1-2-
"Gerçekleşecek olan (evet) nedir o gerçekleşecek olan."
Ayette geçen
el-Hakkatü kelimesi el-Hakk kelimesinden türemiş bir kelimedir. O da va'd ve
vaidlerin kendisinde gerçekleşeceği kıyamet günüdür.
3- "Gerçekeşecek olan o kıyametin ne
olduğunu sen nereden bileceksin?"
Ayetin ifade ettiği
mefhum Bu (el-Hakka) isminin onları (Araplar)'m lisanında kıyamet anlamında
olmadığıdır. Yahut ta ayetin manası; sen (el-Hakka) kıyamette neler olacağını
bilemezsin.
4-
"Semud ve Ad (kavimleri) başlarına çarpacak felaketi (kıyameti) yalan
saymışlardı."
Ayette geçen el-Karia'dan
maksat kıyamettir. Zira kıyamet kalpleri korkudan ürperttiği için el-Karia
olarak isimlendirilmiştir.
5-
"Semud'a gelince onlar pek korkunç (bir sarsıntı veya) ses ile helak
edildiler."
Ayette geçen
et-Tağiye'den maksat büyük bir (es-Seyha) ses gürültüsüdür.
Şu ayeti kerimede de
görüldüğü gibi: "İnna lemma ta-ğal-mau" Yani dehşetle oldukça
yükseldi ve normal seviyesini aştı. Ayrıca tuğyan kelimesi haddi aşma
manasında İ da kullanılır.
7-
"Allah onu ardarda yedi gece sekiz gün onların üzerine musallat
etti..."
Ayette geçen husumen
kelimesi peşpeşe, sürekli ardarda anlamındadır.
Mesela hasmu'l-keyyi
demek bir şeyin üzerinde ütüyü sürekli gezdirmek getirip götürmek manalarına
gelir. Muka-til'den rivayetle bundan maksat onların kökünü kesen manasına
gelmektedir.[2] Buna göre şöyle takdir
olunur: "Tah-simuhum husumen."
"Öyle ki (eğer
orada olsaydın) o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş
halde görürdün."
Ayetteki mefhum
onların devrilip yerlere serilmiş olduklarını ifade ediyor. Mesela
"hava'n-necmi" den maksat yıldızın boşluğa düştüğünü ifade eder.[3]
İbni Faris'e göre
"havatin-nucumu hayyan"dan kasıt yıldız veya şimşek düştü ama yağmur
yağmadı demektir.
8-
"Şimdi onlardan hiç geri kalan (bîrin) görüyor musun?"
Ayette geçen "bakiye"
kelimesi mastardır. Yani "beka"[4]
demektir. Bir rivayete göre takdiri şöyledir: "min nefsin bakiyetin."
9- "Firavun ondan öncekiler ve altı üstüne
getirilen beldeler halkı (Lut kavmi) hep o günah (şirk)ı işlediler."
Ayette geçen
"vemen kablehu" dan maksat kendinden sonrakine tabi olanlardır.
Sibeveyhine göre
"vemen kablehu" bir şeyin peşinden ona tabi olmadı. Mesela
"zehebe kıbele es-Suki" Yani çarşıya doğru gitti. Vemen kablehu
kelimesi mekan zarfı olduğundan dolayı nesholunmuştur.
Ayette geçen "el-Mütefikatu
bil-hatieti" den kasıt bela sebebiyle yüzüstü düşüp serilmeleri veya
beldelerinin başlarına gelen musibet sebebiyle altüst olmasıdır.
10-
"Şiddetli bir azap kendilerini yakalayiverdi."
Bir rivayete göre
ayette geçen "ralsiye" kelimesi "zaide" manasındadir.
12-
"Onu size bir ibret yapalım ve onu belleyip saklayan kulaklar saklasın
diye"
Ayetteki mefhum şudur:
Sizi gemiye bindirdik ki daha sonra size bir ibret ve öğüt bulalım. Ne zaman ki
hareketlilik sona erer (olay biter) göz ondan birşeyler kopar (kendin-dende
saklar) ve onu hatırlarken hareketlilik: ve sükûn arasında gelip-gider.
17- "O
gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir."
Ayetteki mefhum
"sekiz saf veya sekiz sınıf anlamındadır.
19-
"İşte o vakit, kitabı sağ eline verilmiş olan kimse der ki o gelen
kitabımı okuyun."
Araplar yemin (sağ)
kelimesini güzel ve sevindirici şeyler için kullanırlar şimal (sol) kelimesi
ise bunun tersinedir.
Şair şöyle demiş:
"Bana açıkla
bakalım, beni sağ eline göre değerlendirdiy-sen sevineyim, yoksa beni sol eline
göremi değerlendirdin?"[5]
İbni Miyade şöyle
dedi:
"Beni sağ eline
göre değerlendirmedin mi, bu değerlendirmeden sonra beni solunla
değerlendirme?"[6]
Ayette geçen
"haumu" alınız manasına gelir. Hau'nun vezinleri şöyledir müzekker
için hemzenin fethasıyla (hae), tes-niye için "hauma" ve cemi için
ise "haum" gelir. Kadın için ise hemzenin kesresiyle (hai) tesniyesi
için humma, müennes cemi için ise haunne olarak gelir. Bu kitapta bunun değişik
başka lügatlarda sunulmuştur.
20-
"Doğrusu ben hesabımla karşılaşacağını sezmiştim."
Ayetin mefhumu: Ben
Allah'ın günahlarının sebebiyle beni cezalandıracağını sanmıştım, fakat o beni
bağışladı.
21-
"Artık hoşnut ve razı olduğu hayattadır." Ayette geçen
"raziyetin"den maksat "zate rıda" (razı
olunmuş)tır.
27-
"Keşke onun (ölüm)la herşey olup bitseydi." Ayetteki mefhum,
kendisinden sonra dirilip olmayan
bir ölümün olması
temenni ediliyor.
29-
"Bütün saltanatın (varım-yoğum) benden ayrılıp
gitti."
Ayette geçen
"Sultaniyeh" den maksat hakimiyeti al-tmda olan şeyleri ifade eder.
Sondaki (h) ise harekenin beyanı içindir.
Ubeydullah b. Kays
er-Ruküyyet'ın sözünde olduğu gibi:
"Medine'deki
olaylar beni incitti ve iki rivayette ansızın geldi. Devenin hörgücü gibi beni
kesip ürküttü. İki omuzun-da tüy bırakmadı."[7]
Bu manada Tırmah şöyle
demiş:
"Zavallının iki
yanma ıslatıp birbirine yapıştırarak küçültüyor ve sindiriyor. Öyleki iki
sağım arasında biriken süt pek değersiz ve azdır."[8]
35-
"(Bu sebeple.) bugün de ona, burada yakın herhangi bir dost yok."
Ayette geçen hamimün
sadik yani sana kötü birşey isabet ettiğinde acıyan samimi dost demektir.
36-
"İrinden başka bir yiyecek de yok."
Ayette geçen
"Gıslin" kelimesi "fi'liyn" vezni üzeredir. Ve
cehennemliklerin vücutlarından ve yaralarından akan sudur. Bir rivayete göre
de: "Gıslin" ter ve irin anlamındadır.
Bir başkası da şöyle
demiş:
"Orada esinti
yoktur velakin pek haraketlidir. Arzum sıcakta av yapmak. Sususz olan
susuzluktan dilini evirip çevirir tükrük toplar."[9]
40-
"Şüphesiz o (Kur'an) çok şerefli bir elçinin sözüdür."
Ayetteki maksat onun
tilavetidir. Yani maksat Muham-med'dir(s.a.v.).
45-
"Elbette biz onu kuvvetle yakalar ve ondan intikam alırdık."
Ayetteki mefhum
"biz onun sağ tarafını keserdik." Bir rivayete göre kuvvetli bir
güçle ondan alırdık demektir. Bir rivayete göre hak ile ondan alırdık. Yani
haklı olarak alırdık.
Şemmah'ın beyiti
bununla tefsir ediliyor:
"Bana tebliğ
ettiğin zaman ey Ey Arafe benim kervanıma hakikat serüvenini getirdin. Ey
Afere hemen şah damarından aydınlık için kan akıt. Şeref için bir sancak kaldırıldığı
zaman hemen sağıyla tüm gücüyle Arabe onu kaldırır."[10]
46-
"Sonra da muhakkak onun can damarını koparırdık."
Ayette geçen
"el-vetin" gırtlak ile boyun[11]
damarı arasında olan damardır.
Daha önce geçti.
Şemmah'ın, sahabİ olan Arabe b. Amr el-Evsi'yi Övmesinin sebebi şudur: Arabe,
Şemmah'la karşılaştığında o Medine'ye gitmek istiyordu. Ona nereye gideceğini
sordu. O da dedi ki:
"Aileme gitmek
istiyorum. Ve beraberinde iki deve vardı. İkisi de buğday ve hurma yüklüydü.
Şemmah giydirdi ve ona ikram etti. Şammah Medine'den ayrıldığında bu kasideyle
onu nıeth etmeye başladı."[12]
[1] İbni Abbas'tan nakledildiğine göre Hakka Suresi
Mekke'de nazil oldu demiş.
[2] İbni Abbas'tan naklen Nafi b. Ezrak ona şöyle sormuş:
"Ayette geçen "husumen" nedir, bana haber ver?" demiş. O
da: "Devamlı ve şiddetli anlamındadır" demiş. Yani sürekli belalarla
karşı karşıyalar. "Araplar bunu biliyor mu?" diye sorar. İbni
Abbas: "Evet. Sen Umeyye b. Ebu Sait'in şöyle dediğini duymadın mı?"
der. "Geçen yıllarda orada kaç kişiydik. İşte zaman sürekli gelip
geçiyor."
[3] İbni Faris şöyle demiş: Havetİn-nucumu-hayyen: Yıldız
düştü ama yağmur yağmadı. El-Mucmel: 2/305.
[4] Medhal li ilmi tefsir sh. 262.
[5] Beyit, Turfe b. Abd'ındır. Bir rivayete göre Abdullah
b. Dur-meyne'nindir. Sanaateyn sh. 392. Elif-ba: 1/286; Tefsir'ul-Kurtubi:
18/269; Tefsir'ul-Maverdi: 4/297; Ez-Zahre: 1/219. Muhakkik Dr. Samu-rai nisbet
etmemiş.
[6] Divanı sh. 182; Sanaateyn sh. 392; Sırr'ul-Fesahe sh.
232; El-Muntahab Min kinayet'il-Edibba: 178.
[7] İki beyit te Divan'ında: 98; Sanaateyn: 45; El-Muşib:
187.
[8] Beyit divanında: 302; Daha önce 977 rakamıyla geçti.
[9] Beyit, Lisan mad. Helece. Saffat suresinde 976
rakamıyla geçti. Es-Sami: Sımak isteyendir. Yuhillu: Susuzun dilini evirip
çevirerek ağzındaki tükrüğii toplamasıdır. En-Nakau: Dilin altındaki tiikrüğün
(rik)'in cemidir. Mahtutede: "Sesamİ"nin yerine "es-Sari"
gelmiş hatadır.
[10] İki beyit, divanında sh. 323-336; Tefsir'ul-Kurtubi:
18/275.
[11] El-Albau: Boyun damarıdır."
[12] Muhammed Ebu’l-Hasan En-Nisaburi, Vedehu’l Burhan,
Tevhid Yayınları: 2/459-464.