9. ALLAH YOLUNDA İNFAK ETMENİN FAZİLETİ
Allahu Teala şöyle
buyuruyor:
"Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat
artıracağı güzel bir borcu verecek olan
kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve
siz O'na döndürüleceksiniz."
[1]Kurtubi ve başkaları anlamı şudur:
Allah yolunda infak edip, Allah'ın onu çok
katlarla artıracağı kimdir? [2] Başka
bir ayette:
"Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz
tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat artırır
Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. [3] İbni
Ömer: "Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği..." ayeti nazil
olunca:
341-
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah'ım ümmetime artır." Bunun
üzerine:"Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir
borcu verecek olan kimdir?
"Ayeti
nazil oldu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
"Rabbim ümmetime artır" deyince,"Sabredenlerin ecirleri eksiksiz
(tastamam) verilir"Ayeti nazil oldu.
Bunu İmam Ebubekir
tefsirinde, İbni Hibban Sahih'inde, Beyhaki de eş-Şiab'ında rivayet etmiş. [4]
342- Harim
b. Fatik[5]'ten
rivayet edilmiş Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş
:"Kim Allah yolunda bir infakta bulunursa, ona
yedi-yüz kat (olarak) yazılır
."Bunu
Tirmizi (ve onu sahih görmüş) Nesai, İbni Hibban sahihinde ve Hakim (isnadı
sahihtir demiş) rivayet etmişler. [6]
343- Ebu
Hureyre'den rivayet edilmiş:Rasulullah (s.a.v.) bir at getir(t)di. Onun her bir
adımı gözünün gördüğü son noktaya kadardı. Yürüdü. O'nunla beraber Cibril de
yürüdü. Bir günde (ekin) eken ve bir günde de hasadı toplayan bir kavme
uğradılar. Hasadı topladıklarında tekrar eski halini alıyordu
."Ey Cibril, kim
bunlar?" dedi.unlar Allah yolunda cihad eden mücahitlerdir. Onların
iyilikleri yedi yüz kattır. Her neyi infak ederseniz. O (Allah), yerine bir
başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır" dedi. Sonra
başkaları kaya ile ezilen bir kavme geldi. Her ezildiğinde tekrar eski haline
geliyordu. Bu onlardan hafiflemez."Ey Cibril bunlar kim" diye sordu.
Cibril:
"Bunlar namazda
kafaları ağırlaşanlardır." Sonra öyle bir kavme uğradılar ki önlerinde de
arkalarında da yama var. Hayvanlar gibi acılı ve dikenli at ile, zakkum ve
kızıl taşlar arasında cehennemde atlarlar. Ey Cibril bunlar kim diye sordu.
Cebril:
"Bunlar
mallarından sadakayı (zekatı) çıkarmayan kimselerdir." Allah onlara zulmetmedi.
Allah, kullarına zulmedici değildir. Hadisi uzun şekliyle Beyhaki
"Delail'un-Nübüvveti h eserinde Hasem b. İsmail tarikiyle... Ebu Hureyre
den rivayet etmiştir.[7]
344- Ebu
Ubeyde'nin (r.a.) Rasulullah'dan (s.a.v.) şöyle işittiği rivayet edilmiş:
"Kim Allah yolunda infakta bulunursa yediyüz kat ar tar kim kendine ve
ehline infakta bulunursa veya eza (veren şe)yi giderirse yahut bir sadaka verirse; bunun iyiliği on
misliyledir. Oruç, yırtilmadıkça bir örtüdür. Kime Allah cesesinde bir bela
vermişse bu onun için bir bağışlanmadır.”
[8]
Beyhaki Sünen'inde iki
iyi senetle rivayet etmiş. [9]
345- Ebu
Mesud el-Ensari'den rivayet edilmiş:"Bir adam yularh bir dişi deve ile
gelerek: Bu deve Allah yolunda (sadaka)dır" dedi. Bunun üzerine
Rasulullah (s.a.v.):
"Onun sebebi ile
kıyamet gününde, hepsi yularlı yedi yüz deve sana verilecek! [10] Buyurdu
."Onun sebebiyle kıyamet
gününde, hepsi yularlı yedi yüz deve sana verilecek"
sözü ya 'Yedi yüz devenin ecri ve ölecektir'
veya zahiri üzere olur ki o zaman 'sana cennette yedi yüz deve vardır Her biri
yularlıdır. Onlardan dilediğine binip eğlenmek için dilediği gibi gezer'
demektir Ki bu manada ilerde-Allah izin verirse-cennetin at ve develeri ile
ilgili hadisler gelecektir Nevevi "Bu (son) ihtimal daha zahir dir" [11]der. [12]
346- Muaz b.
Cebel (r.a) rivayet etmiş:
"Rasulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuş:
"Muhammed!'in nefsi elinde olana yemin olsun ki, namazdan sonra cennetin
derecelerini kazanmak için Allah yolunda cihad gibi yüzün solacağı ve ayağın da tozlanacağı bir amel yoktur. Yine
(ahirette) Allah yolunda ölen veya sırtında Allah yolunda taşınılan deve gibi ağır bir şey de olmaz.
"İbni
Mübarek Abdulhamid b. Behran'dan o da Şehr b.Havşeb'ten [13]
Hadiste; "Allah yolunda yapılan infak, infak
edeı mizanına her gün konur." [14]
347- İbn'ul-Mübarek
Zaid'ten... Harun'dan o da Rasulullah'dan (s.a.v.) rivayet etmiş:
"Kim Allah yolunda infakta bulunursa her sabah mizanına konur. [15]
348- İbni
Mace ve Beyhaki (eş-Şuab'ta) Ali b. Ebi Talib, Ebu'd-Derda Ebu Hureyre, Ebu
Umame el-Bahili, Abdullah b. Amr, Cabir b. Abdullah ve İmran b. Hasin'den rivayet
etmiş. Bunların tümü de Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet
etmişler;
"Kim evinde oturup (savaşa katılmayıp) da Allah
yolunda savaşanlara mali yardımda bulunursa her dirheme yarşılık
yediyüz dirhem alır. Kim de Allah yolunda bizzat savaşır ve bu uğurda malını da harcarsa ona her dirhem
karşılığında yediyüzbin dirhem sevabı
vardır.
"Sonra:"Allah dilediğine sevapları kat kat artırır." [16]Ayetini okudu
[17]Müellif -Allah onu affetsin- der ki:
Halil b. Abdullah'tan
rivayetleri -ki bu meçhuldür- İbni Mace hariç hiç kimse tahric etmemiş. İbni
Mace de Hasan'dan o da onlardan rivayet etmiş Hasan da bir kısmından duymuş
bir kısmından da duymamıştır. İbni Asakir de bu tarikle rivayet ettikten sonra
der ki:
Bu hasen bir hadistir.
İbni Ebİ Hatem de Tefsirinde Hasan'dan o da sadece Ümran (rivayeti) tahric
etmiş. Ancak Hasan'in Umran'dan işittiği hususunda ihtilaf vardır. [18]
349-
Muaz'dan (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Allah yolundaki cihadda Allah'ı çok zikredene ne
mutlu! Çünkü o, herbir kelimeye karşılık yetmişbin ha-sene alır. Onun her bir
hasenesi, daha önce Allah katındaki sevaplarına on kat olarak eklenir."
Denildi ki:
"Ey Allah'ın
Rasulü! Ya nafaka" şöyle buyurdu:
"Nafaka da o miktardadır."Abdurrahman dedi ki:
"Muaz'a şöyle dedim:
"Nafaka
(harcama)nın karşılığı yediyüz kattır.
" Muaz şu cevabı
verdi. .
"Anlayışın kıt
senin. Bu, Allah yolunda yapılan cihadda değil de evinde otururken yapılan
harcamalarda söz konusudur. Gazalarda olan harcama daha başkadır. Gaza edip infak
ettikleri zaman Allah onlar için -hiç kimsenin bilmediği ve takdir edemediği-
rahmet hazinelerini saklamıştır.Çünkü kullar onu ne bilebilirler ne de
anlatabilirler. On Allah'ın hizbi (taraftan) dir. Allah'ın hizbi (taraftarları)
galip olanların ta kendileridir.[19]
Hadisi Taberani
rivayet etmiş. Ancak isnadında isimlendirmediği bir ravi vardır. [20]
350- Şifa'us-Sudur'un sahibi Haccac b.
Furafisa'dan şunu nakleder. (Furafisa) bize şöyle ulaştı.
"Kim ki Allah
yolunda gaza edici olarak canıyla ve malıyla çıkarsa onun için her dirhem
karşılığında yediyüz kat vardır. Her kat da yetmiş bindir."Aynı şekilde şu
da gelmiştir:
"Kim (malından) bir çifti Allah yolunda harcarsa
kıyamet günü cennet bekçileri yanlarındakine onu çağırarak ona koşarlar."
[21]
351- Ahmed,
Buhari, Müslim ve başkaları Ebu Hurey-re'den rivayet etmişler. Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuş:"Kim Allah
yolunda (malından) bir çift (veya
çifte) infak ederse cennette kendisine ey Allah'ın kulu bu hayırdır diye nida olunacak. Namaz
kılanlardan olan namaz kapısından, cihad ehlinden olan cihad kapısından, sadaka ehlinden olan sadaka kapısından ve
oruç ehlinden olan da Reyyan kapısından çağrılırlar." Ebubekir şöyle
dedi:"Anam babam sana feda olsun bir kimsenin bu kapıların hepsinde
çağrılmasında bir zarar yoktur." Rasulullah (s.a.v.):
"Evet. Ümit
ederim ki sen de onlardansın.[22]
buyurdu. [23]
352- Ahmed'e
ait sahih bir rivayette de:
"Kim Allah
yolunda çiftten birini -veya malından bir çift demiş- infak ederse cennet
bekçileri ona:
"Ey müslim bu
hayırdır ona gel" der.
"Ebubekir şöyle
dedi: İşte helak olmayacak adam budur. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle
buyurdu:
"Ebubekir'in malı hariç bana kesinlikle hiç bir
mal fayda vermedi
"Ebubekir bunun
üzerine ağladı ve "ve Allah da beni seninle yararlandırdı ve Allah da
beni seninle yararlandırdı.[24]
353-
Müslim'in rivayetinde ise Ebu Hureyre şöyle der:
Şöyle dedik.
"Ey Allah'ın
Rasulu! Rabbimiz Azze ve Celle'yi görecek miyiz?" ve hadisi zikreder. Onun
sonunda ise şöyle der:
"Elinin malik olduğu şeyden kim Allah yolunda çiften
birini infak ederse; cennetin bekçilerinin tümü "Ey müslüman bu (daha)
hayırdır buraya gel" diye nida ederler
"
Ebubekir dedi ki:.
"Ey Allah'ın
Rasulü muhakkak ki bu adam helak olmaz. Birini terkedip öbüründen girer."
Der ki: Rasulullah (s.a.v.) omuzuma vurarak:
"Nefsim elinde bulunana yemin olsun ki senin onlardan
olmanı ümit ediyorum” . [25]
354- İbni
Asakir'in rivayetinde:
"Her kim ki Allah yolunda bir çift infak ederse cennet kapılarındaki her bir bekçi "Ey filan buraya gel ve gir" der.
Ebubekir es-Sıddik "Bu, yanında helak ve zararın olmadığı kişidir.” [26]
355- Başka
bir rivayetinde:
"Allah yolunda bir çift infak eden kimseyi
kıyamet günü melekler ellerinde reyhanlarla cennet kapılarında karşılayıp
"Ey Allah'ın kulu, ey müslüman gel, gel derler." [27]
356- Ahnef in amcası Sa'saa b. Muaviye den rivayet
edilmiş: Derki:
"Ebu Zer'e
gittim. Fakat onu evinde bulamadım beni boynunda ehli için su doldurduğu tulumu
ile devesini sürerek karşıladı.
"Ebu Zer sen
misin?" dedim.
"Onun ehli ona
öyle derler" dedi. Rasulullah'dan (s.a.v.) işittiğin bir hadisi bana
söyleki ümit ederim ki Allah beni onunla yararlandır. Rasulullah'm (s.a.v.)
şöyle buyurduğunu işittim" dedi.
"Kim malından bir çifti Allah yolunda infak ederse
cennet bekçileri ona koşarlar."Başka rivayette ise dedim ki: "Malından çift olan nedir?"
"Atlarından iki at, develerinden iki deve demektir. buyurdu.
[28]Hadisi Nesai ve Hakim rivayet etmişler Hakim
"senedi sahihtir" demiş. Onun lafzı da şöyledir: [29]
357- "Malından Allah yolunda çift olarak
infak e bir kul yok ki cennet bekçileri onu karşılayıp onların tümünü
yanlarındakine çağırmasın."
"Bu
nasıl olur?" dedim. O:
"Eğer adam iseler
iki adam, deve (cinsinden) iki deve ve inek (cinsinden) iseler iki inek
demektir. [30]
358- Ebu
Zer'den merfu olarak şöyle gelmiş:
"Kim Allah yolunda bir çift infak ederse cennet
bekçileri ona koşar.
Bu çiftin ne olduğunu kendisine sorduk. O
şöyle dedi:
"İki dirhem, iki mest iki ayakkabı veya iki
elbisedir.'
İbni Asakir rivayet
etmiş. [31]
359- Müslim
Sahih'inde Sevban'dan rivayet etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"(Sevab
bakımmdan) kişinin harcadığı en hayırlı
dinar, kişinin çoluk-çocuğuna harcadığı dinardır, sonra Allah yolunda bineğine
harcadığı dinardır, sonra Allah yolunda arkadaşlarına harcadığı dinardır.[32]
360- İbni
Asakir Ebu Usame el-Kelbi tarikiyle İbni Abbas'tan rivayet etmişler. (Der
ki):Necaşi'nin arkadaşlarından (ashabından) kırk kişi Rasulullah'm (s.a.v.)
yanına geldi. Onunla beraber Uhud (savaşın) a katıldılar. Onlardan yaralılar
vardı, ancak öldürülen yoktu. Müminlerdeki yarallıları ve ihtiyacı görünce, Rasulullah'ın
(s.a.v.) yanına gelerek,
"Ey Allah'ın
Rasulu! Bizler gezgin bir milletiz. Bize İzin ver de gidip malımızı getirip onu
müslümanlar arasında dağıtalım" dediler. Rasulullah (s.a.v.) onlara izin
verdi. Onlar da gidip mallarını getirdiler ve onu müslümanlara dağıttılar.
Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şu ayeti indirdi:
"Bu (Kur'an) dan önce kitap verdiklerimiz buna
inanmaktadırar.” [33]
"İşte onlar sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki
defa verilir." [34]
Der ki: (Allah)
onların ecrini iki defa kılmıştır
."..Ve onlar kötülüğü iyilikle
uzaklaştırıp kendilerine rızık
olarak verdiklerimizden infak ederler."[35] Müslümanlara dağıttıkları infaktır. [36]
361- Osman
b. Affan Tebuk Gazasında zorluk ordusunu bir dinar ile teçhiz etmişti. Bunu
Rasulullah'ın (s.a.v.) hücresine döktü. Rasulullah (s.a.v.) eliyle bunu
karıştırarak şöyle diyordu:
"Bu günden sonra
İbni Affan'ın işleyecekleri ona zarar vermez."Bunu defalarca tekrar etti.
[37]
Ahmed (Abdurrahman b. Semra hadisinden) ve Tirmizi rivayet etmiş. Tirmizi
"Hasen hadistir" demiş. İbni Hişam "Siyer" de:
"Kendisine
güvendiğim biri rivayet etti ki, Osman Tebuk Gazasında Zorluk ordusu için bin
dinar infak etti." der. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: [38]
362-
"Allah'ım sen Osman'dan razı ol. Şüphesiz ben de ondan razıyım.[39]
363- İmam
Ahmed'in oğlu Abdullah Zevaid'ul-Müsned'te ve Tirmizi Ferkad b. Ebu Talha, o da
Abdurrahman b. Habbap es-Silmi'den rivayet etmişler: Rasulullah (s.a.v.) hutbe
irad etti. Hutbede zorluk ordusuna (infak etmeğe) teşvik etti. Bunun üzerine
Osman b. Affan "Çullarıyla, semerleriyle yüz deve bana ait olsun"
dedi. Der ki:
Sonra minberden bir
basamak indi ve tekrar teşvik etti.
Yine Osman
"Çullarıyla, semerleriyle ben yüz deve hazırlarım" dedi. Rasulullah
(s.a.v.) elini şöyle hareket ettirerek konuştuğunu gördüm:
"Osman'a bundan sonra ne yaparsa yapsın ona bir
şey yoktur (sorumlu olmaz).
"Beyhaki
(Sünen'de) ve İbni Asakir de rivayet etmişler. Orada: [40]
364- O
(Osman) üç yüz deveyi çullanyla, semeleriyle hazırlamayı taahhüt etti.
Abdurrahman der ki:
Minberin üzerinde
Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu gördüm:
"Ondan sonra veya bu günden sonra Osman'ın yapacakları
ona zarar vermez.[41]
365- Ebu
Ömer b. Abdulberr, Osman'ın zorluk ordusunu dokuz yüzelli deve, elli at ile
teçhiz ettiğini söyler. İbni Asakir de isnadıyla rivayet etmiş ancak o şöyle
demiş:
Veya dokuzyetmiş deve
otuz attı.[42]
366- Yine İbni Abdil-Berr Katade'den rivayet
etmiş:
Osman zorluk ordusunda
bin deve yetmiş at üzerine yükledi (taşıttı).[43] I
367- Ebu Ahmed b. Adiyy zayıf bir isnad ile Huzeyfe'den
rivayet etmiş. Rasulullah (s.a.v.) yapacağı bir gazada yardım için Osman'a
gönderdi. Osman ona on bin dinar gönderdi. Onları önüne koydu. Rasulullah
(s.a.v.) onları elleriyle karıştırıp ona dua ediyordu:
"Ey Osman Allah seni bağışlasın. Sen ne gizledin
ne açıkladın ne de sakladın. O da
kıyamete dek kalıcı değildir. Osman'ın bundan sonra yapacağı hiçbir amel ona
sorumluluk getirmez.[44]
368- Şeyh
Muhibbuddin et-Taberi[45]
Abdurrahman b. Avf' tan şunu zikreder: Der ki:
"Rasulullah'ı
(s.a.v.) gördüm. Ona -Osman- zorluk ordusunda altından yediyüz ukiye
(Araplarda kırk dirhem demektir) getirdi. Şeyh Muhibbuddin der ki:
"Rivayetlerdeki
bu ihtilaf aralarında zıtlığın varlığım vehmettirebilir. Ancak bu rivayetlerin
arasını bulmak mümkündür. Şöyle ki: Önce semeriyle çultusuyla üçyüz deveyi
getirmiş. Sonra misafir için gereken azık için de bin dinar getirmiş. Bunun
yetmediğini anlayınca develeri artırmış ardından da atlarla bini tamamlamıştır.
Sonra bunun da yetmediğini görünce develeri bine tamamlamış atlara da yirmi at
eklemiş ve azık içinde on bin dinar göndermiştir. [46]
369- İbni
Lehia Ebu'l-Esved'ten Urve b. Zübeyr'den rivayet eder: Abdurrahman b. Avf
Allah yolunda (harcanmak üzere) elli bin dinarı vasiyyet etti. Adam(lar) bin
dinar verir(ler)di." İbni Asakir ve başkaları rivayet etmiştir. [47]
370- Yine
İbni Asakir kendi isnadıyla Zuhri'den rivayet etmiştir: "Abdurrahman b.
Avf Bedir'den geri kalanlara (sağ kalanlara) her bir kişiye yediyüz dinar
vasiyyet etti. Bunu aldılar. Sayılan yüzdü. Osman da alanlar arasındaydı ve
halifeydi ve (yine) Allah yolunda bin atı da vasiyyet etti.
"Kurtubi
tarihinde şunu nakleder: Zu'r-Riyaseteyn b. Sehl bir milyon dinarı Allah
yolunda infak etti ve "Eğer bunun kat(lar)ı da olsaydı onu da infak
ederdim." demiş. Ümmü İbrahim el-Haşimiyye ile oğlun kıssası ve Allah
yoluna da on bin dinarı infak edişi kıssası daha önce geçmişti.Allah'a
yakınlaşmak (takarrub) ve O'nun yanında olana rağbet için Allah yolunda infak
edenler ile infak ettikleri malın hikayeleri/kıssaları sayılamaz.Nafi
el-Fehri'den bir cemaat nakletmiş:
Kadının biri Nafi'a ip
yumağını getirip bunu Allah yolunda al diyen kadından bunu almış/kabul etmiş
ve yine Allah yolunda gelen dinarın üçte birini de almıştır. Ona
"Yemin olsun ki
Allah seni bundan zengin kılmıştır" denildiğinde o şöyle cevap vermiş:
"Evet (Allah beni
onlara muhtaç kılmayacağım şekilde zengin kılmış) Ancak ben bunu onlardan
alırım. Bu durumda Allah onlara ecir verir. Biz de onlara veririz ki bu takdirde
Allah bize ecir verir." Allah ona rahmet etsin ne kadar doğru söylemiş.
Gerçek şu ki, Allah zerre kadar zulmetmez. (Bu ağırlıkta)
"Bir iyilik
olursa, onu kat kat kılar ve kendi yanından pek büyük bir ecir verir."[48]
371-
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"İyilikten hiçbir şeyi kesinlikle hakir/küçük
görme." İnsanın yanındakini az
görmemesilazım. Çünkü Allah salih bir niyetten dolayı bunu artırır, (çok
kılar.) [49]
372- Ka'b'ın
şöyle dediği rivayet edilmiş: "Adamın biri Allah yolunda borç olarak
verdiği bir iğneden dolayı cennete girdi ve yine bir kadın bir çuvaldızla Allah
yolunda yardımda bulunduğundan dolayı cennete girdi." [50]
373- İbni
Abbas şöyle demiş:"Allah yolunda okun ucundaki demirle de olsa infak
et." İbni Ebi Şeybe ve başkaları rivayet etmiş. Müellif Allah onu
affetsin- der ki:
Selef'i-Salihin Allah yolunda infak etmek ve
Allah'a yakınlaşmak İçin çabalarını ortaya koymuşlar; Gaze edenlere yardım
etmiş güçleri oranında -az veya çok- ona sürür vermişler.Ebu Kudame'nin Allah
yolunda (bir) at için saç örgüsünü bukağı yapan kadınla olan meşhur hikayeyi
bir grup cemaat rivayet etmiş. Ahmed b. El-Cevzi ed-Dimeşki onlardandır. O
bunu "Suk'ul-Arus" ve Enes'in
"Nüfus" adlı
eserinde hikaye etmiştir:
Şöyle anlatır:
Rasulullah'ın (s.a.v.) şehri Medine'de Ebu Kudame eş-Şami denilen bir zat
vardı. Allah (c.c.) ona Allah yolunda cihad etmeyi ve Rum topraklarında
savaşmayı sevdirmişti. BirgünRasulullah'ın (s.a.v.) mescidinde oturmuş arkadaşlarıyla/dostlarıyla
sohbet ediyordu. Ona:
"Ey Ebu Kudame!
Cihad hususunda gördüğün en acaip şeyden bahset" dediler.
O da"Peki" dedi.
Yılın birinde Errakka'ya
gidip silahımı taşıyacak bir deve satm almayı istiyordum. Birgün otururken bir
kadm yanıma gelip şöyle dedi:
"Ey Ebu Kudame
Cihaddan bahsettiğini ve ona teşvik ettiğini-duydum. Şu bir gerçek ki başka
kadınlara nasip olmayan bir saç bana nasip olmuştur. Onu kesip at için bukağı
yaptım. Ona hiç kimsenin bakmaması için de toprağa sürdüm. Onu yanına almayı
istiyorum. Kafirlerin ülkesine vardığında, kahramanlar hücum ettiğinde, oklar
atıldığında, kılıçlar çekildiğinde, mızraklar doğrululduğunda; eğer ona
ihtiyacın olursa sen al, yoksa ona muhtaç birine ver de saçımı alsın ve Allah
yolunda tozlansın. Ben dul bir kadınım. Benim kocam ve aşiretim (erkek grubu)
vardı. Ama tümü Allah yolunda öldürüldüler. Eğer bana cihad düşseydi ben de
savaşırdım/cihad ederdim." Ebu Kudame der ki:
Bana bukağıyı uzattı.
Ve şöyle dedi:
"Ey Ebu Kudame
şunu iyi bil ki, kocam öldürüldüğünde geride gençlerin en yakışıklılarından
birbirini bıraktı; Ku-rani binicliği ve ok atmayı öğrendi. Geceleri kaim,
gündüzleri oruçludur. Yaşı onbeştir. O şu anda babasmm ona bıraktığı
çiftliktedir. Sen sefere çıkmadan da gelebilir. Allah Azze ve Celle'ye hediye
olarak onu seninle gönderiyorum. Allah aşkına/İslam hürmeti için beni istediğim
bu sevaptan mahrum etme." (Ebu Kudame):
"Bukağıyı aldım,
baktım ki saçlarının örgüsüdür." Kadın:
"Eşyalarının
içine koyda onu göreyim ve kalbim mutmain olsun." (Ebu Kudame):
"Onu eşyalarımın
içine koydum ve er-Rakka (şehrin) dan arkadaşlarımla birlikte çıktım. Mesleme
b, Abdulmelik'in kalesine vardığımızda, arkam(ız)dan bir süvarinin:
"Ey Ebu Kudame,
Allah sana rahmet etsin beni bekle." diye seslendi. Aradaşlarıma:
"Siz ilerleyin
ben şuna bakayım kimdir bu" dedim. Süvari yanıma yaklaşıp bana sarıldı ve
şöyle dedi:
"Beni senin
beraberliğinden mahrum bırakmayan ve eli-boş olarak çevirmeyen Allah'a hamdolsun."
Ona şöyle dedim:
"Dostum yüzünü
bana aç; senin gibileri savaşmak gerekiyorsa bizimle yürümeni isterim, yok
eğer sana savaş düşmüyorsa seni geri çeviririm. Yüzünü açtı; ama sanki bedir
gecesindeki ay idi. Onun üzerinde rahat yaşamın izleri vardı."
"Dostum baban var
mı?" dedim. "Hayır" dedi. Bilakis seninle çıkıp babamın öcünü
almak istiyorum. O şehid oldu. Ümit ederim ki Allah babama nasip ettiği gibi
bana da şehadeti nasip eder.".
Dedim ki:
"Dostum! Annen var mı?!"
"Evet"
dedi.O zaman ona git ve ondan izin al. Eğer sana izin verirse o zaman olur,
yoksa yanında kalırsın. Senin ona itaatin ci-had(ın)dan daha efdaldır. Çünkü
cennet kılıçların gölgesi altında (Daha önce 170 nolu tahriçte geçti) ve
onların ayakları altındadır. (171 nolu tahriçte geçti)."
"Ey Ebu Kudame
yoksa beni tanıyor musun?" "Tanımıyorum" dedim. O:
"Ben sana emanet
bırakan bayanın çocuğuyum. Ne çabuk bukağı sahibi annemin vasiyyetini unuttun.
İnşaallah ben şehidoğlu şehid (olacağ)ım. Allah aşkına Allah yolunda seninle
beraber gaza etmekten beni mahrum bırakma. Şu bir gerçek ki, Allah'ın kitabını
hıfzetmiş. Rasulullah'ın (s.a.v.)sünnetini bilen, biniciliği ve atıcılığı bilen
biriyim. Arkamdan benden de binici birini bırakmadan (yoktur). Yaşımın küçük
oluşundan beni hakir görme. Annem de bana dönmeme üzere yemin ettirdi ve şöyle
dedi:
"Oğulcuğum!
Kafirlerle karşılaştığında arkanı dön(üp kaç)me Kendini Allah için hazırla.
Cennette Allah'a mücavirliği ve baban ile salih dayılarının mücavirliğİnİ
(komşuluk ve beraberliğini) taleb et. Allah sana şehadeti nasip ettiğinde
bana da şefaat et. Baha ulaştığına göre şehid ehlinden yetmiş kişiye ve
komşularından da yetmiş kişiye şefaat eder."
Sonra beni omuzları
arasına alıp/kucaklayıp başını göğe kaldırdı ve şöyle dedi:
"Ey benim ilahım,
efendim ve velim! Bu benim oğlum, kalbimin reyhani, gönlümün semeresi; onu sana
teslim ediyorum, onu babasına yakınlaştır.
"Ebu Kudame der
ki:
"Delikanlının
sözlerini duyunca onun güzelliğine, geçliğine üzüntümden, anasının ona karşı
kalbine acımamdan ve anasının ona karşı sabrının beni şaşırttığından çok fazla
ağladım." Genç:
"Amcacığım
ağlaman niye? Eğer benim küçük yaşıma ağlayorsan, şüphe yok ki Allah benden
daha küçükleri de O'na isyan ettiklerinde onları azaplandırır." Dedim ki:
"Ben yaşının
küçüklüğüne ağlamıyorum; ancak senden sonra annenin durumu ne olur" diye
onun kalbine ağlıyorum. (Ebu Kudame) derki:
"Sonra yürüdük ve
o gece konakladık, sabah ta yola koyulduk. Gözetledim genç Allah'ı sürekli
zikrediyor, ayrıca bizim bindiğimizde en iyi bineğimiz, konakladığımızda da en
fazla hizmet edenimizdi. Yürüdükçe onun azmi artıyor; çalışkanlığı artıyor,
kalbi berraklaşıyor ve üzerinde sevinç belirtileri zahir oluyordu."Devamla
şöyle der:
"Yürümeğe devam
ettik. Akşam vakti kafirlerin memleketine yakın geldik. Orada konakladık.
Bizler oruçluyduk, genç iftarımız için yemek pişirdi. Sonra onu bir uyuklama
bastı ve uykuya daldı. O uykudayken tebessüm etti. Bunun üzerine dostlarıma:
"Şu gencin
uykudaki gülmesini görüyor musunuz?" dedim. Genç uyandığında
"Canım dostum
seni uykudayken gülerek tebessüm ettiğini gördüm" dedi. Dedi ki:
"Göz alıcı yeşil
bir bahçedeydim. Ben orada gezerken, bir köşk gördüm; merdivenleri cevher ve
incidendi, kapıları altındandı, perdeleri çekilmişti. Perdeleri genç kızlar
(huriler) kaldırmaya başladılar. Onların yüzleri ay gibiydi uzatmak isetedim,
ancak o "acele etme zamanın gelmedi" dedi. Sonra bir kısmımın
diğerine şöyle dediklerini gördüm. O Merdiyye'nin kocasıdir. Bana ilerle Allah
sana rahmet etsin" dediler. Önünden yürüdüm baktım ki köşkün en tepesinde
bir oda var; o kırmızı altındandı, orda yeşil yakuttan bir yatak vardı. Sütunla
beyaz gümüştendi. Onda bir kız vardı. Yüzü sanki güneşti. Allah gözlerimi
sabit kılmasaydı, odanın ve cariyenin güzelliğinden gözlerim ve aklım giderdi.
Devamla şöyle dedi:
"Kızını görünce
"Merhaba, hoş geldin ey Allah'ın sevgilisi ve velisi"dedi.
"Sen banasın ben
de sana" onu kucaklamak istedim, ancak"söyle" dedi. Yavaş ol
acele etme. Çünkü sen çirkin şeylerden uzaksın. Benimle senin arandaki randevu
yarın öğlen namazının vaktidir. Müjdele." Bunun üzerine (Ebu Kudame) ona
dedim ki:
"Dostum sen hayır
gördün ve hayır olacak. Bizler oğlanın uykusundan şaşırdık. Sabahladığımızda
atlarımıza binmeğe koştuk. Birde baktık bir nidacı;,
"Ey Allah'ın
atlarının binicileri bininiz ve cennetle müjdeleyiniz"Ağır ve hafif
olarak Allah yolunda kuşanın."[51] dedi.
Bir müddet sonra yıyılmış çekirgeler gibi küfür ordusu -Allah onları zelil
kılsın- çıkıverdi. Bizden onlara ilk hamle yapan bu gençti. Topluluklarını
dağıttı, ortalarına dalıp onlardan birçok güçlü askerleri öldürdü. Onu böyle görünce
ona ulaşıp atının yularını tuttum ve ona şöyle dedim:
"Dostum dön. Sen
çocuksun savaşın hilelerini bilmezsin."
"Ey amcacığım
"Allah'ın şu sözünü duymadın mı?
"Ey iman edenler! Kafirlerle toplu olarak karşılaştığınızda
sırtınızı onlara vermeyiniz." [52]
Dedi. Ateşe girmemi mi
istiyorsun."O benimle konuşurken müşrikler bizlere tek bir adamın hamlesi
gibi hamle yaptılar. Benimle çocuğun arasına girdiler ve beni ondan
engellediler. Her biri kendi nefsiyle meşgul oldu. Müslümanlardan çok sayıda
insan öldürüldü. Atımla ölüler arasında gezmeğe başladım. Kanları yere akıyor,
kan ve tozun çokluğundan yüzleri tanınmıyordu.
Ben ölüler arasında
gezerken, oğlanı tüm tırnakları arasında her tarafı toz toprak olmuş, kanı içinde
kendini çevirip durduğunu gördüm ve şöyle diyordu:
"Ey müslümanlar
topluluğu! Allah aşkına bana amcam Ebu Kudame'yi gönderin." Onun sesini
duyduğumda yanına gittim. Onun yüzünü toz duman, hayvan ayakları ve kanın
çokluğundan onun yüzünü tanımadım. "İşte ben Ebu Kudame" dedim. Dedi
ki:
"Amcacığım
Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki rüyam doğru çıktı. Ben bukağının sahibi olan
kadının oğluyum.”
"Bu arada hemen
üzerine atlayıp iki gözünün arasını öptüm. Yüzünden kahve toprağı sildim. Dedim
ki:
"Dostum amcan Ebu
Kudame'yi unutma. Onu da şefaatine kat." Dedi ki:
"Elbisenden
(silmek için) daha hak sahibidir. Amcacığım onu bırak taki onunla Allah ile
karşılaşayım/ona varayım. Amcacığım işte ana vasfettiğim kız başucumda
ayaktadır. Ruhumun çıkmasını bekliyor ve şöyle diyor: Acele etme çünkü ben
sana müstakim (seni özledim)Amcacığım Allah.aşkına, eğer Allah seni sağ salim
dönderirse, şu kanlı elbisemi oğlunu kaybeden hazin ve miskin anneme götür ona
teslim et. Bilsin ki ben onun vasiyyetini kaybetmedim ve müşriklerle de
karşılaştığımda korkmadım. Benden ona selam söyle. Ona de ki:
"Şüphesiz Allah
senin ona takdim ettiğin hediyeni kabul etti. Amcacığım bir de on yaşında bir
kız kardeşim var, Her (eve) girdiğinde beni karşılar ve bana selam verirdi. (Evden)
çıktığımda da beni en son vedalayan şahıs olurdu. Bu çıktığımda da benimle
vedalaşıp şöyle demişti bana:
"Kardeşim Allah
aşkına (bizden) gecikme. Onunla karşılaştığında ona selamımı söyle ve ona de
ki: Kardeşin sana şöyle dedi: Kıyamete dek Allah sizin üzerinizde benim
halifemdir.
"Sonra tebessüm
etti ve şöyle dedi:
"Allah'tan başka
ilah olmadığına şehadet ederim. Tektir, ortağı yoktur sözünde
durdu/gerçekleştirdi Yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve Rasuludur.
Bu Allah'ın ve Rasulünun bizlere vadettikleridir. Allah ve Rasulu doğru
söylemiştir" Sonra ruhu çıktı. Onu elbisesiyle kefenledik ve onu
defnettik. Allah ondan da bizden de razı olsun.
Ebu Kudame der ki:
Bu gazadan dönüp
er-Rakka'ya girdiğimizde bu oğlanın evine gitmekten başka arzum yoktu. (Evine
doğru giderken) baktım ki kapıda oğlanın güzelliğinde bir kız var. Ayakda
durmuş her geçene"Amca nereden geliyorsun?" o"Gazadan"
derdi. Kız:
"Kardeşim seninle
dönmedi mi?" Onlar
"Onu
tanımıyoruz" derlerdi. Onu işitince ona vardım. Bana:
"Amca nerden
geliyorsun?" dedi. Ben:
"Gazadan"
dedim. O"Kardeşim seninle dönmedi mi?" deyip ağladı ve"Ne oluyor
bana ne yapayım insanların tümünün döndüğünü görüyorum da kardeşim ise
dönmedi." (Ebu Kudame)"
Bana göz yaşı/üzüntü
galebe etti. Sonra kıza birşey olur diye cesaretimi topladım. Ona dedim ki:
"Ey kız evin
sahibine de ki:
Ebu Kudame kapıdadır
onunla konuş. Kadın da benim sözümü işitti. Kadın çıktı ve rengi atmıştı. Ona
selam verdim. Selamımı aldı ve,
"Ey Ebu Kudame sen
taziyeci misin yoksa müjdecimisin?" dedi. Ben
"Allah sana
rahmet etsin bana müjdeyi taziyeden ayırdet onu beyan et" şöyle dedi:
"Eğer oğlum sağ
salim dömüşse, sen taziyecisin (taziye için geldin). Yok eğer Allah yolunda
şehid olmuşsa o zaman sen müjdecisin. Dedim ki:
"Müjdele(r olsun)
şüphe yok ki Allah senin hediyeni kabul etti." Bunun üzerine ağladı ve
"Kabul etti mi"
dedi.
"Evet"
dedim. O da şöyle dedi:
"Onu ahirette
benim için azık kılan Allah'a hamd olsun. Dedim ki:
"Çocuğun kız
kardeşi ne yapıyor?"
"Az önce seninle
konuşan kızdı." Bana yaklaştı. Ona dedim ki:
"Kardeşin sana
selam etti ve şöyle dedi:
"Kıyamete dek
sizin üzerinizdeki halifem Allah'tır. Bunun üzerine bir çığlık attı yüzüstü
baygın düştü. Bir müddet onu hareket ettirdim. Fakat o ölmüştü (artık). Bu beni
çok şaşırttı. Yanındaki çocuğun elbiselerini de annesine verdim ve onunla
vedalaştım. Oradan çocuk ve kıza karşı üzüntü ile annelerinin onlara karşı
sabrına şaşırarak/taaccüble ayırldım.
Müellif der ki: Hafız,
allame Ebu'l-Muzaffer b. Cevzi zikreder ki: Bu kıssa onu ulaşınca, tevbe
edenlerin saçlarından kestikleriyle üçyüz bukağı yaptı. Bu dördüncü bapta
geçmişti. Muvaffakiyet Allah'tandır. [53]
[1] Bakara: 2/245.
[2] Kurtubi, Tefsir: 17/242.
[3] Bakara: 2/261.
[4] Mevarid'uz-Zaman s: 397; Beyhaki Şuab’ul-İman: 2/101.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/267
[5] Zehebi: Harim b. Fatik, Harim b. Ahzem b. Şeddad b.
Amr b. Fatik el-Esedi Ebu Yahya'dır. Kardeşi Sebra ile birlikte Bedir'de bulunmuşlar.
Tecrid'u Esma'is-Sahabeti: 1/158.
[6] Hadis sahihtir. Tirmizi Sünen Ebvab'ul-Cihad Babu
Fadl'ın-Nafakati fi sebilillah: 3/90;
Nesai Sünen
Kitab'ul-Cihd Fadl'un-Nafakati fi sebilillah: 6/49
İbni Hibban
Mevarid'uz-Zaman Kitab'ul-Cihad Babu fi'n-Nefakati
Fi sebilillah s: 396;
El-Müstedrek Kitab'ul-Cihad Babu men enfaka..2/87;
Ahmed Müsned: 4/345.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/267-268
[7] Delail'un-Nübüvvetî: 2/143. Bunu iki tarikle rivayet
etmiş.
Birinci tarikte; Rebi'
b. Enes'ten, Ebu'l-Aliye'den o da Ebu Hureyre'den veya başkasından (rivayet
etmiş). Burada müphem sahabedir. Bezzar'a göre ise tabiindir.
İkinci tarikte ise;
Rebi b. Enes'ten, Ebu'1-Aliye'den, Ebu Hureyre den... Burada şüphe ve tereddüt
yoktur. Keşf ul-Estar: 1/38-45.
Bezzar "Bunun bu
isnad ve bu şekil dışında rivayet edildiğini bilmiyoruz" diyor.
Heysemi: Onu Bezzar
rivayet etmiş, ricali de sahihtir. Ancak Rabi b. Enes'in "Ebu'l-Aliye'den
veya başkasından"demesi tabiini meçhul kılıyor. Mecma'uz-Zevaid: 1/67-72.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/268-269
[8] Es-Sunen'ul-Kübra, Kitab'us-Siyer Babu Fadl'ıl-İnfak
fis-Se-bilillahı Azze ve Celle: 9/171; Musannef İbni Ebi Şeybe: 5/339.
[9] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/269
[10] Müslim İmaret: 1892
[11] Şerhu'n-Nevevi ala-Müslim 13/38)
[12] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/269-270
[13] Şehr b. Havşeb el-Eş'ari Eş-Şami Esma b. Yezid b.
Sekan'(tabiindir) in mevlasıdır. İnsanlar onda cerh ve tadil arasında
ihtilaflıdırlar. Onu cerh edenlerin ikna edici bir delilini bulamadım. Onu
tadil edenlerin sayısı ise daha fazladır. Onu ilk cerh eden Şube b.
Haccac'dır. Ondan sonra gelenler de cerhte ona itimad etmişler. O cerh sebebini
de "Şehr'in Şam ehlinden birinde ona ihanet ettiğini" gösterir.
Ancak onun (Şehr'in) haklı bir nedeni olabilir. Bunun doğru olduğunu
varsayarsak da, o hadis rivayetinde sika olduktan sonra ondan hadis almayı
terketmeyi gerektirmez.
Bezzar: Şu'be'nin
dışında ondan hadis almayı terkeden hiç kimseyi bilmiyorum.
Ebu'l-Hasan el-Kattan:
Onu zayıf görenlerin bir delilini görmedim.Osman ed-Darimi: Bana Ahmed'in onu
hayırla yad ettiği ulaştı.
Tirmizi Buharİ'den:
Şehr'in hadisleri hasendir. İşi sağlamdır.
İbni Ebi Hayseme ve
Muaviye b. Salih İbni Muin'den: O sikadır.
Yakub b. Şeybe:
Sikadır, ancak bazıları onu cerh etmiş.
Acli: Tabiinden, Şamlı
ve sikadır.Yakub b. Süfyan ve Şehr'e gelince İbni Avn onu her ne kadar metruk
de görse o sikadır.
Tüm bunlar için
Tehzib'ut-Tehzib: 4/369-372.
Zehebi: Bir grup onunla
ihticacta bulunmuş. Harb el-Kermani Ahmed'ten "Hadisleri ne güzeldir"
sözünü nakleder ve onu sika görmüş. Mizan'ul-İtidal: 2/284.
Onun sikadan münker
haberleri rivayet ettiği hususuna gelince, bunun sebebi malumdur, ayrıca bu
adaletine etki etmez ve ondan sikalığı kaldırmaz. Bunun için tadilciler bu
hususa iltifat etmemişler ve o da İbrahim el-Cevzecani'nin söylediği de budur:
Onun hadisleri insanların hadislerine benzemez. Der ki:
Amr b. Harice rivayet
etmiş. Ben Rasulullah'ın (s.a.v.) devesinin yularını tutmuştum. Esma b.
Yezid'den de rivayet edilmiş. Der ki:
Ben Rasulullah'ın
(s.a.v.) devesinin yularını tutmuştum. Sanki Rasulullah'ın (s.a.v.) devesinin
yularına düşkündür. Tehzibu't-Tehzib: 4/370. Derim ki: Bunda bir kusur yoktur.
Başkası duymadığından bunu rivayet etmiyorsa Şehr de işittiği için rivayet
ediyorsa onun ne günahı var.
Sonra Rasulullah'ın
(s.a.v.) devesinin yulannı tutmanın fazileti ve ondan (hadisi) alacaklar için
sahabe olduğunun da isbatıdır. Bu ona düşkün olmayı gerektirmez. Onun
kıraatlerle ilgili başkasının getirdiği rivayetleri getirdiğine gelince bu
tefsir babındandır. Ayrıca o Allah'ın kitabını. Eyyub b. Ebu Hasan ve
başkalarının dediği gibi en fazla okuyanlardandı. Bunlar İbni Mesud, Aişe ve
benzerlerinden rivayet etmiş. Bunda da bir tuhaflık yok. Burdan hareketle derim
ki: Müellifin isnadı hasendir sözü onun (Şehr'in) bu alandaki ayaklarının
sağlamlığını ve derinliğini gösterir.
[14] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/270-271
[15] İbn'ul-Mübarek'in Musannef'inde bulamadım;
İbni Ebi Şeybe
el-Musannef'te rivayet etmiş: 5/318. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/271
[16] Bakara: 2/261
[17] İbni Mace Cihad: 2/922
[18] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/271-272
[19] Mecma'uz-Zevaid: 5/282
[20] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/272-273
[21] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/273
[22] Ahmed Müsned: 2/268; Buhari Oruç: 4/111; Müslim Zekat:
1027
[23] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/273
[24] El-Müsned: 2/366; Sened'teki adamların tümü
Sahihayn'da İhticac edilmiş kişilerdir. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları:
1/273-274
[25] Müslim'de bu lafızla görmedim. İbn Nehhas, Cihad,
Tevhid Yayınları: 1/274
[26] Müslim Sahih: 2/712-713.
[27] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/274-275
[28] El-Müstedrek Kitab'ul-Cihad: 2/86;El-Mücteba
Kitab'ul-Cihad: 4/48; Ahmed Musned: 5/151, 164
[29] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/275
[30] El-Müstedrek Kitab'ul-Cihad: 2/86;El-Mücteba
Kitab'ul-Cihad: 4/48; Ahmed Musned: 5/151, 164 İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/275
[31] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/275-276
[32] Müslim Zekat: 2/691-692. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/276
[33] Kasas: 28/52
[34] Kasas: 28/54
[35] Kasas: 28/5
[36] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/276
[37] Ahmed Müsned: 5/63; Tirmizi Ebvab'ul-Menakib,
Menakib'u Osman b. Affan: 5/289
[38] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/276-277
[39] İbni Hişam Siyer Gazvet'u Tebuk, Ma enfahkahu Osman:
4/119. (Ancak muaddal'dır.) İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/277
[40] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/277
[41] Bunu Beyhaki'nin Sünen'ul-Kübra'sında görmedim. İbn
Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/277-278
[42] El-İstiabu ala Hamiş'il-İsabe: 3/72. İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278
[43] El-İstiabu ala Hamiş'il-İsabe: 3/73. İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278
[44] Bu mükerdir. Ona bin dinar ile gelmişti.
Mizan'ul-İtidal: 1/170. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278
[45] İmam Muhibuddin Ebu'l-Abbas Ahmed b. Abdullah b. Muhammed
b. Ebu Bekir et-Taberi el-Mekki'dir. Altıyüz yetmiş dörtte vefat etmiştir.
Tezkiret'ul-Huffaz: 4/1474-1475.
[46] Muhibuddin et-Taberi der ki: Bunu destekleyen bir
rivayette, Ümmü Amr b. Hassan b. Yezid b. Ebu'l-Gud'un rivayetidir. Babamın şöyle
dediğini işittim: Osman zorluk ordusunu iki kez techit etti."
Er-Riyad'un-Nadra: 2/91-92. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/278-279
[47] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/279
[48] Nisa: 4/40 İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları:
1/279-280
[49] İmam Ahmed Müsned'te Eba Zer'in hadisinden rivayet etmiş.
5/173. Hadis'in tamamı da şöyledir:
“Eğer bir şey bulamadıysan kardeşine güleryüzle
bak." İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/280
[50] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/280
[51] Tevbe: 9/41.
[52] Enfal: 8/15.
[53] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/280-288