3- "Hiç
şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükafat vardır."
Ayette geçen
"ğayre memnunu" dan kasıt maktu (kesilmeyen) olmayan demektir.
Mesela: Menentu'l-hable (ipi kestim) anlamındadır.
5-6-
"Hanginizin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar
da."
Ayette geçen
"el-Meftun" kelimesi el-Futun gibi mastar
bir kelimedir.
10-
"Alabildiğine yemin eden. kimselerden hiçbirine sakın (itaat etme) ilgi
duyma."
Ayette geçen
"mehin" kelimesi fesatta aşırılığı ifade için vedi'in kalıbında
gelmiştir. Onun babı: Makuldür. Yani akıldır.
Rai şöyle demiş:
"Ta ki onun
kemiklerinde et ve de onun kalbinde akıl ve idrak bırakmadılar,"[2]
13-
"Zorbayı, bütün bunlarla beraber soysuz olan yardakçıya da"
Ayette geçen (utuilin)
kelimesi küfründe kuvvetli, fiilinde ise aşırı olandır.
Utuilin kelimesi
üzerinde durak yapılır sonra; (bade zalike zenim) diye okunur.
Yani bütün bunlarla
beraber şerriyle bilinen soysuzdur.
Keçi yavrusunun
soysuzlukla bilinmesi gibi.
Dahhak'tan
nakledildiğine göre:
Velid b. Muğire'nin
kulağının altında koyunlarda bulunduğu gibi sarkık bir parça vardı.[3]
Muhammed b. İshak[4] bu
ayetin Ahnes b. Şurayk[5]
hakkında nazil olduğunu söylemiştir.
Aşağıdaki şiirde zenim
kelimesi kulak altında sarkık parça bulunan kimse anlamında kullanılmıştır.
"Onun kulağının
altında sarkan et parçası vardır. Adamlar onu o ziyadelikle çağırırlar. Tıpkı
girintili çıkıntılı derinin eninde sarkık fazla parçalar olduğu gibi.[6]
Diğer beyitte ise
soysuz anlamında kullanılmıştır.
"Sen bir
soysuzsun ki Ali Haşim'de yok oldun. Tıpkı ferd kadehi'nin binicinin ardından
kaybolduğu gib.[7]
14-
"Mal sahibidir ve oğulları vardır diye (bunlara itaat etme)."
Ayeti kerimede harf ve
izman (gizleme) vardır:
İzma evvelinde: Malı
ve oğulları olduğu için (Li en ka-ne zâmalin ve benin.)
Sonunda ise harf: Yani
en kane zamalin yutihu ev yuta-ue mah sebebiyle ona itaat ediliyordu.
16-
"Biz yakında onun burnuna damga vuracağız."
Üzerinde utanç olarak
kalacak ve anılacak şekilde onun adını çirkinleştireceğiz ve onu alçaklıkla
tavsif edeceğiz. Ce-rir'in dediği gibi:
Ferezdak'ın üzerine
damgamı bıraktığım zaman, elemden inleyip bağırdı. Ahtal'in burnunu açtım.[8]
Başka bir kaside de
şöyle demiş:
"Onların
burunlarını kestikten sonra, Tağleb'lilerin özür dilediklerini haber aldım,
oysa onlardan özür dileyen yoktur."[9]
Bir rivayete göre, bu
damgalama ahirette olacaktır. Burnunun üzerine onu tanıtacak bir damga
vurulacaktır. Diğer bir rivayete göre ise: El-Hurtum'dan maksat al-Hamr (şarap
)tır. Yani şarap içmesi sebebiyle ona hadd (ceza) uygulayacağız.
Ferezdak aşağıdaki
şiirde el-Hurtumu şarap içilmesi sebebiyle meydana gelen sarhoşluk anlamında
kullanmıştır.
Ferezdak şöyle demiş:
"Ey Ebu Hadır,
onun oğlu Ferruh'un üzerinde örtülüp kapatılarak sabahlayan iki hırkanın
durumu nedir? Ey Ebu Hadır: "Kim zina ederse onun zina etmesi açığa çıkar
ve kimde şarap, içerse sarhoş olur."[10]
El-Hurtum'un burun
manasına geldiğini söyleyenler ise er-Rai'nin şu şiiriyle şahit getirmişlerdir:
"Bir gün onların
göz yaşları akıp hayret edip şaşkına döndükleri zaman ansızın dayanmaktan hasıl
olan bir ağrıyla veya bir maniyle görür. Gün ortasında yapılan bir saldırıyla
burnu ondan kopup kesildi. Başından gelen deliği tıkayıp akmasını
önledi."[11]
19-
"Bir de onlar uyurlarken o bahçe üzerine Rabbin-den bîr bela indi."
Ayetten geçen bela'dan
maksat, İbni Cilreyc'ten rivayetle, vadilerinden bir ateş parçası çıktı.
20- "O
bahçe kapkara kesiliverdi."
Ayette geçen kapkara
kesiliverdi (kessarim) den maksat "siyah küllere döndü" demektir.
Bir rivayete göre (o
bahçe) karanlık geceler gibi oldu. Diğer bir rivayette işe: "Kenneharil
müşrig." Yani içinde bir-şey bulunmayan kupkuru bir manzaraya dönüştü.
es-Sarim zıt anlamlı kelimelerdendir. Yukarıda zikredilen her iki mana da doğru
ve birbirine yakın manalardır. Çünkü harap olup çöle dönüşmüş bir mekan gecenin
karanlığında benze-tildiği gibi gündüzle beraber olan ıssızlığa da benzetilir.
Evs şöyle dedi:
"Haram ayların akabinde, topraklarımızda ve onun etrafında kuraklık ve
kıtlık olur adeta her taraf parıl parıl parlar."[12]
23-
"Hemen fırladılar aralarında fısıldaşıyorlardı."
Ayette geçen
yetehafetun kelimesi çevredekilerin duymaması için birbirleriyle gizli olarak
konuşmalarıdır.
25-
"Miskinlere yardıma güçleri yettiği halde onları bundan mahrum etmek için
erkenden yola düştüler."
Ayetteki mefhum
onların kin ve öfkelerini belirtmektedir. Bir rivayete göre ise ayetteki
erkenden yola çıkmaların -daki gaye miskinlerin faydalanmasına engel olmaktır.
Ferezdak'ın dediği
gibi:
"Kadın şöyle
dedi:
"Onun tek ve uzak
akrabalarından onu arzulayan bir kardeşinin olmadığını görüyorum. Ey sevgili
ola ki bir gün beni böyle görmeyesin."[13]
Bîr rivayete göre men
üzeredir. Ady b. Zeyd'in dediği gibi:
"Bizim şarap dolu
birbirine girmiş sıra halinde küplerimiz ve onları takiben sürahilerimiz
vardır. Azalıp veya kesildiği zaman başka bir taraftan onun çamuru sökülüp açılır."[14]
26-
"Vaktaki o bahçeyi gördüklerinde mutlaka biz yolumuzu şaşırmışız
dediler."
Ayette geçen "le
dallun"dan kasıt yani biz yolumuzu yanılıp yanlış yere geldik
anlamındadır.
40-
"Sor onlara bu iddiayı onların hangisi savunacak."
Ayette geçen
"zaim" kelimesi üstlenme manasına gelen kefil anlamındadır.
Aşağıdaki Mahzumi'nin
şiirinde de zaim kelimesi kefil manasındadır. Dedim ki:
"Rıza ile rehin
sana yeterlidir. Kefil ol ey Hind! Hind gerekli oldu dedi."[15]
42. "O
gün incilten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç yetiremezler."
Ayetin mefhumu o gün
hakikat perdesi açılır demektir.
Bir rivayete göre ayet
o günün şiddet ve zorluğunu ifade etmektedir.
Aşağıdaki şiirde de
hakikat perdelerinin kalkması olarak kullanılmıştır:
Raube şöyle dedi:
"Nefsime, onun
merhametine ve kuşu rızkından alıkoymama hayret ediyorum. Bir senede onun
üzerindeki perde kalktı gördüm ki ölüm benim boynumda ve onun boynunda
asılıdır."[16]
48-
"Balık sahibi gibi olma. Hani o Rabbine dertli dertli niyaz etmişti."
Ayette geçen mekzum
üzüntüden kendini hapseden (veya içine kapanık) kimseyle konuşmayan ve halini
şikayet etmeyen manasındadır.[17]
Bir rivayete göre
şiddet ve zorluktandır. Teebbete şerre-nin dediği gibi: ayak üzerine yürüyen
nefsim sana feda olsun.[18]
Birisi de şöyle demiş:
"Onlar için
herşey gün yüzüne çıktı ve şer peşinde bağırıp çağırmalar, zahir oldu."[19]
51- "O
inkar edenler Kur'an'i işittikleri vakit neredeyse seni gözleriyle
devireceklerdi."
Ayette geçen "le
yuzlikuneke"nin manası yani gözlerini sana dikecekler ve sana zarar
vereceklerdi. Senin ayağını kaydıracak bir iş yapacaklardı.
"Bir evde
karşılaktikları zaman karşılıklı borçlanıyorlar. Öyleki, bakışlar ayakların
yerlerini izale ediyor."[20]
[1] îbnı Abbas'tan nakledildiğine göre (Nun vel kalem)
Suresi Mekke'de nazil oldu demiş.
[2] Divanı: 236; Mean'il-Kur'an Ferra'nın: 2/72;
Tefsir'ul-Kurtubi: 18/329.
[3] Ez-Zenemetu: Alamettir: İbni Abbas'tan naklen şöyle
demiş: "Nebi'ye (s.a.v.) nazil oldu:
"Alabildiğine
yemin eden, aşağılık, daime kusur arayıp kınayan, durmadan laf götürüp
gitirene."
Bundan sonra Rasulullah'a şu nazil olana kadar bilinmedi:
"Zenim" Bu ayet indiği zaman, kulağının ardında, koyunda olduğu gibi
onda da alamet olduğunu öğrendik.
[4] Muhammed b. İshak Meğazi ve Siyer kitaplarının
sahibidir çoğu alimlerin yanında o, hadis konusunda sabit ve müsbet biriydi.
Onu, Yahya b. Main ve Ahmet b. Hanbel sika görmüş. Malik ise onu kınamış
kusurlu bulmuş. İbni Hişam kendi siyer kitabını onun kitaplarından almıştır.
Bağdat'tan. 151 'de vefat etmiş. Vefeyat'ul-Ayan: 4/276; Tezki-ret'ul-Huffaz:
172.
[5] Hakeza bu, İbni Sad, Abdullah b. Humeyd ve îbin Ebu
Hatem'in çıkardığına göre Suddi'den de rivayet edilmiş.
[6] Beyit, Hutaym et-Temimi'nindir. O, cahili şairdir. Bir
rivayete göre Hasan b. Sabit'indir. Lisan'ul-Arap mad. Zeneme. Kamil
Muber-rid'in: 1/141; Durru'I-Mensur: 8/249.
[7] Böyii Hassan b. Sabit'indir. Ebu Süfyan b. Harisi
hicvediyor. Div;m. -0. Lisan'ul-Arap mad. Zeneme. Mecaz'uî-Kur'an: 2/262;
Tef-sir'ul-i.ıı.m: 29/15; Tefsir'ul-Kurttıbi: 18/234; Eğani: 4/6.
[8] Divanı: 335; Tefsir'ul-Kurtubi: 18/237; Ruh'ul-Meani:
29/29.
[9] Divanı: 239.
[10] İki beyit onun Divan'ında değildir. Beyitler
Ferezdak'ın değil bilakis Ziyadu Acemin'dir. Mecma'ul-Emsal: 2/21; Muhabber:
344; Ebu Hadır Esedi: Zina etmekle meşhur olanlardan biridir. Ebu Amr şöyle
demiş:
"Araplar, Esedoğullarmı araplann tekeleri (keçinin erkeği) olarak
bilirler. İkinci beyit Ruh'ul-Meani: 18/78; Tefsir'ul-Kurtubi: 18/238;
Bahr'ul-Muhit: 6/33.
[11] Divanı: 146.
[12] Beyit: 422 rakamıyla geçti. Farisi'nin Huccetindedir.
2/370.
[13] Divanı: 134; Şir'uş-Şuara: 310. İkincisi Şemsu'1-UIum:
1/418.
[14] Divanı: 204; Tehzib İslah'ul-Mantık: 1/394. Lisan:
Berzene. Be-keetiş şat: Koyunun sütü azaldı. HAredatin nakletti: Devenin sütü
kesildi. Berzin maşrabadır. Mevdune: Birbirine girmiş. Hacib bir şeyin yanı,
[15] Beyit Ömer b. Ebu Rabia Mahzumİ'nindir. Divanı: 29,
Lisan: Zaame.
[16] Ricz Tefsir'ul-Kurtubi: 18/248; Lakin 4. kısmı şöyle:
Kıpkırmızıdır. Damarlarındaki etler sıyrılmış kalkmış ve o, İbni Enbari'nin
Za-hir'inde: 2/383. Muhakkik nisbet etmemiş. Bahru'l-Muhit: 8/316. Üçüncü
kısım Tefsir'ul-Maverdi: 4/286. Muhakkik nisbet etmemiş. îsbahani şöyle demiş:
"Ali b. Rustum
bazı yerlere iç olarak çıkarıldı. Köyde güvercinler çoktu. Dönerken onlardan
birini beraber getirdi. Kursağını kesti ve içindeki taneleri saydı. Bundan
ötürü hesaba çekildi ve dedi ki:
"Her bir güvercin senede şu kadar buğday vs. yer. Bunu onlara mecbur
kıldı. Bunun üzerine Ebu Ali bir yazı yazdı ve bunun sonunda ise (Hayret ettim)
ve (senede vardı). Beyitler Raube'nindir. ve kuşları ekinden uzaklaştırmayı
üstlenmişti.
[17] 1/464'ebak.
[18] EI-Acz, Mafdaliye kasidesindendir. Yansı şöyle:
"Yorgunluk üzerinde zaman içinde yürüyor ve yılanlar ise
gizleniyordu."
[19] Beyit, Turfe b. Abd'm dedesi Sa'd b. Malik'indir.
Şerh'ul-Ha-mase Tebrizi'nin: 2/331. Lisan: Seveka. Tefsir'uI-Maverdİ: 4/286;
Tefsir' ul-Kurtubi. İki muhakik nisbet etmemişler. Bahr'ul-Muhit: 8/316.
[20] Sanaateyn: 194. Lisan mad.: Kalem. Muvazene: 38;
Ruh'ul-Me-ani: 29/38; Tefsir'ul-Kurtubi: 18/256; Mean'il-Kebir: 2/845.
Nisbetsiz-dır.
Muhammed Ebu’l-Hasan En-Nisaburi, Vedehu’l Burhan, Tevhid Yayınları:
2/452-458.