1-
"Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının
sözünü Allah işitmiştir..."
Bu ayeti celile Havle
binti Sa'lebe b. Huveylid ile kocası Evs b. Samit arasında geçen senin sırtın
benim annemin sırtı gibidir deyip (zihar) yapan kocasının bu hareketi
cahi-liyyede talak (boşanma) yerine geçiyordu ve ayet te bunlar hakkında nazil
olmuştur.[2]
3- "Kadınlardan
zihar ile ayrılmak isteyip te sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla
temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir..."
Bundan dolayı bazı
insanlar şöyle bir vehimde bulundular: Zihar ilk kez vuku bulmadı ki tekrar
ikinci kez ona dönsün.
Bazen araplarm
kelamında (el-Ud) dönüş daha önce benzeri olmayan birşeye dönüş manasında da
kullanılır. Örneğin ahiret yurduna el-Mead veya miad (dönüş) denildiği gibi.[3]
Bu, Huzeli'lerin
şiirine yaygındır:
"Saide b. Cüeyye
şöyle demiş:
"Evin arkasında
birşey var denilene kadar: Kalk, sana bir-şey demem insanlar gitit haydi sen de
çabuk ol. Kalktı, ellerinde bastonu var iki avucu da titriyor, dehşete düşerek
korkarak bitkin ve buruk bir şekilde döndü."[4]
Ebu Harraş şöyle dedi:
"Ve genç döndü,
tıpkı bir yaşlı gibi, hakkın dışında bir-şey demiyordu ve azarlayıcılar
istirahat etti. İhvan'us-Safa öyle bir oldular ki sanki onların üzerine toprak
boşaltılıp dökülmüş gibi oldular."[5]
Bütün bunlar
sabitleştikten sonra, ayet hakkında Abdullah b. Hüseyn'in[6] şöyle
demesi yerindedir: "Sonra söylediklerinden dönenler." Yani:
"Yeudune ilel mekul" dediklerinden dönerier ve bu da tekrar
kadınlara dönüş ve temasta bulunmalarıdır.
Ayetin takdiri sanki
şöyledir: Vellezine yuzahirune min nisaihim fe tehriru rekabetin lima kalu:
"Kadınlarından zihar ile ayrılmak isteyenler dedikleri sözden dolayı bir
köle azad etmeleri gerekir" ve daha sonra yeudune ila nisaihim:
"Kadınlarına geri dönsünler." Böyle bir te'vilin yapılmasının sebebi
(makalu)nun mastar manasında düşünüldüğünden dolayıdır. Şu misalde de olduğu
gibi mastar, mef ul mana-smdadır: Haza darbul emir (yani emirin vurduğu
kişidir) ve nescu Bağdad (Bağdat mensucatmdandır.) Kuseyr de kendi makalesinde
mef ul manasında söylemiştir:
"Eğer ben onu
taleb etmeye gitseydim ona nail olanlardan olacaktım. Ancak meliklerin
(kralların) saydığı veya kabul ettiği hediyeler taleb edilebilir, telaffuz
edilen şeylerle olmaz."[7]
4- "Bu hafifletme Allah'a ve Rasulune
inanmanızdan dolayıdır"
Mefhum şudur: Allah ve
Rasulunun söylediklerine itaat edip cahüiyye adeti olan talaktan kaçınmanızdan
dolayıdır. Bir rivayete göre takdir şöyledir: Bu durum Allah'a olan imanınızdan
dolayı ziharın sahih olmamasını gerektirir.
5-
"Allah'a ve Rasulune karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin
alçaltıldığı gibi azaltılacaklardır"
Ayette geçen Kubitu
(alçaltilmaktan) kasıt Ahzab gününde başlarına gelenlerdir.
"Kendilerinden
öncekilerin alçaltıldiğı gibi" den kasıt ise Bedir gününde başlarına
gelenlerdir.
8-
"Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o men edildikleri şeyler
yapmaya kalkışarak, günah, düşmanlık ve peygambere karşı gelmek hususunda
gizlice konuşanları görmedin mi?""
Ayette geçen Necva'dan
kasıt (es-Sirar) gizli gizli konuşmalardır, fisıldaşmalardır. Bir rivayete
göre necva, es-sirar-dan daha ahastır. İnsan kendi nefsinde gizli bazı şeyleri
düşünebilir, söyleyebilir ama kendi kendisine necva (hile, sinsi şeyler)
yapmaz. Zira necva: Kin düşmanlık vb. şeyler: Fısıldaşarak gizli gizli
konuşarak kirli hilebaz ve sinsi planlarla yapılmasını ortaya atmaktır.
Şair de necva
kelimesini bu manada kullanmıştır:
Nusaybin dediği gibi:
"Bazen
selamlıyorlar ve tebessüm ediyorlar bazen de kaşlarının altından bakarak
selamlayıp somurtuyorlar."[8]
O sinsi palanlarını ve
kin dolu düşmanlık palanlarını kuranların planlarını Lüey b. Galib
kararlaştırmıştır.[9]
[1] İbnİ Abbas'tan nakledildiğine göre Mücadele Suresi
Medine'de nazil oldu.
[2] Said b. Mansur, İbnİ Murdeveyh ve Beyhaki'nin Ata b.
Ye-sar'dan çıkardığına göre Evs b. Samit, hanımı Havle binti Salebe'ye zihar
yaptı. Hanımı, bu durumu Rasulullah'a (s.a.v.) gelip haber verdi. Evs bununla
küçük günah işlemişti. Bunun üzerine Kur'an nazil oldu. (Kadınlardan zihar ile
ayrılmak isteyip te, sonra söylediklerinden dönenlerin kanlarıyla temas
etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir.) Ve Evs'in hanımına
şöyle dedi:
"Kocana git söyle
bir köle azad etsin." O da:
"Ey Rasulullah,
sana veren verdi. Ancak ben ona rahmet olsun diye yanıma geldim. Onun bende bir
takım menfaatleri vardır. Vallahi onun yanında köle yoktur. Ve ona malik te
değildir. Ve dedi ki:
"Kur'an nazil
olduğunda, o evde kocasının yanındaydı." Bü kez hanımına dedi ki:
"Git kocana söyle
iki ay peşpeşe oruç tutsun." Kadın:
"Vallahi sana
veren verdi ama kocam buna güç yetirmez." Rasulullah (s.a.v.):
"Git kocana söyle
60 miskine tasadduk etsin." Kadın şöyle dedi:
"Ey Rasulullah!
Onun yanında tasadduk edeceği bir şeyi yoktur." Rasulullah (s.a.v.) dedi
ki:
"Ensardan falancanın yanına gitsin onun yanında yarım ölçek
(ve-sek) hurma vardır ve bana onu tasadduk edeceğini bildirmişti. Ondan o
yarım Ölçek hurmayı alsın ve sonra 60 miskine tasadduk etsin."
[3] Halbuki gitfneden ne benzeri bir şey vardır ne de
kimse görmüş gelmiştir. Müterccim
[4] Beyitler, Saide b. Cüeyye Huzeli'ninder. Şerh
Eş'ar'ul-Huze-liyin: 3/3124.
[5] Şerh Eş'ar'ul-Huzeliyin: 3/1223. Daha Önce 1/367'de
geçti.
[7] Divanı sh. 304; idahu'ş-Şiin 432; Hazanet'ul-Edeb:
8/476.
[8] Müellifin de dediği gibi beyitler Nusayb'in değil
bilakis Kusey-yir İzzet'indir. Şerh Divan Kuseyyir İzzet: 2/60; Kitab Kuseyyir
İzzet, hayatı ve şiiri; 167; Mumti fi sanat'ış-şir: 51. Birincisi
Tefsir'ul-Maverdi: 4/200. Cerir'e nisbet etmiş. Ama vehm'dir. Muhakkik üzerinde
talik yapmamış.
[9] Muhammed Ebu’l-Hasan En-Nisaburi, Vedehu’l Burhan,
Tevhid Yayınları: 2/415-418.