü, fazlından kendilerini zengin etti diye (nankörlük ederek) intikam almaya kalktılar."   "Hem hiçbir memlekete (kendilerine Allah'ın

"I Müslim

2 Bakara: 273

3 Müslim

4 Fussilet: 25

5 Aİak: 6,7

6 İsra: 83, Fussilet: 51

7 Tevbe: 74

azabından haber veren) bir korkutucu (peygamber) göndermedik ki mut­laka oranın nimet içinde (şımarmış) olanları: 'Gerçekten biz kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz' demiş olmasınlar." "Fakat insan, Rabbi kendisini (varlıkla) imtihan edip ona ikramda bulunduğu ve ona nimet verdiği zaman, bunun üzerine 'Rabbim bana ikram etti' der."

Saltanatın Azdırmasından Kendini Korumak

"Allah kendisine saltanat verdi diye (gururlanarak) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi?" "Derken (sihirbazlarını ve ordu­sunu) toplayıp (onlara) seslendi ve (onlara): 'Ben sizin en yüce Rabbi-nizim' dedi."

K Avretleri Örtmeyi Muhafaza Etmek

"Ey iman edenler! Sahip olduğunuz köle (ve cariyeler) ve içinizden buluğ çağma girmemiş olanlar (yanınıza girecekleri vakit) şu üç vakit­te sizden izin istesinler. Sabah namazından önce, öğle vakti elbiseleri­nizi çıkardığınız sırada ve yatsı namazından sonra."

Gözü Haramdan Sakınıp Irzı Korumak

"(Ey Resulüm!) Mü'min erkeklere söyle gözlerini (haramdan) sakın­sınlar ve ırzlarını korusunlar." "Mü'min kadınlara da söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar." "Evlenmeye (imkân) bulamayanlar Allah, kendilerini lutfundan zenginleştirinceye kadar if­fetlerini korusun (lar)."

Gözü sakınmak fitneye maruz kalmaktan uzak tutan bir vesiledir. Avretleri örtmede olabildiğince dikkat etmek, mürüvvetin en önemli özelliğidir.

Kadınların Evlerinde Kalmaya ve Tesettüre Çok Dikkat Etmeleri ve Töhmet Yerlerinden Uzak Durmaları

"O halde (yabancı erkeklerle konuşurken) konuşmayı yumuşak (bir eda ile) yapmayın ki kalbinde bir hastalık bulunan kimse tamah etme­sin."   "Artık evlenmeyi ümit etmeyen, oturmuş (yaşlı) kadınların, ziy-

1 Sebe: 34

2 Fecr: 15

3 Bakara: 258

4 Naziat: 23, 24

5 Nur: 58

6 Nur: 30

7 Nur: 31

8 Nur: 33

9 Ahzab: 32

netlerini gösteren kimseler olmamak kaydıyla, dış elbiselerini çıkarma­larında kendilerine bir günah yoktur. Fakat (daha da) iffetli davranmak istemeleri kendileri için daha hayırlıdır." "Ey peygamber! Zevceleri­ne, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, (başlarını ve yüzlerini örtecek şekilde) dış örtülerinden (çarşaflarından bir kısmıyla) üzerleri­ni örtsünler. Bu onların tanınıp eziyet edilmemeleri için daha yakındır (daha elverişlidir)." "Hem onlardan (Peygamber zevcelerinden) bir şey istediğiniz zaman artık kendilerinden bir perde arkasından iste­yin."   "Hem evlerinize oturun ve evvelki cahiliye devri (kadınlarının) açılıp saçılması gibi ziynetlerinizi izhar etmeyin." "(Allah) gözlerin hain olanını ve sinelerin gizlediğini bilir."

1 Nur: 60

2 Ahzab: 59

3 Ahzab: 53 4.Ahzab: 33 5 Mü'min: 19

 

ON ALTINCI KISIM

 

FAYDALI BAZI HUSUSLAR

 

Farklı farklı bazı faydalı konulan içermektedir. Değişik bölümlere sahiptir

İhtiyacı Olduğunda İstemek                   

"(Ey Aziz!) Bize ve ailemize zaruret (kıtlık ve açlık) dokundu ve pek ehemmiyetsiz bir sermaye ile geldik. (Sen) yine de bize ölçeği tam ola­rak ver ve bize bağışta bulun." "Nihayet (Musa ve Hızır) bir şehir aha­lisine vardıklarında oranın halkından yiyecek istediler."

Müşavere

"Ve (hakkında vahiy gelmeyen bir) iş hususunda onlarla istişare et!"   "Onların işleri ise aralarında şûradır (istişare iledir). " Meşveret (danışmak) nasihattir. İstişare ise nasihat talebidir.

Hakları Ayırmada Şahit Tutmak

"Sonunda onlara mallarını teslim ettiğiniz zamanda onlara karşı şa-hid bulundurun!"

Şahit tutmak, hakkını alanı inkâr günahından korumaktır ve hakkı­nı teslim aldığı kişiye zulmetmesini engellemektir.

1 Yusuf: 88

2 Kehf: 77 3Al-iİmran:159

4  Şura: 38

5  Nisa: 6

Korunacak Şeyi Titizlikle Korumak

"Nihayet onlara ağır kayıplar verdiğiniz zaman artık bağı sıkı tu­tun."1

Korunması gereken şeyi titizlikle korumak tedbirlilik ve ihsandır.

Tedbirini Almakla Beraber Allah'a Tevekkül Etmek

"Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alın da ayrı ayrı bö­lükler halinde savaşa çıkın veya hep beraber seferber olun!"

'Tevekkül' yapacağı iyilikte veya gidereceği kötülükte kalbin Allah'a dayanmasıdır. Bu itimat gerçekleştiği takdirde sebeplere başvurmak bir zarar vermez.

Gülmek, Tebessüm Etmek

"Bunun üzerine (Süleyman) onun sözünden dolayı gülercesine te­bessüm etti."

Hz. Peygamber (sav), sabah namazı kıldığı yerden kalkmaz, güneş doğunca kalkardı. Arkadaşları ise cahiliyedeki işlerinden bahseder, (yaptıkları cahili işlerin komikliği sebebiyle) gülerlerdi. Hz. Peygamber  (sav) de anlattıklarına tebessüm ederdi.

Cerir (ra): "Hz. Peygamber (sav) hiçbir zaman kendisini benden sak­lamadı ve beni gördüğünde yüzüme tebessüm etmediği hiç olmadı" demiştir. Yeri geldiğinde gülmenin, tebessüm etmenin hiçbir sakınca­sı yoktur. Bazen arkadaşın gönlünü almak için gerekli bir şey olur. Hz. Peygamber (sav)'in Cerir'e yaptığı gibi. Çünkü onu, yüzüne tebessüm etmediği halde hiç görmemiştir.

Hz. Peygamber (sav), arkadaşlarına, yellenmeden dolayı gülme hu­susunda öğüt verdi. Ve "Sizden biri kendisinin de yaptığı bir şeyden dolayı niye güler? "   dedi.

1 Muhammed: 4

2 Nisa: 71

3 Nemi: 19

4 Müslim

5 Buharİ-Müslim

6 Buhari-Müslim

Zafere Sevinmek

"O gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevinecektir." "Ve kendi­sini seveceğiniz diğer bir şey daha vardır. Allah'tan bir zafer ve yakın bir fetih!"2

Allah'ın yardımına ve taatinden uzaklaştırmayan her nimetine se­vinmek caizdir. Müminin kâfire karşı zaferine sevinmek cihad taatine sevinmektir.

Düşmana Karşı Yardımlaşmak

"Ve kendilerine zulüm vaki olduğu zaman onlar yardımlaşarak intikamlarını alan^imselerdir." "Kim de gerçekten zulme uğradık-tan sonra hakkini alırsa, işte onlar var ya aleyhlerine hiçbir yol yok­tur."4 "Eğer bir ceza verirseniz o halde size yapılan eziyetin misliyle ceza verin!" "Bir kötülüğün cezası ise onun misli olan bir kötülük­tür."6 "Öyle ise feize kim saldırırsa, artık siz de ona size saldırdığının misliyle saldırın."

Hz. Peygamber (sav) bu yardımlaşmalarınrövmüştür. Çünkü haddi aşmadılar. Eğer ötesine geçmiş olsalardı, o zaman yardımlaşma değil, zulüm olurdu.

Bazı Durumlarda Hüsn-ü Zan ile Söz Söylemenin Gerekliliği

"Onu işittiğiniz zaman gerek erkek müminler ve gerekse kadın mü­minlerin kendi vicdanlarıyla hüsnü zanda bulunarak 'Bu apaçık bir if­tiradır!' demeleri gerekmez miydi?"" "Hem onu duyduğunuz zaman: Bu hususta konuşmamız bize yakışmaz! Hâşâ! Bu büyük bir iftiradır demeniz gerekmez miydi?"

Allah (cc) sadece iyi zanna ve böyle çirkin bir işin olamayacağına bi­naen Hz. Aişe'ye yapılan iftirayı yalanlamayı teşvik etmiştir ve zahire bakıp bu sözü apaçık bir iftira kılmalarını istemiştir. Çünkü sûrede hü­kümlerin nasıl meydana geldiğini bildirmiştir.

1  Rum: 4-5

2 Saf: 13

3 Şura: 39

4  Şura: 41

5  Nahl: 126

6  Şura: 40

7 Bakara: 194

8  Nur: 12

9  Nur: 16

Zan ile Yemin Etmenin Caizliği

"Fakat onlann (o gayr-i müslim iki şahidin) gerçekten bir günah iş­ledikleri (yalan söyledikleri) anlaşılırsa, bu takdirde haklarına tecavüz ettikleri kimselerden (şahidliğe) daha layık olan başka iki kişi, onların (o gayr-i müslim iki şahidin) yerine geçer de (yine sizin istemenizle) Al­lah'a şöyle yemin ederler: Elbet bizim şehadetimiz onlann şehadetin-den daha doğrudur. Ve (biz hakka) tecavüz etmedik. Yoksa muhakkak ki biz gerçekten zalimlerden oluruz."

O iki şahidin yalan söylediklerini zannettiğimizde yemin ettirmeyi Allah bize caiz kılmıştır. Zira bütün işleri kesin bilgi üzerine kurama­yız. Çünkü biz eğer kesin bilgi sahibi olursak zaten onun gereğince hü­küm veririz. Zanna göre birini övüp temize çıkarmak da böyledir. Ay­nı şekilde çoğu şer'î inkâr da zanna binaen gerçekleşir.   

Zan ile Övmenin Caizliği

"O iki (genç kız) dan biri: 'Ey babacığım! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle tuttuğun kimselerin en hayırlısı o kuvvetli, emin olan­dır' dedi."

Genç kız bunu zannma göre söyledi. Babası da bunu yadırgamadı.

Ücretli Veya Ücretsiz İnsanlara İyilikle Muamele Etmek

"Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştır­dık. Bir kısmı bir kısmını memur edin(erek yanında çalıştır)sın diye kimilerini kimilerinin üstünde derecelerle-yükselttik." "Sonra sizin için (çocuğunuzu) emzirirlerse onlara ücretlerini de verin." "(Şuayb) dedi ki: 'Doğrusu ben, sekiz sene bana ücretle çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Fakat on seneye ta­mamlarsan artık (o) senin yanından (bir lütuf) dur. Yoksa sana zorluk çıkarmak istemem." "İyilik ve takva üzerine yardımlasın." "Bunun üzerine (Musa) o ikisinin yerine (hayvanlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi."

1  Maide: 107

2 Kasas: 26

3 Zuhruf: 32

4 Talak:6

5  Kasas: 27

6  Maide: 2

7  Kasas: 24

Hz. Peygamber (sav), zanaatkara yardım etmeyi ve zanaatı olmayan kişiye istediği işi yapmayı da sadakadan saymıştır. Yine birinin bine­ğine binmesine veya yükünü yüklemesine yardım etmeyi ve kendi kova'ndan kardeşinin kabına su dökmeni de sadakadan saymıştır.

"Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür." "Hayır olarak ne yapar­sanız artık muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir."

insanların Kavrayışlarını Sınamak

"(Süleyman) dedi ki: Onun tahtım kendisine tanınmaz bir hale geti­rin. Bakalım (tanımaya) muvaffak olacak mı, yoksa doğruyu fark ede­meyenlerden mi olacak?" "Yetimleri evlilik çağına gelinceye kadar (gözetip) deneyin."f ^  

Maslahat için sınamak caizdir. Yetimin, malını yararlı şekilde elde tutup muhafazasını yapıp yapamayacağını anlamak için denenmesi gi­bi. Çünkü bu onun malını kendisine teslim etmeye vesiledir.

Kâfirlerin Malından Bir Kısmını Kendisine Bölüp Ayırmak "(Süleyman yanındakilere): Ey ileri gelenler! (Onlar) Müslüman kimseler olarak bana gelmeden önce hanginiz onun tahtım bana getire­bilir?' dedi.""

İman İddiasında Bulunanları Sınamak

"Ey iman edenler! Mü'min kadınlar, hicret etmiş kimseler olarak si­ze geldikleri zaman artık (imanları hususunda) onları imtihan edin."

Şikâyet Etmeksizin Başına Gelen Zorluğu Anlatmak

"Sonunda (Musa oradan) uzaklaştıklarında genç (arkadaşına): 'Kah­valtımızı getir (de yiyelim), gerçekten bu yolculuğumuzda yorgun düş­tük' dedi." "Bunun üzerine (Musa) ona (kızların babası olan Şuayb'a) gelip (başından geçen) kasas'ı (hikâyeyi) kendisine anlatınca (o): Kork­ma o zalimler topluluğundan kurtuldun, dedi."

1  Bu har i-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Tirmizi

4 Zilzal: 7

5 Bakara: 215

6 Nemi: 41

7 Nisa: 6

8 Nemi: 38

9 Mümtehine: 10

10 Kehf:62

11  Kasas:25

Oyun Oynamanın Caizliği

"(Hz. Yusuf'un kardeşleri:) 'Yarın onu bizimle beraber gönder. Bol bol yesin (içsin), oynasın."

Hz. Hasan da çocukken Hz. Peygamber'in mescidinde oynamıştır.

Oyuna Bakmak

Hz. Aişe (ra), oyun oynayanlara bakmak isteyince, Hz. Peygamber (sav) onun için odasının kapısında durdu. O da onun ardından oyun­culara bakıyordu. Hz. Aişe kendi kendine çekip gidinceye kadar Al­lah'ın Resulü (sav) öylece durdu.

Gençlerin oyun oynamalarına ve oyuna bakmalarına olanak sağla­mak ihsandır. Çünkü bu şekilde gönülleri hoş olur. Aynı şekilde eşler­le oynaşıp yatışmak, onlara tef çalıp şarkı söyleme olanağı vermek de böyledir.

Kadınlarla Oynaşmak ve Beraber Yatışmak

Hz. Peygamber (sav) Cabir'e "Karşılıklı oynaşıp gülüşeceğiniz genç bir kızla evlenseydin ya!" demiştir.

Tayin Edilmemiş Kişinin Gıybetini Dinlemek

Hz. Peygamber (sav), Hz. Aişe'den bazı kadınların kocalarını gıybet etmesini içerdiği halde Ümmi Zera'ın kıssasını dinledi. Hz. Peygam­ber (sav), Ümmü Zera' kıssasını sadece Hz. Aişe'nin gönlünü hoş et­mek için dinlemiştir. Yoksa bu ve benzeri şeyleri dinlemeye Hz. Pey­gamber'in ihtiyacı yoktur. Bu bir çeşit güzel arkadaşlıktır, güzel geçin­mektir. Bunun gibi Hz. Aişe ile yarış yapması ve ondan nakledilen şa­kalar kendi hoşuna gittiği için değil, şakalaştığı kişilerin gönlünü hoş etmek içindi.

Şarkı Söylemek, Tef Çalmak ve Bunları Dinlemek

Hz. Peygamber (sav)'m evinde ve onun huzurunda Hz. Aişe'nin ta­lebiyle Ensar'ın bazı kızları Ensar'ın Evs ile Hazrec kabileleri arasında

1 Yusuf: 12

2 Buhari

3  Buharİ- Müslim

4 Buhari-Müslim

5 Buhari-Müslim

6 İbn-i Mace

cahiliyede vuku bulan Buas savaşında söylenen ağıt ve kahramanlık şarkılarını söyleyip tef çaldılar. Bu esnada Hz. Ebubekir (ra) içeri girdi, bu durumu yadırgadı. Hz. Peygamber (sav), üstüne bir örtü çekmiş du­rumda idi. Örtüyü kaldırıp Hz. Ebubekir'e: "Bırak onları, bu günler bayram günleridir."

Övünme, Riya ve Kendini Beğenmeye Düşmeden Süslenip Ata Binmek

"De ki: Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızkı kim ha­ram kıldı?" "Ve akşamleyin getirirken, sabahleyin de salıverirken on­larda (hayvanlarda) sizin için bir (zevk ve) güzellik vardır." "Atları, katırları ve eşekleri de onlara binmeniz için ve bir ziynet olsun diye (yarattı)."4

Mücevherle Süslenmek

"Ve kendisindeki onu takınacağınız bir ziynet (inci ve mercan) çıka-rasmız diye denizi emrinize veren de odur."

Rüyaları Tabir Etmek

"(Yusuf:) Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanıza gelince), biriniz yine efendisine şarap sunacak ve diğeri ise asılacak da kuşlar onun başın­dan yiyecek! İşte hakkında fetva istediğiniz iş (bu şekilde) hükme bağ­lanmıştır, (dedi)."

Günah İşleyen Kimse Hakkında Su-i Zanda Bulunmak

"(Döndüklerinde Yakup) dedi ki: Hayır! Nefisleriniz sizi (aldatıp böyle) bir işe (Bünyamin'i de Yusuf gibi ortadan kaldırmaya) sürükle­miş. Artık (bana düşen) güzel bir sabır (dır)."

Kardeşe Hizmet Etmek

"(Yusuf'un kardeşleri) dediler ki: 'Ey babamız! Doğrusu biz gittik, yarış ediyorduk. Yusuf'u da eşyalarımızın yanında bırakmıştık."

1 Buhari-Müslim

2 A'raf: 32

3 Nahl: 6

4 Nahl: 8

5 Nahl: 14

6 Yusuf: 41

7 Yusuf: 83

8 Yusuf: 17

Onu eşyalarımızı koruması için bıraktık manasında...

Şikâyeti Gizli Konuşmaları Duyana (Allah'a) İletmek

"(Yakub) dedi ki: '(Ben) gam ve kederimi ancak Allah'a şikâyet edi­yorum." "(Ey Resulüm!) Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah'a şikâyette bulunan (kadının) sözünü Allah elbette işitmiştir."

Zalimi Allah'a Şikâyet Etmek

"Bunun üzerine Rabbine: 'Gerçekten ben mağlubum (bu müşriklere karşı çaresizim), artık (bana) yardım et!' diye yalvardı." "(Nuh ise şöy­le) dedi: 'Rabbim! Şüphesiz ki kavmim beni yalanladılar. Artık benim­le onların arasını ayırarak aç (aramızda hüküm ver), beni ve benimle beraber olan Müslümanları da kurtar." "(Musa:) 'Doğrusu bunlar, bir günahkârlar topluluğudur' diye Rabbine dua etti." "(Peygamber'in) 'Ey Rabbim!' sözüne yemin olsun ki, doğrusu bunlar iman etmez bir topluluktur." "Peygamber: 'Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur'an'ı (ortada) terk edilmiş (bir şey) saydılar' dedi."7

Yöneticilik Talep Etmek

"İşte ahiret yurdu! (Biz) onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve fesadı is-temeyenlere veririz."

Kâfirin Gıybetini Yapmak

"Bu sebeple bizimle bu fasıklar topluluğunun arasını ayır dedi." "(Musa): Doğrusu bunlar bir günahkârlar topluluğudur, diye Rabbine dua etti."

İhtiyaç Üzerine Yabancı Kadınlarla Konuşmak

"Hem onlardan (Peygamber'in zevcelerinden) bir şey istediğiniz za­man artık kendilerinden bir perde arkasından isteyin." "Ey iman edenler! Mü'min kadınlar hicret etmiş kimseler olarak size geldiklerin­de artık (imanları hususunda) onları imtihan edin."    "Ey Peygamber!

1 Yusuf: 86

2 Mücadele: 1

3 Kamer: 10

4 Şuara: 117-118

5 Duhan: 22

6 Zuhruf: 88

7 Furkan: 30

8 Kasas: 83

9 Maide: 25

10 Duhan: 22

11 Ahzab: 53

12Mümtehine:10

Mü'min kadınlar sana Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, çocuklarını (hiçbir tarzda) öldürmeme­leri, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri (başka­sına ait bir çocuğu kendi kocalarına isnat etmemeleri) ve bir iyilik (işle-mek)te sana isyan etmemeleri üzerine biat ederek geldikleri zaman ar­tık biatlerini kabul et. Ve onlar için Allah'tan mağfiret dile." "(Hz. Mu­sa, Hz. Şuayb'm iki kızına:) Bu haliniz nedir?" dedi. Yine iki kızdan bi­ri Hz. Musa'ya gelerek: "Doğrusu babam bizim için (hayvanları) sula­manın karşılığını sana vermek üzere seni çağırıyor" dedi. "(Süleyman, Melike'ye:) 'Doğrusu bu billurdan (yapılmış) şeffaf bir köşktür, dedi."

Ölüyü Maslahatım Kabirden Çıkarmak

Hz. Peygamber (Sav), Abdullah b. Ubeyy'i kabrinden çıkararak dizi­nin üstüne koydu. Mübarek tükürüğüyle üzerine tükürdü. Sonra da ona gömleğini giydirdi.

Tehlikeli Zamanda Denize Açılmak

"(Kendinizi) ellerinizle tehlikeye atmayın." * "Ve nefislerinizi öl­dürmeyin."

"Kim kendi nefsini herhangi bir şeyle Öldürürse onunla azap görür."

Güvenli Zamanlarda Denize Çıkmak

"Emriyle gemiler akıp gitsin ve fazlından (rızkından) arayasmız." "İnsanlara fayda veren şeylerle (yüklü olarak) denizde akıp giden genülerde..."

Güvenli Olduğunda Ticaret İçin Sefere Çıkmak

"Bir başkaları yeryüzünde dolaşacaklar, Allah'ın fazlından (rızıkla-rını) arayacaklar."

Evlat ve Arkadaşlara Hizmet Yaptırmak

"Sonunda (Musa oradan) uzaklaştıklarında genç (arkadaşına) kah-

1  Mümtehine: 12             4 Nemi: 44             7 Nisa: 29              9 Bakara: 164

2 Kasas: 23                     5 Buhari                8 Buhari-Müslim   10 Müzzemmil: 20

3 Kasas: 25                      6 Bakara: 195         9 Rum: 46

valtımızı getir de (yiyelim). Gerçekten bu yolculuğumuzda yorgun düştük, dedi." "(Yakub:) Ey oğullarım! (Haydi) gidin de Yusuf ile kar­deşinden bir haber araştırın (dedi)." "Derken o iki (genç kız)dan biri utana utana yürüyerek ona geldi. Doğrusu babam bizim için (hayvan-lan) sulamanın karşılığını sana vermek üzere seni çağırıyor, dedi." "(Süleyman): 'Ey ileri gelenler! (Onlar) Müslüman kimseler olarak ba-na gelmeden Önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir? dedi."

Hizmet edenin hizmeti ile Allah'a yakınlaşması hizmet edilenin hiz­metten elde ettiği faydadan daha hayırlıdır. Çünkü hizmet eden yemek vs. ile hizmet ederken iyilikte bulunuyor. Hizmet edilene ise iyilik ya­pılıyor. Bundandır ki "Topluluğa hizmet eden onların efendisidir."

İbni Ömer yol arkadaşlarıyla beraber sefere çıkacağı zaman harcama ve hizmetlerini kendisinden başka kimsenin yapmamasını şart koşardı.

Buna göre, insanlardan hizmetini görmelerini istemek bir çeşit ih­sandır. Fakat isteme durumu olması iyi değildir.

Yıldızlarla ve Başka İşaretlerle Delil Getirmek

"Daha nice alametler (yarattı)! Onlar yıldızla da doğru yolu bulur­lar." "Eğer onun (Yusuf'un) gömleği Önden yırtılmışsa o halde (kadın) doğru söylemiştir, o (Yusuf) ise yalan söyleyenlerdendir. Yok, onun (Yusuf'un) gömleği arkadan yırtılmışsa o halde (kadın) yalan söylemiş­tir, o (Yusuf) ise doğru söyleyenlerdendir."

Her İşte En Kolayı Seçmek

Hz. Peygamber (sav)'in, günah olmadığı sürece, iki iş arasında bir seçim yapmak durumunda kaldığında en kolayı seçmediği hiç olma­mıştır. Fakat bir iş günah olduğunda ise tüm insanlardan daha çok on­dan uzak olurdu.

Şahitliği Üstlenmek ve Şartlarıyla Birlikte Yazmak

"Bir kâtip, aranızda adaletle yazsın!" "Hiçbir kâtip Allah'ın ona öğ­rettiği gibi yazmaktan kaçınmasın."    "Şahitler de çağırıldıkları zaman

1 Kehf: 62                4 Nemi: 38                            7 Yusuf: 26, 27      ÎOBakara: 282

2 Yusuf: 87              5 Ebu Abdurrahman Esselmi 8 Buhari-Müslim

3 Kasas: 25              6 Nahl: 16                             9 Bakara: 282

310

16. kısım

bazı faydalı hususlar

kaçmmasınlar."ı "Şahitliği gizlemeyin."2 "Şahitliği Allah için dos­doğru yapın." "O kimseler ki onlar şahitliklerini hakkıyla yerine ge­tirenlerdir,"

Bu; haklan korumak, sorumluluk altında olanı da sorumluluktan kurtarmaktır.

Bu durum sarhoş edici içkileri dökmek, içenleri bundan alıkoymak ve yaptıklarına karşı çıkmakla olur ki ilahi marifetin yeri, hitap ve tek­liflerinin odağı olan' aklı korumaya vesiledir. Çünkü insan aklının ba­şından gitmesinin zararları zaten akılsız olan hayvanlarda yoktur. Zira sarhoş olan birinden öyle çirkinlikler ve günahlar sudur eder ki en re­zil hayvanlardan bi(e çıkmaz.

Vera' (Helal ve Haramda Titizlik)

"Ben bazen ailemin yanına girdiğimde yatağıma düşmüş hurma tanesi görüyorum. Yemek üzere ağzıma götürdüğümde sadaka ma­lından olabilir korkusuyla atıyorum." Bir keresinde yol üzerinde bulunan bir hurma ağacının yanından geçerken "Eğer sadaka hur­ması olmasaydı ondan yerdim" dedi. Hz. Peygamber (sav)'e bir yi­yecek getirildiği zaman sorardı. 'Hediyedir' denirse ondan yer; 'Sa­dakadır' denirse ondan yemezdi. "Şüpheye düştüğün şeyi bırak, şüphe duymadığın şeye yönel." "Kim şüpheli şeyleri bırakırsa o di­nini ve şahsiyetini korumuştur."

Şüphe ne kadar güçlü olursa vera' da o derece yüksek olur.

Güzel Sünnetler Çıkarmak

"Bir de (kendilerinin) ortaya çıkardıkları ruhbaniyet ki onu üzerleri­ne (biz) farz kılmamıştık. Sadece Allah'ın rızasını kazanmak için (ken­dileri yaptılar)."

"Kim İslam'da (bulunan) güzel bir sünneti yerleştirirse ona bunun da mükâfatı; mükâfatlarından hiçbir şey eksilmeksizin amel edenlerin

1  Bakara:282

2 Bakara: 283

3 Talak: 2

4 Mearic: 33

5 Buhari-Müslim

6 Buhari-Müslim

7 Buhari-Müslim

8 Ahmet-Tirmizi-Nesai

9 Buhari-Müslim

10 Hadid: 27

de mükâfatı kadar mükâfat verilir" Güzel sünnetleri ortaya çıkarmak onlarla amel edilmesine vesiledir. Fazileti de vesile olduğu hayrın fazi­letine göredir. Bunun için, çıkarılmış en güzel sünnetlere vesile olanlar, benzeri vesilelerin en hayırlısıdır. Ve böylece üstünlük dereceleri sıra­sıyla devam eder.

Kur'an, sünnet ve icma'ın gösterdiği, yapanla sınırlı veya başkasına taalluk eden her ihsan, daha önce işlenmemiş olup ilk olarak biri tara­fından işleniyorsa bu, güzel bir bid'at olmuş olur. Çünkü Şeriat'm dı­şında değildir. Bu durumda bu ihsan, amel itibari ile ilk defa ortaya çı­karılmıştır; ancak Şeriat'çe emredilmiş bir şey olması yönüyle yeni de­ğildir. Dergâh ve medreseler açmak; fıkıh, usul ve tefsir kitapları yaz­mak ve ilk asırda olmayan benzeri diğer şeyler gibi.

Töhmet Yerlerinden Uzak Durmak

Ensardan iki adam, beraberinde eşi Safiyye b. Huyey olduğu halde Hz. Peygamber (sav)'ın yanından geçtiler. Onu görünce acele ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Siz ikiniz yavaş olun! Bu Safiy-ye'dir" dedi. Adamlar, "Allah'ı tenzih ederiz! Senden mi şüphe edece­ğiz, ey Allah'ın Resulü!" dediler. Peygamber: "Şüphesiz şeytan insanın içinde kanın dolaştığı her yerde dolaşır. Doğrusu ben şeytanın ikinizin kalbine bir şey (veya bir kötülük) atmasından korktum" dedi."

Töhmetten uzak durmak, kendisi hakkında su-i zanda bulunulup kendisi için helal olmayan işlere girmesinden korkulan kişi için iyiliktir.

Salih Fakirlerle Arkadaşlık

"Sabah-akşam onun rızasını (ve cemalini müşahede etmeyi) dileye­rek Rablerine yalvaranlarla beraber nefsini sabırlı tut."

Dili Korumak

"Kim Allah'a ve ahiret gününe iman etmişse ya hayırlı şeyler konuşsun veya sussun"   Dili korumak başa getirdiği belalardan kurtulmaya vesiledir.

1  Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Kehf: 28

4 Buhari-Müslim

"Sizi Mescid-i Haram'dan men ettiler diye bir kavme olan kin(iniz) sakın sizi haddi aşmaya sevk etmesin." "Bir kavme olan kin(iniz) sizi asla adaletsiz olmaya sevketmesin! Adil olun, bu, takvaya daha yakındır."

"(Allah'ım)! Senden öfkede de, hoşnutlukta da hak sözü (söylemeyi nasip etmeni) istiyorum"

Öfkelendiği halde adaletle davrananın mükâfatı büyüktür. Çünkü

Rahman'a itaat edip şeytanın burnunu sürtmüştür.

Yeminleri Korumak

"Yeminlerinizi muhafaza edin (Gereğini yerine getirin)!" "Hem Al­lah'ı üzerinize gerçekten kefil tutarak sağlamlaştırdıktan sonra yemin­lerinizi bozmayın!"5

Yemini korumik yemin edilene ta'zimdir.

Hicret ve Uzlet                                          

"(İbrahim:) Doğrusu ben Rabbime hicret edeceğim. Muhakkak ki Aziz, Hâkim ancak O'dur, dedi."6 "Kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde gidecek birçok yer ve (maddi manevi) bir genişlik bulur." "İçlerinden biri şöyle dedi: Mademki onlardan ve (onların) Allah'tan başka tapmakta olduklarından ayrıldınız, öyle ise mağaraya sığının ki Rabbiniz size rahmetini yaysın ve size işinizde bir kolaylık sağlasın." "De ki: O halde Allah'a kaçın! "'

"Muhacir, Allah'ın men ettiklerini terk edendir" "Muhacir, kötülükleri terk edendir"    diye de rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (sav)'e "İnsanların en üstünü kimdir?" diye soruldu. O da: "Allah yolunda canı ve malı ile cihad edendir" dedi. "Sonra kim?" denildi. O da: "Kötülüğünü insanlardan alıkoyup şu vadilerden bir vadide uzlete çekilip Allah'a ibadet eden kimsedir" dedi.

1 Maide: 2

2 Maide: 8

3 Ahmet-Nesaî

4 Maide: 89

5 Nahl: 91

6 Ankebut: 26

7 Nisa: 100

8 Kehf: 16

9 Zariyat: 50

10 Buhari

11 İbni Hibban

12 Buhari-Müslim

Hicret, vatanları (yurtları) terk etmek; günah ve taşkınlığı terk et­mek olarak ikiye ayrılır. Üstün olanı günah ve taşkınlığı terk etmek­tir. Çünkü bunda Rahman'ı razı edip nefis ve şeytanın burnunu sürt­mek vardır.

Namazda Esnemeyi Bastırmak

"Sizden biri namazda esnediği zaman elinden geldiğince bastırsın." "Sizden biri namazda esnediği zaman eliyle ağzını tutsun. Çünkü bu durumda içine şeytan girer"   şeklinde de rivayet edilmiştir.

Namazda Tükürmek

Hz. Peygamber (sav) "Sizden biri kalkıp namaz kıldığı zaman şüp­hesiz ki Allah onun yüzü istikametindedir. Onun için yüzü istikameti­ne tükürmesin. Ya sol tarafına veya sol ayağının altına tükürsün. Eğer tükürük aniden bastırıp önünü alamazsa elbisesiyle şöyle yapsın" de­di ve elbisesinin bir tarafını birbiri üstüne katlayarak tükürüğünü onunla nasıl temizleyeceğini gösterdi.

Günahkârın Günahını Açığa Vurmayıp Kendini Örtmesi

"Bütün ümmetim afiyettedirler. Ancak yaptığı günahları açığa vu­ranlar hariç. Şüphesiz günahı açığa vurmaktandır ki, kişi bir (kötü) amel işler, sonra Rabbi onu örtmüş olarak sabahladığı halde o tutar, "Ey falan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım" der, Allah'ın (günahına) çektiği örtüyü açmış olarak geceler."

Günahlar en büyük avretler (utanılacak şeyler) ve en çirkin ayıplar­dır. Onları açığa vurmak en çirkin avretleri ve en rezil ayıpları açığa vurmaktır ki bu, katıksız bir alçaklık ve utanmazlıktır.

Kendine Kabir Yeri Seçmek

Hz. Musa (as) vefat zamanı yaklaşınca Rabbinden, bir taş atımlığı mesafesi kadar onu mukaddes (Kudüs) toprağına yaklaştırmasını iste­di. Hz. Peygamber (sav): "Eğer orada olsaydım yol kenarında kırmızı kum tepesinin yanındaki kabrini size gösterirdim" dedi.

1  Müsiİm

2 Müslim

3 Buhari-Müslim

4 Buhari-Müslim

Ayakkabı ve Mest Giyme Adabı

Hz. Peygamber (sav), kişinin bir ayakkabının teki veya bir mestin te­ki ile yürümesini men etti. Ayakkabı giyilirken sağdan, çıkarılırken de soldan başlanmasını emretti."

İffetli ve Sabırlı Olmaya Gayret Etmek

Ensar'dan bazısı Hz. Peygamber (sav)'den istekte bulundular. O da verdi. Sonra tekrar istediler, yine verdi. Yanındaki tükenince dedi ki: "Yanımda bir mal olduğu sürece onu sizden saklayacak değilim. Kim de iffetli olmaya çabalarsa Allah onu iffetli kılar. Kim sabırlı olmaya ça­lışırsa Allah ona sabtf verir. Hiç kimseye de sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir bağış; verilmemiştir" dedi.

Daha Fazlasını Almak İçin Vermek

"Hem (yaptığın*ve yapacağın iyilikleri) daha çoğunu isteyerek başa kakma." "İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz, Allah ka­tında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekât ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır."

Verdiği şeyler, rüzgâra savrulmuş toz gibi boşa giden rezil biri dışın­da hiç kimse daha fazlasını isteyerek bir şey vermez.

Kötü Adetler Ortaya Çıkarmak

"Kim zerre kadar kötülük işlerse onu da görür." "Kim İslam'da kötü bir adet icat eder de, ardından onunla amel edil­meye devam edilirse, onunla amel edenlerin günahından hiçbir şey eksilmeden ona da onların günahı kadar günah vardır."

Hâkimlerin Hükmü ile Haram Mal Elde Etmek

"Siz birbirinizle tartışıp bana geliyorsunuz. Bazılarınız bazılarınız­dan daha iyi delilini ortaya koyuyor olabilir. Ben de ondan duyduğu­ma göre onun lehinde hüküm veririm. Ben kime kardeşinin malından bir şey ayırıp verirsem onu almasın. Çünkü şüphesiz o takdirde ben

1  Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Müddessir: 6

4 Rum: 39

5  Zilzal: 8

6  Müslim

ona ancak bir ateş parçası ayırıp vermiş olurum." i

Zanna Dayanarak Bilmediği Şeyi Bildirmek

Hz. Musa (as)'ya "İnsanların en üstünü kimdir?" diye soruldu. O da "Benim" dedi. Bunun üzerine Allah (cc) ona levm etti. Ve Hızır' (as)ın ondan daha âlim olduğunu bildirdi.

Allah (cc)'m Hz. Musa'ya levm etmesinin nedeni zanla konuşmama­sı gereken bir yerde zanna binaen kanaat bildirmesiydi.

Allah'ın Yaratmasını Değiştirmek

"Başkasının saçına saç ekleyen ve kendi saçma saç ekleten, dövme yapan ve yaptıran kadına Allah lanet etmiştir."

İhtiyaç Olmadan Pazarlarda Oturmak

"Şehirlerin Allah katında en sevimli mekânları mescitleri, Alİah katında en buğz (nefret) edilen mekânları ise çarşı-pazarlarıdır."

Çarşı-pazarlar gaflet, şamata, tartışma ve yalancı yeminlerin yeridir. Neredeyse münkerattan hiç boş olmaz.

Yapmacıktık

"Kendisine verilmemiş bir şeyle doygunluk gösteren kişi, üzerine yalandan* iki elbise giyen kimse gibidir."

Kendisine verilmemiş şeyle doygunluk gösteren kişi fiiliyle yalan­cıdır, sahib olmadığı şeyle övünmüştür. Kişinin sahip oldukları ile övünmesi men edilmişse, sahip olmadığı şeyle övünmesi için ne dü­şünülmelidir?

Doğru Şeylerle Zalime Sövmek

"Allah, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Ancak zulme uğra­yan müstesna." "Sonra bir tellal (arkalarından): Ey kafile! Doğrusu siz gerçekten hırsız kimselersiniz diye seslendi."

"Mazlum kişi sınırı aşmadıkça sövüşen iki kişinin söylediklerinin tümü başlatana aittir."

1 Buhari-Müslim

2 Buhari-Müslim

3 Buhari-Müslim

 4 Müslim                  7 Yusuf: 70

 5 Buhari-Müslim        8 Müslim

 6 Nisa: 148

bazı faydalı hususlar

"Ancak iman edip salih ameller işleyenler, Allah'ı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra intikam alanlar müstesna"

Şeriat, mazlumun öfkesine şifa olması için zalime zulmü ile sövmeyi caiz kılmıştır. Eğer işlediği zulüm fısk ise zaten fasıkın gıybetinin sakın­cası yoktur. Ancak onda olmayan bir şey ile ona sövmek helal olmaz.

Bazı Durumlarda "Eğer" Sözünü Kullanmanın Caiz Olması

"De ki: Eğer evlerinizde bile bulunsaydmız, üzerlerine ölüm yazıl­mış olanlar, yine öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi." "De ki: Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız o zaman (dahi) har­camak (la tükenir) korkusuyla gerçekten cimrilik ederdiniz."

"Eğer işimdenjgeride bıraktığım şeyler önümde olsaydı; kurbanlık­ları sürmez, haccımi umreye çevirirdim."

"Eğer" sözünün men edilmesi eşyanın varlığını sebeplerin yaratıcı­sına değil, sebeplere bağlayanlar içindir. Buna aykırı olarak bu sözü kullanmak ise bazen tevhidin gereği olur. Bazen eşyanın varlığım se­beplerin yaratıcısına izafe etmekle beraber sebepler de zikredilir. Yuka­rıdaki Al-i İmran: 154 ayetinde geçen söz buniı Allah'ın yazdığına ve hükmettiğine izafe ederek Allah'ı birlemektir. Bu durum "eğer" sözü­nün men edildiği durumlardan ayrıdır. Çünkü orada kadere karşı ted­birin öne sürülmesi kastediliyor.

Fetva İsterken Birini Gıybet Etmek

Hind: "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan cimri bir adamdır. Bana ve çocuğuma yetecek nafakayı vermiyor" dedi. Allah Resulü (sav) onun bu sözüne karşı çıkmadı.

Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Benim bu oğlum bu adamın yanında ücretli idi. Kalkıp karısı ile zina etmiş" dedi.

Maslahat İçin Sırrı İfşa Etmek

"(Yusuf:) O (kendisi) benim nefsimden murat almak istedi." "(Yu­suf:) Efendine dön de ona sor, ellerini kesen o kadınların maksadı ne

1  Şuara:227

2  Al-i İmran: 154

3  İsra: 100

4 Müslim

5 Buhari-Müslim

6 Buhari-Müslim

7 Yusuf: 26

imiş? Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir dedi/'ı Hz. Peygamber (sav), (yukarıda geçen) ücretlinin zina ettiği kadına birini gönderip üzerindeki haddi (cezayı) bildirdi. Ta ki kadının (eğer iftira ise) iftiracı üzerindeki hakkı zayi olmasın. Üneys kadına gitti. Ka­dın da suçunu itiraf edince recm edildi. Eğer inkâr edip bu suçu üzeri­ne atandan had (iftira cezası) talep etseydi,. Hz. Peygamber (sav) bu ce­zayı uygulardı.

Peygamberler bir yana insanların günahlarını örtmek Allah dostla­rının ahlakı, âdetidir. Hz. Yusuf, sadece karşılaşabileceği ölüm veya ağır cezayı kendinden def etmek için 'O benden murat almak istedi' de­mişti. Bunun gibi 'Ellerini kesen kadınların maksadı ne imiş?' sözünü de aleyhindeki töhmeti kaldırmak için söylemişti. Çünkü Kral eğer onun suçlu olduğuna inansaydı ona görev vermez, o da yönetici olup bu yolla ihsanlarda bulunamazdı.

Maslahat İçin Malı Yok Etmek, Onu Bozmak

"O gemi var ya, işte (o) denizde çalışan yoksul kimselere ait idi. Bu yüzden onu kusurlu kılmak istedim. Çünkü onların ilerisinde bir hü­kümdar vardı. Her (sağlam) gemiyi zorla alıyordu." "(Süleyman se­yislerine:) Onları bana geri getirin, dedi. Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını kesmeye başladı." "Herhangi bir hurma ağacından ne kestiniz veya onu, kökleri üzerinde dikili bıraktımzsa işte (bunlar hep) Allah'ın izniyledir. Ve (bu muamele Allah'ın) fasıkları (Yahudileri) rezil etmesi içindir." "(Fakat Allah'ın azabı) onlara hesap etmedikleri yer­den geliverdi ve kalplerine korku saldı. (Öyle ki) evlerini hem kendi el­leriyle, hem de mü'minlerin elleriyle harap ediyorlardı."

Geminin ayıplı olmasıyla meydana gelen malî kayıp onun gasp edi­lerek elden çıkmasından daha iyidir. Atların bacak ve boyunlarını kes­mek onların Allah'tan alıkoymasının önlenmesi ve nefsin benzeri şey­lere bağlanmasının önüne geçilmesi içindir. Hurma ağaçlarının kesil­mesi fasıklara bir cezadır ve onların gücünü kırmaktır. Bu, bir nevi Al­lah'ın düşmanlarını yenilgiye uğratıp yok etmektir.

1 Yusuf: 50

2 Kehf: 79

3 Sad: 33

4 Haşr: 5

5 Haşr: 2

Rezil Olmaktansa Yok Olmayı Dilemek

"Nihayet doğum sancısı onu (kuru) bir hurma ağacının dibine git­meye mecbur etti. (Meryem, utancından:) 'Keşke ben bundan önce öl-seydim de unutulup gitmiş olsaydım!' dedi."

Batıl İçin Hak Terk Edilmez

"Muhakkak ki Safa ve Merve, Allah'ın (Hac ve Umre ibadeti için ta­yin ettiği) şeairinden(alametlerinden)dir. Bu yüzden, Ka'beyi hacceden veya umre yapan kimsenin artık o ikisini tavaf etmesinde (ikisi arasın­da sa'y edip yürümesinde) bir günah yoktur." "Siz (ezan okuyarak) namaza çağırdığınız aman onu alaya ve eğlenceye alırlar."

Ka'be'de putlar bulunduğu halde onu tavaf edip yanında namaz kı­lardı. Safa ve Merve üzerinde de iki put vardı, biri "İsaf", diğeri 'Naile' idi. Bazı kâfirler onlara telbiye getirirlerdi. İslam gelince bazıları bu iki puttan dolayı onların- arasında yürüyüş ibadetini yapmaktan kaçındı­lar. Bunun üzerine Allah (cc) yukarıdaki "Muhakkak ki Safa ve Merve, Allah'ın (Hac ve Umre ibadeti için tayin ettiği) şearinden(alametlerin-den)dir. Bu yüzden, Ka'beyi hacceden veya umre yapan kimsenin artık o ikisini tavaf etmesinde (ikisi arasında sa'y edip yürümesinde) bir gü­nah yoktur" ayetini indirdi. Yani, hak olan Allah'ın şeairini batıl olan İsaf ve Naile için terk etmeyin!

Ezan da kâfirler alay etti diye terk edilmemiştir. Aynı şekilde kâfir­lerin ortaya koyduğu günah ve isyankârlığı görmemek için kâfirlerle savaş terk edilmez. Çünkü eğer biz hem savaş yapıp hem de bu isyan­kârlıklarına karşı çıkıp önleyebilirsek hem savaşın, hem de günaha kar­şı çıkmanın mükâfatını alırız.

Yaptıkları isyanın önüne geçemezsek bize yine onlarla savaş mükâ­fatı var. Ayrıca kalben yaptıklarına karşı çıkma mükâfatı da var. Bu kal­ben Allah için duyduğumuz karşı çıkış ve rahatsızlıktan ötürü de Allah katında günahlarımızdan arınıp derecelerimizi yükseltiriz. Çünkü biz başka sebeplerle bile ıstırap duyarsak günahlarımıza bağışlayıcı olur.

1 Meryem: 23

2 Bakara: 158

3 Maide: 58

4 Bakara: 158

Artık eğer biz bu ıstırabı Allah'a duyduğumuz ta'zimden dolayı, ona isyan edilmesine karşı duyuyorsak ne düşünülmeli? Bu, Rahman'a sövmelerine sebep olacak durumda putlara sövmelerine benzemez.

Hz. Peygamber (sav) başkalarının anne-babalarma söverek kendi ana-babasının sövülmesine sebep olmayı büyük günahlardan saymıştır.

Arkadaşlara Levm Etmek,

"(Hızır:) 'Ben sana, "Doğrusu sen beraberimde sabretmeye asla güç yetiremezsin" dememiş miydim?" dedi." "Onların en dengeli (hayır­lı) olanı: '(Ben) size "(Rabbinizi) teşbih etmeli değil miydiniz?" deme­dim mi?' dedi."'

Günah İşleyeni Tehdit Etmek

"(Musa) dedi ki: Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaad ile vaatte bulunmamış mıydı? Yoksa (sizden ayrıldığım) müddet size uzun mu geldi? Yahut Rabbinizden, üzerinize bir gazabın vacip olmasını mı iste-diniz ki, bana verdiğiniz sözden döndünüz?"

Kişinin Kendi Meziyetlerini Anlatması

"(Hz. Süleyman:) Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Doğrusu bu gerçekten apaçık bir lütuftur." "Nihayet (elçiler hediyelerle) Süleyman'a geldiklerinde (Süleyman) dedi ki: (Siz) bana mal ile yardım mı edeceksiniz? Hâlbuki Allah'ın bana verdiği (ni­metler), size verdiğinden daha hayırlıdır! Hediyenizle ancak siz sevi­nirsiniz." "Ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim." "Hem size nasihat ediyorum ve Allah tarafından (gelen vahiyle) sizin bilemeyece­ğiniz şeyleri biliyorum"   "Yakub: 'Size; "Bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından şüphesiz ki ben biliyorum" demedim mi?' dedi"    "Şuayb: (ben) ancak gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum dedi." "(Yusuf:) Beni memleketin hazinelerinin başına getir! Çünkü ben iyi muhafaza eden, (idaresini) iyi bilen bir kimseyim, dedi"

1 Buhari-Müslim

5 Nemi: 16

9 Yusuf: 96

2 Kehf: 75

6 Nemi: 36

10 Hud: 88

3 Kalem: 28

7 A'raf: 68

11 Yusuf: 55

4 Taha: 86

8 A'raf: 62

 

"Ben Âdemoğullarınin efendisiyim. Ben, yerin kendisi için yarılaca-ğı ilk kişiyim. Ben ilk şefaatçi, şefaatçiliği ilk kabul edilen ve ilk şefaat­te bulunan kişiyim" , "Âdem ve ondan beridekiler(in tümü) benim bayrağım altındadırlar" , "Sizin bu arkadaşınız (kendisini kastederek) Allah'ın halili (halis dostu)'dir." Hz. Süleyman'ın, Allah'ın kendisine verdiği nimetleri anlatması, Sebelilerin ondan korkup ona teslim olma­ları ve itaat etmeleri içindi ki bu da Allah'a itaate vesiledir. Peygamber­lerin, güvenilirliklerini ve onlara nasihat ettiklerini söylemeleri Al­lah'tan getirdikleri çağrıya uymalarını teşvik içindi. Aynı şekilde Hz. Peygamber (sav)'uvmeziyetlerini anlatması da, Allah katındaki yüksek makamını bildirip Allah'a yaklaştıncı olan sevgi ve itaatini kalplerde artırmak içindi.      

1 Müslim

2 Tirmizi-İbn-i Mace

3 Müslim-İbn-i Mace

 

ON YEDİNCİ KISIM K Cİ&AD İLE İLGİLİ İHSAN

 

Bu konunun birkaç bölümü vardır.

İslam'ı Kâfirlere Arz Etmek

"Şüphesiz ki o Süleyman'dandır ve gerçekten o; Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyledir. Bana başkaldırmayın ve bana Müslüman kim­seler olarak gelin!" "Ben kendimi Allah'a teslim ettim, bana tabi olan­lar da! Hem kendilerine kitap verilenlere ve ümmüere de ki: (Siz de) teslim oldunuz mu? Bunun üzerine İslam'a girerlerse o halde muhak­kak doğru yola ermiş olurlar"

Hz. Peygamber (sav) Herakliyuş'a; "De ki: 'Ben teslim oldum', sela­met bulursun ve Allah sana mükâfatım iki kez verir" diye yazdı.

İslam'ı kâfirlere arz etmek onların küfürden imana, Allah'ın öfkesi­nin sebeplerinden rızasının sebeplerine geçmelerine vesile olduğu için onlara ihsandır.

Savaş Halindeki Düşmanları Korkutmak, Tehdit Etmek

"(Ey Elçi!) Onlara dön, (eğer Müslüman olmuş kimseler olarak bana gelmezlerse) artık şüphesiz öyle ordularla onlara geliriz ki, onların bu­na karşı mukavemetleri yoktur ve kendilerini mutlaka zelil ve küçük düşmüş kimseler olarak oradan çıkarırız (dedi)"

1 Nemi: 30-31

2 Al-i İmran: 20

3 Buhari-Müsl im

4 Nemi: 37     .

Düşmanlara Korku Salacak Savaş Hazırlıkları Yapmak

"Onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve (cihad için) bağ­lanıp beslenen atlardan (sürekli bakımı yapılan savaş vasıtalarından) hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını, kendi düşmanınızı ve onlar­dan başka sizin kendilerini bilmediğiniz ve Allah'ın onları bildiği diğer (düşman) kimseleri korkutursunuz"

"Kıyamete kadar hayr, atların perçemlerine bağlanmıştır. Bu, mükâ­fat ve ganimettir."

Cihada Teşvik ve Bu Uğurda Malları ve Canları Vermek

"(Ey iman edenler!) Gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak (savaş için) se­ferber olun ve mallarınızla Allah yolunda cihad edin!" "Eğer (savaş için) koşup toplanmazsanız (Allah) sizi (pek) elemli bir azap ile ceza­landırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir. Hem ona hiçbir za-rar veremezsiniz"

Kâfirlere Karşı Şiddetli ve Sert Olmak

"Muhammed, Allah'ın resulüdür. Ve onun beraberinde bulunanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler."5 "Ey Peygamber! Kâfir ve münafıklarla cihad et ve onlara sert davran!" "Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncelikle) sizin yakınınızda olanlarıyla savaşın, (öyle ki) sizde bir şiddet bulsunlar."

İstişare Yapmak ve Savaşta Allah'a Tevekkül Etmek

"Ve (hakkında vahiy gelmeyen bir) iş hususunda onlarla istişarede bulun! Fakat (bir görüşte) karar kıldığında artık (işe giriş ve) Allah'a te­vekkül et!"   Yani istişareye değil, Allah'a dayan.

Müslümanları Kâfirlerin Elinden Kurtarmak İçin Savaş

"Size ne oldu ki Allah yolunda ve çaresiz bırakılan erkekler, kadın­lar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? Onlar ki; 'Rabbimiz! Bizi

1  Enfal: 60

2 Buhari-Müslİm

3 Tevbe: 41

4  Tevbe: 39

5 Fetih: 29

6 Tevbe: 73

7 Tevbe: 123

8 Al-i İmran: 159

 (de) halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gön­der ve bize tarafından bir yardımcı gönder' diyorlardı."

Savaşta Sebat Göstermek

"Ey iman edenler! Bir (düşman) ordusu ile karşılaştığınız zaman ar-tık sebat edin ve Allah'ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz."    "Ey iman edenler! Ordu halinde inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman (çok­luklarına bakarak) hemen onlara arkalarınızı dönmeyin (kaçmayın)!" "Muhakkak ki Allah kendi yolunda sanki (kurşunla) kenetlenmiş bir bina gibi saf tutarak savaşanları sever."

Onları Yenmek İçin Her Çabayı Harcamak

"Fakat haram a^lar çıktığı zaman artık müşrikleri, kendilerini bul­duğunuz yerde öldürün, onları yakalayın ve kendilerini (kaçmalarını önleyerek) hepsedin. Her gözetleme yerine onlar için oturun!"

Savaşın Şekli

"İnkâr edenlerin kalplerine korku salacağım. Haydi, vurun (onların) boyunları üstüne! Ve vurun onların bütün parmaklarına!" "Artık (sa­vaşta) inkar edenlerle karşılaştığınızda hemen o boyunları (m) vurmak (gerekir)! Nihayet onlara ağır kayıplar verdirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun (onları esir alın)."

Ağaçlarını Kesip Evlerini Yakmak

"Herhangi bir hurma ağacından ne kestiniz veya onu kökleri üzeri­ne dikili bıraktınızsa işte (bunlar hep) Allah'ın izniyledir ve (bu mu­amele Allah'ın) fasıkları (Yahudileri) rezil etmesi içindir"" "Kalplerine korku saldı, (öyle ki) evlerim hem kendi elleriyle, hem de mü'minlerm elleriyle harap ediyorlardı."

Hz. Peygamber (sav) Ben-i Nadir Yahudilerinin hurmalıklarını kes­ti ve yaktı.

1 Nisa: 75

4 Saff: 4

 

7 Muhammed:

4

10 Buharı,

Müslim

2 Enfal: 45

5 Tevbe:

5

8 Haşr: 5

 

 

 

3 Enfal: 15

6 Enfal:

12

9 Haşr: 2

 

 

 

Savaşta Bize İsabet Eden Belalara Tahammül Göstermek

"Savaşan nice Peygamberler geçti ki beraberlerinde birçok Rabbanî (Rabbe kulluk eden kimseler) bulunuyordu. Bununla beraber Allah yo­lunda başlarına gelenlerden dolayı gevşemediler. Zaafa düşmediler ve (düşmana) boyun eğmediler" "Gevşemeyin, üzülmeyin! Eğer (gerçek­ten) mü'min kimseler iseniz en üstün olanlar sizlersiniz!"

Peşlerine Düşmekte Gayretli Olmak

"(Düşmanınız olan) kavmi (tekrar savaşmak üzere) aramakta (to­parlanmalarına fırsat vermeden takip etmekte) gevşeklik gösterme­yin!"" "Ki onlar (Uhud'da) kendilerine yara isabet ettikten sonra Allah ve Resulü'nün (cihad) davetine icabet ettiler. İşte onlardan iyilik eden ve (günahlardan) sakınanlar için büyük bir mükâfat vardır"4

Savaşta Tartışmaktan Sakınmak

"Allah'a ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra içini­ze korku düşerek (size heybet veren) rüzgârınız (kuvvetiniz) gider. O halde sabredin! Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir"

Zafer ve Sabır İçin Dua Etmek

"(Talut'un askerleri dediler ki:) Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!"6

Düşmandan Daha Sabırlı ve Hazırlıklı Olmak

"Ey iman edenler! Sabredin! Sabırda (düşmanınızdan) üstün gelin! (Her an cihada) hazırlıklı olun ve Allah'tan sakının!" "Ve sıkıntı (fakir­lik), hastalık ve savaşın şiddetli zamanında sabredenlerdir."

ilk Olarak Bizim Sulh Talebinde Bulunmamamız "O halde gevşemeyin ve siz daha üstün olduğunuz halde (o kâfirle­ri) sulha davet etmeyin!"

1 Al-i Imran: 146

2 Al-i İmran: 139

3 Nisa: 104

4 Al-i Imran: 172

5 Enfal: 46

6  Bakara: 250

7 Al-i Imran: 200

8 Bakara: 177

9 Muhammed: 35

Onların Sulh Talebine Cevap Vermekte İslam'ın Kazancı Varsa

Yapmak

"Eğer (onlar) barışa yanaşırlarsa o halde (sen de) ona (o barışa) ya­naş ve Allah'a tevekkül et!"

İhanetlerinden Korkulduğu Zaman Anlaşmalarını Bozmak

"Eğer (seninle anlaşma yapan) bir kavmin hainlik etmesinden ger­çekten korkarsan, artık 'eşit olarak (onlarla yaptığın anlaşmayı bozdu­ğunu) kendilerine (açıkça bildirerek anlaşmalarını kaldır) at! Şüphesiz ki Allah hainleri sevmez/

Anlaşmalarını^ozan Düşmanı Ağır Bir Bozguna Uğratmak

"O halde onlar; savaşta yakalarsan artık onlar(a vereceğin ceza) ile arkalarında bulunanları (öyle) ürküt ki, ibret alsınlar" \

Esirleri Karşılıksız Veya Fidye Karşılığı Bırakmanın Hangisi Uy­gun İse Onu Yapmak ve Esir Almayı Düşmana Ağır Kayıplar Verdik­ten Sonraya Bırakmak

"Nihayet onlara ağır kayıplar verdirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun (onları esir alın), sonra da ya lütfederek (karşılıksız) ya da fidye olarak (onları salın)."

En iyi tedbir; esir almayı ağır kayıplar verdirdikten sonraya bırak­maktır. Bağı sıkı tutup sonra da ya lütfederek veya fidye karşılığında salmak, gösterilmesi gereken her türlü tedbirin yolunu göstermektir. Boyunlarını ve parmaklarını vurmaya gelince; boyunları vurmak on­ları yok eder, parmaklan vurmak ise onları savaştan alıkoyar. Başka yerlerini vurmak böyle değildir. Zira şüphesiz bedenin ortalarına vur­mak çok zordur pek mümkün olmaz. Boynu vurmak mümkün olduğu kadar, bu durum mümkün olmaz.

Savaşta sebat etmek ve kâfirlerle savaşta her çaba ve araca başvur­maya gelince; bunda onları olabildiğince küfürden men etmek vardır.

1  Enfal: 61

2 Enfal: 58

3 Enfal: 57

4 Muhammed: 4

Hem bunda dini aziz kılma, Müslümanlara yardım etme ve kâfirlerden intikam alıp mü'min gönülleri hoş etmek vardır.

Onların ağaçlarını kesip evlerini yıkmak ise onları rezil etmek ve kalplerine zafiyet vermek içindir. Çünkü musibetler kalplere zafiyet, nefislere kırıklık verir. Bunun için Allah (cc); "Allah'ın izniyle oldu ve fasıkları rezil etmek içindi"   buyuruyor.

Onların peşine düşmede ve her fırsatta karşılarına çıkmada ciddiyet ve gayret göstermek, Müslümanların güçlü olduğu intibaını vermek ve güçlerini kırmak içindir. Müslümanlar arasındaki çekişmeyi kaldır­maya gelince; düşmana karşı uygulanacak taktik ve savaşta ittifak sağ­landığı zaman amaca ulaşılır. Yok, eğer ihtilaf ve çekişme vaki olursa o zaman iş tersine döner.

Dua ile yardım, zafer ile sabır dilemek, işi, yaratılış ve işin elinde bulunduğu zata havale etmek, ona bırakmaktır. "Ona tevekkül et" , "Kim Allah'a tevekkül ederse O ona yeterdir" Onları barışa çağırmaya gelince bu; İslam'a bir ayıp, bir zillet ve gevşekliktir. Bu ancak, zorun­luluk karşısında ve Müslümanların kaldıramayacağı bir işi onlardan def etmek için caiz olur. Nasıl ki Hz. Peygamber (sav) Hendek savaşın­da barış yapmaları karşılığında Medine mahsulünün üçte birini Gatafan kabilesine vermeyi teklif etmişti. Isırgan bir köpekle başı belaya girip eziyet ve şerrinden bir parça ekmek atarak kendini kur­taran için herhangi bir ayıp yoktur. Dün şecaatini gördüğün genç bugün kaçarsa, onu kınama. Hıyanetlerinden korkulduğunda anlaş­malarını bozmak korku halinin her iki tarafta eşitlenmesi içindir. Ta ki Müslümanlar korku, onlar ise güven içinde olmasınlar. Anlaşmalarını bozanlara verilecek ceza ile arkalarını ürkütüp dağıtmanın anlamı ise şudur: Esaret, öldürme, kuşatma, kanları dökme, mallan alma, kadın ve çocuklara el koyma gibi uygulanacak cezalarla, benzer durumdaki kâfirlerin, başlarına da aynısı gelir korkusuyla ürküp, yurtlarından kaçmalarını ve darmadağın olmalarını sağlamaktır.

1 Haşr: 5

2 Hud: 123

3 Talak: 3

 

ON SEKİZİNCİ KISIM

 

MASLAHATLAR VE MEFSEDET /   (ZARARLI ŞEY)LERİ TANIMA

 

Yapanla Sırhrlı, ve Başkasına Geçen İhsandan Hangileri Öne Alınır ve Yapanla Sınırlı ve Başkasına Geçen Kötülüklerden Hangisi Sonraya Bırakılır?                                       *

Bilmelisin ki, Allah (cc), kullarına lütfundan dolayı Şeriat'mın her hükmünü mutlaka ya dünya ya ahiret veya hem dünya, hem ahiret maslahatı için koymuştur. Çünkü hiç kimsenin onun üzerinde bir hak­kı yoktur. Eğer Şeriat'ınm bütün hükümlerini maslahattan yoksun bir şekilde koymuş olsaydı bile bu yine de ondan hak ve adalet olmuş olurdu. Nasıl ki mashalata uygun olarak Şeriat'ını ortaya koyması on­dan ihsan ve lütuf ise. Şüphesiz O, kendisini kullarına çok lütufkâr ve gerçekten insanlara çok şefkatli ve çok merhametli olmakla nitelemiş. Lütuf ve hikmetle kullarına minnette bulunduğu gibi, şefkat ve rah­metle de minnette bulunmuştur. Ve onlardan zor olanı değil, kolay olanı murad ettiğini ve şüphesiz onlara çok iyi, çok merhametli, tev-belerini kabul eden ve hikmet sahibi olduğunu bildirmiş. Eğer dün­yada veya ahirette hiçbir maslahatı olmayan, faydasız, zor ibadetleri kullarına yükleseydi, bu, lütuf, merhamet, kolaylık ve hikmet eseri ol­mazdı. Fakat O, onları kendisine yakınlaştıracak iyiliklere davet etmiş, kötülüklerden sakmdırmıştır.

İyilik (hasene) ve kötülük (seyyie)lerin yüksek, düşük ve orta olmak üzere üç dereceleri vardır: İyiliklerin en üstünü mashalatı en kâmil olandır. Cennetlerde baki kalmayı ve Rahman'm rızasını gerektiren marifet ve iman gibi. Kötülüklerin en çirkini ise zararı en fazla olanıdır. Ateşte baki kalmayı ve Deyyan (hesab gören)'ın gazabını gerektiren ce­halet ve küfür gibi. Bize yumuşak muamelesinin bir eseridir ki, bizim­le sınırlı ve başkasına da geçen iki maslahat bir araya geldiği zaman her ikisini de, bundan aciz kaldığımızda ise ikisinden en yüksek derecede olanını elde etmemizi emretmiştir. Eğer kişi ile sınırlı bir kötülük ile başkasına geçen bir kötülük bir arada olursa, her ikisini de def ederiz. Eğer ikisini birden def edemezsek en çirkin ve en çok olanını def ede­riz. Böylece farzı nafileye, vakti dar olanı vakti geniş olana, daha vaci­bi vacibe, daha iyi olanı iyi olana takdim ederiz.

Eğer temizlik için su verirsek, abdest ve diğer temizlikler değil, ce­nabet guslü ve meyyit guslüne öncelik veririz.

Eğer bir örtü verirsek, kadınları erkeklerin önüne alırız. Eğer bütün vücuda yeterli gelmezse diğer yerlere değil, avret yerine öncelik verilir. Eğer ihtiyacı olan birden çok kişi varsa sadece ön ve arka avret yerleri diğer avret yerlerine takdim edilir. Eğer vakit farz namaza ve geçmiş kaza namazına dar gelirse veya vakit farza ve yatsı sünnetine dar gelir­se, biz farzı geçmiş namaza, vitir namazını da yatsı sünnetine takdim ederiz.

Eğer bir cana veya haram bir ırza veya haram bir uzva ve bir mala kastedeni görürsek eğer her ikisini de def edebilirsek, def ederiz. Yok, sadece birini def edebüiyorsak o takdirde uzuvları, ırzları ve eşleri ko­rur, malı bırakırız. Canlan da azaların ve ırzların önüne alırız.

Nafakaları borçlara, borçları da hibe, sadaka ve diğer bağışların önüne alırız. Borçlarla nisaba ulaşmış zekâttan hangisinin daha önce­likli olduğunda ihtilaf var. Eğer mal veya başka bir yarar çeşidi verir­sek; akrabaları, komşuları, zayıfları, âcizleri, şiddetli zaruret ve zorlayı­cı ihtiyaç sahiplerini öne alırız. Hali gizli, iffetli fakiri, iffetli ama iste­yen fakire takdim ederiz.

Eğer nafakaları vacib olmayan muhtaçlar bir arada olsalar, bizim ya­nımızda da ancak birinin ihtiyacına yeten miktar varsa, en iyilerini, maslahat ve mefsedet (zararlı şey)leri tanıma sonra en iyilerini öne alırız. Böylece biz resul olan peygamberi resul ol­mayana, onu da veli olan bir kimseye takdim ederiz. İlim, cihad veya bir yönetim görevine bakmakla Müslümanlara yararlı olan bir kimseyi, yararsız ve bir işte dayanak olmayana takdim ederiz. Bütün yönetim görevlerinde de onun maslahatlarını ve bozukluklarını en iyi bilen ve maslahatlarını temin, bozukluklarını def etmeyi en iyi yerine getireni öne alırız. Bunun için hilafette gerekli niteliklerde en kâmil olan ve so­rumluluklarını en iyi yerine getiren öne alınır. Namaz imamlığında ce­maat içinde fıkhı en iyi bilen ve Kur'an okuması en doğru ve güzel olan takdim edilir. Ölüyü hazırlamada ise en yakın, sonra en yakın akraba­lar takdim edilir. Çocuk bakımında i*se kadınlar erkeklere, kadınların yakın olanları u^afc olanlarına takdim edilir. Mahkemede de yetimler için velayeti karara'bağlamayı diğer konuların önüne alırız. Vakıfların yönetiminde kimdaha bilgili, helal-haramda daha titiz ve daha uygun­sa ona öncelik veririz. Savaşta da kim daha cesur ve savaşları ve savaş taktiklerini bilmede" daha yararlı ise onu öne alırız. Düşmanlardan da sırasıyla en zararlı olanlarım savaşmada öne alırız. Onlarla karşılaştığı­mız zaman onlardan görüş sahiplerinin ve yiğitlerinin öncelikle fırsat­larını gözetip işlerini bitiririz. Esir almayı sonraya bırakırız.

Vakıf ve sadakalarda da en iyi taraflara ve hayrı en büyük işlere ön­celik veririz. Kötülüklerden men etmede en büyük kötülükleri men et­meyi küçüklerini men etmeye takdim ederiz.

İyilikleri emretmede en büyüklerini emretmeyi küçüklerini emret­meye takdim ederiz. Âlimler iki yarar ve iki maslahattan hangisi daha kıymetli, iki yarar ve iki maslahattan hangisi daha büyük, anne ve ba­balardan hangilerinin miras ve bağışlarda daha öncelikli olduğunda ih­tilaf etmişlerdir.

Yine en yakınlardan kimin kime takdim edileceğinde de ihtilaf edil­miştir. Aynı şekilde ana-babanm iyilik hakkı ile herkese farz haline gelmiş olan cihaddan hangisinin daha öncelikli olduğunda ihtilaf edilmiştir.

Fiiller çok çeşitlidir.

1- Sadece maslahat olanlar:

Allah'ın marifeti, ona iman, onu tazim ve ondan korkmak gibi. Bun­ların terki asla caiz olmaz. Zira terkine bir ihtiyaç yoktur. Ve bunlarda zorlama da düşünülemez.

2- Sadece kötülük olanlar:

Allah'ı bilmezlik, onu inkâr, onun emrini küçümseme. Bunların yapılması asla helal olmaz. Zira buna bir ihtiyaç yoktur. Ve bunlarda zorlama da olmaz.

3- Asla helal olmayanlar:

Çünkü nefs onları istemeden gerçekleşmez. (Erkek için) Zina ve livata gibi. Zorlama veya başka bir şey bunları helal etmez.

4- Maslahatım/maslahatlarını, zararına/zararlarına tercih ettiğimiz şeyler:

Kumar gibi; zorlama ile helal olur. İçki gibi; boğazda kalan lokmayı başka bir şey olmadığı zaman onunla yutmak için olsa veya zorlama olsa helal olur. Cihad gibi; her ne kadar can ve mal tehlikesi taşıyorsa da maslahatları ağır bastığı için vaciptir. Zira bırakılmasmdaki tehlike yapılmasındaki tehlikeden daha büyüktür. Çünkü eğer terk edilirse düşmanlar canları, ırzları, mukaddesatı, malları ve çocukları yağma edecekler; düşmanı korkutmak, dini aziz kılmak, müslümanların güvenliğini sağlamak ve elde edilen savaşsız ganimet, savaşta ele geçen ganimet, öşür, cizye, haraç ve anlaşmalarla elde edilen mallar gibi cihadın yararları ortadan kalkacak ki zaten bu yararlardan dolayı imandan hemen sonra gelen bir amel kılınmıştır.

5- Maslahat ve zarar yönünün birden çok olduğu şeyler:

Gasp edilmiş yerde ve evde namaz kılmak, gasp edilmiş bıçakla kurban kesmek, gasp edilmiş suyla (şer'i) temizlik yapmak gibi. Bun­ların yararlarından dolayı sevap alınır, zararlarından dolayı da cezaya maruz kalınır.

Şimdi de maslahatları zararlarına ağır bastığı durumda helal olan bazı haramlar aktaralım. Eğer bunların maslahatı büyük olursa, vacib veya mendup (Şeriat'm özendirdiği şey) olurlar. Çünkü vacip ve men-dubun maslahatı daha ağır basar. Bunların birçok çeşidi vardır:

1- Küfür kelimesini söylemek:

Zorlama ile helal olur, fakat en doğru görüşe göre vacip olmaz.

2- Farz namazları, zekâtı, orucu, vacib i'tikâfı, nezri veya başka bir şeyle vakti daraltılmış haccı terk etmek. Zorlama, boğulan birini kurmaslahat ve mefsedet (zararlı şey)leri tanıma

tarma, helakle karşı karşıya olan birini kurtarma, ırzları ve azaları koruma gibi sebeplerle bunları terk etmek caiz olur.

3- Eti yenen hayvanı öldürmek. Yemek, eziyet, saldırı ve düşman­lığını ortadan kaldırmak için caizdir.

4- Eti yenilmeyen hayvanı öldürmek, eziyetini veya saldırısını defet­mek veya zorunluluk karşısında etini yemek için caizdir.

5- İnsanı öldürmek. Aslî bir küfür, dinden dönme, zina, hiyanet, adil imama başkaldırma, saldırı halinde nefsi müdafaa v.b. haller olmadan haramdır.

6- Canları ve azaları tehlikeye atmak onları yok olmaya maruz bırak­mak haramdır. Ancak cihad, bağiler (adil imama başkaldırmış olan-lar)Ia savaş, iyiliği; emretmek, kötülükten men etmek ve saldırganı defetmek halleri hariç.

7- Öldürme ve kesmede bedeni tahrib etmek kısas hali dışında caiz değildir.

8- Iyiliği emretmek ve kötülüğü men etmeyi terk etmek korku ve zorlama karşısında caizdir. Aynı şekilde eğer fayda vermeyeceği kanaati ağır basıyorsa terk edilebilir.

9- Vurmak veya başka bir şekilde bir canlıya eziyet etmek, hayvan­ları sürmek, dişi ağrıyan birinin dişini çekmek, şer'î had ve tazir cezalarını uygulamak kadın ve çocuklara terbiye vermek gibi amaçlar­la yapılırsa caizdir.

10- Uzerinde hiçbir günah bulunmayan delileri ve çocukları öldür­mek. Kâfirlerin onları kendilerine kalkan yaptığı bazı durumlarda ve bu deli ve çocuklarm saldırgan oldukları zaman nefsi müdafaa için caiz olur.

11- Zina suçlaması. Eşler hakkında yapılması mubahtır. Eğer kendin­den olmayan bir çocuğu soyundan reddetmek için olursa vacib olur.

12- Bazı günah ve hak tecavüzlerine yardımcı olmak zorlama durumunda caizdir. Canları, azalan ve ırzları kurtarmak için fidye olarak mal vermek de caizdir. Çünkü bu şekilde mal alımı haram olsa da canları ve ırzları koruma maslahatından dolayı buna yardımcı ol­mak caiz olmuştur.

13- Hac veya umreyi tamamlamadan ihramdan çıkmak Kabe'den engellenme durumunda caizdir.

14- Malları gasbetmek. Zorlama ve zorunluluk durumlarında caizdir.

15- Necis şeyleri yiyip içmek, tedavi veya zorlama durumlarında caizdir.

16- İçki içmek zorlama ve boğazda kalan lokmayı yutmak için başka bir şey bulunmadığı zaman caizdir. Onunla tedavide ise meşhur bir ih­tilaf vardır.

17- Ateşle dağlamak tedavi için ve başka bir çare bulunmadığı zaman caizdir.

18- Azalardan bir azayı kesmek canı korumak için caizdir. Canı kur­tarmak, uyuz eli kesmek gibi.

19- Namazı abdestsiz, necasetli, çıplak halde ve kıble dışında bir yöne doğru kılmak. Mazeretleri bulunduğu zaman caizdir.

20- Leş eti ve ihram içinde Harem avının etini yemek. Zorunluluk ve zorlama durumlarında caizdir.

21- Avret yerlerini açmak. Tedavi, tanıklık ve helal faydalanmak için caizdir.

22- Avret yerine bakmak. Tedavi eden, şahidlik yapan ve helal yol­dan faydalanan kimseler için helaldir.

23- Şahsiyeti zedelemek. Şahidliğinin veya rivayetinin kabul edile­meyeceğini beyan etmek için olursa caizdir.

24- Yalan, gıybet ve laf taşıma. Din, mal, can ve ırzları korumak için olursa caizdir.

25- Birine kendi mülkünde zorla tasarruf yaptırmak. Hasımlarıyla arasındaki bazı hukuki icablar karşısında hâkim tarafından yap­tırılabilir.

26- Şahidliği gizlemek, korku ve zorlama karşısında caizdir.

27- Sarhoşluk. Zorlama ile caiz olur.

Bunlar, kendilerinden ötürü bazı sakıncalı şeylerin helal olduğu bazı maslahatlardır. Eğer bu maslahat, temini için çalışmak vacip olan şey­lerden ise o takdirde o sakıncalı işi yaparak onu elde etmek vacip olur. Canları, ırzları ve bedenleri korumak için yalan söylemek gibi. Eğer o maslahatı temin etmek müstehap ise o takdirde o sakınacak şeyi maslahat ve mefsedet (zararlı şey)Ieri tanıma

yaparak onu elde etmek de müstehab olur: İnsanların arasım düzelt­mek için yalan söylemek gibi. Bunlar, Allah'ın izniyle diğer konularda yol gösterici olacak bazı örneklerdir diye aktardık. Allah'a hamd olsun. Yardım dilenen ancak odur.

Kim bu kitabın ana kaidelerini idrak edip maslahatın hakikatına ve onun yararları elde edip zararları def etmekle sınırlı olduğuna, mefa-sidin de hakikatına ve onun zararları elde edip yararlar defetmekle sınırlı olduğuna ve bunlarda azm-çoğun, büyüğün-küçüğün farkının olmadığına vakıf olursa, artık o kimseye neredeyse Kur'an-ı Kerim'in adaplarından hiçbir edep kapalı olmaz. Özellikle de maslahatların ve kötülüklerin gerçeği ve hangisinin ağır bastığı net ve açık olarak ortaya çıkmışsa. "Kim Saîih bir amel işlerse artık kendi lehinedir. Kim de kötülük ederse o takdirde (o da) kendi aleyhinedir." "Kim de salih bir amel işlerse artık-kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olur­lar." "Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalandırılır." "Şüphesiz ki biz amelce güzel olanın mükafatını zayi etmeyiz." "Hardal tanesi ağır­lığında (bir amel) bile olsa onu getiririz."' "Artık kim zerre kadar bir hayır işlerse onu görür. Kim de zerre kadar bir şer işlerse onu göre­cek."   Artık iyilik ve kötülüğü isteyen az işlesin, isteyen çok işlesin.

Maslahat ve Mefsedetlerin (Zararlı Şeylerin) Sıralaması Başkasına zararı veya faydası dokunmayan yalan haramdır. Çünkü yalancının kendisine zararı vardır. Eğer zararı başkasına da geçerse o zaman onda hem yalanın, hem de derecesine göre zararın günahı var­dır. Bir can veya ırz veya mal hakkında yalan şahitlikte bulunan kim­seye iki günah vardır: Yalanın günahı ve ondan meydana gelen zararın günahı. Eğer yalanda ağır basan bir maslahat varsa günahı ortadan kal­kar. Canların, ırzların, dinlerin ve malların korunmasından hangisine ait ise o maslahat onun mükâfatı olarak elde edilir. Kim yalan olarak kendi aleyhinde öldürme, birinin bir organını kesme, sopa ile dövme veya bir ırzı çiğneme cürmünü ikrar ederse ona hem yalan söyleme günahı, hem de kendi hakkında sebebiyet vereceği kesme, öldürme,

1 Fussilet: 46

2 Rum: 44

3 Nisa: 123

4 Kehf: 30

5 Enbiya: 47

6 Zilzal: 7-8

sopa ile dövülme ve bir ırzın araştırılması günahı vardır.

Kimseye zararı veya yararı olmayan doğru konuşma helaldir. Eğer birine zarar verirse derecesine göre kişiye zararın günahı vardır. Kim bir zalime masum bir insanın malı, ırzı, canı veya başka bir hukuku hakkında yol göstericilik yaparsa ona, doğru konuştuğu yönüyle bir günah yoktur. Fakat o yol göstericilikten meydana gelen zararın günahı onun üzerinedir.

Yarar sağlayan doğru, konuşmanın, doğruluğu yönüyle bir mükâfatı yoktur. Ama derecesine göre içerdiği yararın mükâfatını alır.

Gıybet de eğer zarar verirse onda hem gıybetin, hem de zararın günahı vardır. Eğer fayda verirse caizdir ve derecesine göre onda o fay­danın mükâfatı vardır. Bir canın öldürülmesi veya bir azanın kesilmesi veya bir ırzın helal kılınması hakkında yalan şahitlik yapanın şahit­liğini çürütmek bir mal veya menfaat hakkında yalan şahitlik edenin şahitliğini çürütmekten daha iyidir. Çünkü can, ırz ve azaları korumak malı korumaktan daha iyidir.

Zarar veren söz taşımada, sözün taşınmasından dolayı günah yok­tur. Fakat yol açtığı zarara göre onda günah vardır. Eğer sözün aktarıl­dığı kişinin bunda yararı varsa ve ona öğüt için aktarılmışsa yarar mik-tarınca onda mükafat vardır. Bu doğrultuda canları korumak için söz taşımak, ırzları korumak için söz taşımaktan daha iyidir. Irzları koru­mak için söz aktarmak ela malı korumak için söz aktarmaktan daha iyidir.

Mükâfat veya günahlar, fiillerle değil ancak fayda ve zararlarla öl­çülür. Bazen bir tek fiil çok zararları içerir. Beytülharamda (Ka'be'de) ikisi de ihramh ve Ramazan ayı içinde oruçlu iken annesiyle zina eden kimse gibi. Şüphesiz ki bu; akrabalığı kestiği, zina ettiği, Ka'be'nin hür­metini çiğnediği, ihramla girdiği hac veya umre ibadetini tamam­lamadan bozduğu ve orucunu bozduğu için günahkârdır. Buna lazım gelen ceza ise zinadan dolayı had, ihramla girdiği ibadeti tamam­lamadan bozduğu için kefaret, orucu bozduğu için yine kefaret ve Beyt-i Haram'm hürmetini çiğnediği için de terbiye cezasıdır. Çünkü o, bütün bu kötülükleri bir tek fiilde yaptığı için bunların kefaretlerini, cezalarını ve günahlarını yüklenmiş oldu. Eğer Sultan; insanları öldürmek, ırzları çiğnemek, mallara el koymak v.b. zulüm çeşitleri ile halka zulmeden bir valiyi azlederse o, bir tek görevden alma sözü ile bu kötülüklerden her bir kötülüğü önlemenin mükafatını alır. Allah yolunda cihad da dinin aziz kılınması, küfrün yok edilmesi, Müs­lümanların dünyası, ırzları, mahremiyetleri ve çocuklarının korunması savaşla elde edilen fey' (çatışma olmadan ele geçen ganimet), ganimet ve cizye gelirinin elde edilmesi, Müslümanların öfkelerinin gideril­mesi, göğüslerine şifa verilmesi ve can, mal, namus ve çocukları hak­kında güvene kavuşturulmaları gibi sağladığı yararların her biri için sevap kazandırır.'Bir fiilin maslahatları ne kadar büyük olursa Allah katındaki derecesi de o kadar büyük oiur. Çünkü fail her bir maslahatı için sevap alır. Aytı^şekilde bir fiilin zararları da ne denli büyük olursa onun günahı da o denli büyük olur. Çünkü fail her bir zarar için ceza ve buğza maruz kalır.

Maslahatlardan öyleleri var ki başka itibarlar onları örttüğünden âlimlerden başkası onları idrak edemiyor. Meşru cinsel münasebet gibi. Çünkü cinsel ihtiyacı giderme ona egemen olup üstünü kapatmıştır. Oysa onda münasebette bulunan hem erkeğin", hem de kadının iffet­lerini koruma ve zinadan sakınma maslahatı vardır. O zina ki büyük günahların en büyüklerindendir. Bunun içindir ki Hz. Peygamber (sav); "Sizden birinin hanımına cinsel münasebette bulunmasında da sadaka vardır"' demiştir. Aynı şekilde taat üzerine daha kuvvetli olma amaçlandığı zaman yeme ye uyumada da sevap vardır. Bazı şakalarda da şakalaşılanm gönlünü hoş etmek amaçlandığı zaman sevap vardır. Peygamberlerin şakalarım da buna yormak lazımdır. Nice yatağı üzer­ine yatan vardır ki, Allah'a yürüyor; nice yiyen, içen, şakalaşan ve oy­naşan var ki, ondan amaçladığıyla Allah'a yaklaşıyor. Ve nice rükû eden, secde eden, inzivaya çekilip ibadet eden de var ki, Allah'a yönel­miş olduğunu zannettiği halde ondan kaçıyor. Ona yürüdüğünü zan­nettiği halde ondan göçüp uzaklaşan biridir. Bu, onun kötü maksadı, içinin çirkinliği ve saklısının bozukluğu sebebiyledir. Onlardan kimisi bunun şuurundadır. Fakat bilmezlikten gelir. Kimisi de cehaletinin büyüklüğü ve ahmaklığının aşırılığından bunun farkına varamıyor.

1 Müslim

"Onlar dünya hayatındaki çalışmaları boşa giden, fakat gerçekten ken­dilerini güzel bir iş yapıyor sananlardır." Bunun için tam bir bahtiyar­lıkla bahtiyar olan kişi kitap ve sünneti kendine kılavuz yapandır. On­ların hidayeti ile hidayet bulan artık asla dalalete gitmez. Kim onlara uyar, onların nasihatlerini kabul eder ve yol göstericiliklerinin gereği ile amel ederse onun Allah'a yakınlığı da onun onlara muhalefetten korkusuna ve onlara muvafakatinin tamhğma göre olur. Kim de on­lara veya onların durumlarının gerektirdiği şeye aykırı hareket eder­se Allah'tan uzaklığı da her ikisine veya ikisinden birine muhalefeti­nin miktarına göre olur. Yeryüzünde Resullerin Efendisinden ve âlemlerin Rabbinin Resulünden başka Allah'ın, kendisine tabi oldu­ğumuzda bizi seveceğini ve ona itaat ettiğimizde bizi doğru yola ile­teceğini bildirdiği bir kimse yoktur. "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız o halde bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağış­lasın."   "Eğer ona itaat ederseniz hidayete erersiniz."   "Kim Peygamber'e itaat ederse muhakkak Allah'a itaat etmiş olur." "işte yarış edenler, bunda yarışsınlar."

Artık isteyen onun emrine uymayı az yapsın, dileyen çok yapsın. Si­ze onun yolunu tutmayı ve onun halifelerini örnek almayı tavsiye edi­yorum. Umulur ki böylece kurtuluşa erersiniz.

Sabah vaktinde herkes övecek gece yürümüş olan yolcuyu

O vakit uyku kabirleri üzerlerinden açılır bir bir.

1  Kchf: 104

2 Al-i İmran: 31

3 Nur: 54

4 Nisa: 80

5 Mutaffifin: 26

 

ON DOKUZUNCU KISIM

 

ŞER'İ ZANLARLA AMEL ETMENİN GÜZEL OLUŞU

 

Kulların bütün çabası dünya ve ahiret maslahatlarını elde edip

zararlarını defetmek olunca Şeriat'te bunlarda zanna uymayla geldi. Çünkü genelde kanaatler doğru çıkar, yanlış çıkması nadirdir. Bunun için, beklenen her yararda az da olsa zarar korkusu olur. Eğer Şeriat ibadetlerde, muamelat ve diğer tasarruflarda ke'sin yakini itibare almış olsaydı az bazı zararların vuku bulması korkusu yüzünden birçok maslahat elden kaçardı. Daha doğrusu bazı maslahatlarda eğer iş yakine bina edilirse insanlar helak olur, memleketler fesada uğrar.

Vera' (dinde titizlik); zarar ihtimali yarar ihtimalinden daha açık ol­duğu durumlarda, o işle amel etmeyi bırakmakta olur. İtibare alınması şer'i maslahatların iptaline ve önlenmiş zararların ortaya çıkmasına yol açan her ihtimal geçersizdir, ona iltifat edilmez.

Biz şimdi zan ile amel etmenin hem dünya, hem de ahiretlerinde kullar için daha uygun olduğunu ve eğer zan ile amel edilmezse hem dünya, hem de dinin fesadına yol açacağını açıklayan misalleri içeren bazı bölümler aktaralım.

İbadetler

Bu konuda birçok örnek mevcuttur. 1-Abdestsizlik ve Cenabetten Taharet

Bunda yakin itibara alınsaydı sahih olmaz ve bu sebeple buna bina edilen namaz, tavaf, secde, kıraat, mushafı taşıma, mescitte bekleme, i'tikâf, hayzı bitmiş kadınla cinsel ilişki vb. farz veya nafile taharetle bina edilen taatlerin terk edilmesi lazım gelirdi. Çünkü çok nadir durumlar istisna, suyun temizliğine kesin bir yakin elde edilemez. Zira bir kimse kendini denize batınp çıkarsa o esnada bir deniz hayvanının necasetinin gelip bedenine bulaşmış olmadığından kesin emin olamaz. Bu deniz hayvanının necaseti de âlimler arasında ihtilaflı bir durum­dur. Ve ihtilaf olan yerde kesin hüküm olmaz.

Eğer bir yağmurda durup bütün bedenini yıkarsa yine de bedeni üzerinde gizli bir necasetin olmadığından emin olamaz. Bu durumda onun bu taharetinde 'Su bir yıkama ile hem necaseti, hem de abdestsiz-lik veya cünüplüğü kaldırır mı? Yoksa ancak ikisinden birini mi kal­dırır?1 tartışmasına dayanan bir ihtilaf vardır. İhtilafın olduğu yerde de kesinlik olmaz. Sebeplerinin varlığından dolayı yakın ihtimaller dışın­da bu taharet bölümünde vera' gösterip ihtimallerden kaçınmanın yeri yoktur. Yiyecek ve içeceklerde de hüküm böyledir.

İhtimallerin belirtileri ortaya çıkmadan vera' gösterip necaset ih­timalinden kaçınıp sakınmanın yeri yoktur. Bunda abdestsizlik tahareti ile cünüplük tahareti arasında fark yoktur.

2 -Teyemmüm ve Istinca (Tuvaletten Sonra Temizlenme)

Bunlarda yakin esas alınsaydı ikisi de sahih olmazdı. Çünkü top­rağında, taşında bir kara hayvanının, bir insanın veya bir kuşun necasetiyle kirlenmiş olması mümkündür. Bu konuda vera' göstermek suda olduğu gibi ancak necis olma ihtimalinin belirtileri ortaya çık-tığındandır. Zira^uzak ihtimallerden bile kaçınmak bir çeşit vesvesedir.

Aynı şekilde teyemmüm alan kişinin, suyun bulunmadığını kesin­leştirmesi de vacip değildir. Teyemmümü helal kılan özürlerin çoğu da hakikatte gerçekleşmez. Özellikle de âlimlerin ihtilaf ettiği özürler.

3- Deri Tabaklamak

Eğer yakin esas alınsaydı hiçbir deri tahir olmazdı. Çünkü alimler bunda ihtilaf etmişlerdir. İhtilafın ortaya çıktığı yerde de kesinlik ol­maz. Eğer tüm ihtilafların dışına çıkmak vacip olsaydı o zaman âlim­lerin görüşünü taklit edenlerin haramlığında ihtilaf edilen yerde haramlığı, vacipliğinde ihtilaf edilen yerde de vacipliği tutmaları vacip olurdu ki bu da selef ve halefin üzerinde yürüdükleri haram olmama ve vacip olmama görüşlerini taklit edenleri de yadırgamama adetine aykırıdır.

4- Hayız

Bunda yakin esas alınsaydı sabit olmaz ve ona bina edilen kocaları ölmüş veya boşanmış kadınların bekleme süreleri, bu durumda cinsel ilişkinin haramlığı, namaz ve orucun haramlığı gibi maslahatlar ortadan kalkmış olurdu. Çünkü hayız kanının kesilip onun yerine istihaze (hastalık) kanının gelmiş olması her zaman mümkündür. Bu ve benzeri ihtimallere karşı vera' gösterip kaçınmak doğru değildir. Çünkü bu ihtimal çok uzak ve belki de dünyada ben­zeri olmamış bir şpîfdir.

5- Namaz Vakitleri

Yakin itibara alınsaydı birçok insan için vaktin başında namaz kılma fazileti kaçırılmış olurdu. Çünkü bunu bilmelerine imkân yoktur. Zaten bundan dolayı .ezan meşru kılınmıştır.

6- Ezan

Bunda yakin itibara alınsaydı sahih olmazdı.''Çünkü ezan okuyanın imanına kesin olarak hükmedemeyiz. Vaktin girdiğinden emin ol­duğuna da kesin kanaat edemeyiz. Ezan okuyanın küfür ve zındıklık ile suçlanan biri olması gibi yakın bir ihtimal olmadan vera' göstermek de olmaz.

7- Namaz Şartları

Yakin şartı aransaydı gerçekleşmemiş olurdu. Çünkü Mekke ve Medine haremindekilerinin dışında kıble istikametine dönüldüğünde kesin bir yakin oluşmaz. Namaz kılanın gerçekten abdestsizlik ve cenabetten, beden, elbise ve namazgahının necasetten temiz olduğuna hükmedilemez. Vera' göstermek de ancak ihtimaller açık olarak ortaya çıktığı zamandır.

8- Namazlarda İmama Uyma

Bunda yakin itibara alınsaydı sahih olmazdı. Çünkü biz ne imamın imanına, ne abdestsizlik ve cünüplükten temiz olduğuna, ne niyetine, ne de namazın gizli rükünlerini yerine getirdiğine kesin olarak hük­medemeyiz. İmamın, akidesinin bozukluğuyla suçlanan, necasetlerden kendini az korumakla bilinen veya namazın vaciplerini bilmemekle tanınan biri olması gibi bir ihtimalin nedenleri ortaya çıkmadan vera' göstermek de olmaz.

9- Hasta Kimsenin Namazı

Bunda yakin ölçü alınsaydı çoğu durumda ruhsat ortadan kalkacak­tı. Çünkü ne oturarak namaz kılmayı, ne de imayla rükû' ve secde et­meyi helal kılan hastalığın bir kaidesi, bir ölçüsü yoktur. Özrün gerçek­leştiğinde bir şüphe veya âlimlerin ihtilaf ettiği bir konu sözkonusu ol­madan vera' göstermenin yeri yoktur.

10- Cemaatle Namaz Kılınan Mescitler

Bunlarda yakin ölçü alınsaydı onlarda namaz sahih olmazdı. Çünkü mescitliği kesinlik kazanmış olan mescitlerin dışındaki mescitlerde namazın kesin kılınabileceğine hükmedemeyiz. Bu mescitler gasp edil­miş veya başka bir amaç için vakfedilmiş olabilir. Âlimler bunda ihtilaf ettiği için bu ihtilaflı binalarda kesinlik şartı ile birlikte namaz kılınamaz. İnsanlar arasında o mescidin gasp edilmiş veya vakfedenin vakfı kabul edilemeyecek, çok zalim ve halkın malına tecavüz eden biri olduğu yayılmadıkça vera' gerekmez.

11- Namazı Kısaltmak

Bunda yakin itibare alınsaydı taat amaçlı sefer dışında caiz olmazdı. Çünkü helal sefer ve günah amaçlı seferde âlimlerin ihtilafı vardır. Helal seferde kısaltmayı bırakmakta vera' yoktur. Çünkü delilleri doğ­ruluktan uzak ve sünnetin zahirine aykırıdır. Her ihtilaflı durumdan kaçınmak da vera' değildir. Vera' ancak karşıt delillerin birbirine ve doğruluğa yakın olduğu ihtilaflardan kaçınmak ile gerçekleşir.

12- Cuma Namazı

Bunda yakin şartı aransaydı vacib olmazdı. Çünkü hürriyet ve ikamet niyeti gibi Cuma şartlarını yerine getirmiş yeterli sayıdaki kişinin bir araya geldiğine kesin hükmedilemez. İmamın taharetine, niyetine ve halife tarafından cemaate imamlık için görevlendirildiğine de kesin hükmedilemez. Cuma namazının sıhhatini bozan bazı ih­timaller ortaya çıktığı zaman vera' Cuma namazından sonra öğle namazının kılınmasıdır.

13- Bayram Namazları

Bunlarda kesinlik şartı aransaydı çoğu maslahatları elden kaçardı. Çünkü hilalin görüldüğünü kesinleştirmeden veya gün sayısını tamamlamadan Ramazan bayramının geldiğine kesin hükmedemeyiz. Zira şahitlerin sözüyle kesinlik oluşmaz. Bayram gününde bir yanlışlık olduğunu açıkça gösteren bir ihtimal ortaya çıktığında vera' bayram namazını tekrar kılıp fi tır zekâtını yeniden çıkarmak, kurbanları da bayram gününden sonraki günde kesmektir.

14- Ölülerle İlgili Hükümler

Gusül, kefenleme, taşıma, gömme, namazlarını kılma ve onlara bağışlanma dileğinde bulunma gibi durumlarda yakin şartı aransaydı bu hükümler vacip olmazdı. Hatta namaz ve istiğfar bile... Çünkü meyyit küfür ve dinsizliği gizlemiş biri olabilir. Ne farz-ı kifaye olan bu işlerin yerine getirilmesini ve farzın diğer herkesten düşmesini sağ­layacak kişiler hakkında, ne de bunların dışındakiler hakkında vera' göstermenin yeçi yoktur. Ancak küfür ve dinsizlikle suçlanan biri hak­kında, bunu gösteren sebepler ortaya çıkarsa o zaman farzın düşmesini sağlayacak sayıdaki kişilerin dışında kalanlara namaz ve istiğfarı terk etmek daha iyidir.

15- Malların Zekâtı

Bunda yakin itibara alınsaydı vacip olmaz ve verenin mükâfatı ile alanın faydalanması elden gidecekti. Çünkü biz ne verenin, ne de alanın iman ehli olduklarına, ne alanın almaya istihkak sıfatlarına ve ne de verenin zekâtın nisabına (zekâtın düştüğü meblağa) gerçekten sahip olduğuna kesin hüküm veremeyiz.

Borç, vacip, adak, ipotek vb. zekâta mani hususlardan da boş kal­maz. Âlimlerin bu konudaki ihtilafıyla beraber, alanın vasıflarında bazı ihtimaller ortaya çıkarsa vera', ondan başkasına vermekte olur.

Öyleyse namazlardan, zekâtlardan, kefaretlerden, borçlardan ve adaklardan üzerimize vacip kılman, kanatimizin elverdiği şeydir. Bunun için diyoruz ki, Allah rükün ve şartlarının oluşmasını kanaa­timize bağladığı namazı kesin olarak kılmayı bize farz kılmıştır. Yine şahsi mülkümüz ve engelleyici bir engeli bulunmadığını düşün­düğümüz maldan da üzerimizdeki mali haklan çıkarmamızı üzerimize farz kılmıştır.

16- Oruç

Bunda yakin şartı aransaydı ilk günün orucu elden giderdi. Çünkü hilalin görülmesi ancak bir kişinin şahitliği ile sabit olur. İlk günün oru­cunu terk etmede bir vera' yoktur.

17- İ'tikâf

Yakin itibare alınsaydı neredeyse hiç sahih olmazdı. Çünkü hayız ve cünüplükten temiz olunduğuna kesin hükmedüemez. Edilse bile Mes-cid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa, Küba Mescidi, Mina Mescidi ve Hz. İbrahim'in Arafat'taki mescidi dışındaki hiçbir mescitte sahih olmaması lazım. Çünkü biz yerin mescit ve gasp edilmiş bir mülk veya başka bir yöne yapılmış bir vakıf olmadığını kesin bilemeyiz. Mülkü gasp edilmiş olduğu meşhur olan veya insanların mülklerini gasp eden zalim biri tarafından vakfedilen bir mescit olması gibi bir ih­timalin nedenleri açık olarak ortaya çıkmadan bunda vera' göstermek olmaz.

18- Hac ve Umre

Bunlarda yakin şart olsaydı, vacib olmazlardı. Çünkü onların vacib-liği malm bulunmasına bağlıdır. İstita' (güç yetirme) şartı olan azık, binek, gidiş-geliş masrafı ve diğer sefer araçlarının sağlandığı mal hak­kında her bakımdan bir kesinliğe ulaşamayız. Eğer şüphelerden beri olan başka bir mal bulunamazsa, bunda vera' olmaz. Çünkü ibadet­lerin düşürülmesinde vera' yoktur. Çünkü vera' ibadet ve muamelet-taki mashalatları temin etmek, zararları da defetmek için tedbir, dikkat ve titizlik göstermektir. Dolayısıyla vera'daki ihtiyat farziyeti korumak içindir, düşürmek için değildir. Bunun için mükellef kişinin başkasını bulamadığı zaman şüphelerin yer ettiği mallardan borç, vacib adak, zekât ve kefaretleri çıkarıp vermesi vacibdir.

19- Kefaretler:

Eğer hac, adak, adam öldürme, zihar ve yemin kefaretlerinde Şeriat, yakini itibara almış olsaydı hiçbiri vacib olmazdı. Çünkü biz verenin gerçekten mülkiyete sahib olduğuna ve bu mülkün ipotek, vacib adak gibi engelleri bulunmadığına kesin hükmedemeyiz. Kurban, hediye, ibahe (herkesin kullanımına helal kılma) ve misafir ağırlama gibi tüm malî hayırlarda da durum böyledir. Eğer bunlardan bir şeyde bir ihtimal ortaya çıkarsa vacibliği düşmez. Ancak onu bu maldan çıkarmak­tan kaçınmak vera' olur. Nadir ihtimallerde ise vera' yoktur.

Muamelat

Eğer Şeriat alışveriş, kiralama ve benzeri muamelelerde yakini itibara alsaydı bunların hiçbiri sahih olmazdı. Çünkü akti yapan her iki tarafın ne ehliyetine, ne de mülkiyetine kesin olarak hükmedüemez. Mülkleri de ipotek, adak gibi tasarrufu engelleyici durumlardan beri olduğu ve akti yapan her iki tarafın da zorlama ile değil, gönüllü olarak akti yaptıklarına kesin olarak hükmedüemez. Çünkü her ikisi de veya ikisinden biri zorlanmış olabilir. Menfeat ve mallarla ilgili tasarruflar imkansız hale geline yiyecekler, içecekler, meskenler, binekler ve tüm menfaat ve malların yıllık mahsulünden faydalanma da zaruret hali dışında imkansız hale gelecektir.

Eğer insanlar bu gibi şeylerden faydalanmak için zaruret haline kadar sabretselerb zaman zanaatlardan, ibadet ve cihattan aciz kalırlar. Kâfirler de memleketleri istila edip erkekleri öldürecek, malları alacak, kadm ve çocukları esir edeceklerdir. Artık bundaki fesad kimseye gizli değildir.

Bu ihtimallerden açıkça ortaya çıkandan başkasında vera' yoktur. Mallarda beklenebilecek kötü ihtimal, malı elinde bulunduran kişinin hak sahibi olmamasıdır. Bu konuda vera'; onu hak sahibine vermek veya mülk edinme yollarından bir yolla ondan malm mülkiyet hakkım devralmaktır. Eğer hak sahibini bilmiyor ve ileride de sahibini öğren­meyi ummuyorsa, malı, beyt-ül malın (hazinenin) yöneticisine teslim edecek. Ancak eğer yönetici zalim biri ise o zaman kendisi o malı beyt-ül malm harcandığı yere harcar. Eğer mal sahibini bulmaktan umudunu kesmemişse, onu buluncaya kadar malı korur veya onu koruyacak güvenilir bir hâkime teslim eder. Ta hak sahibi ortaya çıkıp malı kendisine teslim edilinceye kadar... Veya ortaya çıkmasından umut kesilir de mal, beyt-ül malın harcandığı yerlerde harcanır. Eğer maldaki şüphe onun vakıf malı olma ihtimali ise, o takdirde muhtemel vakıf hangi hayır cihetineyse kendisinin bütün şart ve nitelikleriyle malı o vakıf cihetine vakfetmesi yerinde olur.

Birkaç tasarruf çeşidini de zikredelim:

1- Faydalanma Akitleri

Borç, ipotek, ortaklık, anlaşma, ödünç, emanet, vekâlet, ücret-kira, birinden sermaye, ötekinden işletme olmak üzere yapılan ortaklık, birinden tohum, ötekinden işletme olarak yapılan ziraat ortaklığı ve bakıcı ile ortak olma gibi... Bütün bu akitlerde yakin itibare alınsaydı hiçbiri sahih olmaz ve faydalanmaları elden giderdi. Zira akdi yapanın ne ehliyetine, ne de verdiği mal veya menfaate gerçekten sahip ol­duğuna yakinen hükmedilemezdi. Çünkü elindeki menfaat, önceki bir kare ile istihkak edilmiş olabilir. Mülkte tasarrufu engelleyici sebepler­den biri olmayabilir. Bunda vera', ancak ihtimaller açıkça ortaya çık­tığında olur.

2- Borçlar

Bunlarda yakin itibare alınsaydı sabit olmazdı. Çünkü akdi yapanın ehliyeti, verdiğinin gerçekten sahibi olduğu, zorlama altında olmayıp gönüllü olduğu ve mülkte ipotek veya adak olma gibi tasarrufu engel­leyici sebeplerin bulunmadığı kesin olarak bilinemez.

3- Gasp Veya Başka Yolla Telef Edilmiş Malların Tazmini

Bunda yakin aransaydı vacip olmazdı. Çünkü ne malın elinde telef olanın gerçekten mülkü olduğuna, ne kendisinin bu telefe izin ver­mediğine, ne kendisinin daha önce bu tazminattan vazgeçmediğine ve ne de daha önce bedelini almadığına kesin hükmedilemezdi.

4- Borç Kefaleti

Yakin aransaydı sahih olmazdı. Çünkü akdin iki tarafının eh­liyetine de, borcun iki tarafının gerçekten var olduğuna da kesin hükmedüemez. İhtimaller açıkça ortaya çıktığında vera'nın gerek­liliği açıktır.

5- Kusurdan Dolayı Malı Geri Verme

Müşterinin mülkiyetinin baki kaldığına, geri vermeyi engelleyen sebeplerin gerçekten yokluğuna, satış esnasında kusuru bilmediğine ve bu hakkın geciktirme veya bağışlama ile düşmediğine kesin hük-medilemez. şer'i zanlarla amel etmenin güzel oluşu

6- Şuf'a (Satılan Bir Akarı O Akara Komşuluk Veya Ortaklık Edenin Öncelikle Alabilmesi Hakkı)

Şuf'a sahibinin mülkiyetine, satanın mülkiyetine, ikisinin şer'i eh­liyetine, şuf'a bir kere sabit olduktan sonra düşmediğine ve fiyatının bilinmemesi, bilinmesinin de mümkün olmaması sebebiyle olanaksız olmadığında kesin hükmedüemez. İhtimaller açıkça ortaya çıktığında şuf'ayı terk etmenin vera' olduğu ise açıktır.

7- Gasp Edilmiş Malı Geri Verme

Yakin itibara alınsaydı ne geri verilmesi, ne de tazmin edilmesi vacip olmazdı. Çünkü malın, kendisinden gasp olarak alınanın gerçek­ten mülkü olduğuna, gasp edenin gerçekten onda mülkiyeti bulun­madığına ve kiralama veya ipotek veya mülk sahibinden vakıf olarak veya önceki ya da sonraki bir sahiplenme ile malın kullanım hakkım elinde tutmadığına kesin hükmedüemez.

8- Borçları Ödeme, Emanet, Ödünç Malları Geri Verme

Bunlarda yakin şartı aransaydı hiçbiri vacip olmazdı. Çünkü borcun ödeşme veya bağışlama ile düşmediğine, ödünç ve emanet mallarda da malın elinde olduğu kişiye mülkiyetin intikal' etmediğine veya ipotek yahut kiralama ile kullanım hakkı kazanmadığına kesin hük­medüemez.

9- Ödünç Eşya, Hibe Verenin veya Verilenin Ömrü Boyunca Verilen Akar, İki Kişiden Hangisi Önce Ölürse Mülkün Ötekine Kal­ması Şeklinde Verilen Akar, Misafir Ağırlama, Faydalanmayı Her­kese Helal Kılma, Hediye ve Sadaka Gibi Gönüllü Hayırlar

Yakin aranırsa hiçbiri sahih olmazdı. Çünkü verenin ehliyeti, ger­çekten mülkün sahibi olduğu ve engel bir nedenin bulunmadığı kesin bilinemez.

10- Yetimlerin, Delilerin, Hazır Bulunmayanların ve Beytü'I-Malın Mallan Gibi Emanetlerin Kabulü

Yakin itibara alınsaydı bunlar sahih olmaz, kabulü de caiz olmazdı. Çünkü mülkiyetinde ve engel nedenlerin olmadığında kesinlik yoktur. Kabulü vacip olduğu için vera' gösterip kabul etmemek olmaz.

11- Buluntu Eşya

Bunda yakin aransaydı ne niteliklerini söyleme ile, ne de delil göstermeyle geri verilmesi vacip olmazdı. Çünkü şahitlik kesinlik ifade et­mez. Geri verilmesi vacip olmayınca duyurmak da vacip olmaz. Çün­kü bir faydası kalmaz.

12- Maden ve Defineleri Çıkarmak

Kesinlik şartı koşulsaydı bunlar sahiplenilemezdi. Çünkü arazileri­ni ihya etmek suretiyle veya defineye daha önce başkasının ulaşıp sahiplenmesiyle başkasının mülkü olabilirlerdi. Başkasının mülkü ol­duğuna dair belirtiler olmadan veya ölü arazi olup başkası tarafından ihya edildiği anlaşılmadan bunda vera' göstermek yoktur.

13- Miraslar

Yakin aransaydı sabit olmazdı. Çünkü malın ailenin mülkü ol­duğuna, varis ile ölenin gerçekten aynı dine mensup olduklarına varisin mirasçı olduğu kişiyi öldürmesi, varis olunan tarafında mirası eksik almasını veya ondan tamamen mahrum olmasını gerektiren bir şartın konulması gibi varis olmayı engelleyici bir nedenin bulun­madığına kesin hükmedilemez.

Nikâh ve Buna Bağlı Hususlar

Nikâhta yakin şart koşulsaydı, sahih olmaz ve nikâhın gayesi olan soy, üreme, iffet, soy ile ve evlilik akrabalığı ile ilgili bütün maslahatlar elden gitmiş olurdu. Çünkü ne iki eşin aynı dine mensup olduklarına, ne velinin ehliyetine, ne de şahidlerin adaletine kesin hükmedilemez.

Evlenecek kadının mahremlik, evlilik hısımlığı, ihramda bulunma, süt kardeşliği, zina suçlamasıyla lanetleşme, iddet (bekleme süresin)de bulunma ve başkasının nikâhlı eşi olma gibi nikâha mani sebeplerden berî olduğu da kesin olmaz. Ve böylece nikâhın mehir, nafaka, giyecek ve mesken temin etme ve eşin itaati gibi faydalanmaları elden gider.

Bu durumda hul' (kadını mal karşılığı boşama), boşama, kadına yaklaşmayacağına yemin etme ve zina suçlamasıyla lanetleşme gibi nikâha bağlı hükümlerin de geçersiz olması gerekirdi. Nikâhın soy ve nafaka gibi faydalarında da yakin şart koşulsaydı, soy sabit olmazdı. Buna bağlı olarak soya bina edilen nafaka, giydirme, barındırma, çocuk bakımı, cinayet işleme halinde diyeti üstlenme, miras, velayet, ırz ve mal velayeti gibi hususlar da ortadan kalkardı.

Şüphesiz biz, yalan imkânı bulunmayan sayıdaki kişi, doğuma şahidlik etmeden anneye nisbetine de kesin hükmedemeyiz; çocuğun kocaya nisbetine de... Çünkü doğan çocuğun onun suyundan ol­duğuna kesin hükmedilemez. Bu konuda vera'ın da imkânı yoktur.

Bununla beraber bazı durumlarda uzak ihtimallere eklenen sebepler olur. Eğer belirtiler ortaya çıkarsa kuşkulu olan çocukla kız kardeşleri arasına hicab (tesettür) koymak vera' olur. Nasıl ki Hz. Peygamber (sav), eşi Sevde'ye babası Zem'a'nm kuşkulu olan oğlu ile arasına, onun babasından olduğuna ve kardeşi olduğuna hükmettiği halde, hicab koymasını emretmişti. Fakat böyle biri mirastan men edilmez. Eğer nikâh velayeti ona geçerse, o velayeti kendisinden sonra veli olabilecek soyu kuşkulu olmayan birine devretmesi gerekir.

 

Hadler ve Kısaslar

 

Kısasta yakin şartı aransaydı, sabit olmazdı ve ne kanlar vacip olur, ne de azalardaki yaraların bedeli ortaya çıkardı. Çünkü cinayete maruz kalanın imandan sonra küfre dönme, meşru bir cinsel ilişkiden sonra zina etme, namazların terkinden dolayı cezayı hak etme veya ken­disine karşı işlenen cinayete izin vermiş olma gibi bir sebeple kanının helal olması mümkündür. Kısas vacip olduktan sonra bağışlama veya kan bedeli alma yoluyla düşmüş olması da mümkündür. Hem biz nikâh, velayet ve soy gibi kısas velayetini sağlayan sebeplerde de kesinliğe ulaşamayız. Varislerin bu kam isteyenlerle sınırlı olduğunu da kesin bilemeyiz. Bütün bunlarda kesinliğe ulaşsak bile bunların hâkim önünde sabit olduğu kesin değildir. Çünkü şahidin yalan söy­lemesi veya cinayeti itiraf eden caninin kendine iftira atmış olması mümkündür. Hâkim bütün bunların doğrululuğunu bilse bile bağış­lama ile veya caniyle yahut başka biri ile yapılan bir anlaşma gereği kısasın düşmediğinden kesin emin olamaz. Bazı şüpheler ortaya çık­tığında hâkim vera' gösterip kısası terk edemez. Ancak aralarını bulup onları kısastan vazgeçirmeyle yapılması müstesna. Fakat veli, vera' gösterip kısastan vazgeçebilir.

Hadlerde de yakin aransaydı, hiçbiri sabit olmaz ve maslahatları böylece elden gidip fitne ve bozgunculuk çoğalırdı.

Hadler birkaç kısımdır:

1- Zina Haddi

Cinsel ilişkide bulunulan kadın, ilişkide bulunan erkeğin eşi olabilir. Mesela kendisi bilmeden babası onu küçükken kadınla evlendirmiş de, kendi bilmiyor veya hatırlamıyor olabilir. Veya kendi evlendiği bir kadındır, ancak yabana zannedip onunla ilişkide bulunmuş olabilir veya ilişki bir şüphe yahut zorlama sonucu olmuş olabilir. Bunda vera' imkânsızdır. Çünkü şahidlerle ispatlandığı zaman haddin yerine getirilmesi (cezanın uygulanması) vacibdir.

2- Hırsızlık Haddi

Çalınan mal ve korunduğu yer hırsızın malı olabilir; kiralama, ipotek veya vakıf gerekçesiyle onu alma hakkına sahip olmuş olabilir veyahut sahibi, malı almasına veya koruma engelini aşmasına izin ver­miş olabilir. Şahidlerle ispatlanıp ceza vacip olduktan sonra vera' gös­terip elini kesmemek olmaz.

3- Yol Kesme Haddi

Bu durumda el kesip ölüm cezası Vermek hırsızlık ve cinayet iş­lemede verilen ceza gibidir. Yakin aransaydı, vacip olmazdı. Vacip olan cezayı vera' gösterip terk etmek mümkün değildir.

4- İftira Haddi

Bunda yakin itibara alınsaydı, vacip olmazdı. Çünkü iftiraya uğ­rayanın gerçekten iffetli ve zinadan temiz olduğu kesin bilinemez. Bazı emareler ortaya çıktığında bağışlamak veya tazir (terbiye verme) öl­çüsünde bir ceza vermek vera' olur.

5- İçki Haddi

Yakin şartı aransaydı, vacip olmazdı. Çünkü zorlama ile, tedavi maksatlı, içki olduğunu bilmeden veya boğazında kalıp hayatını teh­likeye atan bir lokmayı yutmak için içmiş olabilir. Sabit olduktan sonra vera' gösterip cezayı terk etmek olmaz.

Cihad

Yakin itibara alınsaydı bazı ince zaruretlerle vacip olmazdı. Çünkü savaş aletleri ve zırhlarının temin edildiği yeri kesinleştiremeyiz. Eğer ihtimaller ortaya çıkar ve o malın yerine başka helal mal bulmamız mümkün olmazsa bile cihad farziyeti düşmez. Çünkü ondaki maslahat bu ihtimaldeki maslahattan üstündür.

Cihada bağlı hükümler birkaç çeşittir.

1- Savaşçı Kâfirin Müslüman Oluşu

Yakin arasaydık sabit olmazdı. Çünkü doğru söyleyip gerçekten kalpten iman ettiğim kesin bilemeyiz.

2- EsirAlma

Yakin aransayaVcaiz olmazdı. Çünkü esirin, İslam'ını gizleyen bir Müslüman, anlaşmalı yahut Müslümanların teminatı altındaki bir zım-mi olmadığına kesin hükmedemeyiz.

3- Fidye Alma,

Fidye almada yakin aransaydı alınamazdı. Zira esir alma ile ilgili söylediğimiz ihtimaller mevcut olabilir. Veyahut fidye malı bir Müs-lümanın veyahut da anlaşmalı veya zimmet enli birinin emanet malı olabilir.

4- Kadın ve Çocukları Köleleştirme

Yakin aransaydı sabit olmazdı. Zira esir alma ile ilgili söylediğimiz ihtimaller mevcut olabilir veyahut kadın bir müslümanm eşi olabilir.

5- Savaşçının Düşmandan Kaptığı Şeyler, Fey' (Çahşmasız Ele Geçen Mal) ve Ganimet

Yakin itibara alınsaydı hiçbiri alınamazdı. Çünkü bir müslümana, anlaşmalıya veya zimmîye ait olabilir. Bu gibi uzak ihtimalleri dikkate alıp vera' göstermek doğru değildir.

6- Zimmet (Teminat) Akdi

Yakin itibara alınsaydı sahih olmazdı. Çünkü akit yapılanlar gerçek­te cizye alınamaz kimseler olup bizi kandırarak kendilerini kitap ehli olarak göstermiş olabilirler. Böylesi ihtimallerde vera' yoktur.

7- Cizye ve Öşür Alımı

Malın verene ait olduğu ve vermeyi engelleyici bir sebebi bulun­madığı kesin olarak bilinemez.

Velayet

Yakin şart koşulsaydı ne özel, ne genel hiçbir velayet sahih olmazdı ve velayetin, maslahatları temin ve zararları defetme gibi amaçları geçersiz olurdu. İnat, fesat, kavga ve tartışma ortaya çıkar; güçlü, zayıf;, alçak, şerefliye egemen olurdu. Çünkü velayetlerden hiç birinde velayeti üstlenenin ne imanına, ne adaletine, ne ehliyetine, ne de yeter­liliğine kesin hükmedilemez. Aynı şekilde şahitliklerde de yakin şart değildir. Çünkü şart olsaydı şahitlikle ilgili nikâh akitleri, hakların is­patı, düşürülmesi ve ödenmesi gibi tüm hükümler elden giderdi. Aynı şekilde hâkimlerde ve yetimlerin kayyımlarında yakin aransaydı çocukların, delilerin, hazır bulunmayanların mallarını koruma, hak sahiplerinin haklarını temin etme, mazlumun hakkını zalimden alma gibi hükümler elden giderdi.

Bundaki hususi ve umumi zararlar açıktır. Bu işlerde görevlen­dirilecek olan kişiyle ilgili açık ihtimaller ortaya çıkmadan vera'ın yeri yoktur. Ancak vera' bu durumda ondan, hakkında kuşku bulunmayan birine yönelmektir.

Hail ve akd ehlinin büyük velayete (hilafet makamına) kimi seçecekleri hususundaki vera' da böyledir.

Hâkimin verdiği karar ve hükümlerin tüm dayanaklarında kesinlik içinde olması gerekmez. Bu dayanaklar dörttür:

1- Şahitlik

Şahidin doğrulunda kesinlik yoktur. Kuşku gidene kadar durup araştırmadan vera' yerine gelmez. Eğer tam araştırmadan sonra da kuşku geçmezse artık hüküm vermek kaçınılmaz ve vera' imkânsız olur.

2- İkrar (Suçlunun Suçunu Kabul Etmesi)

Bunda kesinlik yoktur. Çünkü kendi aleyhinde yalan söylemiş, zor­lanmış veya ehliyeti bulunmayan biri olabilir. Bu ihtimallerden birinin belirtileri ortaya çıkarsa vera1 gereği araştırılması gerekir. Zira Hz. Pey­gamber (sav), Maiz'in durumunu zina ikrarında bulunduğu zaman araştırmıştı.

1 Müslim-Ebu Davud

3- İnkâr Yemini

Bunda kesinlik yoktur. Çünkü yalan yemin edebilir. Yalan olduğuna dair belirtiler ortaya çıkarsa vera' meşru bir sulh ile aralarını bulmak için çaba sarf etmektir.

4- Hâkimin Bilgisi

Bununla da kesinlik elde edilemez. Çünkü hak sahibi bağış yapma, bedel alma, mülkiyeti devretme, vakfetme, sadaka verme veya bunun dışındaki hak düşürme yollarından biriyle hakkını düşürmüş olabilir. Aynı şekilde şahidin de ödeme anına kadar hakkın baki kaldığını bil­mesi şart koşulamaz. Çünkü, bildiği hak daha önce düşürülmüş ola­bilir. Yine şahitte düşürülme sebeplerinden birinin mevcut olduğunu bilmesi de gerekmez'.

Vacib, haram, mekruh, mendup veya helal kılmada yakini aramak vacip değildir. Bilakis, şer'i sebeplere dayanan kanaat yeterlidir. Bu böy­ledir. Çünkü şer'i illet ve şartların mevcudiyetinde ve de manilerin bulunmayışında yakin şart değildir. Aynı şekilde rivayet edenin ve fet­va verenin doğruluğunda da yakin şart değildir. Eğer bu şart olsaydı gerek âlimler, gerekse avam hakkında çoğu hüküm elden gidecekti. Al­lah'ın veya kulların her ne vacip hakkı varsa onda yakin ile hükmet­mek vacip değildir. Bilakis benzeri bir hakta geçerli olan şer'i kanaatler­le Allah'a veya kullara ait hakkı ifa etmek yeterlidir.

Vera1 kapısı, itibara alınması imkânsız olmadıkça açıktır. Bu sebeple başka su olmadığı zaman necasetinde şüphe bulunan su ile taharet yapılabilir. Başkası bulunmadığı takdirde şüpheli mal ile şer'i haklar ödenebilir. Çünkü vacip olma maslahatı sakınma maslahatına ağır basar. Şüpheli maldan başkasını bulamayan birinin hacc, borç, kefaret ve adakları eda etmesi vaciptir.

 

VERA'

 

Bu kısımda birkaç bölüm mevcuttur.

 

YİRMİNCİ KISIM

 

Vera', muhtemel maslahatları yapmada ve muhtemel zarar ve kötülükleri terk etmede akıllı, ihtiyatlı, sağlam ve tedfcirli davranmak­tır ve mümkün mertebe muhtemel olanı malum gibi kılmaktır.

Maslahat olduğu kesinleşen her fiil ya vacip ya mendup veya mubahtır. Eğer vacip ve mendup arasında veya vacip ile mubah arasın­da bir tereddüde düşerse muhtemel vaciplik maslahatını elde etmek için vacip olarak onu yapacak. Eğer mendup ve mubah arasında bir tereddüde düşerse o takdirde de muhtemel mendupluk maslahatını el­de etmek için onu mendup olarak yapacak.

Yine zararı-kötülüğü kesinleşen her fiil, haram veya mekruhtur veya bilmezlik, gaflet ve unutmaktan dolayı bağışlanmış bir şeydir. Eğer haram ile mekruh veya haram ile mubah arasında veya mekruh ile mubah arasında bir tereddüde düşerse vera'; mekruh veya haramın muhtemel zararını defetmek için ondan kaçınmaktır.

Hem maslahat, hem de zarar içerdiğine ihtimal verdiğimiz her fiil­de, eğer maslahat zarara ağır geliyorsa vera'; muhtemeli malum konu­muna indirip onu yapmaktır. Eğer zarar tarafı maslahata ağır basıyor­sa vera'; muhtemel zararını malum konumuna indirip terk etmektir.

Eğer maslahat ile zarar eşit olursa muhtemel olanı malum yerine koyup vera' göstermek yoktur, demek mümkündür. Maslahatı açıkça ortaya çıkmış veya ağır basmış olan durum, zararı açık olan veya ağır basanla karışmışsa bakılır: Eğer maslahatı açık olan daha çok ise (Mesela sütkardeşi şehirdeki halka, haram olan bir para şehrin par­alarına veya haram olan bir koyun şehirdeki koyunlara karışmışsa) bu açık olarak helaldir. Eğer zararı açık olan daha çoksa (Helal bir para haram olan bin paraya veya helal olan bir koyun haram olan bin koyu­na karışmış olması gibi) bu da açık olarak haramdır. Aynı şekilde eğer az sayıdaki şeyler, misli sayıdaki şeylere karışırsa (Üç temiz elbisenin üç necis elbiseye karışması gibi) bu da haramdır. Eğer çok sayıdaki şey­ler, misli sayıdaki şeylere karışırsa (Bir şehrin, sahibi bulunan güvercin­lerinin şehrin sahipsiz güvercinlerine karışması gibi) bunun haram-lığında ihtilaf edilmiştir. Helâlin sayısı çoğaldıkça vera' hafifler, haram sayısı çoğaldıkça vera1 güçlenir. Artık mükellef, nefsinde ne buluyorsa ona döner. Hz. Peygamber (sav); "Seni şüpheye düşürenden düşür­meyene yöne!"   buyurmuştur.

İhtiyatın Beyanındadır

Vacipliğinde ittifak veya ihtilaf edilmiş her fiili işleyip haramlığında ittifak veya ihtilaf edilmiş her fiili terk eden ve muhtemel zarar-kötülüklerin hepsinden sakınıp muhtemel her maslahatı da yerine getiren kişi en güzelini yapmaktadır. Çünkü o, vera'ın en üstününü yerine getirmiştir. Bunu yapan veya yapabilen çok azdır.

Her kim de vacipliğinde ittifak veya ihtilaf edilen her şeyi terk edip haramlığında ittifak veya ihtilaf edilen her şeyi de yapıyorsa ve muh­temel zarar ve ihtilaflı maslahatları yerine getiriyorsa onun yaptığı da en kötü şeydir.

ibadet ve muamelattaki vera' onları ittifaklı ve ihtilaflı tüm rükün ve şartlarıyla birlikte yerine getirmek, muhtemel zararlardan sakınıp muhtemel maslahatları yapmaktır.

Kim ittifaklı olanı muhafaza edip ihtilaflı olanı yapar veya terk eder­se, eğer haramlığına  inanıyorsa,  günahkârdır.  Eğer inanmıyorsa

1 Ahmet-Nesai-Tirmizi

günahkâr olmaz. Çünkü o bazı âlimleri taklid ediyordur, mukallidlere de günah yoktur. Çünkü yeni ve eski tüm dönemlerde Müslümanlar bunda ittifak etmişlerdir.

Artık ne bir Şafii bir Hanefi'yi inandığı gibi kadına dokunduğu zaman abdest almadığı için; ne bir Hanefi bir Şafii'yi kan aldırıp ab-dest yenilemeden namaz kıldığı için; ne de bir Şafii bir Maliki'yi şahidsiz evlendiği ve namazda besmeleyi fatiha ile beraber oku­madığı için eleştiremez.

Şüphelerin Beyanındadır

Hz. Peygamber (sav) "Helal açıktır, haram da açıktır. Aralarında bazı şüpheli işlernjardır ki insanların çoğu onları bilmez. Artık kim şüpheleri terk ederse o dinini ve şahsiyetini korumuştur" buyur­muştur.

Vasfı ve sebebi ile helal olan her şey açık bir helal, vasfı ve sebebiy­le haram olan dalcık bir haramdır. Âlimlerin vasfında veya sebebinde, sebebiyle değil de vasfıyla, vasfıyla değil de sebebiyle veya her ikisiy­le ihtilaf ettikleri şey şüphe yeridir. Ondaki verdin derecesi haramlık ve helalliğin delillerinin kuvvet ve zayıflığına göredir. Eğer haramlık delilleri daha kuvvetli ise vera' güçlenir, zayıfsa hafifler.

Allah'ın, vasfı ile helal kıldığının örneği buğday ve koyundur. Allah, onları helal olmalarım gerektiren bir sıfat üzerine yaratmıştır. Bunun için ancak gasp ve benzeri zararlı bir sebeple haram olabilirler. Eğer üzerinde ittifak edilen bir sebeple alınırsa her ikisi de açık bir helal olur. Eğer ihtilaflı bir sebeple alınırsa o zaman vasıflarıyla değil, sebepleriy­le şüpheli olmuş olurlar.

Açık haram olanın örneği leş ve kandır. Bu ikisi vasıfları itibarıyla haramdır. Ancak zorunluluk ve zorlama gibi sebepler yönünden helal olurlar. Eğer zaruret veya zorlama ittifak edilen bir şey ise o zaman bu leş ve kan açık bir helal olur. Eğer ihtilaf edilen şeyler ise o zaman bun­daki vera'ın derecesi delillerin kuvvet ve zayıflıktaki derecesine göredir.

Vasfı için ihtilaf edilenin örneği sırtlandır. Çünkü onun yırtıcı ön

1    Buhari-Müslim

dişleri onun haramhğım gerektirir. Zira Hz. Peygamber (sav): "Yırtıcı Ön dişleri olan tüm hayvanlar haramdır" demiştir.

Eğer ittifaklı bir sebeple alınırsa, o zaman şüphe ön dişleri olan vas­fı yönünden olur. Eğer ihtilaflı bir sebeple alınırsa, o zaman şüphe hem vasfı, hem de sebebi yönünden ortaya çıkmış olur. Artık bu ve benzeri şeylerde delillerin derecesi araştırılsın.

Şüpheli şeyler bir yönüyle helale, başka bir yönüyle de harama ben­zeyen şeylerdir. Bu benzerlik ya bir vasıf veya bir sebep veyahut baş­kasına karışmayla olur.

Şüpheli şeyler maslahatlar ile zararlar arasındaki tereddütle sınır­lıdır. Maslahatı kesin ortaya çıktığı halde zararı gerçekleşmemiş veya muhtemel de olmamış şeyde vera1 yoktur. Maslahat gerçekleşmemiş olanda veya beklenmediği halde zararı açık olarak ortaya çıkanda vera1 yoktur. Çünkü vera' muhtemel yerlere hastır.

 

Karşı Çıkma (İnkâr)

 

İnkâr (karşı çıkma) vacipliği veya haramlığı üzerinde görüş birliği sağlanmış şeylerdedir. Kim vacipliği ihtilaflı olan bir şeyi yapmaz veya haramlığı ihtilaflı olan bir şeyi yaparsa, eğer bunda bazı âlimleri taklid ediyorsa, onun yaptığına karşı çıkılamaz. Ancak bu görüşünü taklid et­tiği âlimin benzeri bir meseledeki hükmüne aykırı davranıyorsa, o tak­dirde eğer cahil ise ona karşı çıkılmaz. Ancak onu daha doğru olana yönlendirmede sakınca yoktur. Ona karşı çıkılmaması, haram olan bir şeyi işlemediği içindir. Çünkü ne haramlığmı, ne de vacipliğini söy­leyenin görüşünü taklid etme zorunluluğu yoktur. Âsînin belirli bir mezhebe bağlı olması da gerekmez. Çünkü Hz. Peygamber (sav)'in zamanından, mezheplerin ortaya çıktığı zamana kadar her ortaya çıkan ihtilaflı durumda belli bir mezhebe uyulmaksızın âlimler taklit edilirdi. Ve hiçbir âlim de buna karşı çıkmamıştır. Hiçbir müftü de fet­va isteyen kişiye 'Benden başka kimseye sorma' dememiştir. Bu, kesin olarak bilinen bir şeydir. Avam olan bir kimseyi dininde ona en uygun olana yönlendirmenin bir sakıncası yoktur. Daha tercihli görüşe dön­mesi için müctehidle tartışmada da bir sakınca yoktur.

1 Buhari-Müslim

Âlimlerin ihtilafı rahmettir. Buna binaen yapılan fiilin ittifakla men edilen bir şey olduğunu bilmeden karşı çıkmak caiz değildir.

Aynı şekilde emrettiği fiilin ittifakla vacip olduğunu bilmeden terk edene karşı çıkmak caiz değildir.

Biz inkârın caiz olmadığını söylerken bunun, haramın inkâr edildiği gibi inkâr edilemeyeceğini ifade etmek istiyoruz. Eğer yol gösterme, doğruya iletme şeklinde karşı çıkılırsa veya nasihat ve doğruyu göster­me şeklinde emredilirse bu durumda yapılan şey nasihat ve ihsan olur.

Karşı çıkmanın fayda vermeyeceği kişiye karşı çıkmak vacip değil­dir. Ancak bir müslümana nasihat olarak iyi bir şeydir. Eğer eli ile onun yaptığını ortadan kâldırabiliyorsa yapması lazımdır. Ancak kendinden korkuyorsa, o başka/Bu durumda vaciplik düşer, istihbab kalır. Çünkü dini aziz kılmak liğruna nefsi tehlikeye atmak meşrudur. Bundan dolayı Hz. Peygamber (sav): "Cihadın en üstünü zalim sultana karşı söylenen hak sözdür" buyurmuştur. Peygamber, bu durumu cihadın en üstünü saymıjştır.t Zira Sultan'a karşı çıkan kişi kendini hiç kur­taramayacak şekilde tehlikeye atmıştır. Fakat mücahid, Allah için öl­dürülmeyi de kurtulmayı da ummaktadır. Demek ki onun canını Allah yolunda vermesi zalim sultana karşı çıkan gibi değildir.

Allah (cc) bizi taatine yönelmeye, masiyetinden sakınmaya muvaf­fak etsin ve bizi Resulü'nün hidayetini, yaşayışını, ahlak ve sünnetini tutan, dininin yardımcılarından kılsın. Ona, âline, ashabına ve ehl-i beytine salât ve selam olsun. Nimet ve minnetlerinden dolayı Allah'a hamd olsun.

1   Ebu Davud-İbn-i Mace-Tirmizi