30. ĞULULUN HARAMLIĞI, GÜNAHININ BÜYÜK OLUŞU, ALLAH YOLUNDA ĞULUL YAPANIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE ŞEHİD OLMAYACAĞINA DAİR DELİLLER   2

Fasıl 7

Fasıl 9


30. ĞULULUN HARAMLIĞI, GÜNAHININ BÜYÜK OLUŞU, ALLAH YOLUNDA ĞULUL YAPANIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE ŞEHİD OLMAYACAĞINA DAİR DELİLLER

 

Ğulul: Ordu komutanın veya savaşçılardan birinin, ganimetlerden, askerler arasında dağıtılması vacip olan bir şeyi alması ve hak edenler arasında dağıtılmak üzere dağıtan­lara geri getirmemesidir. Ğulul'da az miktar ile çok miktar arasında fark yoktur.

Bazı alimler şöyle diyor: "Gulul denilmesinin sebebi, el­lerin onları almaktan men edilmiş olmasındandır. [1] Ğulul; büyük günahlardan, isyanın aşırılarından, günah ve azabı gerektiren büyük şeylerdendir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

"Kim üç  [2] şeyden beri olursa; kibir, ğulul ve borçtan beri olursa, cennete girer."

Tirmizi [3]  Sevban'dan rivayet etmiştir. Aynı şekilde Nesai [4] İbni Mace [5], Sahih'indeİbni Hibban [6] ve Hakim [7] rivayet etmişlerdir. Hakim, "Buhari ve Müslim'in şartlarıy­la sahihtir." diyor.

Sonra şöyle buyurdu:

"Ey Hattab'ınoğlu! Git ve insanlar arasında

"Cennete sadece müminler girer. [8]

Müellif şöyle diyor: Bu hadisde, ğulul yapanın mümin, olmadığına işaret vardır. İkrime'den [9], onunda İbni Ab bas'dan, onunda Rasulullah'dan (s.a.v.) rivayet ettiği bir hadisde şöyle buyuruyor:

"Mümin ğulul yapmaz."

"Kimin ruhu cesedinden ayrıldığında üç şeyden beri olursa, ğu­lul, stok yapma ve biriktirme ve borçtan beri olursa, cennete girer."

Bu hadisde, bu görüşü destekliyor. Bunu, Taberani [10] Ahmed b. Reşideyn'den, o da Ravh b. Salah'dan [11], o da Said b. Ebu Eyyub'dan, o da Davud b. Husayn'dan [12], o da İkrime'den rivayet etmiştir. Bu hadis,

"Zina eden kimse, zina ederken mümin değildir.

[13]Hadisiyle aynı konumdadır. [14]

1209- Sahihi Buhari ve Müslim'in Ebu Hureyre'den ri­vayet ettiklerine göre şöyle diyor:

"Rasululah (s.a.v.) ile bir­likte Hayber'e gittik: Allah bizlere fethi nasip etti. Altın ve gümüşten ganimet olarak elimize bir şey geçmemiştir. Ganimet olarak mal, elbise ve yiyecek elde etmiştik.

Sonra Kur'a vadisine [15] geldik. Rasulullah'ın (s.a.v.) yanında, Cüzam kabilesinden birinin kendisine verdiği, Rufaa b. Yezid [16] diye bir kölesi vardı. Vadiye gelip konaklayınca, Rasulullah'ın (s.a.v.) köle­si kalkıp onun yükünü indirmeye başladı. O sırada bir ok gelip, ona isabet etti ve o ok ile öldü. Biz:

"Şehadeti ona mübarek olsun ya Rasulallah!" dedik. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Hayır. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ed­erim ki, ganimet dağıtımında eline geçmeyen bir örtüyü aldı ve o örtü onun üzerinde tutaşın bir ateş oldu."

İnsanlar ürktüler. Bir adam bir veya iki tane ayakkabı getirdi.

"Bunları Hayber günü elde etmiştim" dedi. Rasulul­lah (s.a.v.):

"Ateşten bir veya iki ayakkabı [17] dedi.

Hadisle peçen

"Şem'le [18] üçük örtü manasındadır. Hadiste geçen "Half' [19] ölüm manasındadır.

Müellif şöyle diyor: Kura vadisinde öldürülen kölenin adı Mid'am'dır. [20] Ebu Davud ve başkaları böyle nakletmişlerdir. [21]

1210- Abdullah b. Amr b. As'dan rivayet edildiğinegöre şöyle diyor:

"Rasulullah’ın (s.a.v.) eşyasına [22] bakan, Kerkere [23] de­nilen biri vardı. Adam öldü. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"O ateştedir. [24]

Gidip üzerine bakınca oğlu yoluyla aldığı bir abayı üzerinde buldular.

"Buhari rivayet etmiştir.

Nesai İman ve Adaklar: 7/24'de, İbni Kasım yoluyla Malik'den rivayet etmiştir. Muvatta Cihad: 2/459, No: 25'de, Musannif yoluyla rivayet etmiştir.

köyün yer aldığı, Medine ile Şam arasındaki vadidir.

,Hadiste geçen "Nefel" kelimesi ganimet manasmdadır. [25]

Kerkere, kirkere şeklinde de rivayet edilmiştir. [26]

1211- Abdullah b. Şakik'den [27] rivayet edildiğine göre, Rasulullah'dan (s.a.v.) işiten kimse [28] ona şöyle diyor:

"Kur'a vadisinde iken bir adam Rasulullah'a (s.a.v.) geldi ve: "Azadlı kölen veya kölen falan şehid edildi" de­di. Rasulullah:

"Bilakis o, ğulul ettiği gibi abadan dolayı ateşe sürük­leniyor" [29] buyurdu."

Ahmed sahih bir isnad ile rivayet et­miştir. [30]

1212- Ebu Rafi'den[31] rivayet edildiğine göre şöyle di­yor:

"Rasulullah (s.a.v.) ikindi namazını kılınca, Abduleşheloğullarının yanına gitti. Akşam namazına kadar onlarla oturup konuştu.

"Rasulullah (s.a.v.) akşam namazı için acele ederken, Beki mezarlığının yanından geçiyorduk şöyle buyurdu:

"Yazıklar olsun sana. Yazıklar olsun sana. Yazıklar olsun sana." Bu sözü bana çok ağır geldi. Beni kast ettiği­ni zannederek biraz geride kaldım.

"Sana ne oluyor? Yürü" dedi. Ben:

"Bir şey söyledin mi?" dedim.

"Ne dedim?" dedi. Ben: Bana, yazıklar olsun sana dedin mi?" dedim.

"Hayır. Bunu falana söyledim. Onu falan oğullarına yürüyerek göndermiştim. O yüzden bir gömleği ğulul et­ti. O da ateşten bir zırh olarak onun üzerine geçti.” [32]

Nesai ve Sahihinde İbni Hibban rivayet etmişlerdir.

Hadiste geçen, "Baki" [33], Medine'nin mezarlığıdır. Hadiste geçen, "Kebure fi zer'i [34] söylediği söz bana çok ağır geldi" manasındadır. Hadiste geçen, "En nemiretu" [35], Arapların giydiği, yün­den gömlektir.

Hadiste geçen, "Fe Durria misluha" [36] "Ona ateşten bir zırh yapıldı" manasındadır. [37]

1213- Ebu Davud'un, mürseller arasında Ebu Hazim'den [38] rivayet ettiğine göre şöyle diyor:

"Peygamberinizin ateşin altından gölgelenmesini is­ter misiniz?” [39]

"Rasulullah'a (s.a.v.) ganimetlerden bir halı getirip:

"Ya Rasulallah! Bu senin olsun. Bununla güneş ışığından korunur gölgelik yaparsın" dedi. Şöyle buyurdu:

Hadiste geçen "Nit'un" kelimesi'nin; Netun, Nit'un, Neteun ve Niteun şeklinde kullanımları vardır. Nevevi'nin Tehzib'ul-esma ve'1-luğat'da naklettiğine göre en fasih ola­nı "Niteun" kullanımıdır.[40]

1214- Yine Ebu Davud'un Yezid b. Muaviye'den [41] riva­yet ettiğine göre Yezid, Basra ehline şöyle bir mektup gön­dermiştir: "Esselamu Aleyküm! Bir adam Rasulullah'tan (s.a.v.), ganimetle arasında bulunan kıldan bir yuları istedi. Rasulullah (s.a.v):

Sen benden, ateşten bir yular istedin. Senin onu ben­den istemeye hakkın yoktur. Benim de onu vermeye hakkım yoktur." [42] buyurdu. [43]

1215- İbni Asakir'in Abdullah b. Mesud'dan rivayet et­tiğine göre Abdullah, hutbesinde şöyle diyordu: "Ğulul,  cehnnem ateşindendir. Hazine yapma ise ateşten, bir hazi­nedir." İbni Cerir'in, Nihavend savaşında [44] zikrettiğine göre Ömer (r.a.) katip ve muhasebecisi Saib b. Ekra'ı [45] gönderdi ve:

"Eğer Allah müsliimanlara galibiyet verirse, beşte biri­ni ayır, diğer ganimetleri onlara dağıt" dedi. Saib şöyle diyor:

"Ben ganimetleri insanlar arasında dağıtırken, yanıma bir acem geldi ve:

"Sana Yezdecirdin hazinesini gösterirsem bana ve aile­me eman verir misin'" dedi. Ben:

"Evet" dedim. Bana iki büyük sepet getirdi. İçinde sade­ce, inci, yakut ve mücevher doluydu. Onları yanıma aldım ve Ömer'e getirdim. Ömer:

"Beytülmala koy" dedi. Ben de, beytül mala koydum. On­dan sonra hızla Kufe'ye döndüm. Ömer'en elçisi Kufe'de ba­na ulaktı ve devesini getirip devemin yanma çöktürdü. 752 şöyle dedi:

"Müminlerin emirinin yanına git." Ben dönüp yanına geldim Şöyle dedi:

"Bana ve Ümmü Saib'in oğluna ne oluyor? Ümmü Saib'ın oğluna ve bana ne oluyor?" Ben [46] nedir' etlim şöyle dedi:

Vallahi uyuduğumda melekler bana geldiler. Ellerinde şu iki sepet vardı. Her ikisi de ateşten alevler içindeydi. Ba­na:

"Seni bunlarla dağlayacağız." dediler. Ben de:

"Onları müslümanlar arasında dağıtacağım" diyordum. "Bunu al götür. Müslümanlara verilen malların ve erzakların arasına koy" dedi. Ben çıktım iki sepeti aldım ve Ku­fe'ye getirip, mescidin ortasına koydum..." olayı anlatma­ya devam ediyor. [47]

Ganimetlerden giyeceklerin dışında başka bir şeyi ğulul yoluyla alan kimse ise, onu kıyamet gününde boynunun üzerinde taşıyarak getirecektir. Allahu teala şöyle buyuru­yor:

"Kim ğulul yaparsa, kıyamet gününde ğulul ettiği şey ile gelir.” [48]

1216- Sahih'i Buhari ve Müslim'de, Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre şöyle diyor:

"Rasulullah (s.a.v.) bir gün aramızda ayağı kalktı, ğulul'u zikretti, durumunun büyüklüğünü anlattı ve şöyle dedi:

"Kıyamet gününde birinizi boynunda böğüren bir deve ile görmeyeyim. Bana gelir ve:

"Ya Rasulallah! İmdadıma yetiş" der. Ben:

"Ben sana yardım edemem. Ben sana tebliğ ettim" de­rim. Kıyamet gününde birinizi, boynunda kişneyen bir at ile görmeyeyim. Bana gelir ve:

"Ya Rasulallah! İmdadıma yetiş" der. Ben:

"Sana yardım edemem. Sana tebliğ ettim" derim. Kı­yamet gününde birinizi, boynunda meleyen bir koyun­la görmeyeyim. Bana gelir ve:

"Ya Rasulallah! İmdadıma yetiş" der. Ben:

 "Sana yardım edemem. Sana tebliğ ettim" derim. Kı­yamet gününde birinizi, boynunda bağıran bir nefisle görmeyeyim. Bana gelir ve:

"Ya Rasulallah! İmdadıma yetiş" der. Ben:

 "Sana yardım edemem. Sana tebliğ ettim" derim. Kı­yamet gününde birinizi boynunda hereket edip ses çıka­ran kağıtlarla görmeyeyim. Baha gelir ve:

"Ya Rasulallah! İmdadıma yetiş" der.

Ben: "Sana yardım edemem. Sana tebliğ ettim" derim. Kı­yamet gününde birinizi boynunda bir zırh ile görmeye­yim. Bana gelir ve

:"Ya Rasulallah! İmdadıma yetiş" der Ben:

"Sana yardım edemem. Sana tebliğ ettim" derim.

[49]Bu rivayet Müslim'e aittir.

Hadiste geçen "la el-Feyenne" sözü, "Bulmayayım, gör­meyeyim manasındadır.

[50]Hadiste geçen, "Ruğa"' kelimesi, deve sesi ve ayak se­sidir.

[51]Hadiste geçen, "Hamhame" kelimesi, at kişnemesidir.

[52]Hadiste geçen, "Suğa"' kelimesi koyunun melemesidir.

[53]Hadiste geçen, "Ria"[54] kelimesi, üzerine haklarının yazıldığı şeydir.

Hadiste geçen, "Tehfiku" [55] kelimesi, Hareket etme ve dalgalanmadır.

Kağıtların hareket edip ses çıkarmaları, hayvanların ko­nuşması, Allah yolunda iken ğulul edilen herşeyin, ğulul ede­nin boynunun üzerinde kendi dili ile bağırıp, konuşmasın­daki hikmet, onu korkutmak, bağırmak ile onu herkesin önünde rezil etmektir. Bütün kulların arasında yaptığı iha­netin ortaya çıkmasıyla, içinde bulunduğu şiddetli korku, mahşeri kalabalıktaki izdiham, onu taşımaktan dolayı çek­tiği sıkıntıyla beraber onu rezil etmektedir. Bize görünen hik­meti budur. [56]

1217- İbni Asakir'in, Atiyye b. Kays'dan rivayet ettiği­ne göre şöyle diyor:

"Bir adamın bineği öldü. Ganimetlerden genç bir deve­yi önüne katarak, Malik b. Abdullah el-Has'ami'nin yanı­na geldi ve:

"Beni buna bindir ey müminlerin emiri" dedi. Malik:"Onu taşıyamam" dedi. Adam:"Onu yüklenmeni istemedim. Beni ona bindirmeni iste­dim" dedi. Malik:

"Bu ganimetlerdendir. Allahu Teala:

"Kim ğulul yaparsa kıyamet günü ğulul ettiği şeyle ge­lir." [57]

Buyuruyor. Ben onu taşımaya güç yetiremem. Fakat bü­tün orduya sor. Hepsi sana paylarını veriyorlarsa, ben de pa­yımı sana vermişim" dedi.

Müellif şöyle diyor: Malik b. Abdullah, meşhur bir sahabidir. Seriyyelerin Malik'i diye bilinir. Çünkü çokça savaşlara çıkardı. Kırk yıl boyunca sürekli yazın gönderilen seriyyelere komuta etti. [58]

1218- Abdullah b. Amr b. As'dan rivayet edildiğine gö­re şöyle diyor:

"Rasulullah (s.a.v.) bir ganimet elde ettiği zaman, Bilate emreder ve o da insanlar çağırırdı. Onlar da yanlarındaki ga­nimetleri alıp ona getirirlerdi. Rasulullah (s.a.v.) ganimet­lerin beşte birini ayırır ve geriye kalanı dağıtırdı. Birgün, bir adam çağrıdı, adam kıldan bir yular ile geldi ve:"Ya Rasulallah! Bu elde ettiğimiz ganimetlerdendir" dedi. Rasulullah (sa.v.);

"Bilal'ı üç kere çağırırken işittin mi?" dedi. Adanı:

"Evet" dedi. Rasulullah (s.a.v):

"Seni gelmekten alıkoyan şey neydi?" dedi. Adam Özür diledi. Rasulullah (s.a.v.):

"Sende kalsın. Kıyamet gününde onunla gelirsin. Onu senden kabul edemem"buyurdu." [59]

Ebu Davud ve Sahih'inde İbni Hibban rivayet etmişler­dir.

Bir rivayete göre, Peygamber, Allah yolunda iken ğulul yapan kimsenin, aldığı şey küçük birşey olsa da, yaptığı işin büyüklüğünü ve günahının büyük oluşunu belirtmek ama­cıyla cenaze namazını kılmazdı. Bununla, dünyada ona dua etme ve şefaat etmekten imtina ettiği gibi, Ahirette de ona şefaat çimekten imtina edeceğine işaret etmektedir. Yuka­rıda geçtiği gibi, adam, aldığı şeyi yüklenmiş, üzüntülü olarak ona gelir ve:

"Ya Rasulallah! imdadıma yetiş" der. Rasulullah ise ona şu şekilde cevap verir:

"Sana birşey yapamam. Sana tebliğ etmiştim"

 Al­lah'a yemin olsun ki Rasulullah'ın (s.a.v.) şefaatinden mah­rum olan kimse, helak olmaya ve zarar etmeye layıktır. Merhametli, şefkatli ve nasihat edicinin eli boş dönderdiği kimse, ateş ehlinden olmaya müstehaktır. Allah'ım! Cürmümüz büyük olsa da, günahlarımız çok olsa da, bizleri onun şefaatinden mahrum etme. Ey merhametlilerin en merhamet­lisi. [60]

1219- Malik, Ahmed, Ebu Davud, Nesai, İbni Mace ve başkalarının, Zeyd b. Halit'ten rivayet ettiklerine göre, sa­habeden biri Hayber günü vefat etti. Bunu Rasulullah'a ha­ber verdiler. Rasulullah (s.a.v.):

"Arkadaşınızın cenaze namazını kılınız" dedi. Bundan dolayı yüzler değişti. Rasulullah (s.a.v.):

"Arkadaşını/ Allah yolunda ğulul yaptı" dedi. Adamın eşyasını araştırdık, içinden yahudilerin yapımı olan, iki dir­hem bile etmeyen bir iğne [61] çıktı."Rivayete göre, kim, ğulul yapan birini görse ve bilse ve bunu da gizlerse o da diğerinin günahı kadar günah alır. [62]

1220- Ebu Davud'un Semure b. Cündüb'den (r.a.) riva­yet ettiğine göre şöyle diyor:

 "Rasulullah (s.a.v.) şöyle diyordu:

"Kim ğulul yapan birini gizlerse, o da onun gibi­dir.” [63]

1221- Gulul Allahu Teala katında büyük bir günahtır. İs­terse aldığı şey küçük veya büyük, değerli veya değersiz ol­sun fark etmez. Ahmed Bezzar ve başkalarının İrbad b. Sariye'den rivayet ettiklerine göre şöyle diyor: "Rasulullah (s.a.v.) Allah'ın verdiği fey'lerden bir iğneyi alır ve şöyle derdi:

 "Bunlardan, beşte biri hariç, sizden birinizin aldığı ka­darını ben alırım. Beşte bir ise size geri dönecektir. İğne, ip ve daha üstün şeyleri yerine veriniz. Ğululdan sakınınız. Ğu­lul, kıyamet gününde sahibi için utanç, ateş ve rezil edici iş olur. [64] Hadiste geçen "Şennar" utanç ve ayıptır [65] Şemr şöyle diyor:

"Şennar; Çirkinlik ve kötülüğüyle meşhur olan şey­dir. [66]

1222- Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden Hevazin heyetinin hikayesinde rivayet ettiğine göre şöyle di­yor:"Sonra Peygamber (s.a.v.) bir deveye yaklaştı ve deve­nin bir hörgücünden tutarak şöyle dedi:

"Ey İnsanlar! Bu fey'den, sadece; beşte birinden alabili­rim. Beşte bir de size geri dönecektir. İpi ve iğneyi yerine verin." Bir adam yerinden kalktı. Elinde kıldan bir ip yuma­ğı vardı. "Bunu, hayvanımın yularını sağlamlaştırmak için almıştır" dedi. Rasulullah (s.a.v.):

"Benim ve Abdulmuttalib oğullarının onu almaya hakkı yoktur. O senindir" [67] dedi. Adam:

"Senin tebliğ ettiklerinden sonra benim ona ihtiyacım yoktur" dedi ve tutup fırlattı. Ebu Davud, Muhammed b. İshak yoluyla. Amr'dan rivayet etmiştir. Hadiste geçen, "Hiyat"[68] kelimesi; ip manasmdadır. Hadiste geçen, "Mihyet" [69] kelimesi; kendisiyle dikiş yapılan iğne... v.s.'dir. Allahu Tealanın ayetinde geçen

"Deve iğne deliğinden geçene kadar."   [70] Hiyat'tan maksad da iğnedir. [71]

1223- Yine Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dede­sinden rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Huneyn savaşından dönerken, insanlar ona arkadan yetişip birşeyler istemeye başladılar. Devesi korkup kaçmaya başladı.[72] Üzerindeki gömleği bir ağaca takıldı. Şöyle buyurdu:

"Ridami geri getirin. Benim cimrilik yapmamdan mı korkuyorsunuz? Allah'a yemin olsun ki, eğer Allah size Tihame[73] çölünün kumlan gibi nimet verse, onu aranızda da­ğıtırdım ve siz beni cimri, korkak ve yalancı olarak göremez­diniz." Sonra devesinin hörgücünden bir tüy alarak havaya kaldırdıŞöyle buyurdu:

"Allah'ın size verdiklerinden sadece beşte birini alabi­lirim. Beşte biri de geri size dönecektir." Ganimetlerin beş-tebirini ayırırken bir adam geldi ve bir iğne veya ipliği he­lal etmesini ve kendisine vermesini istedi. Peygamber (s.a.v.):

"İğneyi ve ipliği geri verin. Şüphesiz ğulul, ateştir, utançtır ve rezil edici iştir kıyamet günü. [74] Beyhaki Sünen'inde rivayet etmiştir. Zehebi Tezhib'inde şöyle diyor: "İbrahim b. Beşşar [75] yalnız başına rivayet etmiştir. Hadiste münkerlik vardır. [76]

1224- Ahmed'in İsmail b. Ayyaş yoluyla Ebubekir b. Ab­dullah b. Ebi Meryem'den, [77] onun da Ebu Selam el-A'rac'dan [78] onun da Mikdam b. Ma'di Keribe elKindi'den rivayet ettiğine göre şöyle diyor:

"Ubade b. Samit, Ebu Derda ve Haris b. Muaviye el-Kin-di ile beraber oturmuş. Rasulullah'ın (s.a.v.) hadislerini hatırlayıp anıyorduk. Ebu Derda Ubade'ye:

"Ey Ubade! Rasulullah'in (s.a.v.) şu savaştaki sözleri, hu­muslar hakkında idi." dedi. Ubade şöyle dedi:

"Bir savaşta Rasulullah (s.a.v.) gani­metlerden bir deveye doğru durarak müslümanlara namaz kıldırdı. Selam verince deveden bir tüy aldı ve şöyle dedi:

"Bu ganimetlerinizdendir. Bunda benim payım sade­ce beşte birlik humustur. Humus ta tekrar size dönecek­tir ipi ve iğneyi yerine verin. İster bundan küçük olsun, ister büyük olsun. Ğulul yapmayınız. Şüphesiz ğulul, dünya ve ahirette sahibi için ateş ve utançtır. Allah yo­lunda insanlarla cihad edin. İster yakın olsun ister uzak olsun. Allah yolunda kınayanın kınamasına aldırış etme­yiniz. Allah'ın hududlarmı, yolculukta ve mukimlikte ye­rine getiriniz. Allah yolunda cihad ediniz. Şüphesiz cihad, cennet kapılarından büyük bir kapıdır. Allahu Teala onunla, üzüntü ve kederden kurtarır.” [79]

İbni Kesir ed-Dimeşki, tefsirde şöyle diyor:

"Bu hadis hasendir. Bu senedle kütübü sitte'de rivayet edildiğini görmedim." [80]

1225- Abdullah b. Şakik'den, onun da Balkin'den bir adamdan rivayet ettiğine göre şöyle diyor: "Rasulullah (s.a.v.) Kura vadisinde iken, onun yanma geldi ve:

"Ya Rasulallah! Ganimet hakkında ne diyorsun?" dedim. Şöyle buyurdu:

"Beşte biri Allah'ındır. Beşte dördü ise ordunun­dur." [81]Ben:

"Kimse kimseye tercih edilmez mi?" dedim.

"Hayır" dedi.

"Yanına saplanan okta bile, sen müslüman kardeşine tercih edilmezsin" buyurdu. Beyhaki, Sünen'inde rivayet etmiştir. Zehebi Tehzib'inde, "Senedi sağlamdır" diyor. İbni Kesir, Tefsir'inde, "isnadı sahihtir" diyor. [82]

1226- İbni Asakir'in Zeyd b. Eslem'den rivayet ettiğine göre şöyle diyor: "Akil b. Ebu Talib [83] bir iğneyi getirdi ve hanımına:

"Bununla elbiselerimi dikersii." dedi. Peygamber, biri­ni göndererek şöyle bağırttı:

"Hiç kimse, iğne ve daha değerli şeyleri ğulul etmesin. [84]

Akil, hanımına "iğnenin elinden gittiğini görüyorum." dedi. [85]

1227- İbni Asakir'in Zeyd b. Eslem'den naklettiği bir ri­vayete göre, Akil b. Ebu Talib hanımı Fatma binti Utbe b. Rabia'nın [86] yanına geldi. Kılıcı kana bulanmıştı. Hanımı "Senin savaştığını biliyorum. Müşriklerin ganimetlerinden eline ne geçti?" dedi. Akil:

"Sadece bu iğneyi elde ettim. Al onunla elbiselerini dik" dedi ve iğneyi ona verdi. Peygamberin tellalının şöyle ba­ğırdığını duydu:

"Kim birşey elde ettiyse, onu yerine versin. İsterse bir iğ­ne olsun." Akil hanımına dönerek şöyle dedi:

"Onun da elinden gittiğni görüyorum" İğneyi aldı ve ganimetlerin arasına attı. [87]

 

Fasıl

 

Allah yolunda elde edilen ganimetten bir şeyi gizlice alanın dünyada ve ahirette olmak üzere iki tür cezası vardır.

Daha önce de geçtiği üzere ahiretteki cezası ateşe girmek, ateşten ganimetten almış olduğu şeyden yapılmış elbise giydirilmektir. Ganimetten birşey alan kişi kıyamet günün­de o almış olduğu şeyi boynunda taşıyor olduğu halde ge­tirilir. O çaldığı şey onu azarlıyordur. Şehitlerin yanında onu rezil rüsvay eder. Ganimetten mal kaçırmanın kıyamet gününde bir utanç, çok rezilane iş ve ateş olduğu daha ön­ce belirtilmişti. Kıyamet gününde ganimetten mal kaçıran ki­şi peygamberimiz'in yanına şefaat ve yardım dilemek için geldiğinde, "Sana bir şey yapamam, sana tebliğ ettim" ce­vabını alır. Kurtuluş ona şehitlikle de yasaklanmıştır, cihada öldürülse bile. Çünkü ganimet malını çalan bir kişi savaş­ta öldürüldüğünde sahabe onun için şehittir dediğinde Rasulullah (s.a.v.):

"Asla, Allah'a yemin olsun ki o ateştedir." buyurmuş onun şehidliğini kabul etmemişti. Bunu o güzel değerli yeminiyle tekid etmişti. Nevevi, Allah yolunda yapılan bir sa­vaşta birşey çalanın ahirete şehit sayılmadığını tasrih eder. Bunu Müslim şerhinde şehidlerin beyanı babında zik­reder. [88] En iyisini Allah bilir. [89]

1228- İbni Mübarek Abdurrahman b. Yezid b. Cabir'den o Haris b. Yemcidu'dan [90] o da Abdullah b. Ömer'den riva­yet etti.

"Gazvede iki kısım insan vardır. Bir kısmı Allah'ı çok zikrederler ve onun öğütlerler. Güzergahta fesat, kötülük yapmaktan çekinirler. Arkadaşlarına iyilik yaparlar. Malla­rının güzel olanından infak ederler.[91]Onlar kendilerinin dünyada istifade ettikleri mallardan daha fazla infak ettik­leri mala imrenirler. Savaş meydanında kalplerine şüphenin doğmasından veya müslümanlan orada terketmekten Allah'a karşı haya duyarlar. Ganimetten bir şey çalmaya imkan bulsalar kalplerini ve amellerini bir işten temizlerler. Şey­tan onları fitneye uğratıp kandırmaz. Onlarla kalplerini yaralayamaz. Bunlarla Allah dinini aziz eder ve düşmanları he­lak eder.

Diğer kısmı ise Allah'ı çok zikretmezler, onu öğütlemezier. Fesat yapmaktan çekinmezler. Mallarını Allah için in­fak etmezler. Ancak ikrah ederek bunu yaparlar. Onlar in­fak ederken onu kendilerine iadeyi gereken şey olarak görürler. Şeytan o infakile onu hüzünlendirir. Savaş meyda­nında ilk gruptakiler birbirlerini, bu ikinci gruptakiler de bir birini bulurlar. İkinci gruptakiler dağ başlarına çıkarak ko­runurlar. Allahu Teala müslümanlara galibiyet verdiğinde onların yalan yere en çok konuşup hutbeler irat ederler. Gulul yapmaya güçleri yettiği zaman Allah'a karşı bu cüre­ti gösterirler. Şeytan onlara aldıklarının ganimet olduğunu söyler. Bolluğa kavuştuklarında haddi aşarlar[92]Dara düş­tükleri zaman şeytan onları yüz çevirme fitnesine düşürür. Mü'minlerin ecrinden onlar için bir şey yoktur. Ancak on­ların bedenleri müminlerin bedenleriyle beraberdir. Onlar­la birlikte yol alırlar. Fakat onların niyetleri ve amelleri birbirinden farklıdır. Sonunda Allahu Teai" kıyamet günün­de hepsini bir araya toplayacak sonra aralarını ayıracaktır. [93]

1229- Rivayet edilen bir hadiste şöyle diyor:

"Bir şeyi ğulul eden birisi o şeyi knamet günü ateşe sonra onu çıkarması için arkasından cehenneme dal­ması emredilir.” [94]

1230- Ali b. Yezid Kasım'dan o Ebu Umamc'den o da peygamberden rivayet etti. "Gunul (ganimet malından çalınan şey) sahibi kıyamet gününde getirilir. Ona:

"Çaldığın şey nerede?" denir. O:

"Dünyada bıraktım" der. Cehnnemde ona bir kapı açılır. O ateşe girinceye kadar kırk yıl başı üzere ters çevrilir. Ne zaman ateşten çıkarılacağını tahmin edin. [95]

İbni Asakir ve Sultan Nurettin Mahmut Zengi içtihad ki­tabının Cihad bölümünde bu hadisi tahric etti. [96]

1231- Beyhaki Şuab'da [97] İsmail b. Ebane [98] (bu ravi cerh edilmiştir) yoluyla o da Muhammed b. Ebane'den [99] o da Alkame b. Mürsid'den [100] o da İbni Büreyde'den [101] o da babasından [102] olmak üzere tahric etti. Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi:

"Yedi hamile deve ağırlığında olan cehenneme atılır. Yetmiş yılda aşağıya düşer. Ganimette çalınan şey de bununla beraber atılır. Sonra onu çalan kimseyle onu ge­tirmesi istenir. Bu Allah'ın "Kim (emanete hıyanet eder) aşırırsa kıyamet günün aşırdığını boynuna yüklenip ge­tirir" sözüdür. Onun açıklamasıdır." [103]

Hadiste geçen, "Halifat [104]: Hamile develer manasına­dır." [105]

1232- Ebu Hureyrc'den rivayet edildiğine göre Rasulul­lah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Aşıranların azabı şöyledir. Onlar aşırdıkları şeyle birlikte getirirlirler. O aşırdıkları şey cehennem denizi­ne atılır. Sonra onlara aşırdığınız şeyi çıkarıncaya kadar dalın denir. Halbuki aşırdıkları şey cehennem denizinin dibine kadar gitmiştir. Onun dibini onu yaratandan başka kimse bilmez. Allah'ın dilediği kadar onlar dalar sonra nefes almaları için başlarını çıkarırlar. Herbir insanın başına yetmiş bin melek üşüşür. Her birinin elinde demirden bir gürz vardır. O gürzle onu aşağı iterler. Sürekli bu şekilde azabedilirler.[106]

Bunu kalplerin şifasında zikretti.

Müellif, bu zikrettiğimiz şeyler ahirette aşıran kimseye verilen cezaların çeşitleridir. Bunların bir kısmı bile bundan vazgeçirmede öğüt olarak yeter. Ahirette rezil rüsvaylık ve vebal olarak ta yeter. Allah'ın kızgınlığı ise daha büyüktür daha büyüktür

.Mutarrafın[107], Dahhak b. Mezahim'den rivayet ettiğine göre şu,

"Hiç Allah'ın rızasına uyan kimse Allah'ın hışmına uğrayan kimse gibi midir?” [108]

Ayetindeki "Hiç Allah'ın rızasına uyan kimse" aşırmayan, "Allah'ın hışmına uğrayan kimse gibi midir?" aşıran kimse hakkındadır. [109]

Allah'ın senin gazabının sebeplerinden azabını gerektiren şeylerden sana sığınırız. Ey merhametlilerin merhametlisi kululun dünyadaki cezası ise, ğululun yapıldığı topluluk­ta Allahu Teala onların kalplerine korkuyu salar ve onlara yardımı geciktirir. [110]

1233- Malik'in Muvatta'da Yahya b. Said'den onun da lbni Abas'tan rivayet ettiğine göre şöyle diyor:

"Ğululun yapıldığı bir topluluğun kalbim Allahu Te­ala mutlaka korku salar. Zinanın yayıldığı toplumda ise mutlaka ölümler çoğalır. Ölçü ve tartıyı eksik yapan bir toplunun rızkını mutlak keser. Hakkın dışında baş­ka bir şeyle hükmedilen bir toplumda kan yayılır. Sözün­de bulunmayan bir toplumun üzerine Allahu Teala düş­manı musallat eder.” [111] Bu hadis mevzudur.

Bir görüşe göre bu ve bunun gibi hadisler şahsi görüş ve içtihadla söylenemez. Ancak merfu yolla söylenebilir. Bu­nunla beraber bu hadisi Taberani Beyhaki ve başkaları İbni Ömer'den merfu olarak rivayet etmişlerdir. Hadiste ge­çen Hatere [112] kelimesi ihanet etmek ve sözü bozmak mana­larına gelir. Ezheri şöyle diyor:

"Hatere: en kötü ihanet­tir." [113]

1234- Taberani'nin iyi bir senetle Habib b. Mesleme [114] den rivayet ettiğine göre şöyle diyor. "Ebu Zer'i şöyle derken işittim. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Eğer ümmetim ğulul yapmazsa kesinlikle düşman onlara musallat olmaz." Ebu Zer Habib b. Mesleme'ye, "Düşmanınızın koyunlarınızın sütünü aldığı oldu mu hiç" di­ye sordu. Habib

"Evet sütü bol olan üç koyunun sütünü aldılar" Ebu Zer,

"Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki ğulul yapmışsınız de­di. [115] Müelif şöyle diyor:

"Hadiste geçen Habib [116] fihi oğullanndandır. Şam'lıdır. Buharı "sahabidir" diyor. Mus'ab ez-Zübeyri: Peygamberden hadis dinlemiştir" diyor. Vakidi ise bunu red ediyor. Ona Rum'larla çok cihad etmesinden ve Rum beldelerine çok gir­mesinden dolayı Rum'ların habibi deniyordu. Hasan b. Sa­bit (r.a.) şu beyitle onu övüyor.

"Onlar arasında, ölüm alevi öne geçen Habib vardır

Kolunu sıvayarak yüzünde kızgınlık belirir." [117]

1235- Kendi isnadıyla İbni Asakir Süfyan b. Uyeyne'den tahric etti. Süfyan şöyle dedi: "Ömer İbni Hattab gazveden gelen İslam askerlerine şöyle derdi:

"Düşman size derindi mi?" Onlar:

"Evet" derlerse, Ömer (r.a.):

"Aşırdınız" derdi. Müellif, Süfyan'ın Ömer'e yetişmediğini söylüyor.

Ebu Bekr b. Abdullah b. Huveytib'ten rivayet Abdullah b. Abdulmelik'in[118] yanında oturuyordum. Kendisine Ebu Bu-heyre'te [119] denilen Şam'ın yaşlılarından bir yaşlı geldi. Her iki tarafında birer genç vardı. Abdullah onu gördüğünde:

"Merhale Ebu Buheyre" dedi. Benimle kendisi arasında-yer ayırdı. Ona:

"Niçin geldin. Seni seferden alıkoyayım diye mi gel­din?" diye sordu.

"Hayır beni seferden alıkoymanı istemiyorum. Fakat benden bu ikisinden birini kabul etmeni istiyorum." Sonra şöyle dedi:

"Yanındaki kim." Abdullah:

"Kendisini sana o söylesin." Sonra bana döndü:

"Sen kimsin?" dedi. Ben:

"Ebubekr b. Abdullah b. Huveytib"im" dedim. Merhaba ey kardeşimin oğlu. Ben Ömer İbni Hattab zamanında Rum diyarında ilk gi­ren seriyyenin önündeydim. Başımızda Amcamın oğlu Sad'i [120] vardı. Ayaklarımızın bütün yükü ayakkabılarımız idi. Azığımızın hepsi boynumuzda olan idi. Mızraklarımız­da olanın hepsi boynuzlar idi. Kur'an'dan emirimizde bula­nanın hepsi muavvizat ve kısa surelerdi. İnsanlardan her karşılaştığımızı bize karşı gelen (saldıran) olduğunu zanne­derdik. Ancak ey kardeşimin oğlu bizde hainlik, hile, yalan, ğulul yoktu. İbni^Mübarek [121] Süleyman b. Haccac'dan [122] o bilinmeyen birinden o da Ebu Bekr'den rivayet etti.[123]

 

Fasıl

 

1236- Ebu Davud ve başkaları Salih b. Muhammed b. Zaide [124] den rivayet etti. Salih şöyle dedi:

"Mesleme [125] ile beraber Rum diyarına girdik. Gulul yap­mış bir adam getirdi. Adam çaldıklarından selamette olmak istedi. Mesleme:

"Babamın Ömer b. Hattab'tan (r.a.) Rasulullah'tan (s.a.v.) şöyle rivayet ettiğini işittim" dedi.

"Ğulul yapan birini gördüğünüzde çaldığı şeyleri ya­kın ve onu dövün." [126]  Adamın çaldığı şeyler içinde muşhaf vardı. Onun selamette olmasını istedi. Mesleme:

"Onu sat ve parasını tasadduk et" dedi. [127]

1237- Yine Ebu Davud ve Beyhaki Salih b. Muhammed den rivayet etti. Salih şöyle dedi:

"Yanımızda Salim b. Abdullah ve Ömer b. Abdulaziz ol­duğu halde Velid b, Hişam'la gazveye katıldık. Bir adam bir mal aşırdı. Velid o metaı getirmelerini emretti. Onu yaktı ve adama kızdı. Ona payını vermedi.[128]

Ebu Davud "hadislerin en sahihi" dedi. Birden fazla kişi rivayet etti. Velid b. Hişam b. Sad [129] yü­künü yaktı ve onu dövdü. Çünkü o ğulul yapmıştı. [130]

1238- Ebu Davud ve Beyhaki Ömer b. Şuayb'dan o ba­basından o da dedesinden rivayet etti ki Peygamberimiz (s.a.v.), Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) ğulul yapanın çaldığı şe­yi yakardı ve döverdi. Bazı raviler şunu da eklediler. "Pa­yını vermezdi."

[131] Müellif (Allah onu affetsin) şöyle dedi: "Bu meselede alimler ihtilaf etmişlerdir.

"Ebu Bekr b. Münzir israf isimli kitabında şöyle der:

"Gulul yapana ne yapılacağı hususunda ihtilaf ettiler. Bir grup yükünün yakılacağını söyledi. Hasan'ı Basri Mekhul, Said b. Abdulmelik, [132] Velid b. Müslim, Evzai ve İshak [133] da bu görüşte yalnız Hasan'ı Basri hayvan veya mushaf olmasını istisna eder. Evzai şöyle dedi:

"Aşırdığı şey ya­kılmaz. Savaştığı şey, atının eğeri yakılır. Hayvanı, heybesindeki nafakayı, silahı, üzerindeki elbise, demirden olup ateşte kalan şey ve bundan başka sahibinin alması hak olan şeyler yakılmaz. Gulul ettiği şeyi kullanıp tüketirse onu "ödemesi gerekir.

Kadın ğulul yaptığında ğulul yaptığı eşya yakılır. Köle ğulul yaptığında onun akıbeti hakkında emir karar verir. Gu­lul yaptığı eşya yakılmaz. Çünkü efendisinindir. Şayet istih­lak (kullanıp tüketirse) ederse o kölenin boynundadır. Sahi­bi dilerse o malın bedelini öder. İsterse köleyi verir. Anlaş­malı kölenin ğulul yaptığı şeyin yakılmasında mahzur yok­tur. Bunların tümü Evzai'nin görüşüdür. İmam Ahmed şöyle dedi:

 "Üzerindeki elbise, atının eğe­ri ve kuşanmış olduğu silah yakılmaz.

"Diğer bir grup ise yükünün yakılmayacağını malıyla il­gili cezanın da olmayacağını söyler. Bu Malik b. Enes, Leys b. Sad[134] ve Şafii'nin görüşüdür. Leys b. Sad kendisi­ne bir cezanın verileceği görüşündedir. Şafii'de bunun yasak olduğunu bilmek şartıyla aynı gö­rüştedir.

 Şafii şöyle dedi:

"Adam malı hususunda cezalan­dırılmaz. Bedeniyle cezalandırılır.[135]

Kurtubi tefsirinde şöyle der:

Ganimet malında ğulul ya­pan kişi te'dib edilir ve tazir cezasına çarptırılır. Malik, Şafii, Ebu Hanife ve ashabına göre.[136]Nevevi: Müslim'in şerhinde şöyle dedi:

"Gulul yapana verilecek ceza hakkında ihtilaf ettiler. Cumhuru ulema ve Medine alimlerine göre imamın uygun gördüğü bir tazir cezasına çarptırılır. Malı yakılmaz. Bu Malik, Şafii, Ebu Hanife ve sahabeden ve tabiinden bir çok kişinin görüşüdür. [137] İbni Münzir şöyle dedi:

 Ehli ilimden kendisinden ilim alı­nan kimseler ğulul ettiği şeyi dağıtıcıya geri vermesi husu­sunda ittifak etmişlerdir. Şayet insanlardan ayrılır ve onla­ra kavuşamazsa bir gruba göre beşte biri imama verilir. Geriye kalan tasadduk edilir. Bu Hasan'ı Basri'nin, Zühri'nin, Malik, Evzai, Süfyan-ı Sevri ve Leys b. Sa'd'ın gö­rüşüdür

Müellif Muğni sahibinin şöyle söylediğini bildirdi. Ah­med'in mezhebi de bunu gerektirir. [138] İbni Münzir şöyle dedi:

Muaviye b. Ebi Süfyan'dan ay­nı mana rivayet edilmiştir. İbni Mesud'dan aynı mana bize rivayet edildi. İbni Mesud sahibi bilinmeyen mal ile tasad­duk edileceği görüşündedir. İbni Abbas'tan bize bu mana ri­vayet edildi. İmam Ahmed habbe ve ölçü konusunda şöyle dedi:

Tasadduk edileceği yer bilinmeyen, bu bilininceye kadar adamın yanında kalır. Şafii sadaka edileceği görüşünde değildir. Şöyle dedi:

Tasadduk edileceğini savunanların görü­şünde tutarlı bir yön göremiyorum. Şayet o mal kendisine ait­se üzerinde tasasadduk etmesi düşmez. Şayet o mal başkasının malı ile tasadduk olmaz. [139] Ebu Ömer b. Abdulber şöyle dedi:

"Bana göre Şafii sa­hibinin veya varislerinin mevcudiyeti veya onlara ulama im­kanı olduğu takdirde bu görüştedir. Eğer böyle bir imkan ol­mazsa Şafii tasadduk etmeyi kerih görmez meseleler:

İbni Münzir dedi ki:

İlim ehlinin geneli küçük bir kısmı hariç dar-ı harbe giren topluluğun düşmanın yemeğinden yi­yebileceği ve hayvanlarını otlatabileceği hususunda icma et­miştir. Burada yemeden kasıt eşyalar arasında ucuz olanlardır, otlatma ise kendi manasmdadır. Bir kişi için yemek maksadıyla alman yiyecek ve hayvanların otlatılmasından başka düşman mallarından birşey almak caiz değildir. Bun­dan sonraki yiyeceğin yansı, ehlinin götürdüğü fazla yiye­cek torbası, ip ve benzeri şeyler gibi ihtilaf ettikleri şeyle­rin tümü merduttur. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.):

"İğneyi de ipliği de eda edin" buyurmuştur. Yiyecek konusunda Fedalete b. Ubeyd bize rivayet ettiki:

Altın, gümüş veya başka birşeyle satılanda Allah için beş­te bir ve müslümanların payı vardır. Bu Sevri'nin, Şafii'nin görüşüdür. Malik onun satışını kerih görür. İmam Ahmed Rumların hayvan yeminden satın almayı kerih gördü ve onu ucuzlatmaktan çekindi.[140] Deriden kap ve inek derisinden yapılan ayakkabı hakkın­da ihtilaf ettiler. Yahya b. Ebi Kesir ve İsmail b. Ayyaş ve Şafii kerih gördü. Şafii şöyle dedi:

"Şayet telef ederse kıymetini ödemesi gerekir. Eğer on­dan faydalanırsa bedelini öder. Faydalanma onda bir eksik­lilik oluşturmuşsa o kadarının ödemesi gerekir. Eğer ondan faydalanırsa bedelini öder. Faydalandığı kısım için ücret var­sa.

Müellif Malik'in şöyle söylediğini belirtir. Ganimetteki inek derilerinden alıp ayakkabı ve mest yapmanın -şayet ih­tiyacı varsa- bir mahzuru yoktur. Bu İbni Kasım'ın ondan ri­vayetidir. [141] Eğer ona ihtiyacı yoksa reddedilir. Para ile öl­çülebilen bir şeyin alınamayacağı söylenmiştir. Bunu İbni Nafi ondan rivayet etmiştir. [142] Malik ganimetteki iğneye ruhsat verdi ve bunu hafif gö­rüyorum dedi. Şafii: "Bu haramdır" dedi. İbni Münzir Şa­fii'nin söylediğini ben de söylüyorum dedi. [143] Düşman beldesinde kuş avlanması hususunda ihtilaf et­tiler. Malik avladığı şeyi sattığı takdirde parasını ganimet da­ğıtıcısına verir. Şafii, "kimsenin mülkiyetinde değilse o alanındır" dedi. [144] Rey ehli dedi:

"İster düşman askerinden elde edilsin, ister sahrada, dağda, elde edilsin darul harpte parasal değeri olan bir şey müslümanlarm eline geçerse o ga­nimettendir. Ordunun katılmasıyla alabildiği ve arkadaşla­rının himayesiyle ulaştığı o şeyi adamın saklaması veya başka bir yere nakletmesi heîal olmaz. [145] Ahmet şöyle de­di:

Rum beldesinde kıymet olmayan bir şeyi almakta bir mahzur yoktur.[146]

Müellif şöyle dedi:

Malik'ten Eşheb rivayet etti. Düşman beldesinde kıymeti olmayan, taşıması hafif, İslam beldesin­de ise çok para eden ağaçlar var denildiğinde Malik bunla­rın alınmasında mahzur yok dedi. Satmak için de alınsa birşey olmaz. Ganimet sahibine getirilse onu kabul etmez. Ve dağıtmaz. Şafii şöyle dedi:

 Hayvan otlatılmaz, saçlarına düşmandan alman yağ sürülmez. Şayet bunu yaparsa o yağın kıymeti­ni öder. [147] Ahmet şöyle dedi: Düşman yağından kullanan kimse şayet bu başağrısında veya bir zaruret sebebiyle olur­sa bir mahzur yoktur. Fakat süslenmek için olursa bu hoşu­ma gitmez.[148]

Müellif şöyle dedi:

Ebu Hanife'nin mezhebi o yağı bir şe­yi muhafaza için kullanılabileceği görüşündedir. [149] Bir yi­yeceği alıp yedikten sonra artan kısım hakkında ihtilaf et­tiler. Sevri ve Şafii onun imama iadesi gerektiğini savunur. Şafii şöyle dedi: "Evzai'nin söylediği fazla olan yiyecek tasadduk edilir.

"Müellif şöyle dedi:

"Ganimet paylaştırılmamış ise gani­mete iade edilmeyi İmam Şafi'nin en zahir görüşüdür. Pay­laştırma yapılmış ise imama verilir. İmam mümkün ise ga­nimet gibi paylaştırır. Pay sahipleri dağılmış veya paylaştıralamayacak kadar az ise maslahat payına konulur. [150] Bir taife şöyle dedi:

Onu ehline verebilir. Bazısı bazısı­na onu (o yiyeceği) hibe edebilir. Bu Evzai'nin görüşüdür. Evzai şöyle dedi:

Satmak uygun değildir. Şayet satarsa pa­rasını müslümanların ganimetlerine koyması gerekir" dedi. Ehline yaklaştığı zaman onu arkadaşlarına yedirmesi daha sevimlidir. Malik şöyle dedi:

 Ekmek ve et gibi artan taşın­ması kolay yiyeceklerin önemi yok. Ehline götürebilir. Ah­met az olduğunda bunu kolaylaştırır çok olduğunda ise ke­rih görür. [151] Savaş meydanında düşman silahının kullanılmasında zaruret olduğu için ruhsat verilmiştir. Malik, Sevri, Şafii, Ahmed ve Numan bu görüştedir. Üzerinde savaşılan atlar hakkındaki cevap ta silahta verilen cevap gibidir. Bunların tü­münü İbni Münzir nakletmiştir. Tehzib'ül-Esma ismindeki kitabında [152] Nevevi de aynı görüştedir. Şöyle der:

 Bu fırka­ların ittifakıyla mezheplerin görüşlerinin döndüğü, toplan­dığı görüştür. Allah eni iyisini bilir. Şafii Mezhebinini Furu'u [153] Zahire olmayıp meyve gibi çok yenilen birşey olduğun­da onda iki yön, durum vardır. Cumhur ondan bol bol isti­fadeye cevap vermiştir. Ancak şeker, ilaç gibi kendisine nadiren ihtiyaç duyulan şeylerde, kendisine ihtiyacın ol­mamasından ötürü cumhur kesin olarak cevap vermemiştir. Ancak bir hastanın ihtiyacı olduğunda kıymetini ödemek şar­tıyla ihtiyacı miktarınca alınabilir. Başka mallardan almak, kullanmak (elbiseyi giymek, hayvana binmek gibi) ise ca­iz değildir. Buna muhalefet ederse kullanma ücretini ödeme­si gerekir. Şayet mal bu sırada telef olursa kıymetini öder. Malik memleketine dönünceye kadar hayvana binebileceği, memleketine döndüğünde onu geri verir demiştir. [154] Ayakkabı, elbise ve mest hakkında iki görüş vardır. On­ların ilki: Düşmana karşı bir kuvvetlenme söz konusu oldu­ğu için caizdir. İbni Kasım da bu görüştedir.

İkinci görüş ise bunu İmam Şafii gibi reddeder. Şayet soğuktan veya başka bir şeyden dolayı ihtiyaç olursa Ruyani'nin görüşüne göre İmam'dan izin istenir ve üzerinden hesap edilir. Ücret ile ih'tiyacı müddetince giyinmesine izin verilir. Daha sonra ga­nimeti iade edilir.[155] Boğazladığı hayvanın derisini değerini düşürmezse aradaki farkı ödemesi gerekir. Şayet o şeyi kullanırsa ücretini öder.[156]Yiyecek ve hayvan yemini al­ması ona ihtiyacı varsa caizdir. Hatta yanında kendisini bunlardan istiğna edecek şey olsa bile sahih olan görüşe gö­re olması caizdir. Beğavi dedi ki:

Önlerindeki mesafeyi alabilmek için ge­rekli olan azığı alabilirler. [157] Tebşire kitabında Malik'in mezhebine göre: Evine dönünceye kadar kendisine yemek için gerekli olan yiyeceği yanında tutabilir. İhtiyacından faz­lasını yiyecek olursa kıymetini öder. Şafii buna delil getir­di. Sahih olan görüşe göre yanında bulunan hayvanların yemlerini alabilir. Bir görüşe göre yanındaki hayvanlar bir­den fazla ise ancak birinin yemini alabilir. İhtiyacmdan fazlasını alan ganimet sahibi diğer ganimetçilere bunu yedirebilir. Ancak ganimetçi olmayana yediremez. Mallar toplanıp, savaş sona erdikten sonra yardım için gelenler o yiyecekten rahatça yiyebilirler mi? İki görüş vardır. Sahih olan birinci görüşe göre yiyemezler. Malı al­ma ve rahatça yeme yeri darul harptir. Eğer darul islamdaki yerlerine ulaşırlarsa ve satın alma imkanına kavuşurlar­sa yemeyi bırakırlar.

Eğer darul harten çıkmışlarsa ve islam diyarına da tam manasıyla kavuşmamışlarsa bu durumda da iki görüş vardır. Sahih olan birinci görüşe göre ihtiyacın de­vamından dolayı rahatça yiyebilirler.[158] Yukarıda geçen­lerden çıkan sonuca göre bu yiyecekler ganimetçilere mu­bahtır fakat onların mülkü değildir. Ganimetçinin kendi şahsi yiyeceğini yiyip ganimetten aldığı yiyeceği başka bir yere sarfetmesi caiz değildir. Gelen misafirin önüne gelen yiyeceği yediği gibi. [159]



[1] Nihaye: 3/380.

[2] Bütün nüshalarda yoktur. Kütüb-i Sitte.

[3] Tirmizi Siyer: 4/138, No: 1572'de, Sevban'dan rivayet etmiş­tir. Senedi şöyledir: Kuteybe, Ebu Avane'den, o da Katade'den, o da Sal­im b. Ebi Ca'd'dan, o da Sevban'dan rivayet etmiştir. İkinci rivayet, No: 1573'de, Sevban'dan rivayet edilmiştir. Senedi şöy­ledir: Muhamed b. Beşşar, İbni Ebi Adiy'den, o da Said'den, o da Katade'den, o da Salim b. Ebi Cad'dan, o da Ma'dan b. Ebi Talha'dan, o da Sevban'dan rivayet etmiştir. Rivayeti şöyledir:

[4] Nesai rivayet etmiştir. Herhalde Sünenü Kübra'dadir. Çünkü Sünenü Suğra'da bulamadım.

[5] İbni Mace Sadakalar Bölümü: 2/806, No: 2412'de, Halit b. Haris yoluyla, Said'den rivayet etmiştir.

[6] İbni Hibban Sahih: s. 404, No: 1676'da rivayet etmiştir. Şu'be Katade'den rivayet etmiştir, seneddeki Ma'dan.b. Ebi Talha yerim:, v. .l.nı b. Ebi Talha diye nakletmiştir. Belki bu yazanın hatasıdır.

[7] Ebu Avane hadisinde "Kenz" yerine kibr" kelimesini rivayet etmiş­tir. Sened'de Mu'dan'ı zikretmemiştir. Said'in rivayeti daha sahihtir. 1714) Sevban, Haşimi'dir. Rasulullah'ın (s.a.v.) azadlı kulesidir.

Haklin Hutcdrek: 2/26'da, iki rivayet nakletmiştir. Birinci rivivfii sududur: "kını ruhu cesedinden ayrıldığında üç şeyden beri ise cennete gir­er. Ğulul, borç ve kibir."Bunu, Said yoluyla Katade'den rivayet etmiştir. Bu rivayet, Tirmizi'nin ikinci rivayeti gibidir. Hakim şöyle diyor: "Ebu Avane'nin Katade'den naklettiği rivayet, bu hadisin senedini destekliyor."İkinci rivayet ise, Affan b. Müslim yoluyla Ebu Avane'den nak­ledilmiştir. Hakim şöyle diyor: "Bu hadis, Buhari ve Müslim'in şartlarıy­la sahihtir. Onlar rivayet etmemişlerdir." Zehebi'de bu görüştedir.

[8] Müslim iman: l/107,No: 114'de rivayet etmiştir.

[9] Takrib: 2/29, No: 272'de, şöyle diyor: "İkrime b. Halit b. As b. Hişam el-Mahzumi, sikadır. Üçüncü tabakadandır. Ata'dan sonra öl­müştür.

[10] Mecma'uz-Zevaid Cihad bölümü: 3/339'da rivayet edilmiştir. Heysemi şöyle diyor: "Taberani Kebir ve Evsat'da rivayet etmiştir. Senedindeki Ravh b. Salih için İbni Hibban ve Hakim, "sikadır." diyor­lar. İbni Adiy, "Zayıftır" diyor. Diğer ravileri sikadır. Bu hadiste kas­tedilen, kamil imandır. Veya, onu helal görenlere hamledilir. Ğulul mümin kimseyi ancak helal görmesi durumunda imandan çıkarır.

[11] Mizan: 2/58, No: 2801'de şöyle diyor: "Ravh b. Salah el-Mısri. Ona İbni Siyabe'de deniliyor. İbni Adiy, "Zayıftır" diyor. Künyesi Ebu Haris'tir. İbni Hibban onu Sikat'da zikretmiştir. Hakim, "Sika ve emin­dir" diyor. İkiyüz otuz üç yılında öldü."

[12] Takrib'de şöyle diyor: "Davud b. Husayn el-Emevi Emevi'lerin azadlı kölesidir. Künyesi Ebu Süleyman el-Medeni'dir. İkrime'den nak­lettiği rivayetler hariç sikadır. Harici olmakla suçlanmıştır. Altıncı tabakadandır. Otuzbeş yılında öldü."Tehzib'de şöyle diyor: "İbni Main, "Sikadır" diyor. Ali b. Medini, "İk­rime'den naklettiği rivayetler münkerdir" diyor. Ebu Zur'a, "Yumuşak­tır" diyor. Ebu Hatim, "Güçlü değildir. Malik ondan rivayet etseydi, onun hadisini terkederdi." diyor. Nesai, "Mahzuru yoktur" diyor. İbni Adiy, "Hadisi uygundur" diyor. İbni Hibban onu Sikat'da zikretmiştir. İb­ni Hibban şöyle diyor: "Şerlilerin-(Harci'lerin) mezhebinden idi. Onun hadisinin mutlak olarak terkedilmesi vehm'dir. Çünkü bidatçı değildi." İbni Nemin, "Yüz otuz yılında öldü" diyor."Takrib: 1/231, No: 5; Tehzib 3/181, No: 345.

[13] Buhari içecekler Bölümü: 6/241 'de, Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir.

[14]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/256-258

[15] Muncid: s. 561 'de şöyle diyor: "Kura vadisi: Eski Şam-Arap yanmadası arasındaki ticaret yolunda, Medine ile Şam arasındaki vadidir. Kura vadisi, Ad kavmi ve Hud (a.s.) kıssası ile bağlantılıdır. İçinde bir çok mağara vardır. Oralarda kalan yahudiler, Rasulullah'a (s.a.v.) suikast düzenledikleri için, miladi 626 yılında onları kırıp geçirmiştir. "Mu'cemu'l-buldan 5/345'de şöyle diyor: "Kura vadisi birçok köyün yer aldığı Medine ile Şam arasındaki vadidir."

[16] Esedül öabe: 2/228, No: 1689'da şöyle diyor: "Rufaa b. Zeyd b. Vehb el-Cuzzami ed-Dubeybi. Dabib oğullarındandır. Hayber'den önce Hudeybiye olayında Rasulullah'a gelmiştir. Kavminden bir topluluk­la gelip müslüman oldular. Rasulullah (s.a.v.) onu kavminin başına ver­di. Rasulullah'a (s.a.v.) Mad'am adında, Hayber'de öldürülen siyah bir köle hediye etti. "Bütün nüshalarda "Yezid" geçiyor. Bizim elimizdeki asılda ise Esedül Gabe'deki "Zeyd" geçiyor.

[17] Müslim İman: 1/108, No: 184-115'de Ebu Hureyre'den ri­vayet etmiştir. Buhari İman: 7/235'de İsmail yoluyla rivayet etmiştir. Ebu Davud Cihad: 3/155, No: 2711 'de Ka'nebi b. Malik yoluyla ri­vayet etmiştir.

[18] Tertibil Kamus 2/756'da şöyle diyor: "Semle: ince kadifeden olan örtüdür."

[19] Nihaye: 1/337.

[20] Esedül Ğabe: 5/131, No: 4806'da şöyle diyor: "Ma'dam Ab-dulesved. Rufaab. Zeyd el-Cüzzami Rasulullah'a (s.a.v.) hediye etmiş­ti. Rasullulah'da (s.a.v.) onu azad etmişti."

[21]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/258-260

[22] Bütün nüshalarda "Netelîn" geçiyor. Musannif hadisi naklet­tikten sonra bu kelimeyi açıklıyor. Buhari ve İbni Mace'de ise "Sikalin" elimesi geçiyor. Sihah: 4/1647'de şöyle diyor: "Sikalun: Yolcunun eşyasıdır."

[23] Esedül Ğabe: 4/470, No: 4447'de şöyle diyor: "Kerkere: Sa­habedir.

[24]  Buhari Cihad: 4/37'de Amr b. As'dan rivayet etmiştir. İbni Mace Cihad: 2/950'da Hişam b. Ammar yoluyla Siifyan'dan ri­vayet etmiştir.                                    

[25] Sihah: 5/1833; Nihaye: 5/99.

[26] El-Muğni fi Dabti esmair rical: 212. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/260-261

[27] Takrib: 1/422, No: 377'de şöyle diyor: "Abdullah b. Şakik el-Ukayli. Basra'lıdir. Sikadır, üçüncü tabakadandır. Yüzseksen yılında öldü."

[28] Takrib: 2/577, No: 82'de şöyle diyor: "Abdullah b. Şakik, sa­habeden rivayet etmiştir. Onun Fadale b. Useyd el-Ensari olma ihtima­li vardır."

[29] Ahmed: 5/77'de rivayet etmiştir. Mecma'uz-Zevaid: 5/338'de rivayet edilmiştir. Heysemi şöyle diyor: "Ahmed, ravileri sikadan bir senedle rivayet etmiştir."

[30]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/261

[31] Takrib: 2/421, No: 5'de şöyle diyor: "Ebu Rafı d-Kipti Rasulullah'ın (s.a.v.) azadh kulesidir. İsmi İbrahim'dir. Eşlem. Sabit ve Hür­müz olduğu da söylenmiştir. Sahih rivayeu- göre Ali'nin hilafetinin ba­şında ölmüştür.

[32] Nesai İmamet: 2/115'de rivayet etmiştir. İbni Hibban'da bulamadım. Bu hadisin senedi zayıftır. Sened'de Ebu Rafı' oğullarından olan Menbuz el-Medeni vardır. Takrib onun için, "saduktur. Altıncı tabakadandır" diyor. 2/274. Fadl b. Ubeydullah b. Ebi Rafi'. Medine'lidir. Peygamberin azadlı kölesidir. İbni Hacer, Takrib'de onun için, "kabul edilir" diyor. Tehzib"de şöyle diyor: 'İbni Hibban onu sikat'da zikretmiştir. Nesai, ğulul bölümün­den onun bir'hadisini rivayet etmiştir."Tehzib: 8/2S0, No: 513; Takrib: 2/111, No: 403.Hadisin senedi zayıftır. İbni Hibban, Fadl b. Ubeydullah'ı sika say­dığı için ona göre, hadisin senedi sahihtir,

[33] Mu'cemul Buldan: 1/473.

[34] Nihaye: 2/158 ‘de şöyle diyor: "Kebure fi zer'i: Meydana geli­şi bana ağır geldi" 

[35] Tertibil Kamus: 4/441.         

[36] Nihaye: 2/114.

[37]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/261-262

[38] Esedül Gabe: 2/63, No: 5781 'de şöyle diyor: "Ebu Hazim el-Ensari. Bey adeoğull arının azadlı kulesidir.

[39] Ebu Davud Kitab'ul Merasil: s. 32

[40] Tehzib'ul-Esmai'l-luğat: 2/168. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/262-263

[41] Takrib: 2/371, No: 326'da şöyle diyor: "Yezid b. Ebi Süfyan el-Emevi. Künyesi Ebu Halil'dir. Altmış yılında halife oldu. Altmış dört yı­lında öldü. Öldüğünde kırk yaşını doldurmamıştı. Kendisinden rivayet edi­lecek biri değildir. Üçüncü tabakadandır."

[42] Merasil'de bulamadım.

[43]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/263

[44] Mucemu'l-Buldan: 5/313'de şöyle diyor: "Nihavend: Hemedan tarafında büyük bir şehirdir. Hemedan ile arası üç günlük mesafedir.

[45] Esedül Ğabe: 2/311, No: 1902'de şöyle diyor: "Saibb. Ekva b. Avf b. Cabirb. Süfyan b. Sevri es-Sekai. Annesi Muleyke'dir. Saib an­nesiyle beraber Rasulullah'ın (s.a.v.) yanma geldi. Rasulullah (s.a.v.) ba­şım okşadı ve ona dua etti. İsfehan'a vali oldu ve orada öldü."

[46] Nihaye: 3/221 'de şöyle diyor 'Urkub: Diz kapağının arkasıdır. Hayvanların diz kapaklarının arkası için kullanılır."

[47] İbni Cerir tarihi: 4/116-117.

[48] İbni Asakir rivayet etmiştir bulamadım. Al-i İmran: 3/161. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/263-265

[49] Müslim İmaret: 3/1461, No: 1831; Buhari Cihad: 4/36.

[50] Lisan'ul-Arap: 3/383.

[51] Sihah: 6/2359.

[52] Sihah:5/1905.

[53] Sihah; 2/2293.

[54] Nihaye: 2/251.

[55] Nihaye: 2/251.

[56]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/265-266

[57] Al-i İmran: 3/161.   

[58] İbni Asakir rivayet etmiştir. Bulamadım. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/266-267

[59] Ebu Davud Cihad: 3/156, No: 2712; İbni Hibban Sahih: s: 404, No: 1677'de Muhammedb. Abdurrahman b. Sehm yoluyla ishak el-Fizari'den rivayet etmiştir.

[60] Müshasında "Şefik" diye geçiyor, İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/267-268

[61] İbnil Kamus: 2/3?'de şöyle diyor: "El-Hurzetu: Dikiş yapı.

[62] Ebu Davud Cihad: 3/155, No: 2710'da rivayet etmiştir. Malik Muvatta: 2/458, No: 23'de Malik yoluyla, Yahya b. Said'den rivayet etmiştir. Ahmed: 4/314'de, Muhammed b. Yahya ve Yezid yoluyla Yahya b. Said'den rivayet etmiştir. Nesai Cenazeler: 4/64'de Ubeydullah b. Said yoluyla, Yahya b. Sa­id'den rivayet etmiştir.                                               İbni Mace Cihad: 2/950, No: 2848'de, Leys b. S*id yoluyla Yahya b. Said'den rivayet etmiştir. El-Benna Fethurrabbani'de şöyle diyor: "Malik Muvatta'da, Şafii Müsned'inde Ebu Davud, Nesai, İbni Mace rivayet etmişlerdir. Senedi iyi­dir. 14/94.Abdulkadir Arnavuti şöyle diyor: "Malik ve İbni Mace'nin senedleri sahihtir" Cami'ul-Usul: 2/721. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/268-269

[63] Ebu Davud Cihad: 3/158, No: 2716'da rivayet etmiştir. Mecmauz Zevaid Cihad Bölümü: 5/339'da, Rabiael-Cerşi 'den riva­yet edilmiştir. Heysemi şöyle diyor: Taberani rivayet etmiştir. Senedin­de ismini ziketmediği bir ravi vardır. Diğer ravileri sikadır. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/269

[64] Ahraed: 4/128 'de rivayet etmiştir. Mecma'uz-Zevaid Cihad Bölümü: 6/337'de rivayet etmiştir. Heysemi şöyle diyor: "Ahrned, Bezzar ve Taberani rivayet etmişlerdir. Hadi­sin senedindeki Ümmü Habibe binti Irbad hakkında cerh veya tadil ya­pan kimseyi görmedim. Diğer ravüeri sikadır."Elbani, bu hadis hakkında şöyle diyor: "Sahihtir. Sahabeden bir cemaaat tarafından rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları Amr b. Abese, Ab­dullah b. Amr b. As, Ubade b. Samit, Irbad b. Sariye, Harice b. Amr ve Cübeyr b. Mut'ım'dır." İravaul Ğalil: 5/73.

[65] Sihah: 2/203.

[66] Tacu'1-Arus: 3/316-317. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/269-270

[67] Ebu Davud Cihad: 3/142, No: 2694'de rivayet etmiştir. Nesai, Fey' Bölümü: 7/131'de, İbni Ebi Adiy yoluyla Hammad'dan rivayet etmiştirAynı şekilde Nesai Hibe: 6/262'de, İbni Ebi Adiy yoluyla Hammad b, Seleme'den rivayet etmiştir. Ahmed: 2/184'de, Abdussamed yoluyla, Hammad b. Seleme'den ri­vayet etmiştir. Ebu Davud ve Munziri hadis hakkında sukut etmişlerdir. Hadis uygundur.

[68] Nihaye: 2/92.

[69] Nihaye: 2/92.

[70] A'raf: 7/40.    

[71]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/270-271

[72] Tertibil Kamus: 1/750'de şöyle diyor: "Hayus: Ürkme, kaçma­dır."

[73] Muncid: s. I55'de şöyle diyor: "Tihame: Uzun ve ince bir şe­rit şeklinde sahilde uzanan, Sina yarım adasına benzeyen ve Yemen'in gü­neyine uzanan topraklardır. Burada Ecran, Mekke, Cidde ve San'a şehir­leri vardır.

[74] Beyhaki Sünenül Kübra Siyer: 9/102'de Abdullah b. Amr'dan rivayet etmiştir.

[75] Tehzib'de şöyle diyor: "İbrahim b. Beşşar er-Remadi. Künye­si Ebu İshak el-Basri'dir. İbni Uyeyne, Ebu Muaviye, Abdullah b. Reca el-Mekki ve başkalarından rivayette bulunmuştur. Onlar da Buhari Sahih'inin dışında rivayette bulunmuştur."Buhari şöyle diyor: "Bir şeyi bir şeyden sonra önemser. Saduktur." Buhari şöyle diyor: "İbrahim er-Remadi Bureyd'den, o'da Ebu Berde'den o'da Ebu Musa'dan rivayetle şöyle dedi: "Hepiniz çobansınız..." Ebu Ahmed b. Adiy: "Ju vehimdir. İbni Uyeyne bu hadisi mürsel olarak rivayet ediyor" diyor. İbni Adiy şöyle diyor: "Buharinin bu rivayet etiği hadisten başka, red edilen hadisini bilmiyoruz. Diğer hadisleri düzgündür. O bize doğruluk ehlindendir."İbni Hibban Sikat'da şöyle diyor: "İtkan ve zapt sahibi idi. İbni Uyeyne ile çok yıllar arkadaşlık etti. Onun hadislerini defalarca dinledi. Onun, İbni Uyeyne'nin meclisinde uyuduğunu söyleyen doğru söylüyor. Onun benzerinin hadisinin cerhedildiğni görmedim. Çünkü onun hadis­lerini defalarca dinlemiştir." Ebu Hatim er-Razi ve Tayalisi "saduktur" diyorlar. Hakim, "Sika ve emirdir" diyor. Takrib'de şöyle diyor: "Hafızdır. Vehimleri vardır. Onuncu tabaka­dandır. Otuzlu yıllarda öldü." Tehzib: 1/108, No: 190; Takrib: 1/32, No: 177.

[76]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/271-272

[77]  (m) nüshasında yoktur.

[78] Takrib'de şöyle diyor: "Memtur Ebu Selam el-Habeşi el-A'rac ed-Dimeşki. Huzeyfe, Ebu Zer ve başkalarından mürsel hadis rivayet et­miştir. İçli "Şam'lıdir. Tabiindendir. Sikadır" diyor. Burkanı şöyle diyor: "Darekutni'yi şöyle derken işittim:"Zeul b. Selam b. Ebi Selam, dedesinden rivayetinde, her ikisi de sikadırhır

İbni Main ve İbni Medini, "Sevban'dan hadis dinlememiştir" diyor­lar. Ahmed: "Ondan dinlediğini sanıyorum" diyor. Ebu Hatim, "Memtur'un; Sevban, Amr b. Abese, Numan ve Ebu Usame'den rivayetleri mürseldirler" diyor. Ona, "Sevban'dan hadis dinlemiş midir?" diye sorulun­ca, Ebu Hatim, "Bilmiyorum" dedi. Takrib'de şöyle diyor: "Sikadır. Mürsel hadis rivayet eder. Üçüncü tabakadandır."Tehzib: 10/296,-No: 514; Takrib: 2/273, No: 1359.

[79] Ahmed: 5/316'da, Mikdam b. Ma'di Keribe'den rivayet etmiş­tir. El-Benna şöyle diyor: "Bu şenedle Ahmed'den başka kimsenin riva­yet ettiğini görmedim. Heysemi nakletmiş ve şöyle demiştir: "Ahmed ri­vayet etmiştir. Senedindeki Ebu Bekir b. Meryem zayıftır." Ancak onu destekleyen sahih rivayetler vardır." 14/74.

Mevarid'uz-Zaman Savaşlar Bölümü: s. 410, No: 1693'deEbu Umame el-Bahili'den rivayet etmiştir.

[80] İbni Kesir Tefsiri: 2/311. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/272-274

[81] Sünen'ül-Kübra Fey' ve ganimetin dağıtımı bölümünde, Gani­metten birinin ayrılması, geriye kalanın hür ve baliğ olup savaşa katılan­lara dağıtılması" konusunda, 6/324'de rivayet etmiştir.

[82] İbni Kesir Tefsiri: 2/311. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/274

[83] Takrib: 2/29, No: 265'de şöyle diyor: "Akil b. Ebu Talib el-Haşimi. Ali ve Cafer'in (r.a.) kardeşidir. En yaşlıları. İdi Sahabidir. Nesebleri iyi bilir. Altmış yılında öldü."

[84] İbni Asakir rivayet etmiştir.

[85]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/274

[86] Esedül ğabe: 7/229, No: 2182'de şöyle diyor: "Fatma binti Ut­be b. Rabia b. Abduşems el-Kureşiyye el-Abşemiyye. Hind binti Utbe'nin kızkardeşidir. Muaviye'nin teyzesidir. Fetih günü müslüman olmuştur. Peygambere (s.a.v.) biat etmiştir."

[87] İbni Asakir. El yazmasıdır.  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/275

[88] Nevei Müslim şerhi İmaret bölümü, "Şehidlerin beyanı" konu­sunda, 13/63 rivayet etmiştir.

[89]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/275-276

[90] Tarihul Kebir'de şöyle diyor: "Haris b. Yemcud el-Eş'ari, Ab­dullah b. Amr'dan. Ondan da Abdurrahman b. Yezid b. Cabİr rivayet et­miştir. Sikad'da şöyle diyor: "Haris b. Yehmud el-Eş'ari. Haris b. Yem­cud olduğu da söyleniyor. Doğru olanı-da Yemcud'dur. Tarirhu'l-Kebir: 2/285, No: 2486; Sikat: 4/137.

[91] Nihaye: 4/167'de şöyle diyor: "Keraimul emval: Sahibinin gönlünün bağlandığı güzel mallardır."

[92] Nihaye: 1/135 'de şöyle diyor: "Batar: Nimet ve bol zenginlik­teki tuğyan ve haddi aşandır."

[93] İbni Mübarek Cihad kitabında, s: 31 'de, No: 8'de rivayet etmiş­tir. Bu rivayetin ravileri sikadır. Rivayet sahihtir inşaallah. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/276-277

[94] Bu hadis daha sonra gelen 1230-1232 nolu hadislerin özetidir. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/277

[95] İbni Asakir. El yazmasıdır. Nurettin Zengi "El-îctihad fi fadli'l-cihad" kitabında rivayet etmiştir.

[96]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/277-278

[97] El yazmasıdır.

[98] Takrib: 1/65, No: 470'de şöyle diyor: "İsmail b. Eban el-Verrak el-Ezdi. Künyesi Ebu İshak veya Ebu İbrahim'dir. Kufe'lidir. Sika­dır. Şii olmakla suçlanmıştır. Dokuzuncu tabakadandır. Onaltı yılında öl­müştür."

[99] Takrib: 2/31, No: 287'de şöyle diyor: "Alkame b. Mersed el-Hadrami. Künyesi Ebu Haris el-Kufi'dir. Sikadır. Altıncı tabakadandır."

[100] Cerh'de şöyle diyor: "Muhammed b. Eban b. Salih el-Kureşi. Kufe'lidir. Meşk diye bilinen Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Eban'ni dedesidir. Ahmed'e, Muhammed b. Eban sorulunca, "O yalan söyle­yenlerden değildir" dedi. İbni Main, "Zayıftır" diyor. Ebu Hatim, "Güç­lü değildir. Hadisi yazılır. Fakat delil olmaz" diyor. Buhari Duafaus Sağir'de, "Güçlü değildir" diyor. Nesai Duafa vel metrukin'de "Kufe'lidir. Zayıftır" diyor. Mürre, "Hadisi zayıftır" diyor.".Cerh: 7/199, No: 1129; Buhari Edduafaus Sağir: s: 98, No: 311. Nesai Ed-Duafa velmetrukin: s. 91, No: 512; İbni Main tarihi: 2/503.

[101] Biyografisi, s: 340'da geçti.

[102] Biyografisi, s: 3O8'de geçti.

[103] Al-i İmran: 3/161

[104] Sihah: 4/1355; Nihaye: 2/68.

[105]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/278

[106] Şifa'us-Sudur. El yazmasıdır.

[107] Takrib: 2/53, No: 1170'de şöyle diyor: "Mutarnf b. Tarif el-Kufi. Künyesi Ebu bekir veya Ebu Abdurrahman'dır. Sika ve faziletlidir. Al­tıncı tabakanın küçüklerindendir. Kırkbir yılında öldü.

[108] Al-i İmran: 3/162.

[109] Taberi tefsiri: 7/365.Taberi: 3/1335'de şöyle diyor: "İbni Uyeyne Mutarrıf b. Tarif'den, o da Dahhak'dan rivayet etmiştir. İbni Uyeyne Mutarnf b. Tarif'den ri­vayetle bulunmuştur. Bir diğerinin Dahhak'dan rivayette bulunduğunu bil­miyorum."

[110]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/279-280

[111] Malike Muvatta'da Cihad bölümünde, "öulul hakındaki riva­yetler" konusunda, 2/460, No: 26'da rivayet etmiştir. Muhammed Fuad Abdulbaki şöyle diyor: "Ebu Amr b. Abdülberr şöyle diyor: "Bunun benzeri bize merfu olarak rivayet edildi. Bu ve benzerleri şahsi görüşle söylenemez. "İbni Mace, Fitneler bölümünde, "Cezalar" konusunda, 2/1332'de, İbni Ömer'den rivayet etmiştir. Zevaid'de şöyle diyor: "Bu hadis, amel edilmeye uygundur. İbni Ebi Malik ve babası hakkında ihtilaf etmişlerdir. Munziri İbni Mace'nin rivayetini naklettikten sonra şöyle diyor: "Bezzar, Beyhaki, Hakim de rivayet etmişlerdir. Bu hadis Müslim'in şartıy­la sahihtir. Müslim benzerini mevkuf olarak rivayet etmiştir. Taberani ve başkaları ise merfu olarak rivayet etmiştir." Et-Terğib: 2/568, No: 3.Takrib'de şöyle diyor: "Halit b. Yezid b. Abdurrahman b. Ebi Malik. Babasının dedesine nispet edilmiştir. Künyesi Ebi Hişam ed-Dimeşki 'dir. Fakih olmakla beraber zayıftır. İbni Main onu itham etmiştir. Se­kizinci tabakadandır. Seksen yaşında iken seksen beş yılında öldü."Tehzib'de şöyle diyor: "İbni Hanbel "Bir şey değildir" diyor. İbni Ma­in, "Irak'ta bir kitap var. Gömülmesi gerekir. Şam'da bir kitap var. Onun da gömülmesi gerekir. Irak'taki kitap İbni Kelbi'nin tefsir kitabı­dır. O, babasına yalan isnad edilmesine razı olmazdı. Bunun sonucunda sahabelere yalan nispet etti" diyor. Mürre, "Bir şey değildir" diyor. Nesai, "Sika değildir" diyor. Darekutni, "Zayıftır" diyor. Ebu Zur'a ve Ahmed b. Salih, "Sikadır" diyorlar. İbni Hibban, "Şam fakihlerindendir. Saduk idi. Fakat çok hata yapıyordu. Babasından yalnız başına rivayet et­tiği münker hadislerle delil getirilmesi hoşuna gitmez" diyor. İbni Adiy, "Halit'in bu hadislerinde zayıflık vardır. Ya da zayıf biri ondan rivayet etmiştir. Bela zayıftadır. Zayıftan değildir" diyor. Hicri 185 yılında öl­dü"Takrib: 1/220, No: 90; Tehzib: 3/126.Tehzib'de şöyle diyor: "Yezid b. Abdurrahman b. Ebi Malik. İsmi Ha­ni' el-Hemedani'dir. Babasından, Enes b. Malik'ten ve başkalarından ri­vayette bulunmuştur. Ebu Eyyub el-Ensari'den naklettiği rivayetleri mürsel olarak rivayet etmiştir. İbni Hazm şöyle diyor: "Babama o sorul­du." Şam fakihlerindendir. Sikadır." dedi. Ebu Zur'a onu hayırla anıyor. Darekutni ve Burkani, "Sikalardandır" diyorlar. İbni Hibban onu sikat'da zikretmiştir. Yüz otuz yılında ölmüştür."Takrib'de şöyle diyor: "Hemdani. Saduktur. Vehimleri vardır. Dör­düncü Tabakadandır. Tehzib: 11/345, No: 663; Takrib: 2/368, No: 290.

[112] Nihaye: 2/9'da şöyle diyor: "Hatere: ihanettir."

[113]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/280

[114] Ezheri, Tehzib'ul-Luğat: 7/294.

[115] Mecmau'z-Zevaid, Cihad bölümü, "Ğulul hakkındaki rivayet­ler" konusunda, 5/338'de rivayet edilmiştir. Heysemi şöyle diyor: "Taberani Evsat'da rivayet etmiştir. Ravileri sikadır."Nihaye: 3/381'de şöyle diyor: "Ebu Zer'in hadisinde şöyle diyor: "Vallahi ğulul yaptınız." Yani: Söz ve amelde ihanet ettiniz ve doğru söylemediniz,"

[116] Biyografisi, s: 576'da geçti.

[117]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/281-282

[118] A'lam'da şöyle diyor: "Abdullah b. Abdulmelik b. Mervan el-Emevi. Hüsnü '1-Muhadara'da şöyle diyor: "Mısır valisidir." Leys b. Sa'd şöy­le diyor: "Genç idi. Mısır ahalisi ona "Nefkis" diyorlardı. Divanları ilk defa arap-çaya çevirendir. Daha önce başka dilde yazılıyordu. İlk defa insanlara bornoz giymeyi yasakladı. Doksana kadar orada kaldı. Kardeşi Velid onu azletti." Ez-Zerkeli, El A'lam: 4/100; Hüsnül Muhadara: 1/587.

[119]  (m) nüshasında "Es-Sukuni" diye geçiyor.

[120] Takrib: 1/419, No: 340'da şöyle diyor: "Abdullah b. Sa'd'i el-Kureşi el-Amini. Babasının adı Vakdan'dır. Sahabedir. Ömer'in hilafe­ti döneminde öldüğü söyleniyor. Bir rivayete göre Muaviye'nin hilafe­tine kadar yaşadı."

[121] İbni Mübarek Cihad kitabı: s. 184, No: 261.

[122] Mizan'da şöyle diyor: "Süleyman b. Haccac. Daraverdi'nin şey­hidir. Taif ehlinden naklettiği hadislerin sayısı bilinmiyor."Buhari Tarihi Kebir'de zikretmiş ve hakkında sukut etmiştir. Mizan: 2/198; Tarih'uI-Kebir: 4/7, No: 1775. Bu hadisin senedi, Süleyman b. Haccac'ın bilinmemesinden dolayı ve ismini zikretmediği şeyhinden dolayı zayıftır.

[123] İbni Asakir. El yazmasıdır. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/282-283

[124] Biyografisi, s: 425'de geçti.

[125] O, Müslime b. Abdiilmelik'dir. Biyografisi s: 646'da geçti.

[126] Ebu Davud, Cihad bölümünde, "Ğulul yapanın cezalandırılma­sı" konusunda: 3/157, No: 2713'de rivayet etmiştir. Munziri şöyle diyor: "Buhari"ye bu hadisi sordum. "Bunu Salih b. Mu­hammed b. Zaide rivayet etmiştir. Salih, Ebu Vakid el-Leysi'dir. Hadisi münkerdir." dedi. Buhari, "Peygamberin dışında başkalarından rivayet edilen hadisler­de "Gulul yapanın eşyası yakılmaz" diyor. Salih b. Zaide hakkında bir çok imam konuşmuştur. Buhari, "Onun arkadaşlarının çoğu, ğulul hakkında bu hadisi delil getiriyorlar. Bu ha­dis batıldır. Birşey değildir" diyor. Darekutni: "Bu hadisi Salih b. Muhammed'e geri red ettiler." diyor."El-Muhtasar: 4/60. Timıizi, Hadler bölümünde, "Ğulul yapana ne yapılır" konusunda, 4/61. No: 1461 'de Muhammed b. Amr es-Sevvak yoluyla Abdulaziz b. Muhammed'den rivayet etmiştir./Darimı, Siyer bölümünde, "Ğulul yapanın cezalandırılması" konusun­da, 2/231 Me Said b. Mansur yoluyla, Abdulaziz b. Muhammed'den riva­yet etmiştir.

[127]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/284

[128] Ebu Davud, Cihad bölümünde, "Gulul yapanın cezalandırılma­sı" konusunda, 3/158, No: 2714'de rivayet etmiş ve, "Bu iki hadisin en sahih olanıdır. Birden fazla kişinin rivayet ettiğine göre Velid b. Hişam, Ziyad b. Sa'd'ın eşyasını ğulul yaptığı için yakmıştır" demiştir. Beyhaki, Sünen'ül Kübra'da, "Ganimette ğulul yapanın eli kesil­mez. Eşyası yakılmaz. Yakılır diyenler" konusunda, 9/103 'de rivayet et­miş ve Ebu Davud'un kelamının aynısını nakletmiştir.

[129] Takrib: 1/268, No: 112'dc şöyle diyor: "Ziyad b. Sa'd b. Ab-durrahman el-Horasani. Mekke'ye gelmiştir. Sonra Yemen'e gitmiştir. Si­kadır. İbni Uyeyne şöyle diyor: "Zühri'nin arkadaşları onun altıncı taba­kadan olduğunu lespit etmişlerdir."

[130]  İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/284-285

[131] Ebu Davud, cihad bölümünde, "Ğulul yapanın cezalandırılma­sı" konusunda, 3/158, No: 1715'de rivayet etmiştir. Beyhaki, Sünen'ül-Kübra'da, siyer bölümünde, "Ganimette ğului yapanın eli kesilmez. Eşyası yakılmaz. Yakılır diyenler" konusunda, 9/102 rivayet etmiş ve, "Birden fazla kişi bunu Velid b. Müslim'den ri­vayet etmiştir." demiştir.

[132] Lisan'ul-Mizan: 3/37, No: 132'de şöyle diyor: "Said b. Abdul­melik b. Vakid el-Harranî. Ebu Hatim, "Onun hakkında konuşuyorlar. Ya­lan hadis rivayet ettiği söyleniyor." diyor. Darekutni, "Zayıf. Delil olmaz." diyor. İbni Hibban onu Sikat'da zikretmiştir."

[133] Takrib: 1/54, No: 374'de şöyle diyor: "İshak b. İbrahim b. Muhalled el-Hanzali. Ebu Muhammed b. Rahoveyh el-Mervezi. Sikadır. Hafız ve müctehiddir. Ebu Davud, ölmeden az bir müddet önce, durumu­nun değiştiğini naklediyor. Otuz sekiz yılında, yetmiş iki yaşında iken öl­dü."

[134] Takrib: 2/138, No: 8/'de şöyle diyor: "Leys b. Sa'd b. Abdurrahman el-Fehmi. Künyesi Ebu Haris el-Mısri'dir. Sika ve fakihtir. Meş­hur bir imamdır. Yedinci tabakadandır. Yetmiş beş yılında, Şaban ayın­da öldü."

[135] İbni Munzir El-İşraf. El-Muğni: 10/532-535.

[136] Kurtubi Tefsiri: 4/260.

[137] Nevevi Müslim şerhi: 12/217, 218.

[138] El-Muğni: 10/535, 536; Neylul Evtar: 7/342.

[139] El-Muğni: 10/535,53

[140] El-Muğni: 10/487-489, 491.

[141] Biyografisi sayfa 258. sayfada geçmişti.

[142] İbni Münzir, El-İşraf el yazmasıdır. El-Muğni: 10/493.

[143] El-Muğni: 10/491.

[144] EI-Mecmu': 18/115.

[145] Tebyinıil Hakaik: 3/252-253.

[146] El-Muğni: 10/485.

[147] El-Üm: 4/263.

[148] El-Muğni: 10/490.  

[149] El-Üm: 4/262.

[150] El-Hidaye: 2/144.

[151] EI-Hidaye: 2/145; El-Muğni: 10/488-489.

[152] Tehzibui esma vel luğat: 1/2/196-197.

[153] Nihayetül Muhtaç: 8/71.

[154] Er-Ravda: 10/262. Er-Ravda: 10/262.

[155] Er-Ravda: 10/262.

[156] Er-Ravda: 10/26

[157] Er-Ravda: 10/263.

[158] Er-Ravda: 10/263.

[159] Er-Ravda: 10/265. İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 2/285-292