1- KAFİRLERLE CİHADIN EMRİ 2

Fasıl 6


1- KAFİRLERLE CİHADIN EMRİ

 

Bu bölüm; kafirlerle cihadın emri, bunun vücubu, Allahu teala yolunda cihad etmeyi terkeden veya gaza etmeden Ölen hakkındaki şiddetli azap ile ilgili gelen haberlerle ilgi­lidir. Allah (c.c.) Kitabında şöyle buyuruyor:

"Savaş hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı. Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de, sizin için bir şerdir. Allah bi­lir de siz bilmezsiniz [1]Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.[2] Eğer Allah'ın insanların bir kısmı ile bir kısmını engellemesi olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrar­dı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl ve ihsan sa­hibidir. [3]Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip tutun. [4]Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve Ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Rasulü'nün haram kıl­dığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. [5]Eğer Allah'ın insanlardan kimini kimiyle defetme­si olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Al­lah'ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak ki yıkılır giderdi. Allah kendi dinine yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah güçlü olandır, aziz olandır." [6]

İmam Ebu Abdullah el-Halimi[7] imanın bölümleri konu­sunda şöyle der:

Allah subhanehu beyan etti ki, eğer Allah müşrikleri müminlerle defetmeseydi, müslümanları onlara musallat kılıp onları İslam diyarından kovmasaydı, güçle­rini kırmasaydı ve topluluklarını dağıtmasaydi, muhakkak ki şirk yeryüzüne galip gelir, din ve diyanet ortadan kalkar­dı. Bundan kesinleşti ki, dinin baki olması, ehlinin ibadet için yayılmasının sebebi cihaddır. Bu konumda olan bir şeyin imanın rükunlarından biri olması müslümanların da var güçleriyle ona istekli olmaları yaraşır. [8]

Allahu Teala şöyle buyuruyor:

“Kafirlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun." [9]

Onun anlamı onu öldürmeniz gerekir. Müşriklerle ve Allah'ın düşmanlarıyla cihad etmeyi ve savaşmayı emreden ayetler gerçekten çoktur. [10]

1- Sahiheynde Ebu Hureyre (r.a.) Rasulullah ‘ın(s.a.v.) şöyle dediğini rivayet eder:

“İnsanlarla 'La ilahe illallah'ı deyinceye kadar savaş­makla emrolundum. Bunu söylediklerinde onlar, kanla­rını ve mallarını Allah'ın hakkı hariç benden korudular. Onların hesabı ise Allah'a aittir.” [11]

Bu hadisi sahabeden bir cemaatten sahih, sünen, müsned ve mecaim sahipleri rivayet etmiştir. Gaye onu getirmekle meseleyi uzatmak değildir. [12]                          

2- Ebu Davud Makhul’dan[13] o da Ebu Hureyre'den (r.a) Rasulullah'ın (s.a.v) şöyle dediğini rivayet eder:

“Her emir ile beraber -ister iyi olsun, ister facir olsun- cihad üzerinize vaciptir. Her müslümanın arkasında -ister iyi olsun ister facir, büyük günahları da işliyorsa- na­maz kılmak üzerinize vaciptir." [14]

3- Enes'den (r.a) Rasulullah'ın (s.a.v) şöyle dediği rivayet edilir:

“Üç şey imanın aslındandır; La ilahe illallah diyenden el çekeriz. Yaptığı bir günahla onu tekfir etmez, yine bir amelinden dolayı onu İslam'dan çıkarmayız. Cihad Al­lah Azze ve Celle'nin beni göndermesinden, ümmetim­den en sondakilerin Deccal ile savaşmalarına kadar de­vam eder. Zalim olanın zulmü, adil olanın da adaleti onu iptal edemez; İman takata göredir.”[15]               

 

4- İbn Hasasise'den[16] Rasulullah'a (s.a.v.) İslam üzeri­ne biat etmek için geldim. Bana Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Rasulü olduğuna şahidlik etmeyi, beş vakit namaz kılmayı, ramazan orucunu tut­mayı, zekat vermeyi, hac etmeyi ve Allah yolunda cihad et­meyi şart koştu.

Ey Allah'ın Rasulü! İkisine gelince, ben onlara güç getiremem. Benim malım on tane devedir. Onlar da çoluk çocuğumun sütü ve merkebidir. Dolayısıyla zekatı veremem. Cihada gelince, arkasını dönenin Allah'ın gazabına uğraya­cağını söylüyorlar. Bu nedenle savaşa girdiğimde ölümü is­tememekten ve nefsimin korkmasından korkuyorum." Rasulullah ellerini açıp hareket ettirdi ve:Sadaka yok, cihad da yok, o zaman ne ile Cennete gireceksin?" Sahabi dedi ki

"Ey Allah'ın Rasulü sana biat ediyorum." Bunun üzerine tüm onlar üzerine benden biat aldı.[17] Beyhaki Süneni Kübra'sında Abdullah b. Cafer [18] o daUbeydullah b. Amr [19] o da Zeyd b. Enise'den [20] o da Cebe­le b. Suhaym'den [21] ona da Ebu'l Musni el-Abidi ibn Ha [22] sasiye'den işittiği ve hadisi rivayet etmiş. [23]

5- Seleme b. Nufeyl'den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir. [24] 

Der ki: Ben Rasulullah (s.a.v.) ile otururken bir adam girip şöyle dedi:Ey Allah'ın Rasulü! Atlar salıverilmiş ve silah bırakıl­mış. Bazıları savaşın artık olmayacağını, savaşın bittiğini id­dia ediyorlar." Rasulullah (s.a.v.) dedi ki:yalan söylüyorlar. İşte şimdi savaş zamanı geldi. Ümmetim bir grup Allah yolunda cihad etmeye devam edecektir. Muhalif olanlar, onlara zarar vermez. Allah onlarla bir kavmin kalplerini kaydırır ki, onlarla onla­rı rızıklandırsın. Kıyamet kopuncaya kadar savaşırlar. İyilik daha atların kaküllerine Kıyamet gününe, savaş bitinceye ve Yecuc ve Mecuc çıkıncaya dek bağlıdır. [25]

İbn Hibban Cubeyr b. Nefir, Nevvas b. Seman tarikiyle rivayet etmiş. Der ki;Rasulullah'a bir fetih nasip oldu. Ona varıp dedim ki:

Ey Allah'ın Rasulü! Atlar salıverildi... hadisi.Nesai'nin rivayetine benzer bir şekilde rivayet etmiş. Mevarid'uz Zeman, el-Cihad Babu devami'I-Cihad s. 389-90. Bu rivayetle Seleme'nin rivayetinde geçen müphem adamın Nevvas olduğunu da öğrendik.

Konudaki hadise Cabir'in rivayeti de şahidlik etmekte­dir.

Ümmetimden bir grup kıyamete dek hak üzere savaşacaktır. [26]

6- Enes'den (r.a) Rasulullah'ın (s.a.v) şöyle dediği rivayet edilmiş:

Malınızla, canınızla, elinizle ve dilinizle müşrikler­le savaşınız. [27] Hadisteki 'dilinizle' sözü, hoşlanmadıkları ve duyul­ması onlara zor gelecek saldırı ve ağır söz vs.yi onlara işit­tirin demektir. [28]

7- Vasile'den [29] (r.a) Nebi'nin (s.a.v.) şöyle dediği riva­yet edilir:

“Her imamın arkasında namaz kılınız. Her ölünün üzerinde namaz kılınız. Her emirle beraber cihad edi­niz.” [30] 

İbn Mace ve Hafız Behauddin İbn Asakir'de Kitabu'l Fa-zl'ıl-Cihad'da rivayet etmiştir. Hadis hasendir demiş. [31]

8- Ali'den (r.a.) o da Nebi'den (s.a.v.) şu rivayet edilmiş İslam sekiz paydır. İslam bir paydır, namaz bir pay,zekat bir pay, hac bir pay, cihad bir pay, Ramazan oru­cu bir pay, emri bil maruf bir pay, nehyi anil münker bir paydır. Payı olmayan kaybetmiş. [32]

Ebu Yala el Musili ve başkaları, Haris[33]odaAli'den ri­vayet ettiği tarikiyle rivayet etmişlerdir.Derim ki; onda Hubbeyb b. Habib var. Ebu Zer'a onu zayıf, İbn Mü­barek onu terketmiş ve Yahya b. Muin onu tanımamıştır. İbn Adiy sika­lardan hadisler rivayet eder ki, ondan başka hiç kimse rivayet etmez der. Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe sıkadır der. Lisanul Mizan:

1/174.Derim ki, Ebi Zera'nın onu zayıf görmesi ile onun ve İbn Mübarek'in onu terketmelerinin sebebi İbn Adiyy'in "sikadan rivayet ettikleri hadislerle münferid kalıyor" sözü olduğunu öğrendik. Yahya b. Muin'e gelince, bir şahsın durumunu bilmediğinde "onu tanımıyorum" der ki, bu tecrih sayılmaz. Burada muteber olan İbn Ebi Şeybe'nin onu sıka sayma sidir. Çünkü hücceti hıfzeden, hıfzetmeyene tercih edilir. Bu babta olduğu gibi hele hele başkası ona muvafakat etmişse tabiatıyla tercih edilirTafsile gelince Şabi'nin onun hakkındaki sözünün doğruluğu varsa-yılması halinde, onun gayesi Rasulullah'ın (s.a.v) hadisinde değil de görüşünde yalancı olduğudur. Bunu bizzat Şabi'nin ondan olan rivaye­ti ve ona olan övgüsünden anlıyoruz. Şöyle diyor:

"Yanımda tabiinden seçkin sekiz kişi bulundu. Onlardan en seçkinleri Suveyd b. Gafle ve el Haris el-Hemedani idi. Bu nedenle Ahmed b. Salih el-Mısri der ki; hadisle yalancı sayılmamış, Sabi görüşünde onu yalancı görmüş. Hafız İbn Abdil Birr "onun Ali'ye olan aşırı sevgisi ve onu başkalarına üstün görmesinden dolayı hakkında konuşulmuş" diyor.İbn Sad "onun kötü sözleri var, görüşünde zayıftır" der. Bu imamdan gelen bu sözler söz konusu tabiin hakkında zayıf noktayı belirtiyor. O da sade görüşüdür. Çünkü o, Ali'yi tüm sahabeden üstün görüyordu. İbn-i Sad'ın söyledikleri sözler insaflıdır. Bu nedenle Hafız İbn-i Hacer "Şa­bi'nin sadece onu görüşünde yalancı gördüğünü" kesin olarak ifade et­miştir.İbrahim en-Nahai'nin "O itham olunmuş" sözüne gelince, bizzat kendisi bunu açıklamaktadır. Haris dedi ki; "Kur'an'ı üç yaşında, vahyi ise iki senede öğrendim." Kadı Iyad "bazıları buradaki vahiyden kasıt, ya­zı ve hat sanatı olduğunu tefsir etmişler." Aynısını Hattabi de söylemiş­tir. Ancak mezhebinin kabihliği, şia mezhebindeki aşırılığı, Ali'ye vasiyyet edildiği iddiaları, Nebİ'nin (s.a.v) ona vahyin bir kısmını sır olarak verdiğini, başkasının muttali olmadığı gâybi bilgileri zanlanınca ken­disine verildiği hususları bilinince bu hususta da Haris'e kötü zanda bu­lunuldu. Onun hakkında bunlar söylendi.Derim ki "Zannm bir kısmı günahtır.Zan haktan hiçbir şeyi ifa­de etmez.Müminin şahsiyeti söz konusu olduğunda, onun sebebiyle hüküm ve sünnetlerin bir çoğu atalete uğrama söz konusu olduğunda zandan olduk­ça kaçınmak lazım. Buradan hareketle biliyoruz ki; kurdun Yusuf'un (a.s.) kanından beri oluşu gibi, Haris de Rasulullah'ın (s.a.v) hadisinde yalan­dan beridir.Onun şialığına gelince, Hafız İbn Hacer (r.a) der ki; öncekilerin ör­fünde şiacılık, Ali'nin Osman'a olan üstünlüğüne itikad etmek, Ali'nin savaşlarında isabetli, muhaliflerinin ise şeyheynin takdim ve tafdilinden sonra- hatalı olduğuna inanmaktır. Bazıları Ali'nin Rasulullah'tan (s.a.v) sonra en efdal insan olduğuna da inanmış olabilir. Bunu düşünen mutta­ki, dindar, sadık ve müctehid ise özellikle de buna davet etmiyorsa- sa­dece bundan dolayı rivayeti reddedilmez.Bu böyle el-Haris'i sika görenlerden birisi deMuhammed b. Sirin'dir. O şöyle diyor:

İbn-i Mesud'un arkadaşlarından beş kişi vardı ki, onlardan ilim.alınırdı Dördünü gördüm, Haris'i göremedim. Haris onlara tafdil edilirdi.Rasulullah'ın (s.a.v) iki torunu Hasan ve Hüseyin'in yanında da Haris sikaydı. Ondan Ali'nin (r.a.) hadislerini sorarlardı.İşte cerh ve tadil imamı, Yahya b. Muin, Haris hakkında konuşana başını kaldırmamış ve "o sikadır" demiş. Ahmed b. Salih İse el-Haris el-Avaİ sikadır. Ali'den rivayet edileni ne iyi hıfzetmiş ve ne güzel yapmıştır.Haris'i sika görenlerin başında İmam Ahmed b. Hanbel gelmektedir Bu meyanda ona uymaktadır. Bu da iki nedenden dolayıdır:Birincisi: Ali'nin arkadaşı Asım b. Damra hakkında "O, Haris b, Avar'dan daha üstündür. Ve o benim yanımda hüccettir" demektedir. (Arapçada) efal-i tafdil, üstün kılma, müşareketi gerektirir. Eğer Haris Ahmed b. Hanbel'in yanında sika olmasaydı, "Haris'ten daha üstün" ve "o benim yanımda hüccettir" sözü çelişirdi. Bu takdirde yerme övmeye benzerdi. "Bu kılıç sopaya benzer" babından olurdu.İkinci husus: Sünnette ihtilaf edilmesi halinde kendisine başvurulacak derecede "imam" kılan Müsned'ine ahkam ve sünnetlerle ilgili'bir çok ha­disi ondan rivayet edip getirmesidir. Şunları söyleyen de İmam Ahmed'dir. Rasulullah'tan (s.a.v) helal, haram, sünnet ve hükümlerle ilgili bir şey rivayet ettiğimizde, senetleri sıkı tutarız. Nebi'den (s.a.v) amelle­rin fazileti, bir hükmü koymayan veya kaldırmayan hususlarda bir şey ri­vayet ettiğimizde senetlerde müsamahalı davranırız. Her halükarda Haris hakkında söylenenler Muhammed b. İshak hakkında söylenenlerden da­ha çok değildir. Hişam b. Urve (r.a) ona yalancı demiş, arkasında da İmam Malik (r.a) onu bunda takip etmiştir. Tüm bunlar akranların birbirleri hakkındaki sözleridir. Açıklandığı gibi bu tür sözlere iltifat edilmez.Bu vesileyle derim ki, Haris'in sika olduğu şüphesizdir. Onun hak­kında konuşanların bir hücceti de yoktur. İlim Allah indindendir. İhtilaf ettikleri hususlarda kulları arasında hüküm verendir.Tüm bunlar için bakınız:

Tarihu Osman b. Said ed-Darimi s: 90-91.

Tahkik Dr. Ahmed Nuru's-Seyf.

İbn Ebi Hatem, El-Cerhu ve't-Tadil: 3/79.

İbn Hayyan Kitabu'l-Mecruh'in: 1/222.

Tahkik: Mahmud İbrahim Zayid.

Tehzibu'l-Kemal: 1/215-216.

Mizamı'1-İtidal: 1/435-437,2/352.

Tehzibu't-Tehzib: 1/94,2/145.

Takribu'l Tehzib s. 60

El-Kifaye fi İlmi'r-Rivaye s. 213.

Cami'u Beyani'1-İlmi ve Fadlihi: 1/15.

Şarhu Nevevi ala Müslim: 1/99.

9. Aynısı Ömer’den mevkuf olarak rivayet edilmiş.

10. Huzeyfe’den de böyle rivayet edilmiştir.

11. Haris el Aşari’den Nebi’nin (s.a.v) şöyle dediği rivayet edilir. Şüphesiz Allah Yahya b. Zekeriya’nın İsrailoğullarınada emredip onunla amel etmeleri için beş kelime verdi. Bunun üzerine insanları Beytül Makdis'te topladı. Orayı doldurup, yüksekçe yerlerine oturdular. (İnsanlar toplanıp oturduktan sonra) şöyle dedi:

"Allah, onlarla amel etmem için bana beş kelimeyi emretti. Sizin de onlarla amel etmeniz için onları size de emretmemi istedi. Onların ilki, Allah'a ibadet etmeniz ve O'na ortak koşmamanızdır. Allah'a şirk koşan adamın misali şuna benzer:

Adamın biri öz malından, altın ve­fa gümüşle bir köle satın alır. Köleye, "çalış ve çahştığını bana öde" der. Köle ise çalışır ancak kazandığını efendisinden başka kimselere verir. Hanginiz kölesinin böyle olmasını ister? Şüphesiz Allah size namaz kılma­nızı da emretti. Namaz kılarken sağa sola iltifat etmeyi­niz. Çünkü Allah sağa sola iltifat etmedikçe yüzünü ku­lunun yüzüne diker. Size orucu da emretti. Bunun misa­li bir topluluk içinde, kesesinde misk olan, bununla in­sanların beğenisini kazanan adamın misali gibidir. Şüp­hesiz, Allah indinde oruçlu adamın ağız kokusu misk ko­kusundan daha güzeldir. Allah size sadakayı da emret­ti. Bunun misali şuna benzer: Düşman esir aldığı adamın, ellerini boynuna dolayıp boynunu vurmak için götürür­ler. Adam der ki:

Az çok fidye ile onu sizden alıyorum. Ve adam fidye karşılığında kendini kurtarır. Allah'ı zikretmenizi de emretti. Bunun misali şuna benzer:

Düş­man hızlı bir şekilde adamın izini takip ederek çıkar. Adam onlardan kurtulmak için çok sağlam bir kaleye va­rıncaya kadar kaçar. Aynen bunun gibi, kul ancak Al­lah'ın zikriyie şeytandan nefsini korur."

Nebi (s.a.v) şöyle buyurur:

Ve ben, Allah'ın bana emrettiği beş şeyi size emrediyorum: İşitmek, itaat etmek, cihad, hicret ve cemaat, "cemaatten bir karış kadar ayrılan muhakkak tekrar dönmesi hariç boynundan İslam halkasını atmıştır.[34]Ve hadisi zikretmiştir.[35] Hadisi Tirmizi aynı lafızla ve hadisin hasen sahih olduğunu belirterek, Nesai özetleyerek îbn Huzeyme ve İbn Hıbban sahihlerinde ve Şeyheyn'in şart­ları üzerine sahihtir diyerek rivayet etmişler.

12. Aişe'den (r.a) [36] şöyle rivayet edilmiş:Rasulullah'a (s.a.v) hicretten soruldu. O da şöyle dedi "Fetihten sonra hicret yoktur. Ancak cihad ve niyet vardır. Savaşa çağırıldığınızda top yekûn çıkınız. [37]

13. (Buhari ve Müslim) İbn Abbas'ın hadisi üzerinde ittifak etmişlerdir. [38]

14. Ebu Davud ve Hâkim, Abdulmümin b. Halid'ten [39] ona da Nicde b. Nafi [40] rivayet etmiş. Diyor ki, İbn Ap bas'tan: Eğer savaşa çıkmazsamz, size azap verir. [41]ayetini sordum. Şöyle dedi:

"Rasulullah (s.a.v.) Arap kabi lelerinden bir kabileyi savaşa çağırdı. Onlar da ağır davrandılar. Bunun üzerine kendilerinden yağmur engellendi. Bu onların azabıydı." Hakim bu hadisin sahih isnatlı olduğunu söyledi.[42] Müellif -Allah onu affetsin- der ki, bu ve ondan önceki hadiste, imamın kendisini cihad ile görevlendirdiği kişi veya kişilere cihad her ne kadar o anda farzı kifaye de olsa farzı ayn olur.

15. Ebi Katade'den [43] rivayet edilmiş. Rasulullah (s.a.v)bir gün hitab edip cihadı zikretti. Cihaddan bahsetti. Farzların dışında ona hiçbir şeyi üstün kılmadı. Hadisi Ebu Davud[44] ve onun tarikiyle de Beyhaki rivayet etmiş. Ve farzı ayn olan fazları cihada tafdil ettiğinden dolayı cihad kimi za­man farzı ayn da [45] olur. [46]

16. İbn Cerir Tefsirinde ve Hakim tahriç edip, Ebi Raşid el-Hubrani'den olan isnadı da sahih bulmuştur.[47]

Der ki: Mikdad'a [48] Humus'ta sarrafların sandıklarından bir sandık üstünde oturmuş insanlara gazadan bahsederken geldim. "Şüphesiz, Allah seni mazur görmüş" dedim. Bunun üzerine dedi ki: Buhus suresi benden bunu kerih gördüAllahu Teala:

"Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın..." [49] buyuruyor. [50]

17. İbn Ebi Şeybe Musannef'i Kitabu'l-Cihad: 5/306 isnadı sahih­tir. İbn Cerir Tefsirinde Süfyan b. Vaki ve Abdulala talikleriyle rivayet etmiş. 10/85

18. Hasan'dan aynısını rivayet etmiş.

19. Katade'den"istekli ve isteksiz olarak..." rivayet| edilmiş.

20. Ebil Avam'dan o da Ebu Eyyub'ten şunu rivayetti etmiş. Kendisinin bir yıl cihaddan geri durduğunu "Hafif  ağır savaşa kuşanıp çıkın." [51]ayetini okuduğunu ve senesinde savaşa çıktığını söyler. Ve "ben bu ayet­te ruhsat görmüyorum" dedi.

21. Aynı şekilde sahih bir senetle Mansur'dan [52] o da Hakem'den [53]

"Hafif ve ağır olarak savaşa kuşanıp çıkın.

"Yani çalışanlar ve çalışmayanlar olarak savaşa çıkın şeklin­de olduğu rivayet edilmiştir. [54] Ağırdan kasıt; malı mülkü olup da bırakmaktan hoşlanmayan adam, hafif ise; malı ve mülkü hiç olmayan kişidir denilmiş.

22. İbn Ebi Zeyd demiş ki, hafif; cesaretli, ağır ise; korkaktır. Bunu Nakkaş da [55] hikaye etmiştir. [56] İmam Kurtubi tefsirinde şunu söylemektedir.

Ayetin an­lamında doğru olan şudur:

İnsanlar kendilerine hafif de gel­se ağır da gelse cümleten savaşa çıkmakla emrolundular.

23. Zuhri [57] der ki; Said İbnu'I-Müseyyeb bir savaşa katılıp gözlerinden birini kaybetmişti. Bunun üzerine kendisine sen hastasın denildi. Kendisi estağfirullah hafifi ve ağırı bütün savaşa çıkar, savaşma imkanım olmasa bile sa­yı çoğaltır metal korurum.Rivayet edilir ki, insanlardan bir kısmı, Şam savaşların­da ihtiyarlıktan kaşları gözlerinin üstüne düşmüş bir adamı görmüş, kendisine

"Şüphesiz Allah seni mazur görmüştür" demeleri üstüne kendisi;

"Ey kardeşimin oğlu! Hafif ve ağır olarak savaşa çıkmamızla muhakkak ki emrolunduk.[58]

24. İbn Ümmü Mektum [59] ismi de Amr'dır. Uhud günün­de şöyle demiş:

"Ben ama bir adamım. Bana sancağı teslim edin. Kesin olan şu ki bayrak sahibi hezimete uğrasa, ordu da hezimete uğrar. Ben ise kimin ben hedeflediğini bilme­diğimden yerimden ayrılmayacağım. O gün sancağı Musab b. Umeyr almıştı. [60]

25. İbn Mübarek Atiyye b. Ebi Atiyye'den [61] İbn Ümmü  Mektum'u Küfe günlerinden bir günde üzerinde bol biri zırhla onu safta sürüklediğini gördüğünü rivayet eder. [62]

26. Enes b. Malik'den (r.a), Ebu Talha (r.a) [63]

"Hafif ve ağırolarak kuşanıp savaşaçıkın"ayetini okuduktan sonra dedi ki: Allah bize emretti. Biz de genç-yaşlı savaşa çıktık. Beni donatıp hazırlayınız." Bunun üzerine çocuklarAllah sana rahmet etsin. Şüphesiz sen Rasulullah, Ebubekir ve Ömer döneminde savaştın. Biz senin yerine de savaşırız"  dediler. Denizde savaşa katıldı ve vefat etti. Onu defnetmek için  bir ada aramaya koyuldular. Ancak yedi günden[64] sonra adaya bulup onu defnettiler. Cesedi de değişmemişti. İbn Mübarek Kitabu'l-Cihad'da ve Hakim rivayet etmistir. Hakim Müslim'in şartlarına göre sahihtir demiş. [65]

27. İbn el-Mübarek Cuveybir [66] tarikiyle Dahhak'tan[67]Allah'ın (c.c):

Hoşunuza gitmediği halde savaş üzerinize farz kılın­dı.[68] sözü hakkında şunu rivayet etmiş:

Savaş ayeti nazil olunca ondan hoşlanmadılar. Ancak Allah azze ve celle savaş eh­linin sevabını, savaş ehlinin faziletini, Allahu Teala'nın savaş ehli için hazırladığı hayat ve rızkı beyan edince, yakin ehli hiçbir şeyi cihada tercih etmediler. Onu sevip ona rağbet ettiler. Öyle ki Rasulullah (s.a.v) onları taşıyacak bir binek bulamadığını söyleyince ve infak edecekleri bir şey­leri bulamayınca hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana döndüler. [69]

28. Ömer b. Hattab (r.a) şöyle der:

Sizin üzerinize üç şey farz kılındı; hac umre ve cihad. [70]

29. Makhul'den onun kıbleye dönüp on defa yemin ettik­ten sonra "savaş üzerinizde vaciptir. Ve isterseniz bunu daha da arttırırım" dediği rivayet edilir. Abdurrezzak Musannaf ında rivayet etmiş.

"İsterseniz bunu daha da arttırı­rım" sözünün anlamı; mutmain olmanız için yeminleri da­ha da arttırabilirim" demektir. [71]

 

Fasıl  

 

Bil ki, kafirlerle kendi ülkelerinde cihad etmek, alimle­rin ittifakıyla farz-ı kifayedir.Ibn el-Müseyyeb ve İbn Şubrume'den onun farzı ayn olduğu nakledilmiş.Farz-ı Kifaye: Yeteri kadarı bunu yerine getirdiklerinde,   sorumluluk ve günah diğerlerinden düşer. Eğer tümü onu terkederse hepsi günah işlemiş olur. Ancak günah tümünü  kapsar mı, kapsamaz mı diye iki görüş var: Birincisi (ki en doğrusudur) özrü olmayan herkes günahkar olur. ikincisi, tümü günah işlemiş olur. Her seneki asgari cihad bir keredir. Bunun arttırılmasımn daha efdal olduğunda ihtilaf yoktur. Bir yılı savaşsız geçirmek caiz değildir. Ancak müslümanların zayıf oluşu,düşmanın çokluğu ve eğer savaşa başlarlarsa köklerinin kazınacağı gibi zaruretler ile kutun zorluğu, hayvan yemi­nin az oluşu vb. özürler gibi özürlü olma halleri hariç. Eğer ortada bir zaruret ve özür olmazsa cihadı bir yıl er­telemek caiz değildir. Şafii ve arkadaşları bunu ifade etmiş­ler. [72]  İmam [73] der ki, benim yanımda muhtar olan usulcülerin yoludur. Onlar diyor ki, cihad zorlu bir davettir. Müslüman olanların veya müslümanlarla barış yapanların dışında kim­se kalmayıncaya kadar imkanlar dahilinde bunu ikame etmek gerekir. Yılda bir kez yaşamak ile siniri anam ayacağı gibi, fazla yapma imkanı olduğunda da tatil edilemez. Fakihlerin söyledikleri bu görüşü mutat ve genel duruma hamletmiş­ler. O da şudur:

Ordunun teçhizatı için mal ve levazım, yılda bir seferden başka gelmiyordu.[74] Hanbelilerden Muğni sahibi der ki, yılda yapılacak ciha­dın en az sayısı bir defadır. Özrü olanın dışında her yılda cihad etmek vaciptir. Her yıl birden fazla cihad etmeye ihti­yaç hissedilirse o kadar çıkmak vaciptir. Çünkü cihad far­zı kifayedir. İhtiyaç hasıl olduğunda onu yapmak vacip­tir[75]

Kurtubi tefsirinde diyor ki: İmamın üzerine (kendisi da­hil), bir grubu yılda bir kez düşmanın üstüne salması farzdır. Kendisine gitmese de, güvendiği bir kişiyi tayin eder. Onları İslam'a davet eder. Onları engeller ve eziyetlerini ge­ri çevirir. İslam'a girinceye kadar veya cizye verinceye ka­dar Allah'ın dinini galip kılar.[76]

Cihad, çocuk, deli kadın ve kendisini savaştan engelle­yecek bir hastalığı olana vacip değildir. Tek gözlü, baş ağ­rısı olan, dişleri ağıran, hafif bir humma vs. ile az topal olan kişilere de cihad vaciptir. Aynı zamanda bu Ahmed'in mezhebidir de[77] Bunda bir ihtilafın olduğuna inanmıyorum.

Savaşmanın, ancak müslüman ebeveynin izniyle caiz olabileceğinde imamlar ittifak etmişler. Bunların olmama­sı durumunda dede ve nine aynı konumdadır. İki görüşten sahih olanına göre ise ikisinin bulunması halinde de (dede ve nine) aynı ebeveyn konumundadırlar.[78] Mesele:

Önce ebeveyn izin verir sonra çocukları safa var­madan kararlarından ikisi veya birisi vazgeçerse onun dön­mesi gerekir. Ancak onun dönüşüyle müslümanlarm kalplerinin kırılması, yahut mal ve canından korkarsa o zaman dönmez. Nefsinden korkması halinde, orduyla dönmek üzere yol üzerindeki bir köyde ikamet etmek imkanı varsa bunu yapması gerekir.

Eğer savaşa başladıktan sonra kararla­rını değiştirirlerse o zaman en sahih görüşe göre ayrılması haramdır. Meselenin tümündeki İmam Ahmed'in görüşü   budur. Onu Muğni'de zikretmiştir. [79]

Üzerinde borç olan kişinin çıkması durumunda ihtilaf etmisler. İmam Ebu Bekr b. el-Munzir el-İşraf kitabında: "Malik,borcunu ödeyemediği borçlunun savaşa çıkmasına ruhsat verirdi" der. Evzai, borçlunun borç sahibinden izin almadan savaşa çıkmasına ruhsat vermiş. Şafii, borcu olan, borç sahibinin izni olmadan savaşa çıkamaz. Bu borcun müslüman vaya kafire olması neticeyi değiştirmez. [80]

30. İbnül Münzir diyor ki, Uhud kıssasında Cabir b. Abdul­lah'ın hadisinde babasının [81] borçlu olduğu halde düşman ile savaşmaya çıkışı, Cabir ve Nebi'nin (s.a.v) bu durumu bildikleri halde bunu kerih görmeyişi; borcu olup da ödemeyenlerin savaşa çıkmalarının yasak olmadığına delildir. [82] Müellif der ki: İmar Ahmed, İbn Münzir'in delillendirdiği gibi o da Abdullah b. Haram Ebi Cabir'in kıssasını delil göstererek o delille borcunu ödemeyi terkedenin izin­siz savaşa çıkabileceğini belirtmiştir. [83]

Ebu Zekeriyya en-Nevevi diyor ki, eğer borçlu darlaktaysa -hemen ödemesi istenmediği için- sahih görüşe göre sa­vaştan engellenemez. Bunu Ravza'nm aslında zikretmiştir. Onu takip edenler de bunu nakletmişler.[84] Burada Rafii bunu zikretmemiştir. Aynı zamanda bu, geçtiği gibi İmam Malik'ten gelen düşünceye de uygundunDevamla eğer, hazır maldan borcunu ödeyecek, durumu yerinde birini vekil kılarsa, çıkabilir. Eğer borç müeccelse (gecikmeli olarak ödenebilirse) borç sahibinin onu cihaddan menetmesi görüşlerin en sahihine göre hakkı değildir. [85]

Müellif -Allah onu affetsin- der ki:

Tüm bunlar farzı kifaye olan cihad İçindi. Eğer bize ait olan bir beldeye kafir­ler girerlerse, ona girmek üzere iseler, kapılarına dayanıp he­nüz girmemişlerse, sayıca oradaki ahalinin iki misli veya da­ha az ise bu durumda cihad farzı ayn olur. Bu durumda; -iki görüşten en sahih olanına göre- köle efendisinin izni olma­dan, kadın -eğer onun savunma gücü varsa- kocasından izin almadan çıkar. Aynı şekilde çocuk da babasının izni ol­madan, borçlu da borç sahibinin izni olmadan çıkarlar. Bunların tümü aynı zamanda Malik, Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel'in mezhebidir. [86]

Eğer düşman aniden saldırmış ve hücum etmişse ve onların da savaş için toplanıp hazırlık yapma imkanı yoksa, kafirin karşısında olduğu kişi ve kişiler eğer teslim olup öldürülmekten korkuyorlarsa nefsini ko rumak İçin imkanlar dahilinde hareket etmesi gerekir. Burada hür ile köle, kadın, ama, topal ve hasta arasında hiçbir fark yoktur. Her ne kadar öldürülme veya esir düşme durumu söz konusu da olsa... Eğer teslim olmaktan imtina etmesi halinde öldürüleceğini bilirse, teslim olması caizdir, Ancak savaşmak daha efdaldir. Eğer kadın, teslim olması halinde kendine el uzatacaklarını biliyorsa, öldürülse dahi kendini savunması gerekir. Çünkü kim zinaya zorlanırsa ölmeyi öldürmeyi defetmek amacıyla boyun eğmesi caiz defğildir.Ezrai[87] Ganiyye'de diyor ki: Zahir olan görüşe göre güzel emred (bıyığı terlememiş oğlan) hemen veya zamanla fuhuşla kastolunacağını bilirse onun hükmü, kadınla aynıdır Hatta daha da evladır. Düşman saldırdığı bölgede onları karşılayacak sayıda insan çıkmışsa, geride kalanların sahih görüşe göre yardım etmesi onlara vaciptir. Kasır mesafesinin altında olan bir yere düşman girerse, düşmanın girdiği beldedekilerin üzerinde olduğu gibi bunların üzerine de cihad farz-ı ayndır.Maverdi [88] diyor ki:

Çünkü bu savunma savaşıdır, gazal değil. Dolayısıyla gücü yeten herkese farz olur. (Maverdi-| nin sözü bitti.)                                                                

Kasir mesafesinde olanların düşmanın saldırdığı beldeye -eğer bu belde ona mücavirde kifayet edecek sayı yoksa-yardım etmek için gitmeleri gerekir. Eğer onlara yardım etmek için yeteri sayıda insan çıkmışsa, geri kalanlardan günah düşer. Ancak, büyük ecri ve bol sevabı da kaçırmış olurlar.Bazıları da onlardan günahın düşmeyeceğini, onlara ko­şup yardım etmenin kendilerine vacip olduğunu söylemiş­ler. Kasir mesafesinin üstünde olanlar, eğer onların dışında­kilerde yeteri sayı varsa iki görüşten en sahih olanına göre, onlara yardım etmek kendilerine farz değildi.İkincisi:

Kafirlerin beldeden çıkarıldıkları ve defedildikleri haberi yayılıncaya kadar belde yakınlarına ve yakın­larının yakınlarına da vaciptir. Bir beldenin komşuları ve komşularının da komşuları yoksa ve savaşmaya kadir iseler, başkalarının iltihak etmelerini beklemezler. Kasir mesafe­sinin altında olanın bineğinin olması da gerekmez.Kasir mesafesinde olan için ise iki görüş vardır: En sa­hihine göre binek şarttır. İkincisine göre; durumun şiddetin­den dolayı şart değildir. Kasir mesafesinde olan ve olmayan­da sahih görüşe göre- azığın bulunması şarttır.

Eğer düşman İslam diyarında bir harabeye veya dağa iner konaklarsa, bu da yerleşim birimlerinden uzak ise; bu durumda onların beldeye giriş rnesabesinde olup olmadığı hususunda iki görüş var. Gazali ikisini de mutlak görmüş.İmamu'l-Harameyn'in ashabtan naklettiği ise, onların bu inişini beldeye iniş şeklinde algılanışıdır. Çünkü o da Darul İslam'dandır. Dar da müslümanların oturma meskenlerini ifade eder. Eğer hiçbirinin meskeni yoksa, müslümanları te­lef olunacak şeylere düşmekle teklif etmek uzaktır.

Ebu Zekeriyya Nevevi: İmamın tercih ettiği bu anlayış hiçbir şey değildir. Hiçbir anlam ifade etmez. Defedilmeleri mümkün iken kafirlerin İslam diyarını istila etmelerine im­kan vermek nasıl caiz olur? Allah en iyi bilendir. [89] Kurtubi ise tefsirinde şöyle der:

"Düşman İslam diyarı­na yaklaşır ve girmese de, yine Allah'ın dini hakim olunca­ya, İslam diyarı korununcaya, etrafı muhafaza edilinceye ve düşman cezalandınhncaya kadar onlarla savaşmak lazım ge­lir. Bunda ihtilaf da yoktur.[90]

Beğavi'nin "Kafirler İslam diyarına girerlerse; cihad, yakın olanlara farzı ayn, uzak olanlar hakkında da farzı kifayedir" sözünün anlamı da budur. Bu mesele daha önce geçmişti. [91]

Bu baba uygun gördüğüm furuaati meseleler bunlardır. Onların detayının yeri fıkıh kitaplarıdır. Allah en iyi bilen­dir. [92]

 

 



[1] Bakara: 2/216

[2] Bakara: 2/244

[3] Bakara: 2/251

[4] Tevbe: 9/5

[5] Tevbe: 9/29

[6] Hac: 22/40

[7] O zamanın imamlarından Hüseyin b. Hasan b. Muhammed b. Halim'dir. Hakim kendisi hakkında fakih ve kadı olan Ebu Abdiliah b. Ebi Muhammed, Maverau'n-Nehr'de şafiilerin biricik alimidir. Ziyaret ama­cıyla 77.senesinde Nişabur'a geldi. Hadisten rivayet etti. Hakim Ebu Ab-dilîah el-Halimİ 403 senesinde vefat etti, der. îbn Sebki'nin "Tabakatu'ş-Şafüyetü'l-Kübra: 4/333-334. EI-Halimi onu dedesi olan Halim keli­mesine nisbettir. el-Lübab fi Tehzibi'l-Ensab: 1/382 Bağdat

[8] Kitabu'l Minhac fi Şuab'il İman: 2/466.

[9] Muhammed: 47/4

[10] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/77-78

[11] Bu hadis mütevatir hadislerdendir. Sahiheyn'deki lafzı işe şöy­ledir:

"İnsanlar 'La ilahe illallah' deyinceye kadar onlarla savaşmak­la emrolundum. La ilahe illallah diyen benden malını ve nefsini hak­kıyla olan hariç korumuştur. Onun hesabi ise Allah'a aittir."

Buhari îstitabe: 2, İtisam: 2, Müslim İman: 8, Tirmizi İman: 1, Nesai Cihad: 1, Ebu Davud Cihad: 104, îbn Mace Fiten: 1, Ahmed: 2/528.

[12] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/78-79

[13] Makhulu'ş-Şami ve Ebu AbdiIIah'tir. Güvenilir ve fakihtir. Ç irsal yapar. Yüz on küsur senesinde vefat etmiş. Et-Takrib s. 347Hadis, senedindeki kesikliğinden dolayı zayıftır. Çünkü makrrul Ebu Hureyreden (r.a) işitmemiş. Ebu Davud Cihad: 35. Hadisi Ala b. Ha­ris Makhul ve Ebu Hureyre tarikiyle rivayet etmiş. Darekutni Sünen'in-de Yezid b. Yezid. Makhul ve Ebu Hureyre tariki 2/56. Ayrıca Ebu Da­vud tarikiyle de rivayet etmiş. Sonra şöyle söyler: Makhul Ebu Hurey­re'den işitmemiş, onun dışındakiler güvenilirdirler. Ayrıca onu Mu­hammed b. Alvan Haris b. Nebhan ve Ali tarikiyle de rivayet etmiş. Der ki, onda sabit olabilecek bir şey yoktur 2/57. Beyhaki Sünen'i Kübra'sında Ebu Davud tarikiyle 3/121 rivayet etmiş. Hafız Ukayli dedi ki; bu me­tinde sabit olacak bir isnad yoktur. Et-Talhisu'I-Habir: 2/35, Nasbu'r-Raye: 2/26-28. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/79

[14] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/79

[15] Ebu Davud Cihad: 35. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/79

[16] O Beşir b. Mabet'tir. Onun Zeyd b. Mabed es-Sedusi olduğu da söylenmiştir. İbn Hasasiye olarak meşhur olmuş.

[17] Sünen'ül-Kübra Kitabu's-Siyer Babu Asli Farzı '1 Cihadi: 9/20.

[18] Abdullah b. Cafer b. Geylan Ebu Abdirrahman el-Karşi. Güve­nilirdir. Son zamanlarında değişmiştir. Fahiş hataları onu geçmez. 20 se­nesinde vefat etmiştir. Takribu't-Tehzib s: 170.

[19] Ubeydullah b. Amr b. Ebi'l Velid er-Rakiy Ebu Vehbil Esedi'dir. Güvenilir bir fakihtir. Sekizyüzün sekseninde -bir yıl eksik- vefat etmiş. Takribut Tehzib s.226.

[20] Zeyd b. Ebi Enise el-Cezeri Ebu Usame'dir. Aslen Küfelidir. Daha sonra Raha'da ikamet etmiştir. Güvenilirdir. 19 veya 24 te vefat et­miştir. Takribu't Tehzib s. 112.

[21] Cebele b. Suhaym Küfe'li ve güvenilirdir. Üçüncü asırdandır. 25 senesinde vefat etmiş Takribut Tehzib: 54.

[22] İbn HaMusir İbn Afaze Ebul Musni'dir. Makbul bir kişidir. Takribut Tehzib s. 349

[23] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/80-81

[24] Seleme b. Nufeyl'İn sohbeti olmuştur. Humus'ta ikamet etmişTakribut Tehzib s. 131.                                                                         

[25] Nesai rivayet etmiş. Nesaİ benzerleriyle hasen bir isnad ile rivayet etmiş. Kitabu'1-Hayl (Atlar): 1, Ahmed: 4/104.

[26] Müslim İmare: 53. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/81

[27] Hadis sahihtir. Ebu Davud Cihad: 18, Nesai Cihad: 1, Ahmed: 3/124-153, Darimi Cihad: 2/213, Beyhaki Sünenü'l-Kübra, İbn Hıbban Mevarİdu'z-Zaman el-Cihad, Hakim Müslim'in şartlarına göre bu hadis sahihtir demiş. Zehebi de ona muvafakat etmiş. 2/81.

[28] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/81-82

[29] Vasile b. Aşka İbn Kab el-Leysi 'dir. Meşhur sahabüerden olup Şam'da İkamet etmiş, 85 senesine kadar yaşamış. Takrib s.368.

[30] Hadis zayıftır. İbn Mace Haris b. Nebhan tarikiyle, Atebe b. Yekzan, Ebi Said, Makhul'dan o da Vasile b.Eskaf tan rivayet etmiştir. İbn MaceCenaiz: 31. Ancak "Her imamın arkasında namaz kılınız." lafzını göremedim. Onun İbn Asakir il Haris'ul b. Nebhan'dan olma ihtimali var. Hafız onun metruk olduğunu söylemiş. Takribu't-Tehzib s. 61. Ataba b. Yakzan'ın zayıf olduğunu, Takrib s.223. Ebi Said'in de meçhul olduğu­nu, Takrib s. 408 söylemiş. Allah rahmet etsin devamla, Ukayli dedi ki, bu isnatta sabit olacak hiçbir şey yoktur demiş. Et-Tahlisu'I-Habir: 2/35.

[31] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/82.

[32] Hadis hasendir. Ebu Ya'la onu Hubeyb b. Habib tarikiyle İshak es Sabii, Haris b. Abdullah o da Ali'den merfu olarak rivayet etmiş. El-Maksadu'1-UIa fi-Zevaidi Ebi Ya'la el-Musılı s: 101. Heysemi: "Hadis­te Haris var, o yalancıdır" der. Mecmau'z-Zevaid: 1/38.

[33] Haris el-Haris b. Abdullah el-Avar el-Hemedani Ebu Zuheyr  el-Kufi'dir. El-Haris b. Ubeyd olarak da anılır. Ali'ye dosttuk etmiş tabiral büyüklerindendir. Ali'ye taraftar olup onu tüm sahabeye Allah onların ilmünden razı olsun tercih ederdi. Bunun için onun hakkında konuşmu lardır. İlk önce onun hakkında konuşan o yalancıdır diyen el İmam eş-Şi bi'dir. Ondan sonra da itham olunmuş diyen İbrahim en-Nahai'dir.

Bu büyük tabiin hakkında konuşmanın menşei budur. Bu iki imamdan sonra onun hakkında konuşanlar onlann haksız hükümlerine binaei dir.Yardım istenilen Allah'tır.

Buradan hareketle, ondan töhmetin aslını nefyetmekle yetiniyorum Çünkü aslın nefyolunmasıyla fer de nefyolunur. Ve derim ki asıl; icma len ve tafsilen (bütünüyle) menfidir.

İcmale gelince, Sabi ve İbrahim en-Nahai'den gelen bu haber'in nusu onlann mevlası Muğire b. Muksim ez-Zabyi el-Kufi'ye (r.a.) daya­nır. İbn Fudayl "o tedlisçidir. Haddesena denilenin dışındakileri yazmaz diyor. Buradaki rivayeti ise anana iledir. Tahdisi tasrih etmemiş. İmam Ahmed İbrahim'den olan hadisini Özellikle zayıf görmüş. İmam Acli'de "Osmaniydi" der.Hadis alimlerinin ortaya koydukları kaideleri uyguladığımızda, yu­karıda ifade edilen üç maddeden her biri bu haberin reddi için yeterlidir. Diğer önemli bir nokta; Osman'a mutaassıp olan, Ali'ye mutaassıp olan hakkındaki sözleri kabul edilmez. Hele hele bu değerli tabiin gibi bazı İnsanların şahsiyetine dil uzatma şeklinde bunlara itimad ediliyorsa, haliyIe kabul edilmez.

[34] Hadisin devamı:

Kim cahiliye davasını güderse muhakkak ki o Cehenneme yığılacaklardandır." Adamın biri:"Ey Allah'ın Rasulü, namaz kilsa ve oruç tutsa" dedi. Bunun üzeri­ne:Namaz kılsa da oruç tutsa da" dedi.Sizi müslüman mümin Allah'ın kulları diye isimlendiren Al­lah'ın davasını güdünüz."

[35] Tirmizi Misaller: 3, İbn Huzeyme Salat: 244, 2/64'te daha uzun bir şekilde Muaviye b. Selam, Zeyd b. Selam ve Ebu Selam tarikiyle rivayet etmiş. Mevaridu'z-Zaman: 298-299. Yahya b. Ebi Kesir Zeyd'in ve babasının, Haris el-Aşari'nin -yani Ebu Malİk'in Rasulullah'ın (s.a.v.) de­diğini rivayet etme şeklindeki tarikiyle rivayet etmiş.Müstedrek, Kitabu'1-İlmi Ali b. Mübarek, Yahya b. Ebi Kesir, Zeyd b. Selam ile olan tarikle ve Muaviye b. Selam, Yahya b. Ebi Kesir Zeyd b. Selam Ebu Seleme ve Haris tarikiyle ve ayrıca Ûbban b. Zeyd, Yah­ya b. Ebi Kesir ve Zeyd tarikiyle rivayet etmiş.Zehebi diyor ki; Ebu Selam yalnız kaldığı için hadisi ikisi de rivayet etmemiştir. 1/117-118Aynı hadisi Kitabu's-Salat'ta özet olarak da Muaviye b. Selam, Zeyd b. Selam, Ebu Selam ve Haris el-Aşari tarikiyle rivayet etmiş. Hadisin imamların şartlarına göre sahih ve mahfuz olduğunu belirtmiş: 1/235. İmam Ahmed: 4/202. Abdurrezzak Musannef: 11/339.İbn Abdilberr şöyle der: O, hasen bir hadistir, timin bir çok fennini içermektedir. Ebi Seleme'den hadisin tamamını sadece Muaviye b. Se­leme rivayet etmiş. El-tstiab ala Hamişi'l-Isabe 1/289-290Hadisin tamamını Ebi Selam'dan ancak Muaviye b. Selam rivayet et­miş sözüne bakmak lazım. Çünkü Ebi Selam'dan rivayet eden kardeşi Zeyd b. Selam'dır, kendisi değil.

[36] Müminlerin annesi Ebu Bekir es-Siddik'İn kızı Aişe'dir. Biset-ten 4-5 yıl sonra doğmuş, Rasulullah (s.a.v) vefat ettiğinde 18 yaşınday­dı. 57 veya 58 yaşında iken vefat etmiştir. El-îsabe: 4/359-361.

[37] Müslim İmare: 20.

[38] Buhari Cezayis-Sayd: 10, Cihad: 1,27,194, Cizye: 22, Hac: Müslim İmaret: 20, Babul Mübayeati 3/1387.

[39] Abdulmümin b. Halid el-Hanefi Ebu Halid el-Mervizi yedirf ci asırdandır ve onda bir beis yoktur. Takribut Tehzib s.221.

[40] Nicde b. Nafi el Hanefi dördüncü asırdandır ve meşhurdur. Talp ribut Tehzib s. 356.                                                                          

[41] Tevbe: 9/30

[42] Hadis zayıftır. Ebu Davud Cihad: 19. Münziri onda sükut etmistir. Müstedrek Cihad: 2/118. İsnadın sahih kılınmasında Zehebi de ona uyar. Ancak sahihliğinin kendisine nereden geldiğini bilmiyorum. Her ikîsinde de müellifin lafzının nassını bulamadan Hakim'in lafzı, ona yakındır.

[43] Ebu Katade el-Ensari Haris'tir. Kendisine Amr veya Numan b, Rıbi es-Selemi el-Medeni de denilir. Uhud ve sonrasına şahit olmuş 54yılında vefat etmiş. Takribut Tahzib s. 422.

[44] İbn Ebi Şeybe Musannef'inde Ebu Salih'ten181 Allahu Te-ala'nın "Hafif ve ağır savaşa çıkın." (Tevbe: 9/41) sözü hak­kında "Genç ve ihtiyar olarak" demek olduğunu rivayet eder.182

[45] Süleyman b. Davud b. el-Carid et-Tayalisi'dir.

[46] 15. Hadis sahihtir. Ebu Davud et-Tayalisi onu rivayet etmiş. Se­nedindeki tüm adamlar Sahiheyn'de hüccet kişilerdir. Hafız da onu el-Metalib'ul Ali'ye de tahriç etmiş ve onu Ebu Davud'a dayandırmıştır. 2/145 Beyhaki, Sünenü’l-Kübra, Siyer: 9/48.

Ancak onu Menhatu 1-Mabut'ta bulamadım. Darimi Sünen'inde hasen bir isnatla aynı şekilde rivayet etmiş. 2/207.

[47] Ebu Raşid el-Hubrani eş-Şami'dir. İsminin Ahdar veya Numan olduğu da söylenmiş. Üçüncü asırdan ve sıkadır. Takribut Tehzib s. 405.

[48] Tüm nüshalarda, İbn Cerir'in tefsirinde buus geçmektedir. Ha­kim ve diğer başka tefsirlerde buhus- geçer. Tevbe Suresine Buhus sure­si denmesinin sebebi, surede münafıkların sırlarını araştırması ve deşme­sini içermesidir. İbnu'1-Esir Buhus'un mübalağa kiplerinden olduğunu Faik'te gördüğünü beyan eder. En Nihaye Fi Garib'il Hadis 1/99.

[49] Tevbe: 9/41

[50] Tefsiru İbn Cerir et-Taberi 10/86, el-Müstedrek Kitabu'l-Cihad 2/118. Zehebi de hadîsin tashihinde ona muvafakat etmiştir. Ebu Salih Abdurrahman b. Kays el-Hanefi el-Kufi'dir. Üçün­cü asırdandır ve sikadır. Takribu't Tehzib s.208

[51] Tevbe: 9/41.

[52] Mansur b. Zazan El Vasıti Ebul Muğire Es Sekafi'dir. Sıkadır. Altın asırdandır. Yirmi dokuzunda vefat etmiş. Takribu't Tehzib s.237-238.

[53] Hakem b. Uteybe Ebu Muhammed El Kindi el Kufi'dir. Sıka ve fakihtir. Ancak kimi zaman tedlis yapmıştır. Beşinci asırdandır. Altmış küsur yaşındayken vefat etmiş. Takribut Tehzib s.80.

[54] İbn Ebi Şeybe Sahih bir senetle rivayet etmiş. Kitabu'l Cihad I 5/306: İbn Cerir tefsirinde rivayet etmiş. 10/97. İbn Kesir Tefsiri 2/359. Suyuti Durrul Mensur'da, İbn Ebi Hatem ve îbni'I Munzir'e nisbet etmiş. % 3/246.                                                                                                  

[55] Nakkaş Muhammed b. el-Hasan b. Muhammed Ebubekir el Mukri'dir. Aslen Musul'ludur. Kur'an harflerini iyi bilir. Tefsire de hakimdi. Bu konuda bir kitap telif etmiş, ismini Şifau's-Sudur koymuştur. Ebu'l-Hasan edDarekutni onun öğrencilerindendir. Tefsirine gelince  içinde sahih bir hadis yoktur. Üç yüz elli bir yılında vefat etmiş. Tarihul 1 Bağdad: 2/201, 202, 205.                                                                        

[56] İbn Cerir tefsirinde tahriç etmiş. 10/98. O. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem el-Adevi'dir. Sekizinci asırdandır. Ancak zayıftır. Seksen iki senesinde vefat etmiştir. Takribu't Tehzib s.202.              

[57] Tüm mahdut nüshalarda el-Ezheri geçmektedir. Tashih Kurtu­bi ve Begavi tefsirlerinden gelmiştir. O Muhammed b. Müslim b. Abdil-ah b. Şihab ez-Zuhri el-Karşİ Ebubekir'dir. Fakih, hafız büyüklüğüne ya­kışır sağlamlıktaydı. Dördüncü neslin başındaydı. Yirmibeş senesinde veya bir iki yıl önce vefat etmiş. Et-Takrib s. 318.

[58] İbn Cerir de aynı kıssayı tefsirinde zikretmiştir. 10/98. Aynı şe­kilde Beğavi tefsirinde rivayet etmiş Maalimu't-Tenzil 4/176. İbn Kesir tefsiriyle matbudur.

[59] Amr b. Ümmü Mektum'dur. Ammesinin ismi Ümmü Mektum, Atike bnt. Abdillah. İbn Ümmü Mektum Mekke'de ilk dönem müslümanlarındandır. Aynı zamanda ilk muhacirlerdendir. Kadisiye'de elinde san­cak ile beraber şehid olmuş. Kadisiye'den Medine'ye dönüp orada vefat ettiğini söyleyen de var. El-İsabe 2/523-524.

[60] El-Camiu Li Ahkami'l Kur'an: 8/150-151. Bu eseri Kurtu-bi'den başka rivayet edeni görmedim.

[61] Atiyye b. Ebi Atiyye Buhari onu Tarih'ul Kebir'de zikretmiş onun bu eserini İbn El Mübarek tarikiyle zikretmiş. Ayrıca onu Atiyye b. Kays el | Killabi Ebi Yahya el Humsi'den ayırmıştır. Et Tarihu'l Kebir 4/11. İbn Hıbban Es-Sikat'ta zikretmiş. 5/262. İbn Ebi Hatem ise Atiyye b. Kays el Kille- i bi'nin tercemesini vermiş ve bu eseri zikretmiş ve başkasını da zikretmemiş,; ki, bu onun yanında ikisinin de bir olduğunu gösteriyor. El-Cerhu ve't-Tadil £ 6/383.

[62] Kİtabul Cihad: 1/119.

[63] Zeyd b. Sehl b. el-Esved el-Ensari Ebu Talha'dır. Seçkin sahabedendir. Bedir ve sonrasına katılmıştır. Otuz dört senesinde vefat etmiş Takribu'tTehzibs.113.                                                                       

[64] İbn Kesir tefsirinde dokuz gün zikredilir.       

[65] Kitabul Cihad: 1/116, Müstedrek: 2/104. Hafız onu Kasavi tarihinde ve Ebu Yala rivayet etmiştir. İsnadı da sahihtir. El-îsabe: 1/567.            

[66] İsmi Cabir lakabının ise Cuveybir olduğu da söylenmiş. İbn Said el-Ezdi Ebu Kasım el-Belhi'dir. Küfe'ye sonradan gelmiş tefsir ravisidir. Beşinci nesilden olup çok zayıf biridir. Kırkından sonra vefat etmistir. Takribu't-Tehzib s.155.                  .                                         

[67] Ed-Dahhak b. Mezahim el-Hilali Ebu'l-Kasım veya Ebu Muhammed el-Horasani'dir. Sadıktır. Ancak çok irsal yapar. Beşinci nesildendir. Yüzünden dört yıl sonra vefat etmiş. Takribu't-Tehzib s.155.

[68] Bakara: 2/256

[69] Kitabu'l-Cihad: 1/96, hadis zayıftır. Tevbe : 9/92'ye işaret ediyor.

[70] Onu Musannaf ta bu lafızla bulamadım. Onu şu lafızla rivayet etmiş. Üzerinize üç sefer vacip kılındı. Hac, umre ve cihad. Malının faziletiyle infak eden ve sadaka veren biriniz istediğinde der ki: Hacca ve umreye gidiniz. Cihada çıkınız. El-Musannef: 5/172 isnadı hasendir.Cevheri der ki: "Ömer'in sözünde geçer. Kazebe vacebe anlamında­dır. İbni's-Sakit sanki o burada yalan atar demektir. Bu teşvik için yapı­lır. Yani onu yapınız. Ona yapışınız. Bu kıyas dışı bir kelimedir. Ömer İb-nül Hattab'tan da "Kazzebe aleyküm yani vacebe aleyküm" şeklinde gelmiştir. Es-Sihah 1/210-211.

[71] E1-Musannafs,174.

[72] Şafii elUmm: 4/168, Nevevi Ravzatut-Talibin: 10/208-209.

[73] Ebul Maali Abdulmelik b. Abdillah el-Cuveyni'dir. İmamu'l-Harameyn diye meşhur olmuş. 478 H'de vefat etmiş. Vefeyatu'1-Ayan: 3/167.

[74] Ravdatül Talibin: 10/209.

[75] El-Muğni 8/348. Müellif Muğni sahibinin sözlerinin aynısını ve tümünü nakletmemiş, sadece özetlemiş.

[76] El-Camiul Ahkamil Kuran: 8/152.

[77] İbn Kudame el-Muğni: 8/347-348.

[78] İbn Kudame el-Muğni: 8/358-359,

[79] İbn Kudame el-Muğni: 8/359-360.      

[80] El-Umm: 4/163

[81] O Abdullah b. Arar b. Haram el-Ensari el-Hazreci es-Sım-li'dir. Akabe ve Bedir sayılanları arasındadır. Nakiblerden biriydi ve Uhud'da şehit oldu. El-İsabe: 2/350. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/82-94

[82] Buharı Cabir'den (r.a.) şunu dediğini rivayet etmiş: Babası üzerinde borç olduğu halde Uhud'da şehit düştü: Bunun üzerine mağdurlar haklarında çok sıkı davrandılar. Ben de Rasufullah'a (s.a.v) vardım.O da onlardan bahçemin hurmalarını kabul etmelerini ve babama helal etmelerini istedi. Onlar ise bunu reddettiler. Rasulullah (s.a.v.) da onlara bahçemi vermedi ve "yarın sana uğrarız" dedi. Sabah olunca bize uğrayıp hurmalığı gezdi. Ürününde bereket olması için dua etti. Bunun  üzerine yenileyip onlara haklarını ödedim. İstikrad babı İza Kada Düne  Hakkıhi Ev Hallellehu Fehuve Caizun: 5/95.  

[83] El-Muğni/İbn Kudame: 8/360-361.                   

[84] Ravdatu't-TaIibin: 10/310

[85] Ravdatü't-Talibin: 10/210-211.

[86] Bidayeti!'1-Mübtedi fi Fıkhi'l-Hanefi: 2/135. Haşeyetü'd-Dessuki Ala'ş-Şarhi'l-Kebir fi Fıkhı'l-Maliki: 2/175. Ravdatu't-Talibin: 1/214, el-Muğni: 8/364.

[87] Ahmed b. Hamdan b. Abdulvahid, Şıhabuddin el-Ezrai Ebu'l- Abbas'tır. Şam'ın Ezreat'ında yediyüz sekiz yılının ortalarında doğmuştur. Zehebi'nin yanında bulunmuş, İbn Nakib'in yanında da fakîh olmuştur. EI-Minhac fi Ganiyyeti'l-Muhtac'ı da şerhetmiştir. 783 H. senesinde de vefat etmiştir. Ed-Devru'1-Kamine fi Ayani'l-Miati's-Samine: 1/135-137.                                                                                      

[88] Ali b. Muhammed b. Habib (Kadri yüce bîr imamdır.) Ebu'l-Hasan'dır. Maverdi olarak meşhur olmuştur. 450 senesinde vefat etmistir. Tabakatu'ş-Şafiyyetü'l-Kübra: 3/303-304.        

[89] Ravdatu't-Talibin: 10/216.

[90] El-Camiu Li Ahkami'I Kuran: 8/151-152.

[91] Şerhü's-Sünneti: 10/374.

[92] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/95-101