9. ALLAH YOLUNDA İNFAK ETMENİN FAZİLETİ 2


9. ALLAH YOLUNDA İNFAK ETMENİN FAZİLETİ

 

Allahu Teala şöyle buyuruyor:

"Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıraca­ğı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz."

[1]Kurtubi ve başkaları anlamı şudur:

 Allah yolunda infak edip, Allah'ın onu çok katlarla artıracağı kimdir? [2] Başka bir ayette:

"Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği ye­di başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat artırır Al­lah (ihsanı) bol olandır, bilendir. [3] İbni Ömer: "Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği..." ayeti nazil olunca:

341- Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Allah'ım ümmetime artır." Bunun üzerine:"Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir?

"Ayeti nazil oldu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

"Rabbim ümmetime artır" deyince,"Sabredenlerin ecirleri eksiksiz (tastamam) verilir"Ayeti nazil oldu.

Bunu İmam Ebubekir tefsirinde, İbni Hibban Sahih'in­de, Beyhaki de eş-Şiab'ında rivayet etmiş. [4]

342- Harim b. Fatik[5]'ten rivayet edilmiş Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş

:"Kim Allah yolunda bir infakta bulunursa, ona yedi-yüz kat (olarak) yazılır

."Bunu Tirmizi (ve onu sahih görmüş) Nesai, İbni Hibban sahihinde ve Hakim (isnadı sahihtir demiş) rivayet etmiş­ler. [6]

343- Ebu Hureyre'den rivayet edilmiş:Rasulullah (s.a.v.) bir at getir(t)di. Onun her bir adımı gö­zünün gördüğü son noktaya kadardı. Yürüdü. O'nunla be­raber Cibril de yürüdü. Bir günde (ekin) eken ve bir günde de hasadı toplayan bir kavme uğradılar. Hasadı topladıkla­rında tekrar eski halini alıyordu

."Ey Cibril, kim bunlar?" dedi.unlar Allah yolunda cihad eden mücahitlerdir. Onla­rın iyilikleri yedi yüz kattır. Her neyi infak ederseniz. O (Al­lah), yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır" dedi. Sonra başkaları kaya ile ezilen bir kavme geldi. Her ezildiğinde tekrar eski haline geliyordu. Bu on­lardan hafiflemez."Ey Cibril bunlar kim" diye sordu. Cibril:

"Bunlar namazda kafaları ağırlaşanlardır." Sonra öyle bir kavme uğradılar ki önlerinde de arkalarında da yama var. Hay­vanlar gibi acılı ve dikenli at ile, zakkum ve kızıl taşlar arasın­da cehennemde atlarlar. Ey Cibril bunlar kim diye sordu. Cebril:

"Bunlar mallarından sadakayı (zekatı) çıkarmayan kim­selerdir." Allah onlara zulmetmedi. Allah, kullarına zulmedici değildir. Hadisi uzun şekliyle Beyhaki "Delail'un-Nübüvveti h eserinde Hasem b. İsmail tarikiyle... Ebu Hureyre den ri­vayet etmiştir.[7]

344- Ebu Ubeyde'nin (r.a.) Rasulullah'dan (s.a.v.) şöy­le işittiği rivayet edilmiş:

"Kim Allah yolunda infakta bulunursa yediyüz kat ar tar kim kendine ve ehline infakta bulunursa veya eza (ve­ren şe)yi giderirse yahut bir sadaka verirse; bunun iyi­liği on misliyledir. Oruç, yırtilmadıkça bir örtüdür. Ki­me Allah cesesinde bir bela vermişse bu onun için bir ba­ğışlanmadır.” [8]

Beyhaki Sünen'inde iki iyi senetle rivayet etmiş. [9]

345- Ebu Mesud el-Ensari'den rivayet edilmiş:"Bir adam yularh bir dişi deve ile gelerek: Bu deve Al­lah yolunda (sadaka)dır" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

"Onun sebebi ile kıyamet gününde, hepsi yularlı ye­di yüz deve sana verilecek! [10] Buyurdu

."Onun sebebiyle kıyamet gününde, hepsi yularlı yedi yüz deve sana verilecek"

 sözü ya 'Yedi yüz devenin ecri ve ölecektir' veya zahiri üzere olur ki o zaman 'sana cennet­te yedi yüz deve vardır Her biri yularlıdır. Onlardan dile­diğine binip eğlenmek için dilediği gibi gezer' demektir Ki bu manada ilerde-Allah izin verirse-cennetin at ve deve­leri ile ilgili hadisler gelecektir Nevevi "Bu (son) ihtimal da­ha zahir dir" [11]der. [12]

346- Muaz b. Cebel (r.a) rivayet etmiş:

"Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Muhammed!'in nefsi elinde olana yemin olsun ki, namazdan sonra cennetin derecelerini kazanmak için Allah yolunda cihad gibi yüzün solacağı ve ayağın da toz­lanacağı bir amel yoktur. Yine (ahirette) Allah yolunda ölen veya sırtında Allah yolunda taşınılan deve gibi ağır bir şey de olmaz.

"İbni Mübarek Abdulhamid b. Behran'dan o da Şehr b.Havşeb'ten [13]

Hadiste; "Allah yolunda yapılan infak, infak edeı mizanına her gün konur." [14]

347- İbn'ul-Mübarek Zaid'ten... Harun'dan o da Rasulullah'dan (s.a.v.) rivayet etmiş:

"Kim Allah yolunda infakta bulunursa her sabah mi­zanına konur. [15]

348- İbni Mace ve Beyhaki (eş-Şuab'ta) Ali b. Ebi Talib, Ebu'd-Derda Ebu Hureyre, Ebu Umame el-Bahili, Abdul­lah b. Amr, Cabir b. Abdullah ve İmran b. Hasin'den riva­yet etmiş. Bunların tümü de Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmişler;

"Kim evinde oturup (savaşa katılmayıp) da Allah yo­lunda savaşanlara mali yardımda bulunursa her dirhe­me yarşılık yediyüz dirhem alır. Kim de Allah yolunda bizzat savaşır ve bu uğurda malını da harcarsa ona her dirhem karşılığında yediyüzbin dirhem sevabı vardır.

"Sonra:"Allah dilediğine sevapları kat kat artırır." [16]Ayetini okudu

[17]Müellif -Allah onu affetsin- der ki:

Halil b. Abdullah'tan rivayetleri -ki bu meçhuldür- İbni Mace hariç hiç kimse tahric etmemiş. İbni Mace de Hasan'dan o da onlardan riva­yet etmiş Hasan da bir kısmından duymuş bir kısmından da duymamıştır. İbni Asakir de bu tarikle rivayet ettikten son­ra der ki:

Bu hasen bir hadistir. İbni Ebİ Hatem de Tefsirin­de Hasan'dan o da sadece Ümran (rivayeti) tahric etmiş. An­cak Hasan'in Umran'dan işittiği hususunda ihtilaf vardır. [18]

349- Muaz'dan (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Allah yolundaki cihadda Allah'ı çok zikredene ne mutlu! Çünkü o, herbir kelimeye karşılık yetmişbin ha-sene alır. Onun her bir hasenesi, daha önce Allah katın­daki sevaplarına on kat olarak eklenir."

Denildi ki:

"Ey Allah'ın Rasulü! Ya nafaka" şöyle buyurdu:

"Nafaka da o miktardadır."Abdurrahman dedi ki:

"Muaz'a şöyle dedim:

"Nafaka (harcama)nın karşılığı yediyüz kattır.

" Muaz şu cevabı verdi. .

"Anlayışın kıt senin. Bu, Allah yolunda yapılan cihadda değil de evinde otururken yapılan harcamalarda söz konu­sudur. Gazalarda olan harcama daha başkadır. Gaza edip infak ettikleri zaman Allah onlar için -hiç kimsenin bilmedi­ği ve takdir edemediği- rahmet hazinelerini saklamıştır.Çünkü kullar onu ne bilebilirler ne de anlatabilirler. On Allah'ın hizbi (taraftan) dir. Allah'ın hizbi (taraftarları) galip olanların ta kendileridir.[19]

Hadisi Taberani rivayet etmiş. Ancak isnadında isimlen­dirmediği bir ravi vardır. [20]

350-  Şifa'us-Sudur'un sahibi Haccac b. Furafisa'dan şunu nakleder. (Furafisa) bize şöyle ulaştı.

"Kim ki Allah yolunda gaza edici olarak canıyla ve ma­lıyla çıkarsa onun için her dirhem karşılığında yediyüz kat vardır. Her kat da yetmiş bindir."Aynı şekilde şu da gelmiştir:

"Kim (malından) bir çifti Allah yolunda harcarsa kı­yamet günü cennet bekçileri yanlarındakine onu çağıra­rak ona koşarlar." [21]

351- Ahmed, Buhari, Müslim ve başkaları Ebu Hurey-re'den rivayet etmişler. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:"Kim Allah yolunda (malından) bir çift (veya çifte) infak ederse cennette kendisine ey Allah'ın kulu bu hayır­dır diye nida olunacak. Namaz kılanlardan olan namaz kapısından, cihad ehlinden olan cihad kapısından, sada­ka ehlinden olan sadaka kapısından ve oruç ehlinden olan da Reyyan kapısından çağrılırlar." Ebubekir şöyle dedi:"Anam babam sana feda olsun bir kimsenin bu kapıların hepsinde çağrılmasında bir zarar yoktur." Rasulullah (s.a.v.):

"Evet. Ümit ederim ki sen de onlardansın.[22] buyur­du. [23]

352- Ahmed'e ait sahih bir rivayette de:

"Kim Allah yolunda çiftten birini -veya malından bir çift demiş- infak ederse cennet bekçileri ona:

"Ey müslim bu hayırdır ona gel" der.

"Ebubekir şöyle dedi: İşte helak olmayacak adam budur. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Ebubekir'in malı hariç bana kesinlikle hiç bir mal fayda vermedi

"Ebubekir bunun üzerine ağladı ve "ve Allah da beni se­ninle yararlandırdı ve Allah da beni seninle yararlandır­dı.[24]

353- Müslim'in rivayetinde ise Ebu Hureyre şöyle der:

Şöyle dedik.

"Ey Allah'ın Rasulu! Rabbimiz Azze ve Celle'yi görecek miyiz?" ve hadisi zikreder. Onun sonunda ise şöyle der:

"Elinin malik olduğu şeyden kim Allah yolunda çif­ten birini infak ederse; cennetin bekçilerinin tümü "Ey müslüman bu (daha) hayırdır buraya gel" diye nida ederler

" Ebubekir dedi ki:.

"Ey Allah'ın Rasulü muhakkak ki bu adam helak ol­maz. Birini terkedip öbüründen girer." Der ki: Rasulullah (s.a.v.) omuzuma vurarak:

"Nefsim elinde bulunana yemin olsun ki senin onlar­dan olmanı ümit ediyorum” . [25]

354- İbni Asakir'in rivayetinde:

"Her kim ki Allah yolunda bir çift infak ederse cen­net kapılarındaki her bir bekçi "Ey filan buraya gel ve gir" der. Ebubekir es-Sıddik "Bu, yanında helak ve za­rarın olmadığı kişidir.” [26]

355- Başka bir rivayetinde:

"Allah yolunda bir çift infak eden kimseyi kıyamet gü­nü melekler ellerinde reyhanlarla cennet kapılarında karşılayıp "Ey Allah'ın kulu, ey müslüman gel, gel der­ler." [27]

356-  Ahnef in amcası Sa'saa b. Muaviye den rivayet edilmiş: Derki:

"Ebu Zer'e gittim. Fakat onu evinde bulamadım beni boynunda ehli için su doldurduğu tulumu ile devesini süre­rek karşıladı.

"Ebu Zer sen misin?" dedim.

"Onun ehli ona öyle derler" dedi. Rasulullah'dan (s.a.v.) işittiğin bir hadisi bana söyleki ümit ederim ki Allah beni onunla yararlandır. Rasulullah'm (s.a.v.) şöyle buyurdu­ğunu işittim" dedi.

"Kim malından bir çifti Allah yolunda infak ederse cennet bekçileri ona koşarlar."Başka rivayette ise dedim ki:  "Malından çift olan nedir?"

"Atlarından iki at, develerinden iki deve demektir. buyurdu.

[28]Hadisi Nesai ve Hakim rivayet etmişler Hakim "senedi sahihtir" demiş. Onun lafzı da şöyledir: [29]

357- "Malından Allah yolunda çift olarak infak e bir kul yok ki cennet bekçileri onu karşılayıp onların tü­münü yanlarındakine çağırmasın."

"Bu nasıl olur?" dedim. O:

"Eğer adam iseler iki adam, deve (cinsinden) iki deve ve inek (cinsinden) iseler iki inek demektir. [30]

358- Ebu Zer'den merfu olarak şöyle gelmiş:

"Kim Allah yolunda bir çift infak ederse cennet bek­çileri ona koşar.

 Bu çiftin ne olduğunu kendisine sorduk. O şöyle dedi:

"İki dirhem, iki mest iki ayakkabı veya iki elbisedir.'

İbni Asakir rivayet etmiş. [31]

359- Müslim Sahih'inde Sevban'dan rivayet etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"(Sevab bakımmdan) kişinin harcadığı en hayırlı dinar, kişinin çoluk-çocuğuna harcadığı dinardır, sonra Allah yolunda bineğine harcadığı dinardır, sonra Allah yo­lunda arkadaşlarına harcadığı dinardır.[32]

360- İbni Asakir Ebu Usame el-Kelbi tarikiyle İbni Abbas'tan rivayet etmişler. (Der ki):Necaşi'nin arkadaşlarından (ashabından) kırk kişi Rasulullah'm (s.a.v.) yanına geldi. Onunla beraber Uhud (sava­şın) a katıldılar. Onlardan yaralılar vardı, ancak öldürülen yoktu. Müminlerdeki yarallıları ve ihtiyacı görünce, Rasulullah'ın (s.a.v.) yanına gelerek,

"Ey Allah'ın Rasulu! Bizler gezgin bir milletiz. Bize İzin ver de gidip malımızı getirip onu müslümanlar arasın­da dağıtalım" dediler. Rasulullah (s.a.v.) onlara izin verdi. Onlar da gidip mallarını getirdiler ve onu müslümanlara dağıttılar. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şu ayeti indir­di:

"Bu (Kur'an) dan önce kitap verdiklerimiz buna inanmaktadırar.” [33]

"İşte onlar sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa ve­rilir." [34]

Der ki: (Allah) onların ecrini iki defa kılmıştır

."..Ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendileri­ne rızık olarak verdiklerimizden infak ederler."[35]  Müslümanlara dağıttıkları infaktır. [36]

361- Osman b. Affan Tebuk Gazasında zorluk ordusunu bir dinar ile teçhiz etmişti. Bunu Rasulullah'ın (s.a.v.) hücresine döktü. Rasulullah (s.a.v.) eliyle bunu karıştırarak şöyle diyordu:

"Bu günden sonra İbni Affan'ın işleyecekleri ona za­rar vermez."Bunu defalarca tekrar etti. [37] Ahmed (Abdurrahman b. Semra hadisinden) ve Tirmizi rivayet etmiş. Tirmizi "Hasen hadistir" demiş. İbni Hişam "Siyer" de:

"Kendisine güvendiğim biri rivayet etti ki, Osman Tebuk Gazasında Zorluk ordusu için bin dinar infak etti." der. Bu­nun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: [38]

362- "Allah'ım sen Osman'dan razı ol. Şüphesiz ben de ondan razıyım.[39]

363- İmam Ahmed'in oğlu Abdullah Zevaid'ul-Müsned'te ve Tirmizi Ferkad b. Ebu Talha, o da Abdurrahman b. Habbap es-Silmi'den rivayet etmişler: Rasulullah (s.a.v.) hutbe irad etti. Hutbede zorluk ordusuna (infak etmeğe) teşvik etti. Bunun üzerine Osman b. Affan "Çullarıyla, semerleriyle yüz deve bana ait olsun" dedi. Der ki:

Sonra minberden bir basamak indi ve tekrar teşvik etti.

Yine Os­man "Çullarıyla, semerleriyle ben yüz deve hazırlarım" de­di. Rasulullah (s.a.v.) elini şöyle hareket ettirerek konuştu­ğunu gördüm:

"Osman'a bundan sonra ne yaparsa yapsın ona bir şey yoktur (sorumlu olmaz).

"Beyhaki (Sünen'de) ve İbni Asakir de rivayet etmişler. Orada: [40]

364- O (Osman) üç yüz deveyi çullanyla, semeleriyle ha­zırlamayı taahhüt etti. Abdurrahman der ki:

Minberin üzerinde Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu gördüm:

"Ondan sonra veya bu günden sonra Osman'ın yapa­cakları ona zarar vermez.[41]

365- Ebu Ömer b. Abdulberr, Osman'ın zorluk ordusu­nu dokuz yüzelli deve, elli at ile teçhiz ettiğini söyler. İbni Asakir de isnadıyla rivayet etmiş ancak o şöyle demiş:

Ve­ya dokuzyetmiş deve otuz attı.[42]

366-  Yine İbni Abdil-Berr Katade'den rivayet etmiş:

Osman zorluk ordusunda bin deve yetmiş at üzerine yükledi (taşıttı).[43]                               I

367-  Ebu Ahmed b. Adiyy zayıf bir isnad ile Huzeyfe'den rivayet etmiş. Rasulullah (s.a.v.) yapacağı bir gaza­da yardım için Osman'a gönderdi. Osman ona on bin dinar gönderdi. Onları önüne koydu. Rasulullah (s.a.v.) onları elleriyle karıştırıp ona dua ediyordu:

"Ey Osman Allah seni bağışlasın. Sen ne gizledin ne açıkladın ne de sakladın. O da kıyamete dek kalıcı değil­dir. Osman'ın bundan sonra yapacağı hiçbir amel ona so­rumluluk getirmez.[44]

368- Şeyh Muhibbuddin et-Taberi[45] Abdurrahman b. Avf' tan şunu zikreder: Der ki:

"Rasulullah'ı (s.a.v.) gördüm. Ona -Osman- zorluk ordu­sunda altından yediyüz ukiye (Araplarda kırk dirhem demek­tir) getirdi. Şeyh Muhibbuddin der ki:

"Rivayetlerdeki bu ihtilaf aralarında zıtlığın varlığım vehmettirebilir. Ancak bu rivayetlerin arasını bulmak mümkündür. Şöyle ki: Önce semeriyle çultusuyla üçyüz deveyi getirmiş. Sonra misafir için gereken azık için de bin dinar getirmiş. Bunun yetmediğini anlayınca develeri artırmış ardından da atlarla bini tamamlamıştır. Sonra bunun da yet­mediğini görünce develeri bine tamamlamış atlara da yirmi at eklemiş ve azık içinde on bin dinar göndermiştir. [46]

369- İbni Lehia Ebu'l-Esved'ten Urve b. Zübeyr'den ri­vayet eder: Abdurrahman b. Avf Allah yolunda (harcanmak üzere) elli bin dinarı vasiyyet etti. Adam(lar) bin dinar verir(ler)di." İbni Asakir ve başkaları rivayet etmiştir. [47]

370- Yine İbni Asakir kendi isnadıyla Zuhri'den rivayet etmiştir: "Abdurrahman b. Avf Bedir'den geri kalanlara (sağ kalanlara) her bir kişiye yediyüz dinar vasiyyet etti. Bu­nu aldılar. Sayılan yüzdü. Osman da alanlar arasındaydı ve halifeydi ve (yine) Allah yolunda bin atı da vasiyyet etti.

"Kurtubi tarihinde şunu nakleder: Zu'r-Riyaseteyn b. Sehl bir milyon dinarı Allah yolunda infak etti ve "Eğer bunun kat(lar)ı da olsaydı onu da infak ederdim." demiş. Ümmü İbrahim el-Haşimiyye ile oğlun kıssası ve Allah yoluna da on bin dinarı infak edişi kıssası daha önce geçmişti.Allah'a yakınlaşmak (takarrub) ve O'nun yanında olana rağbet için Allah yolunda infak edenler ile infak ettikleri ma­lın hikayeleri/kıssaları sayılamaz.Nafi el-Fehri'den bir cemaat nakletmiş:

Kadının biri Nafi'a ip yumağını getirip bunu Allah yolunda al diyen ka­dından bunu almış/kabul etmiş ve yine Allah yolunda gelen dinarın üçte birini de almıştır. Ona

"Yemin olsun ki Allah seni bundan zengin kılmıştır" denildiğinde o şöyle cevap vermiş:

"Evet (Allah beni onlara muhtaç kılmayacağım şekilde zengin kılmış) Ancak ben bunu onlardan alırım. Bu durumda Allah onlara ecir verir. Biz de onlara veririz ki bu tak­dirde Allah bize ecir verir." Allah ona rahmet etsin ne ka­dar doğru söylemiş. Gerçek şu ki, Allah zerre kadar zulmet­mez. (Bu ağırlıkta)

"Bir iyilik olursa, onu kat kat kılar ve kendi yanından pek büyük bir ecir verir."[48]

371- Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"İyilikten hiçbir şeyi kesinlikle hakir/küçük görme." İnsanın yanındakini az görmemesilazım. Çünkü Allah salih bir niyetten dolayı bunu artırır, (çok kılar.) [49]

372- Ka'b'ın şöyle dediği rivayet edilmiş: "Adamın bi­ri Allah yolunda borç olarak verdiği bir iğneden dolayı cennete girdi ve yine bir kadın bir çuvaldızla Allah yolun­da yardımda bulunduğundan dolayı cennete girdi." [50]

373- İbni Abbas şöyle demiş:"Allah yolunda okun ucundaki demirle de olsa infak et." İbni Ebi Şeybe ve başkaları rivayet etmiş. Müellif Allah onu affetsin- der ki:

 Selef'i-Salihin Allah yolunda infak etmek ve Allah'a yakınlaşmak İçin çabaları­nı ortaya koymuşlar; Gaze edenlere yardım etmiş güçleri ora­nında -az veya çok- ona sürür vermişler.Ebu Kudame'nin Allah yolunda (bir) at için saç örgüsü­nü bukağı yapan kadınla olan meşhur hikayeyi bir grup ce­maat rivayet etmiş. Ahmed b. El-Cevzi ed-Dimeşki onlar­dandır. O bunu "Suk'ul-Arus" ve Enes'in

"Nüfus" adlı ese­rinde hikaye etmiştir:

Şöyle anlatır: Rasulullah'ın (s.a.v.) şehri Medine'de Ebu Kudame eş-Şami denilen bir zat vardı. Allah (c.c.) ona Allah yolunda cihad etmeyi ve Rum topraklarında savaşmayı sevdirmişti. BirgünRasulullah'ın (s.a.v.) mescidinde otur­muş arkadaşlarıyla/dostlarıyla sohbet ediyordu. Ona:

"Ey Ebu Kudame! Cihad hususunda gördüğün en acaip şeyden bahset" dediler.

 O da"Peki" dedi.

Yılın birinde Errakka'ya gidip silahımı ta­şıyacak bir deve satm almayı istiyordum. Birgün otururken bir kadm yanıma gelip şöyle dedi:

"Ey Ebu Kudame Cihaddan bahsettiğini ve ona teşvik et­tiğini-duydum. Şu bir gerçek ki başka kadınlara nasip olma­yan bir saç bana nasip olmuştur. Onu kesip at için bukağı yaptım. Ona hiç kimsenin bakmaması için de toprağa sür­düm. Onu yanına almayı istiyorum. Kafirlerin ülkesine var­dığında, kahramanlar hücum ettiğinde, oklar atıldığında, kılıçlar çekildiğinde, mızraklar doğrululduğunda; eğer ona ihtiyacın olursa sen al, yoksa ona muhtaç birine ver de sa­çımı alsın ve Allah yolunda tozlansın. Ben dul bir kadınım. Benim kocam ve aşiretim (erkek grubu) vardı. Ama tümü Al­lah yolunda öldürüldüler. Eğer bana cihad düşseydi ben de savaşırdım/cihad ederdim." Ebu Kudame der ki:

Bana bukağıyı uzattı. Ve şöyle dedi:

"Ey Ebu Kudame şunu iyi bil ki, kocam öldürüldüğün­de geride gençlerin en yakışıklılarından birbirini bıraktı; Ku-rani binicliği ve ok atmayı öğrendi. Geceleri kaim, gündüz­leri oruçludur. Yaşı onbeştir. O şu anda babasmm ona bırak­tığı çiftliktedir. Sen sefere çıkmadan da gelebilir. Allah Azze ve Celle'ye hediye olarak onu seninle gönderiyorum. Allah aşkına/İslam hürmeti için beni istediğim bu sevaptan mahrum etme." (Ebu Kudame):

"Bukağıyı aldım, baktım ki saçlarının örgüsüdür." Kadın:

"Eşyalarının içine koyda onu göreyim ve kalbim mutma­in olsun." (Ebu Kudame):

"Onu eşyalarımın içine koydum ve er-Rakka (şehrin) dan arkadaşlarımla birlikte çıktım. Mesleme b, Abdulmelik'in kalesine vardığımızda, arkam(ız)dan bir süvarinin:

"Ey Ebu Kudame, Allah sana rahmet etsin beni bekle." diye seslendi. Aradaşlarıma:

"Siz ilerleyin ben şuna bakayım kimdir bu" dedim. Sü­vari yanıma yaklaşıp bana sarıldı ve şöyle dedi:

"Beni senin beraberliğinden mahrum bırakmayan ve eli-boş olarak çevirmeyen Allah'a hamdolsun." Ona şöyle de­dim:

"Dostum yüzünü bana aç; senin gibileri savaşmak gere­kiyorsa bizimle yürümeni isterim, yok eğer sana savaş düş­müyorsa seni geri çeviririm. Yüzünü açtı; ama sanki bedir gecesindeki ay idi. Onun üzerinde rahat yaşamın izleri var­dı."

"Dostum baban var mı?" dedim. "Hayır" dedi. Bilakis seninle çıkıp babamın öcünü almak istiyorum. O şehid oldu. Ümit ederim ki Allah babama na­sip ettiği gibi bana da şehadeti nasip eder.".

Dedim ki: "Dostum! Annen var mı?!"

"Evet" dedi.O zaman ona git ve ondan izin al. Eğer sana izin verir­se o zaman olur, yoksa yanında kalırsın. Senin ona itaatin ci-had(ın)dan daha efdaldır. Çünkü cennet kılıçların gölgesi al­tında (Daha önce 170 nolu tahriçte geçti) ve onların ayak­ları altındadır. (171 nolu tahriçte geçti)."

"Ey Ebu Kudame yoksa beni tanıyor musun?" "Tanımıyorum" dedim. O:

"Ben sana emanet bırakan bayanın çocuğuyum. Ne çabuk bukağı sahibi annemin vasiyyetini unuttun. İnşaallah ben şehidoğlu şehid (olacağ)ım. Allah aşkına Allah yolunda senin­le beraber gaza etmekten beni mahrum bırakma. Şu bir ger­çek ki, Allah'ın kitabını hıfzetmiş. Rasulullah'ın (s.a.v.)sünnetini bilen, biniciliği ve atıcılığı bilen biriyim. Arkam­dan benden de binici birini bırakmadan (yoktur). Yaşımın küçük oluşundan beni hakir görme. Annem de bana dönme­me üzere yemin ettirdi ve şöyle dedi:

"Oğulcuğum! Kafirlerle karşılaştığında arkanı dön(üp kaç)me Kendini Allah için hazırla. Cennette Allah'a mücavirliği ve baban ile salih dayılarının mücavirliğİnİ (komşu­luk ve beraberliğini) taleb et. Allah sana şehadeti nasip et­tiğinde bana da şefaat et. Baha ulaştığına göre şehid ehlin­den yetmiş kişiye ve komşularından da yetmiş kişiye şefa­at eder."

Sonra beni omuzları arasına alıp/kucaklayıp başı­nı göğe kaldırdı ve şöyle dedi:

"Ey benim ilahım, efendim ve velim! Bu benim oğlum, kalbimin reyhani, gönlümün semeresi; onu sana teslim edi­yorum, onu babasına yakınlaştır.

"Ebu Kudame der ki:

"Delikanlının sözlerini duyunca onun güzelliğine, geçliğine üzüntümden, anasının ona karşı kalbine acımamdan ve anasının ona karşı sabrının beni şaşırttığından çok fazla ağladım." Genç:

"Amcacığım ağlaman niye? Eğer benim küçük yaşıma ağlayorsan, şüphe yok ki Allah benden daha küçükleri de O'na isyan ettiklerinde onları azaplandırır." Dedim ki:

"Ben yaşının küçüklüğüne ağlamıyorum; ancak senden sonra annenin durumu ne olur" diye onun kalbine ağlıyorum. (Ebu Kudame) derki:

"Sonra yürüdük ve o gece konakladık, sabah ta yola ko­yulduk. Gözetledim genç Allah'ı sürekli zikrediyor, ayrıca bizim bindiğimizde en iyi bineğimiz, konakladığımızda da en fazla hizmet edenimizdi. Yürüdükçe onun azmi artıyor; çalışkanlığı artıyor, kalbi berraklaşıyor ve üzerinde sevinç belirtileri zahir oluyordu."Devamla şöyle der:

"Yürümeğe devam ettik. Akşam vakti kafirlerin memleketine yakın geldik. Orada konakla­dık. Bizler oruçluyduk, genç iftarımız için yemek pişirdi. Sonra onu bir uyuklama bastı ve uykuya daldı. O uyku­dayken tebessüm etti. Bunun üzerine dostlarıma:

"Şu gencin uykudaki gülmesini görüyor musunuz?" de­dim. Genç uyandığında

"Canım dostum seni uykudayken gülerek tebessüm ettiğini gördüm" dedi. Dedi ki:

"Göz alıcı yeşil bir bahçedeydim. Ben orada gezerken, bir köşk gördüm; merdivenleri cevher ve incidendi, kapıları altındandı, perdeleri çekilmişti. Perdeleri genç kızlar (huri­ler) kaldırmaya başladılar. Onların yüzleri ay gibiydi uzat­mak isetedim, ancak o "acele etme zamanın gelmedi" dedi. Sonra bir kısmımın diğerine şöyle dediklerini gördüm. O Merdiyye'nin kocasıdir. Bana ilerle Allah sana rahmet et­sin" dediler. Önünden yürüdüm baktım ki köşkün en tepe­sinde bir oda var; o kırmızı altındandı, orda yeşil yakuttan bir yatak vardı. Sütunla beyaz gümüştendi. Onda bir kız var­dı. Yüzü sanki güneşti. Allah gözlerimi sabit kılmasaydı, odanın ve cariyenin güzelliğinden gözlerim ve aklım gider­di. Devamla şöyle dedi:

"Kızını görünce "Merhaba, hoş geldin ey Allah'ın sevgilisi ve velisi"dedi.

"Sen banasın ben de sana" onu kucaklamak istedim, an­cak"söyle" dedi. Yavaş ol acele etme. Çünkü sen çirkin şeylerden uzaksın. Benimle senin arandaki randevu yarın öğ­len namazının vaktidir. Müjdele." Bunun üzerine (Ebu Kudame) ona dedim ki:

"Dostum sen hayır gördün ve hayır olacak. Bizler oğla­nın uykusundan şaşırdık. Sabahladığımızda atlarımıza bin­meğe koştuk. Birde baktık bir nidacı;,

"Ey Allah'ın atlarının binicileri bininiz ve cennetle müj­deleyiniz"Ağır ve hafif olarak Allah yolunda kuşanın."[51] dedi. Bir müddet sonra yıyılmış çekirgeler gibi küfür ordusu -Allah onları zelil kılsın- çıkıverdi. Bizden onlara ilk hamle yapan bu gençti. Topluluklarını dağıttı, ortalarına dalıp onlardan birçok güçlü askerleri öldürdü. Onu böyle gö­rünce ona ulaşıp atının yularını tuttum ve ona şöyle dedim:

"Dostum dön. Sen çocuksun savaşın hilelerini bilmezsin."

"Ey amcacığım "Allah'ın şu sözünü duymadın mı?

"Ey iman edenler! Kafirlerle toplu olarak karşılaştı­ğınızda sırtınızı onlara vermeyiniz." [52]

Dedi. Ateşe girmemi mi istiyorsun."O benimle konuşurken müşrikler bizlere tek bir adamın hamlesi gibi hamle yaptılar. Benimle çocuğun arasına gir­diler ve beni ondan engellediler. Her biri kendi nefsiyle meşgul oldu. Müslümanlardan çok sayıda insan öldürüldü. Atımla ölüler arasında gezmeğe başladım. Kanları yere akı­yor, kan ve tozun çokluğundan yüzleri tanınmıyordu.

Ben ölüler arasında gezerken, oğlanı tüm tırnakları ara­sında her tarafı toz toprak olmuş, kanı içinde kendini çevirip durduğunu gördüm ve şöyle diyordu:

"Ey müslümanlar topluluğu! Allah aşkına bana amcam Ebu Kudame'yi gönderin." Onun sesini duyduğumda yanı­na gittim. Onun yüzünü toz duman, hayvan ayakları ve kanın çokluğundan onun yüzünü tanımadım. "İşte ben Ebu Kudame" dedim. Dedi ki:

"Amcacığım Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki rüyam doğru çıktı. Ben bukağının sahibi olan kadının oğluyum.”

"Bu arada hemen üzerine atlayıp iki gözünün arasını öptüm. Yüzünden kahve toprağı sildim. Dedim ki:

"Dostum amcan Ebu Kudame'yi unutma. Onu da şefaatine kat." Dedi ki:

"Elbisenden (silmek için) daha hak sahibidir. Amcacığım onu bırak taki onunla Allah ile karşılaşayım/ona varayım. Amcacığım işte ana vasfettiğim kız başucumda ayaktadır. Ruhumun çıkmasını bekliyor ve şöyle diyor: Acele etme çün­kü ben sana müstakim (seni özledim)Amcacığım Allah.aşkına, eğer Allah seni sağ salim dönderirse, şu kanlı elbisemi oğlunu kaybeden hazin ve miskin anneme götür ona teslim et. Bilsin ki ben onun vasiyyetini kaybetmedim ve müşriklerle de karşılaştığımda korkma­dım. Benden ona selam söyle. Ona de ki:

"Şüphesiz Allah senin ona takdim ettiğin hediyeni kabul etti. Amcacığım bir de on yaşında bir kız kardeşim var, Her (eve) girdiğinde beni karşılar ve bana selam verirdi. (Ev­den) çıktığımda da beni en son vedalayan şahıs olurdu. Bu çıktığımda da benimle vedalaşıp şöyle demişti bana:

"Kardeşim Allah aşkına (bizden) gecikme. Onunla kar­şılaştığında ona selamımı söyle ve ona de ki: Kardeşin sana şöyle dedi: Kıyamete dek Allah sizin üzerinizde benim halifemdir.

"Sonra tebessüm etti ve şöyle dedi:

"Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Tek­tir, ortağı yoktur sözünde durdu/gerçekleştirdi Yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve Rasuludur. Bu Allah'ın ve Rasulünun bizlere vadettikleridir. Allah ve Rasulu doğ­ru söylemiştir" Sonra ruhu çıktı. Onu elbisesiyle kefenledik ve onu defnettik. Allah ondan da bizden de razı olsun.

Ebu Kudame der ki:

Bu gazadan dönüp er-Rakka'ya gir­diğimizde bu oğlanın evine gitmekten başka arzum yoktu. (Evine doğru giderken) baktım ki kapıda oğlanın güzelliğin­de bir kız var. Ayakda durmuş her geçene"Amca nereden geliyorsun?" o"Gazadan" derdi. Kız:

"Kardeşim seninle dönmedi mi?" Onlar

"Onu tanımıyoruz" derlerdi. Onu işitince ona vardım. Ba­na:

"Amca nerden geliyorsun?" dedi. Ben:

"Gazadan" dedim. O"Kardeşim seninle dönmedi mi?" deyip ağladı ve"Ne oluyor bana ne yapayım insanların tümünün döndü­ğünü görüyorum da kardeşim ise dönmedi." (Ebu Kudame)"

Bana göz yaşı/üzüntü galebe etti. Sonra kıza birşey olur diye cesaretimi topladım. Ona dedim ki:

"Ey kız evin sahibine de ki:

Ebu Kudame kapıdadır onunla konuş. Kadın da benim sözümü işitti. Kadın çıktı ve rengi atmıştı. Ona selam verdim. Selamımı aldı ve,

"Ey Ebu Kudame sen taziyeci misin yoksa müjdecimisin?" dedi. Ben

"Allah sana rahmet etsin bana müjdeyi taziyeden ayırdet onu beyan et" şöyle dedi:

"Eğer oğlum sağ salim dömüşse, sen taziyecisin (taziye için geldin). Yok eğer Allah yolunda şehid olmuşsa o zaman sen müjdecisin. Dedim ki:

"Müjdele(r olsun) şüphe yok ki Allah senin hediyeni kabul etti." Bunun üzerine ağladı ve

"Kabul etti mi" dedi.

"Evet" dedim. O da şöyle dedi:

"Onu ahirette benim için azık kılan Allah'a hamd olsun. Dedim ki:

"Çocuğun kız kardeşi ne yapıyor?"

"Az önce seninle konuşan kızdı." Bana yaklaştı. Ona dedim ki:

"Kardeşin sana selam etti ve şöyle dedi:

"Kıyamete dek sizin üzerinizdeki halifem Allah'tır. Bu­nun üzerine bir çığlık attı yüzüstü baygın düştü. Bir müddet onu hareket ettirdim. Fakat o ölmüştü (artık). Bu beni çok şaşırttı. Yanındaki çocuğun elbiselerini de annesine ver­dim ve onunla vedalaştım. Oradan çocuk ve kıza karşı üzün­tü ile annelerinin onlara karşı sabrına şaşırarak/taaccüble ayırldım.

Müellif der ki: Hafız, allame Ebu'l-Muzaffer b. Cevzi zik­reder ki: Bu kıssa onu ulaşınca, tevbe edenlerin saçlarından kestikleriyle üçyüz bukağı yaptı. Bu dördüncü bapta geçmiş­ti. Muvaffakiyet Allah'tandır. [53]

 



[1] Bakara: 2/245.     

[2] Kurtubi, Tefsir: 17/242.

[3] Bakara: 2/261.     

[4] Mevarid'uz-Zaman s: 397; Beyhaki Şuab’ul-İman: 2/101. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/267

[5] Zehebi: Harim b. Fatik, Harim b. Ahzem b. Şeddad b. Amr b. Fatik el-Esedi Ebu Yahya'dır. Kardeşi Sebra ile birlikte Bedir'de bulun­muşlar. Tecrid'u Esma'is-Sahabeti: 1/158.

[6] Hadis sahihtir. Tirmizi Sünen Ebvab'ul-Cihad Babu Fadl'ın-Nafakati fi sebilillah: 3/90;

Nesai Sünen Kitab'ul-Cihd Fadl'un-Nafakati fi sebilillah: 6/49

İbni Hibban Mevarid'uz-Zaman Kitab'ul-Cihad Babu fi'n-Nefakati

Fi sebilillah s: 396; El-Müstedrek Kitab'ul-Cihad Babu men enfaka..2/87;

Ahmed Müsned: 4/345. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/267-268

[7] Delail'un-Nübüvvetî: 2/143. Bunu iki tarikle rivayet etmiş.

Birinci tarikte; Rebi' b. Enes'ten, Ebu'l-Aliye'den o da Ebu Hureyre'den veya başkasından (rivayet etmiş). Burada müphem sahabedir. Bezzar'a göre ise tabiindir.

İkinci tarikte ise; Rebi b. Enes'ten, Ebu'1-Aliye'den, Ebu Hureyre den... Burada şüphe ve tereddüt yoktur. Keşf ul-Estar: 1/38-45.

Bezzar "Bunun bu isnad ve bu şekil dışında rivayet edildiğini bilmi­yoruz" diyor.

Heysemi: Onu Bezzar rivayet etmiş, ricali de sahihtir. Ancak Rabi b. Enes'in "Ebu'l-Aliye'den veya başkasından"demesi tabiini meçhul kılıyor. Mecma'uz-Zevaid: 1/67-72. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/268-269

[8] Es-Sunen'ul-Kübra, Kitab'us-Siyer Babu Fadl'ıl-İnfak fis-Se-bilillahı Azze ve Celle: 9/171; Musannef İbni Ebi Şeybe: 5/339.

[9] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/269

[10] Müslim İmaret: 1892

[11] Şerhu'n-Nevevi ala-Müslim 13/38)

[12] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/269-270

[13] Şehr b. Havşeb el-Eş'ari Eş-Şami Esma b. Yezid b. Sekan'(tabiindir) in mevlasıdır. İnsanlar onda cerh ve tadil arasında ihtilaflıdırlar. Onu cerh eden­lerin ikna edici bir delilini bulamadım. Onu tadil edenlerin sayısı ise daha faz­ladır. Onu ilk cerh eden Şube b. Haccac'dır. Ondan sonra gelenler de cerhte ona itimad etmişler. O cerh sebebini de "Şehr'in Şam ehlinden birinde ona iha­net ettiğini" gösterir. Ancak onun (Şehr'in) haklı bir nedeni olabilir. Bunun doğru olduğunu varsayarsak da, o hadis rivayetinde sika olduktan sonra on­dan hadis almayı terketmeyi gerektirmez.

Bezzar: Şu'be'nin dışında ondan hadis almayı terkeden hiç kimseyi bilmiyorum.

Ebu'l-Hasan el-Kattan: Onu zayıf görenlerin bir delilini görmedim.Osman ed-Darimi: Bana Ahmed'in onu hayırla yad ettiği ulaştı.

Tirmizi Buharİ'den: Şehr'in hadisleri hasendir. İşi sağlamdır.

İbni Ebi Hayseme ve Muaviye b. Salih İbni Muin'den: O sikadır.

Yakub b. Şeybe: Sikadır, ancak bazıları onu cerh etmiş.

Acli: Tabiinden, Şamlı ve sikadır.Yakub b. Süfyan ve Şehr'e gelince İbni Avn onu her ne kadar met­ruk de görse o sikadır.

Tüm bunlar için Tehzib'ut-Tehzib: 4/369-372.

Zehebi: Bir grup onunla ihticacta bulunmuş. Harb el-Kermani Ahmed'ten "Hadisleri ne güzeldir" sözünü nakleder ve onu sika görmüş. Mi­zan'ul-İtidal: 2/284.

Onun sikadan münker haberleri rivayet ettiği hususuna gelince, bu­nun sebebi malumdur, ayrıca bu adaletine etki etmez ve ondan sikalığı kal­dırmaz. Bunun için tadilciler bu hususa iltifat etmemişler ve o da İbrahim el-Cevzecani'nin söylediği de budur: Onun hadisleri insanların hadisle­rine benzemez. Der ki:

Amr b. Harice rivayet etmiş. Ben Rasulullah'ın (s.a.v.) devesinin yu­larını tutmuştum. Esma b. Yezid'den de rivayet edilmiş. Der ki:

Ben Rasulullah'ın (s.a.v.) devesinin yularını tutmuştum. Sanki Rasu­lullah'ın (s.a.v.) devesinin yularına düşkündür. Tehzibu't-Tehzib: 4/370. Derim ki: Bunda bir kusur yoktur. Başkası duymadığından bunu rivayet etmiyorsa Şehr de işittiği için rivayet ediyorsa onun ne günahı var.

Sonra Rasulullah'ın (s.a.v.) devesinin yulannı tutmanın fazileti ve on­dan (hadisi) alacaklar için sahabe olduğunun da isbatıdır. Bu ona düşkün olmayı gerektirmez. Onun kıraatlerle ilgili başkasının getirdiği rivayet­leri getirdiğine gelince bu tefsir babındandır. Ayrıca o Allah'ın kitabını. Eyyub b. Ebu Hasan ve başkalarının dediği gibi en fazla okuyanlardan­dı. Bunlar İbni Mesud, Aişe ve benzerlerinden rivayet etmiş. Bunda da bir tuhaflık yok. Burdan hareketle derim ki: Müellifin isnadı hasendir sö­zü onun (Şehr'in) bu alandaki ayaklarının sağlamlığını ve derinliğini gös­terir.

[14] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/270-271

[15] İbn'ul-Mübarek'in Musannef'inde bulamadım;

İbni Ebi Şeybe el-Musannef'te rivayet etmiş: 5/318. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/271

[16] Bakara: 2/261

[17] İbni Mace Cihad: 2/922

[18] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/271-272

[19] Mecma'uz-Zevaid: 5/282

[20] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/272-273

[21] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/273

[22] Ahmed Müsned: 2/268; Buhari Oruç: 4/111; Müslim Zekat: 1027

[23] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/273

[24] El-Müsned: 2/366; Sened'teki adamların tümü Sahihayn'da İhticac edilmiş kişilerdir. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/273-274

[25] Müslim'de bu lafızla görmedim. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/274

[26] Müslim Sahih: 2/712-713.

[27] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/274-275

[28] El-Müstedrek Kitab'ul-Cihad: 2/86;El-Mücteba Kitab'ul-Cihad: 4/48; Ahmed Musned: 5/151, 164

[29] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/275

[30] El-Müstedrek Kitab'ul-Cihad: 2/86;El-Mücteba Kitab'ul-Cihad: 4/48; Ahmed Musned: 5/151, 164 İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/275

[31] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/275-276

[32] Müslim Zekat: 2/691-692. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/276

[33] Kasas: 28/52

[34] Kasas: 28/54

[35] Kasas: 28/5

[36] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/276

[37] Ahmed Müsned: 5/63; Tirmizi Ebvab'ul-Menakib, Menakib'u Osman b. Affan: 5/289

[38] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/276-277

[39] İbni Hişam Siyer Gazvet'u Tebuk, Ma enfahkahu Osman: 4/119. (Ancak muaddal'dır.) İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/277

[40] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/277

[41] Bunu Beyhaki'nin Sünen'ul-Kübra'sında görmedim. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/277-278

[42] El-İstiabu ala Hamiş'il-İsabe: 3/72. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278

[43] El-İstiabu ala Hamiş'il-İsabe: 3/73. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278

[44] Bu mükerdir. Ona bin dinar ile gelmişti. Mizan'ul-İtidal: 1/170. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278

[45] İmam Muhibuddin Ebu'l-Abbas Ahmed b. Abdullah b. Muhammed b. Ebu Bekir et-Taberi el-Mekki'dir. Altıyüz yetmiş dörtte vefat etmiştir. Tezkiret'ul-Huffaz: 4/1474-1475.

[46] Muhibuddin et-Taberi der ki: Bunu destekleyen bir rivayette, Ümmü Amr b. Hassan b. Yezid b. Ebu'l-Gud'un rivayetidir. Babamın şöy­le dediğini işittim: Osman zorluk ordusunu iki kez techit etti." Er-Riyad'un-Nadra: 2/91-92. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278-279

[47] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/279

[48] Nisa: 4/40 İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/279-280

[49] İmam Ahmed Müsned'te Eba Zer'in hadisinden rivayet et­miş. 5/173. Hadis'in tamamı da şöyledir:

“Eğer bir şey bulamadıysan kardeşine güleryüzle bak." İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/280

[50] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/280

[51] Tevbe: 9/41.

[52] Enfal: 8/15.

[53] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/280-288