CİN SURESİ[1]

 

3- "Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir"

Ayetteki mefhum (Allah'ın, şan, şeref, sultan ve azame­tidir).[2] Enes'ten (r.a.) nakledilen bir rivayete göre: Bizler­den[3] biri Bakara ve Ali Imran surelerini okuduğu zaman yü­ce şerefli ve saygın olarak bilinirdi.

4-  "Gerçekten bizim cahilimiz (îblis) Allah'a karşı saçma söz söylüyormuş."

Ayette geçen (sefihten) kasıt İblis (şeytan)tır. (Şatata) dan kasıt ise haktan uzaklaştıran küfür ve yalan sözlerdir.

6- "Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinden bazı er­keklere sığmıyorlardı da, cinlerin kibir ve azgınlığını art-tırıyorlardı."

Cahiliyyede bir insan herhangi bir çöl, vadi veya dağa git­tiği zaman şöyle (nida'da) bulunurdu:

"Kavminin sefihlerinin şerrinden bu vadinin reisine, efendisine veya önderine sığınırım."[4]

İşte ayette geçen (fezaduhum rehaka)'dan kasıt ta (sığın­mayı) söyledikleri zaman cin ve şeytanların bozgunculuk fe­sat ve günahlarını arttırırdı ve daha da azgmlaşırlardı.

A'şa şöyle dedi:

"Onun rüyetinin dışında birşey bana fayda vermez. Gü­nah ve fesat isabet etmeyen sevgiden, aşktan şifa bulur mu?"[5]

8- "Doğrusu biz cinler, göğe erişmeye çalıştık fakat onu sert bekçilerle, alevler ve meş'alelerle doldurulmuş bulduk."

Ayette geçen (Lemesna) talep ettik demek olup iltemes-na (erişmek istedik) manasmdadır. Bekçilerden kasıt ise meleklerdir.

Şuhuben'den kasıt: Kovmak için alev saçan ve yakan yıl­dızlardır.

Zuhri ve diğerlerinden nakledilen rivayetlere göre bu yıldızlar aynı görevi Rasulullah'ın (s.a.v.) bi'setinden ön­cede yakıcılık yapıyorlardı fakat bi'setten sonra bunlar (yıl­dızlar) haddi hesabı olmayan bir şekilde fazlalaştırılmıştır. Efvuhu'l-Evdi'nin sözünü delil getirmişler:

"Eğer benim tayım sizde tecelli edip cevle etse onun tekrar size tecelli ve hücum etmesi gerekir. Tıpkı atlının avu-cunda harp için ateşi size attığı gibi Öldürücü alev ve meşa­lelerle atar.[6]                                                         .....

Sahih olan odur ki Recm harp için kullanılan taş alet, ateş vb. şeylerdir.

Rasulullah'ın (s.a.v.) asrında nübüvveti (peygamberliği) için gözetleme ve harikulade haller ve daveti için bir daya­nak ve yardımcı bir unsur gibiydi. Hesap ehlinin kitapların­da olan illetler ve onun sebepler, mütercimlerin ziyadesi ve eklemesidir. Onlar mantık sahibinin kelamına birçok şeyler eklediler. Sözü alabildiklerine genişletip üzerinde konuştu­lar. Ve hakeza onlardan sonrakiler de bunu yaptılar."

11- "Türlü türlü yol ve mezhepler tutmuştular." Ayetteki mefhum şöyledir: Biz daha önce çeşitli fırka ve gruplara ayrılmıştık.

Ayette geçen (kideda) kelimesi (kiddetun) cemidir. Bir rivayete göre (taraike kideda)'nm kasıt muhtelif heva, arzu ve heveslerdir.

Rai'nindediği gibi:

"Bağışı fazlalaştır. Ona asi oluyor ona vadet kime verir ve kime yönelirse iflah olur. İnsanların fitnesinden Kabiz, Basit ve Hadi olan Allah'ın itaatine yapışırsa kurtulur. Çün­kü onların hevalan çeşitlidir."[7]

14- "Gerçekten içimizde hak yoldan sapanlar da var." Bir rivayete göre ayette geçen (Kasitun)'dan kasıt hak­tan sapan (zalimlerdir)[8]. Şair şöyle dedi:

"Bir kavim ki, onlar İbni Hind'e haksız yere zalimane­ce öldürdüler. Onlar ki Numana da zulmettiler."[9]

"Allah'a teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlar ve ona layık olanlardır."

Ayette geçen (teherra)'dan kasıt: Sevap ve isabetli ola­na dayanandır.

16- "Eğer insanlar ve cinler, İslam ve îman yolunda hep dosdoğru gitselerdi, elbette biz onların hepsine bol

bol verirdik."

Ayetteki mefhum şöyledir: Eğer onlar küfür yolunda gitselerdi, biz de onların mal ve nimetlerinde fitneyi fazla­laştırırdık.

Ömer (r.a.) şöyle demiştir:

"Su nerede olursa orada mal ve mal da nerede olursa ora­da fitne vardır.[10] Bir rivayete göre de bunun aksinedir.

Bir rivayete göre bu, hidayet veren unsurların onların üze­rinden gelip geçtiğine dair kinayeli bir sözdür. Buna göre fit­ne kurtuluş (tahlis) manasmdadir ve şu ayette ifade edildi­ği gibi:

"...Ve sen birini öldürdün de seni endişeden kurtar­dık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik..."

(Ta-ha: 20/40)

Bu ayette geçen (fetennake) seni kurtardık (tahlis ettik) manasındadır.

Ayette geçen (el-Gadek): Tatlı ve akarsudur.[11] Bir riva­yete göre (el-Gadek) çok akan tatlı akarsudur.[12]

Bazıları şöyle zikretmişler: Surede ne kadar şeddeli ve kesreli a(inne) varsa hepsi cinlerden sözedilen bir hikayenin olduğuna işarettir. Ve nekadar meftuh şeddeli ve şeddesiz (enne) varsa Allahu Teala'nın kavlinin başlangıcının ol­duğuna işarettir.[13]

17-  "Kim de Rabbine ibadet etmekten yüzçevirirse, Allah onu şiddeti artan bir azaba sokar."

Ayette geçen (Azaben saada)'dan kasıt şiddetli ve çetin azaptır.

18- "Mescitler şüphesiz Allah'ındır!. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın."

Yani yeryüzünde secde edilen ne kadar yer ve yurt var­sa hepsi Allah'a aittir.

19- "Allah'ın kulu ona yalvarmaya (namaza) kalkın­ca, neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçe­ceklerdi."

Ayette geçen (Libeden) kelimesi lebdetun'un cemidir. (Lubeden)[14] ise libedetun'un cemidir. Şu misalelerde oldu­ğu gibi: Hazvetun ve hizvetun- Rebvetun ve ribvetun.

Yani Rasulullah (s.a.v.) namaz kıldığı zaman, cinler o ka­dar kalabalıklaştı ki, taş, keçe vb. şeyler gibi neredeyse üs-tüste yığılıp durmuşlardı.

27- "Ancak bir peygamber olarak seçtiği müstesnadır; çünkü Allah peygamberlerin önünden ve ardından mu­hafız melekler tayin eder."

Ayette geçen resulden kasıt Cebrail'dir (a.s.).

Rasaden'den kasıt yoldur (tariken). Buna göre mana şöyledir: Onun için kendisinden önceki bazı ilimlere sonra­kileri bir yol kılarız.

Bir rivayete göre bu Rasulullah'dır (s.a.v.). Er-Risd ise onu cin ve insanlardan koruyan muhafız meleklerdir.[15]

28- "O peygamber şunu bilsin ki, o elçiler Rablerînin risaletlerini tamamıyla tebliğ etmişlerdir ve o, elçilerin yanındaki ilmi kuşatmış ve herşeyi sayıca saymıştır."

Birinci kavle göre hadise şudur: "Muhammed bilsin ki Cebrail tebliğini yaptı ve Cebrail her ne emir getirmişse dört adet koruma muhafız melekleri de onunla beraberdir.

Bir rivayete göre; Muhammed bilsin ki, kendisinden ön­ceki elçiler tebliğ vazifelerini yerine getirdiler. Bir rivaye­te göre: Allah -her ne kadar daha önce bunları biliyorsa da-bunu bilmesi içindir. Ama (liya'leme)nin üzerine gelen lam harfi akibet (ceza) lam'idır. Buna göre mana şöyledir: Al­lah'ın ilmini açıklaması içindir. Bu son görüş "...O, elçile­rin yanındaki ilmi kuşatmış ve herşeyi sayıca saymıştır." kavline mutabık olduğundan daha uygundur.[16]

 

 



[1] İbni Abbas'tan nakledildiğine göre Cin suresi Mekke'de nazil oldu demiş.

[2] İbni Abbas'tan naklen, Nafi b. Ezrak ona (Teaİa cedde rabbi-na) ayeti hakkında sorduğunda ona şöyle dedi:

"Onun azametidir." Tekrar: "Araplar bunu biliyor mu?" diye sordu. O da: "Evet, sen şair Umeyye b. Ebu Sait'in ne dediğini duymadın mı?" der. "Ya Rabbi hamd, iyilik ve mülkin hepsi sanadır şan, şeref ve yüce­lik bakımından senden yüce olan birşey yoktur."

[3] Hadisi, Ahmet, Müslim ve Ebu Nuaym Delail'de Enes b. Ma-lik'ten (r.a.) çıkarmışlar ve şöyle demiş:

"Kişi Bakara ve Ali İmran surelerini okuduğu zaman bizde şanlı şe­refli olarak bilinirdi."

Durm'l-Mensur: 1/49; Müsned: 3/120.

[4] İbni Ebu Şeybe tarihinde, Taberani ve İbni Asakir'in Hureym b. Fatik'ten çıkardıklarına göre şöyle demiş:

"Bir gün develerimi aramaya çıktım. Biz bir vadiye indiğimizde şöyle derdik:

"Bu vadinin azizine, reisine sığınırız. Develer başlarım uzatıp sürat­le yayıldılar." Ve dedim ki:

"Bu vadinin azizine sığınının. Ansızın gizliden bir sesin bana şöyle dediğini duydum:

"Yazıklar olsun sana. Celal sahibi, haram ve helali inzal eden Allah'a sığın.

Allah'ı birle ondan dile ve cadılardan olan cinlerin hilelerine aldır­ma.

Zira her yerde Allah zikredilir, yerde ovalarda ve dağlarda.

Cinlerin hileleri artık nafile oldu, Ancak takva ve salih ameller fay­da verir." Ben de ona şöyle cevap verdim:

"Ey bunu diyen kail! Sen ne diyorsun? Senin bu yaptığın doğru yo­la mı götürüyor yoksa sapıtmaya mı?" O da şöyle dedi:

"Bu Allah'ın Rasuludür hayırlarla bezenmiştir. Yasin ha mim sure­lerini getirmiştir. Bu surelerden sonra ise mufassal (açıklayıcı) sureler gel­miş namaz ve zekatı emrediyor." Ben ona şöyle dedim:

"Sen kimsin?" O da:

"Ben cinlerin krallarından bir kralım" dedi. Allah'ın Rasulu, beni Ne-cid cinlerine elçi olarak gönderdi. Ona dedim ki:

"Benim için bunu benim aileme iletecek kimse yok mudur ki ben de müslüman olarak ona geleceğim." O da:

"Ben onu onlara iletirim" dedi. Onlardan bir deveye bindim sonra dön­düm geldim ki Nebi (s.a.v.) minberdedir. Beni gördüğünde şöyle dedi:

"Adam ne yaptı ki; sana develerini sana iade etme güvencesini ver­di. O, onları sağ salim eda etmedi mi." Durru'I-Mensur: 7/39-40.

[5] Beyit Divanında sh. 124; Tefsir'ul-Kurtubi: 19/10. Lisan: Re-haka. er-Rahakayı: İçinde hayır olmayan ve kadınların tutkusu olarak tef­sir etmiş.

[6] İki beyit onun divanında Taraifu'I-Edebiyye kitabının zım-mındash. 12; Hamaset'ul-Basriyye: 1/49.

[7] Beyit, onun, Abdulmelik b, Menan, medhedip Suat'ı şikayet et­tiği kasidesindendir. Onun divanındadir ve aralarında beyitler vardır, sn. 63-64, Divanında "Dafil aityyeti racihi ve sailuhu" vardır. Ve "nas" ke­limesi mahtutada ikinci beyitten düşmüş'. Birinci beyit: Muvazene: 1/187. İkincisi Tefsir'ul-Kurtubi: 19/15; Ruh'ul-Meani: 29/88. Nisbetsizdir. Tefsir'ul-Maverdi: 4/322.

[8] Mahtutadan düşmüş.

[9] Beyit, Tefsir'ul-Kurtubi: 19/17. Nisbetsizdir. Zulmen yerine Ömeren gelmiş. Ruh'ul-Meâni: 29/89; Bahr'ul-Muhit: 8/350. Ve o, Fe-rezdak'ındır. Nakaİd Cerir ve Ahtal: 217; Divanı: 641; Mahtutadan Hum kelimesi düşmüş.

[10] Bu haberi Kurtubi de zikretmiş. Tefsir: 19/18.

[11] Onu İbni Abbas'tan Maverdi nakletmiş. Tefsir'ul-Maverdi:

[12] Tasti'nin Mesail'inde İbni Abbas'lan çıkardığına göre Nafi b. Ezrak ayet hakkında "maen ğadeka" sorduğunda ona şöyle demiş:

"Çok ve akan su." O da: "Araplar bunu biliyor mu?" diye sorar. O da: "Evet, sen şairin şu dediğini duymadın mı?" der. "Bahçeleri birbirine girip yakınlaşmış haldedir. Tıpkı nehrin bol su­yundan üzerine akan çemen gibi veya otlar gibidir.

[13] Bu tbni Bahr'm görüşüdür. Kurtubi de bunu ondan nakletmiş. Tefsir. 19/37.

[14] Hişam'ın, İbni Abir'den olan kıraatidir.

[15] Ayet hakkında Abd b. Humeyd, Dahhak b. Mezahim'den çıkar­dığına göre şöyle demiş:

"Nebi'ye (s.a.v.) vahy gönderildiği zaman, önünden, arkasından, sa­ğından solundan ve elinin altından; melek suretinde gelen şeytanların vahyi koruması için bir grup melek beraber gönderilirdi."

[16] Muhammed Ebu’l-Hasan En-Nisaburi, Vedehu’l Burhan, Tevhid Yayınları: 2/471-477.