Umrenin Mânâları, Hükmü ve Fazileti
Peygamberimiz Aleyhisselamın Yaptığı Umrelerin
Sayısı
Umretü'l-Kazâ Seferi Ne Zaman ve Nasıl Hazırlandı
ve Yapıldı?
Peygamberimiz Aleyhisselamın Medine'de Kimleri
Vekil Bıraktığı
Hazırlanan Kurbanlık Develer ve Sürücüleri
Hazırlanan Silahlar ve Süvarilerle Yola Çıkılışı
Kureyş Müşriklerinin Korkuya ve Telaşa Düşmeleri
Peygamberimiz Aleyhisselamın Kureyş
Temsilcileriyle Konuşması
Mikrez b. Hafs'ın Durumu Müşriklere Duyuruşu ve
Kâbe Tavafı İçin Mekke'nin Boşaltılışı
Peygamberimiz Aleyhisselamın Muhacir Sahabilerine
Emir ve Tavsiyeleri ve Mekke'ye Girişi
Müşriklerin Peygamberimiz Aleyhisselam ve Ashabı
Hakkındaki Konuşmaları
Beytullah'ın Silkelene Silkelene Çalımlıca Tavaf
Edilişi
Müslümanların Tavafta Yaptıkları Remellerin
Müşrikleri Hayal Kırıklığına Uğratması
Peygamberimiz Aleyhisselamın Tavafta Okudukları ve
Okunmasını Tavsiye Buyurdukları Dualar
Tavaf Namazı Kılınışı ve Sa'y Yapılışı
Peygamberimiz Aleyhisselamın Safâ ve Merve
Tepeciklerindeki Tekbir, Tehlil ve Duaları
Kurban Kesiminden Sonra Tıraş Olunuşu
Ye'cec'deki Sahabilerin Umrelerini Yapmak Üzere
Getirilip Yerlerine Başkalarının Gönderilişi
Kâbe Üzerinde Okunan Ezanın Müşrikleri Tedirgin
Edişi
Peygamberimiz Aleyhisselamın Mekke'de Bulunduğu
Müddetçe Çadırdan Başka Yerde Oturmayışı
Peygamberimiz Aleyhisselamın Mekke'de Üç Gün Daha
Kalma Teklifinin Müşriklerce Kabul Edilmeyişi
Akşama Kadar Mekke'yi Terketmelerinin Müslümanlara
Duyuruluşu ve Yola Çıkılışı
Hz. Meymûne'nin Mekke'den Çıkarılıp Serif'e
Getirilişi ve Evlenme Töreninin Serif'te Yapılışı
Fetih ve Umre Hakkındaki İlahî Vaadlerin
Gerçekleşmesi
Hz. Hamza'nın Kızı Ümâme'nin Medine'ye Getirilişi
Ümâme'ye Kimin Bakması Gerekeceğinin Belirlenişi
Umre; lügatta, ziyaret mânâsına gelir.[1]
Şeriat teriminde, Beytü'l-Haram olan
Kabe'yi, hususî şartlarına ve usulüne göre ziyaret etmek demektir. [2]
Umre, sünnettir. [3]
Peygamberimiz Aleyhisselam; umrenin
yoksulluğu ve günahları gidereceğini, [4] bir umrenin, gelecek
umreye kadar, aralarında işlenmiş günahlara keffâret olacağını haber vermiştir. [5]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Medine'ye
hicretten sonra, dört umre yapmıştır:
1- Hudeybiye umresi,
2- Hudeybiye muahedesine göre, ertesi (7.)
yılda yapılması kararlaştırılmış ve yapılmış olan umretü'l-kazâ,
3- Huneyn ganimetinin taksiminden sonra,
Ci'râne'den gelip yaptığı umre,
4- Veda Haccıyla birlikte yaptığı umre.
Veda Haccıyla birlikte yapılan umre
hariç olmak üzere, diğer umrelerin hepsi Zilkade ayında yapılmıştır.[6]
Hicretin 6. yılında, Hudeybiye'de
Kureyş müşriki eriyle yapılan muahede uyarınca, ertesi yılda yapılacak umrenin
zamanı gelmişti.
Hicretin 7. yılı Zilkade ayı girince,
Peygamberimiz Aleyhisselam, Hudeybiye seferine katılanlardan, şehit olan veya
ölenler hariç, hiçbiri geri kalmaksızın umreye hazırlanmalarını ashabına
emretti.[7]
Umreye hazırlanmalar için de, halka
seslenildi. [8]
Çevrelerden gelip de o sırada Medine'de
bulunan Araplar:
"Vallahi, yâ Rasûlallah! Bizim ne
azığımız, ne de bizi doyuracak bir adamımız var!" dediler.
Peygamberimiz Aleyhisselam, ihtiyacı
olanlara Allah için sadaka vermelerini, yardım etmelerini Medine halkına
duyurdu. [9]
Umre için hazırlanan Müslümanların
sayısı 2.000'i bulmuştu. [10]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Medine'de
yerine Uveyf b. Azbetü'd-Di'lî'yi vekil bıraktı.[11] Peygamberimiz
Aleyhisselamın Medine'de yerine Ebu Rühm el-Gıfârî'yi[12] veya Ebu
Zerri'l-Gıfârî'yi vekil bıraktığı da rivayet edilir. [13]
Kurban edilmek üzere 60 deve
hazırlandı.[14]
Naciye b. Cündüb el-Eslemî de,
kurbanlık develeri yayarak sürüp götürmekle görevlendirildi. [15]
Naciye'nin yanına da, Eşlemlerden dört
genç yardımcı olarak verildi.
Ubeyd b. Ebu Rühm ile Ebu Hureyre de,
sürücü yardımcıları arasında idi.
Peygamberimiz Aleyhisselam, kurbanlık
devesine kendi eli ile nişan vurdu. [16]
Peygamberimiz Aleyhisselam; yanlarına miğfer,
zırh gömlek ve mızrak... gibi askerî silahlarla yüz de at aldı.
Yüz atlı süvariyi önceden yola çıkardı
ve onların başına da Muhammed b. Meslemeyi kumandan tayin etti.
Beşir b. Sa'd'ı da, silah kafilesiyle
görevlendirdi.
"Yâ Rasûlallah! Kureyşîler, yolcu
silahı olan, kınlarında sokulu kılıçlardan başka silahlarla yanlarına girmem
ekliğim izi bize şart koşmuşlardı. Halbuki, sen silah taşımaktasın?"
dediler.
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Biz, o silahlan Harem'de
Kureyşîlerin yanlarına sokacak değiliz.
Fakat, onlar yakınımızda, elimizin
altında olacak!
Kureyş cemaatinden, bize yapılabilecek
bir saldırıya karşı, silahlar yakınımızda bulunacaktır!" buyurdu.
"Yâ Rasûlallah! Bu hususta
Kureyşîlerden korkuyor musun?" diye sordular.
Peygamberimiz Aleyhisselam cevap
vermedi, sustu.
Zü'l-huleyfie'y6 gelindiği
zaman, Peygamberimiz Aleyhisselam süvarileri ileri sürdü.
Silah yükleriyle kurbanlık develeri de
ileri gönderdi.[17]
Peygamberimiz Aleyhisselam,
Zü'l-huleyfe'de, mescidin kapısında ihrama girdi[18] ve telbiyeye başladı. [19]
Peygamberimiz Aleyhisselam,
Müslümanlarla birlikte telbiye ederekZü'l-huleyfe'den ayrılıp yollarına devam
ettiler.[20]
Muhammed b. Mesleme, kumandası
altındaki süvari birliğiyle Merru'z-zahran'a vardı, Orada, Kureyş
müşriklerinden bazı adamlara rastladı.[21] Onlar, süvarilerle
gelişinin sebebini Muhammed b. Meslemeye sordular. [22]
Muhammed b. Mesleme:
"Bunlar, Resûlullah Aleyhisselamın
süvarileridir.
İnşaallah, kendileri de, yarın sabah
burada, bu yerde bulunacaklardır!" dedi. [23]
Onlar, Beşir b. Sa'd'ın yanında da pek
çok silahlar bulunduğunu görünce, acele Mekke'ye gittiler, gördükleri
süvarileri ve silahlan Kureyş müşriklerine haber verdiler.
Kureyş müşrikleri çok korktular ve
birbirlerine:
"Vallahi, biz hiçbir hadise
çıkarmadık ki!
Yazımıza ve anlaşmamıza bağlı
bulunuyoruz da!
Hal böyle iken, Muhammed ne diye
ashabıyla gelip bizimle çarpışacak?! Anlayamadık!" dediler. [24]
Peygamberimiz Aleyhisselam,
Merru'z-zahran'a gelince, bütün silahları, Batn-ı Ye'cec'e (veya Ye'cic'e)
gönderdi.[25]
Batn-ı Ye'cec'e konulan silahlar
arasında oklar, yaylar ve kalkanlarda bulunuyordu. [26]
Batn-ı Ye'cec; Mekke'ye 3 mil
yakınlıkta bir yer olup, [27]
onun neresinden bakılsa Mekke Hareminin dikili taşları görünür.
Peygamberimiz Aleyhisselam silahlara
sahip olmak üzere, 200 kişiyi de orada bıraktı ve başlarına da Ensardan Evs b.
Havlîyi dikti. [28]
Peygamberimiz Aleyhisselam
Merru'z-zahran'a gelip konduğu zaman, sahabiler, kendileri hakkında müşriklerin
"Onlar, zayıflıktan, geceleri hiç uyuyamıyorlarmış!" dediklerini
işittikleri için:
"Keşke yük develerimizden bazısını
kesseydik, etinden yiyip çorbasından içseydik de, yarın sabah o Kureyş
cemaatinin yanına olanca gücümüz ve zindeliğimizle varsaydık!" dediler.
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Böyle yapmayınız! Azıklarınızdan,
kalanları, benim yanımda toplayınız!" buyurdu.
Azıkları topladılar ve deriden sofralar
üzerine yaydılar ve yediler.
Her biri, dağarcıklarında kalanları da,
kurtlara, kuşlara bıraktılar. [29]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Batn-ı
Ye'cec'de ashabıyla birlikte bulunduğu ve kurbanlık develerle silah yüklerinin
oraya gelip kavuştukları sırada idi ki, Kureyş müşrikleri, Mikrez b. Hafs'ı,
yanına Kureyşîlerden bazılarını katarak, Peygamberimiz Aleyhisselama
göndermişlerdi.
Kureyş temsilcileri Peygamberimiz
Aleyhisselamla buluşunca;
"Yâ Muhammedi Herhalde, bizim sana
küçük veya büyük herhangi bir hıyanetimiz, vefasızlığımız haber verilmiş
değildir.
Buna rağmen, Harem'e, kavminin yanına
böyle silahla mı gireceksin?!
Halbuki, oraya, yolcu silahı olan,
kınlarına sokulu kılıçlardan başkasıyla girmemek şartını kabullenmiş
bulunuyordun!?" dediler.[30]
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Yine de, öyledir! Biz oraya
kınlarına sokulu kılıçlardan başkasıyla girecek değiliz! [31]
Onların (kavmimin) yanına da silahla
girmeyeceğim! [32]
Ben çocukluğumda da, olgunluğumda da
ancak vefakârlıkla tanınmışı m dır.
Onların (kavmimin) yanına silah sokmak
istiyor da değilim!
Fakat, silahların bana yakın bir yerde
bulunmasını isterim!" buyurdu. [33]
Mikrez b. Hafs:
"Zaten, senden beklenen, sana
yaraşan da budur; iyilik ve vefakârlıktır!" dedi. [34]
Mikrez b. Hafs, acele Mekke'ye, adamlarının
yanına döndü[35]
ve:
"Muhammed, Mekke'ye silahla
girmeyecektir.
O, bize vermiş olduğu söz ve şart
üzerinde duruyor!" dedi. [36]
Mikrez Peygamberimiz Aleyhisselamdan bu
haberi getirince, Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri Mekke'yi boşalttılar,
dağ başlarına çıkıp gittiIer[37] ve:
"Ne onu, ne de onun ashabını
görmeyelim!" dediler. [38] Müşrik ulularının, böyle
Mekke'den çıkıp gitmeleri, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne karşı besledikleri
düşmanlıktan; Peygamberimiz Aleyhisselamla ashabının Beytullah'ı tavaflarını görmeye
katlanamamalarından; 37 kin, kızgınlık ve kıskançlıklarından ileri geliyordu. [39]
Peygamberimiz Aleyhisselam; Mekke'ye
girmek için hazırlandığı sırada, Muhacir sahabilerine:
"Kavminiz olan Kureyş müşrikleri,
yarın sizi görmek isteyeceklerdir. Onlar sizi muhakkak güçlü ve dayanıklı
görmelidirler" buyurdu[40] ve kurbanlık develerin de
öne geçirilip Zî Tuvâ'ya götürülmesini ve orada bırakılmasını emrettti.
Peygamberimiz Aleyhisselam, devesi
Kasvâ'nın üzerinde, sahabileri de kılıçlarını kuşanmış, Peygamberimiz
Aleyhisselamı ortalarına almış oldukları halde, yüksek sesle:
"Lebbeyk! Allâhümme lebbeyk!
Lebbeyk! Lâ şerike leke lebbeyk! İnnel hamde ve'n nîmete leke vel mülke lâ
şerîke lek!" diye telbiye ederek Zî Tuvâ'ya kadar ilerlediler. [41]
Peygamberimiz Aleyhisselam, T\ Tuvâ'ya gelince, durdu.
Sonra, yine, kendisi devesi Kasvâ'nın
üzerinde bulunduğu ve Kasvâ'nın yuları Abdullah b. Revâha'nın elinde olduğu,
Müslümanlarda çevresinde yürüdükleri halde, Hacun tepeciği üzerine çıkılan
Seniye'den, yokuştan Mekke'ye girdiler. [42]
Zaten, Mekke'ye giriş, Mekke'nin
yukansındaki Bathâ'daki Seniyetü'l-ulyâ'dan; Mekke'den çıkış da, Mekke'nin
aşağı tarafındaki Seniyetü's-süflâ'dan yapılır. [43]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Mekke'nin
gölgelik barakalarına gelinceye kadar telbiyeye devam etti. [44] Umrede, Mescid-i Haram'a
girilince, telbiye kesilir. [45]
Abdullah b. Revâha; Peygamberimiz
Aleyhisselamın devesi Kasvâ'nın yularını çekerek Peygamberimiz Aleyhisselamın
önünde yürümekte ve:
"Ey kâfirlerin dölleri! Onun
(Resûlullahın) yolundan çekiliniz! Çekiliniz ki, Rahman olan Allah ona Kur'ân'ı indirmiştir.
Her hayır ve iyilik, Resûlullahta ve
onun yolundadır!
En hayırlı ölüm de, onun yolunda
çarpışarak ölmektir!
Ben, onun gerçekten Resûlullah olduğuna
şehadet etmişimdir.
Yâ Rab! Ben onun sözlerine, buyruğun
üzere, inanmış; onun sözlerini kabul etmenin ilahî bir gerçek olduğunu anlamışımdır!
Kur'ân'ın Allah tarafından
indirildiğini inkâr ettiğinizde, başları boyun ve gövdelerden ayıran, dosta
dostunu unutturan darbeleri size indirdiğimiz gibi, onun mânâsını inkâr ettiğinizde
de, size darbeler indiririz!" diyerek recez söylemekte idi.[46]
Peygamberimiz Aleyhisselamı sevinçle
karşılayan Haşim oğullarının küçük çocuklan ise, Peygamberimiz Aleyhisselamın
gâh önünden, gâh arkasından koşuşmakta idiler.[47]
Kureyş müşrikleri, geçen yıl
Hudeybiye'de muahede yapıldığı sıralarda, birbirlerine:
"Burunları kurtlanıp ölesiye
kadar, Muhammed'i de, ashabını da kendi hallerine bırakınız![48]
Yanımızdan çıkıp gittikten sonra,
Muhammed'in ashabı yoksulluğa ve hastalığa uğramışlar! [49]
Muhammed ve ashabı, darlık, yokluk ve
sıkıntı içinde imişler! [50]
Yanınıza bir cemaat gelecek ki,
Yesrib'in (Medine'nin) humması (sıtması) onları çok zayıf düşür-müş! [51]
Yesrib'in humması, Muhammed'i de,
ashabını da çokzayıflatmış! [52] Onlar, zayıflıktan,
geceleri hiç uyuyamıyoriarmış!" [53] diyerek konuşmaktan geri
durmamakta idiler.
Yüce Allah, müşriklerin bütün bu
konuşmalarını Peygamberimiz Aleyhisselama bildirmiştir! [54]
Müşriklerin ileri gelenleri,
Peygamberimiz Aleyhisselamla Müslümanları görmemek için dağ başlarına
çıkmışlardı. [55]
Mekkeli halkın erkek, kadın, çoluk
çocukları ise, Peygamberimiz Aleyhisselamla ashabını seyretmek için
Dârü'n-Nedve'de sıralanmışlardı. [56]
Bazıları da, Hicr (Hatfm)'in bir
tarafında oturmakta idiler. [57]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Mescid-i
Haram'a girince, omuz ihramının bir ucunu sağ koltuğunun altından alıp sol
omuzunun üzerine attı ve sağ om uzunu açtı. Sonra da:
"Bugün kendisini şu müşriklere
güçlü ve zinde gösterecek olan er kişileri Allah rahmetiyle yarlı-gasın,
esirgesin![58]
Sakın Kureyş cemaati sizde bir
gevşeklik ve eksiklik görmesinler![59]
Müşriklerin gücünüzü görmeleri için,
Beytullah'ı tavafın ilk üç devresinde remel yapınız!" buyurdu. [60]
Yani, tavafın ilk üç devresinde
omuzlarını açık bulundurmalarını; [61] adımlarını kısaltıp
omuzlarını silkeleyerek hızlıca ve çalımlıca, [62] iki rükün arasında ise
ağır ağır yürümelerini ashabına emir buyurdu. [63]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Kasvâya
bindi.
Abdullah b. Revana, Kasvâ'nın
yularından tuttu.
Müslümanlar, Peygamberimiz Aleyhisselam
gibi, sağ omuzlarını açtılar, tavaf için sıralandılar.
Peygamberimiz Aleyhisselam,
Hacerü'l-Esved'e yaklaştı. Elindeki değneğin ucuyla ona dokunarak istilam etti[64] ve değneğin ucunu öptü. [65]
Sahabiler de, Hacerü'l-Esved'e ellerini
ve yüzlerini sürdüler. [66]
Kabe'yi tavafa, silkelene silkelene,
hızlıca ve çalımlıca dolaşmaya
başladılar. [67]
Kabe'nin Yemen köşesine eriştiler;
oradan, Hacerü'l-Esved köşesine kadar ağır ağır yürüdüler.
Sonra, tekrar, Yemen köşesine kadar,
silkelene silkelene, çalımlıca ve
hızlıca; oradan, Hacerü'l-Esved köşesine kadar ağır ağır yürüdüler. Üç tavafı
böylece yaptlar. [68]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Mecsid-i
Haram'a yürüyerek girdiği, tavaf ve koşmaları yaya olarak yaptığı da rivayet
edilir. [69]
Abdullah b. Revâha, tavafta da recez
okumaya başlayınca, Hz. Ömer, ona:
"Sen Resûlullah Aleyhisselamın
önünde, Allah'ın Hareminde bu şiiri söyleyip duracak mısın?!" dedi. [70]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Hz. Ömer'e:
"Ona engel olma! Varlığım Kudret
Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; onun sözleri, bu Kureyş müşriklerine ok
yağdırmaktan daha çabuk, daha çok tesirlidir! [71] İbn Revâha! Devam
et!" buyurduktan sonra, [72] Abdullah b. Revâhaya:
"'Allah'tan başka hiçbir ilah ve
mabud yoktur! Bir olan O'dur!
Va'dini gerçekleştiren O'dur!
Bu kuluna yardım eden O'dur!
Askerlerini güçlendiren O'dur!
Toplanmış olan kabileleri bozguna
uğratan da yalnız O'dur!' de!" buyurdu.
Abdullah b. Revâha bunu söylemeye
başlayınca, Müslümanlar da, onun söylediği gibi söylemeye başladılar. [73]
Müslümanlar tavafın üç dolaşımında
remel yaptıkları, silkelene silkelene, çalımlıca
ve hızlıca yürüdükleri zaman, müşrikler:
"Demek, Medine'nin humması onları
hiç de zayıflatmam iş[74] Demek, bunlar hâlâ zinde,
sapasağlam imişler! [75]
Size, bunların sıtmadan zayıf düştükleri anlatılmıştı. Halbuki, bunlar, bizden
daha zinde, daha diridirler! [76] Baksanıza! Bunlar,
yürümeye razı olmuyorlar, kanaat etmiyorlar da, geyiklerin sıçrayışı, zıplayışı
gibi sıçrıyorlar!" dediler. [77]
Tavafın geri kalan dört dolaşımı ise,
ağır ağır yürünerek yapıldı.[78]
Peygamberimiz Aleyhisselam tavafta
Hacerü'l-Esved köşesine geldikçe, orada durup Hacerü'l-Esved'e elindeki
değnekle işaret etmekte ve tekbir getirmekte idi. [79]
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Kabe'yi tavaf ederken, Yemen
köşesinde 'Allâhümme innî es'elüke'l-afve vel âfiyete fid dünyâ vel âhire!
Rabbena âtinâ fid dünyâ ve fil âhireti haseneten ve kına azâbennâr!1
diye dua eden kişiye, vazifeli yetmiş melek 'Amîn' derler" buyurdu. [80]
Peygamberimiz Aleyhisselamın, tavaf
sırasında, Hacerü'l-Esved'le Hatîm arasında:
"Rabbena âtinâ fid dünyâ ve fil
âhireti haseneten ve kına azâbennâr!" diyerek dua ettiği de işitil
mistir. [81]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Kabe'yi
yedi defa tavaf ettikten ve iki rekat namazı kıldıktan sonra, say yapmak üzere
Safa tepeciğine gitti.[82]
Safa tepeciği ile Merve tepeciği
arasında, yine, Kasvâ'nın üzerinde olduğu halde, yedi kere sa'y yaptı.
Yedincisinde, Merve üzerinde sayini
tamamladı. [83]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Safa ile
Merve arasında say yaparken Kasvâ'yı hızlandırması, Kureyş müşriklerine,
güçlülüğünü ve zindeliğini-ashabı gibi-göstermek içindi. [84]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Safa ve Merve
tepeciklerinde durdukları zaman üç kene tekbir getirmiş, üç kere "Lâ
ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ
külli şey'in kadîr" demiş ve dua etmiştir.[85]
Ashabdan Abdullah b. Ebi Evfâ der ki:
"Resûlullah Aleyhisselamla
birlikte umre yaptığımız zaman, kendisi, Kabe'yi tavaf etti. Onun yanında, biz
de tavaf ettik.
O Makam-ı İbrahim'in arkasında namaz
kıldı. Biz de, onun yanında (tavaf namazı) kıldık. [86]
O, Safa ile Merve arasında say yaptı. [87] Biz, onu Mekkeli
müşriklerin ve onların akılsız delikanlılarının herhangi birşeyle rahatsız
etmelerinden koruduk! [88]
Ona hiçbir kimse birşey yapamadı
." [89]
Peygamberimiz Aleyhisselam, sa'y'ini
Merve'de tamamladığı zaman, kurban kesmek için orada durdu ve:
"Burası, kurban kesim yeridir.
Mekke'nin her caddesi de, kurban kesim yeridir" buyurdu ve kurbanını
orada, Merve'de kesti.[90]
Müslümanlara da, kurbanlarını
kesmelerini emretti.
Deve bulan, deve kesti. Bulamayanların
da, sığır kesmelerine müsaade edildi. [91] O sırada, bir adam,
Mekke'ye sığır getirmişti. Sığır kesecek olanlar da, ondan sığır alıp
kestiler. [92]
Hudeybiye'de bulunmuş olanlar, kesilen
kurbanlara ortak oldular. Hudeybiye seferine katılmamış olanlar ise, kurban
kesmediler. [93]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Merve'de
kurbanını kestikten sonra, orada başının saçını kazıttı.[94]
Peygamberimiz Aleyhisselamın başının
saçını kazıyan, Hıraş b. Ümeyye idi. Bu işi yapanın Ma'mer b. Abdullah el-Adevî
olduğu da rivayet edilir.[95] Müslümanlar da tıraş
oldular.[96]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Ye'cec
vadisinde bulunan sahabilerinin de gelip umrelerini yapmaları için,
Müslümanlardan bazılarının Ye'cec'deki silahları beklemeye gitmelerini emretti.
Peygamberimiz Aleyhisselamın bu emri hemen yerine getirildi.[97]
Peygamberimiz Aleyhisselam Bilal-i
Habeşî'ye emretti, Kabe'nin üzerinde öğle ezanını okuttu.[98] Bilal-i Habeşî'nin
ezanını işitince, Kureyş müşriklerinden İkrime b. Ebu Cehil: "Allah,
Ebu'l-Hakem'e [Ebu Cehil'e], bu kölenin söylediğini işittirmemek lutfunda
bulunmuştur!" dedi. Safvan b. Ümeyye:
"Allah'a şükürler olsun ki;
bunları görmeden önce, babamı alıp götürdü!" dedi. Halid b. Esîd de:
"Allah'a şükürler olsun ki; babamı
öldürdü de, o bugünü, Ümmü Bilal'in oğlu Bilal'in Kabe'nin üzerine dikilip
anırdığı (hâşâ) zamanı görmedi!" dedi.
Süheyl b. Amr ile yanında bulunan
kişiler ise, bu ezanı işittikleri zaman, yüzlerini kapadılar! [99]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Mekke'de üç
gün oturdu.[100]
Mekke evlerinden hiçbir evin çatısı altına girmedi. Zaten, seferi erinde
evlerde oturmazdı.
Bu umre seferinde de, Mekke'den
ayrılıncaya kadar, Ebtah'ta kendisi için kurulmuş bulunan deri çadırda kaldı.[101]
Hz. Meymûne; Hz. Abbas'ın zevcesi
Ümmü'l-Fadl ile Hz. Cafer'in zevcesi Esmâ binti Umeys'in kızkardeşi olup,[102] İslâmiyetten önce Mes'ud
b. Amr es-Sakaff ile evli iken ondan ayrılıp Ebu Rühm b. Abduluzzâ ile
evlenmiş; Ebu Rühm'ün ölümü ile de dul kalmıştı. [103]
Hz. Abbas, Hz. Meymûne'yi Peygamberimiz
Aleyhisselama övmüş; [104]
Peygamberimiz Aleyhisselam da umre için Medine'den yola çıkmadan önce, Ebu Rafı1
ile Ensardan bir zâtı (Evs. b. Havlî'yi) dünürlük etmek üzere Mekke'ye
göndermiş bulunuyordu. [105]
Peygamberimiz Aleyhisselam umre için
yola çıkıp Cuhfe'de bulunduğu sırada da, Hz. Abbas'la buluşunca, Hz. Abbas:
"Yâ Rasûlallah! Meymune binti
Haris dul kaldı. Onu kendine zevceliğe alsana" demişti. [106]
Hz. Meymûne, Peygamberimiz
Aleyhisselamın kendisiyle evlenmek istediği haberini deve üzerinde bulunduğu sırada alınca:
"Deve de, üzerindeki de Resûlullah
Aleyhisselamındır!" dedi. [107]
Kendisini Peygamberimiz Aleyhisselama
bağışladı[108] ve gereğinin yapılmasını da, kızkardeşi
Ümmü'l-Fadl'a, o da zevci Hz. Abbas'a bıraktı. Bunun üzerine, Hz. Abbas,
Peygamberimiz Aleyhisselamdan 400 dirhem mehir alarak Hz. Meymûneyi
Peygamberimiz Aleyhisselama nikahladı. [109]
Hudeybiye anlaşmasına göre;
Peygamberimiz Aleyhisselamın Mekke'de kalacağı üç günlük müddet dolmuş
bulunuyordu.[110]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Kureyş
müşriklerine:
"İsterseniz, zevcemle evlenme
törenini yapmak üzere burada üç gün daha oturayım ve çekeceğim düğün ziyafetine
sizi de çağırayım" diye Hz. Osman'la haber saldı. [111]
Peygamberimiz Aleyhisselam, bu vesile
ile onları kendisine ısındırmak istemişti.
Kureyş müşrikleri, Hz. Ali'nin yanına
geldiler ve:
"'Artıkyanımızdan ayrılıp git!
Müddet dolmuştur!1 diye sahibine söyle!" dediler. [112] Peygamberimiz
Aleyhisselama Hz.Ali ile haber saldılar. [113]
Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz
Aleyhisselamla ashabını Mekke'den çıkarma işini Huvaytıb b. Abduluzzâ'ya havale
etmişlerdi. [114]
Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Süheyl b.
Amr, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldiler. [115]
O sırada, Peygamberimiz Aleyhisselam,
Medineli Müslümanların meclislerinden bir mecliste oturup konuşuyor ve yanında
da Sa'd b. Ubâde bulunuyordu. [116]
Kureyş temsilcileri:
"Yâ Muhammed! [117] Müddetin dolmuştur! Çık,
git artık yanımızdan!" dediler. [118]
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Ben sizden bir kadını
nikâhlamışüm. Onunla evlenme törenini yapıncaya kadar bırakılmamdan size ne
zarar gelirdi"[119]
Ne olurdu, beni bıraksaydınız da,
evlenme törenimi aranızda yapsaydım, sizin için yapacağımız düğün yemeğimizde
de bulunsaydınız?
Böyle yapmak, size düşmez, yaraşmaz
mıydı?" dedi.
Kureyş temsilcileri:
"Senin düğün yemeğinde bulunmak,
bize gerekmez! [120]
Bize ne sen, ne de düğün yemeğin gerek![121]
Hemen çık
git artık yanımızdan! [122]
Yâ Muhammedi Allah aşkına söyle! 'Toprağımızdan muhakkak çıkıp gideceksin!' diye aramızda seninle muahede yapmadık mı?
İşte, o üç günlük müddet de
dolmuştur!" dediler.
Sa'd b. Ubâde, onların Peygamberimiz
Aleyhisselama karşı böyle kaba ve sert konuştuklarını görünce, son derecede
kızdı[123]
ve Süheyl b. Amfa:
"Ey anasının bilmem nesini
yiyesice! [124]
Sen yalan söylüyorsun! Burası ne senin toprağındır, ne de senin babanın
toprağıdır! [125]
Resûlullah Aleyhisselam, buradan, kendisi istemedikçe çıkmaz! [126] Vallahi, o buradan ancak
muahedeye uyarak rızasıyla çıkar gider. Yoksa, zorla çıkıp gitmez!" dedi.
Sa'd b. Ubâde'nin bu sözleri üzerine,
Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Süheyl b. Amr sustular ve sindiler.
Peygamberimiz Aleyhisselam gülümsedi,
sonra da:
"Ey Sa'd! Konak yerimizde,
kavmimizden bizi ziyarete gelenleri incitme!" buyurdu. [127]
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Müslümanlardan hiç kimse burada
akşamlamayacak, yola çıkacaktır!" diyerek göç halkına seslenmesini Ebu
Râfi'e emir buyurdu.[128]
Peygamberimiz Aleyhisselam da, hemen
devesine bindi. Derlenip toparlanabilen Müslümanlarla birlikte Mekke'den
ayrılarak Şerif mevkiinde konakladı.
Arkadan gelen Müslümanlar da orada
toplandılar, tamamlandılar.[129]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Mekke'den
ayrılmadan önce, Ebu Râfi'i Hz. Meymûne'nin göç hazırlığını görüp Şerife
getirmekle görevlendirmişti.[130]
Ebu Râfi' akşama kadar Hz. Meymûne'nin
işiyle uğraştı. Akşamleyin, Peygamberimiz Aleyhisselamın arkasından, Hz.
Meymûne ve yanındakiler de yola çıktılar.
Yolda, Anâ' mevkiinde, müşriklerin
ayaktaki m I arıyla karşılaştılar. Onlar, Peygamberimiz Aleyhisselama[131] ve Hz. Meymûneye[132] dil uzatmaya başladılar.
Ebu Râfi1, onlara:
"Siz bizden ne istiyorsunuz?!
İşte, vallahi, süvariler ve silahlar,
Batn-ı Ye'cec'de bekliyor! [133]
Siz anlaşmayı bozmak mı
istiyorsunuz?!" deyince, müşrikler başlarını önlerine eğdiler, hemen dönüp
gittiler. [134]
Ebu Râfi' ve yanında bulunanlar Batn-ı
Ye'cec'e vardılar. Oradaki süvarilerle birlikte, bütün gece yola devam ederek
Şerife geldiler. [135]
Hz. Meymûne'nin Mekke'de yapılamayan
evlenme töreni Şerifte yapıldı. [136]
Yüce Allah, Hudeybiye muahedesinden
sonra indirdiği âyette (Feth: 27) vaad buyurduğu fethi Hayber'i fethettirmek
suretiyle yerine getirdiği gibi, Resûlünün umre hakkında gördüğü rüyayı da yaptırdığı
bu umre ile doğru çıkarmıştır.[137]
Hz. Hamza'nın kızı Ümâme, Mekke'de
bulunuyordu.
Peygamberimiz Aleyhisselamın Mekke'ye
vardığı sırada, Hz. Ali, Peygamberimiz Aleyhisselama:
"Amcamızın biricik yetim kızını
müşriklerin arasında ne diye bırakalım?" demiş, Peygamberimiz Aleyhisselam
da bu teklifi olumsuz karşılamamıştı.[138]
Hz. Ali, Ümâme'yi erkeklerin arasında
Kabe'yi tavaf ederken görüp elinden tutarak Hz. Fâtıma'nın yanına getirmiş: [139]
"Amcanın kızı senin yanında
dursun!" demiş,[140] Hz. Fâtıma'nın hevdecine
koymuştu.[141]
Peygamberimiz Aleyhisselam Mekke'den
ayrılırken de, Ümâme:
"Amca! Amca!" diye seslenerek
Peygamberimiz Aleyhisselamın arkasından koşmuştu. [142]
Peygamberimiz Aleyhisselam da, onu
Mekke'den Medine'ye getirmişti. [143]
Zeyd b. Harise ile Hz. Cafer ve Hz.
Ali, Umâmeye bakmak için isteklendiler.
Aralarında tartışmaya başladılar.
Peygamberimiz Aleyhisselam, bu hususta,
aralarında kendisinin hüküm vereceğini bildirdi ve:
"Ey Cafer! Ümâme'yi görüp
gözetmeye, sen daha lâyıksın! Çünkü, onun teyzesiyle evli bulunuyorsun! Kadın,
ne teyzesi, ne de halası üzerine nikahlanıp gelemez!" buyurdu, Ümâme'yi
Hz. Cafer'in görüp gözetmesine hüküm verdi.
Peygamberimiz Aleyhisselam bu hükmü
verince, Hz. Cafer sevincinden ayağa kalkıp, Peygamberimiz Aleyhisselamın
çevresinde, tek ayağı üzerinde seke seke yürümeye başladı.
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Ey Cafer! Nedir bu?!" diye
sordu.[144]
Hz. Cafer:
"Bu, Habeşlilerin sevinçlerinden
krallarına yaptıklarını gördüğüm birşeydir. [145]
Yâ Rasûlallah! Necaşî de, bir kimseden
hoşlandı mı, kalkar, onun çevresinde, tek ayağı üzerinde seke seke
yürürdü!" dedi.
Peygamberimiz Aleyhisselam, Ümâme'yi,
Hz. Ümmü Seleme'nin oğlu Seleme b. Ebu Seleme ile evlendirmiştir. [146]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Umre
seferinden Zilhicce ayında Medine'ye dönmüştür. [147]
[1] Ffruzâbâdf, Kâm ûsu'l-m uhft, c. 2, s. 99.
[2] İbn Esîr, Nihâye, c. 3,
s. 297.
[3] Mâlik.Muvatta', c. 1, s.
347, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 316, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 270.
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1, s. 387, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 15, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 115.
[5] Mâlik, Muvatta', c. 1,
s. 346, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 246, Müslim , Sahîh, c. 2, s. 983,
Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 272. Nesâf. Sünen. c. 5. s. 115.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/171.
[6] Ibn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 1 70,171, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 134, Müslim, c.
2, s. 916, Ebu Da\ud, Sünen, c. 2, s. 205. 206. Tirmizî. c. 3. s. 180. İbnMâce.
Sünen. c. 2. s. 999. Hâkim. Müstednek. c. 3. s. 50.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/171-172.
[7] Vâkidi, Megâzi, c. 2, s. 731, İbn Sa'd, Tabakât,
c. 2, s. 120.
[8] İbn Kayyım, Zâdu'l-mead,
c. 2, s. 168, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 227, İbn Hacer,
Fethu'l-bârî, c. 7, s. 383.
[9] Vâkıdî, Megâzi, c. 2, s.
732, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 254.
[10] Vâkidi, Megâzi, c. 2, s.
731, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 120, İbn Hacer, Fethu'l-bârf, c. 7,
s. 383, Kastalânf,Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184, Diyarbekrî,
Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/172.
[11] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, Belâzurî,
Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353.
[12] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c.2,s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 149.
[13] Belazuri, Ensâb, c. 1,
s. 353.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/172-173.
[14] Vâki dr, Megâzî, c.2, s.
732, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Belâzuıî, Ensâb.c.1, s. 353, Taberî,
Târih, c. 3, s. 101.
[15] Vâkıdî, c. 2,5.732, İbn Sa'd, c. 2, s. 120, 121,
Belâzurî, c. 1, s. 353.
[16] Vâkidi, Megâzı, c. 2, s.
732,733.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/173.
[17] Vâkıdî, Megâzî,c.2, s. 733, İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121.
[18] Vâkıdî, Megâzî,c.2, s.
733, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62.
[19] Buhârî, Sahih, c. 2, s.
145.
[20] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık:
6/173-174.
[21] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 734, İbn Sa'd, Tabakât, c.
2, s. 121.
[22] Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.
[23] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
734, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4,
s. 231.
[24] Vâkidi, Megâzî, c. 2, s.
734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c.
2, s. 780, Zürkâni, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[25] Vâkıdî, c. 2, s. 734,
İbn Sa'd, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231, Diyarbekrî, c. 2, s. 62,
Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s.255.
[26] İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 168.
[27] İbn ESİr, Nihâye, c. 5,
s. 291.
[28] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, 735, İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62,
Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.
[29] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1 , s. 305, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231 .
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/174-175.
[30] Vâkidi, Megâzî, c. 2, s.
734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c.
2, s. 780, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[31] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
734.
[32] Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231,
Halebî, c. 2, s. 780, Zürkânf, c. 2, s. 255.
[33] Taberî, Tarîh, c. 3, s. 101.
[34] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, c. 2, s. 780, Zürkânf, c. 2, s. 255.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/175-176.
[35] Vâkidi, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu'l-Fidâ,
el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 780,
Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.
[36] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
734.
[37] Vâkidi, c. 2, s. 734, İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ,
c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231 Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[38] Vâki dr, Megâzî, c. 2,
s. 734, E bu'l-Fidâ, c. 4, s. 231 .
[39] İbn Seyyid,
Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/176-177.
[40] Diyarbekrı, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62, Halebı,
c. 2, s. 780, 781, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[41] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
734, 735, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 23, Diyarbekrı,
c. 2, s. 62, 63, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[42] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
735, İbn Sa'd, c. 2, s. 121, Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184.
[43] Ahm ed b. Hanbel,
Müsned, c. 2, s. 142, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 111.
[44] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
735, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121.
[45] Mâlik. Muvatta1,
c. 1.S.343.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/177-178.
[46] İbn İshak, İbn Hişam ,
Sîre, c. 4, s. 13, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c.
2, s. 121, Nesâf, Sünen, c.5, s. 212, Taberî, Târîh, c. 3, s. 106, İbn E ar,
Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 228, 229, 231,
İbn Hacer, Fethu 'l-bârf, c. 7, s. 383, 384, Kastalânf, Mevahibü'l-ledünniye,
c. 1, s. 184,185, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs,
c. 2, s. 63, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 783, 784, Zürkânf,
Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255, 257.
[47] Buhârî, Sahih, c. 2, s.
204, Nesâf, Sünen, c.5, s. 212.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/178.
[48] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 4, s. 232.
[49] Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353.
[50] İbn İshak.İbnHişam,
Sîre, c. 4, s. 12, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 232.
[51] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2,
s. 123, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 86, Müslim, Sahih, c. 2, s. 923, Ebu Dâvud,
Sünen, c. 2, s. 178, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 230, Kastalânf, Mevâhib, c. 1, s.
185.
[52] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1 , s. 306.
[53] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1 , s. 305.
[54] Ebu Dâvud, Sünen, c. 2,
s. 178, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 230, 231.
[55] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 4, s. 231.
[56] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 4, s. 12, Taberî, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227,
Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 227.
[57] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 123, Müslim , Sahîh, c. 2, s. 923, Mesâf, Sünen, c.
5, s. 231.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/178-179.
[58] İbn İshak.İbnHişam, Sîre,c.4, s. 12,13, Taberî,
Târih, c. 3, s. 100, İbn Esir, Kâmil,c. 2, s. 227.
[59] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1 , s. 305.
[60] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2,
s. 123, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 306, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, 231,
Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 185.
[61] Ebu'l-Fidâ, c. 4, s.
229, 231, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 168.
[62] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2,
s. 123, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 161, c. 5, s. 86, Müslim, Sahih, c. 2, s. 923,
E bu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 178, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 231, İbn Kayyım , Zâd,
c. 2, s. 168, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148, Kastalânf, Mevâhib, 1, s.
185.
[63] Nesâf, Sünen, c. 5, s. 231.
[64] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
735, İbn Sa'd, t 2, s. 121.
[65] İbn Mâce, Sünen, c. 2,
s. 983.
[66] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
735, 736, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121.
[67] İbn İshak.İbnHişam,
Sîre,c.4, s. 13.
[68] İbn Mâce, Sünen, c. 2,
s. 984.
[69] İbn İshak.İbnHişam,
Sîre,c.4, s. 12,13.
[70] Nesâi, Sünen, c. 5, s. 212, Diyartoekrf, Hamfs, c.
2, s. 63, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 784.
[71] Nesâf, Sünen, c. 5, s.
212, Diyartoekrf, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 63, Halebî, c. 2, s. 784.
[72] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.
[73] İbn Sa'd, Taba kât, c.
2, s. 122, Halebî, c. 2, s. 7 84, Zürkânf, M evâhibü 'l-ledünniye Şerhi, c. 2,
s. 257.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/179-181.
[74] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Ahmed b. Hanbel,
Müsned, c. 1, s. 306.
[75] Nesaî, Sünen, c. 5, s.
231.
[76] Müslim, Sahih, c. 2, s.
923, Ebû Davud, Sünen, c. 2, s. 178.
[77] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1 , s. 305.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/181-182.
[78] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 13, İbn Mâce,
Sünen, c. 2, s. 984.
[79] Buhârî, Sahih, c. 2, s.
162,163, 166.
[80] İbn Mâce, Sünen, c. 2,
s. 985.
[81] İbn Ebi Şeybe, Musannef,
c. 4, s. 108.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/182.
[82] Buhârî, Sahih, c. 2, s.
160,163, 165-166, İbnMâce, Sünen, c. 2,5.996.
[83] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
736, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.
[84] Buhârî. Sahıh.c.2.s.171
. c. 5. s. 86. Müslim. Sahih. c. 2. s. 923. Tirmizî. Sünen. c. 2. s. 217.
Nesâf. Sünen. c. 5. s. 243.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/182.
[85] Nesâf, Sünen, c. 5, s. 240.
[86] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 4, s. 355, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 995,996.
[87] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 4, s. 355.
[88] Ahmed b. Hanbel, c. 4,
s. 355, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 86, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2,
s. 257.
[89] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 4, s. 311, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 96.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/183.
[90] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, İbn Sa'd, Tabak
âtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122, Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181,
Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 63.
[91] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
737.
[92] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
737, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 785.
[93] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
736, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 259.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/183.
[94] Ibn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.
[95] Vâkidt, Megâzî, c.2, s.
737
[96] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık:
6/184.
[97] Vâkidi c. 2, s. 740, İbn
Sa'd, c. 2, s. 122, Kastalânf, c. 1, s. 195, Diyarbekrî, c. 2, s. 63.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/184.
[98] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 738, İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.
[99] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
737, 738, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 232.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/184-185.
[100] İbn İshak.İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, İtan Sa'd, Tabakât, c.
2, s. 122, Taben, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esîr, Kâmil, c.2, s. 227.
[101] Vâkıdı,
Megâzı,c.2,s.740.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/185.
[102] İbn Abdilber İsti âb, c. 4, s. 1915, 1916.
[103] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s.
30.
[104] İbn Hacer, el-İsâbe, c.
4, s. 142.
[105] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, 133, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s.
170.
[106] İbn Abdilberr, İstiâb,c.4, s. 1916, İbn E ar, Usdu'l-gâbe,
c. 7, s. 273, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 64.
[107] Süheyli, Ravdu'l-ünüf,
c. 7, s. 29, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 233.
[108] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, Hâkim , Müstedrek, c. 4, s. 33, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1916 Ebu'l-Fidâ,
el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 233.
[109] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 4, s. 14, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/185-186.
[110] Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31, Ebu'l-Fidâ,
el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.
[111] Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs,
c. 2, s. 64.
[112] E bu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.
[113] İbnEsîr, Kâmil, c. 2, s.
227.
[114] İbn İshak, İbnHişam,
Sîre,c.4,s. 14.
[115] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
739, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122.
[116] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
739, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Diyarbekrî, c. 2, s. 63,64.
[117] İbn Abdilberr, İsti âb,
c. 4, s. 1917.
[118] İbn İshak, İbn Hisam , Sîre, c. 4, s. 14, Vâkıdî,
Megâzî, c. 2, s. 739, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122, Taberî, Târîh, c. 3, s.
100, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229.
[119] İbn Kayyım ,
Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Diyarbekrî, TârıTiu'l-hamfs, c. 2, s. 64.
[120] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 4, s. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, 740, Taberî, Târîh, c. 3, s.
100, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31.
[121] İbn Abdilberr, İsti âb,
c. 4, s. 1917.
[122] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 4, s. 1 4, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, Taberî, Târîh, c. 3, s. 100,
Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 191 7,
Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229.
[123] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
740, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 33.
[124] İbn Abdilberr, İstiâb,
c. 4, s. 1917, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s.
64.
[125] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
740, İbn Kayyı m, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, E bu'l-Fidâ, c. 4, s. 229,
Diyarbekrî, c. 2, s. 64, Halebî,c. 2, s. 783, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye
Şerhi, c. 2, s. 262.
[126] İbn Abdilberr, İstiâb,
c. 4, s. 1917-1918, Diyarbekrî, c. 2, s. 64.
[127] Vâkıdî, c. 2, s. 740,
Diyarbekrî, c. 2, s. 64, Halebî, c. 2, s. 783, Zürkânf, c. 2, s. 242.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/186-188.
[128] Vâkıdî, c. 2, s. 740,
İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122, Halebî, c. 2, s. 783.
[129] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
740, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/188.
[130] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14.
[131] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
740, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye,
c. 4, s. 229.
[132] Halebî, İnsânu'l-uyûn,
c. 2, s. 783.
[133] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s.
740, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 783.
[134] Halebî, İnsânu'l-uyûn,
c. 2, s:. 783.
[135] Vâkıdî, Megâzî, c. 2,
s:. 740.
[136] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 4, s:. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s:. 741, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ,
c. 2, s:. 1 22.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/188-189.
[137] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 4, s. 14, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 89.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/189.
[138] 235 Vâkıdî, M egâzf, c.
2, s. 738, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 158, 159.
[139] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 35.
[140] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1, s. 98, İbn Kaybım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 171, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye
ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.
[141] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 35.
[142] Ahmed b. Hanbel, c. 1,
s. 98, İbn Kayyım, c. 2, s. 171, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 235 Kastalânf,
Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 185, Diyarbekrî, Târıîıu'l-hamfs, c. 2, s. 63,
64, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 785.
[143] Ahmed b. Hanbel, Müsned,
c. 1, s. 98.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/189-190.
[144] Vâkidi, Megâzı, c.2, s. 738, 739, İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 159,160.
[145] İbn Sa'd,
Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 35, 36.
[146] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s.
739, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 160.
[147] İbn İshak, İbn Hişam,
Sîre, c. 4, s. 14, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/190-191.