16. ALLAH YOLUNDA RIBATIN FAZİLETİ VE MURABIT OLARAK GECELEYENİN FAZİLETİ 2

Murabıt Öldüğünde Kıyamete Kadar Şehide Olduğu Gibi Ona da Cennetten Rızkının Geldiğine (Devam Edeceğine) Dair: 4

Murabıt Olarak Ölen Kişiyi Allah Şehid Olarak Diriltir/Haşreder: 5

Murabıt Ribatta İken Ölürse, Sırat Üzerinde Rüzgar Gibi Hesapsız ve Kitapsız Geçer: 6

Kim Bir Gün Ribatta Bulunursa Allah Onunla Ateş Arasında Yedi Hendek (Çukur) Bırakır: 7

Allah Yolunda Ribat Edene Geride Bıraktığı Kişilerin Ecri Vardır: 7

Gaza Uzakta Olduğunda Ve Onda Ğulul Gibi Fesadın Çoğaldığı Bir Dönemde Ribat Tüm Cihad Nevinden Daha Efdaldır: 12

Fasıl 15


16. ALLAH YOLUNDA RIBATIN FAZİLETİ VE MURABIT OLARAK GECELEYENİN FAZİLETİ

 

Allah Teala şöyle buyuruyor:

"Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip tutun." [1]

"Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın (sınır­larda) nöbetlesin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. [2]

569- Mübarek b. Fadale der ki:

Hasan "Sabredin ve sa­bırda yarışın..." ayetini okuyup Şöyle dedi: Kafirlere kar­şı sabırlaşmakla emrolundular. Taki kafirler dinlerinden bıkarlar. [3]

570- Muhammed b. Ka'b el-Kurazi bu ayetin tefsirinde şöyle der:

"Benim ve kendi düşmanınızı, kendi dinlerini sizin için bırakmcaya kadar (sınırlarda) nöbetlesin. [4]

Ezheri "...(sınırlarda) nöbetlesin." kelimesiyle ilgili şu­nu söylemektedir: Bunda ik görüş var:

Birisi: Düşmanınızla cihad ve onlara karşı besili atlar ha­zırlayınız. [5]

571- İkincisi Rasulullah'ın (s.a.v.) söylediğidir:

"Meşakkatli de olsa abdesti usulüne uygun gayet gü­zel almak, namazlardan sonra (bir sonraki) namaz(ı) beklemek işte bunlar ribattır. (mücahidin nöbet bekleyi­şi gibidir. [6]

Bu ameller, Allah'ın düşmanlarıyla cihad etmek için sü­varinin nöbet tutmasına denk tutulmuştur.

Muhammed b. Atiyye tefsirinde şöyle demektedir. Bu gö­rüşlerin en doğrusu şudur:

Ribat Allah yolunda cihaddan ay­rılmamaktır. Onun aslı atı besleyip bağlamaktır. Sonra müslümanların sınırların birini koruyan herkese bu isim veril­miş. İster süvari olsun, ister yayan. Rasulullah'ın (s.a.v.);

"İşte bu ribattır" sözü, bunu Allah yolundaki ribata benzetmek (teşbih etmek) içindir.

Ribatın sözlük anlamı (yukarıda zikredilen) birinci anlamdır.

572- Şu sözü gibi,

"Pehlivanlık rakibi (güreşte) yenmek değildir. [7]

573- Ve şu sözü gibi:

"Miskin şu gezginliği yapan değildir. [8]

V.b. hadisler gibi.

Kuteybe [9] derki:

"Ribat, bunların atları bağlayıp besle­meleridir. Şunların da atlarını sınırlarda (nöbette) beklemeleridir. Sonra sınırdaki nöbet ribat diye isimlendirildi. [10]

574- İbni Rüşd Mukaddimat'inde, İbni Yunus es-Sakli Kitab'ul-Cami li Mesaü'il-Müdevvene'de ve başkaları İb­ni Ömer'den rivayet etmişler:

"Cihad müşriklerin kanını akıtmak için farzedildi. Ribat da müslümanların kanını korumak için farzedildi. Müslü­manların kanını korumak, müşriklerin kanını akıtmaktan ba­na daha çok sevimlidir. [11]

Şunu bil ki, Ribat imanın bölümlerinden şubelerinden, ba­ğışlanma nedenlerindendir. Onun fazileti ile ilgili öyle bü­yük şeyler varidolmuş ki, başka ibadet ve iyilik hakkında-varid olmamıştır. Onlardan bazıları şunlardır: [12]

 

Bir Günlük Ribat Dünya Ve Üzerindekilerinden Daha Hayırlıdır:

 

575- Sehl b. Sad'ten Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Allah yolunda bir gün ribat (nöbet) tutmak, dünya ve üzerindekilerinden daha hayırlıdır. Birinizin cennette­ki bir kamçılık yeri, dünya ve üzerindekilerden daha hayırlıdır. [13]

Hadisi Buhari ve başkaları rivayet etmiştir.Hadisteki,

"Dünya ve üzerindekilerden daha hayırlıdır"

İfadesi kimisine göre zahirine göredir. Kimisi de şöyle de­miş:

"Yani bu taat şayet kişi buna (dünya ve üzerindekilerine) malik olabilse ve bunu Allah'a itatte harcasa/infak ederse, (yine bundan) dünya ve üzerindekinden daha hayırlıdır. Bunu Müslim'in şerhinde[14] Kadı İyad ve şeyh Muhibbuddin et-Taberi "Fadil'ul-Aşere'de zikretmiş. Bunların dışın­da başkaları da zikretmiş. Bunu bir grupta tercih etmiş. Çün­kü dünya ve üzerindekiler Allah indinde bir sivrisineğin ka­nadı kadar değildir. O zaman nasıl olur da cenneti mucip şey­le kıyası yapılıyor ki bunun küçük cüzlerinin değeri bile yok­tur. Şayet kadru kıymetinde ona denk olursa -ki bu imkan­sızdır- ebedi baki olanın bir zerresinin fani olan dünya/yer dolusundan daha hayırlı olandan daha hayırlı olduğuna akıl kesin ve zaruri olarak karar verir. O zaman aralarında üstün­lük yarardan uzaktır, Acak baki olan ecrin yine baki olan ecirle mukayesesi/karşılaştırılması arzu ediliyorsa o başkadır.

Kimisi de şunu demiş:

"Bu nefisle daha fazla yer etme­si için gayıp olanı somutlaştırmak içindir. Çünkü dünya dünyaya, nimetlerine ve lezzetlerine sahip olmak; nefsin ta­biatında büyük ve somuttur. Onun yanında hakikat bulan Ribatta tek bir günün sevabı -ki bu soyut ve gaybtır- dünya lez­zetlerinden bildiğiniz somut lezzetlerden/nimetlerden daha hayırlıdırİbni Dakik el-İd Umde şerhinde der ki:

Kanaatimce bu gö­rüş Kadı îyad'm zikrettiğinden daha açık ve daha uygun­dur.[15]

 

Bir Günlük Ribatın Bir Ayın Oruç Ve Kıyamından Ve Bir Aylık Ribatın Bir Asır Oruçtan Daha Hayırlı Olduğuna Dair:

 

576- Selma'dan Rasululah (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:

"Bir günlük ribat, bir ayın orucundan ve kıyamındandaha hayırlıdır. ölürse üzerine dünyada iken yaptığı ameli ve rızkı cereyan eder. Fettandan da (kabir fitnesin­den de) emin olur[16]

577- Taberani tahric etmiş, Ebu'd-Derda'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Bir aylık ribat bir asırlık oruçtan daha hayırlıdır. Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse büyük korku­dan emin olur. Rızkı cennetten getirilir. Allah onu diriltinceye kadar murabıtın ecri önada olur. [17]

578-  İbni Asakir Cemi b. Sevb [18] den Ebu Umame' Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Allah yolundaki murabıtın ecri ayın başından sonu­na kadar topuklarını yanyana getirip onu oruçla ve kı­yamla geçirenden daha büyüktür." [19]

579- Hasan'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Allah yolunda bir gecelik ribat, birinizin evindeki alt­mış yıl ibadetinden daha hayırlıdır."Bunu Şifa'us-Sudur'da zikretmiş.

Her Ölen Kişinin Ameli Kesilir. Ancak Ribatında Ölen Murabit Hariç. Çünkü Kıyamete Kadar Ribat vb. Ameli Salihin Ecri Devam Eder: [20]

580-  Selman'dan Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:

"Bir günlük ribat bir ayın orucundan ve kıyamın­dan daha hayırlıdır. Murabıt olarak ölürse bu ecir gibi ve rızkı cereyan (devam) eder.

"[21]Bunu Müslim (lafzı 576 noda geçti) ve Hakim (bu onun lafzıdır) rivayet etmiş. [22]

581- İbni Asakir değişik yollarla rivayet etmiş:

"Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse kıyakadar ona mücahidin ecri vardır." [23]

582- "Kim bir gün Allah yolunda ribatta bulunursa bu bir ayın orucuna ve ihtiyacı dışında namazdan ayrılmayanın kıyamına denktir. Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse onun ecri, cennet ve cehennem ehli arasın­da hüküm verilinceye kadar devam eder." [24]

583- Başkasında:

"Eğer ölürse ona murabıtın ecri dirilmeye kadar de­vam eder. Fettan'dan (kabir azabından) emin olur. Cen­netten rızıklandırılır." [25]

584- Başkasından -yine İbni Asakir tahric etmiş:

"Şurahbil b. Sımt Farsların kalelerinden birine murabıt olarak inmişti. Onlara şiddetli bir yokluk isabet etmişti. Selman-ı Farisi onlara uğradı ve şöyle söyledi:

"Rasulullah'dan (s.a.v.) işittiğim ve bu konumunuzda si­ze yardımcı olarak bir hadisi söyleyeyim mi?" "Evet ya Ebu Abdillah! söyle" dediler. Dedi ki:

"Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:

"Allah yolunda bir günlük ribat, bir ayın orucun­dan ve kıyamından daha hayırlıdır. Allah yolunda mu­rabıt olarak ölene kıyamet gününe kadar mücahidin ec­ri devam eder." [26]

585- Fudale b. Ubeyd den Rasulullah (s.a.v.) şöyle bu­yurmuş:

"Allah yolunda murabıt olarak öten hariç her kişinin ameli mühürlenir (sona erer). Çünkü onun (murabıtın) ameli kıyamet gününe kadar artar ve kabir fitnesinden emin olur.

[27]Ebu Davud, Tirmizi (Hadis hasen ve sahihtir demiş) İb-ni Hibban (sahihinde) ve Hakim (Müslim'in şartına göre sa­hihtir, demiş) rivayet etmiş.

Kurtubi tefsirinde bu iki hadis ile -Selman ve Fudale'nin hadisleri- ilgili olarak şunu demektedir:

"Bunlar, ribatın ölümden sonra baki kalacak amellerin en hayırlısı olduğuna delildirler. Ebu Hureyre'nin hadisinde: [28]

586- "İnsan öldüğünde üç kişi (sınıf) hariç ameli ke­silir: Sadaka-ı cariye, kendisiyle yararlanılan ilim ve kendisine dua eden salih çocuk.

"Müslim rivayet etmiş.

Sadaka-i cariye, kendisiyle yararlanılan ilim ve kendisi­ne dua eden salih çocuk; evet bunlar sadakanın bitmesi ilmin gitmesi ve çocuğun ölmesiyle son bulur/kesilir. Ribat ise kıyamete dek ecri kat kat artar. Kat kat artmanın haricin­de artmanın bir manası yoktur. Ayrıca bu bir sebebe mebni de değildir. Ki onun kesilmesi -yok olması- ile kesilsin. Bilakis o kıyamete kadar Allah'tan daimi/sürekli bir iyilik (fazilet)tir. Bu şundandır:

Tüm iyilikler ancak düşmandan emin olmakla, dinin hudutlarını koruyarak onlardan korun­mak ve islam şiarlarını ikametle mümkündür. [29] Onun sözü burada sona erdi. Bu gerçekten hoş şeylerdir. Onu iyi düşün! [30]

587- İrbad b. Sariye'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyur­muş:

"Her amel, Allah yolunda murabıt olan hariç, sahibi öldüğünde kesilir. Onunki ise ona artar/çoğalır. Kıyame­te dek rızkı da ona devam eder." [31]

Taberani iki isnad ile rivayet etmiş, birisi sahihtir. [32]

588- Ebu Umame'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Dört sınıfın ecirleri ölümlerinden sonra da devam eder: Allah yolundaki murabıt, bir amel işleyen -ki bu amel edildikçe ona da ecir devam eder- sadaka veren kişi buna da o sadaka sürdükçe ona ecir yazılır. Arkasında kendisine dua eden bir çocuk bırakan adam. [33]

Ahmed İbni Asakir tarikiyle rivayet etmiş. Senedinde İbni Lehia var. [34]

589- Ebu Ya'latafıric etmiş, Ukbe b. Amir'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Allah yolundaki murabıt hariç ölen her kişinin ame­line mühür vurulur, O ise ameli dirilinceye kadar ona de­vam eder. [35]

590- Vasile b. el-Eska'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle bu­yurmuş:

"Kim iyi bir çığır açarsa hayatında ve ölümünden sonra bununla amel edilip terkedilinceye kadar ona bu­nun ecri vardır. Kim de kötü bir çığır açarsa bu terke­dilinceye kadar ona da bunun günahı var. Kim Allah yo­lunda murabıt olarak ölürse Allah kıyamette diriltinceye kadar ona murabıtm ecri var/devam eder. [36] Taberani iyi bir isnad ile rivayet etmiş. [37]

591- İbni Asakir muhtasar olarak rivayet etmiş ve onda şunu artırmış:"Onun tüm günahları, yeni ve eskileri, gizli ve açık­ları bağışlanır." [38]

592- Ubade b. Samit'den:

"Hiç bir kişi/fert yoktur ki canı çıkmadan önce vara­cağı yerini görmesin. Ancak murabıt olanlar bundan müstesnadır. Çünkü bunun eciri -veya rızkı- ribat olduk­ça ona devam eder."

İbni Mübarek mevkuf olarak rivayet etmiş.

Merfu hadislerin manası da budur. Çünkü ölü son nefesiyle beraber ameli kesilir ve mühürlenir. Bunun üzerine haatı boyunca yaptığı amellerinin cümlesiyle hak ettiği yerrini görecektir. Murabıt ise Allah indindeki yerini görmez. Çünkü hayatının sona ermesiyle ameli sona ermez. Bilakis ameli ölümünden sonra da kıyamete kadar fazlalaşır ve kat kat artar. Ecrinin nereye varacağını, derecesinin nereye ulaşacağım Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Ancak şu var:

Ölümü anında müjdelendiği ve sevindiği şeyi görür. Kıya­mete kadar sonuna varamayacağı yükselişinin yerini gö­rür. İyilikleri sayılamayan ve verdiği bolluğu da hesaplanamayan (zat) ne yücedir! [39]

 

Murabıt Öldüğünde Kıyamete Kadar Şehide Olduğu Gibi Ona da Cennetten Rızkının Geldiğine (Devam Edeceğine) Dair:

 

Bu hususta Selman [40] ve Ebu'd-Derda'nın [41] hadisleri daha önce geçti.

593- Taberani Ebu Hureyre'den tahıic etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Ölen her kişinin ameline mühür vurulur. Murabıt hariç. Çünkü onun ameli kıyamete kadar ona artar ve kabrin fettan'ından (kabir meleklerinin sorgusundan/fit­nesinden veya kabir azabından) emin olur. [42]

Şurahbil b. es-Simt'.ten kendisi Fars topraklarında murabıttı onlara Selman'ı Farisi uğradı, insanlar ribattan bıkmış ve sıkılmışlardı. Şöyle dedi:

"Ey İbni Simt! sana bu konumunda yardımcı olacak Rasulullah'dan (s.a.v.) işittiğim bir hadisi söyleyeyim mi Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:

"Murabıtın bir günlük ecri, ehli içinde bir ay kıyam eden kişinin ecri gibidir. Şayet ölürse kabir fitnesinden (sorgusundan ve azabından) emin olur. Kabrinde şöyle yazılır; "Bu Allah yolunda murabıt idi" hesap gününe kadar daha önce yaptığı ameli daha güzel bir şekilde ona devam eder.

"İbni Asakir rivayet etmiş Daha önce 576 no ile Müs­lim'den geçmişti. [43]

594- Ebu Umame Rasulullah'dan rivayet etmiş:

Kim Allah yolunda ribatta bulunursa, Allah onu kabir fitnesinden emin kılar. [44]

Taberani el-Kebir ve el-Evsat'ta rivayet etmiş. [45]

595- İbni Asakir de rivayet etmiş:

"Allah yolunda murabıt olarak ölen bir kişi yoktur ki,Allah onu kabrin fitnesinden emin kılmasın."

Murabıt Ribatında Öldüğünde Allah Onu Kıyamet Gününde Büyük Korkudan Emin Olarak Diriltir: [46]

596- Ebu Hureyre Rasulullah'dan (s.a.v.) şöyle rivayet etmiş:

"Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse daha ön­ce yapmış olduğu salih ameli onun için devam eder. Rız­kı da ona devamlı gelir. (Kabir azabından) Fettan'dan emin olur. Allah kıyamet günü büyük korkudan emin olarak onu diriltir. [47]

İbni Mace Sahih bir isnad ile rivayet etmiş. [48]

597- Bezzar Ebu Hureyre ve Osman'ın hadisinden riva­yet etmİş: Onda:

"Kıyamette, Allah onu büyük korkudan emin olarak diriltir. [49]

Ebu'd-Derda'nın hadisinde de:

"Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse, büyük korkudan emin olur. Rızkı ona sunulur. Allah onu diriltinceye kadar ona murabıtın ecri devam eder."

577 no ile geçti. [50]

598- İbni Asakir kendi isnadı ile Aişe'den tahric etmiş. Aişe şöyle demiş:

"Adamları ne kadar da acizdirler? Erkek olsaydım ribatın üstünde bir amel tercih etmezdim. Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim:

"Kim murabıt olarak ölürse; kabir fitnesinden koru­nur, büyük korkudan emin olur. Yaptığı (salih) amel ona kıyamete kadar (ecir olarak yazılmaya) devam eder." [51]

599-  Abdullah b. Amr'dan; Murabıt olarak ölen kişi hakkında şunu rivayet etmiş:"

O kıyamet gününde büyük korkudan emin olur. [52]

 İbni Mübarek mevkuf olarak rivayet etmiş.

Büyük korku, çoğunluğa göre cehennemin, cehnnem eh­lini kuşatmasıdır. Hasan "Kulun ateşe girmesi için emrolunmasıdır" derken, İbni Cüreyc "iki fırka/grup arasında ölü­mün boğazlanmasıdır" der.[53]

 

Murabıt Olarak Ölen Kişiyi Allah Şehid Olarak Diriltir/Haşreder:

 

600-  Abdurrezzak ve İbni Mace İbrahim b. Muhammed'ten [54] çoğu bunu terkederken Şafi'i sika görmüş- Ebu Hureye'den o da Rasulullah'dan (s.a.v.) rivayet etmiş:

"Kim murabıt olarak ölürse, şehid olarak ölür. Kabir fitnesinden korunur. Yedirilir, rızkı cennetten getiri­lir. Ameli ona devam eder. [55]

601- Bu hadisi Ebu Ahmed b. Adiy de rivayet etmiş. Bu­nun tarikiyle de İbni Asakir... Ebu Hureyre'den o da Rasulullah dan (s.a.v.) rivayet etmiş. [56]

602-  İbni Ebi Şeybe Safvan b. Selim'den rivayet et­miş.[57]

603- Taberani geçen (576 no ile geçmişti) Selman hadi­sini rivayet etmiş ve sonunda:

"Kim murabıt olarak ölürse, üzerinde bulunduğu amel (daha önce yaptığı amel) ona devam eder. Rızkı ona (devamlı) gelir. Kabir fitnesinden emin olur. Kıyamet günü de şehid olarak dirilir. [58] demiş. [59]

604- İbni Asakir kendi isnadıyla... Abdullah b. Amr den tahric etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş

"Kim ribata niyet ederse, alnında nifaktan beraat yazılır. Ayrılmak üzere çıktığında, Allah melekleri onun­la görevlendirir. Bunlar onu sağından ve solundan, önün­den ve arkasından korurlar. O (ribat yerine) vardığında duası kabul görür. Ölürse şehid olur. Bu durumuyla kı­yamette otuz kişiye şefaatçi olur. Öldürülürse yine şehidtir. Bu durumuyla kıyamet gününde yetmiş kişiye şefa­at eder."

Müellif -Allah onu affetsin- der ki:

Allah'ın fazi ve keremiyle kullarına muamelesindeki sünnet (ullah) devam ediyor. Kim doğru bir şekilde Allah'a yakınlaştıracak birşeye yönelir de, tüm istek ve arzusuna rağmen, onu kasetmedeki gayretine rağmen ilahi takdir onu on(a nail olmak) dan menederse, şüphesiz ki Allah, kıyamet gününde, onun güzel kasdına, halis niyetine ve doğru içtenliğine bir ihsan ve kendisinden de bir iyilik/fazilet olarak bu itaatin/yakın-lığın/kurbetin ecrini ona verir, bunun delili -inşaallah iler­de gelecektir. "Kim mücahid olarak çıkar da ölürse, o şehidtir." ve "Kim hac (etmek) için (çıkıp da ölürse) hacı ola­rak yazılır" hadisleridir. [60]

605- Devesinden düşen ihramlı hakkında Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Şüphesiz o kıyamet gününde telbiye getirerek di­riltilir.[61]

606- Yine Rasulullah'ın (s.a.v.) şu sözü gibi:

"Kim gece namaz kılmaya niyet ederek yatağına ge­lir de uykusu (gözü) sabaha kadar galebe ederse niyet et1 tiği şey ona yazılır. Uykusunda Rabbinden ona sadaka addedilir. [62]

Hadisi Nesai, İbni Mace, İbni Huzeyme Ebu Derda'nın hadisinden rivayet etmişler. [63]

607- Ebu Davud ve Nesai bunu ayrıca Aişe'nin hadisinden de rivayet etmişler. [64]

608- Rasulullah'ın (s.a.v.) şu sözü gibi:

"Kim güzel bir şekilde abdestini alıp (namaz kılmak için) giderse insanların namaz kıldıklarını görürse nama­za yetişmezse, Allah onu kılan ona hazır olanların ecri kadar ona ecir verir. Bu onların ecrinden bir şey de eksiltmez. [65] Ebu Davud, Nesai ve Hakim rivayet etmiş. Hakim "Müs­lim'in şartına göre hadis sahihtir" der. [66]

609- Bunlara benzer daha bir çok hadis mevcuttur. Murabıt ancak ve ancak şehadeti arzulamak, onu kazanmak için de canını feda etmek için ribat eder. Bu takdirde öldü­ğünde şehid olarak diriltilmesi tabiidir. Bunu Allah'ın şehidlerin özelliklerinden olan şeyleri onlara vermesi de bunu des­tekler. Ona rızkını devamlı vermesi, kabir azabından ve büyük korkudan emin olma vb. bunlardandır. Şayet onun şe­hid olarak dirilteceği hususunda sahih ve sarih (açık) bir ha­dis varid olmamış olsa dahi bu kaideden istinbat edilirdi. Hal böyleyken zaten bu hususta bir çok hadis rivayet edilmiş. Bu hadisler tenkidten salim değilseler de tariklerinin çokluğu birbirlerini destekliyor ve güçlendiriyor. Bunu mezkur ka­ide de destekliyor. Yine de en iyi blen Allah'tır.

 

Murabıt Ribatta İken Ölürse, Sırat Üzerinde Rüzgar Gibi Hesapsız ve Kitapsız Geçer:

 

İbni Mübarek... Ebu Salih eI-Humsi [67]den rivayet etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Allah Azze ve Celle kıyamette kimi kavimleri diriltir ki bunlar sıratın üzerinde rüzgar gibi hesapız ve azasız geçerler."

"Kim bunlar ey Alah'ın Rasulu?" diye sordular. Rasulul­lah (s.a.v.) şöyle dedi:

"Ribatta iken kendilerine ölüm gelen kavimlerdir. [68]

610-  Şifa'us-Sudur'da zikredilmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Yemin olsun ki kıyamet gününde öyle kavimler di­riltilir ki Sırat'ın üzerinde cennete girinceye kadar rüz­gar gibi geçerler."

"Onlar kimlerdir ya Rasulallah?" denildi.

"Onlar ribatta iken kendilerine ölüm gelen kavim(ler)dir." buyurdu. [69]

611- İbni Asakir kendi isnadıyla... Ebu Seleme'den o da Ebu Hureyre'den tahric etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle bu­yurmuş:

"Yemin olsun ki kıyamet günü öyle kavimler dirilti­lir ki yüzlerindeki nur parıldar, sıratın üzerinde rüzgar gibi geçer, cennete hesapsız/sorgusuz geçerler.""Onlar kimlerdir ya Rasulallah?" denildi

."Onlar öyle bir kavimdir ki ribatta iken kendilerine ölüm ulaştı." [70]

612-  Şifa'us-sudur'da Enes b. Malik'ten şöyle dediği zikredilmiş:

"Kıyamet günü bazı adamlar (kişiler) kabirlerinden çıkarlar. İnsanların hesabı (sorgusu) onları meşgul etmez. Cennetin kapılarına kadar gelip onları korkusuzca (sü­kunet içinde) kapıyı çalarlar. Rıdvan"Kimsiniz?" der. Onlar şöyle cevap verirler:"Allah'ın sevdikleri (kulları)yiz. Murabıt bir kavi­miz." Bunun üzerine Rıdvan onlara:"Allah'a karşı çok rahatsınız/sakinsiniz. Sanki de­niz sahilinde ayaklarınızı tozlamışsınız" der.[71]

613- Abdurrezzak ve İbni Münzir el-Evsat'ta Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini tahric etmişler:

"Deniz kenarında müslümanlann bir gediğinde/sınırın­da ribat bana Ka'be veya Medine'deki Rasululah'ın mesci­dinde kadir gecesine denk gelmemden daha sevimlidir. Üç gününün ribatı bir yıla denktir. Ribatın tümü ise kırk gece­dir. [72]

614- Said b. Mansür da Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem -ki zayıftır- Ebu Hureyre'den yine mevkuf olarak zikretmiş.[73]

615- İbni Münzir Humade tarikiyle.. Osman b. Ebi Sev-de'den rivayet etmiş. Der ki:

Biz Yafa'da Ebu Hureyre ile ribatta idik. Şöyle dedi:

"Buranın ribatı, Beyt'ül-Makdis'teki kadir gecesinden ba­na daha sevimlidir.

"Yafa: Beytü'l-Makdis sahilinde bir köydür. Oradan lüdd kumsalına çıkılır. [74]

616- İbni Hibban sahihinde, Beyhaki ve başkaları Mücahid'den o da Ebu Hureyre'den rivayet etmiş. Der ki:

Ken­disi ribattaydi. Sahile iltica ettiler. Sonra bir şey yok denil­di. İnsanlar ayrıldı. Ebu Hureyre ayakta duruyordu, önün­den bir adam geçti ve dedi ki:

"Ey Ebu Hureyre seni durduran nedir?" Ebu Hureyre şöyle dedi:

"Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:

 "Allah yolunda bir saat(lık) duruş. Hacer'ul-Esved'in yanında kadir gecesi kıyam durmaktan daha hayırlıdır.” [75] Hadis bazı sebeplerden zayıftır. [76]

 

Kim Bir Gün Ribatta Bulunursa Allah Onunla Ateş Arasında Yedi Hendek (Çukur) Bırakır:

 

617- Cabir'den Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu­nu işittim:

"Kim Allah yolunda bir gün ribatta bulunsa, Allah onunla ateş arasına yedi hendek (çukur) bırakır. Her imi hendek yedi gök ile yedi yer kadardır. [77]

 

Allah Yolunda Ribat Edene Geride Bıraktığı Kişilerin Ecri Vardır:

 

618-  Taberani el-Evsat'ta ricali sika olan bir isnad ile Enes'den tahric etmiş: Der ki: Rasulullah'a (s.a.v.) ribatın ecri soruldu. Rasululİah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Kim müslümanların gerilerinde nöbet tutarak bir ge­ceyi ribatla geçirirse, ona geride bıraktığı oruç tutan ve namaz kılanların ecri vardır. [78]

619-  Şifa'us-Sudur'da Ebu Hureyre'den zikredilmiş. Rasululİah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Kim Allah yolunda murabıt olarak çıkarsa, ona tüm ümmet'i Muhammed'den; iyisi ve facirinden, kadın ve çocuğundan, hayvanından, kara ve denizdeki kuşların­dan kıyamete kadar kırat miktarınca ecir vardır. Kırat ise, Uhud dağı kadardır." [79]

620- İbni Asakir isnadıyla tahric etmiş. İbrahim el-Yemani anlatıyor: Der ki:

Yemen'den döndüm. Süfyan-ı Sev-ri'ye varıp dedim ki:

Ya Eba Abdullah! Nefsimde şunu ge­çirdim. Cidde'ye varıp her yıl ribatta bulunayım. Her ay bir umre yapayım. Ve her yıl bir kez hac edeyim. Dolayısıyla ehlime de yakın olmuş olurum. Bu mu sana daha sevimlidir yoksa Şam'a gitmek mi?" Bana şöyle dedi

:"Ey Yemen'li kardeş! Şam sahillerine git. Şam sahille­rine git. Muhakkak ki şu beyti her yıl yüzbin, ikiyüz bin ve­ya üçyiiz bin kişi ve Allah'ın dilediği daha fazla kişi hac edi­yor.. Onların hac, umre ve ibadeti/kurbanları gibi sana da ecir var.

"Allah Yolunda Bir Günlük Ribat, Ribatsız Bin Günden Daha Hayırlıdır: [80]

621- Osman'ın minberin üzerinde şöyle dediği rivayet edilmiş:

"Benden ayrılıp uzaklaşacağınızdan korktuğum için (bugüne kadar) Rasululİah'dan (s.a.v.) duyduğum bir hadisi giz­ledim. Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini duydum:

"Allah yolunda bir günün ribatı başka yerlerde geçi­rilen bin günden daha hayırlıdır. Herkes nefsi için dile­diğini seçsin. [81] İbni Ebi Şeybe ve Tirmizi. (Tirmizi "Hadis hasendir" de­miş.) Nesai, İbni Hibban (sahihinde) ve Hakim (Buhari'inin şartına göre sahihtir demiş) rivayet etmişler. [82]

622- İbni Mace... Mus'ab b. Sabit'ten rivayet etmiş. An­cak onda şöyle demiş:

"Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini duydum:

"Kim bir gün ribatta geçirirse, oruçlu ve kıyamlı bir gece gibi (sevabı) olur. [83]

623- İbni Asakir'e ait bu hadisle ilgili başka rivayet ise şöyledir:

Osman şöyle dedi: Ey insanlar hicret ediniz! Çünkü ben de hicret ediciyim. Bunun üzerine insanlar yola koyuldular. Sonra şöyle dedi:

"Ey insanlar size öyle bir hadis söyleyeceğim ki onu Rasulullah'dan (s.a.v.) duyduğum günden bu güne kadar si­ze hiç söylemedim. Rasululİah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Allah yolunda yapılan bir günlük ribat onun dışın­daki bin geceden daha hayırlıdır. Kişi dilediği yerde ri­bat etsin.""Size tebliğ ettim mi?" Onlar"Evet" deyince. O:"Allah'ım şahid ol!" dedi.Müellif -Allah onu affetsin- der ki: Osman'ın bu hadisin­de şunda apaçık bir delil var. Ribat mekanında murabıtın bir-günlük rîbatı (kıyamı) başka yerlerde geçirilen bir günden daha efdaldır. İster bu yer Mekke olsun, ister Medine ve is­ter Beyt'il-Makdis olsun, (farketmez). Bunun içindir ki Osman insanların onu (bırakıp) ayrılmalarından korkmuş­tur ki onlara bunu bildirdiğinde ribata olan rağbet ve orada ikame isteği onu terketmelerini sağlayacaktır. Bunu Mekke ve Medine'yi kapsadığını bilmeseydi onların Medine'den çı­kıp/ayrılıp ribat bölgesine gitmelerinden korkmazdı/endişelenmezdi. [84]

624- İbni Asakir Yezid b. Hubeyra -ki metruktür- tarikiy­le... Enes'den Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu ri­vayet ettiğini tahric etmiş:

"Allah yolundaki bir gününüz iki mescidten Mes-cid'ul-Haram ve Medine mescidindeki bin günden daha hayırlıdır.

"Müellif der ki: Şu bir gerçek ki, Mekke ve Medine'den sayılarını ancak Allah'ın bildiği sahabe, Tabiin, Tabei tabi­inden bir çok insan murabıt olarak çıkıp Şam sahillerine git­mişler. Ölünceye veya şehadetle Allah onlara ikram edince­ye kadar oralarda kalmışlardır. [85]

625- İbni Mübarek rivayet etmiş. Haris b. Hişam cihat [86] için Mekke'den çıktı. İnsanlarda büyük bir hüzün meydana geldi. Yedirdiği her kimse onu uğurlamak için çıktılar. Betha'nın üst tarafına vardığında durdu, insanlar da durdu­lar. Etrafında ağlıyorlardı. Onların bu hüzünlerini görünce duygulandı ve o da ağlamaya başladı ve şöyle dedi:

"Ey insanlar! Allah'a yemin olsun ki, kendimi sizden üs­tün gördüğümden dolayı başka bir beldeyi sizin beldeleri­nize tecihimden dolayı çıkmıyorum, ancak şu iş (ribat) için (çıkıyorum). Kimi adamlar (bunun için) çıkmışlar. Ne aşiretleri içinde ne de evleri içindedirler. Vallahi Mekke lan altın olsa ve bunu Allah yolunda infak edersek, günle­rinden bir güne bile ulaşamayız. Vallahi onlar bizleri dün­yada geçmiş olsalar da, ahirette onlara ortak olmayı iltimas edelim. Bu, Allah'a bir göçtür ve Şam'a yöneldi. Orada şehid oldu. [87] İbni Esir "Şam'a gitti. Orada malı ve ehli ile Yermuk günü şehid oluncaya kadar cihad etti. [88] Ebu'l-Haccac'ın "Tehzib'ul-Kemal"de zikrettiğine göre, Haris adındaki bu zat, Bedir, Uhud'a müşrik olanık Ka­tılmış, Fetih günü de müslüman olmuştur. Değeri büyük, kıy­metli bir kişiydi.Mus'ab b. Abdillah der ki: Haris b. Hişam çolukçocu-ğuyla Şam'a gitmek için (Mekke'den) çıktı. Mekke ehli ağlayarak ona tabi oldular. O da duygulanıp ağladı. Sonr şöyle dedi:

"Eğer bizler size karşılık bir yeri, komşuluğunuza karşı­lık bir komşuluğu taleb etseydik, sizden daha hayırlısını bul­mazdım/sizin yerinize başkasını istemezdim. Ancak bu Al­lah'a bir göçtür. Allah onun sonunu hayırla kapatıncaya kadar Şam'da kendisi ve beraberindekiler kendilerini ciha­da adamışlardı. [89] Bundan önce de İbrahim el-Yemani'nin Sevri ile olan kıs­sası, ona her yıl yapacağı haccı her ay yapacağı umreyi v.s.'yi terkedip Şam'a gitmesinin emredilişi geçmişti. Yine ikinci bapta Bilal'ın Rasulullah'ın (s.a.v.) şehrinden çıkıp Şam'a cihad niyetiyle gittiği de geçmişti.Şeyh'ul-İslam ibni Teymiye, kişinin ribat yerinde mura­bıt olarak durmasının Mekke, Medine ve Beyt'il-Makdis'te durmasından daha efdal olduğu hususunda icma olduğunu nakleder. [90]                                                                 İbni Munzir el-Evsat'ta imam Ahmed'ten şunu nakletmiş, ona "Mekke'de ikame etmek mi yoksi ribat mı sana daha se­vimlidir?" diye sorulduğunda: ."Ribat bana daha sevimidir" cevabını vermiş.Yine Ahmed şöyle demiş:"Bizim yanımızda gaza ve ribata muadil bir amel yok­tur.[91]Adamın biri İmam Malik'e:"Medine-i Şerifte mi ikamet edeyim yoksa İskenderiye'­de nü ikamet edeyim?'.' diye sormuş o da"İskenderiye'de ikamet et" demiş.

Murabitın ribat yerindeki namazı, orucu, zikri, kıraat ve nafakası (ecir bakımından) kat kattır. Allah yolunda ameli salih'in fazileti daha önce geçmişti. Yine şüphe yok ki murabıt da mücahid gibidir. Her ikisi de Allah yolunda­dır. Yine ikinci babta Osman'ın hadisi geçmişti:"Vallahi Allah yolunda çalışarak geçireceğiniz bir gününüz, evinde oruçla ve kıyamla geçireceği bir gece­sinin amelinden daha hayırlıdır." [92]

626- Ebu Umame den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

 "Murabıtın namazı beşyüz namaza muadildir. Onun onda nifak edeceği bir dirhem veya dinar başka yerler­de harcadığınızın yediyüz katıdır. [93] Bunu Beyhaki Şuajb'ta tahric etmiş. Onun bu tariki İbni Asakir tarafından da -ancak başka bir metin için- hasen görmüş. [94]

627- Şifa'us-Sudur'da Ebu Hureyre den zikretmiş. Rasu­lullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Deniz sahilindeki bir namaz(ın ecri başka yerlerde kı­lma namazdan) bir milyon kat (daha fazla)dır." [95]

628- Yine orada Ömer b. Abdulaziz'in oğullarından o da babasından zikretmiş:

"Deniz sahilindeki (buradaki ribatta) bir namaz milyon yirmi beş bin namaza muadildir"

Hafs b. Ömer der ki: Evzai ile karşılaştım. Ona bu hadi­si söyledim. Bunun üzerine "Sahildeki bir namaz, bir milyon yirmi beş bin namaza muadildir" dedi. [96]

629- Ebu'ş-Şeyh İbni Hayyan "Kitab'us-Sevab" ta zayıf bir isnad ile Enes'den merfu olarak tahric etmiş: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş ki:

"Mescidimdeki bir namaz, on bin namaza muadildir. Mescid'ul-Haram'da bir namaz yüzbin namaza muadil­dir. Ribat yerindeki bir namaz iki milyon namaza mu­adildir."                        

'Müellif-Allah onu affetsin- derki: Mescid'ul-Haram'daki bir namazın yüzbin namaza muadil olduğu sahih (olarak gelmiş)tir. [97]

630- Bunu Ahmed, Bezzar, İbni Hüzeyme ve ibni Hibban (ikisi de sahihlerinde) Abdullah b. Zübeyr'in hadisinden rivayet etmişler.[98]

631-  Ahmed ve İbni Mace iki sahih isnad ile Cabir hadisinden rivayet etmişler. [99]

632-  Bezar ve İbni Huzeyme sahihlerinde Ebu'd-Derda'nın hadisinden rivayet etmişler.[100]

Bununla beraber ribat yerinde bir gün ikame etmenin onun dışmda herhangi bir yerdeki bin gün ikameden daha efdal olduğu sahih olarak gelmiştir. [101] Bunun Mekke ve dışın­daki yerlere şamil olduğu da geçmişti. Şöyle demek te muh­temeldir: Bu günde murabıttan sadır olan her türlü ibadet kat kat artmada bu günün hükmündedir. Çünkü ribat gününün cüzlerinden her bir cüz, onun dışındaki aynı günlerden ribatsız olan bin günden daha efdaldır. Namazı ve bununla ilgili eda ettiğin şu dilim, onun dışındaki aynı zaman dilimin­den bin defa daha hayırlıdır. Eğer bu zaman dilimi onun (ribatta olanın) kapsadığını kapsıyorsa kat kat artma bunun için de sözkonusudur. Bu takdire göre murabıtın namazı yüz-milyon namaza muadildir. Eğer” Allah'ın fazlı ve keremi sahih hadislerde geçtiği gibi[102] murabıtın kıyamete kadar da­ha önce yapmış olduğu amel-i salihin devam etmesini, kabir fitnesinden emin olmasını, rızkının üzerine akmasını gerek­tiriyorsa -ki bunlar Mekke veya Medine'de vefat eden hak­kında varid olmamıştır- Allah'ın murabıt kıldığı namazını söz konusu üç mescid(de kılınan namaz) dan kat kat artır­makla üstün kılması uzak/muhtemel/değildir. Allah dilediğine iyilik eder Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir. [103]

633- Şifa'us-Sudur'da İbni Abbas dan rivayet edilmiş:

"Kıyamet gününde murabıtın Allah yolundaki teşbih, tahmid, temcid ve tekbirinin herbir harfi için (ecir var­dır). Onlar bakılacak gözler, işitilecek kulaklar, uçacak­ları kanatlar olurlar. Meleklerle beraber alemlerin rabbinin yanına girer sevabıyla sahiplerine (cennete girmelerini emrederler/veya sahiplerine sevaplarıyla emirlik ederler.” [104]

634- Yine Şifa'us-Sudur'da Muaz b. Cebel'den zikretmiş:

"Murabıtın iyiliklerinden her bir iyilik, abidlerinl)i/, un iyiliklerine muadildir. Şüphesiz ki Allah Muhammed'in (s.a.v.) ümmetinin kötülerini padişah/sultan için seçtiği gibi, Muhammed'in (s.a.v.) ümmetinin iyilerini de ribat için seçer."

Murabıtın yaptığı infakın derece bakımından mücahidin ki gibi olduğuna delalet eden bir hadis te Ebu Umame'nin hadisiydi. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:...Onun infak edeceği dinar ve dirhem de..." (yani murabıtın) "başka yerde harcayacağı yediyüz dinardan daha efdaldır. [105] Bunu şu hadis te destekliyor: [106]

635- İbni Asakir isnadıyla Velid b. Süfyan'dan o da Avf' dan rivayet etmiş der ki:

"Adamın biri Allah yolunda harcanmak üzere yüz dinarı vasiyyet etti. Ancak bu Rum lideri İbni Firavun'un sulhuna/anlaşmasına denk geldi. Derki:

"Kendisine vasiyyet edilen şahıs hac etti. Medine'ye uğrayıp Osman b. Affan'ın yanına gitti ve şöyle dedi:

"Bir adam Allah yolunda harcanmak üzere yüz dinarı vasiyyet etti. Ancak bu Rum lideri İbni Firavun'un sulhuna/antlaşmasma denk geldi. Osman b. Affan:

Nerede oturuyorsun?" dedi.

"Şam'da" cevap verdi. Ona:

"Onu kendine, ehline ve komşularına harca" dedi. Şüp­he yok ki Şam ehlinden biri ehline bir dirhem ile et alırsa bu ona yedi yüz dihemdir.[107]Başka bir rivayetinde: [108]

636- Osman (ona) şöyle dedi:

"Şüphesiz ki Allah bize İslam'ı emretti, müslüman olduk; bizler müslümanız; bize hicreti emretti, hicret ettik bizler muhacirleriz. Sonra bizlere cihadı emretti, siz cihad ettiniz, Şam ehli sizler mücahidlersiniz. Onu kendine, ehline ve etrafındaki muhtaç insanlara infak et/harca. Şayet bir dirhem çıkarır onunla et alır ve onda kendin ve ehlin yese sana yediyüz dirhem yazılır.[109]

637-  İbni Mübarek kıssayı zikretmeksizin muhtasar olarak rivayet etmiş: Onun lafzı ise şöyledir:

"Osman şöyle demiş:

"Hicret diyarındaki infak edi yüz kat iledir. Sizler de Şam ehlinin muhacirlerisiniz. Bir adam bir dirhemle çarşıdan bir şeyler alır kendisi yer, ehline yedirirse ona yediyüz iledir. [110]

Müellif der ki:

Şam'daki nafaka/harcama ancak Osman zamanında kat kattı. Çünkü o zaman oranın hepsi ribat yeri idi. Her bir tarafından düşmanın (İslam topraklarına) girmesi beklenilirdi. Ancak şimdi oranın ribat yeri düşmanın gire­bileceği sınırlar (gedikler) ve buna yakın olan yerlerdir. Şam ehlinin murabıt olduğu hususunda hadisler gelecektir. [111] Ancak senedleri sabit değildir. Yine de en iyi bilen Al­lah'tır. [112]

639- Abdurrezzak İbni Cureyc'ten o da îshak b. Rafi den rivayet etmiş:

"Rasulullah'm (s.a.v.) şöyle buyurduğu bize ulaştı:

"Allah kabristan ehline rahmet etsin" Aişe"Baki ehli mi?" dedi. Rasulullah (s.a.v.):

"Allah kabristan ehline rahmet etsin." Buyurdu. YineAişe:

"Baki ehli mi?" dedi. Bunu üç kez tekrar etti. Ondan son­ra şöyle buyurdu:"Askalan kabristanı[113]

640- Said b. Mansur sünen'inde İsmail b. Ayaş'tandaAta el-Horasani'den rivayet etmiş. Der ki: Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu bize ulaştı:

"Allah kabristan ehline rahmet etsin.

"Bunu üç defa tekrar etti. Bu kendsinden sorulduğunda şöyle dedi:

"Bu Askalan'daki kabristandır." [114]

Ata orada ölünceye kadar kırk gün ribatta bulundu. Bu iki isnâddaki kopukluk ve zayıflığa rağmen onlara kulak ver­mek lazım. Çünkü bu iki hadis mezkur iki.kitapta zikredil­miştir. Yine de en iyi bilen Allah'tır. [115]

641- Muğni sahibi der ki:

Darekutni kendi isnadıyla İb­ni Ömer'den rivayet etmiş:

Rasulullah (s.a.v.) bir kabristana dua etti."Ey Allah'ın Rasulu! bu hangi kabristandır?" diye sorulunca. Rasulullah:

"Düşman topraklarında Askalan diye isimlendirilen bir kabristandır. Ümmetimden bazı insanlar fethedecek­tir. Allah onlardan yetmiş bin şehid diriltir. Onlardan her bir adam Rebia ve Mudar (kabileleri) gibi insanlara şe­faat edeceklerdir. Her biri için bir gelin var. Cennetin gelini de Askalan'dır.[116]Ancak, [117]

642- İskenderiye [118]

643- Dimyat [119]

644- Akka [120]

645- Sayda [121]

646- Beyrut [122]

647- Enfe [123]

648- Trablus [124]

649- Antakya [125]

650- Tarsus [126]

651- Kazvin [127]                           ,

652- Endülüs v.s. sınır bölgeler için rivayet edilen hadis­lerde kesinlikle sahih olan yoktur. Hatta bunlar (hakkında ri­vayet edilen hadisler) uydurmadır. Ribat konusunda geçen ve gelecek hadisler bizleri mevzu hadislerden müstağni kılıyor. Yine de en iyi bilen Allah'tır.

 

Ribat Ve Ehli Hakkında Geçenden Farklı Olarak Gelen Hadisler:

 

653- Ebu Umame'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Her ümmetin bir seyahati var. Ümmetimin seya­hati cihadtır. Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır. Üm­metimin ruhbanlığı düşmanın karşısında ribattır.” [128]

Taberani Afir b. Mi'dan -ki zayıftır- o da Selim b. Amir den o da Ebu Umame'den tahric etmiş. Cennetin kapılarından dört kapı dünyada açıktırlar onların il­ki İskenderiyye'dir..."Senedte Abdülmelik b. Harun var. Bu kezzab {çok yalancıdır.[129]

654- Urve b. Ruveym'den şöyle dediği rivayet edilmiş: Rasulullah'a (s.a.v.) bazı adamlar gelip şöyle dediler:

"Ey Allah'ın Rasulu! Cahiliyeden yeni çıktık. Put ve zinada nasiplenmişiz. Bizler bazı evlerde ölünceye kadar Al­lah'a ibadet ederek kendimizi vakfetmek istiyoruz. Der ki:

Bunun üzerine Rasulullah'ın (s.a.v.) yüzü (sevinçten parladı) ve şöyle dedi:

"Şüphesiz ki siz askerleri donatırsınız, sizin için zim­met ve haraç olur. Deniz sahilinde şehirler ve köşkler olur. Kim buna yetişir de buna rağmen bu şehirlerden birinde veya bu köşklerden birinde ölünceye kadar ken­dini (ibadete) vakfediyorsa/hapsediyorsa bunu yapsın. [130]

İbni Mübarek rivayet etmiş. Hadis muaddaldır ve isnadı sahihtir. [131]

655- Ubey b. Ka'b'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyur­muş:

"Müslümanların avreti (düşmanlarının sızmalarından korkulan tehlikeli mevzi, gedik, sınır) nin arkasında, Ramazan ayı dışında sırf Allah rızası ve sevabı için Allah yolunda bir günlük ribat, ecir bakımından şüphesiz yüz yılın orucundan ve gecesini taatla ihya etmekten daha büyüktür. Müslümanların avreti arkasında, Ramazan ayında sevabı Allah'tan bekleyerek, Allah yolunda bir günlük ribat, Allah katında ve sevap açısından (zannımca buyurdu ki) bin yılın ibadetinden, orucundan ve gecelerini taatla ihya etmekten şüphesiz daha üstün ve daha efdaldir. Eğer Allah o kimseyi selametle çoluk çocuğuna geri getirirse, bin yılın günahı onun aleyhinde yazılmayacak, ona iyilikleri yazılacaktır ve ribat sev­abı kıyamete kadar onun için akıtılacak (devam edecek) tir.”[132]

Kurtubi tefsirinde bu hadisi zikrettikten sonra şöyle der:

"Bu hadis Ramazan ayındaki ribatla ona her ne kadar murabıt olarak ölmese de devamlı (bir) sevabı sağladığına işaret (delalet) eder, [133]

Müellif der ki: Eğer hadis sabit olursa buna delalet eder. An­cak hadis gariptir hatta münkerdir. İçindeki ölçüsüzlük ve İs­lam'ın genel hükümlerine aykırılığı onun mevzu (uydurulumuş) olduğuna delalet eder. Yine de en iyi bileri Allah'tır. [134]

656-  Bundan daha garibi de İbni Asakir'in kendi isnadıyla Enes b. Malik'ten rivayetidir.Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Kim Allah yolunda Ramazan ayından bir gün oruç tutarsa, bu altıyüzbin köleyi azat etmekten, altıyüzbin gerdanlıktı deveden ve altıyüzbin yıllık ibadetten daha efdal (hayırlı) dır. Her yıl altiyüz altmış gündür. Her günü altiyüz altmış ahiretteki yıldır. Onun fazlına ne öncekiler ne de geride kalanlar -onlar gibi veya Allah Azze ve Celle için eziyyet gören hariç- erişemezler.

"Müellif der ki: Bu hadisin uydurulduğunda şüphe yoktur. Müfterisini en iyi bilen Allah'tır. [135]

657-  Yezid b. Ukayli'den[136] Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Ümmetimden öyle bir kavim olacak ki, onlarla sınır­lar/gedikler korunur, hakları ellerinden alınır ve onlara hakları verilmez. İşte onlar benden, ben de onlar­danım. Onlar benden ben de onlardanım.[137]İbn MübarekYezid el-Ukayli'den -sahabeden zikredilmiş- rivayet etmi. [138]

658- Said b. Mansur ve İbni Münzir, İsmail b. Ayaş'tan o da İsmet b. Raşid'ten [139] o da babasından rivayet etmiş. Der ki

:"Rasulullah'ın (s.a.v.) ashabından bazılarının ribatı ci­hada tercih ettiklerini/ondan üstün gördüklerini duydum. Babama "Niçin?" dedim."Çünkü cihadta, ribatta olmayan bir çok şart vardır." cevabını verdi.

Müellif der ki:

"İbni Ömer'in cihadın farziyeti müşriklerin kanını akıt­mak içindir, ribat ise müslümanların kanını korumak içindir.

"Müslümanların kanını korumak bana müşriklerin kanını akıtmaktan daha sevimlidir" geçen sözü yine konumuzla il­gilidir. [140]

659- Şifa'us-Sudur'da Zuhri den zikredilmiş:

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, cihadlarının en efdalı içinde ribat olanıdır. Ribat (hem) ci­hadın aslı, (hem de) fer'idir." [141]

660- Yine orada Hakem b. Uteybe'den zikredilmiş. Ra­sulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Ribata niyetleniniz/ribatı kasdediniz. Kim ribatı kasdetmeğe çalışırsa iki gözü arasında "ateşten beraat" yazılır. Kim de ribatı yerine getirirse ona ne hata ne de günah dokunmaz.

"Yine Hasan'dan zikretmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Birinizin Allah yolundaki bir gecelik ribatı, birinizin evindeki altmış yıl ibadetinden daha üstün (efdal) dür." [142]

661- Yine Ali den mevkuf olarak zikretmiş:

"Murabıtın atacağı her bir adım Allah indinde gündüzü oruç, gecesi kıyam olan bin yıla muadil (denk) dir." [143]

662-  Ebu Said el-Hudri'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Kim Allah yolunda bir gün ribat ederse, herbirinin bin yıl Allah'a ibadet ettiği bin kişinin ibadetinden da­ha efdal (üstün) dır.

"İbni Asakir tahric etmiş ve "bu hadis gariptir" demiş. [144]

663- Yine Şifa'us-Sudur'da Mekhul'den rivayet edilmiş: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Deniz sahilinde bir gün ribatta bulunmam, şu çarşınıza girip yüz köleyi alıp azat etmekten, mescidimde de otuzyıl itikafta bulunmamdan daha sevimlidir bana." [145]

664- Yine orada Tavus'tan zikretmiş Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Allah yolunda deniz sahilinde murabıtın her bir günü için kabul olunan bir dua olur." [146]

665- İbni Asakir Hasan'dan o da Aişe'den Adamlar taattan ne kadar da acizdirler? Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyur­du:

"Kim devenin iki sağımı arası kadar ribat ederse cennet ona vacip olur ve cesedi ateşe haram olur." Hadiste geçen "Fuvake naketin" iki sağır- arasıdır. İbni Rüşd Mukaddimat'ında der ki:

İbni Habib "Sütün sağıldığı suredir" demiş. Başka görüşleri söyleyen de var. (Daha önce ayrıntılı geçti.)[147]

666- Şifa'us-Sudur'da Rasulullah'dan (s.a.v.):

"Ribatin Rabbi üzerindeki hakkı Arş'ın üstünde/ çatısında şöyle yazılıdır: Kulum! İzzet ve celalime yemin olsun ki, rızam için üç gün ribat eden bir kul yok ki, onunla ehliyle, çocuklarıyla, köleleriyle, kadınlarıyla ve hayvanlarıyla otuz melek görevlendirmeyeyim. Bunlar onları sever, doğruluğa yöneltirler ve onlardan belaları defederler."[148]

667- Yine orada Muhammed b. Muksim'den zikretmiş. Der ki:

"Ehline ve çocuklarına inşaallah yarın ribata çıkıyo­rum deyip sonra da çık(a)mayan bir kul yok ki kıyamet gününe kadar murabıt (olarak) yazılmasın. Murabıt Al­lah'ın dostudur. Nefesi teşbih, uykusu ibadettir. Onun hiçbir duası/ daveti reddedilmez. Ölünce de ona biri gelip şöyle der:

"Ey Allah'ın velisi sana müjdeler olsun. Şüphesiz ki Allah sana cehennemin kapılarını kapattı ve sana cennet kapılarını açtı. Cennetin kapılarından istediğinden gir." [149]

668- Yine orada Esed b. Furat'tan:"Kıyamette murabıt hariç herkes hem iyiliklerini hem de kötülüklerini görürler, murabıt iyiliklerini görür günah (kötülük)lerini görmez. Çünkü onun günahları silinip iyi­likler (olarak) yazılırlar."[150]

669- Yine orada İsmail b. Habib'îen merfu olarak, Ra­sulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Hiç bir müslüman yok ki, Allah'tan ona günde bir rahmet ve bir nazar (bakma) olmasın. Onda dönüp dolaşır. Murabıt ve mücahidin ise her gün onlara Al­lah'tan yüz rahmet ve yüz nazar (bakma) /ar. Onda dönüp dolaşırlar. Onlar kıyamette nimetten sorulmaz ve bunun için de hesap görmezler." [151]

670- Enes b. Malik'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyur­muş:

"Semadan yağmur yağdıkça ve yerden de bitkiler (nebatat) yeşerdikçe cihad yeşil ve tatlı kalacaktır. Doğu­dan bir akım doğup, cihad ve ribat yoktur diyecekler. İşte onlar ateşin yakıtıdırlar. Bilakis Allah yolunda bir gün ribat bin köleyi azat etmekten ve yeryüzündeki insanların tümünün sadakasından daha hayırlıdır."

İbni Asakir Yezid er-Rekaşi'den -ki hadiste vehmeder-o da Enes'ten tahric etmiş ve "Hadis gariptir" demiş. [152]

671- Ebu Hureyre'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"İnsanların en hayırlı yaşayanlardan biri, Allah yo­lunda atının dizgininden tutup onun sırtında uçan, düş­man sesi veya düşmana hücum feryadı işittikçe o at üze­rinde uçan, öldürmeyi ve ölümü, ümid edilen yerlerinde arayan adamdır. Yahut şu tepelerden bir tepenin üs­tünde veya şu vadilerden bir vadinin içinde bir koyun sürücüğünün içinde bulunup namazını kılan, zekatını ve­ren ve eceli gelinceye kadar Rabbina ibadet eden, insan­lara hayırdan başka bir şey yapmayan kimsedir.[153]

672- Ebu'l-Hattab'tan o da Ebu Said el-Hudri'den, Ra­sulullah (s.a.v.) -sırtım bir hurma ağacına dayandırarak-bize bir konuşma yaptı. Şöyle buyurdu:

"Size insanların en hayırlısını ve insanların en kötüsünü haber vereyim mi? İnsanların en hayırlısı atı üzerinde, devesi üzerinde veya ayakları üzerinde ken­disine bu hal üzerinde ölüm gelinceye kadar cihad eden kimsedir. İnsanların en kötüsü de facir bir kişidir ki Allah'ın kitabını okur fakat ondan hiç bir şeye kulak ver­meyen (onu önemsemeyen) kişidir."[154]

Bunu İbni Mübarek, Nesai ve Hakim rivayet etmiş. Hakim "isnadı sahihtir" demiş. [155]

673- İbni Mübarek isimlendirmediği bir adamdan, o da Abdullah b. Haris b. Cez' ez-Zübeydi849 -Rasulullah'ın s.a..v.) arkadaşı/sahafaisi- den tahric etmiş:

"Onun yanına iki adam girdi.

"İkinize merhaba!" dedi. Yaslanmış olduğu bir yastığı on­lara uzattı. O iki adam:

"Biz bunu istemiyoruz. Ancak sana kendilerinden yarar­lanacağımız şeyleri duymak için geldik" dediler. Bunu üze­rine şöyle dedi:

"Şu bir gerçek ki, misafirine ikram etmeyen Muhammed ve İbrahim'in milletinden değildir. Allah yolunda atının başım tutarak az bir ekmek ve soğuk bir su ile iftar eden ku­la ne mutlu! İnekler gibi yemlenen/etraflarında yemeklerin pervane olduğu kişilere yazıklar olsun. Ey hizmetçi kaldır! Ey hizmetçi (yemek) indir derler. Bunda da Allah'ı hiç an­mazlar/hatırlamazlar. [156]

Müellif der ki: Abdullah b. Haris Mısır'ın fethinde bu­lunmuş ve orada (ev yapmak için) sınır çizmiş bir kişidir. Orada sahabe'den vefat edenlerin sonuncusudur.[157]

 

Gaza Uzakta Olduğunda Ve Onda Ğulul Gibi Fesadın Çoğaldığı Bir Dönemde Ribat Tüm Cihad Nevinden Daha Efdaldır:

 

674- İbni Hibban sahihinde Ata b. En-Nudder[158]den, Rasululîah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Gazanız uzaklaştığında azimetler çoğaldığında, ganimet helal kılındığında; o zaman cihadınızın en hayır­lısı ribattır.

"Azimetler çoğaldığında: Gazanın uzaklığı ve yardım azlığından kendilerine zor gelen cihada sultanın onlara işin azimetini ve şiddetini yüklemesidir.

Ebu'l-Velid ibni Rüşd Mukaddimat'inde bu hadisi zikret­tikten sonra şöyle der:

"Sözünden şu çıkarılır. İhtiyaç üzere olan cihad ribattan daha efdaldır. İbnu'l-Kasım da bunun aynısı Malik'ten ri­vayet etmiş. Bence bunun tevilinde ezhar olan şudur:

"Yani bu sınırda olan bu halkın şiddetli korkusu, düş­manın onlara saldırmaları ihtimali onlara da nefis, kadın ve çoluk çocuklarının galebe çalması halindeki (ribat) tır. Ki bu durumda şüphesiz ki bu vakitte onlara yardım etmek, kendi­lerine vuku bulabilecek (savaş/saldırıda) onları korumak düşman ülkesine girip cihad etmekten daha efdaldır. Şöyle denilmesi doğru değildir: Biri öbüründen mutlak surette daha efdaldır.[159]

675- Abdurrezzak İbni Uyeyne'den o da Musa b. Ebi Asa dan o da Ömer İbn'ul-Hattab'dan rivayet etmiş:

"Cihad daha tatlı ve yeşil iken; o zayıflamadan, çürüme­den, kırıntı haline gelmeden önce cihad ediniz. Gazalar uzaklaşır, ganimetler yenilir ve haramlar helal gördüğünde ribat ediniz. Çünkü o gazanızdan daha efdaldır.[160]

Herevi der ki: (Ömer'in süzünün) Anlamı şudur:"Sizler güçlü iken ve ganimetler bol iken, (ayrıca) zayıflayıp güçsüz olup zayıf bitki kurumuş çürük ve kınlan çöpler gibi ol­madan cihad ediniz. [161]

676- İbni Ebi Şeybe Halid b. Midan'dan rivayet eder. D ki:

Ebu Umame Cübeyr b. Nefir'in şöyle dediklerini duydum:

"İnsanların üzerinde öyle bir zaman gelecek ki, cihadın en efdalı ribat olur.

"O neden?" dedim. Şöyle dedi:

"Gaza uzaklaştığında, meşakkatler çoğaldığında, ganimetler helal kılındığında, işte o zaman cihadın en efdalı ribattır.[162]

677-  Şifa 'us-Sudur'da İbni Ömer Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini duyduğunu zikreder:

"Söz ve anlaşmaya uyulmadığı, kitab ve sünnetin ikame edilmediği zamanda ribatınız cihadınızdan daha efdaldır."

Ribatın Tamamının Kırk Gün Olduğu Rivayet Edilmiştir:

İbni'l-Munzir el-Evsat'ta demiş ki, Ata'dan "Ribatın tamamının kırk gün olduğu bize rivayet edildi"

Ahmed b. Hanbel'e "Ribatın bir süresi var mı?" diye soruldu. "Kırk gündür" cevabını verdi.[163]Ebu Hureyre'nin şöyle dediği daha önce [164] geçmişti:

"Deniz kenarında müslümanların bir sınırında/gediğinde ribat, bana Ka'be veya Medine'deki Rasulullah'ın (s.a.v.) mescidinde kadir gecesine denk gelmemden daha sevimlidir. Üç günün ribatı bir yıla denktir. Ribatın tümü ise (toplam) kırk gecedir." [165]

678-  Taberani İsmail b. İbrahim el-Tercumani [166] den bize Eyyub b. Müdrik [167] Mekhul'dan o da Ebu Umame'den rivayet etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Ribatın tamamı kırk gündür. Kim bir şey satmadan bir şey almadan ve içinden bir şey geçirmeden kırk gün ribat ederse; anası onu doğurduğu gün gibi günahların­dan çıkar.[168]

679- İbni Asakir isnadıyla Vasile b. el-Eska dan tahric et­miş Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Kim müslümanlarm yahut zimmüerin bölgesinde kırk gün ribat ederse anası onu doğurduğu gün gibi gü­nahlarından çıkar." [169]

680- Yine der ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Ribatın tamamı kırk gündür." [170]

681- Şifa'us-Sudur'da Rasulullah dan (s.a.v) zikredilmiş. Ona (s.a.v.):

"Hangi ribat efdaldır?" diye soruldu. O:

"Deniz ribatıdır. Kim denizde kırk gün ribatta bu­lunursa makbul ve mebrur yetmiş hac etmiş gibidir. Bu Allah'a dünya ve dünyanın içindekilerinden daha se­vimlidir." [171]

682-  İbni Ebi Şeybe İsa b. Yunus'tan o da Mekhul'den o da Rasulullah'dan (s.a.v.) rivayet etmiş:

"Ribatın tamamı kırk gündür. [172]

Bu mürseldir. Senedte geçen Muaviye de zayıftır. [173]

683-  Abdurrezzak Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini ri­vayet eder:

"Kim kırk gece ribatta bulunursa, ribatı tam yapmış olur.[174]

684- İbni Cureyc'den, o da bir adamdan o da Ebu Hureyre den mevkuf olarak rivayet etmiş.[175]

685- İbni Ebi Şeybe Veki'den o da Davud b. Kays'den ri­vayet etmiş.[176]

686- Abdurrezzak isnadıyla Yezid b. Ebi Habib'ten ri­vayet etmiş. Demiş ki:

"Ensardan bir adam Ömer İbn'ul-Hattab'm yanına gel­di. Ömer ona:

"Sen neredeydin?" diye sordu.

"Ribatta idim" dedim. Ömer:

"Ne kadar ribatta kaldın?" diye sordu. Ben:

"Otuz gün" dedim.

"Kırka niye tamamlamadın?" dedi.[177]

687- İbni Ebi Şeybe Abdullah b. Ömer'in çocuklarından biri anlatmış: İbni Ömer'in oğullarından biri otuz gün ribat edip son­ra geri döndü. Bunun üzerine İbni Ömer sana yemin ed(tir)iyorum. Yemin olsun ki sen dönecek kırk günü tamamlayıncaya kadar ribat edeceksin.[178]

688-  Şifa'us-Sudur'da Yusuf b. Yakub'dan Rasulul-lah'in (s.a.v.) şöyle dediği zikredilmiştir:

"Kim on gün ribatta bulunursa Allah onun dörtte birini ateşten azad eder. Kim yirmi gün ribatta bulunsa Allah onun yarısını ateşten azad eder. Kim otuz gün ri­batta bulunsa Allah onun dörtte üçünü azad eder. Kimde kırk gün ribatta bulunsa Allah onu (tamamıyla) ateşten azad eder." [179]

689-  Taberani Ümmü Derda'dan -ki merfudur- tahric etmiş:

"Kim müslümanların sahillerinden bir yerinde üç gün ribat ederse ona bir yıllık ribat için kafidir. [180]

690- Ebu Hureyre den:

"Üç kez ribat ettiğinde ibadet ediciler diledikleri gibi ibadet etsinler."

İbni Ebi Şeybe mevkuf olarak bunu rivayet etmiş. Onun şeyhi büyük zatlardan İsa b. Yunus'tur.[181]

Ahmed b. Hanbel der ki: "İsa b. Yunus'un bir yıl gaza et­tiği ve bir yıl da hac ettiği bize haber verilirdi/anlatılırdı.[182]

Ahmed b. Cenab el-Masisi:

O kırk beş kez hac etmiş ve kırk beş kez de gaza etmiş. Allah ona rahmet etsin.[183]

691- Ebu'd-Derda'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyur­muş:

"Ribat üç gündür sonra amel edenlere "bana ulaşınız"

Ahmed b. Adiy rivayet emiş ve "Evzai'den katibi Yusuf b. es-Sefer Ebu'l-Feyd'den başka kimse rivayet etmez"[184] der.[185]

 

Şam Ehlinin Murabit Ve Ebediyyen Muzaffer Oldukları Hususunda Gelen Rivayetler: [186]

 

692- Taberani Ebu'd-Derda'dan Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Şam ehli; zevceleri, zürriyetleri, köle ve cariyeleri; (yarım) adanın sonuna kadar(kiler) murabıttırlar. Kim (onun) şehirlerinden birine giderse veya sınırlarından birinde bulunursa o cihadtadır.[187]İbni Asakir bu tarikle benzerini rivayet etmiş. [188]

693- Sonra başka bir isnad ile Şehr b. Havşeb'den o Ebu'd-Derda'dan Rasululah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Benden sonra Şam, ümmetime yakında fetholunacaktır. Onu fetheder, üzerinde otoritesini kurarsa oranın ehli erkekleri-kadınları, çocukları köleleri adanın sonuna kadar murabıttırlar. Kim bu sahillerden birini işgal ederse o cihadtadır. Kim de Beyt'il-Makdisi ve çevresini ele geçirirse o da ribattadır.[189]

Sonra İbni Asakir şöyle demiş:"İsnadı gariptir. Ancak bu Öncekinden daha iyidir. Çünkü onun tabiini isimlendirilmemiş.

694- Yine İbni Asakir Abdulcebbar b. Asım tarikiyle Ebu Hureyre'den rivayet etmiş, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Ümmetimden bir grup Dimeşk kapılarında ve etrafında, Beyt'il-Makdis kapılarında ve etrafında kıyamete dek hakka yardım ederek ve onlara muhalefet edenler onlara zara vermeden savaşacaklardır. [190]

695- Yine ona ait başka bir rivayette:

"Ümmetimden bir taife Beyt'il-Makdis kapılarında ve etrafında, Antakya kapılarında ve etrafında, Dimeşk kapılarında ve etrafında, Talakan [191] hakka yardım olarak savaşmaya devam edecektir. Onlara yardım edeni ve etmeyeni umursamazlar (onlara dikkat etmezler) Allah Talakan'dan hazinesini çıkarıncaya kadar. Allah bunun­la daha önce öldürdüğü gibi diriltir. [192] İbni Asakir: Bu hadis gariptir. Ebu Hureyre'den başka bir yönle ve bundan daha iyi bir şekilde rivayet edilmiş, sonra (îbni Asakir bundan önceki hadisi zikreder.) [193]

696- Yine kendi isnadıyla Abdullah b. Ömer'den tahric etmiş. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:

"Şam ehli helak olursa ümmetimde hayır kalmaz. Ümmetimden bir taife hak üzere ve hakka yardım için savaşmaya devam edecektir. Onlar muhaliflerine bakmaz veya onları yardımsız bırakan (veya aşağılayan) kendi­lerine zarar vermeyecektir. Allah'ın emri gelinceye kadar onlar bu hal üzere devam edecektir Ve o (eliyle) Şam'a işaret ediyordu. [194]

697-  İbni Asakir ve başkaları Muaviye b. Kurre o da babasından rivayet ettiği hadisten de rivayet etmişler.[195]

Ayrıca şunlann hadisinden de: [196]

698- Cabir b. Abdullah'ın hadisinden.[197]

699- Enes'in hadisinden. [198]

700- Muaviye b. Ebu Süfyan'm hadisinden.[199]

701- Sa'd b. Ebi Vakkas'ın hadisinden. [200]

702- Ümran b. Hasin'in hadisinden.[201]

703- Muğire b. Şu'be'nin hadisinden. [202]

704- Numan b. Beşir'in hadisinden.Bunlar ve başka hadisleri zikretmiştir. Ancak çoğunda Şam zikredilmiyor.[203]

 

Fasıl

 

Arzulunan Ribat, insanın kendisini düşmanın girebileceği veya saldırabileceği sınırda cihad veya nöbet (tutmak) amacıyla kendini oraya bağlamak veya oralarda müslümanların sayısını çoğaltmaktan ibarettir. Bir yerde korku art­tıkça buna parelel orada ribat daha efdal ve sevap daha çoktur. İster bu yer deniz sahili olsun ister başka bir yer farketmez. Malik Cidde'de ribat işini zayıf görmüştür. Çünkü düşman sadece bir kez buraya saldırmış. Malik'e sınır böl­gelerinde ve sahillerde çoluk-çocuklarıyla iskan edenler sorulduğunda Onlar murabıt sayılmazlar, ribat evinden bi­linçli olarak korkunun olduğu yerde ribat için çıkan kişinin ribatıdır demiş.

Müellif -Allah onu affetsin- der ki:

Bana görünen -Allah en iyi bilendir- Kim sınırda ancak cihad veya nöbet (tutmak) amacıyla duran ve istediğinde meşakkatsiz gidebildiği halde (oradan) gitmiyorsa işte o murabıttir. Ona murabıtın ecri vardır. Onunla çoluk-çocuğa da olsa yine de böyledir. Şu şartla eğer ona (sınır bölgesinin dışında) hanımından daha güzel bir kadın veya içinde bulunduğundan daha güzel bir maişet teklif edildiği halde teklif edilenlere rağbet etmezse (o zaman ribatta sayılır). Çünkü ameller niyetlere göredir.Sahabe ve tabiinden selef-i salih devamlı çoluk-çocuk-larıyla ribat niyetiyle sınırlarda ikamet etmişler. Malik'in bununla orada doğup büyüyen kişileri kasdetmiş olabilir ki onların buradaki ikametleri ailelerinin orada bulunması ve vatanlarına olan sevgiden oradaki mal-mülk ve hayat ko­laylığını arzulayan kişilerdir. Bunlar ribat etmek gibi bir niyetlen yoktur. Çünkü ilerde geleceği gibi kişinin ehliyle ribata çıkması caizdir

.Ebu Muhammed b. Atiyye'nin sözlerinden de bu an­laşılıyor. Tefsirinde o şöyle der: Sınırlarda aileleriyle tümüyle ikamet edip oralarda kazançlar sağlayanlar her ne kadar korucu olsalar da murabıt değiller.[204] Yinede en iyi bilen Allah'tır.Kimde bir sınır (bölgesin)e lideri için gelirse, ki lideri ayrıldığında o da ayrılır, veya buranın dışında onun için oluş­mayan nefsinin arzuladığı bir şeyi için yahut onunla başka bir yerde gitmeyen bir zevcesi, veyahut makam, mevki ve rızık vs için ikamete ederde, başka bir sınır bölgesi ona zor ve meşakkatli geliyorsa, burada düşmanın saldırısı söz konusu değilse ve cihadta yoksa ve buradaki (nimet)lere düşkünlüğü dolayısıyla gitmezse, yahut başka bir yerde rızkının daha iyisini, içinde bulunduğundan daha güzel bir yaşama şeklini gördüğünde bu sınır-bölgeden oraya gider­se; işte bu murabıt değildir ve ona ribat ecrinden hiçbir şey de yoktur. Çünkü sınır (bölgesin) de kalışı cihad için değil, onun dışında herhangi bir şey içindir

Malik bu ve benzerlerini kasdetmiş olabilir. Ancak düş­manın gelmesi halinde savaşacağına dair cihad için bir niyeti varsa o zaman sevap kazan(abil)ir. Çünkü,

"Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görür ve kim zerre kadar şer işlese onu da görür. [205]

Eğer bunun oradaki ikametinde hem cihad hem de başka şeyler için niyet etmişse ve ayrılmak istediğinde meşakkat olmadan imkanı oluyorsa ve eğer bu sınır (bölgesin) de ci­had olmazsa, cihadın olabileceği bir sınır (bölgesin)e gide­biliyorsa yine sevap kazanır. Şayet kalış sebebi ortadan kalkar da, orada sınır olmasa da ayrıldığı nedeninin bulun­duğu yere giderse; bu sebep ya hayat zaruretlerinden olur veya yeterli şeylere artı bir şey olur ki ondan müstağni ola­bilir. Eğer onsuz yeterlilik olur da onun da niyeti onu kay­bettiğinden gitmekse, s.eleften bir cemaatin kaidelerinin gereği bu murabıt değildir

.Bana göre, Ebu Hamid (Gazali) ve onun gibi düşünenlerin tercih ettiklerine kıyasla buna ecir yoktur. Çünkü bu sınır (bölgesin) de cihad biterse (veya sekteye uğrasa) başka bir yere gider. Bu meselenin -inşaallah yirmi dördüncü bapta geleceği gibi- ganimet ve ücret için gaza edenler meselesine kıyas etmek te uzak bir ihtimal değildir.Eğer bu sebebi kaybederse suala ihtiyaç hissedilirse o za man ribatında ayıplanamaz. Bu meselenin zikredilmesinde bir şey görmüyorum.

Kim de sınır (bölgesin) de ikamet eder de niyeti düşman geldiğinde kaçmak ise ve hiçbir zaman (mutlak surette) savaşmamışsa, o burada kaldıkça niyetiyle asidir, günahı üzerinde ısrar edendir. Çünkü düşman bir yere saldırırsa gi­rerse onlarla savaşmak bu belde ehli üzerinde farz-i ayndır. Ondan yüz çevirmemek (kaçmak) veya oradan firar etmek hiç kimseye (mubah hali hariç) helal değildir. Kimin niyeti buysa (bir an önce) oradan ayrılması ona daha iyidir. Çünkü orada ikameti uzadıkça -bu kötü niyet üzere- günahı daha çok, cürmu da daha büyük olur. Gittiğinde sorumluluk on­dan kalkar ve günahı da gider. Yine de en iyi bilen Al­lah'tır.

Bir mesele: Malik kişinin ailesiyle ribata gitmesinde bir beis yoktur demiş. Sahnun "Kişin ehliyle (İskenderiyye, Tunus, Safakıs (Afrika'da bir şehir) Susa (Fas'ta bir yer) gibi nüfûsu kalabalık güvenli (sınır) bölgelerine gitmekte bir beis yoktur. "Malik" nice çok sınır (bölgesi) vardır ki, ora­da bin adam olur fakat güvenli olmaz.îmanı Ahmed

 "Kişinin ailesiyle (düşmanın saldirabileceği girebileceği tehlikeli) sınır (bölgesine) gitmekten nehyederdi. Zahir olan bunun, ailenin güvenli olmadığı yerler içindir. Muğni'nin bu kaydı getirdikten sonra "bu Hasan ve Evzai" nin görüşüdür. Ebu Abdillah'a:"Ailesiyle gidenin günaha girmesinden mi korkuyor­sun?" soruldu. O:

"Nasıl da günaha girmesinden korkmayayım? O zürriyetini müşriklere maruz bırakıyor" diye cevap verdi. Muğni sahibi:"

(Düşmanla karşı karşıya olan yerlerde ki) yerli halkın çoluk-çocuklarıyla ikamet etmeleri bir gerekliliktir. Çünkü eğer bu olmazsa sınırlar yıkılır ve (ribat, cihad) sona erer. [206]

705- Abdurrezzak Sevri'den o da Cuveybir'den o da Dahhak b. Mezahim'den rivayet etmiş. Der ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle demiş:

"Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa, veya kim Allah ve Rasulune iman ediyorsa zürriyetini müşrik­lere maruz bırakmasın."Hadis mürsel, Cuveybir de metruktür. Yine de en iyi bilen Allah'tır. [207]



[1] Tevbe: 9/5

[2] Al-i İmran: 3/200

[3] İbni Cerir et-Taberi Tefsir: 7/502. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/363

[4] İbni Cerir Tefsir: 7/502

[5]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/363

[6] MüslimTahare:41.

[7] Hadis Müttefakun aleyhtir. Feth'ul-Bari Edeb: 10/518. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/364

[8] Muttafakun aleyhtir. Feth'ul-Bari Zekat: 3/341; Müslim Zekat: 34.

[9] Bu meşhur olan Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kutey­be ed-Deyneviri'dir. Deynever ehlinden olup Bağdat'ta iskan etmiş. İki yüzyetmiş altı senesinde vefat etti. Semani el-Ensab: 10/63-64.

[10]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/364

[11] El-Mukaddimat: 1/275; El-Camiu li-Mesail'1-Mudevvene: 154/A.

[12]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/364

[13] Feth'ul-Bari Kitab'ul-Cihad: 6/85. H. no: 2892.

[14] Nevevi Şerh'u Müslim: 13/26-27.

[15] El-Umde: 4/504-505.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/365-366

[16] Müslim imare: 50., İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/366

[17] Heysemi "ricali sikadır" demiş. Mecrruı'uz-Zevaid: 5/290.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/366

[18] Kimisi Cumey b. Sevb demiş. Buhari, "Hadisleri münkerdir" derken, Nesai "Hadisleri metruktür" demiş. Mizan'ul-îtidal: 1/422,

[19]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/367

[20]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369

[21] El-Müstedrek: 2/80. Zehebi de muvafakat .etmiş.

[22]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369

[23]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369

[24]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369

[25]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/360

[26]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380

[27] Ebu Davud Cihad: 3/20; Tirmizi Cihad: 3/98; Mevarid'uz-Zaman s: 391; El-Müstedrek: 2/144. Bu hadis Şeyheyn'in şartlarına göre sahihtir demiş.

[28]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380

[29] Kurtubi Tefsir: 4/325.

[30]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369

[31] Mecma'uz-Zevaid: 5/290; El-Mucem'ul-Kebir: 18/256. H. no: 641..

[32]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369

[33] El-Müsned: 5/261, 269; Ahmed bir defa Hasan, İbni Lehia ta­rikiyle, bir kere de İbni Mübarek, İbni Lehia tarikiyle rivayet etmiş. İb­ni Mübarek ondan (yani İbni Lehia'dan) rivayet ettiğinde hadisin sahih olacağını daha Önce belirtmiştik.

[34]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/369-370

[35] Heysemi: Başka bir rivayette de . "kabir fitnesinden emin olur..." var. Bunu Ahmed ve Taberani rivayet etmiş. Senedte İbni Lehia var. "Onun hadis(ler)i hasendir" der. Mecma'uz-Zevaid: 5/289; Ahmed Müsned: 4/150, 157. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370

[36] el-Mu'cem'uI-Kebir: 22/74-75. H. no: 184.

[37]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370

[38]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370

[39]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/370-371

[40] 580 no ile geçti.

[41] 577 no ile geçti.

[42] Daha önce 585 no ile geçmişti.

[43]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/371-372

[44] Mecma'uz-Zevaid: 5/289.

[45]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372

[46]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372

[47] İbni Mace Cihad: 2/924.

[48]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372

[49] Keşf ul-Estar el-Cihad Babu fadl'ır-Ribat: 2/260. Heysemi "Sened'te Abdullah b. Salih var. Abdulmelik b. Şuayb onu güvenilir sayarken, başkaları zayıf görmüş. Geri kalan adamlar sika­dır" der. Mecma'uz-Zevaid: 5/289.

[50]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/372-373

[51]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/373

[52] Kitab'ul-Cihad: 2/165.

[53] İbni Cerir et-Taberi Tefsir: 17/99.

[54] İbrahim b. Muhammed b. Ebu Yahya el-Eslemi metruktür. Yedinci asırdandır. Seksen dörtte vefat etti. Takrib'ut-Tehzib: 1/159.

[55] Abdurrezzak el-Musannef Kitab'ul-Cihad Bab'ur-Ribat: 5/23; İbni Mace Sünen Kitab'ul-Cenaiz: 1/516.

[56]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/374

[57] İbni Ebi Şeybe Musannef: 5/329.

[58] Heysemi "onda tanımadığım var" demiş. Mecma'uz-Zevaid: 5/290.

[59]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/374

[60]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/374-375

[61] Hadis Muttefekun aleyhtir. Feth'ul-Bari Kitab'u-Ceza'ius-Saydi: 4/63-64. H. no: 1849, 1850-51; Müslim Hac: 14.

[62] El-Mucteba Kitabu Kıyam u'l-Leyl: 3/258;

 İbni Mace Kitabu İkamet'is-Salah: 1/426; Hakim el-Mustedrek: 1/311.

[63]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/375

[64] Ebu Davud Selati: 2/76; Nesai Kıyam'iI-Leyli: 3/257.

[65] Ebu Davud Selat: 1/381; Nesai İmare: 2/111; Hakim: 1/131.

[66]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/375-376

[67] Ebu Salih el-Humsi'dir. İbni Ebi Hatem "Onun Ebu Salih el-Ensari mi başkası mı olduğunu bilemiyorum" demiş. El-Cerh'u ve't-Tadil: 9/393.

[68] Kitab'ul-Cihad: 2/165. Cerh ve Tadil'de geçtiği gibi bu mürseldir.

[69]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/377.

[70]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/377.

[71] Hadis münkerdir.

[72] El:Musannef Kitab'ul-Cihad Bab'ur-Ribatı: 5/281.

[73] Said Sünen: 2/3/169.

[74]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/378

[75] Mevarid'uz-Zaman Kitab'ul-Cihad Babu Fadl'ıl Cihad s: 381;

Şuab'ul-İman/Beyhaki: 2/102.

Birincisi: Mücahid'in Ebu Hureyre'den (hadis) işittiğinde ihtilaf vardır. (İşitip işitmediği) iki husustan birini tercih edecek bir delilimiz yoktur. Nasıruddin Elbani'nin "Beyhaki de kendisine ait sahih bir isnad ile Mücahid'in Ebu Hureyre'den duyduğunu açıklayan açıklamasını buldum" sözü sahih değildir. Çünkü onda Yunus b. İshak var ki onun hak­kında Yahya "onda aşırı bir gaflet var" der. Ebu Ahmed el-Hakim de "Tehzib'te yanılmış olma ihtimali var. Bu tür senedlere ihtilaflı yerler­de kalp mutmain olmaz.

İkincisi: Denilmiş ki: Mücahid'in tedlisi malumdur. Onun an-anası da senedin mevsul olduğunu ifade etmez. Buradaki rivayeti de an, an iledir.

Üçüncüsü: Onun işittiği ve tedlisini de farzelsek. Mücahidin "Ebu Hureyre'den" sözü rivayetteki değil, onun halını ve kıssasını hikaye etmeyi anlatmayı ifade eder Darekutni'nin Hafız Musa b. Harun'dan nak­lettiğine göre mütekaddim (öncekiler) bunu yapmışlar.

Bakınız. İbni Receb Şerh'u ilel'il-Hadis s: 284.Bu hadisi düşünen bunu kesin bir bilgiyle bilir. Mesela "O ribaîtaydı. İnsanlar (korkup) sahile sağındılar" bu sözü düşünün. Eğer Ebu Hureyre'nin sözünden olsaydı "Bizler ribattaydık ve." derdi ve hadisin ge­ri kalan kısmından da Ebu Hureyre'ye ait bir kelime görüyor musun? Bu­nun Mücahid'in sözü olduğu apaçıktır.

[76]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/378-379

[77] Heysemi "Senedinde İsa b. Süleyman Ebu Tayyibe var. Bu za­yıftır" def. Mecma'uz-Zevaid: 5/289.

[78] Heysemi "Ricali sikadır" der. Mecma'uz-Zevaid: 5/289.

[79]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380

[80]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380

[81] İbni Ebi Şeybe el-Musannef: 5/328;

Tirmizi Sünen Fedail'ul-Cihad: 3/108;Nesai Sünen Kitab'ul-Cihad: 6/40; Mevarid'uz-Zaman S: 384.

[82]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/380-381

[83] İbni Mace Sünen Kitab'ul-Cihad Babu Fadl'ır-Ribatı fi sebi-lillah: 2/92. Ancak hadis zayıftır. Çünkü onda zayıf olan Abdurahman b. Yezid b. Eşlem vardır.

[84]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/381-382

[85]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/382

[86] Ebu Cehil'in ana-babadan kardeşidir. (Müellif)

[87] Kitab'ul-Cihad: 1/114.

[88] Üsd'ul-ĞabefiTemyiz'is-Sahabe: 1/421,

[89] Bakınız: 1/220-221.

[90] Mecmu'-Fetava: 28/5.

[91] El-Muğni: 8/349.

[92] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/382-384

[93] Şuab'ul-İman: 2/103. Bu senedle hadis zayıftır.

[94] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/384

[95] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/384

[96] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/385

[97] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/385

[98] Ahmed Müsned: 4/5. Lafzı şöyledir:

"Mescidimdeki bir namaz, Mescid'ul-Haram hariç diğer mescid-lerdeki bin namazdan daha efdaldır. Mescid'ul-Haram'daki bir na­maz bu mesciddeki bin namazdan daha hayırlıdır."

Keşf ul-Estar Kitab'us-Selati: 1/214. Heysemi: Bunu Ahmed, Bezzar ve Taberani rivayet etmiş. Ahmed ve Bezzar'ın adamları sahihin ricalidir;

Mecma'uz-Zevaid: 4/4; Mevarid'uz-Zaman Kitab'ul-Hac s: 254

[99] Ahmed Müsned: 3/343, 397;

İbni Mace Sünen Kitab'u ikameti's-Selatİ: 1/45

[100] Keşf'ul-Estar Kitab'us-Selati: 1/212. Lafzı şöyledir:

"Mescid'ul-Haram'da kılınan namazların diğerlerine üstünlüğü yüz bin, benim mescidimdeki bin, Beyt'ul-Makdis'deki beşyüzdür."

[101] 623 no da geçti.

[102] 576 ve sonrası.

[103]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/385-386

[104] Açıkçası bu siyakta eksiklik var. Tüm nüshalarda da bu böyledir. Açıkçası bu siyakta eksiklik var. Tüm nüshalarda da bu böyledir.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/386-387

[105] 626 no ile geçti.

[106]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/387

[107] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/234-235.

[108]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/387-388

[109] Tarih'u Medenit'i Dimeşk: 1/235.

[110] Kitab'ul-Cihad: 2/172.

[111] 692 ve sonrası.

[112]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/388

[113] El-Musannef Kitab'ul-Cihad Babu Askalan: 5/287.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/388-389

[114] 2/3/170. Bu da munkatidir.

[115]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/389

[116] İbni Kudame el-Muğni: 8/356.

[117]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/389

[118] İbni Hibban Ali den raerfu olarak rivayet etmiş:

[119]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390

[120] Şam sahilindeki Akke değildir. Mu'cem'ul-Buldan: 4/141. Bu Ürdün şehirlerindendir. Şimdi ise Filistin şehri biliniyor.

[121] Lübnan şehİrlerindendir. Mucem'ul-Büldan'da ise Şam sahil kenti olarak geçer: 3/37.

[122] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390

[123] Şam sahilinde bir beldedir. M. Buldan: 1/271.

[124]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390

[125]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390

[126]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390

[127]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390

[128] Heysemi "Onda Afir b. Mi'dan var. O zayıf bir kişidir" der. Mecme'uz-Zevaid: 5/278.

[129]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/390

[130] Cihad: 3/163.

[131]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/391

[132] Zevaid'te "bu zayıf bir senedtir. Çünkü onda Muhammed b. Ya'la bu­lunuyor. Bu ravi zayıftır. Senedteki Amr b. Sabih de böyledir. Mekhul de Ubeyd b. Kab'a ulaşmamıştır. Bununla beraber hadis mudellestir, anane ile rivayet etmişler" dir.Hafız İmaduddin b. Kesir Cami'ul-Mesanid'te şöyle der: "Bu hadiste bulunan ölçüsüzlük ve İslam'ın genel hükümlerine aykırılığı sebebiyle en yakışır şey, bunun mevzu olmasıdır. Diğer bir se­bep te bu hadisin, hadis uydurmakla tanınan ve kezzablardan biri olan Ömer b. Subayh'ın rivayetinden olmasıdır. Haşiyet'us-Sindi ala İbnİ Mace: 2/175.

[133] Kurtubi Tefsir: 4/325-326.

[134]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/391-392

[135] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/392

[136] Yezid el-Ukayli hadisi mürsel rivayet etmiş. "Musteğfiri onu sahabeden zikretmiş, ancak onun sohbetini bilmiyor" diyor. Hafız,Derim ki, İbni Ebi Hatem hadisinin mürsel olduğunu kesin bir dille ifade eder. El-İsabe: 3/683. El-Cerhu ve't-Tadil: 9/301.

[137] Cihad: 2/167. isnadı hasendir.

[138] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/392-393

[139] İsmet b. Raşid el-Umluki Şam'lıdır. Mechu Et-Takrib s: 239.

[140] 574 no ile geçti.

[141] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/393

[142] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/393-394

[143] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394

[144] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394

[145] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394

[146] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394

[147] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/394-395

[148] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395

[149] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395

[150] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395

[151] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/395

[152] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/396

[153] Müslim İmaret: 34. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/396

[154] Cihad: 2/158; Nesai Cihad: 6/11-12; Müstedrek: 2/67-68. Zehebi de buradaki senedin sahih olduğuna muvafakat etmiş. Ancak Mizan'ul-İtidal'da: 4/520. Ebu'l-Hattab "meçhuldür" demiş.

[155] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/396-397

[156] Abdullah b. Haris b. Cez' ez-Zübeydi, sahabedir. Mısır'da iskan etti. Sahabeden vefat eden en son kişidir. Altmış sekiz senesinde ve­fat etti. Et-Takrib s: 170.

[157] Cihad: 2/167. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/397

[158] Sahabedir. Mısır'a gelmiş. Ancak ne zaman geldiği biiinmiyor. Seksen dörtte vefat etti. İsabe: 456; Takrib s: 232.

[159] Mukaddimat: 1/276.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/397-398

[160] Musannef Cihad: 5/282-283.

[161] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/398

[162] El-Musannef Kitabu'l-cihad: 5/328 İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/399

[163] Bilakis şunu dediği rivayet edilmiş: "Bir gün ribat olur, bir gece olur ve bir saat olur." Muğni 8/354.

[164] 613 no ile geçti.

[165] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/399

[166] İsmail b. İbrahim b. Bisam el-Bağdadi Ebu ibrahim et-Tur-cumani'dir. Onda bir beis yoktur. Onuncudandır. Otuzaltı senesinde ve­fat etmiş. et-Takrib s: 31.

[167] Eyyub b. Müdrik el-Hanefi'dir. Bunu terketmişler. Divan'ud-Duafai ve'1-Metruk'in s: 27.

[168] Heysemi: "Sened'te Eyyub b. Müdrik var, bu zayıf bir kişidir" der. Mecma'uz-Zevaid: 5/290.

[169] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400

[170] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400

[171] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400

[172] Musannef Cihad: 5/328.

[173] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/400

[174] Musannef Cihad: 5/280. Hadisin senedinde inkıta var.

[175] Bunu Musannef in rivayetlerinde bulamadım.

[176] Musannef Cihad: 5/328.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/401

[177] Musannef Cihad: 5/280. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/401

[178] Musannef Cihad: 5/328. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/401

[179] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/401-402

[180] Mecma'uz-Zevaid: 5/289; Ahmed Müsned: 6/362.

bn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/402

[181] Musannef Cihad: 5/327.

[182] Tehzib'ul-Kemal: 2/3086.

 İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/402

[183] Tehzib'ul-Kemal: 2/1087.

[184] ) El-Kamil fi'd-Duafa'ir-Rical: 5/218.

[185] Yusuf b. es-SeferEbu'I-Feyd ed-Dimeşki Evzai'nin katibidir. İbni Adiy "O batıl şeyleri rivayet eder" derken, Beyhaki "O hadis uy­duranlar arasındadır" der. Ebu Zer'a ve başkaları da "O metruktür" demişler. Mizan'ul-İtidal: 4/466.

[186] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/402-403

[187] İbni Asakir lahric etmiş ve "bu gariptir" demiş. Tarih'u-Medinet'i-Dimeşk: 1/269.

[188] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/403

[189] Tarih'u-Medinet'i Dimeşk: 1/270.

[190] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/240-243. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/403

[191] Bu iki yerin ismidir. Biri Horasan'da öbürü, Kazvin ve Ebher arasında bulunan ve bir kaç beldesi olan yerdir. Mu'cem'ul-Buldan: 4/6-7.    

[192] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/243.

[193] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404

[194] Taruh'u Medinet'i Dimeşk: 1/256.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404

[195] Tarih'u Medinet'i Dimeşk: 1/292-295.

[196] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404

[197] Tarih'u Medinet-i Dimeşk: 1/246.

İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404

[198] Aynı eser: 1/249. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404

[199] Aynı eser: 1/250-255. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/404

[200] Tarihinde buna rastlamadım. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405

[201] Umran b. Hasin'in hadisin de bunu görmedim. Bunu Umran b. Cübeyr'in hadisinde gördüm. Onda isim tahrifi olmuş olabilir. Tarih'u İb­ni Asakir: 1/256-257. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405

[202] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405

[203] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405

[204] Tefsir'ul-Kurtubi: 4/324.

[205] Zilzal: 99/7-8.    

[206] Muğni: 3/281.

[207] İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/405-408