1- "Ey
peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin
kendine haram ediyorsun?..."
Olayın mahiyeti
şöyledir:
"Rasulullah
(s.a.v.), Hafsa'nm evinde ve kendisi babasının ziyaretine gittiği bir günde
Mariye ile birleşir ve ondan çocuğu olur. Hafsa bu durumu öğrenince olayı
kınar ve sitem eder. Bunun üzerine Rasulullah (sa..v.) Hafsa'ya Ma-riye'yi
kendine bundan böyle haram ettiğini söyler."[2]
Bir rivayete göre:
Rasulullah (s.a.v.) Mariye ile özel bir günde idi ve Hafsa'dan gizliyorlardı.
Hafsa onları görür ve Rasulullah ona olayın gizli kalmasını ve onu kendine
haram ettiğini söylemişse de Hafsa durumu Aişe'ye bildirir. Bunun üzerine
Rasulullah (s.av.) Hafsa'yı boşar diğer hanımlarından da ayrı kalar onlardan
kendini azleder ve bu olay üzerine surenin birinci ayeti ve gerisi nazil olur.
Hafsa'yı tekrar yanına alır Marİye'yi de kendine artık helal addeder ve diğer
hanımlarına da tekrar döner.
3-
"Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti"
Ayette geçen
"arrefe ba'dehu" Rasulullah (s.a.v.) kendisine vahyedilenin bir
kısmını Hafsa'ya bildirdi bir kısmım da (bunlar Aişe'ye haber vermesini
nehyettiği ve buna rağmen haber verdiği şeylerdir." Saygınlıktan hayadan
ve gizli kalmasından dolayı bildirmedi.[3]
Ayette geçen
"arrefe" kelimesi tahfif ile Arefe gelmesi Ferra'nın yanında şu
manayı ifade eder: Bunun üzerine ikisini cezalandırdı ve buna kızdı demektir.
Bu şuna benzer: tehdit ettiğin kişiye; ne yaptığını bildin mi, öğrendin mi?
Yaptığından dolayı ne yaptığını sana öğreteceğim demen gibidir. Yani
yaptıklarından dolayı seni cezalandıracağım.
6- "Ey
inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten
koruyun..."
Ayette geçen aslı
(veka) dan gelen ve korunmak manasında olan (ki) kelimesi bir rivayette; emir
sigaları şöyle geldiği söyleniyor: ki-kiya ku (sonu vav ve elifledir). Müennes
için kiy (sonu ya iledir.) Kiya ve kiyne (sonu ya nun iledir.)[4]
Eğer (nun)'u sakile
ile te'kid için getirmek istersen (kiy-ne'ya racul korun ey adam) (sonu ya ve
şeddeli nunladır.) ve Kiyanni -ve Kunne- ve kinne ya imraa -ve kiyanni- ve
kiy-nani ya nisveh demen (korunun ey kadınlar) gerekir.
8- "Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile
Allah'a dönün..."
Ayette geçen
"Tevbeten nasuha" doğru tevbe, sadık tev-bedir ki kişi bu tevbesinden
sonra asla bir daha masiyete dönmeyi temenni etmez.[5]
Bir rivayete göre kişi
kendi nefsine leh ve aleyhinde olanları bildirmekle nasihat eder demektir.
9- "Ey
peygamber! Kafirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran"
Ayette geçen
"cahidil kuffare" den kasıt: Kafirlerle savaşarak katlederek cihat
et. Münafıklarla da sert, katı sözlerle ve beliğ hükümler içeren vaazlarla
mücadele et.
Bir rivayete göre
hadleri uygulayarak mücahede et, çünkü onlar, büyük günahları daha fazla
işliyor ve oralara daha fazla yollan düşüyordu.[6]
[1] İbni Abbas'tan nakledildiğine göre Tahrim Suresi,
Medine'de nazil oldu demiş.
[2] İbni Murdeveyh'in îbni Abbas'tan naklettiği bir
rivayette şöyle belirtiliyor:
"Hafsa,
Rasulullah'la (s.a.v.) beraber çocuğunun annesi olan Ümmü İbrahim'i Marİye'yi
görür ve bunun üzerine Rasulullah da (s.a.v.) Haf-sa'mn hatırı için Mariye'yi
kendine haram kıldığım ve bu işin gizli kalması için Hafsa'yi ikaz eder. O da
durumdan Aişe'yİ haberdar eder ve bunun üzerine Allahu Teala ona yeminini
bozup ona keffaretini vermesini emreder ve şu ayet nazil olur:
"Peygamber,
eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti..."
(Tahrim: 66/3)
Bir kavle göre başka
bir sebeb daha vardır: Buhari'nin Aişe'den (r.a.) naklettiği olay şöyledir:
"Rasulullah
(s.a.v.) Zeyneb binti Cahş'ın yanında kalıp bal şerbeti içi-riyordu. Ben ve
Hafsa şu şekilde anlaştık:
"Rasulullah
hangimizin yanına gelirse:
"Ben senden meafir
kokusu alıyorum meafir mi yedin?" desin." Bi-rinîn yanma gider bu
şekilde söyler. O da:
"Hayır meafir yemedim lakin Zeyneb'in yanında bal şerbeti içtim ve
bundan böyle içmeyeceğim" der. Bunun üzerine Aişe ve Haf-sa'dan dolayı surenin
başından üçüncü ayetin sonuna kadar ki kısım nazil olur.
[3] (Arrefe badehu) ifadesi: Kendisine vahyolunanın bir
kısmını Hafsa'ya bildirdi. Ki o şeyler de, Aişe'ye haber vermesini nehyedip yasakladığı
şeylerdi. Ve ikram olarak bir kısmını da bildirmedi. Ve Hasan şöyle demiş:
"Kerim olan asla bir kısıtlama yapmak istemez."
[4] Bu konuda bazıları şöyle diyor: Onun şefaatini temenni
eden kimseler için ben şöyle diyorum: Komşuyu koru, onu koru, kadın korun
ikiniz korunun, ey adam sen koru.
[5] İbni Mürdeveyh îbni Abbas'tan çıkardığına göre şöyle
demiş: "Muaz b. Cebel şöyle dedi:
"Ey Rasulullah!
Nasuh tevbe nedir?" O da şöyle dedi:
"Kulun işlediği
günahtan ötürü pişman olması ve Allah'tan Özür talebinde bulunması, sonra ona
asla dönmemesi ve tıpkı çıkan sütün memeyi dönmediği gibi."
Ebu Bekr Dekkak şöyle
demiş:
"Nasuh tevbe suç
ve günahları reddetmek, husumeti ortadan kaldırmak ve itaatler doğrultusunda
İdman yapmaktır." Şakik Belhi şöyle demiş:
"Kişinin kendi nefsini çokça kınamasıdır ve pişmanlığı asla
terket-memesidir ki, bunlar, kişinin, onun afetlerinden kurtulup selamete ermesi
içindir."
[6] Muhammed Ebu’l-Hasan En-Nisaburi, Vedehu’l Burhan,
Tevhid Yayınları: 2/443-445.