İLAHİ KİTAB'LARA KARŞI RABBANİ YAKLAŞIMLAR
1. Kur'an-ı Kerim'i Gereği Gibi Okumak
2. Kur'an Okunurken Susmak Ve Dinlemek
3. İlahi Vahiy İle Muhatap Ve Mükellef Olmanın
Sorumluluğunu Duymak
4. İlahi Hitabın Yakınlığını İdrak Etmek
5. Ayet-i Kerimeleri Düşünmek Ve Akletmek
6. Kur'an-ı Kerim'e İman Etmek Ve Teslimiyet Göstermek
7. Kur'an-ı Kerim'den Faydalanabilmek İçin Allah'a Dua Ve
Tevekkül Etmek
8. Ayetler Hakkında Alaylı Tartışanlardan Uzaklaşmak
9. Kur'an'a Bir Bütün Olarak Yaklaşmak
10. İlahi Vahye Karşı Hiçbir Kuşku Duymamak
11. İlahi Söz Ve Soruları, Söz Ve Soru Sahibi'ni Dikkate
Alarak Değerlendirmek
12. İlahi Hükümleri Dünyevi Değil, Öncelikle Uhrevi
Maslahata Göre Değerlendirmek
13. Geçmiş Ve Gelecekten Haber Veren İlahi Vahyin
Evrenselliğini Anlamak
14. İlahi Hükmün Değişmeyeceğini Ve Değiştirilemeyeceğini
İdrak Etmek
15. Kur'an-ı Kerim’i, Kesin Kanıt Olarak Kabul Etmek
16. Yaşanmayan Bilgilerin Zararlı Bir Yük Ve Vebal
Olduğunu Dikkate Almak
17. İlahi Hüküm Nefsimize Hoş Gelmese De, Hükmün Gereğini
Yapmak Ve Hükme Sabretmek
18. Kur'an-ı Kerim'e Uymak Ve Yaşamaya Çalışmak
19. İlahi Vahye Ters Düşmekten Sakınarak, Muttaki Olmak
2-121.
Kendilerine verdiğimiz Kitap'ı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır.
Kim de onu inkar ederse, artık onlar kayba uğrayanların ta kendileridir.
16-98.
Öyleyse Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
17-106. Onu
bir Kur'an olarak, insanlara dura dura
okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirdik.
18-27. Sana
Rabbinin Kitab'ından vahy edileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve
O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın.
20-114. Hak
olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. O'nun vahyi sana gelip tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okuma-acele
etme ve de ki: “Rabbim,ilmimi artır.”
25-32.
Küfredenler dediler ki: “Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli
değil miydi?” Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için onu böylece
(ayet ayet indirdik) ve onu “'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene
koyup” okuduk.
27-92. “Ve
Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için
hidayete gelmiştir; kim de sapacak olursa, sen de, de ki: “Ben yalnızca
uyarıcı-korkutuculardanım.”
29-45. Sana
Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkince
utanmazlıklardan ve kötülüklerden vazgeçirir. Allah'ı zikretmek ise muhakkak
en büyüktür. Allah, yapmakta olduklarınızı bilmektedir.
29-51.
Kendilerine okunmakta olan Kitap'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Hiç
şüphe yok, bunda iman etmekte olan bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir
öğüt (zikir) vardır.
35-29.
Gerçekten Allah'ın Kitap'ını okuyanlar, dosdoğru namazı kılanlar ve kendilerine
rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara
uğramayacak bir ticareti umabilirler.
73-4. Veya
üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı da belli bir düzen içinde (tertil üzere)
oku.
96-1.
Yaratan Rabbinin adıyla oku.
2. O insanı
bir alak'tan (kan pıhtısından) yarattı.
3. Oku, Rabbin
en büyük kerem sahibidir;
4. Ki O,
kalemle öğretendir.
5. İnsana
bilmediğini öğretti. [1]
7-204.
Kur'an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin
ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz.
18-100. Ve o
gün, cehennemi, küfre sapanlara tam bir sunuşla sunmuşuz.
101. Ki
onlar, Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi, (Kur'an'ı) dinlemeye
katlanamazlardı.
41-26. İnkar
edenler dediler ki: “Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar
koparın. Belki üstün gelirsiniz.”
46-29. Hani
cinlerden bir kaçını, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun
huzuruna geldikleri zaman dediler ki: “Kulak verin;” sonra (dinleme işi)
bitirilince de kendi kavimlerine (birer) uyarıcı-korkutucular olarak döndüler.
72-1. De ki:
“Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler:
Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur’an dinledik.
75-16. Onu
(Kur'an'ı, kavrayıp bellemek için) aceleye kapılıp, dilini onunla hareket ettirip
durma.
17. Hiç
şüphesiz, onu (kalbinden) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir.
18. Şu
halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle.
19. Sonra
onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.[2]
24-54. De
ki: “Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin eğer yine de yüz çevirirseniz,
artık onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yükletilen, sizin de
sorumluluğunuz size yükletilendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş
olursunuz. Peygambere düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.”
28-85. Hiç
şüphesiz, sana Kur'an'ı farz kılan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir.
De ki: “Rabbim, hidayetle geleni de, açıkça bir sapıklık içinde olanı da daha
iyi bilmektedir.”
86. Kitap'ın
sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umut etmezdin: (Bu,) Senin Rabbinden
ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.
87. Sana
indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen
Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.
35-31.
Kendinden öncekini doğrulayıcı olarak sana Kitap'dan vahyettiğimiz gerçeğin ta
kendisidir. Şüphesiz Allah, elbette haber alandır, görendir.
32. Sonra
Kitap'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi
nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda
yarışır-öne geçer. İşte bu, büyük fazlın ta kendisidir.
43-43. Şu
halde sen, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru olan bir yol
üzerindesin.
44. Ve hiç
şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan)
sorulacaksınız.
45-18. Sonra
seni de bu emirden bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve
bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.
19. Çünkü
onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı kesin olarak şeni bağımsız
kılamazlar. Hiç şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise,
muttakilerin velisidir.
59-21. Şayet
Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah
korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki
düşünürler diye, insanlara örnekleri böyle vermekteyiz[3].
19-51.
Kitap'ta Musa'yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir
peygamberdi.
52. Ona,
Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için
yakınlaştırdık.
34-50. De
ki: “Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer
hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir.
Hiç şüphe yok ki O işitendir, yakın olandır.”
41-44. Eğer
biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan Kur'an kılsaydık, onlar
derlerdi ki: “Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça
olmayan bir dil) mi?” De ki: “O, iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır.
İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara
karşı bir körlüktür. Sanki onlara uzak bir yerden seslenilir.”
50-16.
Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu
biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.[4]
2-219. Sana
içkiyi ve kuman sorarlar. Deki: “Onlarda hem büyük bir günah, hem de insanlar
için (görünürde) bazı yararlar vardır. Ama günahları (gerçek zararları),
yararlarından daha büyüktür.” (Bir de) Sana neyi infak edeceklerini sorarlar.
De ki: İhtiyaçtan arta kalanı.” Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur
ki düşünürsünüz.
4-82. Onlar
hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının katından
olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.
6-126. Bu,
Rabbinin dosdoğru olan yoludur, öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için
ayetleri böyle birer birer açıkladık.
12-2.
Gerçekten biz, (anlayıp) akıl erdirirsiniz diye, onu (beşeri bir lisan olan)
Arapça bir Kur'an olarak indirdik.
16-12.
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle
emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için
ayetler vardır.
16-44.
(Onları) Apaçık deliller ve Kitap'larla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'an'ı)
indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice
düşünsünler, diye.
17-41.
Andolsun, biz bu Kur'an'da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler
diye, oysa bu, onların daha da uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor.
21-10.
Andolsun, size, (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu
bir Kitap indirdik. Yine de akletmiyor musunuz?
28-60. Size
verilen her şey yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan
ise daha hayırlı ve süreklidir. Yine de akletmiyecek misiniz?
30-21. Onda
“sükun bulup-durulmanız” için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve
aranızda bir sevgi ve merhamet kılması
da, O'nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok
ki bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
38-29. (Bu
Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar
diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır.
39-42.
Allah, ölüm vaktinde canları alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanın
ruhunu) tutar, öbürünü ise adı konulmuş
bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilmekte olan bir
kavim için gerçekten
ayetler vardır.
45-13.
Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için
boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler
vardır.
54-17.
Andolsun biz Kur'an'ı zikr (ile öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat
öğüt alıp-düşünen var mı?
57-17. Bilin
ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermektedir. Şüphesiz Biz,
umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.[5]
3-7. Sana
Kitap'ı indiren O'dur. Ondan, Kitap'ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler
muhkem'dir; diğerleri de benzeşen (müteşabih)lerdir. Kalplerinde bir kayma
olanlar, fitne (ve karışıklık) çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için
ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez.
İlimde derinleşenler ise; “Biz ona inandık, onun tümü Rabbimizin katındandır.”
derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
7-52.
Andolsun, biz onlara bir Kitap getirdik; iman edecek bir topluluğa bir hidayet
ve bir rahmet olmak üzere, tam bir ilim ile onu çeşitli biçimlerde açıkladık.
8-2.
Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun
ayetleri okunduğunda imanlarını
artırır ve yalnızca
Rablerine tevekkül ederler.
9-124. Bir
sure indirildiğinde onlardan bazısı: “Bu, hanginizin imanını arttırdı” der.
Ancak iman edenlere gelince; onların
imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler.
16-89. Her
ümmet içinde kendi nefislerinden onların
üzerinde bir şahit getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahit
olarak getireceğiz. Biz Kitap'ı sana, her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara da
bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
17-82.
Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indirmekteyiz. Oysa o,
zalimlere kayıplardan başkasını artırmaz.
26-7.
Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler
bitirdik.
8. Hiç şüphe
yok, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.
33-22.
Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan
dediler ki: “Bu Allah'ın ve Resulü'nün bize va’dettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru
söylemiştir.” yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırmış oldu.
41-44. Eğer
biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan Kur'an kılsaydık, onlar derlerdi
ki: “Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana, A'cemi (Arapça olmayan
bir dil) mi?” De ki: “O, iman
edenler için bir
hidayet ve bir şifadır, iman etmeyenlerin ise
kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an), onlara karşı bir
körlüktür. Sanki onlara uzak bir yerden seslenilir.”
43-68. “Ey
kullarım, bugün sizin için bir korku yoktur ve siz hüzne kapılacak da
değilsiniz.”
69. “Ki
onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır.”
45-20. Bu
(Kur'an), insanlar için basiret (nuruyla görülecek ayet)lerdir, kesin bir bilgiyle
inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir.
64-8. “Şu
halde Allah'a, O'nun Resulüne ve indirdiğimiz nur (Kur'an)a iman edin. Allah,
yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.
77-50. Artık
onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar?
92-5. Fakat
kim verir ve korkup-sakınırsa
6. Ve en
güzel olanı doğrularsa,
7. Biz de
onu kolay olan için başarılı kılacağız.[6]
16-98.
Öyleyse Kur'an okuduğun zaman kovulmuş
şeytandan Allah'a sığın.
99. Gerçek
şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun
hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.
20-114. Hak
olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. O'nun vahyi sana gelip-
tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada)
acele etme ve de ki: “Rabbim, ilmimi artır.”
55-1. Rahman
(olan Allah).
2. Kur'an'ı
öğretti.
3. İnsanı
yarattı.
4. Ona
beyanı öğretti.
74-54.
Gerçek (şu ki), o (Kur'an), elbette bir öğüttür.
55. Artık
kim dilerse, öğüt alıp-düşünür.
56. Allah
dilemedikçe, onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul eden) O'dur,
mağfiretin sahibi (bağışlayan da) O'dur.
75-16. Onu
(Kur'an'ı, kavrayıp bellemek için) aceleye kapılıp, dilini onunla hareket
ettirip durma.
17. Hiç
şüphesiz, onu (kalbinden) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir.
18. Şu
halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle.
19. Sonra
onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.[7]
4-140. O,
size Kitap'ta: “Allah'ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini
işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın,
yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların
da, kafirlerin de tümünü cehennemde toplayacak olandır.
6-68.
Ayetlerimiz konusunda “alaylı tartışmalara dalanlar” -onlar bir başka söze
geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda
hatırladıktan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma.[8]
2-85. Sonra
siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor, günah
ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak
geldiklerinde de onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram
kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı
ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılık
olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına
uğratılacaklardır. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.
2-174.
Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla
değeri az (bir karşılığı) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten
başkası değildir. Allah da
kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir
azap da vardır.
175. Onlar,
hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır.
Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar.
3-7. Sana
Kitap'ı indiren O'dur. Ondan, Kitap'ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler
muhkem'dir; diğerleri de benzeşen (müteşabih)lerdir. Kalplerinde bir kayma
olanlar, fitne (ve karışıklık) çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için
ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez.
İlimde derinleşenler ise; “Biz ona inandık, onun tümü Rabbimizin katındandır.”
derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
3-119.
Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz
Kitab'ın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında (inandık) derler,
kendi başlarına kaldıklarında ise, size karşı olan kin ve öfkelerinden dolayı
parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Kin ve öfkenizle ölün.” Şüphesiz Allah,
sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
6-91. Onlar:
“Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle, Allah'ın kadrini hakkıyla
takdir edemediler. De ki: “Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği
ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız
ve çoğunu göz ardı ettiğiniz Kitab'ı kim indirdi? (Bununla) Sizin ve
atalarımızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.”De ki: “Allah.” Sonra da
onları bırak, içine “daldıkları saçma uğraşlarında” oyalanıp-dursunlar.
15-91. Ki
onlar Kur'an'ı parça-parça kıldılar.
92. Rabbine
andolsun, onların tümüne bunu soracağız.
93. Yapmakta
oldukları şeyleri.[9]
2-147.
Gerçek (hak) Rabbindendir. Şu halde
sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
3-60. Gerçek
Rabbindendir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.
6-114.
Allah'tan başka bir
hakem mi arıyayım? Oysa O, size
Kitap'ı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak
indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan
olma.
10-94. Sana
indirdiğimizden eğer kuşkudaysan, senden önce Kitap'ı okuyanlara sor. Andolsun,
Rabbinden sana gerçek gelmiştir, şu halde kuşkuya kapılanlardan olma.
15-9.
Şüphesiz ki zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik ve onun koruyucuları da gerçekten
Biziz.
22-5. Ey
İnsanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki Biz sizi
topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir kan pıhtısından, sonra
yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi)
açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde
tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına
erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte,
kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en
aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi
görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve
her güzel çiftten (ürünler) bitirir.
6. İşte
böyle; hiç şüphesiz Allah, hakkın ta kendisidir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve
gerçekten her şeyin üstünde güç yetirendir.
7. Gerçek şu
ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir. Onda hiçbir şüphe yoktur. Gerçekten
Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
49-15.
Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Resulü'ne iman ettiler,
sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat
ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.[10]
3-71. Ey
Kitap ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve siz de bildiğiniz halde hakkı
gizliyorsunuz?
7-122. Hani
Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi
nefislerine karşı şahitler kılmıştı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti
de) onlar: “Evet (Rabbimizsin), şahit olduk” demişlerdi. (Bunun nedeni,)
Kıyamet günü: “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.
10-60.
Allah'a karşı yalan yere iftira uyduranların kıyamet günü (kendi durumlarına
ilişkin) zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (fazl)
sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.
20-17. “Sağ
elindeki nedir ey Musa?”
20-83. “Seni
kavminden çarçabuk ayrılmaya iten nedir ey Musa?”
37-85.
(Allah) Dedi ki: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan
neydi? Büyüklendin mi, yoksa (gerçekten) yüksekte olanlardan mı oldun?”
61-2. Ey
iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?
82-6. Ey
insan, “üstün kerem sahibi” olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?[11]
2-214. Yoksa
sizden önce gelip-geçenlerin hali, (sizin de) başınıza gelmeden cennete
gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk
çattı ve öylesine sarsıldılar ki, en sonunda peygamber ve
beraberindeki müminler: Allah’ın
yardımı ne zaman? dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır.
3-140. Eğer
bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. Biz bu günleri insanlar arasında devrettirip
dururuz. Bu, iman edenleri belirtip ayırması ve sizden şahitler edinmesi
içindir. Allah, zulmedenleri sevmez.
141. (Yine
bu) Allah'ın, iman edenleri arındırması ve küfre sapanları yok etmesi içindir
142. Yoksa
siz, Allah, içinizden cihat edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de
belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
3-157.
Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, sizin için Allah'ın bir
bağışlama ve rahmeti, onların (dünyada kalıp) toplayacakları bütün şeylerden daha
hayırlıdır.
4-66. Eğer
gerçekten biz, onlara: “Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” diye
yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar,
kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı
ve sağlamlık bakımından daha güçlü olurdu.
67. Biz de
onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik.
8-67. Hiçbir
peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması
yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti
istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
14-12. “Bize
ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yollarımızı O
göstermiştir. Ve elbette bize yapmakta olduğunuz işkencelere karşı sabredeceğiz.
Tevekkül edenler, Allah'a tevekkül etmelidirler.”
16-110.
Sonra gerçekten senin Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin,
ardından cihat edip sabredenlerin (destekçisidir). Hiç şüphesiz ki senin Rabbin,
bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
22-35. Onlar
ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; onlar, kendilerine isabet eden
musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak
verdiklerimizden infak edenlerdir.
22-40.
Onlar, yalnızca: “Rabbimiz Allah'tır” demelerinden dolayı, haksız yere
yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmıyla
bir kısmını defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar,
kiliseler, havralar ve içinde
Allah'ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah
kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü
olandır, aziz olandır.[12]
3-44. Bunlar
gayb haberlerindendir; bunları sana vahy ediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i
sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında
değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.
6-4. Onlara
Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyiversin, mutlaka ondan yüz çevirirler.
5.
Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar; fakat alaya almakta olduklarının
haberleri onlara gelecektir.
6-67. Her
bir haber için “kararlaştırılmış bir zaman (müstakar)” vardır. Siz de bileceksiniz.
14-48. Yerin
başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek ve
Kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkacaklardır.
21-10.
Andolsun, size, (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir
Kitap indirdik. Yine de akletmiyor musunuz?
38-87. “O
(Kur’an), alemler için yalnızca bir zikirdir.”
88.
“Gerçekten onun haberini bir zaman sonra öğreneceksiniz.”
39-6. Sizi
tek bir nefisten yarattı, sonra da ondan kendi eşini var etti ve sizin için
sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarından, üç karanlık içinde, bir
yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte
Rabbiniz olan Allah budur. Mülk de
O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?
39-71.
Küfredenler cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri
zaman, onun kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: “Size
Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi
uyarıp-korkutan peygamberler gelmedi mi?” Onlar “Evet” derler, lakin azap
kelimesi kafirlerin üzerine hak olmuştur.
83-13. Ona
ayetlerimiz okunduğu zaman: Geçmişlerin uydurma-masallarıdır dedi.
14. Hayır;
onların kazanmakta oldukları
(kötülükler), kalpleri üzerinde pas tutmuştur.
15. Hayır;
gerçekten onlar, Rablerinden perdelenerek-yoksun tutulmuşlardır.
16. Sonra
onlar, kuşkusuz cehenneme
yollanacaklardır.
17. Sonra
onlara; “İşte sizin yalanlamakta
olduğunuz budur” denir. [13]
6-34.
Andolsun senden önce de peygamberler yalanlandı; onlara yardımımız gelinceye
kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini
(va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden
bir bölümü sana da geldi.
6-115.
Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun
sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir.
10-15.
Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar,
derler ki: “Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir.” De ki: “Benim onu
kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem, benim için olacak şey
değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem,
kuşkusuz ben, büyük günün azabından korkarım.”
17-73. Onlar
neredeyse, sana vahy ettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni
fitneye düşüreceklerdi; o zaman da seni dost edineceklerdi.
74. Eğer biz
seni sağlamlaştırmasaydık, andolsun, sen onlara az bir şey (de olsa) eğilim
gösterecektin.
75. Bu
durumda, biz sana, hayatın da kat kat, ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra bize karşı bir
yardımcı bulamazdın.
18-27. Sana
Rabbinin Kitap'ından vahy edileni oku. Onun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun
dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın.[14]
2-2. Bu
kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için de kılavuz olan bir Kitap'tır.
2-139. De
ki: “O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde
kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin
amelleriniz de sizindir. Biz, “katışıksız olarak” O'na bağlanmış (muhlis)
olanlarız.”
140. Yoksa
siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi
veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi
biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah tarafından bildirilmiş bir şehadeti
gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil
değildir.”
4-174. Ey
insanlar, Rabbinizden size “kesin bir kanıt(burhan)” geldi ve size apaçık bir
nur (olan Kur'an'ı) indirdik.
6-149. De
ki: “En 'üstün ve apaçık' delil Allah'ındır. Eğer O dileseydi elbette tümünüzü
hidayete yöneltip-iletirdi.”
17-105. Biz
onu (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ve o hak olarak indi; seni de yalnızca bir
müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik.
21-24. Yoksa
O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: “Kesin-kanıt (burhan)ızı getirin.
İşte benimle birlikte olanların zikri (Kitabı) ve benden öncekilerin de zikri.”
Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çevirmektedirler.
23-117. Kim
Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın
başka bir ilaha taparsa, artık onun hesabı Rabbinin katındadır. Şüphesiz
küfredenler kurtuluşa eremezler.
25-33.
Onların sana getirdikleri
hiçbir örnek yoktur ki, Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama
tarzını getirmiş olmayalım.
28-49. De
ki: “Eğer doğruysanız, bu durumda Allah katında bu ikisinden(Musa'ya indirilen
Tevrat ve bana indirilen Kur'an'dan) daha doğru olan bir kitap getirin de, ben
de ona uymuş olayım.
50. Buna
rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi
heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'dan bir kılavuz (doğru
yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha
sapık kimdir? Hiç şüphe yok Allah, zulmetmekte olan bir kavime hidayet vermez.
28-74.
(Allah,) onlara sesleneceği gün: “Benim ortaklarım olarak öne sürdükleriniz
nerede” der.
75. Her
ümmetten bir şahit ayırıp çıkardık da: “Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin”
dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak gerçekten Allah'ındır ve
düzüp-uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.
35-40. De
ki: “Allah'ın dışında tapmakta olduğunuz ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber
verin, yeryüzünde neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde mi bir ortaklığı
var?” Yoksa Biz onlara bir Kitap vermişiz de, ondan apaçık bir belge (bir delil)
üzerinde mi bulunuyorlar? Hayır, zulmetmekte olanlar, birbirlerine aldatmadan
başkasını va'detmiyorlar.
43-43. Şu
halde sen, sana vahy edilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru olan bir yol
üzerindesin.[15]
2-120. Sen
onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut
olmazlar. De ki: “Kuşkusuz doğru yol
Allah'ın cömertliği dosdoğru yoludur.” Eğer sana gelen bunca ilimden sonra
onların heva (arzu ve tutkularına) uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir
dost, ne de bir yardımcı vardır.
3-188.
Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmek isteyenleri
(kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak da sayma. Onlar için acıklı
bir azap vardır.
7-175.
Onlara, kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan
sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan da onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan
oluvermişti.
176. Eğer
biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o alçaklığa saplandı ve kendi
nevasını (istek ve tutkularını) izledi. Onun durumu, üstüne varsan da, bıraksan
da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. Bu, ayetlerimizi yalanlayan
topluluğun durumu gibidir. Artık gerçek olan (bu) haberi onlara aktar. Umulur
ki düşünürler.
39-9. Yoksa
o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat
(ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umut eden (gibi) midir?
De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenle. bir olur mu? Hiç şüphesiz, temiz akıl sahipleri
öğüt alıp-düşünmektedir.”
62-5.
Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (hikmet ve hükümleriyle gereği gibi yaşayarak) taşımayanların durumu,
koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalan
saymakta olan kavmin durumu ne
kadar kötüdür. Allah, zalim olan bir
kavmi hidayete erdirmez.[16]
2-216.
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize
yazıldı (farz kılındı). Olur ki
hoşunuza gitmeyen bir şey,
sizin için hayırtır ve olur ki,
sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
2-221.
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye,
-hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de,
iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de-müşrik
bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle
cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt
alıp-düşünürler.
4-66. Eğer
gerçekten biz, onlara: “Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” diye
yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar,
kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı
ve sağlamlık bakımından daha güçlü olurdu.
67. Biz de
onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik.
68. Ve
onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik.
4-77.
Kendilerine; “Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin” denenleri
görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan
Allah'tan korkar gibi -hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya
kapılıyorlar ve: “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir
zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın metaı azdır, ahiret
ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz “bir hurma çekirdeğindeki ince bir
iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.
4-135. Ey
iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa
adaleti ayakta tutan (hakim)ler, Allah için şahitler olun. (Onlar) ister zengin
olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara (onların hakkını korumaya) daha
yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkularınıza uymayın. Eğer (sözü) eğip
büker ya da (hakka şahitlikten) yüz çevirirseniz, (biliniz ki) Allah, yapmakta
olduklarınızdan haberi olandır.
37-100.
“Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.”
101. Biz de
onu halim bir çocukla müjdeledik.
102. Böylece
(çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi.
“Gerçekten ben seni rüyamda
boğazlıyorken görüyorum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki:
“Babacığım, emrolunduğun şeyi yap.
İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.”
103. Sonunda
ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine)
teslim olup (babası İsmail'i kurban
etmek için) onu
alnı üzerine yatırdı;
104. Biz
ona: “Ey İbrahim” diye seslendik.
105.
“Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle
ödüllendiririz.”
106. Doğrusu
bu, apaçık bir imtihandı.
107. Ve ona
büyük bir kurbanı fidye verdik.
108. Sonra
gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
68-48. Şimdi
sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi
kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
49. Eğer
Rabbinden bir nimet ona ulaşıp-yetişmeseydi, mutlaka kendisi yerilmiş ve
çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.[17]
2-170. Ne
zaman onlara: “Allah'ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar “Hayır, biz,
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız derler. Ya ataları aklı
ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler?
5-68. De ki:
“Ey Kitap Ehli, Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça
hiçbir şey üzerinde değilsiniz.” Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan
çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini arttıracaktır. Artık sen de kafirler topluluğuna
karşı üzüntüye kapılma.
6-155. Bu
indirdiğimiz mübarek bir Kitaptır. Şu halde ona uyun ve korkup-sakının. Umulur
ki esirgenirsiniz.
7-2. (Bu,)
Bir Kitap'tır ki onunla uyarıp korkutman için ve mü'minlere bir öğüt üzere sana
indirildi. Öyleyse bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
3.
Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt
alıyorsunuz?
10-109. Sana
vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en
hayırlısıdır.
31-21. Onlara;
“Allah'ın indirdiklerine uyun” denildiğinde, derler ki; “Hayır, biz atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” Şayet şeytan onları çılgınca yanan ateşin
azabına çağırmışsa da mı (atalarına uyacaklar)?
39-55. Siz
farkında olmayarak ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size
indirilenin en güzeline tabi olun.
45-18. Sonra
seni de bu emirden bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve
bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.
19. Çünkü
onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı kesin olarak seni bağımsız
kılamazlar. Hiç şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise,
muttakilerin velisidir.
57-16. İman
etmekte olanların, Allah'ın ve haktan
inmiş olanların zikri için kalplerinin “saygı
dolu bir korku ile
yumuşaması” zamanı gelmedi mı? Onlar, bundan önce kendilerine Kitap
verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir
süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar.
Onlardan çoğu fasık olanlardı.[18]
2-2. Bu,
kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için de kılavuz olan bir Kitap'tır.
10-106. Sana
yararı da, zararı da olmayan Allah'tan başkalarına tapma. Eğer sen (bu
emirlerin tersini) yapacak olursan, bu
durumda muhakkak sen zulme sapanlardan olursun” (diye de emrolundum).
11-62.
Dediler ki;“Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (fayda) umulan
biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmamızdan sen bizi engelleyecek misin?
Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin
şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.”
63. Dedi ki:
“Ey kavmim, görüşünüz nedir söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge
üzerindeysem ve bana tarafından bir rahmet vermişse, bu durumda da Ona isyan
edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım edecektir? Şu halde kaybımı
artırmaktan başka bana (hiçbir şey) sağlamayacaksınız.
18-14.
Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve sabatı) rabdetmiştik; (Onlar) Kıyam
ettiklerinde demişlerdi ki: “Bizim
Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dır; ilah olarak biz O'ndan başkasına
kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun gerçeğin
dışına çıkmış (saçmalamış) oluruz.
28-87. Sana
indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen
Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.
45-18. Sonra
seni de bu emirden bir şeriat üzerinde kıldık; öyleyse sen ona uy ve
bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.
19. Çünkü
onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeye karşı kesin olarak seni bağımsız
kılamazlar. Hiç şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise,
muttakilerin velisidir.[19]
6-19. De ki:
“Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin
aranızda şahittir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarıp-korkutmam için
bana şu Kur'an vahy edildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da
bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şehadet etmem.” De ki:
“O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta
olduklarınızdan uzağım.”
7-2. (Bu,)
Bir Kitap'tır ki onunla uyarıp korkutman için ve mü'minlere bir öğüt olmak
üzere sana indirildi. Öyleyse bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
14-52. İşte
bu (Kur'an) uyarılıp-korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah
olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir
bildirip-duyurma (bir belağ) dır.
17-9. Şüphe
yok ki bu Kur’an- en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere,
onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir.
20-2. Biz
sana bu Kur'an'ı güçlük çekmen için indirmedik.
3. “İçi titreyerek
korku duyanlara” ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik).
36-70.
(Kur'an,) Diri olanları uyarıp-korkutmak ve küfre sapanların üzerine sözün hak
olması için (indirilmiştir).
46-29. Hani
cinlerden bir kaçını, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun
huzuruna geldikleri zaman dediler ki: “Kulak verin;” sonra (dinleme işi)
bitirilince de kendi kavimlerine (birer) uyarıcı-korkutucular olarak döndüler.
30. Dediler
ki: “Ey kavmimiz, gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri
de doğrulayan bir Kitap dinledik; hakka ve dosdoğru olan yola
yöneltip-iletmektedir.”
50-45. Biz
onların neler söylemekte olduklarını daha iyi biliriz ve sen onların üzerinde
bir zorba da değilsin; şu halde, Benim kesin uyarımdan korkanlara Kur'an ile
öğüt ver.[20]
[1] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 101-102
[2] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 103
[3] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 103-105
[4] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 105
[5] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 105-107
[6] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 108-110
[7] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 110
[8] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 111
[9] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 111-113
[10] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 113-114
[11] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 114-115
[12] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 115-117
[13] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 117-118
[14] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 118-119
[15] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 119-121
[16] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 121-122
[17] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 122-124
[18] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 124-126
[19] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 126-127
[20] Mehmed Alagaş, Temel Konularda Kur'an Öğretisi, İnsan
Dergisi Yayınları: 127-128