PEYGAMBERİMİZ (A.S.)IN MEDİNE'YE HİCRETİ
Peygamberimiz (a.s.)ın Medine'ye Hicret Etmesine Allah
Tarafından İzin Verilişi
Kâbe'nin Üzerindeki Putun Sökülüp Aşağı Atılışı
Hicretin Gizli Tutuluşu ve Peygamberimiz (a.s.)ın Hz. Ali'ye
Emir ve Tavsiyeleri
Evin Cellatlar Tarafından Kuşatılışı ve Duvardan İçeri
Girilmek İstenilişi
Peygamberimiz (a.s.)ın Kapısı Önünde Toplanan Müşriklerden
Bazıları
Peygamberimiz (a.s.)ın Müşriklerin Başlarına Toprak Saçarak
Aralarından Geçip Gidişi
Sevr Dağı ve Sevr Mağarasında Gizleniş
Sevr Mağarasının Kapısında Gerçekleşen Mucizeler
Müşriklerin Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'i Aramaya
Koyulmaları
Hz. Ebu Bekir'in Telaşlanışı ve Korkuya Düşüşü
Hz. Ebu Bekir'in Evdeki Parasını Getirtip Medine'ye Götürüşü
Peygamberimiz (a.s.)ın Mekke'de Peygamber Olarak Ne Kadar
Kaldığı ve Medine'ye
Ne Zaman ve Nasıl Hicret Ettiği
Peygamberimiz (a.s.)ın Yurt Sevgisi ve Hz. Ebu Bekir'in
Kureyş Müşrikleri Hakkındaki Sözü
Medine'ye Gidilirken Takip Edilen Yollar ve Uğranılan Yerler
Peygamberimiz (a.s.)ın Bir Kayanın Gölgesinde Dinlenişi
Ümmü Ma'bed Hatunun Çadırına Uğranılması
Peygamberimiz (a.s.)ın Sütsüz Koyundan Süt Sağışı
Ümmü Ma'bed Hatunun Peygamberimiz (a.s.)da Gördüklerini ve
Peygamberimiz
Ümmü Ma'bed Hatunun Mucize Sütlü Koyunu
Ümmü Ma'bed Âtike Hatunla Kocası Eksem'in Müslüman Oluşu
Mekkelilerin Bir Cinden Beyitler İşitmeleri ve Ümmü
Ma'bed'den Peygamberimiz (a.s.)ı Sormaları
Sürâka b. Malik b. Cu'şum'un Peygamberimiz (a.s.)ı Takip
Edişi ve Eman Dilemek
Peygamberimiz (a.s.)ın Sürâka'ya Bir Müjdesi
Ebu Cehil'in Sürâka'yı Yermeye Kalkışı ve Sürâka'nın da Ona
Ders ve Öğüt Verişi
Medine'ye Doğru Yola Devam Edilişi
Büreyde b. Husayb'la Cemaatının Peygamberimiz (a.s.)la
Buluşup Müslüman Olmaları
Talha b. Ubeydullah ile Zübeyr b. Avvam'ın Peygamberimiz
(a.s.)la Buluşmaları ve
Peygamberimiz (a.s.)ın Medine'ye Doğru Yol Almaya Devam Edişi
Peygamberimiz (a.s.)ın Medine'de Gözlenişi, Özlenişi
Peygamberimiz (a.s.)ın Kuba'ya Varışı ve Külsûm b. Hidm'e
Konuk Oluşu
Peygamberimiz (a.s.)a Kuba'da Ümmü Cirzan Hurmasının İkram
Edilişi
Suikastin
kararlaştırıldığı gün; Peygamberimiz (a.s.)ın Mekke'den, kavminin arasından
çıkıp Medine'ye hicret etmesine, Yüce Allah tarafından izin verildi.[1]
Cebrail
(a.s.) gelip: "Sen, geceleri üzerinde yatageldiğin döşeğinde bu gece
yatma!" denildi.[2]
Hz.
Âişe der ki:
"Resûlullah
(a.s.)ın Ebu Bekir'in evine-ya akşam, ya sabah-gelmediği gün olmazdı.
Mekke'den,
kavminin arasından çıkıp hicret etmesine izin verildiği gün, öğle vaktinin
sıcağında, hiç gelmediği bir saatte,[3] zeval
vaktinin ilk saatinde Ebu Bekir'in evinde, evimizde oturuyorduk.
Ev
halkından biri* Ebu Bekir'e:
'İşte,
Resûlullah (a.s.), bize, hiç gelmediği bir saatte,[4]
başını bir örtü ile örtmüş olarak geliyor!' dedi.
Ebu
Bekir
'Babam,
anam ona feda olsun![5]
Vallahi,[6] o,
yeni bir hadise olmadıkça, bu saatte gelmezdi!' dedi.[7]
Resûlullah
(a.s.), gelince, içeri girmek için izin istedi; izin verildi, içeri girdi.[8]
Resûlullah
(a.s.) girince, Ebu Bekir sedirinden kalktı, Resûlullah (a.s.) oturdu.[9]
Ebu
Bekir'in yanında, benimle Esma binti Ebi Bekir'den başka kimse yoktu.[10]
Resûlullah
(a.s.) Ebu Bekir'e:
'Yanındaki
kimseleri dışarı çıkar!' buyurdu.[11]
Ebu
Bekir
'Yâ
Rasûlallah! Babam, anam sana feda olsun![12]
Onlar, iki kızımdır![13]
Senin ehlin ve mahremindir.[14] Bizi
gözetleyen, yabancı bir kimse yoktur' dedi.[15]
Bunun
üzerine, Resûlullah (a.s.):
'Benim
buradan çıkıp Medine'ye gitmeme Yüce Allah tarafından izin verildi!' buyurdu.
Ebu
Bekir
'Yâ
Rasûlallah! Benim için, seninle yoldaşlık, arkadaşlık etmek de var mı?' diye
sordu.
Resûlullah
(a.s.):
'Evet!'
buyurunca,[16] Ebu Bekir sevincinden
ağladı!
Vallahi,
ben, Ebu Bekir'in o gün ağladığını görünceye kadar, bir erkeğin sevincinden
ağlayacağını bilmiyordum.[17]
Ebu
Bekir
'Ey
Allah'ın Peygamberi! Ben şu iki deveyi bunun için hazırlamıştım.[18]
Babam,
anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Şu iki deveden birisini al!' dedi.
Resûlullah
(a.s.):
'Onu
ancak bedelini ödemek üzere alırım' buyurdu.
Resûlullah
(a.s.)la Ebu Bekir'in sefer levazımını çarçabuk hazırladık:
Her
ikisi için bir miktar azık yapıp dağarcık içine koyduk.
Ebu
Bekir'in kızı Esma, belinin kuşağından bir parça yırtıp, onunla dağarcığın
ağzını bağladı.
Bunun
için, ona 'Zâtu'n-nıtakayn=İki kuşaklı' denildi."[19]
Dil
oğullarından, müşrik, fakat güvenilir bir adam olan Abdullah b. Uraykıt'ı da
yol kılavuzu olarak ücretle tuttular.
İki
deveyi, yanında bulundurmak ve belirlenen güne ve saate kadar yaymak,[20] üç
gün sonra sabahleyin Sevr dağında buluşmak[21] üzere
kendisine teslim ettiler.[22]
Hz.
Ali der ki:
"Resûlullah
(a.s.) Mekke'den hicret edip çıkacağı ve bana o gece kendisinin döşeğinde yatmamı
emrettiği sırada,[23] ben
ve Peygamber (a.s.), Kabe'ye vardık.
Resûlullah
(a.s.), bana:
'Otur!
Çok!1 buyurdu. Omuzuma basıp yükselmek istedi.
Birden,
gücüm kuvvetim gitti!
Peygamber
(a.s.), benim kuvvetten düştüğümü görünce, hemen omuzumdan indi.
Benim
için kendisi oturdu (çömeldi) ve:
'Bas
omuzlanma!' buyurdu.
Omuzlarına
bastım. Bana birden güç kuvvet geldi. İstesem semanın ufkuna ulaşacağım gibi
bir hal geldi!
Nihayet,
Beytullah'ın üzerine çıktım.
Beytullah'ın
üzerinde, tunçtan veya bakırdan bir put vardı.
Onu
sağından, solundan, önünden ve arkasından itip, yerinden oynatüm.
Resûlullah
(a.s.), bana:
'At
onu aşağı!1 buyurdu.
Aşağı
atar atmaz, o, sırça çanakların kırıldığı gibi, kınlıverdi!
Hemen
Kabe'nin üzerinden indim.
Ben
ve Resûlullah (a.s.), insanlardan herhangi bir kimse ile karşılaşmaktan
sakınarak, yarışırcasına oradan uzaklaştık."[24]
Peygamberimiz
(a.s.)ın ne zaman Mekke'den çıkıp Medine'ye gideceğini, Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir
ve Hz. Ebu Bekir'in ev halkından başka, hiç kimse bilmiyordu.[25]
Peygamberimiz
(a.s.) Mekke'den ayrılıp Medine'ye gideceğini Hz. Ali'ye haber verip, kendisinden,
geriye kalarak, yanında bulunan ve Mekkelilere ait olan emânetleri sahiplerine
teslim etmesini,[26]
sonra da, gelip kendisine kavuşmasını[27]
emretti.[28]
Mekke'de;
Peygamberimiz (a.s.)ın doğruluğunu ve emînliğini bilmeyen ve saki ay a m a maktan
korktuğu şeyi onun yanında bulundurmayan bir kimse yoktu.[29]
Peygamberimiz
(a.s.); o gece kendisine ait döşekte yatıp uyumasını, Hz. Ali'ye emretti:[30]
"Benim
döşeğimde yat, uyu!
Şu
Hadramevt işi yeşil abama da, iyice bürün!
Sana,
onlardan, hoşuna gitmeyecek birşey erişmeyecektir!" buyurdu[31]
Hz.
Ali döşeğe girdi. Hadramevt işi abaya da büründü.[32]
Peygamberimiz
(a.s.) da, uyuyacağı zaman, bu abanın içinde uyurdu.[33]
Hz.
Ali Peygamberimiz (a.s.)ın döşeğine yatıp uykuya daldı.[34]
Kabilelerden
seçilmiş olan cellat delikanlılar, gecenin üçte biri geçince,[35]
Peygamberimiz (a.s.)ın kapısının önünde toplandılar.[36]
Peygamberimiz
(a.s.)ın abası içinde yatan, uyuyan[37] Hz.
Ali'yi Peygamberimiz (a.s.) sandılar.[38]
Evin
kısa duvarlarından, damına çıkıp, oradan içeriye inmeye kalkıştıkları zaman,
içeriden bir kadın çığlık kopardı.
Bunun
üzerine, cellat delikanlılar, birbirlerine:
"Vallahi,
amcalarımızın kızlarının üzerlerine duvardan indiğimiz Araplara söylenir, rezil
oluruz, sövülürüz, hürmet örtümüzü yırtmış oluruz!" dediler. Sabaha kadar,
kapının önünde durdular ve Peygamberimiz (a.s.)ın dışarı çıkmasını beklediler.[39]
İşlenilecek
cinayetin tan yeri ağarıncaya kadar bırakılışında, bunun kabileler arasında
ortaklaşılmış olduğunu Hâşim oğullarına göstermeyi, onların müteaddit
kabilelere karşı öç almayı göze alamayarak diyete razı olmalarını sağlamayı amaçlamış
olmaları muhtemeldir.[40]
Fakat,
bu, ancak, Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'in gece karanlığında kimse
görmeden Sevr mağarasına yetişip saklanmalarına yaramıştır.[41]
Peygamberimiz
(a.s.)ın evinin önünde toplanan gözetleyici müşrikler arasında:
1. Ebu Cehil Amr b. Hişam,
2. Hakim b. Ebi'l-Âs,
3. Ukbe b. Ebi Muayt,
4. Nadr b. Haris,
5. Ümeyye b. Halef,
6. İbnü'l-Gaytala,
7. Zem'a b. Esved,
8. Tuayme b. Adiyy,
9. Ebu Leheb,
10. Übeyyb. Halef,
11. Nübeyh b. Haccac,
12. Münebbih b. Haccac da vardı. [42]
Ebu
Cehil, yanındakilere:
"Muhammed'in
iddiasına göre; siz Müslüman olur, kendisine uyarsanız, Araplara ve Arap
olmayanlara hakim olacakmışsınız!?
Ölümünüzden
sonra, diriltilecekmişsiniz!?
Sizin
için, Ürdün bahçeleri gibi bahçeler olacakmış!?
Eğer
dediğini yapmazsanız, kendisi için sizin öldürüleceğiniz muhakkakmışl?
Öldükten
sonra da, diriltiIecekmişsiniz ve sizin için, içinde sizi yakacak bir ateş
(Cehennem) olacakmış!?" diyerek alay etti.[43]
Peygamberimiz
(a.s.) dışarıda kendisini gözetleyen müşriklerin yanına çıktı.
Eline
yerden bir avuç toprak aldı[44] ve
Ebu Cehil'e:
"Onu
ben söylüyorum! Bana inanmayarak öldürüldükten sonra Cehennemde yanacak
olanlardan birisi de sensin!" buyurdu.[45] Ve
elindeki toprağı onların başlarına saçtı. [46]
Saçılan
topraktan, başına isabet etmeyen kimse kalmadı!
Yüce
Allah onların gözlerini aldı. Onlar Peygamberimiz (a.s.)ı göremediler!
Peygamberimiz,
onların aralarından geçip giderken, Yâsîn sûresinin başından on âyet okudu.[47]
Sonra
da, gitmek istediği yere yöneldi.
Müşriklerle
birlikte bulunmayan bir kimse, müşriklerin yanlarına gelip, onlara:
"Siz
burada neyi bekliyorsunuz?" diye sordu.
Onlar:
"Muhammed'i
bekliyoruz!" dediler.
Adam:
"Allah
sizi umduğunuza erdirmesin!
Vallahi,
Muhammed yanınıza çıkmış, sonra da, sizden, başına toprak saçmadık kimse
bırakmayıp işine gitmiş! Siz kendinize yapılan şeyi görmüyor musunuz?"
dedi.
Müşriklerden
her biri elini başının üzerine sürdü, bir de ne görsün: Üzerlerine toprak
saçılmış![48]
Sonra,
içeriye bakıp, Peygamberimiz (a.s.)ın döşeğinin üzerinde Hz. Ali'nin
Peygamberimiz (a.s.)ın abasına bürünmüş olduğunu gördükleri zaman:
"Vallahi,
işte Muhammedi Abasının içinde uyuyor!" dediler.
Öylece,
sabaha kadar beklemekten geri durmadılar.[49]
Hz.
Ali, sabah namazı için döşekten kalkınca,[50]
hemen üzerine yürüdüler!
Bir
de ne görsünler? Karşılarındaki Hz. Ali ![51]
Kendi
kendilerine:
"Vallahi,
adamın bize söylediği doğru imiş!" dediler.[52]
Kureyş
müşrikleri, Hz. Ali'ye:
"Nerede
şu sahibin?[53] Nerede amcanın
oğlu?" dediler.[54]
Hz.
Ali:
"Bilmiyorum!
[55] Benim
bu hususta bir bilgim yok![56] Ben
onun üzerinde gözcü değilim!
Siz
ona çıkıp gitmesini emrettin iz! [57] 'Bizden
ayrıl, git!' dediniz.[58] O da
çıkıp gitti" dedi.[59]
Bunun
üzerine, müşrikler Hz. Ali'yi azarladılar ve tartakladılar; Kabe Mescidine
götürüp bir süre hapsettikten sonra, bıraktılar.[60]
Sevr
dağı Mekke'nin aşağı kesiminde[61] ve
sağındadır. Sevr dağının Mekke'ye uzaklığı iki-üç mildir. Yüksekliği bir
mildir*
Sevr
dağının tepesinde bir mağara vardır. Dağdan, deniz gürünür.[62]
Mağaranın girişi tepesindedir.[63]
Sevr
dağında sorgun ve hamel gibi Hicaz ağaç ve bitkileri bulunur.[64]
Peygamberimiz
(a.s.); evinden ayrıldıktan sonra, hemen Hz. Ebu Bekir'in evine geldi.
Evin
arkasındaki küçük kapıdan, Hz. Ebu Bekir'le birlikte dışarı çıktılar.[65]
Mekke'nin
aşağı tarafında bulunan Sevr dağındaki mağaraya doğru, geceleyin, yürüyerek
gittiler.[66]
Hz.
Ebu Bekir Peygamberimiz (a.s.)ın kâh önünde, kâh arkasında yürüyordu.
Peygamberimiz
(a.s.) onun bu hareketinin farkına varınca:
"Ey
Ebu Bekir! Sen niçin kâh önümde, kâh arkamda yürüyorsun?" diye sordu.
Hz.
Ebu Bekir:
"Yâ
Rasûlallah! Senin müşriklerce arandığını hatırladıkça arkanda, gözetlendiğini
hatırladıkça da önünde yürüyorum!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Başıma
gelecek bir musibetin benim yerime senin başına gelmiş olmasını ister
misin?" diye sordu.
Hz.
Ebu Bekir:
"Evet!
Seni hak dinle peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; gelecek bir
musibetin senin yerine benim başıma gelmesini isterim" dedi.
Nihayet,
mağaraya ulaştılar.
Hz.
Ebu Bekir:
"Yâ
Rasûlallah! Ben senin için girip mağarayı temizleyinceye kadar, sen yerinde
dur!" dedi.
Kendisi
mağaraya girdi.
Mağaranın
içini temizleyip yukarı çıkınca, içindeki delik deşikleri gidermediğini
hatırladı.
"Yâ
Rasûlallah! Ben delik ve deşikleri de giderinceye kadar, sen yerinde dur!"
dedi. Mağaranın içine girip onları da giderdikten sonra:
"İn
artık yâ Rasûlallah" dedi.[67]
Hz.
Ebu Bekir; mağaranın içinde bulunması ve Peygamberimiz (a.s.)a zarar vermesi
muhtemel yılan ve yırtıcı hayvanlara kendisi hedef olmak için önce kendisi
girip her tarafı eliyle yokladıktan sonra, Peygamberimiz (a.s.)ı indirdi.[68]
Mağaranın
içinde erkek ve dişi yılanlara ait delikler bulunuyordu.
Hz.
Ebu Bekir bir deliği tıkamadığını görmüş, oradan yılan çıkıp da Peygamber (a.s.)a
zarar vermesin diye o deliğe ökçesini dayamış, deliğin içindeki yılan
tarafından ısın İmi ştı .[69]
Hz.
Ömer halifeliği sırasında bazılarının kendisini Hz. Ebu Bekir'e üstün tutar
biçimde konuştuklarını işitince:
"Vallahi,
Ebu Bekir'in o gecesi, Ömer'in bütün hanedanından daha hayırlıdır!
Ebu
Bekir'in o günü, Ömer'in bütün hanedanından daha hayırlıdır!
Resûlullah
(a.s.) mağaraya gitmek için evden çıktığı zaman, Ebu Bekir onun yanında
idi" demiştir.[70]
Ashabdan
Zeyd b. Erkam, Enes b. Malik ve Mugîre b. Şûbe'nin Peygatm berim iz (a.s.)dan
rivayetlerine göre;
Yüce
Allah'ın emriyle, mağaranın önünde, Peygamberimiz (a.s.)ın yüzünü örtüp göstermeyecek
biçimde bir ağaç* yetişti!
Mağaranın
kapısına hemen bir örümcek gelip, ağaçla Peygamberimiz (a.s.)ın arasına üstüste
ağ gerdi, Peygamberimiz (a.s.)ın yüzünü örttü!
İki
dağ güvercini de, gelip mağaranın ağzında,[71]
örümcekle ağaç arasında[72]
yuvalandı.[73]
Peygamberimiz
(a.s.)la Hz. Ebu Bekir'in Sevr mağarasında gizlenmeye gittikleri sırada,
aralarında Ebu Cehil'in de bulunduğu bir topluluk, Peygamberimiz (a.s.)ı evinde
bulamayınca, hemen Hz. Ebu Bekir'in evine gidip kapısına dikildiler.
Esma
binti Ebi Bekir dışarı çıktı. Ona:
"Ey
Ebu Bekir'in kızı! Nerede baban?" diye sordular.
Esma
Hatun:
"Vallahi,
babamın nerede olduğunu bilmiyorum!" deyince, Ebu Cehil elini kaldırıp
onun yanaklarına şiddetli bir şamar attı.
Esma
Hatunun küpesi kulağından yere fırladı![74]
Kureyş
müşrikleri Peygamberimiz (a.s.)ı çok sıkı bir arayışla[75] her
tarafta;[76] Mekke'nin yukarısında, aşağısında
aramaya koyuldular.[77]
Mekke'nin
bütün dağlarını dolaşarak aradılar.[78]
Birtakım
adamları da, hayvanlara bindirip, her tarafa saldılar.[79]
Çevrelerdeki
su kuyuları sahiplerine haberler, adamlar gönderip, Peygamberimiz (a.s.)ı
yakalamalarını emir ve kendilerine büyük ücretler verileceğini vaad ettiler.[80]
Sahillerde
oturanlara da aynı şekilde haberler saldılar.[81]
Peygamberimiz
(a.s.)ın izini izleyip kendisini buldurmak için, iki izciyi;[82] Kürz
b. Alkame ile[83] Sürâka b. Malik b.
Cu'şum'u da görevlendirdiler.
Sürâka
b. Malik, Peygamberimiz (a.s.)ın iki yüz zira' (arşın) kadar yakınında
bulunduğu sırada, müşriklere:
"İşte,
şu taşta bir iz!
Onun,
bundan sonra, ayağını nereye koyduğunu (bastığını) bilmiyorum![84]
Vallahi,
aradığınız, şu mağaradan ileriye gitmemiştir!" dedi.[85]
Genç
müşrikler, Sürâkaya:
"Sen,
bu geceye kadar, hiç yanılmamıştın!?" dediler.[86]
Herkabilederviçlerinde
ileri gelenlerde bulunan-silahlı, elleri kılıçlı gençler, mağaraya yaklaştılar.[87]
Sabah
olunca, Sürâka b. Malik, onlara:
"Şu
mağaraya gidip bir bakın!" dedi.
Orada
toplanmış bulunanlar, mağaraya elli zira1 kalıncaya kadaryarıştılar.[88]
İçlerinden
birisi,[89]
Sürâka b. Malik,[90] mağaranın içine bakmak
için ilerledi.
Mağaranın
ağzında iki dağ güvercininin yuvalandığını görür görmez, geri döndü.
Kendisine:
"Sana
ne oldu? Niçin mağaranın içine bakmadın?" diye sordular.
Sürâka
da:
"Mağaranın
ağzında iki dağ güvercininin yuvalandığını gördüm. İçeride kimse bulunmadığını
anladım!" dedi.[91]
Sürâka'nın
bu konuşmasını, Peygamberimiz (a.s.) da işitti.[92]
Kürz
b. Alkame de, Peygamberimiz (a.s.)ın izini mağaraya kadar sürüp götürmüş:[93]
"İşte,
iz şurada kesildi!" demiştir.[94]
Sevr
dağının üzerine çıkıp da, mağaranın kapısının üzerinde gerili örümcekağını
gördükleri zaman, müşriklerin işleri karıştı:
"Eğer
o oraya girmiş olsaydı, kapının üzerinde örümcek ağı bulunmazdı![95] Eğer
mağaranın içinde bir kimse bulunsaydı, şuradaki örümcek ağı olmazdı!"
dediler.[96]
Bazıları:
"Mağaranın
içine bir girin bakalım!" dedikleri zaman, Ümeyye b. Halef:
"Sizin
hiç aklınız yok mu? Mağarada ne işiniz var?!
Üzerinde
üstüste, kat kat örümcek ağı bulunan şu mağaraya mı gireceksiniz?!
Vallahi,
benim kanaatime göre,[97] şu
örümcek ağı Muhammed doğmadan öncesine aittir!" dedi[98] ve
oraya da işedi.
Hatta,
kendisinin sidiği, mağaranın içine doğru aktı gitti.[99]
Müşrikler
mağaranın sağını solunu dolaşıyor ve:
"Eğer
mağaraya girmiş olsalardı, güvercinlerin yumurtası kırılır, örümcek ağı da
bozulurdu!" diyorlardı. [100]
Ebu
Cehil ise:
"Vallahi,
ben sanıyorum ki, o yakınımızdadır!
Fakat,
bazı sihri ile gözlerimizi bağladı, göremez etti!" dedi.[101]
Hz.
Ebu Bekir, Peygamberimiz (a.s.)a:
"Ben
öldürülürsem, nihayet, bir tek kişiyim. Ölür giderim!
Ama
sen öldürülecek olursan, o zaman bir ümmet helak olur gider!" diyordu.[102]
O
sırada, Peygamberimiz (a.s.), ayakta dikilerek namaz kılıyor, Hz. Ebu Bekir de
gözcülük ediyordu.
Peygamberimiz
(a.s.)a:
"Şu
kavmin seni arayıp duruyorlar!
Vallahi,
ben kendim hakkında tasalanmıyorum.
Fakat,
sana yapılmasını istemediğim birşeyin yapıldığını göreceğim diye korkuyorum"
dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Ey
Ebu Bekir! Korkma! Hiç şüphesiz, Allah bizimledir!" buyurdu.[103]
Hz.
Ebu Bekir mağaranın içinde iken başlarının üzerinde müşriklerin ayaklarını
görünce; [104] Peygamberimiz (a.s.)a:
"Ey
Allah'ın Peygamberi! Onlardan bazısı gözünü aşağı eğip baksa muhakkak bizi
görür!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Sus
ey Ebu Bekir! İki kişi ki, üçüncüsü Allah'tır!" buyurdu.[105]
Hz.
Ebu Bekir:
"Yâ
Rasûlallah! Onlardan birisi [106]
ayağını kaldıracak,[107]
ayaklarına bakacak olursa, ayaklarının altında[108]
bizi görecek!" dedi.[109]
Peygamberimiz
(a.s.):
"Mahzun
olma (üzülme)! Allah bizimledir![110]
Ey
Ebu Bekir! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi sen ne sanıyorsun?!" buyurdu.[111]
Yüce
Allah, bu vakıayı Kur'ân-ı Kerîminde şöyle anar:
"Eğer
siz ona (Peygamber (a.s.)a) yardım etmezseniz, (hatırlayınız o zamanı ki)
kâfirler onu (Mekke'den) çıkardıkları (hicret etmek zorunda bıraktıkları)
zaman, bizzat Allah ona yardım etmişti.
(O
zaman), Resûlullah (ancak) ikinin ikincisinden ibaretti.
O
zaman, onlar (Sevr dağının tepesindeki) mağarada idiler.
Peygamber,
arkadaşına (Ebu Bekir'e):
'Mahzun
olma (Üzülme)! Allah hiç şüphesiz bizimledir!' derken, Allah onun üzerine
sekînetini indirmiş, onu (Peygamberini) görmediğiniz ordularla (meleklerle)
desteklemiş, kâfirlerin kelimesini alçalt-mışt. Allah'ın kelimesi ise, o çok
yücedir. Allah mutlak galibdir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir."[112]
Müşrikler
Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'i Sevr dağında ve mağarasında bulamayınca,
umutları kesilmiş olarak geri döndüler.[113]
Peygamberimiz
(a.s.)ı ve Hz. Ebu Bekir'i bulup kendilerine geri getirene[114]
veya öldürene[115] yüz deve verileceğini,[116]
Mekke'nin aşağı ve yukarı kısımlarında ilan ettiler. [117]
Peygamberimiz
(a.s.), Perşembe günü geceleyin, Hz. Ebu Bekir'i yanına alarak Sevr mağarasına
girmişti.
Cuma,
Cumartesi ve Pazar günlerini orada geçirdiler. [118]
Hz.
Ebu Bekir'in oğlu Abdullah, çok anlayışlı ve çok becerikli bir gençti.[119]
Babasının
emri üzerine,[120] her gece Sevr
mağarasında Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'in yanında geceler, seher
vakti yanlarından ayrılır, Mekke'de gecelemiş gibi, Kureyş müşriki eriyle
sabahlardı.[121]
Gündüzün
de, Kureyş müşriklerinin arasında onlarla birlikte bulunur, onların
konuşmalarını, danışmalarını, Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir hakkında
söylenen şeyleri dini er, [122] müşriklerin
hile ve tuzaklarından,[123]
duyduklarını da[124]
ezberler,[125] akşamleyin gelip
Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'e haberverirdi.[126] Hz.
Ebu Bekir'in azadlısı Âmirb. Füheyre de; Hz. Ebu Bekir'e ait[127]
davarları Mekkelilerin çobanlarıyla birlikte yayardı.[128] Sabahleyin
onlarla birlikte çıkar, akşam dönüşünde ise, davarlarının yürüyüşünü
ağırlaştınp çobanlardan geride kalır, gece karanlığı basınca, davarlarıyla
birlikte Sevr mağarasına dönerdi. [129]
Peygamberimiz
(a.s.)la Hz. Ebu Bekir, ihtiyaçları olan sütü sağıp alırlardı. [130]
Sağmal,
bol sütlü davarlardan sağılan süt, içine güneşte kızmış temiz taş konularak
ısıtılır, böylece taze süt içerek gecelerlerdi.
Âmir
b. Füheyre gecenin sonuna doğru sağmal koyuna seslenir, onu alıp ötekilerle
birlikte mağaranın önüne götürürdü.[131]
Sabahleyin
erkenden Mekke'ye dönen Abdullah'ın ayak izlerini de, arkasından götürdüğü
davarların izleriyle siler, belirsiz eder,[132]
otlakta Mekke çobanlarıyla sabahlardı.
Çobanlar
işin farkına varmazlardı.[133]
Hz.
Ebu Bekir'in Müslüman olduğu zaman, kırk bin dirhemi vardı.[134]
Müşriklerin
işkence altında kıvran d irdi ki arı Müslüman köleleri onlardan satın alıp azad
etmek ve Müslümanları güçlendirmek için servetini harcamaktan geri durmadı.
Medine'ye
hicret edeceği zaman, ancak beş bin[135]
veya altı bin[136] dirhemi kalmıştı.[137]
Oğlu Abdullah'ı gönderip, onları da Sevr mağarasına getirtti [138] ve
yanında Medine'ye götürdü.[139]
Orada da, Mekke'de yaptığı gibi yaptı.[140]
Peygamberimiz
(a.s.) kırk yaşında peygamber olup, kendisine vahiy geldiği halde Mekke'de onüç
yıl kaldıktan sonra, Medine'ye hicret etmesi Allah tarafından emrolundu.[141]
Nübüvvetin
onüçüncü yılında,[142]
Zilhicce ayında Akabe'de Peygamberimiz (a.s.)a Ensar (Medineli Müslümanlar)
tarafından yapılan İkinci Bey'attan sonra, Peygamberimiz (a.s.), o yıl,[143]
Zilhicce'den kalan günlerle Muharrem ve Safer ayında Mekke'de oturdu.[144]
Perşembe
günü Hz. Ebu Bekir'le birlikte Sevr mağarasına girdi.[145]
Mağarada üç gece kaldılar.[146]
Halk
iyice sakinleşti.[147]
Sevr
mağarasına girişlerinden, üç gece sonra, Sevr'de bulunmak üzere ücretle
tutulmuş olan Abdullah b. Uraykıt da, kendisine teslim edilmiş bulunan iki deve
ile birlikte, üçüncü gecenin sabahında, seher vaktinde Sevr'e gelmiş
bulunuyordu.[148]
Nübüvvetin
ondördüncü yılında.[149]
Rebiülevvel ayının dördünde, [150]
Pazartesi günü[151]
seher vakti,[152] Hz. Ebu Bekir iki
devenin üstün olanını Peygamberimiz (a.s.)a takdim ederek:
"Babam,
anam sana feda olsun! Bin!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Ben,
benim olmayan deveye binmem!" buyurdu.
Hz.
Ebu Bekir:
"Yâ
Rasûlallah! O senindir! Babam, anam sana feda olsun!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Hayır!
Binmem! Fakat, onu ne kadara satın aldınsa bana söylemelisin!" buyurdu.
Hz.
Ebu Bekir:
"Şu
kadara! Şu kadara!" dedi.
Bunun
üzerine, Peygamberimiz (a.s.):
"Ben
de, onu o bedelle aldım!" buyurdu.
Hz.
Ebu Bekir:
"Artık
o senindir yâ Rasûlallah!" dedi.[153]
Peygamberimiz
(a.s.); Ced'â, Adbâ diye de anılan Kasvâ'yı Hz. Ebu Bekir'den dört yüz dirheme
satın alınca,[154] onun üzerine bindi.
Hz.
Ebu Bekir de, diğer deveyi binip, azadlısı Âmir b. Füheyre'yi-yolda kendilerine
hizmet etmesi için-terkisine aldı.[155]
Kılavuz
Abdullah b. Uraykıt önlerine düştü. Sahiller yolunu tutup, Medine'ye gitmek
üzere, Sevr'den aynldılar.[156]
Peygamberimiz
(a.s.); Hazvere çarşısında durarak,[157]
Beytullah'a baktı.[158]
Mekke'ye:
"Vallahi,[159] biliyorum
ki,[160]
sen, hiç şüphesiz, Allah'ın yarattığı yerlerin hayırlısı ve Allah'a en sevgili
olanısın![161]
Eğer
senin halkın[162] beni senden çıkarmamış
olsalardı, çıkmazdım!" buyurdu.[163]
Peygamberimiz
(a.s.)ın:
"Senden
daha güzel ve bana senden daha sevgili bir belde yoktur!
Eğer
kavmim beni senden çıkarmamış olsalardı, ben senden başkasında
oturmazdım!" buyurduğu[164] ve:
"Ey
Allah! Sen, beni beldelerin bana en sevgili olanına götür!
Beni,
beldelerin sana sevgili olanında yerleştir!" diye dua ettiği de rivayet
olunmuştur. [165]
Peygamberimiz
(a.s.)a Yüce Allah tarafından hicret emri verildiği zaman, İsrâ sûresinin sekizinci
âyeti de indirilmiş ve bu âyette:
"'Rabbim!
Beni (gireceğim yere) sıdk (ve selâmet) girdirişiyle girdir!
(Çıkacağım
yerden de) sıdk (ve selâmet) çıkarışıyla çıkar!
Ve
tarafından, bana hakkıyla yardım edici bir hüccet (ve kudret) de ver' de!"
buyurulmustur. [166]
Peygamberimiz
(a.s.) Mekke'den çıkarken, Hz. Ebu Bekir: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi
râciûn! Onlar Resûlullah (a.s.)ı çıkardılar! Hiç şüphesiz, kendileri de helak
olacaklar" dedi.[167]
Kılavuz
Abdullah b. Uraykıt; Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'i Mekke'nin aşağı tarafından
götürüp sahile geçirdi.
Usfan'ın
aşağısında, yoldan ayrıldılar. [168]
Usfan;
Mekke ile Medine arasında, Mekke'ye iki günlük kadar uzaklıkta bir kariyye
olup, kuyuları ve akarsuları sayılamayacak kadar çoktur.[169]
Hz.
Ebu Bekir, kâh önde gidiyor, kâh arkadan birisinin gelmesinden korkunca, geride
kalıp arkada gidiyor ve böyle yapmaktan geri durmuyordu. [170]
Hz.
Ebu Bekir, ticaret maksadıyla zaman zaman Şam'a gidip geldiği için, herkesçe
tanınırdı.
Mekke
ile Medine arasındaki bu yolculukları sırasında da,[171]
tanıdığı birisiyle karşılaştıkça, Peygamberimiz (a.s.)ı:[172]
"Ey
Ebu Bekir! Kimdir şu önündeki zât?" diye ona soruyorlar, o da:
"Kılavuzdur!
Bana yol gösteriyor!" diyor, [173] bu
sözü ile de:
"O
bana hayır yolu gösteriyor!" demek istiyordu.[174]
Kılavuz
Abdullah b. Uraykıt Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'i Emec'in altından
götürdü.[175] Emeç; Usfan ile Kudeyd
arasında, Huzâalara ait ekinlik bir vadi olup, yirmi kadar su kuyusu
vardır.[176] Emec'i geçtikten sonra,
yol ayrıldı.
Kudeyd'e
vardılar. [177]
Kudeyd;
Mekke ile Medine arasında,[178]
Mekke'ye Medine'den daha yakın,[179] su
kuyuları çok olan biryerdir.[180]
Kudeyd
çadırlarına ulaştıkları sırada Müdlic oğullarından bir adama rastladılar.[181]
Peygamberimiz
(a.s.)la Hz. Ebu Bekir, her tarafta aranıyor olmalarına rağmen, Mekke'den
ayrıldıkları gün ve o günden sonraki gece, durmadan yollarına devam ettiler. [182]
Ertesi
gün de yanlanmış,[183] yol
da boşalıp, yoldan hiç kimse geçmez olmuştu.[184]
Hz.
Ebu Bekir, gölgesine sığınılabilecek bir yer var mı diye göz gezdirirken, [185]
gölgeli, uzun bir kaya gördü. Kayanın üzerine henüz güneş gelmemişti. Hemen
varıp onun yanına indiler. [186] Hz.
Ebu Bekir kayanın gölgesinde Peygamberimiz (a.s.)in uyuyacağı bir yeri
düzelttikten ve üzerine bir post serdikten sonra:
"Yâ
Rasûlallah! Sen yat, uyu. [187]
Ben
senin için etrafa göz kulak olurum" dedi. [188]
Peygamberimiz
(a.s.) yatıp uyudu. [189]
Hz.
Ebu Bekir kendilerini arayan kimse var mı diye etrafa bakınırken, bir davar
çobanının davar-larıyla birlikte kayaya doğru gelmekte olduğunu ve onun da
kayanın gölgesinden yararlanmak istediğini gördü.
Kendisini
karşılayıp, ona:
"Sen
kimin çobanısın ey oğul?" diye sordu. [190]
Çoban:
"Şehir
halkından.[191] Kureyşîlerden [192] bir
adamın çobanıyım!" dedi. [193]
Adamın
ismini haber verince, Hz. Ebu Bekir onu tanıdı [194] ve
çobana:
"Davarında
süt var mı?" diye sordu.
Çoban,
"Evet! Var!" dedi.
Hz.
Ebu Bekir:
"Bizim
için süt sağır mısın?" diye sordu.
Çoban
"Evet!" deyince, Hz. Ebu Bekir bir koyun tutmasını ona emretti:
"Memeyi
kıldan, topraktan, kirden silkip tem iz I ey i ver!" dedi.
Çoban
Hz. Ebu Bekir'in dediğini yaptıktan sonra, yanındaki çanağa bir miktar süt
sağdı. [195]
Hz.
Ebu Bekir'in yanında ufak bir tulum vardı.
Hz.
Ebu Bekir; Peygamberimiz (a.s.) ondan su içsin, abdest alsın diye, o tulumla su
taşırdı. [196]
Peygamberimiz
(a.s.) o sırada çok susamıştı. [197]
Hz.
Ebu Bekir sütün üzerine su döküp biraz soğuttu ve:
"Yâ
Rasûlallah! İç sütten!" dedi. [198]
Peygamberimiz
(a.s.) içince, Hz. Ebu Bekir'in içi rahaflaştı. [199]
"Yâ
Rasûlallah! Yolculuk için vakit geldi!" dedi. [200]
Güneş
batıya doğru eğildikten sonra, kalkıp yollarına devam ettiler [201] ki,
o gün Salı günü olup, Kudeyd'e gelmiş bulunuyorlardı. [202]
Müşriklerde,
Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'i her tarafta aramaktan geri durmuyorlardı.
[203]
Ümmü
Ma'bed Hatun, Huzâaların atası Aımr b. Rebia'nın şovundan olup, akıllı, iffetli
ve güçlü bir kadındı.
Kuraklık
ve kıtlık yıllarında Kudeyd'deki[204]
çadırının önüne oturur, gelen geçen yolcuların su ve yiyecek ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışırdı.
Peygamberimiz
(a.s.)la Hz. Ebu Bekir, Âmir b. Füheyre ve Abdullah b. Uraykıt da onun çadırına
uğradılar. Ondan hurma[205]
veya et satın almak istediler.
Fakat,
Ümmü Ma'bed Hatunun yanında bunlardan hiçbir şey bulamadılar.
Çünkü,
hazerde, seferde azığı tükenen veya kıtlığa uğrayan halk, onda bulduklarını,
olanları satın alır, tüketirlerdi.[206]
Ümmü
Ma'bed Hatun:
"Vallahi,
yanımızda birşey bulunsaydı, sizin ihtiyacınızı gidermek için ikram
ederdim!" dedi.[207]
Peygamberimiz
(a.s.):
"Ey
Ümmü Ma'bed! Yanında süt bulunur mu?" diye sordu.
Ümmü
Ma'bed Hatun:
"Yoktur!
Vallahi davarlar kısırdır!" dedi.[208]
Peygamberimiz
(a.s.), çadırın bir tarafında duran arık koyunu gördü ve:
"Ey
Ümmü Ma'bed! Nedir şu koyun?" diye sordu.
Ümmü
Ma'bed Hatun:
"O,
arık, davar sürüsünden geri kalmış, dermansız, güçsüz bir koyundur!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Onda
süt var mı?" diye sordu.
Ümmü
Ma'bed Hatun:
"O,
bundan tamamıyla mahrumdur!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Benim
onu sağmama izin verir misin?" diye sordu.
Ümmü
Ma'bed Hatun:
"Evet!
Anam, babam sana feda olsun! Eğer sen onda süt bulabileceğini sanıyorsan,
sağ!" dedi.[209]
Peygamberimiz
(a.s.), koyunu getirtti. Koyunun arkasına çömelcii. Bacaklarını ayırdı. Besmele
çekti. Koyunun memesini eliyle sığadı[210] ve:
"Ey
Allah! Ona (Ümmü Ma'bed'e) koyununu bereketli kıl!" diyerek[211] dua
edince, koyunun memesi sütle dolup taştı!
Peygamberimiz
(a.s.) beş-on kişinin kanasıya içeceği büyüklükte bir kap getirtti ve içine süt
sağdı. Kabı ağzına kadar doldurdu.
Önce
Ümmü Ma'bed Hatun ondan kanasıya içti.
Peygamberimiz
(a.s.)ın yoldaşları da ondan kanasıya içtiler. Onlardan sonra da, Peygamberimiz
(a.s.) içti ve:
"Kavmin
sulayıcısı, onlardan sonra içer!" buyurdu.
Hepsi
de, susadıktan sonra, ondan tekrar içtiler ve kandılar.
Peygamberimiz
(a.s.), tekrar kabın içine süt sağıp doldurdu ve Ümmü Ma'bed Hatuna bıraktı. [212]
Ümmü
Ma'bed Hatun bir koyun getirip kesti. Etini pişirdi. Peygamberimiz (a.s.)la
arkadaşları ondan yediler.
Ümmü
Ma'bed Hatun; pişirdiği etten, yolda yiyecekleri kadar da, onların sofralarına
koydu.
Etin
daha çok kısmı kendilerine kaldı.[213]
Peygamberimiz
(a.s.)la arkadaşları ayrılıp gittikten biraz sonra, Ümmü Ma'bed'in kocası Ebu
Ma'bec! geldi.
Kapta
dolu sütü görünce, şaşırdı:
"Bu
süt size nereden geldi?!
Koyunlar
kısır ve uzaktalar! Çadırda da süt sağılır hayvan yok!?" dedi.
Ümmü
Ma'bed:
"Hayır!
Vallahi, bize ancak mübarek bir zât uğradı. Şöyle şöyle söyledi. Şöyle şöyle
yapti!" diyerek olan bitenleri birer birer anlatınca, Ebu Ma'bed:
"Vallahi,
ben sanırım ki, o, Kureyşîlerin aramakta oldukları sahihleridir!
Ey
Ümmü Ma'bed! Hele sen onu bana bir tarif et bakayım?" dedi.
Ümmü
Ma'bed:
"Gördüğüm
öyle birzât idi ki, güzelliği besbelli idi. Güzel huylu idi. Kendisinde ne
karın büyüklüğü, ne de baş küçüklüğü vardı. Kendisi çok biçimli ve güzel
çehreli idi. Kendisinin gözlerindeki siyahlıkta ve kirpiklerinde çokluk,
sesinde naziklik vardı. Gözünün akı pek ak, siyahı da pek siyahtı. Gözü,
Kudretten sürmeli idi. Kaşlarının ucu ince, saçları koyu siyahtı. Boynunda
uzunluk ve yükseklik, sakalında sıklık vardı.
Sustuğu
zaman kendisinde bir vakar ve ağırbaşlılık, konuştuğu zaman da güleryüzlülük,
tatlı sözlülük görülmekte; sözleri, sanki dizilmiş birer inci gibi, ağzından
tatlı tatlı akmakta idi.
Sözü
açık, ve hak ile bâtıl arasını ayırıcı olup, ne acizlik sayılacak derecede az,
ne de boş ve gereksiz sayılacak derecede çoktu.
Uzaktan
bakılınca, kendisi insanların en heybetlisi idi. Yakınına gelince, herkesten
daha tatlı ve çekici idi.
Kendisi
orta boylu olup, boyu ne hoşa gitmeyecek derecede uzun, ne de göz hakir
görecek, başkasına bakacak derecede kısa idi. Sanki o birfidan idi ki; iki
fidan arasında bitmiş, parlaklığı ve yeşilliği onlara üstün gelmişti.
Onun
yanında yoldaşları da vardı ki, o birşey söylediği zaman onlar dinlerler, onun
verdiği emri yerine getirmeye koşuşurlardı.
Kendisi
ekşi ve asık suratlı değil, güleçti.
Kimseyi
kınamaz ve azarlamazdı" dedi.
Eb
Mâbed:
"Vallahi,
bu zât, Mekke'deki işi bize anlatılmış olan, Kureyşîlerin sahibidir.
Ey
Ümmü Ma'bed! Eğer ben kendisine rastlamış olsaydım, arkadaşlığına kabul
edilmemi dilerdim!
Yine
de, bir yolunu bulursam, muhakkak bunu yapacağım!" dedi. [214]
Ümmü
Ma'bed Hatunun bildirdiğine göre; Peygamberimiz (a.s.) tarafından memesi
sığanan ve kesilmemesi emrolunan koyun, Hicretin 18. yılındaki kuraklığa kadar
kalmış, kuraklıktan yeryüzünde az veya çok birşey kalmamışken, onlar bu
koyundan sabah akşam süt sağmış durmuşlardır![215]
Peygamberimiz
(a.s.) Medine'ye gittikten sonra, Ümmü Ma'bed Atike Hatun, Yüce Allah'ın
dilediği kadar bir müddet Kudeyd'de kalıp, küçük oğlunu yanına alarak Medine'ye
gitti.
Peygamberimiz
(a.s.)ın Mescidinde Müslümanlara hitapta bulunduğu sırada Ü mmü Ma'bed Hatunun
Mescide uğrayan oğlu, koşarak annesinin yanına geldi ve:
"Anneciğim!
Ben, bu gün, Mübarek Zâtı gördüm!" dedi.
Ümmü
Ma'bed Hatun:
"Oğulcuğum!
O, Resûlullah (a.s.)dır!" dedi.[216]
Ümmü
Ma'bed Hatun Medine'de Müslüman olup Peygamberimiz (a.s.)a bey'at etti.[217]
Ümmü
Ma'bed'in kocası Ebu Ma'bed Eksem b. Cevn (Abduluzzâ) Huzâaların atası Amr b.
Rebia'nın soyundan olup, Hicret sırasında Müslüman olmak için Peygamberimiz (a.s.)ın
arkasından giderek[218]
Ri'm vadisinde[219]
Peygamberimiz (a.s.)a yetişmiş, Müslüman olmuş, bey'at edip yurduna dönmüştür.[220]
Yüce
Allah her ikisinden de razı olsun!
Peygamberimiz
(a.s.), Ebu Ma'bed'e:
"Ey
Eksem! Amr b. Luhayy, b. Kaman, b. Hındif'i, Cehennemde barsaklarını sürürken
gördüm! Onun kadar sana benzeyen, senin kadar da ona benzeyen bir kimse
görmedim" buyurmuştu. Eksem:
"Yâ
Rasûl alları! Onun bu benzeyişinin, bana zarar vermesinden korkuyorum!"
dedi. Peygamberimiz (a.s.):
"Hayır!
Korkma! Sen mü'minsin! O ise kâfirdir! O, İsmail (a.s.)ın dinini ilk
değiştiren, putlar diken, Bahire, Sâibe, Vasile ve Hami bid'atlarını ihdas eden
kimsedir!" buyurdu.[221]
Üç
gece bekledikleri halde, Hz. Ebu Bekir'in ev halkı da,[222]
Kureyş müşrikleri de, Peygamberimiz (a.s.)ın nereye doğru gittiğini ve halen
nerede olduğunu bilmiyorlardı.
Peygamberimiz
(a.s.)la Hz. Ebu Bekir ve arkadaşları, Salı günü Kudeyd'de bulundukları sırada
idi ki,[223] cinlerden bir adam,[224]
Arapça bazı beyitler okuyarak Mekke'nin aşağı tarafından yukarı taraflna doğru
gitti.
Halk
da, kendisini görmedikleri halde, onun sesini takip ederek Mekke'nin yukarısına
doğru gittiler.
Okunan
beyitlerde, özetle, Peygamberimiz (a.s.)la arkadaşının Ümmü Ma'bed Hatunun
çadırında dinlendikleri anlatılıyor, Ümmü Ma'bed'in iyiliği övülüyordu.[225]
Kureyş
müşrikleri cinden Ümmü Ma'bed'in adını işitince, Ümmü Ma'bed'in çadırına
vardılar.
Ona:
"Sen
Muhammed'i gördün mü? Kendisinin şekil ve şemaili şöyle şöyledir!" diyerek
Peygamberimiz (a.s.)ı tarif ettiler ve sordular.
Ümmü
Ma'bed:
"Ben
sizin söylediğiniz şeyleri bilmiyorum.
Ancak,
bana bir konuk uğrayıp, kısır koyundan bol süt sağdı!" dedi.
Kureyş
müşrikleri:
"İşte,
biz de onu soruyor ve bulmak istiyoruz!" dediler ve hemen aramaya
gittiler.[226]
Kureyş
müşriklerinin saldıkları elçi Müdlic oğulları yurduna vanp, Peygamberimiz (a.s.)la
Hz. Ebu Bekir'den her birini öldüren veya esir eden kimseye mükâfat olarak birer
diyet (yüzer deve) verileceğini duyurmuştu.[227]
Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir de, o gün, Salı günü, Müdlic oğullarının
yurdu olan Kudeyd'e ulaşmış bulunuyorlardı. [228]
Sürâka b. Malik'in Müdlic oğullarının meclislerinden birisinde oturduğu
sırada, Müdlic oğullarından bir adam gelip üzerine dikildi[229] ve
ona:
"Ey
Sürâka! Ben biraz önce sahile doğru giden birkaç yolcu gördüm.[230]
Sanırım ki, onlar Muhammed ile ashabıdır!" dedi.[231]
Sürâka,
adamın gördüklerinin Peygamberimiz (a.s.)la ashabı olduğunu anladı.[232] Ona,
gözüyle "Sus!" diye işaret ettikten sonra:[233]
"Senin
gördüğün yolcular onlar değildir. Herhalde, sen filan filan kişileri
görmüşsündür ki, biraz önce, yitiklerini aramak için, gözümüzün önünden geçip
gitmişlerdi.[234]
Onlar
ancak filan oğullarıdır. Yitiklerini anyorlardır!" dedi.
Adam
da:
"Olabilir!"
diyerek karşılık verdi.[235]
Sürâka,
mecliste biraz eğleştikten, oyalandıktan sonra, kalkıp evine girdi. Hemen atını
alıp çıkmasını ve yüksek tepenin arkasında kendisini beklemesini cariyesine
emretti.[236]
Zırhını
giyindi, silahını kuşandı, fal okunu çıkardı.
Onlara
zarar verip veremeyeceğini anlamak için, fal okunu çekti.
Hoşlanmadığı
şey, zarar veremeyeceği oku çıktı!
Buna
rağmen, Sürâka, Peygamberimiz (a.s.)ı tutup Ku rey şile re teslim edince yüz
deveye kavuşacağı umudunu yitirmedi.[237]
Hemen
kargısını alıp, evin arka tarafından dışarı çıktı.
Kargısının
parıltısı göze çarpmasın diye alt tarafını yerde sürükleyerek, üst tarafını da
aşağıya doğru tutarak atının yanına vardı, üzerine ati adı. Kendisini gayesine
bir an önce yaklaştırması için, onu dörtnala kaldırdı.[238]
Peygamberimiz
(a.s.)la Hz. Ebu Bekir'i gördü.[239]
Seslerini işitecek kadar, kendilerine yaklaştı, yetişti.[240]
Hz.
Ebu Bekir dönüp bakınca, bir süvarinin kendilerine gelip yetiştiğini gördü[241] ve:
"Yâ
Rasûlallah! Bu, bizi anyor!?[242] Bu
süvari bize yetişmiş bulunuyor!?" dedi.[243]
Peygamberimiz
(a.s.):
"Mahzun
olma! Allah bizimledir!" buyurdu.[244]
Hz.
Ebu Bekir:
"Yâ
Rasûlallah! Bu, bizi anyorve bize de gelip yetişmiş bulunuyor!?" dedi ve
ağladı.
Peygamberimiz
(a.s.), Hz. Ebu Bekir'e:
"Sen
ne için ağlıyorsun?" diye sordu.
Hz.
Ebu Bekir:
"Vallahi
ben kendim hakkında ağlamıyorum! Fakat, senin hakkında ağlıyorum!" dedi.[245]
Bunun
üzerine, Peygamberimiz (a.s.), arkasına dönüp baktı[246] ve:
"Ey
Allah! Şuna karşı, dilediğin şeyle bize kâfi ol! Onun şerrini üzerimizden
defet![247] Düşür onu atından!"
diyerek dua etti. [248]
At
birden tökezleyip yere kapandı! Sürâka da atın üzerinden yere yuvarlandı! Hemen
kalktı.
Elini
fal oku torbasına uzatıp, ondan fal kalemlerini çıkardı ve:
"Şunlara
zarar verir miyim, yoksa veremez miyim?" diye, onlarla fal çekti. Yine,
hoşlanmadığı şey, zarar veremeyeceği oku çıktı.
Fakat,
Sürâka çıkan oka uymadı. Yine, atının üzerine atladı. Kendisini gayesine
ulaştırması için onu dörtnala kaldırdı.
Peygamberimiz
(a.s.)la arkadaşlarına daha çok yaklaştığı zaman, at yine yere kapandı!
Sürâka
da, atın üzerinden yere yuvarlandı!
Kalktı.
Tekrar elini ok torbasına uzatıp, ondan fal kalemlerini çıkardı ve:
"Şunlara
zarar verir miyim, yoksa veremez miyim?" diye, onlarla fal çekti.
Yine,
hoşlanmadığı şey, zarar veremeyeceği oku çıktı.
Sürâka
oka isyan etti. Yine, atına ati adı.
Kendisini
gayesine ulaştırması için onu dörtnala kaldırdı.
Peygamberimiz
(a.s.)ın okuduğu Kur'ân-ı Kerîm'i işitecek kadar yaklaştı. [249]
Aralarındaki
mesafe iki-üç mızrak boyuna kadar indi. [250]
Peygamberimiz
(a.s.) arkasına hiç dönüp bakmıyor, Hz. Ebu Bekir ise, arkasına sık sık, çok
çok dönüp dönüp bakıyordu!
Peygamberimiz
(a.s.)ın okuduğu Kur'ân-ı Kerîm'i işittiği sırada, Sürâka'nın atının iki ön
ayağı birden yere, kuma battı, gömüldü! Bu batış, atın dizlerine kadar erişti!
Sürâka
da, atin üzerinden yere yuvarlandı!
Sürâka
atı kalkmaya zorladı ve at da kalkmaya çabaladı ise de, ayaklarını gömüldüğü
yerden çıkaramadı!
Sürâka
Peygamberimiz (a.s.)ın böyle Allah tarafından korunduğunu görünce, İslâmiyetin
her tarafa yayılıp hakim olacağına kanaat getirdi. [251]
"El-emân!"
diyerek[252] seslendi [253] ve:
"Ben, Sürâka b. Malik b. Cu'şum'um! Bana bakınız! Sizinle konuşacağım.
Vallahi, ben artık size ne eziyet edeceğim, ne de benden size hoşlanmayacağınız
birşey gelecektir! [254]
Ey
Muhammed! Anladım ki, bu başıma gelen şey, senin işindir! Dua et de, Allah beni
şu içinde bulunduğum durumdan kurtarsın![255]
Üzerime borç olsun ki;[256]
vallahi[257] ben arkamdan gelenlere
halinizi gizleyeceğim!
İşte
ok torbam! Bu oklardan bir ok al! Sen filan ve filan yerde benim develerimin ve
davarlanmın yanına uğra! Onlardan neye ihtiyacın varsa al!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Benim
senin develerine ve davarlarına ihtiyacım yok!" buyurdu[258] ve
Allah'a dua etti.[259]
At
hemen silkinip ayağa kalktı!
Atın
yere gömülen ayaklarının izinden, göğe doğru, ateş dumanı gibi bir duman
yükselip dağıldı. [260]
Sürâka:
"Kavmin,
senin öldürülmen veya esir edilmen için diyet (yüz deve) vaad etti!" dedi.
Kureyşlilerin
Peygamberimiz (a.s.)a ve ashabına neler yapmak istediklerini haber verdi.
Sürâka
Peygamberimiz (a.s.)la arkadaşlarına yol azığı ve levazımı vermek istedi ise
de, ondan birşey almadılar. [261]
Peygamberimiz
(a.s.), Hz. Ebu Bekir'e:
"Söyle
ona! Kendisinin de bizden bir isteği var mı?" buyurdu.
Hz.
Ebu Bekir bunu ona söyledi. [262]
Sürâka:
"Seninle
benim aramda bir alâmet olmak üzere, bir yazı, [263]
benim için bir emannâme[264]
yaz!" dedi.[265]
Peygamberimiz
(a.s.), Hz. Ebu Bekir'e:
"Onun
için bir yazı yaz!" buyurdu. [266]
Âmir
b. Füheyre emir buyurulan yazıyı bir deri parçasına yazdı. [267]
Sürâka
da, o yazıyı alıp ok torbasının içine koydu[268] ve:
"Ey
Allah'ın Peygamberi! Sen ne dilersen bana emret!" dedi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Sen
yerinde dur! Arkamızdan gelecek hiçbir kimseyi bırakma!" buyurdu.
Günün
başında Peygamberimiz (a.s.)a harp açan Sürâka, günün sonunda onun silahlı bir
koruyucusu olmuştu! [269]
Sürâka,
oradan geri dönüp, rastladığı herkese:
"Ben,
sizin adınıza, burada olanlara yeterim!" diyor ve onları geri çeviriyordu.
[270]
O,
vermiş olduğu sözünde böylece durdu. [271]
Sürâka
dönüp gitmek istediği zaman,[272]
Peygamberimiz (a.s.) ona:
"Ey
Sürâka! Sen Kisrâ'nın[273]
bileziklerini koluna takınacağın, kemerini kuşanacağın ve tacını giyeceğin
zaman nasılsın?!" buyurdu.[274]
Sürâka:
"Krallar
kralı[275] Kisrâ b. Hürmüz'ün
mü?!" diye hayretle sorunca, Peygamberimiz (a.s.):
"Evet!"
buyurdu[276] ve Fars beldelerinin
fetholunup ve Kisrâ'nın servetinin ashabına ganimet kılınacağını Yüce Allah'ın
kendisine müjdelediğini Sürâkaya haber verdi.[277]
İran
fütuhatında, Kisrâ'nın bilezikleri, kemeri ve tacı Medine'ye getirildiği zaman,
Hz. Ömer Sürâka'yı çağırıp bunlan ona taktı!
Sürâka
kollan kıllı bir zât idi. Hz. Ömer, ona:
"Ey
Sürâka! Ellerini kaldırıp 'Allahuekber! Hamdolsun o Allah'a ki, bunları 'Ben
insanların Rabbiyim!' diyen Kisrâ b. Hürmüz'den soyup, Müdlic oğullarından
Sürâka b. Mâlik b. Cu'şum bedevisine takındırdı!' de" dedi.[278]
Ebu
Cehil Sürâka'nın eli boş olarak döndüğünü görünce,[279]
Müslüman olmasından korktu,[280]
söylediği beyitlerle onu kötülemeye, halkın gözünden düşürmeye kalkıştı.
Sürâka
da, Ebu Cehil'e verdiği manzum cevabında:
"Ey
Hakem'in babası! Sen benim atımın ayakları yere battığı zamanki halini bir
görmüş olsaydın, anlar ve hiç şüphe etmezdin ki, Muhammed delilli ve bürhanlı
peygamberdir!
Artık
ona kim dayanabilir ki?
Sana
yaraşan, Kureyş kavmini ona saldırmaya kışkırtmak değil, onlara engel olmaktır!
Ben
iyice kanaat getirdim ki; onun duyurmak ve yaymak istediği şey, muhakkak, bir
gün yerleşecek ve gelişecektir!
Öyle
ki, bütün halk ona karşı koymayı değil, uymayı ve kendisiyle barışıklık içinde
bulunmayı isteyecektir!" dedi.[281]
Kılavuz
Abdullah b. Uraykıt Peygamberimiz (a.s.)la arkadaşlarını yollarına devam
ettirip,
Harrar'a
getirdi.
Harrar'dan
sonra, Seniyetü'l-Mere'ye vardılar.[282]
Harrar;
Cuhfe yakınında bir yer, bir sudur.[283]
Seniyetü'l-Mere
de; Râbiğ vadisinde Ecya diye anılan suyun yakınındadır.[284]
Peygamberimiz (a.s.) Sevr mağarasından ayrılınca, müşrikler tarafından
yakalanmak korkusuyla, başka ve sapa bir yol tutularak gidilmeye devam edilmiş,
düşmanın takibatından emin kalındığı zaman Mekke'ye gidiş yolu olan ve Mekke
ile Medine arasında bulunan Cuhfeye inilmiş,[285]
ulaşılmıştı ki; Peygamberimiz (a.s.)ın kalbine, kendisinin, baba ve atalarının
yurdu ve İbrahim (a.s.)ın Hareminin özlemi düşmüştü.[286]
Cebrail
(a.s.) inip Peygamberimiz (a.s.)a:
"Mekke'yi
özlüyor musun?" diye sordu.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Evet!"
buyurdu.[287]
Peygamberimiz
(a.s.)la arkadaşları; Seniyetü'l-Mere'den ayrıldıktan sonra, Râbiğ ile Cuhfe
arasında bulunan[288]
Gamîm mevkiine ulaştıkları, [289]
Büreyde b. Husayb da konmak üzere kavminden bazı süvarilerle birlikte bulutlu
(yağışlı) biryer aradıkları sırada, [290]
onlar Peygamberimiz (a.s.)la karşılaştılar ve buluştular.
Peygamberimiz
(a.s.) İslâmiyete davet edince, onlar hemen Müslüman oldular. [291]
Kendileri seksen ev halkı idiler. [292]
Büreyde
b. Husayb ve yanındakiler:
"Sağmal
hayvanlarımız çok az süt veriyorlar!" diyerek, yanlarında az süt bulunduğu
için özür dilediler, Peygamberimiz (a.s.)a biraz süt getirdiler.
Peygamberimiz
(a.s.) onlar için bereket duası yaptı. [293]
Peygamberimiz
(a.s.) orada akşam namazını kılarken, onlar da Peygamberimiz (a.s.)ın arkasına
durup kıldılar. [294]
Peygamberimiz
(a.s.), Büreyde b. Husayb ile buluştukları gece, ona Meryem sûresinin baş
tarafını öğretti. [295]
Peygamberimiz
(a.s.); Harrar'dan Medine'ye hareketlerinin ertesi günü, ticaret ketvanı içinde
Şam'dan gelen Talha b. Ubeydullah ile karşılaştı. Talha b. Ubeydullah,
Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'e birer Şam elbisesi hediye etti.
Medine'deki
Müslümanlardan bir zâtın:
"Resûlullah
(a.s.) geciktiler!" dediğini haberverince, Peygamberimiz (a.s.) hareketini
hızlandırdı.
Talha
b. Ubeydullah da, Mekke'deki işini görüp geri dönmek üzere, yoluna devam etti.[296]
Şam'dan
gelirken buluşup Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ebu Bekir'e beyaz birer Şam elbisesi
hediye eden sahabinin Zübeyr b. Avvam olduğu açıklandığı gibi,[297] her
iki sahabinin buluşmuş olması da mümkün ve muhtemel görülmüştür.[298]
Peygamberimiz
(a.s.); Abdullah b. Uraykıt'ın kılavuzluğuyla, Seniyetü'l-Mere'den sonra:
7. Lakf'a vardılar. Kılavuz, Lakf'tan sonra,
8. Medlice Lakf'a götürdü. Medlice Lakftan sonra,
9. Medlice Mehac veya Medlice Micac vadisine indirdi.
Medlice'den sonra,
10. Mercıh Mehac'a götürdü.[299]
Lakf;
tatlı su kuyuları bulunan bir yer ise de, üzerinde ekinlikler ve hurmalıklar
yoktur.[300]
Medlice
Mehac; Mekke nahiyelerindendir.[301]
Mercıh
Mehac; Mekke yolundadır.[302]
Kılavuz,
Mercıh Mehac'dan sonra,
11. Zülgadaveyn'in Mercıh vadisine indirdi. Mercıh vadisinden
sonra,
12. Zûkeşr vadisine götürdü. Zûkeşr vadisinden sonra,
13. Cedâcid üzerini tutturdu.[303]
Cedâcid üzerinden sonra,
14. Ecred üzerini tutturdu. Ecred'den sonra,
15. Âdâ-i Medlice Tihn vadilerinden olan Zû Selem'e götürdü.[304]
Ecred;
Medlice Tihn'den önce biryerdir.[305]
Cedâcid;
içinde eski kuyuları bulunan düzlük ve sert biryerdir.[306]
Tihn;
Mekke ile Medine arasında, Sukyâya üç mil uzaklıkta bir suyun ismi olup, bir
kadın orada oturur, hiç kimseye su içirmezdi.[307] Zû
Seleme'den sonra,
16. Abâbid veya Abâbib'in üzerine erişildi. Kılavuz, buradan
sonra,
17. Elfacce veya Elkahhaya geçirdi. Elfacce veya Elkahha'dan
sonra,
18. Arc'a indirdi.[308]
Abâbid
veya Abâbib; Tihn'in yakınında bir yerdir.[309]
Elkahha;
Kudeyd ile Cuhfe arasında,[310]
Medine'ye üç merhalelik (konaklık) birvadi olup,[311]
Gıfâr oğullarına aittir.[312]
Arc;
Mekke ile Medine arasında, hacıların yolu üzerinde ve Sukyâ yakınındadır.[313]
Arc'a
indirildikleri zaman, yüklü develerin yürüyüşleri ağırlaşmıştı.
Eşlemlerden
Evs b. Hucr, kendisine ait bir deveye Peygamberimiz (a.s.)ı bindirip, uşağı
Mes'ud b. Hüneyde'yi de Peygamberimiz Aleyhiselamın yanına kattı.[314]
Peygamberimiz
(a.s.) Medine'ye kısa yoldan gitmek istiyordu.[315]
Kerbûbe'de
namaz vakti olunca, Peygamberimiz (a.s.) namaza durdu.
Hz.
Ebu Bekir de, Peygamberimiz (a.s.)ın sağına durdu.
Mes'ud
b. Hüneyde'nin kalbine İslâm sevgisi düştü ve hemen Müslüman oldu, birlikte namaz
kıldılar.[316]
Kılavuz;
Peygamberimiz (a.s.)la arkadaşlarını Arc'dan çıkardıktan sonra, Rekûbe'nin
sağından
19. Seniyetü'l-Gair (veya Seniyetü'l-Âri)'e götürdü.
Seniyetü'l-Gair'den sonra,
20. Ri'm vadisine indirdi.[317]
Ri'm vadisinden sonra,
21. Akîk vadisine indiler.
22. Cescâseye kadar ilerlediler.
Orada,
Peygamberimiz (a.s.):
"Medine'ye
yaklaştırmadan, Amr b. Avf oğullarının yurduna giden yolu bize kim
gösterecek?" diye sordu.
23. Tabiy (ceylan) yolunu tutup, Usbeye kadar gittiler.[318]
Cescâse;
Akîk vadisi tarafından, Bakiyy'e doğru biryerdir.[319]
Usbe;
Cehceba (Cahcaba) oğullarının yurdu olup, Küba mescidinin batısındadır.[320]
Medineli
Müslümanlar, Peygamberimiz (a.s.)ın Medine'ye gelmek üzere Mekke'den yola
çıktığını işittikleri zaman, her gün, sabah namazını kıldıktan sonra Harre
mevkiine çıkarak öğle sıcağı basıncaya, zeval vaktine kadar Peygamberimiz (a.s.)ı
gözlerlerdi.
Yine,
bir gün, uzun uzun gözledikten sonra dönüp evlerine girdikleri sırada idi ki,
Yahudilerden birisi kendisine ait bir iş için kalelerden bir kalenin üzerine
çıkıp uzakları gözetlerken, Peygamberimiz (a.s.)la arkadaşlarının beyazlara
bürünmüş olarak serap ve sisleri yara yara gelmekte olduklarını gördü.
Yahudi,
kendisini tutamayarak, yüksek sesle:
"Ey
Arap cemaatı! Ey Kayle oğulları! İşte, nasibiniz, devletliniz, gelmesini
bekleyip durduğunuz ulu kişiniz geliyor!" diyerek haykırdı.[321]
Yahudinin
sesini işiten Medineli Müslümanlar, Peygamberimiz (a.s.)ı karşılamak için,
silahlanarak evlerinden dışarı Tırladılar.[322]
Amr
b. Avf oğullarının yurdu Küba, tekbir sesleriyle sarsıldı. [323]
Karşılamaya
çıkan Müslümanların çoğu, Peygamberimiz (a.s.)ı, daha önce görmedikleri için,
tanımıyorlardı.
Onlarla
Hz. Ebu Bekir konuşuyordu. Onlarda, onu Peygamberimiz (a.s.) sanıyorlardı.
Peygamberimiz
(a.s.) ise hiç konuşmuyor, susuyordu.
Peygamberimiz
(a.s.)ın üzerine güneş gelip de, Hz. Ebu Bekir'in onu ridasıyla gölgelemesi
üzerine, Peygamberimiz (a.s.)ı tanıdılar[324] ve
selamladılar.[325]
Peygamberimiz
(a.s.); nübüvvetin ondordüncü,[326]
Hicretin birinci yılı,[327]
Rebiülevvel ayının[328]
onikisinde,[329] Pazartesi günü, kaba
kuşlukta, güneşin en kızgın sırasında, Küba'da Amr b. Avf oğullarından[330] Külsûm
b. Hidm'in evine indi.[331]
Rebiülevvel
ayının o yıl Rumî aylardan Eylül ayına rastladığı bildirildiği gibi,[332]
bunun Miladî 622. yılın Eylül'üne rastladığı da hesapla isbatlanmıştır.[333]
Peygamberimiz
(a.s.)la Hz. Ebu Bekir ve Amir b. Füheyre Külsûm b. Hidm'in evine inince,
Külsûm b. Hidm, azadlı kölesine:
"Yâ
Necîh!" diye seslendi ve:
"Bize
yaş hurma yedir!" dedi.
Necîh
de, Ümmü Cirzan diye anılan hurma cinsinden, üzerinde yaş ve olgun hurmaları
bulunan, taze yapraklı bir hurma salkımı getirdi.
Peygamberimiz
(a.s.):
"Nedir
bu?" diye sordu.
"Ümmü
Cirzan hurması!" dediler.
Bunun
üzerine, Peygamberimiz (a.s.):
"Ey
Allah! Ümmü Cirzan'ı bereketlendir!" diyerek dua etti.[334]
Külsûm
b. Hidm, Medinelilerin eşrafından ve yaşlılarından, salih ve hanedan bir zât
idi. Peygamberimiz (a.s.)ın Medine'ye hicretinden önce Müslüman olmuştu
Ashabdan:
1. Ebu Ubeyde b.
Cerrah,
2. Mikdad b. Amr,
3. Süheyl b. Beyzâ,
4. Safvan b. Beyzâ,
5. lyaz b. Züheyr,
6. Abdullah b. Mahreme,
7. Vehb b. Sa'd,
8. Ma'mer b. Ebi Şerh,
9. Amr b. Ebi Amr,
10. Umeyr b. Avf
ve
daha başkaları, Küba'ya geldikleri zaman, Külsûm b. Hidm'in evine inmişlerdi.[335]
[1] Zührî, Megâzî, s. 99,
İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 128-129, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1,
s. 227, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 198, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c.
2, s. 470, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 103, Zehebî, Târihu'l-islâm , s. 317,
Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 178, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2,
s. 195.
[2] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 1 26, Taberî, Târih, c. 2, s. 245, 470, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa,
c. 1, s. 230, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 178-179, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s.
176, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 78, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s.
322, Halebî, c. 2, s. 191, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1 , s. 322.
[3] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 128, İbn Sa'd, c. 1, s. 227, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 198, Taberî, c. 2,
s. 245, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 470, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 178.
* Esma binti Ebi Bekir (Heysemî, Mecma, c. 6, s.
53).
[4] Zührî, Megâzî, s. 98-99,
İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 128-129, Abdurrezzak, M usannef, c. 5, s.
388, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 198, Taberî, Târih, c. 2, s. 245, Ebu
Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 326, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s.
473, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 235.
[5] Abdurrezzak, M usannef,
c.5, s. 387, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 198, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 255, Ebu
Nuaym, c. 2, s. 326, Beyhakî, c. 2, s. 473, Ebu'l-F ere c, c. 1, s. 235, İbn
Esîr, Kâm i I, c. 2, s. 103, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 82, İ b
n Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 183-184, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 320,
Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 184.
[6] Buhârî, Sahih, c. 4, s.
255, Beyhakî, c. 2, s. 473, İbn Seyyid, c.1, s. 184, Zehebî, s. 320,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[7] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Abdurrezzak, c. 5, s. 388, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 198, Buhârî, c.
4, s. 255, Ebu Nuaym , c. 2, s. 326, Beyhakî, c. 2, s. 473, Ebu'l-Ferec, c. 1,
s. 235, İbn Esîr, c. 2, s. 1 03-104, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 83, İbn Seyyid,
c. 1 , s. 184, Zehebî s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[8] Abdurrezzak, c. 5, s.
388, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 1 98, Buhârî, c. 4, s. 255, Ebu Nuaym, c. 2, s.
326, Beyhakî, c. 2, s. 473, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 235, Muhibbü't-Taberî, c. 1
,s. 83, İbn Seyyid, c. 1, s. 184, Zehebî, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 1 84.
[9] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 323.
[10] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Taberî, Târih, c. 2, s. 245, Diyarbekrî, c. 1 , s. 323.
[11] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 1 98, Buhârî, c. 4, s. 255, Taberî, c. 2 ,
s. 245, Ebu Nuaym, c. 2, s. 326, Beyhakî, c. 2, s. 473, Ebu'l-Ferec, c. 1
,s.235, İbn Esîr, c. 2, s. 104, Muhibbü't-Taberî, c. 1, s. 83, İbn Seyyid, c.1
,s.184, Zehebî, s. 320, E bu'l-F idâ, c. 3, s. 18 4.
[12] İbn İshak,İbnHişam ,c.
2,s. 129, Abdurrezzak,c. 5, s. 388, Ahmedb.Hanbel, c. 6, s.198,Buhârî, c.
4,s.255,Ebu Nuaym , c.2, s. 326, Beyhakî, c. 2, s. 473, Ebu'l-Ferec, c. 1, s.
235, İbn Esîr, c. 2, s. 104, M uhibbüt-Taberî, c. 1,s. 83, İbn Seyyid, c.1, s.
184, Zehebî, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[13] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Taberî, c. 2, s. 245, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184, Diyarbekrî, c. 1, s.
323.
[14] Abdurrezzak, c. 5, s.
388, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 198, Buhârî, c. 4, s. 255, Ebu Nuaym, c.2, s.
326, Beyhakî, c.2, s. 473, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 235, İbn Esîr, c. 2, s. 104, M
uhibbüt-Taberî, c. 1, s. 83, İbn Seyyid, c. 1, s. 184, Zehebî, s. 320, E
bu'l-Fidâ, c.3,s.184.
[15] Taberî, Târîh, c. 2, s.
245.
[16] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 129, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 388, Ahmed b. Hanbel,
Müsned, c. 6, s. 198, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 255, Taberî, Târih, c. 2, s. 245,
Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 326, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2,
s. 474, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 235, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c 3, s. 1 84.
[17] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, M uhib büt-Taberî, Rı yâdu'n-nadrâ, c.1 , s. 86, Ebu'l-Fidâ, c. 3,
s. 1 78, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 323.
[18] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Taberî, c. 2, s. 245, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 178, Diyarbekrî, c. 1, s.
323.
[19] Zührî, Megâzî, s. 99,
Abdurrezzak, c. 5, s. 391 , İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ, c. 1, s. 228, Ahmed b.
Hanbel, Müsned, c. 6, s. 198, Buhârî, c. 4, s. 255-256, Taberî, c. 2, s. 245,
Ebu Nuaym, c. 2, s. 326-327, Beyhakî, c. 2, s. 474, Ebu'l-Ferec, c.1, s. 235,
İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 1 04, M uhibbüt-Taberî, c. 1, s. 83, İbn Seyyid,
Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 184, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3,
s. 184.
[20] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Abdurrezzak, c. 5, s. 391, Buhârî, c. 4, s. 256, Beyhakî, c. 2, s.
474, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 236, M uhibbüt-Taberî, c. 1,s.84, İbn Seyyid, c. 1,
s. 184, Zehebî, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 178.
[21] Abdurrezzak, c. 5, s.
391, Buhârî, c. 4, s. 256, Ebu Nuaym, c. 2,s. 327, Beyhakî, c. 2, s. 474,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 236, Muhibbüt-Taberî, c.1, s. 84, İbn Seyyid, c.1, s. 1
84, Zehebî, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184, Diyarbekrî, c. 1,s.323.
[22] İbn İshak, İbn Hişam,
c.2, s. 129, Abdurrezzak, c. 5, s. 391 , Ebu Nuaym, c.2, s. 327, İbn Hazm,
Cevâmiu's-Sîre, s. 90-91, Beyhakî, c. 2, s. 474, E bu'l-Ferec, c. 1, s. 236,
Muhibbü't-Taberî, c. 1, s. 84, İbn Seyyid, c. 1, s. 184, Zehebî, s. 320, E
bu'l-Fidâ, c. 3, s. 184, Diyarbekrî, c. 1, s. 323.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/329-332
[23] Hâkim, Müstedrek, c. 3,
s. 5.
[24] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1, s. 84, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 5, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c.
2, s. 265-266, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 23.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/332-333
[25] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c.2,s. 129, İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 228, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 104, Muhibbül-Taberî,
Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 86, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 1 92.
[26] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 129, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 104, Muhibbüt-Taberî,
Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 86, İbn Seyyi d, U yûnu'l -e ser, c. 1, s. 187, D
iyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 324.
[27] İbn Esir, Kâmil, c. 2,
s. 104.
[28] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Mes'udî, Murûcu'z-zeheb, c. 2, s. 285, İbn Esir, c. 2, s. 104,
Muhibbüt-Taberî, c.1, s. 86, İbn Seyyid, c. 1, s. 187, Diyarbekrî, c. 1, s.
324.
[29] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 129, Muhibbüt-Taberî, c. 1,s.86, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 178, Diyarbekrî, c.
1, s. 324.
[30] İ bn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 228, Belâzurî, E nsâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 260, İbn
Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 58, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s.
322.
[31] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 126-127, Taberî, Târîh, c. 2, s. 244, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.
1 , s. 230, İbn Seyyid, c. 1, s. 179, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye c. 3,
s. 176, Diyarbekrî, c. 1, s. 324, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 191, Zürkânî,
c. 1 , s. 322.
[32] İbn Sa'd, Tabakât, c. 1,
s. 228.
[33] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 127, İbn Sa'd, Tabakât, c . 1, s. 228
[34] Abdurrezzak, Musannef,
c. 5, s. 390.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/333-334
[35] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 126, Taberî, c. 2, s. 243, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 230, Ebu'l-Fidâ, c. 3,
s. 176.
[36] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 1 27, İ bn Sa'd, c. 1, s. 228, Taberî, c. 2, s. 243, İbn Kayyım,
Zâdü'l-mead, c. 2, s. 58, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 176, Diyarbekrî, c. 1 , s. 324.
[37] İbn İshak,İbn Hişam,
c.2, s.1 27, Taberî, c. 2, s. 244, Süheylî, Ravıdu'l-ünüf, c. 4, s. 201,
Ebu'l-Fidâ, c.3, s. 177, Diyarbekrî, c. 1,3.325, Halebî, c.2, s. 194, Zürkânî,
Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 323.
[38] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 127, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 348, Taberî, c. 2, s. 244,
Süheylî, Ravd, c. 4, s. 201, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 177, Diyarbekrî, c. 1, s.
325, Halebî, c. 2, s. 194, Zürkânî, c. 1, s. 323.
[39] Süheylî, Ravdu'l-ünüf,
c. 4, s. 201, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 194, Zürkânî,
Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 323.
[40] Halebî, İnsânu'l-uyûn, c.
2, s. 191.
[41] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık:
2/334-335
[42] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 228, Ebu'l-Fenec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 231 ,
İbn Kayyim, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 58-59.
[43] İbn İshak, İbn Hişam
,Sîre,c. 2, s. 127, Taberî, Târih, c. 2, s. 244, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2,
s. 58, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 179, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 177, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 324, Halebî,
İnsânu'l-uyün, c. 2, s. 193.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/335-336
[44] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 127, İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ, c. 1, s. 228, Taberî, c. 2, s. 244,
Halebî, c. 2, s. 193.
[45] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 127, Taberî, c. 2, s. 244, Halebî, c. 2, s. 1 93.
[46] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 127, İbn Sa'd, c. 1 , s. 228, Taberî, c. 2, s. 244, Halebî, c. 2, s. 193.
[47] Yâsîn: 1-10.
[48] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 1 27, Taberî, Târîh, c. 2, s. 244, Kastalânî,
Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 79, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 193, Zürkânî,
Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 323.
[49] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 127, Taberî, c. 2, s. 244, Halebî, c. 2, s. 1 93.
[50] Abdurrezzak, Musannef,
c. 5, s. 390.
[51] Zührî, Megâzî, s. 99,
Abdurrezzak, c. 5, s. 390, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 348, Taberî,
Tefsîr, c. 9, s. 228.
[52] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 127, Taberî, c. 2, s. 244, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s.
177, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 325, Halebî, c. 2, s. 194, Zürkânî, Mevâhib
Şerhi, c. 1, s. 323.
[53] Zührî, Megâzî, s. 99,
Abdurrezzak, c. 5, s. 390, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 348, Taberî, Târîh, c. 2,
s. 245, Ebu'l-F idâ, c. 3, s. 181, Halebî, c. 2, s. 194.
[54] Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 260, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 39.
[55] Zührî, M egâzî, s. 99,
Abdurrezzak, c. 5, s. 390, Ahm ed b. Hanbel, c. 1, s. 348, Taberî, Târîh, c. 2,
s. 245, E bu'l-F idâ, c. 3, s. 181, Halebî, c. 2, s. 194.
[56] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 228, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 260.
[57] Taberî, Târîh, c. 2, s.
245, Diyarbekrî, c. 1, s. 325.
[58] Yâkubî, Târîh, c. 2, s.
39.
[59] Yâkubî, c. 2, s. 39,
Taberî, Târîh, c. 2, s. 245, Diyarbekrî, c. 1, s. 325.
[60] Taberî, Târîh, c. 2, s.
245, Diyarbekrî, c. 1, s. 325, Halebî, c. 2, s. 1 94.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/336-338
[61] İbn İshak.İbnHişam,
Sîre.c.2, s. 2, s. 130, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 294. * Mil, üç veya dört
bin zira (arşın]fdı r (Fîrûzâbâdî, Kâmûsu"l-Muhît, c. 4, s. 54). 61 .
[62] Diyarbekrî, Hamîs, c. 1,
s. 325.
[63] Muhibbüt-Taberî,
Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 92, Diyarbekrî, c. 1, s. 92.
[64] Diyarbekrî, Hamîs, c. 1,
s. 328
[65] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 130, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 260, Taberî, Târîh, c. 2, s. 247,
İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 91, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.1 ,s. 236,
İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 104, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, t 1, s. 86, İbn
Kayyım , Zâdü'l-mead, c. 2, s. 58, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s.
178, Diyarbekrî, c. 1, s. 1, s. 324, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 203.
[66] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 130, Taberî, c. 2, s. 247, İbn Hazm, s. 91, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 179.
[67] Hâkim, Müstedrek, c. 3,
s. 6, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 476, Muhibbü't-Taberî,
Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 92, Ebu'l- Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 180.
[68] İbn İshak.İbnHişam,
Sîre,c.2, s. 130, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 180.
[69] Beyhakî, Delâil, c. 2,
s. 477, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 210, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.
1, s. 230, Zehebî, Târîhu'l-islâm,s.322, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 180.
[70] Hâkim, Müstedrek, c. 3,
s. 6, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 476-477, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 92,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 180.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/338-340
[71] * Ümmü Gaylan ağacı
(Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 81).
İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ,
c. 1, s. 228, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 325, Beyhakî,
Delâilü'n-nübüvve, c.2, s. 482, Süheylî, Ravıd, c. 4, s. 21 0, M
uhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ,c. 1, s. 94, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c.1
,s.182, Zehebî, Târîhu11-islâm,s.323, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 181-182, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 52-53,
Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1 , s. 81, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 327,
Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 206.
[72] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 182.
[73] İbn Sa'd,Tabakât, c.
1, s. 229, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 482, Süheylî, c. 4, s. 21 0,
Muhibbüt-TaberT, c. 1, s. 94, İbn Seyyid, c. 1, s. 182, Zehebî, s. 323,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, Heysemî, c. 6, s. 52-53, Kastalânî, c. 1, s. 81,
Diyarbekrî, c. 1, s. 327, Halebî, c.2. s. 206. 208.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/340.
[74] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c.2, s.131, Taberî, Târîh,c.2, s. 247, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 105-106,
Muhibbüt-Taberî, c. 1 , s. 83, 88, İbn Seyyid, c. 1, s. 189, Zehebî, s. 327,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 179, Halebî, c. 2, s. 230.
[75] İbn Sa'd, Tabakât, c. 1,
s. 228, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 238.
[76] Ebu'l-Fidâ, c. 3, s.
182-183.
[77] İbn Sa'd, c. 1, s.228,
Ebu'l-Ferec,c. 1, s. 238, Ebu'l-Fidâ, c.3,s. 183, Kastalânî, c. 1, s. 81,
Diyarbekrî, c.1, s. 328, Halebî, c. 2, s. 208.
[78] Heysemî,
Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 53, Diyarbekrî, c. 1, s. 330.
[79] Beyhakî, Delâil.c.2, s.
478, Zehebî, s. 316. Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, Heysemî, c. 6, s. 51.
[80] Beyhakî, Delâil, c. 2,
s. 478, Zehebî, s. 322, Heysemî, c. 6, s. 51 -52.
[81] Halebî, İnsânu'l-uyûn,
c. 2, s. 211.
[82] Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 260.
[83] Belâzurî, Ensâb, c. 1,
s. 260, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 182, İbn Hacer,
Fethu'l-Bârî, c. 7, s. 185.
[84] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 182.
[85] Diyarbekrî, Hamîs, c. 1,
s. 328, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 210.
[86] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 182.
[87] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 229, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 325,
482, Halebî, c. 2, s. 208.
[88] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 182.
[89] İbn Sa'd, c. 1, s. 229,
Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 482, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1 , s. 94,
İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 182, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, Heysemî,
Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 53, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 81.
[90] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 182.
[91] İbn Sa'd, c. 1, s. 229,
Beyhakî, c. 2, s. 482, Muhibbüt-Taberî, c. 1 ,s.94, İbn Seyyid, c. 1, s. 182,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, Heysemî, c. 6, s. 53, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s.
81.
[92] İbn Sa'd, c. 1, s. 229,
Beyhakî, c. 2, s. 42, Muhibbül-Taberî, c. 1, s. 94, İbn Seyyid, c. 1, s. 182,
Ebu'l-Fidâ, c.3, s. 182, Heysemî, c. 6, s. 53, Halebî, c. 2, s. 208.
[93] Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 261.
[94] Belâzurî,
Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 260, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 91, İbn Haldun,
Târih, c. 2, ks. 2, s. 15, İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, c. 7, s. 185.
[95] Abdurrezzak, Musannef,
c. 5, s. 389, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 348, E bu'l-Ferec İbn Cevzî,
el-Vefa, c. 1, s. 230, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 181.
[96] Kadı lyaz, eş-Şifâ, c.
1, s. 292.
[97] Belâzurî, c. 1, s.
260-261, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 81, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1,
s. 328, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 209.
[98] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 228, Belâzurî, c. 1, s. 261, Kadı lyaz, c. 1, s.
292, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 238, Kastalânî, c. 1, s. 81, Diyarbekrî, c. 1 , s.
328.
[99] Belâzurî, Ensâb, c. 1,
s. 261.
[100] Diyarbekrî, Hamîs, c. 1,
s. 328, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 209.
[101] Halebî, İnsânu'l-uyûn,
c. 2, s. 209.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/340-343.
[102] Süheyif, Ravdu'l-ünüf,
c. 4, s. 212-213, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 82, Diyarbekrî, c.
1 , s. 328-329.
[103] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 181.
[104] Buhârî, Sahih, c. 4, s.
263, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1854, EbuNuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 328,
Halebî, İnsânu'l-uyün,c.2, s. 210.
[105] Bu hân , SahıVı, c. 4,
s. 263.
[106] Buhârî, Sahih, c. 5, s.
204, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1854, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 278, Beyhakî,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 481, E bu'l -F erec İ bn C e vzf, el -Vefa, c. 1,
s. 236, İ bn Ka yyı m, Zâdü'l -m e ad, c. 2, s. 59, M uhi bbüt-Ta ben", R
ı yâdu 'n-n adrâ, c. 1 , s. 93, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 322, Ebu'l-Fidâ, c.
3, s. 1 82, Halebî, c. 2, s. 210.
[107] Bu hân, Sahih, c. 5, s.
204.
[108] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 174, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1854, Tiımizî, Sünen,
c. 5, s. 278, Beyhakî, Delâil, c . 2, s. 481, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 236,
Muhibbü't-Taberî, c. 1, s. 93 İbn Kayyım, c. 2, s. 59, Zehebî, s. 322,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, Halebî, c. 2, s. 210.
[109] İbn Sa'd, Tabakât, c. 3,
s. 1 74, Buhârî, c. 5, s. 204, Müslim , c. 4, s. 1854, Tirmizî, c. 5, s. 278,
Beyhakî, c. 2, s. 481, Ebu'l- Ferec, c. 1, s. 238, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s.
93, İbn Kayyım, c. 2, s. 59, Zehebî, s. 322, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, Halebî,
c. 2, s. 210.
[110] Ebu Nuaym, Delâil, c. 2,
s. 328, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 213, Muhibbü't-Taberî, c. 1, s. 93, İbn
Kayyım, c. 2, s. 59, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 52, Kastalânî,
Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 82, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 328.
[111] İbn Sa'd, Tabakât, c. 3,
s. 174, Buhân, c. 5, s. 204, Müslim, c. 4, s. 1854, Tirmizî, c. 5, s. 278, Ebu
Nuaym, c. 2, s. 328, Beyhakî, c. 2, s. 481, Begavî.Mesâbîhu's-sünne, c. 2, s.
179-180, E bu'l-F erec, c.1 ,s. 237, Muhibbüt-Taberî, c. 1 ,s. 93, İbn Kayyım ,
c. 2, s. 59, Zehebî, s. 322, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, Diyarbekrî, c. 1,s.328,
Halebî, c. 2, s. 210.
[112] Tevbe:40.
[113] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 228, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 260, Yâkubî,
Târih, c. 2, s. 39, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 238, Diyarbekrî,
Hamîs, c. 1, s. 327-328, Halebî, Insânu'l-uyûn, c. 2, s. 209.
[114] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 130, Belâzurî, c. 1, s. 261, Taberî, Tânh, c. 2, s. 247, İbn
Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 91 , Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 86-87,
Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 182, 195, Diyarbekrî, c. 1, s. 328,
330, Halebî, c. 2, s. 211.
[115] Belâzurî, Ensâb, c.
1,s.261, Muhibbü't-Taberî, c. 1,s.87, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 185, Halebî, c. 2,
s. 211.
[116] İbn İshak, İbn Hişam ,
c. 2, s. 130, Belâzurî, c. 1, s. 261, Taberî, c. 2, s. 247, İbn E sîr, Kâmil,
c. 2, s. 104, Muhibbüt-Taberî, c.1, s. 86, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 182, 185,
Diyarbekrî, c. 1, s. 330, Halebî, c. 2, s. 211.
[117] Belâzurî, Ensâb, c. 1,s.
260, Diyarbekrî, c. 1, s. 330, Halebî, c. 2, s. 211.
[118] İbn Hacer, Fethu'l
-Bârî, c. 7, s. 184, Kastalânî, c. 1, s. 79, Diyarbekrî, c. 1, s. 32 5,
Zürkânî, Mevâhi bu'l-l edünni ye Ş erhi, c. 1, s. 325.
[119] Abdurrezzak, Musannef,
c. 5, s. 390, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 256, Belâzurî, c. 1, s. 261, Ebu Muaym,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 328, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 474,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 236, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 1 84, Zehebî,
Târîhu'l-islâm,s.32O, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[120] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 130, Taberî, c. 2, s. 247, İbn Hazm, s. 91, İbn Esîr, c. 2, s. 104,
Diyarbekrî, c. 1, s. 323, Halebî, c. 2, s. 212.
[121] Zührî, Megâzî, s. 101,
Abdurrezzak, c. 5, s. 390, Buhârî, c. 4, s. 256, Belâzurî, c. 1, s. 261, Ebu
Nuaym, c. 2, s. 326, Beyhakî, c. 2, s. 474, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 239, İbn
Seyyid, c. 1, s. 184, Zehebî, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[122] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 130, Taberî, c. 2, s. 247, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 179.
[123] Abdurrezzak, c. 5, s.
391, Buhârî, c. 4, s. 256, Belâzurî, c. 1 , s. 261, Ebu Nuaym, c. 2, s.
Beyhakî, c. 2, s. 474, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 236, İbn Seyyid, c. 1, s. 184,
Zehebî, s. 320, E bu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[124] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 130, Abdurrezzak, c. 5, s. 391, Buhân, c. 4, s. 256, Belâzurî, c.1, s.
261, Taberî, c. 2, s. 247, EbuNuaym, c. 2, s. 328, Beyhakî, c. 2, s. 474,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 236, İbn Seyyid, c. 1,s.184, Zehebî, s. 320, Ebu'l-Fidâ,
c. 3, s. 184.
[125] Abdurrezzak, c. 5, s.
391, Buhârî, c. 4, s. 256, Belâzurî, c. 1, s. 261, Ebu Nuaym, c. 2, s. 328,
Beyhakî, c. 2, s. 474, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 236, İbn Seyyid, c. 1, s. 184,
Zehebî, s. 320, E bu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[126] İbn İshak, İbn Hişam ,
c. 2, s. 130, Abdurrezzak, c. 5, s. 391, Buhârî, c. 4, s. 256, Ebu Nuaym, c. 2,
s. 328, Beyhakî, c. 2, s. 474, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 236, İbn Seyyid, c. 1, s.
184, Zehebî, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184.
[127] Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 260.
[128] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 1 30, Taberî, Tânh, c. 2, s. 247, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 179, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 212.
[129] Taberî, c. 2, s. 246,
Heysem f, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 53.
[130] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 130, Taben, c. 2, s. 247, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 179, Halebî, c. 2, s. 21
2.
[131] Abdurrezzak, Musannef,
c. 5, s. 391, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 256, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüwe, c. 2,
s. 328, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 475.
[132] Ebu'l-Ferec, el-Vefâ, c.
1, s. 236.
[133] Taberî, Târih, c. 2, s.
247, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 475, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 53.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/343-347.
[134] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 172, Belâzurî, c. 1 , s. 261, Muhibbüt-Tabeıf,
Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1,s. 116.
[135] İbn Sa'd, c. 3, s. 1 72,
Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 350, Belâzurî, c. 1, s. 261, Hâkim,
Müstedrek, c. 3, s. 5, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 116, İbn Seyyid, c. 1, s. 187.
[136] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 1 33, Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 350, Hâkim, c. 3, s. 5, İbn Hazm,
Cevâmiu's-Sîre, s. 92, İbn Seyyid, c. 1, s. 187, Zehebî, s. 327.
[137] İbn Sa'd, c. 3, s. 172,
Belâzurî, c. 1, s. 261.
[138] Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 261.
[139] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 133, İbn Seyyid, c. 1, s. 187.
[140] İbn Sa'd. Tabakât. c. 3.
s. 172.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/347-348.
[141] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 225, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 371 , Buhârî,
Sahih, c. 4, s. 253, Müslim, Sahih, c.4,s.1826,Taberî, Târih, c. 2, s. 250,
Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 511-512.
[142] Ebu'l-Ferec İbn Cevzî,
el-Vefâ, c. 1, s. 224, Diyarbekıî, Hamîs, c. 1, s. 317.
[143] Taberî, Târih, c. 2, s.
240.
[144] Taberî, c. 2, s. 240,
Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 465.
[145] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî,
c. 7, s. 184, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 79, Diyarbekrî, Hamîs,
c. 1, s. 325, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 325.
[146] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 130, Zührî, Megâzî, s. 100, İbn Sa'd, c. 1, s. 229, Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 261 , Taberî, c. 2, s. 247.
[147] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 130, Taberî, c. 2, s. 247, İbn Esîr, c. 2, s. 1 04, Diyarbekıî, c. 1, s.
330.
[148] Abdurreizak, M usannef,
c. 5, s. 391, Buhârî, c. 4, s. 256, İbn Haim, s. 91 -92, Beyhakî, Delâil, c. 2,
s. 475, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 236, İbn Seyyid, c. 1, s. 184.
[149] Taberı, Târih, c. 2, s.
254, Mes'udî, Murûoj'z-zeheb, c. 2, s. 285.
[150] İbn Sa'd, Tabakât, c. 1,
s. 232, Belâzurî, Ensâb.c.1, s. 261, Ebu'l-Ferec, c. 1,s.239.
[151] İbn İshak,
Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as,c.3,s. 110, İbn Sa'd, c. 1, s. 232, Belâzurî, c.
1, s. 261, Taberî, c. 2, s. 254, Ebu'l-Ferec, c. 1 ,s. 249, İbn Esîr, c.
2,5.107, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 177.
[152] İbn Sa'd, Tabakât, c. 8,
s. 288, Belâzurî, c. 1, s. 261.
[153] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 131, Taberî, Târîh, c. 2, s. 247, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 188, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 330.
[154] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 492.
[155] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 131, Taberî, c. 2, s. 247, Diyarbekrî, c. 1, s. 330-331.
[156] Abdurrezzak, M usannef,
c. 5, s. 392, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 256, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s.
475, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 239, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c.
1, s. 184, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 320, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 184, Heysem f,
Mecma, c. 6, s. 54, Diyarbekrî, c. 1, s. 331.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/348-349.
[157] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 4, s. 305, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 722, Dârımf, Sünen, c. 2, s. 1 56,
Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 518, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1 , s. 80,
Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 328.
[158] Kastalânî, Mevâhib, c.
1, s. 80, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 328.
[159] Ahmed b. Hanbel, c. 4,
s. 305, Dârımf, Sünen, c. 2, s. 156, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 722, Kastalânî,
Mevâhib, c. 1, s. 80, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 328.
[160] Ahmed b. Hanbel, c. 4,
s. 305, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 51 8.
[161] Ahmed b. Hanbel, c. 4,
s. 305, Tirmizî, c. 5, s. 722, Dârımf, c. 2, s. 156, Beyhakî, c. 2, s. 518,
Kastalânî, c. 1, s. 80, Zürkânî, c. 1 ,s.328.
[162] Beyhakî, Delâil, c. 2,
s. 518, Kastalânî, c. 1, s. 80, Zürkânî, c. 1, s. 328.
[163] Ahmed b. Hanbel, c. 4,
s. 305, Tirmizî, c. 5, s. 722, Dârımf, c. 2, s. 256, Beyhakî, c. 2, s. 518,
Kastalânî, c. 1, s. 81 , Zürkânî, c. 1 ,s.328.
[164] Tirmizî, Sünen, c. 5, s.
723.
[165] Beyhakî,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 518, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 1 2, s. 259.
[166] Tirmizî, Sünen, c. 5, s.
304, Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 149, Vâhidf, Esbâbü'n-nüzûl, s. 197, Kurtubf,
Tefsîr, c. 10, s. 313, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 177.
[167] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık:
2/350-351.
[168] Hâkim, Müstedrek, c. 3,
s. 7.
[169] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1 266.
[170] Heysemî,
Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 54.
[171] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 233, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 122,
Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.1, s. 246, Heysemî, Meana, c. 6, s. 54.
[172] Heysemî,
Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 54.
[173] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 235, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 211 , Buhârî,
Sahih, c. 4, s. 259, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 246.
[174] İbn Sa'd, Tabakât, c. 1,
s. 235, Ahm ed b. Hanbel, c. 3, s. 211, Buhârî, c. 4, s. 259.
[175] İbn İshak.İbnHisam,
Sîre,c.2, s. 136, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 8.
[176] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1130.
[177] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 136, Taberî, Târîh, c. 2, s. 246, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 8, İbn
Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 92, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 323, Ebu'l-Fidâ,
el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 189, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 321.
[178] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1 287.
[179] Yakut, Mu'cemu'l-büldân,
c. 4, s. 313.
[180] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1 287.
[181] Heysemî,
Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 54.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/351-352.
[182] İbn Sa'd, Tabakât, c. 4,
s. 365, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 2, Müslim , Sahih, c. 4, s. 2309, Ebu Nuaym,
Delâilü'n-nübüvvıe, c.2,s. 330, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 483,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 239-240, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 95,
Zehebî, s. 324.
[183] İbn Sa'd, c. 4, s. 365,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 2, Müslim, c. 4, s. 2309, Ebu Nuaym, c. 2, s. 330,
Beyhakî, c. 2, s. 483, İbn Esîr, Kâm il, c. 2, s. 104, Muhibbüt-Taberî, c. 1,
s. 95, Zehebî, s. 324, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 1 87.
[184] Müslim, Sahîh, c. 4, s.
2309.
[185] İbn Sa'd, Tabakât, c. 4,
s. 365, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Müslim, c. 4, s. 2309-231 0, Beyhakî, c.
2, s. 483, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 239, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 95, Zehebî, s.
324.
[186] İbn Sa'd, Tabakât, c. 4,
s. 365, Müslim, c. 4, s. 2309.
[187] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 365, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 2, Müslim,
Sahîh, c. 4, s. 2309-2310, Ebu Nuaym, D el âil ü'n-nübüvve, c. 2, s.
330, Beyhak f, D el âil ü'n-nübüvve, c. 2, s. 483, E bu'l -Ferec İ bn C evz\,
el -Vefa, c. 1, s. 239.
[188] Müslim, Sahîh, c. 4, s.
2309.
[189] Ahmed b. Hanbel, c. 1,
s. 2, E bu Nuaym, c. 2, s. 330, Beyhakî, c. 2, s. 483, Ebu'l-Ferec, c. 1, s.
239, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 95, Zehebî, s. 324, E bu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
[190] İbn Sa'd, c. 4, s. 365,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 2, Müslim, c. 4, s. 2310, Ebu Nuaym, c. 2, s. 330,
Beyhakî, c. 2, s. 483.
[191] Müslim, c. 4, s. 2310.
[192] İbn Sa'd, c. 4, s. 365,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Ebu Nuaym, c.2, s. 330, Beyhakî, c. 2, s. 483,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 239, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 95, Zehebî, s. 324,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
[193] İbn Sa'd, c. 4, s. 365,
Ahmed b. Hanbel, c. 1 ,s.3, Müslim, c. 4, s. 2310, Ebu Nuaym, c. 2, s. 330,
Beyhakî, c. 2, s. 483, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 95, Zehebî, s. 324,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
[194] İbn Sa'd, c. 4, s. 365,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Ebu Nuaym, c.2, s. 330, Beyhakî, c. 2, s. 483,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 239, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 95, Zehebî, s. 324,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
[195] İbn Sa'd, c. 4, s.
365-366, Ahmed b. Hanbel, c.1 ,s.3, Müslim, c. 4, s. 2310, Beyhakî, c.2, s.
483, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 239, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 95, Zehebî, s. 324,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
[196] Müslim, Sahîh, c. 4, s.
2310.
[197] Bu harf, Sahîh, c. 4, s.
259.
[198] İbn Sa'd, Tabak
âtü'l-kübrâ, c. 4, s. 366, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1,s. 3, Müslim, c. 4, s.
2310, Beyhakî, Delâilü'n- nübüvve, c. 2, s. 484, E bu'l-F ere c İ bn C evzf,
el-Vefa, c. 1, s. 239-240, M uhi bbüt-Taberî, R ı yâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 9 6,
Zeh ebf, Târîhu' I-islâm, s. 324, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s.
187.
[199] İbn Sa'd, c. 4, s. 366,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Buhârî, c. 4, s. 259, Müslim, c. 4, s. 2310,
Beyhakî, c.2, s. 484, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 240, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 96,
Zehebî, s. 324, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
[200] İbn Sa'd, c. 4, s. 366,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Beyhakî, c. 2, s. 484, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 240,
Zehebî, s. 324.
[201] Müslim, Sahîh, c. 4, s.
2310.
[202] İbn Sa'd, Tabakât, c. 1,
s. 222.
[203] İbn Sa'd, c. 4, s. 366,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Beyhakî, c. 2, s. 484, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 240,
Muhibbüt-Taberî, c. 1 , s. 96, Zehebî, s. 324, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/352-354.
[204] Ümmü Ma'bed Hatunun çadırı Kudeyd ile Müşellel
arasında olup, bunların arası üç mil idi (Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 333).
Müşellel de; Mekke ile MedinEsîrasında, deniz kıyısında, Kudeyd'e kadar uzanan
bir dağdır (Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 13, Yâk ut M u' cem u'
l-büldâ n, c. 5, s. 1 36). M üş eli el'i n M e dine'ye u zak lı ğı yedi mildir.
(Yak ut, c. 5, s. 24).
[205] Hurma
yerine, süt rivayeti de vardır (Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 226,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 192, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 84).
[206] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ.c. 1, s. 230, Hâkim, Müstedrek.c. 3, s. 9, Ebu Nuaym,
Delâilü'n-nübüvve, c.2, s. 338, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 226, İbn
Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1958-1959, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1,
s. 101, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 437-438, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye,
c. 3, s. 192, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 55-56, İbn Hacer, el-İsâbe, c.
4, s. 497498.
[207] İbn Sa'd, Tabakât, c. 1,
s. 230, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 ,s. 242, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 192,
Diyarbekrî, c. 1, s. 333.
[208] İbn Seyyid,
Uyünu'l-eser, c. 1, s. 188.
[209] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık:
2/354-355.
[210] İbn Sa'd, c. 1, s. 230,
Hâkim, c. 3,s. 9,EbuNuaym, c. 2, s. 338, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s.
278, İbn Abdilberr, İstiâb, c.4,s. 1959, Sühevlf, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s.
226-227, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 243, Muhibbüt-Taberî, c. 1,
s. 101-102, Zehebî, s. 437438, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 192, Heysemî, c. 6, s. 56,
Kastalânî, c. 1, s. 84, Diyarbekrî, c. 1.S.333.
[211] İbn Sa'd, Tabakât, c. 1,
s. 230, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 243.
[212] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 230, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 9, Ebu Nuaym,
Delâilü'n-nübüwe, c. 2, s. 338, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 278-279,
İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1959, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 226, E
bu'l-Ferec İbn Cevzî, el- Vefâ, c. 1 , s. 243, Muhibbü't-Taberî,
Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 102, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 188, Zehebî,
Târîhu'l-islâm, s. 437-438, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 192,
Heysemî, Mecmau'i-zevâid, c. 6, s. 56, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1,
s. 84.
[213] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 289, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1 , s. 262,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 245-246, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 334, Halebî,
İnsânu'l-uyün, c. 2, s. 228.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/356.
[214] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ,
c. 1, s. 230-231, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 9-10, E bu Nuaym ,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 338, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 279, İbn
Atodilbetr, İsti âb, c. 1959-1960, Ebu'lf erec İbn Cevzi, el-Vefâ, c. 1, s.
243-244, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 60, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ,
c. 1, s. 102, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 188, Zehebî, Târıİıu'l-islâm,
s. 438-439, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 192-193, Heysemî,
Meanau'i-ZEvâid, c. 6, s. 56-57, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 86,
Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 333-334.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/357-358.
[215] İbn Sa'd, Tabakât, c. 8,
s. 289, Belâzurî, E nsâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 262, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 246, İbn
Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 498, Kastalânî, c. 1, s. 86, Diyarbekrî, c. 1 , s.
333-334.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/358.
[216] Süheylî, Ravdu'l-ünüf,
c. 4, s. 227.
[217] İbn Sa'd, Tabakât, c. 8,
s. 289, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 498.
[218] Diyarbekrî, Hamîs, c. 1,
s. 334, Halebî, İnsânu'l-u\ûn, c. 2, s. 228.
[219] Diyarbekrî, Hamîs, c. 1,
s. 334.
[220] Diyarbekrî, c. 1, s.
334, Halebı, c. 2, s. 228.
[221] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 1, s. 78-79, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 141-142, İbn Esîr,
Usdu'l-gâbe, d, s. 133, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 61.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/358-359.
[222] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 132, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 229, Taberî, Târih, c.
2, s. 247, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 106, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s.
189, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 329, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3,
s. 189, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 60.
[223] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 288.
[224] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 133, Taberî, c. 2, s. 248, İbn Esîr, c. 2, s. 106, İbn Seyyid, c. 1, s.
189, Zehebî, s. 329, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 189, İbn Kayyım, c. 2, s. 60.
Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 85.
[225] İbn İshak, İbn Hişam,
c.2, s.1 32, İbn Sa'd, c. 8, s. 288-289, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 262,
Taberî, c. 2, s. 247-248, Hâkim,Müstedrek,c.3, s. 10, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c.
4, s. 220, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 244, İbn Esîr, c. 2, s.
106, İbn Kayyım , c. 2, s. 60, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 102,
İbn Seyyid, c. 1, s. 189, Zehebî, s. 329, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 1 89, Heysem f,
Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 57, Kastalânî, c. 1, s. 84-85, Diyarbekrî, Hamîs, c.
1, s. 334.
[226] Beyhakî,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 493, Süheylî, Ravıdu'l-ünüf, c. 4, s. 225,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 191, Halebî, İ nsânu'l-uyûn, c.2, s. 225.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/359-360.
[227] İmam Zührî, Megâzî, s.
101, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 392, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s.
176, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 256, Hâkim , M üstedrek, c. 3, s. 6-7, E bu Nuaym
, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 332, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 486,
Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 240, İbn Seyj'id, Uyûnu'l-eser, c. 1,
s. 184, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 328, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c.
3, s. 185.
[228] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 232.
[229] İmam Zührî, Megâzî, s.
101 -102, İbn İshak, İbn Hişam, Sine, c. 2, s. 1 34, Abdurrezzak, Musannef, c.
5, s. 392, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 256, Hâkim,
Müstedrek, c. 3, s. 6-7, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 240, İbn Seyyid, c. 1, s. 1 84,
Zehebî, s. 328, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 185.
[230] İmam Zührî, Megâzî, s. 1
02, Abdurrezzak, c. 5, s. 392, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s.
256, Ebu Nuaym , c. 2, s. 332, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 240-241, İbn Seyyid, c. 1,
s. 184-185, Zehebî, s. 328, E bu'l-Fidâ, c. 3, s. 185.
[231] İmam Zührî, Megâzî, s.
102, İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 134, Abdurrezzak, c. 5, s. 392, Ahmed b.
Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 256, Hâkim, c. 3, s. 7, E bu Nuaym, c.
2, s. 332, Beyhakî, c. 2, s. 486.
[232] İmam Zührî, s. 1 02,
Abdurrezzak, c. 5, s. 392, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 256,
Hâkim, c . 3, s. 7, Beyhakî, c. 2, s. 486, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 241, İbn
Seyyid, c. 1, s. 185, Zehebî, s. 328, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 185.
[233] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 134, Ebu Nuaym, c. 2, s. 332, Beyhakî, c. 2, s. 486, Zehebî, s. 328, E
bu'l-Fidâ, c. 3, s. 185.
[234] İmam Zührî, s. 102,
Abdurrezzak, c. 5, s. 392, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 256,
Ebu'l-Ferec, c. 1, s.241, İbn Seyyid, c. 1, s. 185, Zehebî, s. 325, Ebu'l-Fidâ,
c. 3, s. 185.
[235] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 134, Ebu Nuaym , c. 2, s. 332, Beyhakî, c. 2, s. 486, Zehebî, s. 328.
[236] İmam Zührî, s. 102,
Abdurrezzak, c. 5, s. 392, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 256,
Hâkim, c. 3, s. 7, EbuNuaym, c. 2, s. 332. E bu'l-Ferec, c. 1, s. 241, İbn
Seyyid, c. 1, s. 185, Zehebî, s. 325-326, E bu'l-Fidâ, c. 3, s. 1 85.
[237] İmam Zührî, s. 102, İbn
İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 134, Ebu Nuaym, c. 2, s. 332-333, Beyhakî, c. 2, s.
486.
[238] Abdurrezzak, Musannef,
c. 5, s. 392, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 176, Buhârî, Sahîh, c. 4, s.
256-257, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 241, İbn Seyyid,
Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 185, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 325-326, Ebu'l-Fidâ,
el-Bidâye ve'n- nihâye, c. 3, s. 185.
[239] Abdurrezzak, c. 5, s.
393, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 7.
[240] Abdurrezzak, c. 5, s.
393, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 257, Hâkim, c. 3, s. 7.
[241] Buhârî, Sahîh, c. 4, s.
257.
[242] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 366, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, E bu'l-Ferec, c. 1
, s. 240, Zehebî, s. 324-325, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 188.
[243] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 366, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Buhârî, c. 4, s.
259, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 240, Zehebî, s. 324, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 188
[244] İbn Sa'd, c. 4, s. 366,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 240, Zehebî, s. 324-325,
Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 187.
[245] İbn Sa'd, Tabakât, c. 4,
s. 366, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, E bu'l-Ferec, c. 1, s. 240, Zehebî, s.
325, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 188.
[246] Buhârî, Sahîh, c. 4, s.
259.
[247] İbn Sa'd, c. 4, s. 366,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. Ebu'l-Ferec, c. 1,s.24O, Zehebî, s. 325, Ebu'l-Fidâ,
c. 3, s. 188.
[248] Buhârî, Sahîh, c. 4, s.
259.
[249] İmam Zührî, Megâzî, s.
102-103, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 393, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s.
176, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 257.
[250] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1, s. 3, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 484, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c.
2, s. 381, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 324.
[251] İmam Zührî, s. 103, İbn
İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 134, Ab durrezzak, c. 5, s. 393-394, Ahmed b.
Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 257, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 7,
Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 487, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1,
s. 241, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 1 85, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s.
326, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 185.
[252] İmam Zührî, s. 103,
Abdurrezzak, c. 5, s.394, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s.263,Hâkim , c.3,s.7, Beyhakî, c. 2, s. 487,
Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 241, İbn Seyyid, c. 1,s.185, Zehebî, s. 326, Ebu'l-Fidâ,
c. 3, s. 185.
[253] İmam Zührî, s. 103, İbn
İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 134, Abdurrezzak, c. 5, s. 394, Ahmed b. Hanbel, c.
4, s. 1 76, Buhârî, c. 4, s. 257, Beyhakî, c. 2, s. 487, E bu'l-Ferec, c. 1, s.
241, İbn Seyyid, c. 1, s. 185, Zehebî, s. 326, E bu'l-Fidâ, c. 3, s. 1 85.
[254] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 134, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 333, Beyhakî,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 488, İbn E sîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 332.
[255] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 366, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 3, Müslim,
Sahîh, c. 4, s. 2311, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 325, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 188.
[256] Müslim, Sahîh, c. 4, s.
2311 .
[257] Ahmed b. Hanbel, c. 1,
s. 3, Zehebî, s. 325.
[258] İbn Sa'd, c. 4, s. 366,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Müslim, c. 4, s. 2311, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî,
el-Vefâ, c. 1, s. 240, Zehebî, s. 325.
[259] İbn Sa'd, c. 4, s. 366,
Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 3, Müslim, c. 4, s. 2311, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 240,
İbn Seyyid, c. 1 , s. 185, Zehebî, s. 325, E bu'l-F idâ, c. 3, s. 18 8.
[260] İmam Zührî, Megâzî, s.
102, İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 134 Abdurrezzak, c. 5, s. 393-394, Ahmed b.
Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 257, Ebu Nuaym, c . 2, s. 333,
Beyhakî, c. 2, s. 488, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 241.
[261] Zührî, s. 103,
Abdurrezzak, c. 5, s. 394, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 257,
Hâkim, Müstedrek, c.3, s. 7, Beyhakî, c. 2, s. 487, Ebu'l-Ferec, c. 1, s.
241-242, İbn Seyyid, c.1, s. 185, Zehebî, s. 326, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 185.
[262] İmam Zührî, s. 1 03, İbn
İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 135, Abdurrezzak, c. 5, s. 394, Ahmed b. Hanbel, c.
4, s. 176, Ebu Nuaym, c. 2, s. 333, Beyhakî, c. 2, s. 478.
[263] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 135, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 333, Beyhakî,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 488.
[264] İmam Zührî, Megâzî, s.
103, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 394, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s.
176.Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 257, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 7, Beyhakî, c. 2,
s. 487, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 242, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser,
c. 1, s. 185, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 326, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye,
c. 3, s. 185.
[265] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 135, Ebu Nuaym , c. 2, s. 333, Beyhakî, c. 2, s. 488, Diyarbekrî, Hamîs,
c. 1, s. 332.
[266] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 135, Ebu Nuaym , c. 2, s. 333, Beyhakî, c. 2, s. 488, Diyarbekrî, Hamîs,
c. 1, s. 332.
[267] İmam Zührî, s. 103,
Abdurrezzak, c. 5, s. 394, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 176, Buhârî, c. 4, s. 257,
Hâkim , c. 3, s. 7, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 242, İbn Seyyid, c. 1, s. 185,
Zehebî, s. 326, E bu'l-Fidâ, c. 3, s. 185.
[268] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 135, Ebu Nuaym , c. 2, s. 333, Diyarbekrî, s. 332.
[269] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 266, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 211, Buhârî, c. 4,
s. 260, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1 , s. 104, Zehebî, s. 338, Halebî,
İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 220, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye, Şerhi, c. 1, s.
347.
[270] İbn Sa'd, c. 1, s. 232,
Müslim, Sahîh, c. 4, s. 2310, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 185, Diyarbekrî, c. 1,s.332.
[271] Müslim, Sahîh, c. 1 , s.
332.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/361-366.
[272] İbn Esîr, Kâmil, c. 2,
s. 1 05, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 221.
[273] Rum
beldelerinden Cezfre ile birlikte, Şam krallarından her birine Kayser, Fars
krallarından her birine Kisrâ, Mısır krallarından her birine Firavun,
İskenderiye krallarından her birine Mukavkıs, \femen ve Şıhhfr krallarından her
birine Tübba, Habeş krallarından her birine Necaşf, Yunan ve Hind krallarından
her birine Batlım us, Türk krallarından her birine de Hakan denilir
(Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 78).
[274] İbn Esîr, Usdu'l-gâbe,
c. 2, s. 332.
[275] Süheylî, Ravdu'l-ünüf,
c. 4, s. 218.
[276] İbn Esîr, Kâmil, c. 2,
s. 1 05, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 221.
[277] Süheylî, Ravdu'l-ünüf,
c. 4, s. 218.
[278] Beyhakî,
Delâilü'n-nübüvve, c. 6, s. 325-326, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 581, Süheylî,
Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 21 8, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 332, İbn Hacer,
el-İsâbe, c. 2, s. 19, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 333, Halebî, c. 2, s. 221.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/367.
[279] Süheyiî, Ravdu'l-ünüf,
c. 4, s. 217.
[280] Ebu Nuaym,
Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 336, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 205.
[281] Ebu Nuaym, c. 2, s.
336-337, Beyhakî, c. 2, s.489, İbn Abdilberr, c. 2, s. 583, Süheylî, Ravd, c.
4, s.217, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 332, İbn Hacer, Metâlib, c. 4, s.
205-206.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/367-368.
[282] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 136, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 233, Taberî, Târih, c.
2, s. 246, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 92, Zehebî, Târıhu'l-islâm, s. 323,
Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 189, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s.
331.
[283] Yakut, Mu'cemu'l-büldân,
c. 2, s. 350, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1200.
[284] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s.
10, İbn Sa'd, c. 2, s. 7.
[285] Fahru'r-Râzf, Tefsîr, c.
25, s. 21, Kurtubf, Tefsîr, c. 13, s. 321 , Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 414.
[286] Zemahşerf, Keşşaf, c. 3,
s. 194, Fahm'r-Râzf, c. 25, s. 21, Kurtubf, c. 1 3, s. 321, Hâzin, c. 3, s.
414.
[287] İbn Kutevtae,
Garîbu'l-Kur'ân, s. 336, Zemahşerî, c. 3, s. 194, Fahru'r-RâzT, c. 25, s. 21,
Kurtubf, c. 13, s. 321, Hâzin, c. 3. s. 414415.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/368-369.
[288] Semhûdî, Vefau'l-vefa,
c. 4, s. 1 278.
[289] İbn Sa'd, c. 4,s.242,İbn
Abdilberr, İstiâb, c. 185, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 146.
[290] Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 262
[291] İbn Sa'd, c. 4, s. 242,
Belâzurî, c. 1, s. 262, İbn Abdilberr, c. 1, s. 185, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c.
1, s. 209.
[292] İbn Sa'd, c. 4, s. 242,
İbn ^dilberr, c.1 , s. 185, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe. c. 1, s. 209.
[293] Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf,
c. 1, s. 262.
[294] İ bn Sa'd, Tab akâtü
'l-kübrâ, c. 4, s. 242, İ bn Abdil berr, İ stiâb, c. 1, s. 18 5, İ bn E sîr, U
sdu'l-gâbe, c. 1, s. 20 9. 289.
[295] İbn Sa'd, Tabakât, c. 4,
s. 242.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/369-370.
[296] İbn Sa'd, c. 3, s. 215,
Bedrüddin Aynf, Umdetu'l-kârf, c. 17, s. 49.
[297] İmam Zührî, Megâzî, s.
103, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 395, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 257, Hâkim,
Müstedrek, c. 3, s. 11, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 498, Ebu'l-Ferec
İbn Cevzi, el-Vefa, c. 1, s. 242.
[298] Bedrüddin Avnf,
Umdetu'l-kârf, c. 17, s. 49, İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, c. 7, s. 189, Diyarbekrî,
Hamîs, c. 1,s.325.
[299] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 136, İbn Sa'd, c. 1, s. 232, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 92,
Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 323, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s.
189, Diyarbekrî, c. 1, s. 331.
[300] Yakut, Mu'cemu'l-büldân,
c. 5, s. 21, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1297.
[301] Yakut, Mu'cemu'l-büldân,
c. 5, s. 55.
[302] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1 304.
[303] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 2, s. 1 36, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 232, İbn Hazm,
Cevâmiu's-Sîre, c. 92, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 323, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 3, s. 189.
[304] Aynı kaynaklar.
[305] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1121.
[306] Süheyif, Ravdu'l-ünüf,
c.4, s. 250, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 112. 3O1.
[307] Süheyif, Ravd.c.4, s.
249-250, Yakut, Mu'cem, c. 2, s. 3, Semhûdî, c. 4, s. 1262.
[308] İbn İshak, İbn Hisam, c.
2, s. 136, İbn Sa'd, c. 1, s. 233, İbn Hazm, s. 92, Zehebî, s. 323, Ebu'l-Fidâ,
c. 3, s. 1 89.
[309] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1 262.
[310] Yakut, Mu'cemu'l-büldân,
c. 4, s. 290.
[311] Yakut, c. 4, s. 290,
Semhûdî, c. 4, s. 1284.
[312] Semhûdî, c.4, s. 1284.
[313] Yakut, c. 4, s. 98.
[314] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 136.
[315] Heysemî,
Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 59.
[316] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 311.
[317] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c.2,s. 136, Taberî,Târîh, c. 2, s. 246, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre,s. 93,
Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 323, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s.
189.
[318] İbn Sa'd, Tabakât, c.
l.s.233.
[319] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 880.
[320] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 1 267.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/370-372.
[321] İmam Zührî, Megâzî, s.
103-104, İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 137, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s.
395, İbn Sa'd, c. 1 , s. 233, Buhârî, t 4, s. 257.
[322] İbn Sa'd, c. 1, s. 233,
Buhârî, c. 4, s. 257, Zehebî, s. 333.
[323] İbn Sa'd, c. 1, s. 233,
Belâzuıî, c. 1, s. 263.
[324] İmam Zührî, Megâzî, s.
104, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 137, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s.
396, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 257-258, Taberî, Târîh, c. 2, s. 248-249, Zehebî,
Târîhu'l-islâm, s. 333-334.
[325] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ,
c. 4, s. 245.
M. Asım Köksal,
İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/373.
[326] Taberî, Târih, c. 2, s.
254, Zehebî, el-İber, c. 1, s. 3.
[327] Zehebî, el-İber, c. 1,
s. 3.
[328] İmam Zührî, s. 1 04, İbn
İshak.İbn Hişam, c. 2, s. 137, Abdurrezzak, c. 5, s. 395, İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 233, Buhârî, c. 4, s. 258, İbn Kuteybe,
Kitâbu'l-maârif, s. 66, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 263, TaberT, c. 2,
s. 248, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 93, İbn EsTr, Kâm il, c. 2, s. 106, İbn
Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 186, Zehebî, s. 333.
[329] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 137, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 233, Belâzurî, c. 1, s. 263, İbn
Kuteybe, s. 66, Taberî, c. 2, s. 248, İbn Haim, s. 92, İbn Seyyid, c. 1, s.
192.
[330] İmam Zührî, s. 104, İbn
İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 138, ^Jodurrezzak, c. 5, s. 395, Taberî, c. 2, s.
249, İbn Esîr, c. 2, s. 106, İbn Seyyid, c. 1, s. 1 92, Ebu'l-Fidâ, 197.
[331] İbn İshak, İbn Hişam, c.
2, s. 138, İbn Sa'd, c. 1, s. 233, Belâzurî, c. 1 , s. 263, İbn Kuteybe, s. 66,
Taberî, c. 2, s. 249, İbn Hazm, s. 93, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 ,
s. 250, Süheyif, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 253, İbn Esîr, c. 2, s. 106, İbn
Seyyid, c.1 , s. 192, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 197.
[332] Süheyif, Ravdu'l-ünüf,
c. 4, s. 253.
[333] Ahmed Muhtar Paşa,
Rıyâdu'l-m uhtar, s. 358.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/374.
[334] Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 1, s. 245, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 337.
[335] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 623-624.
M. Asım Köksal, İslam
Tarihi, Köksal Yayıncılık: 2/374-375.