1-
"Güneş katlanıp durulduğu zaman."
Ayette geçen
(et-Tekvir) daire şeklinde katlanarak dürül-mektir. Mesela sarığı kafaya
sardığı şekilde bu tür dürül-medir. Bu ifadelere göre şöyle denilir. "Taviyet
eş-Şemsu" güneş katlanıp dürüldü.
2-
"Yıldızlar bulanıp düştüğü zaman."
Yani fonksiyonunu
yitirip vazifelerini icra etmemeleridir.
4-
"Kıyılmaz mallar terkedildiği zaman."
Ayette geçen el-işar
kelimesi (el-üşar) kelimesinin cemidir. Ve on aylık gebe kalmış develerdir ve
bunlar (arap-larda) en kıymetli mallardan sayılırdı. (Üt-tilet) ise başıboş
bırakılıp ortalığa salı verilmeleridir. Mana şöyle: Gebe develer (başıboş)
salı verildiğ zaman.
Şair şöyle dedi:
"Eğer Hind'in
kızını bana nikahlarsan ben ona sevgi ve muhabbetimi onun kalbine vereceğim. Ve
en güzel kıymetli devlerin içinden semiz genç dişi deve ve kesilmeye değer
deveyi keseceğim."[1]
6-
"Bütün denizler kaynayıp birbirine karıştığı zaman,"
Ayetteki mefhum mana
şudur: Denizler ateşle doldurulduğu zaman.[2]
7-
"Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiği zaman." Yani her ruh kendi
şekline dönüştürülecek. Ömer (r.a.)
bu konuda şöyle
buyurmuşlar: Bu duruma göre facir zalim olan kıyamet gününde kendisi gibi
facirle olacak, salih cennetlik olanlar da cennette kendileri gibi cennetlik
olanlarla olacak,[3] Bir rivayete göre ceza ve
amelleriyle birleştirilip bir araya getirilmeleridir.
8-
"Diri diri toprağa gömülen, kızlara suçunuz neydi hangi günah sebebiyle
öldürüldünüz? diye sorulduğu
zaman."
Ayette geçen
"el-Mev'udetu" diri diri toprağa gömülen kız çocuğunu öldürüp
köpeğine yem diye takdim ediyordu ve bunun üzerine Allahu Teala onların bu
çirkin ve iğrenç hareketlerini kınayıp yerer şekilde ayıplayarak bu ayeti indirmiştir.
11-
"Gökyüzü kazınıp yerinden oynatıldığı zaman." Ayette geçen
(el-Kuşitet) şiddetli bir yapışkanhlık halinde olan bir şeyin kuvvetle
yerinden sökülüp alınmasıdır.
14-
"Herkes ne hazırladığını bilecektir."
Ayette geçen "ma
ahdaret" ten kasıt hayır ve şer hususunda ne yaptığıdır.
15-
"Hayır! Yörüngesinde akıp giderken bazan kaybolup bazan da etrafı
aydınlatan yıldızlara kasem ede-
rim.
Uzayda bulunan beş
gezegen de yörüngesinden akıp giderler ve daha sonra tekrar geri dönerler ve
bazen durgunlaşırlar veya geriye rucu ederler.
Rucu'nun manası şudur:
Asıl yörüngesinin yönü küresel olan en alt dönüş menzilinin hilafına olduğundan
sanki dairesel veya küresel olan dönüş menzilinin tersine hareket ediyormuş
gibi görünür.
Durgunluğunun manası
şudur: İstikamet ve rucu hallerinde yavaşlaması görülme haliyle[4]
hareket üzerindeki durgunluk menzilinin sınırına ulaştığı zaman görülen o dönüş
yörünge yönünün tamamlanış şekli normal yörünge yönünün hilafmadır ve asıl
yörünge istikametinin yönüne doğru peşpeşe olur.[5]
16-
"Dolaşıp dolaşıp yuvasına giren gezegenlere kasem olsun."
Gezegenler dönüşte
tekrar dizilip yerlerine yerleştirilir ve en alt tabakadan başlanarak en üst
tabakaya kadar sıraya konulurlar. Tıpkı ceylanların yuvalarına girerken
dizildikleri gibi. Evs'in dediği gibi:
"Bilmiyor musun
Allahu Teala yağmurunu indirdi ve kızıl ceylanlar yuvalarına koşarak
girerler."[6]
Ayette geçen
(el-Kunnes) kelimesi astronomi ilminde çok önemli bir yer teşkil etmiştir.
Şöyleki:
1- Babul
içtima (toplanmak yeri).
2- Babul
kusuf (kaybolma).
3- Babul
kiranat (bir birinin yamacında olan benzer şeyler).
4- Babu ihtilaful manazir (manzaralarının bakış
açısı farklı olanlar).
5- Babu
mekadinıl ektar fil menazir (kıtaları manzaralarda takdir etme babı).
6- Babu
dekaikus sükuti vel muksi (ince hassas şeylerin düşüşü ve sabit kalması).
7- Babul
inhirafat (tahrifata uğrayan cisimlerin babı).
8- Babu
halul musemmat tukul-leyl (gece tasması diye isimlendirilen haller babı).
Babul ihtirak
(tutuşturmak veya yakmak babı).
Babut-tasmim (bir şeyi
kesin olarak kararlaştırmak babı).
Babu tahteş şuai
(ışınlar altı babı) diye bir çok babları vardır. Böylece fesahat ve muvazenet
yönünden el-hunnas ile el-kunnas arasında son derece bir uygunluk vardır.[7]
17-
"Kararmaya yüz tutttuğu andaki geceye kasem ederim."
Ayette geçen (as-ase)
kelimesi zıt anlamlı kelime türlerin-dendir, kararmak ve arka vermek
manalarmdadır.
Raciz şöyle dedi:
"Onların geceleri
dönene kadar karanlığın yoğun olduğu andan kurtuldular."[8]
ve şöyle dedi:
"Sabah aydınlanıp
açığa çıkana kadar gecesi çıktı ve karardı."[9]
24- "Peygamber,
vahiy üzerine itham edilir de değil."[10]
Ayette geçen (bidanin)
den kasıt Rasulullah'm (s.a.v.) vahy üzerinde herhangi hoş olmayan birşey ile
itham edilmesidir Şemmah'ın dediği gibi:
"Fezara
diyarmdaki iki günüm sevgilim Erva'ya kavuşmak içindi. Suyu azdı ama az suyun
çoğalması atması zamanı geldi.[11]
[1] İki beyiti de bulamadım.
[2] Taberani'nin İbni Abbas'tan çıkardığına göre Nafi b.
Ezrak ona: "Ve izel biharu succirat" nedir?" diye sorduğunda
şöyle dedi; "Deniz suyu, yeryüzündeki su ile karışacak" ve tekrar:
"Araplar bunu biliyor mu?" defti. O da:
"Evet, sen Zuheyr
b. Ebu Selman'ın şöyle dediğini duymadın mı?" der.
"Eskiden ben onları bitiştirdim ve onların denizleri bizim denizlerle
kan; ti."
[3] "Ve izannufusu zuvvicet" hakkında İbni Murdeveyh'in
Numan b. Beşir'den Ömer b. Hattab'tan çıkardığına göre şöyle demiş:
"Kıyamet gününde ateş ehli olan kendisi gibi olan biriyle
evlenir."
[4] Burada bir kelime çıkmamış.
[5] Hovarzami şöyle demiş:
"el-lkametu: Yıldızların göz önünde dönüş ve istikametten önce durmasıdır.
Gerçekte ise kesinlikle yıldızlar durmaz. Ve seyir devam eder. Mefatih'ul-Ulum:
244.
[6] Divanı: 57; Tefsir'ul-Kurtubi: 19/238;
Tefsir'ul-Maverdi: 4/410. Lisan'ul-arapmad. K;unaa. Mean'ü-Kebir: 2/605.
[7] Bu ıstılahların manaları için Hovarzami'nin
Mefatihu'1-ulum kitabına sn: 236-245'e bakın.
[8] Ricz Tefsir: 19/239; Tefsir'ul-Maverdi: 4/411.
Muhakkik tarafından nisbet edilmemiş. O, Alkame b. Kart'ındır, Eddad'a
(Sicis-tani)'nin bakın sh. 97.
[9] Kurtubi, er-Ricz, Alkame b. Kart'a nisbet etmiş.
Zamahşeri ise Accac'a nisbet etmiş. Birinci görüş daha doğrudur.
Tefsir'ul-Kurtubi: 19/238; Keşşaf: 4/189; Tefsir'ul-Maverdi: 4/411;
Ruh'ul-Maani: 30/58; Eddad, îbni Enbari sh. 27.
[10] İbni Kesir, Ebu Amr, Kesai ve Ruveys ayetin sonundaki
(bi danin) kelimesini za ile (bizanîn) diye okumuştur manası itham edilmektir.
Diğer kıraatçılar ise (bi danin dat ile) diye okumuşlar manası cimriliktir.
[11] Divanı: 319. Orada (ezzaniyn)'nin yerine (ezzunun)
gelmiş Hakeza Faik'te de böyle: 2/380. Mucem'ul-Buldan: 6/65; Hayavan-3/498.
Eddad Ibni Enbari: 66.
Tuvaletu: Fezare
diyarında bir kuyudur, erva: Onun sevgilisinin ismidir. Ez-Zunun: Suyu az
olandır.
Zamahşeri şöyle demiş: Ez-Zenun: Yakin üzere olmadığın ve vehmettiğin
her şeydir.
Muhammed Ebu’l-Hasan En-Nisaburi, Vedehu’l Burhan, Tevhid Yayınları:
2/517-521.