16. ALLAH YOLUNDA RIBATIN FAZİLETİ VE MURABIT
OLARAK GECELEYENİN FAZİLETİ
Murabıt Olarak Ölen Kişiyi Allah Şehid Olarak
Diriltir/Haşreder:
Murabıt Ribatta İken Ölürse, Sırat Üzerinde Rüzgar Gibi
Hesapsız ve Kitapsız Geçer:
Kim Bir Gün Ribatta Bulunursa Allah Onunla Ateş Arasında
Yedi Hendek (Çukur) Bırakır:
Allah Yolunda Ribat Edene Geride Bıraktığı Kişilerin Ecri
Vardır:
Allah Teala şöyle
buyuruyor:
"Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları
tuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip tutun." [1]
"Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın
(sınırlarda) nöbetlesin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. [2]
569- Mübarek
b. Fadale der ki:
Hasan "Sabredin ve sabırda yarışın..."
ayetini okuyup Şöyle dedi: Kafirlere karşı sabırlaşmakla emrolundular. Taki
kafirler dinlerinden bıkarlar. [3]
570-
Muhammed b. Ka'b el-Kurazi bu ayetin tefsirinde şöyle der:
"Benim ve kendi
düşmanınızı, kendi dinlerini sizin için bırakmcaya kadar (sınırlarda)
nöbetlesin. [4]
Ezheri
"...(sınırlarda) nöbetlesin." kelimesiyle ilgili şunu söylemektedir:
Bunda ik görüş var:
Birisi: Düşmanınızla
cihad ve onlara karşı besili atlar hazırlayınız. [5]
571-
İkincisi Rasulullah'ın (s.a.v.) söylediğidir:
"Meşakkatli de olsa abdesti usulüne uygun gayet
güzel almak, namazlardan sonra (bir sonraki) namaz(ı) beklemek işte bunlar
ribattır. (mücahidin nöbet bekleyişi
gibidir. [6]
Bu ameller, Allah'ın
düşmanlarıyla cihad etmek için süvarinin nöbet tutmasına denk tutulmuştur.
Muhammed b. Atiyye
tefsirinde şöyle demektedir. Bu görüşlerin en doğrusu şudur:
Ribat Allah yolunda
cihaddan ayrılmamaktır. Onun aslı atı besleyip bağlamaktır. Sonra müslümanların
sınırların birini koruyan herkese bu isim verilmiş. İster süvari olsun, ister
yayan. Rasulullah'ın (s.a.v.);
"İşte bu ribattır" sözü, bunu Allah
yolundaki ribata benzetmek (teşbih etmek) içindir.
Ribatın sözlük anlamı
(yukarıda zikredilen) birinci anlamdır.
572- Şu sözü
gibi,
"Pehlivanlık rakibi (güreşte) yenmek değildir. [7]
573- Ve şu
sözü gibi:
"Miskin şu gezginliği yapan değildir. [8]
V.b. hadisler gibi.
Kuteybe [9]
derki:
"Ribat, bunların
atları bağlayıp beslemeleridir. Şunların da atlarını sınırlarda (nöbette)
beklemeleridir. Sonra sınırdaki nöbet ribat diye isimlendirildi. [10]
574- İbni
Rüşd Mukaddimat'inde, İbni Yunus es-Sakli Kitab'ul-Cami li
Mesaü'il-Müdevvene'de ve başkaları İbni Ömer'den rivayet etmişler:
"Cihad
müşriklerin kanını akıtmak için farzedildi. Ribat da müslümanların kanını
korumak için farzedildi. Müslümanların kanını korumak, müşriklerin kanını
akıtmaktan bana daha çok sevimlidir. [11]
Şunu bil ki, Ribat
imanın bölümlerinden şubelerinden, bağışlanma nedenlerindendir. Onun fazileti
ile ilgili öyle büyük şeyler varidolmuş ki, başka ibadet ve iyilik
hakkında-varid olmamıştır. Onlardan bazıları şunlardır: [12]
Bir Günlük Ribat Dünya Ve Üzerindekilerinden Daha
Hayırlıdır:
575- Sehl b.
Sad'ten Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Allah yolunda bir gün ribat (nöbet) tutmak,
dünya ve üzerindekilerinden daha hayırlıdır. Birinizin cennetteki bir kamçılık
yeri, dünya ve üzerindekilerden daha hayırlıdır. [13]
Hadisi Buhari ve
başkaları rivayet etmiştir.Hadisteki,
"Dünya ve üzerindekilerden daha hayırlıdır"
İfadesi kimisine göre
zahirine göredir. Kimisi de şöyle demiş:
"Yani bu taat
şayet kişi buna (dünya ve üzerindekilerine) malik olabilse ve bunu Allah'a
itatte harcasa/infak ederse, (yine bundan) dünya ve üzerindekinden daha
hayırlıdır. Bunu Müslim'in şerhinde[14] Kadı
İyad ve şeyh Muhibbuddin et-Taberi "Fadil'ul-Aşere'de zikretmiş. Bunların
dışında başkaları da zikretmiş. Bunu bir grupta tercih etmiş. Çünkü dünya ve
üzerindekiler Allah indinde bir sivrisineğin kanadı kadar değildir. O zaman
nasıl olur da cenneti mucip şeyle kıyası yapılıyor ki bunun küçük cüzlerinin
değeri bile yoktur. Şayet kadru kıymetinde ona denk olursa -ki bu imkansızdır-
ebedi baki olanın bir zerresinin fani olan dünya/yer dolusundan daha hayırlı
olandan daha hayırlı olduğuna akıl kesin ve zaruri olarak karar verir. O zaman
aralarında üstünlük yarardan uzaktır, Acak baki olan ecrin yine baki olan
ecirle mukayesesi/karşılaştırılması arzu ediliyorsa o başkadır.
Kimisi de şunu demiş:
"Bu nefisle daha
fazla yer etmesi için gayıp olanı somutlaştırmak içindir. Çünkü dünya dünyaya,
nimetlerine ve lezzetlerine sahip olmak; nefsin tabiatında büyük ve somuttur.
Onun yanında hakikat bulan Ribatta tek bir günün sevabı -ki bu soyut ve
gaybtır- dünya lezzetlerinden bildiğiniz somut lezzetlerden/nimetlerden daha
hayırlıdırİbni Dakik el-İd Umde şerhinde der ki:
Kanaatimce bu görüş
Kadı îyad'm zikrettiğinden daha açık ve daha uygundur.[15]
Bir Günlük Ribatın Bir Ayın Oruç Ve Kıyamından Ve Bir
Aylık Ribatın Bir Asır Oruçtan Daha Hayırlı Olduğuna Dair:
576- Selma'dan
Rasululah (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:
"Bir günlük
ribat, bir ayın orucundan ve kıyamındandaha hayırlıdır. ölürse üzerine dünyada
iken yaptığı ameli ve rızkı cereyan eder. Fettandan da (kabir fitnesinden de)
emin olur[16]
577-
Taberani tahric etmiş, Ebu'd-Derda'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Bir aylık ribat bir asırlık oruçtan daha
hayırlıdır. Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse büyük korkudan emin olur.
Rızkı cennetten getirilir. Allah onu diriltinceye kadar murabıtın ecri önada
olur. [17]
578- İbni Asakir Cemi b. Sevb [18] den
Ebu Umame' Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah yolundaki murabıtın ecri ayın başından
sonuna kadar topuklarını yanyana getirip onu oruçla ve kıyamla geçirenden
daha büyüktür." [19]
579-
Hasan'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Allah yolunda
bir gecelik ribat, birinizin evindeki altmış yıl ibadetinden daha
hayırlıdır."Bunu Şifa'us-Sudur'da zikretmiş.
Her Ölen Kişinin Ameli
Kesilir. Ancak Ribatında Ölen Murabit Hariç. Çünkü Kıyamete Kadar Ribat vb.
Ameli Salihin Ecri Devam Eder: [20]
580- Selman'dan Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle
dediğini işittim:
"Bir günlük ribat bir ayın orucundan ve
kıyamından daha hayırlıdır. Murabıt olarak ölürse bu ecir gibi ve rızkı
cereyan (devam) eder.
"[21]Bunu
Müslim (lafzı 576 noda geçti) ve Hakim (bu onun lafzıdır) rivayet etmiş. [22]
581- İbni
Asakir değişik yollarla rivayet etmiş:
"Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse
kıyakadar ona mücahidin ecri vardır." [23]
582- "Kim bir gün Allah yolunda ribatta
bulunursa bu bir ayın orucuna ve ihtiyacı dışında namazdan ayrılmayanın
kıyamına denktir. Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse onun ecri, cennet ve
cehennem ehli arasında hüküm verilinceye kadar devam eder." [24]
583-
Başkasında:
"Eğer ölürse ona murabıtın ecri dirilmeye kadar
devam eder. Fettan'dan (kabir azabından) emin olur. Cennetten
rızıklandırılır." [25]
584-
Başkasından -yine İbni Asakir tahric etmiş:
"Şurahbil b. Sımt
Farsların kalelerinden birine murabıt olarak inmişti. Onlara şiddetli bir
yokluk isabet etmişti. Selman-ı Farisi onlara uğradı ve şöyle söyledi:
"Rasulullah'dan
(s.a.v.) işittiğim ve bu konumunuzda size yardımcı olarak bir hadisi
söyleyeyim mi?" "Evet ya Ebu Abdillah! söyle" dediler. Dedi ki:
"Rasulullah'ın
(s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:
"Allah yolunda bir günlük ribat, bir ayın orucundan
ve kıyamından daha hayırlıdır. Allah yolunda murabıt olarak ölene kıyamet
gününe kadar mücahidin ecri devam eder." [26]
585- Fudale
b. Ubeyd den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Allah yolunda murabıt olarak öten hariç her
kişinin ameli mühürlenir (sona erer). Çünkü onun (murabıtın) ameli kıyamet
gününe kadar artar ve kabir fitnesinden emin olur.
[27]Ebu Davud, Tirmizi (Hadis hasen ve sahihtir demiş)
İb-ni Hibban (sahihinde) ve Hakim (Müslim'in şartına göre sahihtir, demiş)
rivayet etmiş.
Kurtubi tefsirinde bu
iki hadis ile -Selman ve Fudale'nin hadisleri- ilgili olarak şunu demektedir:
"Bunlar, ribatın
ölümden sonra baki kalacak amellerin en hayırlısı olduğuna delildirler. Ebu
Hureyre'nin hadisinde: [28]
586- "İnsan
öldüğünde üç kişi (sınıf) hariç ameli kesilir: Sadaka-ı cariye, kendisiyle
yararlanılan ilim ve kendisine dua eden salih çocuk.
"Müslim rivayet
etmiş.
Sadaka-i cariye,
kendisiyle yararlanılan ilim ve kendisine dua eden salih çocuk; evet bunlar
sadakanın bitmesi ilmin gitmesi ve çocuğun ölmesiyle son bulur/kesilir. Ribat
ise kıyamete dek ecri kat kat artar. Kat kat artmanın haricinde artmanın bir
manası yoktur. Ayrıca bu bir sebebe mebni de değildir. Ki onun kesilmesi -yok
olması- ile kesilsin. Bilakis o kıyamete kadar Allah'tan daimi/sürekli bir
iyilik (fazilet)tir. Bu şundandır:
Tüm iyilikler ancak
düşmandan emin olmakla, dinin hudutlarını koruyarak onlardan korunmak ve islam
şiarlarını ikametle mümkündür. [29] Onun
sözü burada sona erdi. Bu gerçekten hoş şeylerdir. Onu iyi düşün! [30]
587- İrbad
b. Sariye'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Her amel, Allah
yolunda murabıt olan hariç, sahibi öldüğünde kesilir. Onunki ise ona
artar/çoğalır. Kıyamete dek rızkı da ona devam eder." [31]
Taberani iki isnad ile
rivayet etmiş, birisi sahihtir. [32]
588- Ebu
Umame'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Dört sınıfın ecirleri ölümlerinden sonra da
devam eder: Allah yolundaki murabıt, bir amel işleyen -ki bu amel edildikçe ona
da ecir devam eder- sadaka veren kişi buna da o sadaka sürdükçe ona ecir yazılır.
Arkasında kendisine dua eden bir çocuk bırakan adam. [33]
Ahmed İbni Asakir
tarikiyle rivayet etmiş. Senedinde İbni Lehia var. [34]
589- Ebu
Ya'latafıric etmiş, Ukbe b. Amir'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Allah yolundaki murabıt hariç ölen her kişinin
ameline mühür vurulur, O ise ameli dirilinceye kadar ona devam eder. [35]
590- Vasile
b. el-Eska'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Kim iyi bir
çığır açarsa hayatında ve ölümünden sonra bununla amel edilip terkedilinceye
kadar ona bunun ecri vardır. Kim de kötü bir çığır açarsa bu terkedilinceye
kadar ona da bunun günahı var. Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse Allah
kıyamette diriltinceye kadar ona murabıtm ecri var/devam eder. [36] Taberani
iyi bir isnad ile rivayet etmiş. [37]
591- İbni
Asakir muhtasar olarak rivayet etmiş ve onda şunu artırmış:"Onun tüm
günahları, yeni ve eskileri, gizli ve açıkları bağışlanır." [38]
592- Ubade
b. Samit'den:
"Hiç bir kişi/fert yoktur ki canı çıkmadan önce
varacağı yerini görmesin. Ancak murabıt olanlar bundan müstesnadır. Çünkü
bunun eciri -veya rızkı- ribat oldukça ona devam eder."
İbni Mübarek mevkuf
olarak rivayet etmiş.
Merfu hadislerin manası
da budur. Çünkü ölü son nefesiyle beraber ameli kesilir ve mühürlenir. Bunun
üzerine haatı boyunca yaptığı amellerinin cümlesiyle hak ettiği yerrini
görecektir. Murabıt ise Allah indindeki yerini görmez. Çünkü hayatının sona
ermesiyle ameli sona ermez. Bilakis ameli ölümünden sonra da kıyamete kadar
fazlalaşır ve kat kat artar. Ecrinin nereye varacağını, derecesinin nereye
ulaşacağım Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Ancak şu var:
Ölümü anında
müjdelendiği ve sevindiği şeyi görür. Kıyamete kadar sonuna varamayacağı
yükselişinin yerini görür. İyilikleri sayılamayan ve verdiği bolluğu da
hesaplanamayan (zat) ne yücedir! [39]
Bu hususta Selman [40] ve
Ebu'd-Derda'nın [41] hadisleri daha önce
geçti.
593- Taberani Ebu
Hureyre'den tahıic etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Ölen her kişinin ameline mühür vurulur. Murabıt
hariç. Çünkü onun ameli kıyamete kadar ona artar ve kabrin fettan'ından (kabir
meleklerinin sorgusundan/fitnesinden veya kabir azabından) emin olur. [42]
Şurahbil b.
es-Simt'.ten kendisi Fars topraklarında murabıttı onlara Selman'ı Farisi
uğradı, insanlar ribattan bıkmış ve sıkılmışlardı. Şöyle dedi:
"Ey İbni Simt!
sana bu konumunda yardımcı olacak Rasulullah'dan (s.a.v.) işittiğim bir hadisi
söyleyeyim mi Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:
"Murabıtın bir günlük ecri, ehli içinde bir ay
kıyam eden kişinin ecri gibidir. Şayet ölürse kabir fitnesinden (sorgusundan ve
azabından) emin olur. Kabrinde şöyle yazılır; "Bu Allah yolunda murabıt
idi" hesap gününe kadar daha önce yaptığı ameli daha güzel bir şekilde ona
devam eder.
"İbni Asakir
rivayet etmiş Daha önce 576 no ile Müslim'den geçmişti. [43]
594- Ebu
Umame Rasulullah'dan rivayet etmiş:
Kim Allah yolunda ribatta bulunursa, Allah onu kabir
fitnesinden emin kılar. [44]
Taberani el-Kebir ve
el-Evsat'ta rivayet etmiş. [45]
595- İbni
Asakir de rivayet etmiş:
"Allah yolunda murabıt olarak ölen bir kişi
yoktur ki,Allah onu kabrin fitnesinden emin kılmasın."
Murabıt Ribatında Öldüğünde Allah Onu Kıyamet Gününde
Büyük Korkudan Emin Olarak Diriltir: [46]
596- Ebu
Hureyre Rasulullah'dan (s.a.v.) şöyle rivayet etmiş:
"Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse daha önce
yapmış olduğu salih ameli onun için devam eder. Rızkı da ona devamlı gelir.
(Kabir azabından) Fettan'dan emin olur. Allah kıyamet günü büyük korkudan emin
olarak onu diriltir. [47]
İbni Mace Sahih bir
isnad ile rivayet etmiş. [48]
597- Bezzar
Ebu Hureyre ve Osman'ın hadisinden rivayet etmİş: Onda:
"Kıyamette, Allah onu büyük korkudan emin olarak diriltir.
[49]
Ebu'd-Derda'nın
hadisinde de:
"Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse, büyük
korkudan emin olur. Rızkı ona sunulur. Allah onu diriltinceye kadar ona
murabıtın ecri devam eder."
577 no ile geçti. [50]
598- İbni
Asakir kendi isnadı ile Aişe'den tahric etmiş. Aişe şöyle demiş:
"Adamları ne
kadar da acizdirler? Erkek olsaydım ribatın üstünde bir amel tercih etmezdim.
Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kim murabıt olarak ölürse; kabir fitnesinden
korunur, büyük korkudan emin olur. Yaptığı (salih) amel ona kıyamete kadar
(ecir olarak yazılmaya) devam eder." [51]
599- Abdullah b. Amr'dan; Murabıt olarak ölen kişi
hakkında şunu rivayet etmiş:"
O kıyamet gününde büyük korkudan emin olur. [52]
İbni Mübarek mevkuf olarak rivayet etmiş.
Büyük korku, çoğunluğa
göre cehennemin, cehnnem ehlini kuşatmasıdır. Hasan "Kulun ateşe girmesi
için emrolunmasıdır" derken, İbni Cüreyc "iki fırka/grup arasında ölümün
boğazlanmasıdır" der.[53]
600- Abdurrezzak ve İbni Mace İbrahim b.
Muhammed'ten [54] çoğu bunu terkederken
Şafi'i sika görmüş- Ebu Hureye'den o da Rasulullah'dan (s.a.v.) rivayet etmiş:
"Kim murabıt olarak ölürse, şehid olarak ölür.
Kabir fitnesinden korunur. Yedirilir, rızkı cennetten getirilir. Ameli ona
devam eder. [55]
601- Bu
hadisi Ebu Ahmed b. Adiy de rivayet etmiş. Bunun tarikiyle de İbni Asakir...
Ebu Hureyre'den o da Rasulullah dan (s.a.v.) rivayet etmiş. [56]
602- İbni Ebi Şeybe Safvan b. Selim'den rivayet etmiş.[57]
603-
Taberani geçen (576 no ile geçmişti) Selman hadisini rivayet etmiş ve sonunda:
"Kim murabıt olarak ölürse, üzerinde bulunduğu
amel (daha önce yaptığı amel) ona devam eder. Rızkı ona (devamlı) gelir. Kabir
fitnesinden emin olur. Kıyamet günü de şehid olarak dirilir. [58] demiş. [59]
604- İbni
Asakir kendi isnadıyla... Abdullah b. Amr den tahric etmiş. Rasulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuş
"Kim ribata niyet ederse, alnında nifaktan beraat
yazılır. Ayrılmak üzere çıktığında, Allah melekleri onunla görevlendirir.
Bunlar onu sağından ve solundan, önünden ve arkasından korurlar. O (ribat
yerine) vardığında duası kabul görür. Ölürse şehid olur. Bu durumuyla kıyamette
otuz kişiye şefaatçi olur. Öldürülürse yine şehidtir. Bu durumuyla kıyamet
gününde yetmiş kişiye şefaat eder."
Müellif -Allah onu
affetsin- der ki:
Allah'ın fazi ve keremiyle
kullarına muamelesindeki sünnet (ullah) devam ediyor. Kim doğru bir şekilde
Allah'a yakınlaştıracak birşeye yönelir de, tüm istek ve arzusuna rağmen, onu
kasetmedeki gayretine rağmen ilahi takdir onu on(a nail olmak) dan menederse,
şüphesiz ki Allah, kıyamet gününde, onun güzel kasdına, halis niyetine ve doğru
içtenliğine bir ihsan ve kendisinden de bir iyilik/fazilet olarak bu
itaatin/yakın-lığın/kurbetin ecrini ona verir, bunun delili -inşaallah ilerde
gelecektir. "Kim mücahid olarak
çıkar da ölürse, o şehidtir." ve "Kim
hac (etmek) için (çıkıp da ölürse) hacı olarak yazılır" hadisleridir.
[60]
605-
Devesinden düşen ihramlı hakkında Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Şüphesiz o kıyamet gününde telbiye getirerek diriltilir.[61]
606- Yine
Rasulullah'ın (s.a.v.) şu sözü gibi:
"Kim gece namaz kılmaya niyet ederek yatağına gelir
de uykusu (gözü) sabaha kadar galebe ederse niyet et1 tiği şey ona yazılır.
Uykusunda Rabbinden ona sadaka addedilir. [62]
Hadisi Nesai, İbni
Mace, İbni Huzeyme Ebu Derda'nın hadisinden rivayet etmişler. [63]
607- Ebu
Davud ve Nesai bunu ayrıca Aişe'nin hadisinden de rivayet etmişler. [64]
608-
Rasulullah'ın (s.a.v.) şu sözü gibi:
"Kim güzel bir
şekilde abdestini alıp (namaz kılmak için) giderse insanların namaz
kıldıklarını görürse namaza yetişmezse, Allah onu kılan ona hazır olanların
ecri kadar ona ecir verir. Bu onların ecrinden bir şey de eksiltmez. [65] Ebu
Davud, Nesai ve Hakim rivayet etmiş. Hakim "Müslim'in şartına göre hadis
sahihtir" der. [66]
609- Bunlara
benzer daha bir çok hadis mevcuttur. Murabıt ancak ve ancak şehadeti arzulamak,
onu kazanmak için de canını feda etmek için ribat eder. Bu takdirde öldüğünde
şehid olarak diriltilmesi tabiidir. Bunu Allah'ın şehidlerin özelliklerinden
olan şeyleri onlara vermesi de bunu destekler. Ona rızkını devamlı vermesi,
kabir azabından ve büyük korkudan emin olma vb. bunlardandır. Şayet onun şehid
olarak dirilteceği hususunda sahih ve sarih (açık) bir hadis varid olmamış
olsa dahi bu kaideden istinbat edilirdi. Hal böyleyken zaten bu hususta bir çok
hadis rivayet edilmiş. Bu hadisler tenkidten salim değilseler de tariklerinin
çokluğu birbirlerini destekliyor ve güçlendiriyor. Bunu mezkur kaide de
destekliyor. Yine de en iyi blen Allah'tır.
İbni Mübarek... Ebu
Salih eI-Humsi [67]den rivayet etmiş.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Allah Azze ve Celle kıyamette kimi kavimleri
diriltir ki bunlar sıratın üzerinde rüzgar gibi hesapız ve azasız
geçerler."
"Kim bunlar ey
Alah'ın Rasulu?" diye sordular. Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi:
"Ribatta iken kendilerine ölüm gelen kavimlerdir.
[68]
610- Şifa'us-Sudur'da zikredilmiş. Rasulullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Yemin olsun ki kıyamet gününde öyle kavimler diriltilir
ki Sırat'ın üzerinde cennete girinceye kadar rüzgar gibi geçerler."
"Onlar
kimlerdir ya Rasulallah?" denildi.
"Onlar ribatta iken kendilerine ölüm gelen kavim(ler)dir."
buyurdu. [69]
611- İbni
Asakir kendi isnadıyla... Ebu Seleme'den o da Ebu Hureyre'den tahric etmiş.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Yemin olsun ki kıyamet günü öyle kavimler
diriltilir ki yüzlerindeki nur parıldar, sıratın üzerinde rüzgar gibi geçer,
cennete hesapsız/sorgusuz geçerler.""Onlar
kimlerdir ya Rasulallah?" denildi
."Onlar öyle bir
kavimdir ki ribatta iken kendilerine ölüm ulaştı." [70]
612- Şifa'us-sudur'da Enes b. Malik'ten şöyle
dediği zikredilmiş:
"Kıyamet günü bazı adamlar (kişiler)
kabirlerinden çıkarlar. İnsanların hesabı (sorgusu) onları meşgul etmez.
Cennetin kapılarına kadar gelip onları korkusuzca (sükunet içinde) kapıyı
çalarlar. Rıdvan"Kimsiniz?" der. Onlar şöyle cevap
verirler:"Allah'ın sevdikleri (kulları)yiz. Murabıt bir kavimiz."
Bunun üzerine Rıdvan onlara:"Allah'a karşı çok rahatsınız/sakinsiniz.
Sanki deniz sahilinde ayaklarınızı tozlamışsınız" der.[71]
613-
Abdurrezzak ve İbni Münzir el-Evsat'ta Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini tahric
etmişler:
"Deniz kenarında
müslümanlann bir gediğinde/sınırında ribat bana Ka'be veya Medine'deki
Rasululah'ın mescidinde kadir gecesine denk gelmemden daha sevimlidir. Üç
gününün ribatı bir yıla denktir. Ribatın tümü ise kırk gecedir. [72]
614- Said b.
Mansür da Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem -ki zayıftır- Ebu Hureyre'den yine
mevkuf olarak zikretmiş.[73]
615- İbni
Münzir Humade tarikiyle.. Osman b. Ebi Sev-de'den rivayet etmiş. Der ki:
Biz Yafa'da Ebu
Hureyre ile ribatta idik. Şöyle dedi:
"Buranın ribatı,
Beyt'ül-Makdis'teki kadir gecesinden bana daha sevimlidir.
"Yafa:
Beytü'l-Makdis sahilinde bir köydür. Oradan lüdd kumsalına çıkılır. [74]
616- İbni
Hibban sahihinde, Beyhaki ve başkaları Mücahid'den o da Ebu Hureyre'den rivayet
etmiş. Der ki:
Kendisi ribattaydi.
Sahile iltica ettiler. Sonra bir şey yok denildi. İnsanlar ayrıldı. Ebu
Hureyre ayakta duruyordu, önünden bir adam geçti ve dedi ki:
"Ey Ebu Hureyre
seni durduran nedir?" Ebu Hureyre şöyle dedi:
"Rasulullah'ın
(s.a.v.) şöyle dediğini işittim:
"Allah
yolunda bir saat(lık) duruş. Hacer'ul-Esved'in yanında kadir gecesi kıyam
durmaktan daha hayırlıdır.” [75] Hadis
bazı sebeplerden zayıftır. [76]
617-
Cabir'den Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kim Allah yolunda bir gün ribatta bulunsa, Allah
onunla ateş arasına yedi hendek (çukur) bırakır. Her imi hendek yedi gök ile
yedi yer kadardır. [77]
618- Taberani el-Evsat'ta ricali sika olan bir
isnad ile Enes'den tahric etmiş: Der ki: Rasulullah'a (s.a.v.) ribatın ecri
soruldu. Rasululİah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kim müslümanların gerilerinde nöbet tutarak bir
geceyi ribatla geçirirse, ona geride bıraktığı oruç tutan ve namaz kılanların
ecri vardır. [78]
619- Şifa'us-Sudur'da Ebu Hureyre'den zikredilmiş.
Rasululİah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Kim Allah yolunda murabıt olarak çıkarsa, ona
tüm ümmet'i Muhammed'den; iyisi ve facirinden, kadın ve çocuğundan,
hayvanından, kara ve denizdeki kuşlarından kıyamete kadar kırat miktarınca
ecir vardır. Kırat ise, Uhud dağı kadardır." [79]
620- İbni
Asakir isnadıyla tahric etmiş. İbrahim el-Yemani anlatıyor: Der ki:
Yemen'den döndüm.
Süfyan-ı Sev-ri'ye varıp dedim ki:
Ya Eba Abdullah!
Nefsimde şunu geçirdim. Cidde'ye varıp her yıl ribatta bulunayım. Her ay bir
umre yapayım. Ve her yıl bir kez hac edeyim. Dolayısıyla ehlime de yakın olmuş
olurum. Bu mu sana daha sevimlidir yoksa Şam'a gitmek mi?" Bana şöyle dedi
:"Ey Yemen'li
kardeş! Şam sahillerine git. Şam sahillerine git. Muhakkak ki şu beyti her yıl
yüzbin, ikiyüz bin veya üçyiiz bin kişi ve Allah'ın dilediği daha fazla kişi
hac ediyor.. Onların hac, umre ve ibadeti/kurbanları gibi sana da ecir var.
"Allah Yolunda
Bir Günlük Ribat, Ribatsız Bin Günden Daha Hayırlıdır: [80]
621-
Osman'ın minberin üzerinde şöyle dediği rivayet edilmiş:
"Benden ayrılıp
uzaklaşacağınızdan korktuğum için (bugüne kadar) Rasululİah'dan (s.a.v.)
duyduğum bir hadisi gizledim. Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini duydum:
"Allah yolunda bir günün ribatı başka yerlerde
geçirilen bin günden daha hayırlıdır. Herkes nefsi için dilediğini seçsin. [81] İbni Ebi Şeybe ve Tirmizi. (Tirmizi "Hadis
hasendir" demiş.) Nesai, İbni Hibban (sahihinde) ve Hakim (Buhari'inin
şartına göre sahihtir demiş) rivayet etmişler. [82]
622- İbni
Mace... Mus'ab b. Sabit'ten rivayet etmiş. Ancak onda şöyle demiş:
"Rasulullah'ın
(s.a.v.) şöyle dediğini duydum:
"Kim bir gün ribatta
geçirirse, oruçlu ve kıyamlı bir gece gibi (sevabı) olur. [83]
623- İbni
Asakir'e ait bu hadisle ilgili başka rivayet ise şöyledir:
Osman şöyle dedi: Ey
insanlar hicret ediniz! Çünkü ben de hicret ediciyim. Bunun üzerine insanlar
yola koyuldular. Sonra şöyle dedi:
"Ey insanlar size
öyle bir hadis söyleyeceğim ki onu Rasulullah'dan (s.a.v.) duyduğum günden bu
güne kadar size hiç söylemedim. Rasululİah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah yolunda yapılan bir günlük ribat onun
dışındaki bin geceden daha hayırlıdır. Kişi dilediği yerde ribat
etsin.""Size tebliğ ettim mi?" Onlar"Evet" deyince.
O:"Allah'ım şahid ol!"
dedi.Müellif -Allah onu affetsin- der ki: Osman'ın bu hadisinde şunda apaçık
bir delil var. Ribat mekanında murabıtın bir-günlük rîbatı (kıyamı) başka
yerlerde geçirilen bir günden daha efdaldır. İster bu yer Mekke olsun, ister
Medine ve ister Beyt'il-Makdis olsun, (farketmez). Bunun içindir ki Osman
insanların onu (bırakıp) ayrılmalarından korkmuştur ki onlara bunu
bildirdiğinde ribata olan rağbet ve orada ikame isteği onu terketmelerini
sağlayacaktır. Bunu Mekke ve Medine'yi kapsadığını bilmeseydi onların
Medine'den çıkıp/ayrılıp ribat bölgesine gitmelerinden korkmazdı/endişelenmezdi.
[84]
624- İbni
Asakir Yezid b. Hubeyra -ki metruktür- tarikiyle... Enes'den Rasulullah'ın
(s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ettiğini tahric etmiş:
"Allah yolundaki bir gününüz iki mescidten
Mes-cid'ul-Haram ve Medine mescidindeki bin günden daha hayırlıdır.
"Müellif
der ki: Şu bir gerçek ki, Mekke ve Medine'den sayılarını ancak Allah'ın bildiği
sahabe, Tabiin, Tabei tabiinden bir çok insan murabıt olarak çıkıp Şam
sahillerine gitmişler. Ölünceye veya şehadetle Allah onlara ikram edinceye
kadar oralarda kalmışlardır. [85]
625- İbni
Mübarek rivayet etmiş. Haris b. Hişam cihat [86] için
Mekke'den çıktı. İnsanlarda büyük bir hüzün meydana geldi. Yedirdiği her kimse
onu uğurlamak için çıktılar. Betha'nın üst tarafına vardığında durdu, insanlar
da durdular. Etrafında ağlıyorlardı. Onların bu hüzünlerini görünce duygulandı
ve o da ağlamaya başladı ve şöyle dedi:
"Ey insanlar!
Allah'a yemin olsun ki, kendimi sizden üstün gördüğümden dolayı başka bir
beldeyi sizin beldelerinize tecihimden dolayı çıkmıyorum, ancak şu iş (ribat)
için (çıkıyorum). Kimi adamlar (bunun için) çıkmışlar. Ne aşiretleri içinde ne
de evleri içindedirler. Vallahi Mekke lan altın olsa ve bunu Allah yolunda
infak edersek, günlerinden bir güne bile ulaşamayız. Vallahi onlar bizleri dünyada
geçmiş olsalar da, ahirette onlara ortak olmayı iltimas edelim. Bu, Allah'a bir
göçtür ve Şam'a yöneldi. Orada şehid oldu. [87] İbni
Esir "Şam'a gitti. Orada malı ve ehli ile Yermuk günü şehid oluncaya kadar
cihad etti. [88] Ebu'l-Haccac'ın "Tehzib'ul-Kemal"de
zikrettiğine göre, Haris adındaki bu zat, Bedir, Uhud'a müşrik olanık Katılmış,
Fetih günü de müslüman olmuştur. Değeri büyük, kıymetli bir kişiydi.Mus'ab b.
Abdillah der ki: Haris b. Hişam çolukçocu-ğuyla Şam'a gitmek için (Mekke'den)
çıktı. Mekke ehli ağlayarak ona tabi oldular. O da duygulanıp ağladı. Sonr
şöyle dedi:
"Eğer bizler size
karşılık bir yeri, komşuluğunuza karşılık bir komşuluğu taleb etseydik, sizden
daha hayırlısını bulmazdım/sizin yerinize başkasını istemezdim. Ancak bu Allah'a
bir göçtür. Allah onun sonunu hayırla kapatıncaya kadar Şam'da kendisi ve
beraberindekiler kendilerini cihada adamışlardı. [89] Bundan
önce de İbrahim el-Yemani'nin Sevri ile olan kıssası, ona her yıl yapacağı
haccı her ay yapacağı umreyi v.s.'yi terkedip Şam'a gitmesinin emredilişi
geçmişti. Yine ikinci bapta Bilal'ın Rasulullah'ın (s.a.v.) şehrinden çıkıp
Şam'a cihad niyetiyle gittiği de geçmişti.Şeyh'ul-İslam ibni Teymiye, kişinin
ribat yerinde murabıt olarak durmasının Mekke, Medine ve Beyt'il-Makdis'te durmasından
daha efdal olduğu hususunda icma olduğunu nakleder. [90]
İbni Munzir el-Evsat'ta imam Ahmed'ten şunu nakletmiş, ona
"Mekke'de ikame etmek mi yoksi ribat mı sana daha sevimlidir?" diye sorulduğunda:
."Ribat bana daha sevimidir" cevabını vermiş.Yine Ahmed şöyle
demiş:"Bizim yanımızda gaza ve ribata muadil bir amel yoktur.[91]Adamın
biri İmam Malik'e:"Medine-i Şerifte mi ikamet edeyim yoksa İskenderiye'de
nü ikamet edeyim?'.' diye sormuş o da"İskenderiye'de ikamet et"
demiş.
Murabitın ribat
yerindeki namazı, orucu, zikri, kıraat ve nafakası (ecir bakımından) kat
kattır. Allah yolunda ameli salih'in fazileti daha önce geçmişti. Yine şüphe
yok ki murabıt da mücahid gibidir. Her ikisi de Allah yolundadır. Yine ikinci
babta Osman'ın hadisi geçmişti:"Vallahi
Allah yolunda çalışarak geçireceğiniz bir gününüz, evinde oruçla ve kıyamla
geçireceği bir gecesinin amelinden daha hayırlıdır." [92]
626- Ebu
Umame den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Murabıtın
namazı beşyüz namaza muadildir. Onun onda nifak edeceği bir dirhem veya dinar
başka yerlerde harcadığınızın yediyüz katıdır. [93] Bunu
Beyhaki Şuajb'ta tahric etmiş. Onun bu tariki İbni Asakir tarafından da -ancak
başka bir metin için- hasen görmüş. [94]
627-
Şifa'us-Sudur'da Ebu Hureyre den zikretmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuş:
"Deniz sahilindeki bir namaz(ın ecri başka
yerlerde kılma namazdan) bir milyon kat (daha fazla)dır." [95]
628- Yine
orada Ömer b. Abdulaziz'in oğullarından o da babasından zikretmiş:
"Deniz sahilindeki (buradaki ribatta) bir namaz
milyon yirmi beş bin namaza muadildir"
Hafs b. Ömer der ki:
Evzai ile karşılaştım. Ona bu hadisi söyledim. Bunun üzerine "Sahildeki
bir namaz, bir milyon yirmi beş bin namaza muadildir" dedi. [96]
629-
Ebu'ş-Şeyh İbni Hayyan "Kitab'us-Sevab" ta zayıf bir isnad ile
Enes'den merfu olarak tahric etmiş: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş ki:
"Mescidimdeki bir namaz, on bin namaza muadildir.
Mescid'ul-Haram'da bir namaz yüzbin namaza muadildir. Ribat yerindeki bir
namaz iki milyon namaza muadildir."
'Müellif-Allah onu
affetsin- derki: Mescid'ul-Haram'daki bir namazın yüzbin namaza muadil olduğu
sahih (olarak gelmiş)tir. [97]
630- Bunu
Ahmed, Bezzar, İbni Hüzeyme ve ibni Hibban (ikisi de sahihlerinde) Abdullah b.
Zübeyr'in hadisinden rivayet etmişler.[98]
631- Ahmed ve İbni Mace iki sahih isnad ile Cabir
hadisinden rivayet etmişler. [99]
632- Bezar ve İbni Huzeyme sahihlerinde Ebu'd-Derda'nın
hadisinden rivayet etmişler.[100]
Bununla beraber ribat
yerinde bir gün ikame etmenin onun dışmda herhangi bir yerdeki bin gün ikameden
daha efdal olduğu sahih olarak gelmiştir. [101]
Bunun Mekke ve dışındaki yerlere şamil olduğu da geçmişti. Şöyle demek te muhtemeldir:
Bu günde murabıttan sadır olan her türlü ibadet kat kat artmada bu günün
hükmündedir. Çünkü ribat gününün cüzlerinden her bir cüz, onun dışındaki aynı
günlerden ribatsız olan bin günden daha efdaldır. Namazı ve bununla ilgili eda
ettiğin şu dilim, onun dışındaki aynı zaman diliminden bin defa daha
hayırlıdır. Eğer bu zaman dilimi onun (ribatta olanın) kapsadığını kapsıyorsa
kat kat artma bunun için de sözkonusudur. Bu takdire göre murabıtın namazı
yüz-milyon namaza muadildir. Eğer” Allah'ın fazlı ve keremi sahih hadislerde
geçtiği gibi[102] murabıtın kıyamete kadar
daha önce yapmış olduğu amel-i salihin devam etmesini, kabir fitnesinden emin
olmasını, rızkının üzerine akmasını gerektiriyorsa -ki bunlar Mekke veya
Medine'de vefat eden hakkında varid olmamıştır- Allah'ın murabıt kıldığı
namazını söz konusu üç mescid(de kılınan namaz) dan kat kat artırmakla üstün
kılması uzak/muhtemel/değildir. Allah dilediğine iyilik eder Allah (rahmeti ve
gücü) geniş olandır, bilendir. [103]
633-
Şifa'us-Sudur'da İbni Abbas dan rivayet edilmiş:
"Kıyamet gününde murabıtın Allah yolundaki
teşbih, tahmid, temcid ve tekbirinin herbir harfi için (ecir vardır). Onlar
bakılacak gözler, işitilecek kulaklar, uçacakları kanatlar olurlar. Meleklerle
beraber alemlerin rabbinin yanına girer sevabıyla sahiplerine (cennete girmelerini
emrederler/veya sahiplerine sevaplarıyla emirlik ederler.” [104]
634- Yine
Şifa'us-Sudur'da Muaz b. Cebel'den zikretmiş:
"Murabıtın iyiliklerinden her bir iyilik,
abidlerinl)i/, un iyiliklerine muadildir. Şüphesiz ki Allah Muhammed'in
(s.a.v.) ümmetinin kötülerini padişah/sultan için seçtiği gibi, Muhammed'in
(s.a.v.) ümmetinin iyilerini de ribat için seçer."
Murabıtın yaptığı
infakın derece bakımından mücahidin ki gibi olduğuna delalet eden bir hadis te
Ebu Umame'nin hadisiydi. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:...Onun infak
edeceği dinar ve dirhem de..." (yani murabıtın) "başka yerde
harcayacağı yediyüz dinardan daha efdaldır. [105] Bunu
şu hadis te destekliyor: [106]
635- İbni
Asakir isnadıyla Velid b. Süfyan'dan o da Avf' dan rivayet etmiş der ki:
"Adamın biri
Allah yolunda harcanmak üzere yüz dinarı vasiyyet etti. Ancak bu Rum lideri
İbni Firavun'un sulhuna/anlaşmasına denk geldi. Derki:
"Kendisine
vasiyyet edilen şahıs hac etti. Medine'ye uğrayıp Osman b. Affan'ın yanına
gitti ve şöyle dedi:
"Bir adam Allah
yolunda harcanmak üzere yüz dinarı vasiyyet etti. Ancak bu Rum lideri İbni
Firavun'un sulhuna/antlaşmasma denk geldi. Osman b. Affan:
Nerede
oturuyorsun?" dedi.
"Şam'da"
cevap verdi. Ona:
"Onu kendine,
ehline ve komşularına harca" dedi. Şüphe yok ki Şam ehlinden biri ehline
bir dirhem ile et alırsa bu ona yedi yüz dihemdir.[107]Başka
bir rivayetinde: [108]
636- Osman
(ona) şöyle dedi:
"Şüphesiz ki
Allah bize İslam'ı emretti, müslüman olduk; bizler müslümanız; bize hicreti
emretti, hicret ettik bizler muhacirleriz. Sonra bizlere cihadı emretti, siz
cihad ettiniz, Şam ehli sizler mücahidlersiniz. Onu kendine, ehline ve
etrafındaki muhtaç insanlara infak et/harca. Şayet bir dirhem çıkarır onunla et
alır ve onda kendin ve ehlin yese sana yediyüz dirhem yazılır.[109]
637- İbni Mübarek kıssayı zikretmeksizin muhtasar
olarak rivayet etmiş: Onun lafzı ise şöyledir:
"Osman şöyle
demiş:
"Hicret
diyarındaki infak edi yüz kat iledir. Sizler de Şam ehlinin muhacirlerisiniz.
Bir adam bir dirhemle çarşıdan bir şeyler alır kendisi yer, ehline yedirirse
ona yediyüz iledir. [110]
Müellif der ki:
Şam'daki
nafaka/harcama ancak Osman zamanında kat kattı. Çünkü o zaman oranın hepsi
ribat yeri idi. Her bir tarafından düşmanın (İslam topraklarına) girmesi
beklenilirdi. Ancak şimdi oranın ribat yeri düşmanın girebileceği sınırlar
(gedikler) ve buna yakın olan yerlerdir. Şam ehlinin murabıt olduğu hususunda
hadisler gelecektir. [111]
Ancak senedleri sabit değildir. Yine de en iyi bilen Allah'tır. [112]
639-
Abdurrezzak İbni Cureyc'ten o da îshak b. Rafi den rivayet etmiş:
"Rasulullah'm
(s.a.v.) şöyle buyurduğu bize ulaştı:
"Allah kabristan
ehline rahmet etsin" Aişe"Baki ehli mi?" dedi. Rasulullah
(s.a.v.):
"Allah kabristan
ehline rahmet etsin." Buyurdu. YineAişe:
"Baki ehli
mi?" dedi. Bunu üç kez tekrar etti. Ondan sonra şöyle
buyurdu:"Askalan kabristanı[113]
640- Said b.
Mansur sünen'inde İsmail b. Ayaş'tandaAta el-Horasani'den rivayet etmiş. Der
ki: Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu bize ulaştı:
"Allah kabristan ehline rahmet etsin.
"Bunu üç defa tekrar
etti. Bu kendsinden sorulduğunda şöyle dedi:
"Bu Askalan'daki kabristandır." [114]
Ata orada ölünceye
kadar kırk gün ribatta bulundu. Bu iki isnâddaki kopukluk ve zayıflığa rağmen
onlara kulak vermek lazım. Çünkü bu iki hadis mezkur iki.kitapta zikredilmiştir.
Yine de en iyi bilen Allah'tır. [115]
641- Muğni
sahibi der ki:
Darekutni kendi
isnadıyla İbni Ömer'den rivayet etmiş:
Rasulullah (s.a.v.)
bir kabristana dua etti."Ey Allah'ın Rasulu! bu hangi kabristandır?"
diye sorulunca. Rasulullah:
"Düşman topraklarında Askalan diye isimlendirilen
bir kabristandır. Ümmetimden bazı insanlar fethedecektir. Allah onlardan
yetmiş bin şehid diriltir. Onlardan her bir adam Rebia ve Mudar (kabileleri)
gibi insanlara şefaat edeceklerdir. Her biri için bir gelin var. Cennetin
gelini de Askalan'dır.[116]Ancak, [117]
642- İskenderiye
[118]
643- Dimyat [119]
644- Akka [120]
645- Sayda [121]
646- Beyrut [122]
647- Enfe [123]
648- Trablus
[124]
649- Antakya
[125]
650- Tarsus [126]
651- Kazvin [127] ,
652- Endülüs
v.s. sınır bölgeler için rivayet edilen hadislerde kesinlikle sahih olan
yoktur. Hatta bunlar (hakkında rivayet edilen hadisler) uydurmadır. Ribat
konusunda geçen ve gelecek hadisler bizleri mevzu hadislerden müstağni kılıyor.
Yine de en iyi bilen Allah'tır.
Ribat Ve Ehli Hakkında Geçenden Farklı Olarak Gelen
Hadisler:
653- Ebu
Umame'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Her ümmetin bir seyahati var. Ümmetimin seyahati
cihadtır. Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır. Ümmetimin ruhbanlığı düşmanın
karşısında ribattır.” [128]
Taberani Afir b.
Mi'dan -ki zayıftır- o da Selim b. Amir den o da Ebu Umame'den tahric etmiş. Cennetin
kapılarından dört kapı dünyada açıktırlar onların ilki
İskenderiyye'dir..."Senedte Abdülmelik b. Harun var. Bu kezzab {çok
yalancıdır.[129]
654- Urve b.
Ruveym'den şöyle dediği rivayet edilmiş: Rasulullah'a (s.a.v.) bazı adamlar
gelip şöyle dediler:
"Ey Allah'ın
Rasulu! Cahiliyeden yeni çıktık. Put ve zinada nasiplenmişiz. Bizler bazı
evlerde ölünceye kadar Allah'a ibadet ederek kendimizi vakfetmek istiyoruz.
Der ki:
Bunun üzerine
Rasulullah'ın (s.a.v.) yüzü (sevinçten parladı) ve şöyle dedi:
"Şüphesiz ki siz askerleri donatırsınız, sizin
için zimmet ve haraç olur. Deniz sahilinde şehirler ve köşkler olur. Kim buna
yetişir de buna rağmen bu şehirlerden birinde veya bu köşklerden birinde
ölünceye kadar kendini (ibadete) vakfediyorsa/hapsediyorsa bunu yapsın. [130]
İbni Mübarek rivayet
etmiş. Hadis muaddaldır ve isnadı sahihtir. [131]
655- Ubey b.
Ka'b'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Müslümanların avreti (düşmanlarının sızmalarından
korkulan tehlikeli mevzi, gedik, sınır) nin arkasında, Ramazan ayı dışında sırf
Allah rızası ve sevabı için Allah yolunda bir günlük ribat, ecir bakımından
şüphesiz yüz yılın orucundan ve gecesini taatla ihya etmekten daha büyüktür.
Müslümanların avreti arkasında, Ramazan ayında sevabı Allah'tan bekleyerek,
Allah yolunda bir günlük ribat, Allah katında ve sevap açısından (zannımca
buyurdu ki) bin yılın ibadetinden, orucundan ve gecelerini taatla ihya etmekten
şüphesiz daha üstün ve daha efdaldir. Eğer Allah o kimseyi selametle çoluk
çocuğuna geri getirirse, bin yılın günahı onun aleyhinde yazılmayacak, ona
iyilikleri yazılacaktır ve ribat sevabı kıyamete kadar onun için akıtılacak
(devam edecek) tir.”[132]
Kurtubi tefsirinde bu
hadisi zikrettikten sonra şöyle der:
"Bu hadis Ramazan
ayındaki ribatla ona her ne kadar murabıt olarak ölmese de devamlı (bir) sevabı
sağladığına işaret (delalet) eder, [133]
Müellif der ki: Eğer
hadis sabit olursa buna delalet eder. Ancak hadis gariptir hatta münkerdir.
İçindeki ölçüsüzlük ve İslam'ın genel hükümlerine aykırılığı onun mevzu
(uydurulumuş) olduğuna delalet eder. Yine de en iyi bileri Allah'tır. [134]
656- Bundan daha garibi de İbni Asakir'in kendi isnadıyla
Enes b. Malik'ten rivayetidir.Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Kim Allah
yolunda Ramazan ayından bir gün oruç tutarsa, bu altıyüzbin köleyi azat
etmekten, altıyüzbin gerdanlıktı deveden ve altıyüzbin yıllık ibadetten daha
efdal (hayırlı) dır. Her yıl altiyüz altmış gündür. Her günü altiyüz altmış
ahiretteki yıldır. Onun fazlına ne öncekiler ne de geride kalanlar -onlar gibi
veya Allah Azze ve Celle için eziyyet gören hariç- erişemezler.
"Müellif der ki:
Bu hadisin uydurulduğunda şüphe yoktur. Müfterisini en iyi bilen Allah'tır. [135]
657- Yezid b. Ukayli'den[136]
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Ümmetimden öyle bir kavim olacak ki, onlarla
sınırlar/gedikler korunur, hakları ellerinden alınır ve onlara hakları
verilmez. İşte onlar benden, ben de onlardanım. Onlar benden ben de
onlardanım.[137]İbn MübarekYezid el-Ukayli'den -sahabeden zikredilmiş-
rivayet etmi. [138]
658- Said b.
Mansur ve İbni Münzir, İsmail b. Ayaş'tan o da İsmet b. Raşid'ten [139] o
da babasından rivayet etmiş. Der ki
:"Rasulullah'ın
(s.a.v.) ashabından bazılarının ribatı cihada tercih ettiklerini/ondan üstün
gördüklerini duydum. Babama "Niçin?" dedim."Çünkü cihadta,
ribatta olmayan bir çok şart vardır." cevabını verdi.
Müellif der ki:
"İbni Ömer'in
cihadın farziyeti müşriklerin kanını akıtmak içindir, ribat ise müslümanların
kanını korumak içindir.
"Müslümanların
kanını korumak bana müşriklerin kanını akıtmaktan daha sevimlidir" geçen
sözü yine konumuzla ilgilidir. [140]
659-
Şifa'us-Sudur'da Zuhri den zikredilmiş:
Rasulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuş:
"İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, cihadlarının
en efdalı içinde ribat olanıdır. Ribat (hem) cihadın aslı, (hem de)
fer'idir." [141]
660- Yine
orada Hakem b. Uteybe'den zikredilmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Ribata niyetleniniz/ribatı kasdediniz. Kim ribatı
kasdetmeğe çalışırsa iki gözü arasında "ateşten beraat" yazılır. Kim
de ribatı yerine getirirse ona ne hata ne de günah dokunmaz.
"Yine Hasan'dan
zikretmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Birinizin Allah yolundaki bir gecelik ribatı,
birinizin evindeki altmış yıl ibadetinden daha üstün (efdal) dür." [142]
661- Yine
Ali den mevkuf olarak zikretmiş:
"Murabıtın atacağı her bir adım Allah indinde gündüzü
oruç, gecesi kıyam olan bin yıla muadil (denk) dir." [143]
662- Ebu Said el-Hudri'den Rasulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmuş:
"Kim Allah yolunda bir gün ribat ederse,
herbirinin bin yıl Allah'a ibadet ettiği bin kişinin ibadetinden daha efdal
(üstün) dır.
"İbni Asakir
tahric etmiş ve "bu hadis gariptir" demiş. [144]
663- Yine
Şifa'us-Sudur'da Mekhul'den rivayet edilmiş: Rasulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuş:
"Deniz sahilinde bir gün ribatta bulunmam, şu
çarşınıza girip yüz köleyi alıp azat etmekten, mescidimde de otuzyıl itikafta
bulunmamdan daha sevimlidir bana."
[145]
664- Yine
orada Tavus'tan zikretmiş Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Allah yolunda deniz sahilinde murabıtın her bir
günü için kabul olunan bir dua olur." [146]
665- İbni
Asakir Hasan'dan o da Aişe'den Adamlar taattan ne kadar da acizdirler?
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kim devenin iki sağımı arası kadar ribat ederse
cennet ona vacip olur ve cesedi ateşe haram olur." Hadiste geçen "Fuvake naketin" iki sağır-
arasıdır. İbni Rüşd Mukaddimat'ında der ki:
İbni Habib "Sütün
sağıldığı suredir" demiş. Başka görüşleri söyleyen de var. (Daha önce
ayrıntılı geçti.)[147]
666-
Şifa'us-Sudur'da Rasulullah'dan (s.a.v.):
"Ribatin Rabbi üzerindeki hakkı Arş'ın üstünde/ çatısında
şöyle yazılıdır: Kulum! İzzet ve celalime yemin olsun ki, rızam için üç gün
ribat eden bir kul yok ki, onunla ehliyle, çocuklarıyla, köleleriyle,
kadınlarıyla ve hayvanlarıyla otuz melek görevlendirmeyeyim. Bunlar onları
sever, doğruluğa yöneltirler ve onlardan belaları defederler."[148]
667- Yine
orada Muhammed b. Muksim'den zikretmiş. Der ki:
"Ehline ve
çocuklarına inşaallah yarın ribata çıkıyorum deyip sonra da çık(a)mayan bir
kul yok ki kıyamet gününe kadar murabıt (olarak) yazılmasın. Murabıt Allah'ın
dostudur. Nefesi teşbih, uykusu ibadettir. Onun hiçbir duası/ daveti
reddedilmez. Ölünce de ona biri gelip şöyle der:
"Ey Allah'ın
velisi sana müjdeler olsun. Şüphesiz ki Allah sana cehennemin kapılarını
kapattı ve sana cennet kapılarını açtı. Cennetin kapılarından istediğinden
gir." [149]
668- Yine
orada Esed b. Furat'tan:"Kıyamette murabıt hariç herkes hem iyiliklerini
hem de kötülüklerini görürler, murabıt iyiliklerini görür günah (kötülük)lerini
görmez. Çünkü onun günahları silinip iyilikler (olarak) yazılırlar."[150]
669- Yine
orada İsmail b. Habib'îen merfu olarak, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Hiç bir müslüman yok ki, Allah'tan ona günde bir
rahmet ve bir nazar (bakma) olmasın. Onda dönüp dolaşır. Murabıt ve mücahidin
ise her gün onlara Allah'tan yüz rahmet ve yüz nazar (bakma) /ar. Onda dönüp
dolaşırlar. Onlar kıyamette nimetten sorulmaz ve bunun için de hesap
görmezler." [151]
670- Enes b.
Malik'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Semadan yağmur yağdıkça ve yerden de bitkiler
(nebatat) yeşerdikçe cihad yeşil ve tatlı kalacaktır. Doğudan bir akım doğup,
cihad ve ribat yoktur diyecekler. İşte onlar ateşin yakıtıdırlar. Bilakis Allah
yolunda bir gün ribat bin köleyi azat etmekten ve yeryüzündeki insanların
tümünün sadakasından daha hayırlıdır."
İbni Asakir Yezid
er-Rekaşi'den -ki hadiste vehmeder-o da Enes'ten tahric etmiş ve "Hadis
gariptir" demiş. [152]
671- Ebu
Hureyre'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"İnsanların en hayırlı yaşayanlardan biri, Allah
yolunda atının dizgininden tutup onun sırtında uçan, düşman sesi veya düşmana
hücum feryadı işittikçe o at üzerinde uçan, öldürmeyi ve ölümü, ümid edilen
yerlerinde arayan adamdır. Yahut şu tepelerden bir tepenin üstünde veya şu
vadilerden bir vadinin içinde bir koyun sürücüğünün içinde bulunup namazını
kılan, zekatını veren ve eceli gelinceye kadar Rabbina ibadet eden, insanlara
hayırdan başka bir şey yapmayan kimsedir.[153]
672-
Ebu'l-Hattab'tan o da Ebu Said el-Hudri'den, Rasulullah (s.a.v.) -sırtım bir
hurma ağacına dayandırarak-bize bir konuşma yaptı. Şöyle buyurdu:
"Size insanların en hayırlısını ve insanların en
kötüsünü haber vereyim mi? İnsanların en hayırlısı atı üzerinde, devesi
üzerinde veya ayakları üzerinde kendisine bu hal üzerinde ölüm gelinceye kadar
cihad eden kimsedir. İnsanların en kötüsü de facir bir kişidir ki Allah'ın
kitabını okur fakat ondan hiç bir şeye kulak vermeyen (onu önemsemeyen)
kişidir."[154]
Bunu İbni Mübarek,
Nesai ve Hakim rivayet etmiş. Hakim "isnadı sahihtir" demiş. [155]
673- İbni
Mübarek isimlendirmediği bir adamdan, o da Abdullah b. Haris b. Cez'
ez-Zübeydi849 -Rasulullah'ın s.a..v.) arkadaşı/sahafaisi- den tahric etmiş:
"Onun yanına iki
adam girdi.
"İkinize
merhaba!" dedi. Yaslanmış olduğu bir yastığı onlara uzattı. O iki adam:
"Biz bunu
istemiyoruz. Ancak sana kendilerinden yararlanacağımız şeyleri duymak için
geldik" dediler. Bunu üzerine şöyle dedi:
"Şu bir gerçek
ki, misafirine ikram etmeyen Muhammed ve İbrahim'in milletinden değildir. Allah
yolunda atının başım tutarak az bir ekmek ve soğuk bir su ile iftar eden kula
ne mutlu! İnekler gibi yemlenen/etraflarında yemeklerin pervane olduğu kişilere
yazıklar olsun. Ey hizmetçi kaldır! Ey hizmetçi (yemek) indir derler. Bunda da
Allah'ı hiç anmazlar/hatırlamazlar. [156]
Müellif der ki:
Abdullah b. Haris Mısır'ın fethinde bulunmuş ve orada (ev yapmak için) sınır
çizmiş bir kişidir. Orada sahabe'den vefat edenlerin sonuncusudur.[157]
674- İbni
Hibban sahihinde Ata b. En-Nudder[158]den,
Rasululîah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Gazanız uzaklaştığında azimetler çoğaldığında,
ganimet helal kılındığında; o zaman cihadınızın en hayırlısı ribattır.
"Azimetler
çoğaldığında: Gazanın uzaklığı ve yardım azlığından kendilerine zor gelen
cihada sultanın onlara işin azimetini ve şiddetini yüklemesidir.
Ebu'l-Velid ibni Rüşd
Mukaddimat'inde bu hadisi zikrettikten sonra şöyle der:
"Sözünden şu
çıkarılır. İhtiyaç üzere olan cihad ribattan daha efdaldır. İbnu'l-Kasım da
bunun aynısı Malik'ten rivayet etmiş. Bence bunun tevilinde ezhar olan şudur:
"Yani bu sınırda
olan bu halkın şiddetli korkusu, düşmanın onlara saldırmaları ihtimali onlara
da nefis, kadın ve çoluk çocuklarının galebe çalması halindeki (ribat) tır. Ki
bu durumda şüphesiz ki bu vakitte onlara yardım etmek, kendilerine vuku
bulabilecek (savaş/saldırıda) onları korumak düşman ülkesine girip cihad
etmekten daha efdaldır. Şöyle denilmesi doğru değildir: Biri öbüründen mutlak
surette daha efdaldır.[159]
675-
Abdurrezzak İbni Uyeyne'den o da Musa b. Ebi Asa dan o da Ömer İbn'ul-Hattab'dan
rivayet etmiş:
"Cihad daha tatlı
ve yeşil iken; o zayıflamadan, çürümeden, kırıntı haline gelmeden önce cihad
ediniz. Gazalar uzaklaşır, ganimetler yenilir ve haramlar helal gördüğünde
ribat ediniz. Çünkü o gazanızdan daha efdaldır.[160]
Herevi der ki:
(Ömer'in süzünün) Anlamı şudur:"Sizler güçlü iken ve ganimetler bol iken,
(ayrıca) zayıflayıp güçsüz olup zayıf bitki kurumuş çürük ve kınlan çöpler gibi
olmadan cihad ediniz. [161]
676- İbni
Ebi Şeybe Halid b. Midan'dan rivayet eder. D ki:
Ebu Umame Cübeyr b.
Nefir'in şöyle dediklerini duydum:
"İnsanların
üzerinde öyle bir zaman gelecek ki, cihadın en efdalı ribat olur.
"O neden?"
dedim. Şöyle dedi:
"Gaza
uzaklaştığında, meşakkatler çoğaldığında, ganimetler helal kılındığında, işte o
zaman cihadın en efdalı ribattır.[162]
677- Şifa 'us-Sudur'da İbni Ömer Rasulullah'ın
(s.a.v.) şöyle dediğini duyduğunu zikreder:
"Söz ve anlaşmaya uyulmadığı, kitab ve sünnetin
ikame edilmediği zamanda ribatınız cihadınızdan daha efdaldır."
Ribatın Tamamının Kırk Gün Olduğu Rivayet Edilmiştir:
İbni'l-Munzir
el-Evsat'ta demiş ki, Ata'dan "Ribatın tamamının kırk gün olduğu bize
rivayet edildi"
Ahmed b. Hanbel'e "Ribatın
bir süresi var mı?" diye soruldu. "Kırk gündür" cevabını verdi.[163]Ebu
Hureyre'nin şöyle dediği daha önce [164]
geçmişti:
"Deniz kenarında
müslümanların bir sınırında/gediğinde ribat, bana Ka'be veya Medine'deki Rasulullah'ın
(s.a.v.) mescidinde kadir gecesine denk gelmemden daha sevimlidir. Üç günün
ribatı bir yıla denktir. Ribatın tümü ise (toplam) kırk gecedir." [165]
678- Taberani İsmail b. İbrahim el-Tercumani [166] den
bize Eyyub b. Müdrik [167]
Mekhul'dan o da Ebu Umame'den rivayet etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuş:
"Ribatın tamamı kırk gündür. Kim bir şey satmadan
bir şey almadan ve içinden bir şey geçirmeden kırk gün ribat ederse; anası onu
doğurduğu gün gibi günahlarından çıkar.[168]
679- İbni
Asakir isnadıyla Vasile b. el-Eska dan tahric etmiş Rasulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuş:
"Kim müslümanlarm
yahut zimmüerin bölgesinde kırk gün ribat ederse anası onu doğurduğu gün gibi
günahlarından çıkar." [169]
680- Yine
der ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Ribatın tamamı
kırk gündür." [170]
681-
Şifa'us-Sudur'da Rasulullah dan (s.a.v) zikredilmiş. Ona (s.a.v.):
"Hangi ribat
efdaldır?" diye soruldu. O:
"Deniz ribatıdır. Kim denizde kırk gün ribatta bulunursa
makbul ve mebrur yetmiş hac etmiş gibidir. Bu Allah'a dünya ve dünyanın
içindekilerinden daha sevimlidir."
[171]
682- İbni Ebi Şeybe İsa b. Yunus'tan o da
Mekhul'den o da Rasulullah'dan (s.a.v.) rivayet etmiş:
"Ribatın tamamı kırk gündür. [172]
Bu mürseldir. Senedte
geçen Muaviye de zayıftır. [173]
683- Abdurrezzak Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet
eder:
"Kim kırk gece ribatta bulunursa, ribatı tam
yapmış olur.[174]
684- İbni
Cureyc'den, o da bir adamdan o da Ebu Hureyre den mevkuf olarak rivayet etmiş.[175]
685- İbni
Ebi Şeybe Veki'den o da Davud b. Kays'den rivayet etmiş.[176]
686-
Abdurrezzak isnadıyla Yezid b. Ebi Habib'ten rivayet etmiş. Demiş ki:
"Ensardan bir
adam Ömer İbn'ul-Hattab'm yanına geldi. Ömer ona:
"Sen
neredeydin?" diye sordu.
"Ribatta
idim" dedim. Ömer:
"Ne kadar ribatta
kaldın?" diye sordu. Ben:
"Otuz gün"
dedim.
"Kırka niye
tamamlamadın?" dedi.[177]
687- İbni
Ebi Şeybe Abdullah b. Ömer'in çocuklarından biri anlatmış: İbni Ömer'in
oğullarından biri otuz gün ribat edip sonra geri döndü. Bunun üzerine İbni
Ömer sana yemin ed(tir)iyorum. Yemin olsun ki sen dönecek kırk günü
tamamlayıncaya kadar ribat edeceksin.[178]
688- Şifa'us-Sudur'da Yusuf b. Yakub'dan
Rasulul-lah'in (s.a.v.) şöyle dediği zikredilmiştir:
"Kim on gün ribatta bulunursa Allah onun dörtte
birini ateşten azad eder. Kim yirmi gün ribatta bulunsa Allah onun yarısını
ateşten azad eder. Kim otuz gün ribatta bulunsa Allah onun dörtte üçünü azad
eder. Kimde kırk gün ribatta bulunsa Allah onu (tamamıyla) ateşten azad
eder." [179]
689- Taberani Ümmü Derda'dan -ki merfudur- tahric
etmiş:
"Kim müslümanların sahillerinden bir yerinde üç
gün ribat ederse ona bir yıllık ribat için kafidir. [180]
690- Ebu
Hureyre den:
"Üç kez ribat
ettiğinde ibadet ediciler diledikleri gibi ibadet etsinler."
İbni Ebi Şeybe mevkuf
olarak bunu rivayet etmiş. Onun şeyhi büyük zatlardan İsa b. Yunus'tur.[181]
Ahmed b. Hanbel der
ki: "İsa b. Yunus'un bir yıl gaza ettiği ve bir yıl da hac ettiği bize
haber verilirdi/anlatılırdı.[182]
Ahmed b. Cenab
el-Masisi:
O kırk beş kez hac
etmiş ve kırk beş kez de gaza etmiş. Allah ona rahmet etsin.[183]
691-
Ebu'd-Derda'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Ribat üç gündür sonra amel edenlere "bana
ulaşınız"
Ahmed b. Adiy rivayet
emiş ve "Evzai'den katibi Yusuf b. es-Sefer Ebu'l-Feyd'den başka kimse
rivayet etmez"[184]
der.[185]
Şam Ehlinin Murabit Ve Ebediyyen Muzaffer Oldukları
Hususunda Gelen Rivayetler: [186]
692-
Taberani Ebu'd-Derda'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Şam ehli; zevceleri, zürriyetleri, köle ve
cariyeleri; (yarım) adanın sonuna kadar(kiler) murabıttırlar. Kim (onun)
şehirlerinden birine giderse veya sınırlarından birinde bulunursa o cihadtadır.[187]İbni
Asakir bu tarikle benzerini rivayet etmiş. [188]
693- Sonra
başka bir isnad ile Şehr b. Havşeb'den o Ebu'd-Derda'dan Rasululah (s.a.v.)
şöyle buyurmuş:
"Benden sonra Şam, ümmetime yakında fetholunacaktır.
Onu fetheder, üzerinde otoritesini kurarsa oranın ehli erkekleri-kadınları,
çocukları köleleri adanın sonuna kadar murabıttırlar. Kim bu sahillerden birini
işgal ederse o cihadtadır. Kim de Beyt'il-Makdisi ve çevresini ele geçirirse o
da ribattadır.[189]
Sonra İbni Asakir
şöyle demiş:"İsnadı gariptir. Ancak bu Öncekinden daha iyidir. Çünkü onun
tabiini isimlendirilmemiş.
694- Yine
İbni Asakir Abdulcebbar b. Asım tarikiyle Ebu Hureyre'den rivayet etmiş,
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Ümmetimden bir grup Dimeşk kapılarında ve
etrafında, Beyt'il-Makdis kapılarında ve etrafında kıyamete dek hakka yardım
ederek ve onlara muhalefet edenler onlara zara vermeden savaşacaklardır. [190]
695- Yine
ona ait başka bir rivayette:
"Ümmetimden bir taife Beyt'il-Makdis kapılarında
ve etrafında, Antakya kapılarında ve etrafında, Dimeşk kapılarında ve
etrafında, Talakan [191] hakka yardım olarak
savaşmaya devam edecektir. Onlara yardım edeni ve etmeyeni umursamazlar (onlara
dikkat etmezler) Allah Talakan'dan hazinesini çıkarıncaya kadar. Allah bununla
daha önce öldürdüğü gibi diriltir. [192] İbni Asakir: Bu
hadis gariptir. Ebu Hureyre'den başka
bir yönle ve bundan daha iyi bir şekilde rivayet edilmiş, sonra (îbni Asakir
bundan önceki hadisi zikreder.) [193]
696- Yine
kendi isnadıyla Abdullah b. Ömer'den tahric etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuş:
"Şam ehli helak olursa ümmetimde hayır kalmaz.
Ümmetimden bir taife hak üzere ve hakka yardım için savaşmaya devam edecektir.
Onlar muhaliflerine bakmaz veya onları yardımsız bırakan (veya aşağılayan) kendilerine
zarar vermeyecektir. Allah'ın emri gelinceye kadar onlar bu hal üzere devam
edecektir Ve o (eliyle) Şam'a işaret ediyordu. [194]
697- İbni Asakir ve başkaları Muaviye b. Kurre o
da babasından rivayet ettiği hadisten de rivayet etmişler.[195]
Ayrıca şunlann
hadisinden de: [196]
698- Cabir
b. Abdullah'ın hadisinden.[197]
699- Enes'in
hadisinden. [198]
700- Muaviye
b. Ebu Süfyan'm hadisinden.[199]
701- Sa'd b.
Ebi Vakkas'ın hadisinden. [200]
702- Ümran
b. Hasin'in hadisinden.[201]
703- Muğire
b. Şu'be'nin hadisinden. [202]
704- Numan
b. Beşir'in hadisinden.Bunlar ve başka hadisleri zikretmiştir. Ancak çoğunda
Şam zikredilmiyor.[203]
Arzulunan Ribat,
insanın kendisini düşmanın girebileceği veya saldırabileceği sınırda cihad veya
nöbet (tutmak) amacıyla kendini oraya bağlamak veya oralarda müslümanların
sayısını çoğaltmaktan ibarettir. Bir yerde korku arttıkça buna parelel orada
ribat daha efdal ve sevap daha çoktur. İster bu yer deniz sahili olsun ister
başka bir yer farketmez. Malik Cidde'de ribat işini zayıf görmüştür. Çünkü düşman
sadece bir kez buraya saldırmış. Malik'e sınır bölgelerinde ve sahillerde
çoluk-çocuklarıyla iskan edenler sorulduğunda Onlar murabıt sayılmazlar, ribat
evinden bilinçli olarak korkunun olduğu yerde ribat için çıkan kişinin
ribatıdır demiş.
Müellif -Allah onu
affetsin- der ki:
Bana görünen -Allah en
iyi bilendir- Kim sınırda ancak cihad veya nöbet (tutmak) amacıyla duran ve
istediğinde meşakkatsiz gidebildiği halde (oradan) gitmiyorsa işte o
murabıttir. Ona murabıtın ecri vardır. Onunla çoluk-çocuğa da olsa yine de
böyledir. Şu şartla eğer ona (sınır bölgesinin dışında) hanımından daha güzel
bir kadın veya içinde bulunduğundan daha güzel bir maişet teklif edildiği halde
teklif edilenlere rağbet etmezse (o zaman ribatta sayılır). Çünkü ameller niyetlere
göredir.Sahabe ve tabiinden selef-i salih devamlı çoluk-çocuk-larıyla ribat
niyetiyle sınırlarda ikamet etmişler. Malik'in bununla orada doğup büyüyen
kişileri kasdetmiş olabilir ki onların buradaki ikametleri ailelerinin orada
bulunması ve vatanlarına olan sevgiden oradaki mal-mülk ve hayat kolaylığını
arzulayan kişilerdir. Bunlar ribat etmek gibi bir niyetlen yoktur. Çünkü ilerde
geleceği gibi kişinin ehliyle ribata çıkması caizdir
.Ebu Muhammed b.
Atiyye'nin sözlerinden de bu anlaşılıyor. Tefsirinde o şöyle der: Sınırlarda
aileleriyle tümüyle ikamet edip oralarda kazançlar sağlayanlar her ne kadar
korucu olsalar da murabıt değiller.[204]
Yinede en iyi bilen Allah'tır.Kimde bir sınır (bölgesin)e lideri için gelirse,
ki lideri ayrıldığında o da ayrılır, veya buranın dışında onun için oluşmayan
nefsinin arzuladığı bir şeyi için yahut onunla başka bir yerde gitmeyen bir
zevcesi, veyahut makam, mevki ve rızık vs için ikamete ederde, başka bir sınır
bölgesi ona zor ve meşakkatli geliyorsa, burada düşmanın saldırısı söz konusu
değilse ve cihadta yoksa ve buradaki (nimet)lere düşkünlüğü dolayısıyla
gitmezse, yahut başka bir yerde rızkının daha iyisini, içinde bulunduğundan
daha güzel bir yaşama şeklini gördüğünde bu sınır-bölgeden oraya giderse; işte
bu murabıt değildir ve ona ribat ecrinden hiçbir şey de yoktur. Çünkü sınır
(bölgesin) de kalışı cihad için değil, onun dışında herhangi bir şey içindir
Malik bu ve
benzerlerini kasdetmiş olabilir. Ancak düşmanın gelmesi halinde savaşacağına
dair cihad için bir niyeti varsa o zaman sevap kazan(abil)ir. Çünkü,
"Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görür ve kim
zerre kadar şer işlese onu da görür. [205]
Eğer bunun oradaki
ikametinde hem cihad hem de başka şeyler için niyet etmişse ve ayrılmak
istediğinde meşakkat olmadan imkanı oluyorsa ve eğer bu sınır (bölgesin) de cihad
olmazsa, cihadın olabileceği bir sınır (bölgesin)e gidebiliyorsa yine sevap
kazanır. Şayet kalış sebebi ortadan kalkar da, orada sınır olmasa da ayrıldığı
nedeninin bulunduğu yere giderse; bu sebep ya hayat zaruretlerinden olur veya
yeterli şeylere artı bir şey olur ki ondan müstağni olabilir. Eğer onsuz
yeterlilik olur da onun da niyeti onu kaybettiğinden gitmekse, s.eleften bir
cemaatin kaidelerinin gereği bu murabıt değildir
.Bana göre, Ebu Hamid
(Gazali) ve onun gibi düşünenlerin tercih ettiklerine kıyasla buna ecir yoktur.
Çünkü bu sınır (bölgesin) de cihad biterse (veya sekteye uğrasa) başka bir yere
gider. Bu meselenin -inşaallah yirmi dördüncü bapta geleceği gibi- ganimet ve
ücret için gaza edenler meselesine kıyas etmek te uzak bir ihtimal
değildir.Eğer bu sebebi kaybederse suala ihtiyaç hissedilirse o za man
ribatında ayıplanamaz. Bu meselenin zikredilmesinde bir şey görmüyorum.
Kim de sınır
(bölgesin) de ikamet eder de niyeti düşman geldiğinde kaçmak ise ve hiçbir
zaman (mutlak surette) savaşmamışsa, o burada kaldıkça niyetiyle asidir, günahı
üzerinde ısrar edendir. Çünkü düşman bir yere saldırırsa girerse onlarla
savaşmak bu belde ehli üzerinde farz-i ayndır. Ondan yüz çevirmemek (kaçmak)
veya oradan firar etmek hiç kimseye (mubah hali hariç) helal değildir. Kimin
niyeti buysa (bir an önce) oradan ayrılması ona daha iyidir. Çünkü orada
ikameti uzadıkça -bu kötü niyet üzere- günahı daha çok, cürmu da daha büyük
olur. Gittiğinde sorumluluk ondan kalkar ve günahı da gider. Yine de en iyi
bilen Allah'tır.
Bir mesele: Malik
kişinin ailesiyle ribata gitmesinde bir beis yoktur demiş. Sahnun "Kişin
ehliyle (İskenderiyye, Tunus, Safakıs (Afrika'da bir şehir) Susa (Fas'ta bir
yer) gibi nüfûsu kalabalık güvenli (sınır) bölgelerine gitmekte bir beis
yoktur. "Malik" nice çok sınır (bölgesi) vardır ki, orada bin adam
olur fakat güvenli olmaz.îmanı Ahmed
"Kişinin ailesiyle (düşmanın saldirabileceği
girebileceği tehlikeli) sınır (bölgesine) gitmekten nehyederdi. Zahir olan
bunun, ailenin güvenli olmadığı yerler içindir. Muğni'nin bu kaydı getirdikten
sonra "bu Hasan ve Evzai" nin görüşüdür. Ebu
Abdillah'a:"Ailesiyle gidenin günaha girmesinden mi korkuyorsun?"
soruldu. O:
"Nasıl da günaha
girmesinden korkmayayım? O zürriyetini müşriklere maruz bırakıyor" diye
cevap verdi. Muğni sahibi:"
(Düşmanla karşı
karşıya olan yerlerde ki) yerli halkın çoluk-çocuklarıyla ikamet etmeleri bir
gerekliliktir. Çünkü eğer bu olmazsa sınırlar yıkılır ve (ribat, cihad) sona
erer. [206]
705-
Abdurrezzak Sevri'den o da Cuveybir'den o da Dahhak b. Mezahim'den rivayet
etmiş. Der ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle demiş:
"Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa, veya
kim Allah ve Rasulune iman ediyorsa zürriyetini müşriklere maruz bırakmasın."Hadis mürsel, Cuveybir de metruktür. Yine de en iyi
bilen Allah'tır. [207]
[1] Tevbe: 9/5
[2] Al-i İmran: 3/200
[3] İbni Cerir et-Taberi Tefsir: 7/502. İbn Nehhas, Cihad,
Tevhid Yayınları: 1/363
[4] İbni Cerir Tefsir: 7/502
[5] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/363
[6] MüslimTahare:41.
[7] Hadis Müttefakun aleyhtir. Feth'ul-Bari Edeb: 10/518.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/364
[8] Muttafakun aleyhtir. Feth'ul-Bari Zekat: 3/341; Müslim
Zekat: 34.
[9] Bu meşhur olan Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim b.
Kuteybe ed-Deyneviri'dir. Deynever ehlinden olup Bağdat'ta iskan etmiş. İki
yüzyetmiş altı senesinde vefat etti. Semani el-Ensab: 10/63-64.
[10] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/364
[11] El-Mukaddimat: 1/275; El-Camiu li-Mesail'1-Mudevvene:
154/A.
[12] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/364
[13] Feth'ul-Bari Kitab'ul-Cihad: 6/85. H. no: 2892.
[14] Nevevi Şerh'u Müslim: 13/26-27.
[15] El-Umde: 4/504-505.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/365-366
[16] Müslim imare: 50., İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/366
[17] Heysemi "ricali sikadır" demiş. Mecrruı'uz-Zevaid:
5/290.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/366
[18] Kimisi Cumey b. Sevb demiş. Buhari, "Hadisleri
münkerdir" derken, Nesai "Hadisleri metruktür" demiş.
Mizan'ul-îtidal: 1/422,
[19] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/367
[20] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369
[21] El-Müstedrek: 2/80. Zehebi de muvafakat .etmiş.
[22] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369
[23] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369
[24] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369
[25] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/360
[26] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380
[27] Ebu Davud Cihad: 3/20; Tirmizi Cihad: 3/98;
Mevarid'uz-Zaman s: 391; El-Müstedrek: 2/144. Bu hadis Şeyheyn'in şartlarına
göre sahihtir demiş.
[28] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380
[29] Kurtubi Tefsir: 4/325.
[30] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369
[31] Mecma'uz-Zevaid: 5/290; El-Mucem'ul-Kebir: 18/256. H.
no: 641..
[32] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369
[33] El-Müsned: 5/261, 269; Ahmed bir defa Hasan, İbni
Lehia tarikiyle, bir kere de İbni Mübarek, İbni Lehia tarikiyle rivayet etmiş.
İbni Mübarek ondan (yani İbni Lehia'dan) rivayet ettiğinde hadisin sahih
olacağını daha Önce belirtmiştik.
[34] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369-370
[35] Heysemi: Başka bir rivayette de . "kabir fitnesinden emin olur..."
var. Bunu Ahmed ve Taberani rivayet etmiş. Senedte İbni Lehia var. "Onun
hadis(ler)i hasendir" der. Mecma'uz-Zevaid: 5/289; Ahmed Müsned: 4/150,
157. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370
[36] el-Mu'cem'uI-Kebir: 22/74-75. H. no: 184.
[37] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370
[38] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370
[39] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370-371
[40] 580 no ile geçti.
[41] 577 no ile geçti.
[42] Daha önce 585 no ile geçmişti.
[43] İbn Nehhas, Cihad,
Tevhid Yayınları: 1/371-372
[44] Mecma'uz-Zevaid: 5/289.
[45] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372
[46] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372
[47] İbni Mace Cihad: 2/924.
[48] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372
[49] Keşf ul-Estar el-Cihad Babu fadl'ır-Ribat: 2/260.
Heysemi "Sened'te Abdullah b. Salih var. Abdulmelik b. Şuayb onu güvenilir
sayarken, başkaları zayıf görmüş. Geri kalan adamlar sikadır" der.
Mecma'uz-Zevaid: 5/289.
[50] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372-373
[51] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/373
[52] Kitab'ul-Cihad: 2/165.
[53] İbni Cerir et-Taberi Tefsir: 17/99.
[54] İbrahim b. Muhammed b. Ebu Yahya el-Eslemi metruktür.
Yedinci asırdandır. Seksen dörtte vefat etti. Takrib'ut-Tehzib: 1/159.
[55] Abdurrezzak el-Musannef Kitab'ul-Cihad Bab'ur-Ribat:
5/23; İbni Mace Sünen Kitab'ul-Cenaiz: 1/516.
[56] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/374
[57] İbni Ebi Şeybe Musannef: 5/329.
[58] Heysemi "onda tanımadığım var" demiş.
Mecma'uz-Zevaid: 5/290.
[59] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/374
[60] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/374-375
[61] Hadis Muttefekun aleyhtir. Feth'ul-Bari Kitab'u-Ceza'ius-Saydi:
4/63-64. H. no: 1849, 1850-51; Müslim Hac: 14.
[62] El-Mucteba Kitabu Kıyam u'l-Leyl: 3/258;
İbni Mace Kitabu İkamet'is-Salah: 1/426; Hakim
el-Mustedrek: 1/311.
[63] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/375
[64] Ebu Davud Selati: 2/76; Nesai Kıyam'iI-Leyli: 3/257.
[65] Ebu Davud Selat: 1/381; Nesai İmare: 2/111; Hakim:
1/131.
[66] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/375-376
[67] Ebu Salih el-Humsi'dir. İbni Ebi Hatem "Onun Ebu
Salih el-Ensari mi başkası mı olduğunu bilemiyorum" demiş. El-Cerh'u
ve't-Tadil: 9/393.
[68] Kitab'ul-Cihad: 2/165. Cerh ve Tadil'de geçtiği gibi
bu mürseldir.
[69] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/377.
[70] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/377.
[71] Hadis münkerdir.
[72] El:Musannef Kitab'ul-Cihad Bab'ur-Ribatı: 5/281.
[73] Said Sünen: 2/3/169.
[74] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/378
[75] Mevarid'uz-Zaman Kitab'ul-Cihad Babu Fadl'ıl Cihad s:
381;
Şuab'ul-İman/Beyhaki:
2/102.
Birincisi: Mücahid'in
Ebu Hureyre'den (hadis) işittiğinde ihtilaf vardır. (İşitip işitmediği) iki
husustan birini tercih edecek bir delilimiz yoktur. Nasıruddin Elbani'nin
"Beyhaki de kendisine ait sahih bir isnad ile Mücahid'in Ebu Hureyre'den
duyduğunu açıklayan açıklamasını buldum" sözü sahih değildir. Çünkü onda
Yunus b. İshak var ki onun hakkında Yahya "onda aşırı bir gaflet
var" der. Ebu Ahmed el-Hakim de "Tehzib'te yanılmış olma ihtimali
var. Bu tür senedlere ihtilaflı yerlerde kalp mutmain olmaz.
İkincisi: Denilmiş ki:
Mücahid'in tedlisi malumdur. Onun an-anası da senedin mevsul olduğunu ifade
etmez. Buradaki rivayeti de an, an iledir.
Üçüncüsü: Onun işittiği
ve tedlisini de farzelsek. Mücahidin "Ebu Hureyre'den" sözü
rivayetteki değil, onun halını ve kıssasını hikaye etmeyi anlatmayı ifade eder
Darekutni'nin Hafız Musa b. Harun'dan naklettiğine göre mütekaddim (öncekiler)
bunu yapmışlar.
Bakınız. İbni Receb
Şerh'u ilel'il-Hadis s: 284.Bu hadisi düşünen bunu kesin bir bilgiyle bilir.
Mesela "O ribaîtaydı. İnsanlar (korkup) sahile sağındılar" bu sözü
düşünün. Eğer Ebu Hureyre'nin sözünden olsaydı "Bizler ribattaydık
ve." derdi ve hadisin geri kalan kısmından da Ebu Hureyre'ye ait bir
kelime görüyor musun? Bunun Mücahid'in sözü olduğu apaçıktır.
[76] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/378-379
[77] Heysemi "Senedinde İsa b. Süleyman Ebu Tayyibe
var. Bu zayıftır" def. Mecma'uz-Zevaid: 5/289.
[78] Heysemi "Ricali sikadır" der. Mecma'uz-Zevaid:
5/289.
[79] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380
[80] İbn Nehhas, Cihad,
Tevhid Yayınları: 1/380
[81] İbni Ebi Şeybe el-Musannef: 5/328;
Tirmizi Sünen
Fedail'ul-Cihad: 3/108;Nesai Sünen Kitab'ul-Cihad: 6/40; Mevarid'uz-Zaman S:
384.
[82] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380-381
[83] İbni Mace Sünen Kitab'ul-Cihad Babu Fadl'ır-Ribatı fi
sebi-lillah: 2/92. Ancak hadis zayıftır. Çünkü onda zayıf olan Abdurahman b.
Yezid b. Eşlem vardır.
[84] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/381-382
[85] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/382
[86] Ebu Cehil'in ana-babadan kardeşidir. (Müellif)
[87] Kitab'ul-Cihad: 1/114.
[88] Üsd'ul-ĞabefiTemyiz'is-Sahabe: 1/421,
[89] Bakınız: 1/220-221.
[90] Mecmu'-Fetava: 28/5.
[91] El-Muğni: 8/349.
[92] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/382-384
[93] Şuab'ul-İman: 2/103. Bu senedle hadis zayıftır.
[94] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/384
[95] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/384
[96] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/385
[97] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/385
[98] Ahmed Müsned: 4/5. Lafzı şöyledir:
"Mescidimdeki bir namaz, Mescid'ul-Haram hariç
diğer mescid-lerdeki bin namazdan daha efdaldır. Mescid'ul-Haram'daki bir namaz
bu mesciddeki bin namazdan daha hayırlıdır."
Keşf ul-Estar
Kitab'us-Selati: 1/214. Heysemi: Bunu Ahmed, Bezzar ve Taberani rivayet etmiş.
Ahmed ve Bezzar'ın adamları sahihin ricalidir;
Mecma'uz-Zevaid: 4/4;
Mevarid'uz-Zaman Kitab'ul-Hac s: 254
[99] Ahmed Müsned: 3/343, 397;
İbni Mace Sünen Kitab'u
ikameti's-Selatİ: 1/45
[100] Keşf'ul-Estar Kitab'us-Selati: 1/212. Lafzı şöyledir:
"Mescid'ul-Haram'da kılınan namazların diğerlerine
üstünlüğü yüz bin, benim mescidimdeki bin, Beyt'ul-Makdis'deki beşyüzdür."
[101] 623 no da geçti.
[102] 576 ve sonrası.
[103] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/385-386
[104] Açıkçası bu siyakta eksiklik var. Tüm nüshalarda da bu
böyledir. Açıkçası bu siyakta eksiklik var. Tüm nüshalarda da bu böyledir.
İbn Nehhas, Cihad,
Tevhid Yayınları: 1/386-387
[105] 626 no ile geçti.
[106] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/387
[107] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/234-235.
[108] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/387-388
[109] Tarih'u Medenit'i Dimeşk: 1/235.
[110] Kitab'ul-Cihad: 2/172.
[111] 692 ve sonrası.
[112] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/388
[113] El-Musannef Kitab'ul-Cihad Babu Askalan: 5/287.
İbn Nehhas, Cihad,
Tevhid Yayınları: 1/388-389
[114] 2/3/170. Bu da munkatidir.
[115] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/389
[116] İbni Kudame el-Muğni: 8/356.
[117] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/389
[118] İbni Hibban Ali den raerfu olarak rivayet etmiş:
[119] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390
[120] Şam sahilindeki Akke değildir. Mu'cem'ul-Buldan:
4/141. Bu Ürdün şehirlerindendir. Şimdi ise Filistin şehri biliniyor.
[121] Lübnan şehİrlerindendir. Mucem'ul-Büldan'da ise Şam
sahil kenti olarak geçer: 3/37.
[122] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390
[123] Şam sahilinde bir beldedir. M. Buldan: 1/271.
[124] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390
[125] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390
[126] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390
[127] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390
[128] Heysemi "Onda Afir b. Mi'dan var. O zayıf bir
kişidir" der. Mecme'uz-Zevaid: 5/278.
[129] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390
[130] Cihad: 3/163.
[131] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/391
[132] Zevaid'te "bu zayıf bir senedtir. Çünkü onda
Muhammed b. Ya'la bulunuyor. Bu ravi zayıftır. Senedteki Amr b. Sabih de
böyledir. Mekhul de Ubeyd b. Kab'a ulaşmamıştır. Bununla beraber hadis
mudellestir, anane ile rivayet etmişler" dir.Hafız İmaduddin b. Kesir
Cami'ul-Mesanid'te şöyle der: "Bu hadiste bulunan ölçüsüzlük ve İslam'ın
genel hükümlerine aykırılığı sebebiyle en yakışır şey, bunun mevzu olmasıdır.
Diğer bir sebep te bu hadisin, hadis uydurmakla tanınan ve kezzablardan biri
olan Ömer b. Subayh'ın rivayetinden olmasıdır. Haşiyet'us-Sindi ala İbnİ Mace:
2/175.
[133] Kurtubi Tefsir: 4/325-326.
[134] İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/391-392
[135] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/392
[136] Yezid el-Ukayli hadisi mürsel rivayet etmiş.
"Musteğfiri onu sahabeden zikretmiş, ancak onun sohbetini bilmiyor"
diyor. Hafız,Derim ki, İbni Ebi Hatem hadisinin mürsel olduğunu kesin bir dille
ifade eder. El-İsabe: 3/683. El-Cerhu ve't-Tadil: 9/301.
[137] Cihad: 2/167. isnadı hasendir.
[138] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/392-393
[139] İsmet b. Raşid el-Umluki Şam'lıdır. Mechu Et-Takrib s:
239.
[140] 574 no ile geçti.
[141] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/393
[142] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/393-394
[143] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394
[144] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394
[145] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394
[146] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394
[147] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394-395
[148] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395
[149] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395
[150] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395
[151] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395
[152] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/396
[153] Müslim İmaret: 34. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/396
[154] Cihad: 2/158; Nesai Cihad: 6/11-12; Müstedrek:
2/67-68. Zehebi de buradaki senedin sahih olduğuna muvafakat etmiş. Ancak
Mizan'ul-İtidal'da: 4/520. Ebu'l-Hattab "meçhuldür" demiş.
[155] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/396-397
[156] Abdullah b. Haris b. Cez' ez-Zübeydi, sahabedir.
Mısır'da iskan etti. Sahabeden vefat eden en son kişidir. Altmış sekiz
senesinde vefat etti. Et-Takrib s: 170.
[157] Cihad: 2/167. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları:
1/397
[158] Sahabedir. Mısır'a gelmiş. Ancak ne zaman geldiği
biiinmiyor. Seksen dörtte vefat etti. İsabe: 456; Takrib s: 232.
[159] Mukaddimat: 1/276.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/397-398
[160] Musannef Cihad: 5/282-283.
[161] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/398
[162] El-Musannef Kitabu'l-cihad: 5/328 İbn Nehhas, Cihad,
Tevhid Yayınları: 1/399
[163] Bilakis şunu dediği rivayet edilmiş: "Bir gün
ribat olur, bir gece olur ve bir saat olur." Muğni 8/354.
[164] 613 no ile geçti.
[165] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/399
[166] İsmail b. İbrahim b. Bisam el-Bağdadi Ebu ibrahim
et-Tur-cumani'dir. Onda bir beis yoktur. Onuncudandır. Otuzaltı senesinde vefat
etmiş. et-Takrib s: 31.
[167] Eyyub b. Müdrik el-Hanefi'dir. Bunu terketmişler.
Divan'ud-Duafai ve'1-Metruk'in s: 27.
[168] Heysemi: "Sened'te Eyyub b. Müdrik var, bu zayıf
bir kişidir" der. Mecma'uz-Zevaid: 5/290.
[169] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400
[170] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400
[171] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400
[172] Musannef Cihad: 5/328.
[173] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400
[174] Musannef Cihad: 5/280. Hadisin senedinde inkıta var.
[175] Bunu Musannef in rivayetlerinde bulamadım.
[176] Musannef Cihad: 5/328.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/401
[177] Musannef Cihad: 5/280. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/401
[178] Musannef Cihad: 5/328. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/401
[179] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/401-402
[180] Mecma'uz-Zevaid: 5/289; Ahmed Müsned: 6/362.
bn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/402
[181] Musannef Cihad: 5/327.
[182] Tehzib'ul-Kemal: 2/3086.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/402
[183] Tehzib'ul-Kemal: 2/1087.
[184] ) El-Kamil fi'd-Duafa'ir-Rical: 5/218.
[185] Yusuf b. es-SeferEbu'I-Feyd ed-Dimeşki Evzai'nin
katibidir. İbni Adiy "O batıl şeyleri rivayet eder" derken, Beyhaki
"O hadis uyduranlar arasındadır" der. Ebu Zer'a ve başkaları da
"O metruktür" demişler. Mizan'ul-İtidal: 4/466.
[186] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/402-403
[187] İbni Asakir lahric etmiş ve "bu gariptir"
demiş. Tarih'u-Medinet'i-Dimeşk: 1/269.
[188] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/403
[189] Tarih'u-Medinet'i Dimeşk: 1/270.
[190] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/240-243. İbn Nehhas,
Cihad, Tevhid Yayınları: 1/403
[191] Bu iki yerin ismidir. Biri Horasan'da öbürü, Kazvin ve
Ebher arasında bulunan ve bir kaç beldesi olan yerdir. Mu'cem'ul-Buldan:
4/6-7.
[192] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/243.
[193] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404
[194] Taruh'u Medinet'i Dimeşk: 1/256.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/404
[195] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/292-295.
[196] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404
[197] Tarih'u Medinet-i Dimeşk: 1/246.
İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/404
[198] Aynı eser: 1/249. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları:
1/404
[199] Aynı eser: 1/250-255. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/404
[200] Tarihinde buna rastlamadım. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid
Yayınları: 1/405
[201] Umran b. Hasin'in hadisin de bunu görmedim. Bunu Umran
b. Cübeyr'in hadisinde gördüm. Onda isim tahrifi olmuş olabilir. Tarih'u İbni
Asakir: 1/256-257. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405
[202] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405
[203] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405
[204] Tefsir'ul-Kurtubi: 4/324.
[205] Zilzal: 99/7-8.
[206] Muğni: 3/281.
[207] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405-408