Hicretin Beşyüzbîrinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 4

Temim B. Muiz B. Badis. 4

Sadaka B. Mansur. 4

Hicretin Beşyüzikinci Senesi 4

Hicretin Beşyüzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 4

Hasan El-Alevî 5

Hasan B. Alı 5

Er-Rubanî 5

Yahya B. Ali 5

Hicretin Beşyüzüçüncü Senesi 5

Hicretin Beşyüzüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 6

Ahmed B. Ali 6

Ömer B. Abdülkerim.. 6

Muhammed Ahi Hammad (Diye De Bilinir) 6

Hicretin Beşyüzdördüncü Senesi 7

Hicretin Beşyüzdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 7

İdris B. Hamza. 7

Ali B. Muhammed. 7

Hicretin Beşyüzbeşînci Senesi 8

Hicretin Beşyüzbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 9

İmam Gazzali 9

Hicretin Beşyüzaltıncı Senesi 10

Hicretin Beşyüzaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 10

Sâid B. Mansur. 10

Muhammed B. Musa B. Abdullah. 10

Muammer B. Muammer. 11

Ebu Ali El-Mearrî 11

Nezihe. 11

Ebu Sa'd Es-Sem'anî 11

Hicretin Beşyüzyedincî Senesi 11

Hicretin Beşyüzyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 12

İsmail B. Hafız Ebubekir El-Beyhakî 12

Şücab.Ebişüca' 12

Muhammed B. Ahmed. 12

Muhammed B. Tahir. 13

Ebubekir Eş-Şâsî 14

Mü'temen B. Ahmed. 14

Hicretin Beşyüzsekîzînci Senesi 14

Hicretin Beşyüzdokuzuncu Senesi 15

Hicretin Beşyüzdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 15

İsmail B. Muhammed. 16

Menceb B. Abdillah El-Müstazhiri 16

Abdullah B. Mübarek. 16

Yahya B. Temim B. Muiz B. Badis. 16

Hicretin Beşyüzonuncu Senesi 16

Hicretin Beşyüzonuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 17

Ukayl B. İmam Ebü'l-Vefa. 17

Ali B. Ahmed B. Muhammed. 17

Muhammed B. Mansur. 17

Muhammed B. Ahmed B. Tahir. 17

Muhammed B. Ali B. Muhammed. 17

Mahfuz B. Ahmed. 17

Hicretin Beşyüzonbirinci Senesi 18

Hicretin Beşyüzonbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 18

Kadı Murtaza. 18

Muhammed B. Sa'd. 19

Hac Emiri 19

Hicretin Beşyüzonikînci Senesi 19

Halife Müstazhir Billah'ın Vefatı 20

Müsterşid'in Hilafete Geçişi 20

Hicretin Beşyüzonikînci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 21

Halife Müstazhir. 21

Ermeni Arguvan. 21

Bekir B. Muhammed B. Ali 21

Hüseyin B. Muhammed B. Abdülvehhab. 21

Yusuf B. Ahmed Ebu Tahir. 21

Ebü'l-Fadl B. Hazin. 22

Hicretin Beşyüzonüçüncü Senesi 22

Hicretin Beşyüzonüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 22

İbn Ukayl 22

Ebü'l-Hasan Ali B. Muhammed Ed-Damiganî 23

Mübarek B.Ali 23

Hicretin Beşyüzondördüncü Senesi 23

Hicretin Beşyüzondördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 26

Ahmed B. Abdülvahhab B. Sünâ. 26

Abdürrahim B. Abdulkebir. 26

Abdülaziz B. Ali 26

Hicretin Beşyüzonbeşinci Senesi 26

Hicretin Beşyüzonbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 27

Lügatçı İbnu'l-Katta Ebü'l-Kasım.. 27

Şahinşah Ebü'l-Kasım.. 28

Abdürrezzak B. Abdullah. 28

Süfriyye Hatun. 28

Tuğraî 29

Hicretin Beşyüzonaltıncı Senesi 29

Hicretin Beşyüzonaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 30

Abdullah B. Ahmed. 30

Ali B. Ahmed Es-Sümeyremî 31

Harirî 31

Tefsirci El-Bağavî 32

Hicretin Beşyüzonyedînci Senesi 33

Hicretin Beşyüzonyedînci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 33

Ahmed B. Muhammed. 33

Hicretin Beşyüzonsekizinci Senesi 34

Hicretin Beşyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 34

Ahmed B. Ali B. Burhan. 34

Abdullah B. Muhammed B. Cafer. 34

Ahmed B. Muhammed. 35

Hicretin Beşyüzondokuzuncu Senesi 35

Hicretin Beşyüzondokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 35

Aksungur El-Porsukî 35

Bilal B. Abdurrahman. 35

Kadı Ebu Sa'd El-Herevî 36

Hicretin Beşyüzyirminci Senesi 36

Hicretin Beşyüzyirminci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 37

Ahmed B. Muhammed B. Muhammed. 37

Ahmed B. Ali 37

Behram B. Behram.. 38

Said B. Seyyar. 38

Hicretin Beşyüzyirmibirinci Senesi 38

Hicretin Beşyüzyirmibirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 39

Muhammed B. Abdülmelik. 39

Fatıma Binti Hüseyin B. Hasan B. Fadleveyh. 39

Ebu Muhammed Abdullah B. Muhammed. 39

Hicretin Beşyüzyirmiikinci Senesi 40

Hicretin Beşyüzyirmiikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 40

Hasan B. Ali B. Sadaka. 40

Hasan B. Ali 41

Atabeg Tuğtekin. 41

Hicretin Beşyüzyirmiüçüncü Senesi 41

Hicretin Beşyüzyirmiüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 42

Es'ad B. Ebi Nasr. 42

Hicretin Beşyüzyirmidördüncü Senesi 42

Mısır Halifesinin Öldürülmesi 42

Hicretin Beşyüzyîrmidördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 43

İbrahim B. Yahya B. Osman. 43

Hüseyin B. Muhammed. 44

Muhammed B. Sadun B. Mirca. 44

Hicretin Beşyüzyirmibeşinci Senesi 44

Hicretin Beşyüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 44

Ahmed B. Muhammed B. Abdülkahir Es-Sofî 44

Hasan B. Süleyman. 45

Hammad B. Müslim.. 45

Ali B. Müstazhir Billah. 45

Muhammed B. Ahmed. 45

Sultan Melikşah'ın Oğlu Sultan Mahmud. 46

Hibetullah B. Muhammed. 46

Hicretin Beşyüzyirmialtıncı Senesi 46

Hicretin Beşyüzyirmialtıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 47

Ahmed B. Ubeydullah. 47

Muhammed B. Muhammed B. Hüseyin. 47

Hicretin Beşyüzyirmîyedinci Senesi 47

Hicretin Beşyüzyirmiyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 48

Ahmed B. Selame. 48

Es'ad B. Ebu Nasr B. Ebi'l-Fadl 48

İbn Zagunî El-Hanbelî 48

Hasan B. Muhammed. 49

Ali B. Ya'lâ. 49

Muhammed B. Ahmed. 49

Muhammed B. Muhammed. 49

Ebu Muhammed Abdülcebbar. 49

Hicretin Beşyüzyirmisekizînci Senesi 50

Hicretin Beşyüzyirmisekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. 50

Ahmed B. Ali 50

Ebu Ali El-Farikî 50

 

Hicretin Beşyüzbîrinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Temim B. Muiz B. Badis

 

îfrikiye hükümdarıydı. Yumuşak huyluluk, cömertlik ve ihsan ba­kımından hükümdarların en seçkinlerindendi. Kırkaltı yıl süreyle hü­kümdarlık yaptı. Doksandokuz yıl yaşadı. Yüzden fazla erkek, altmış kadar da kız çocuk bıraktı. Kendisinden sonra yerine oğlu Yahya geçti. Temim b. Muiz'i, şair şu sözleriyle en güzel şekilde övmüştü.

«Öteden beri çok eskilerden gelen çağrılarda rivayet edilen haber­lerde duyduğumuz en üstün ve en doğru şey; sellerin yağmurdan, deniz­den ve Emir Temim'in avucundan nakledip rivayet ettikleri sözlerdir.» [1]

 

Sadaka B. Mansur

 

Sadaka b. Mansur b. Debis b. Ali b. Mezyed el-Esedî el-Emir Sey-fii'd-Devle. Hille, Tikrit, Vâsıt ve o çevredeki bazı beldelerin sahibiydi. Cömert, iffetli, kendine güvenilir bir kimseydi. Beldelerinde korkuya kapılan her kişinin güven bulduğu bir sığınaktı. Onun kanadının altına giren kimse güvene kavuşurdu. Zor kitapları okurdu ama yazısı güzel değildi. Gerçekten nefis kitaplar edinmişti. Irzım korumak için hiçbir kadınla evlenmedi. Hiçbir cariyeyle yatmadı ki kimsenin kalbi kırılma­sın cidden çok güzel vasıflarla nitelendirilerek övülmüştü. Savaşlardan birinde Bergüş adındaki bir köle tarafından öldürüldü, öldürüldüğünde ellidokuz yaşındaydı. Allah rahmet etsin. [2]

 

Hicretin Beşyüzikinci Senesi

 

Bu senenin şaban ayının yirnıiikisinde cuma günü. halife Müstaz-hir, Melikşah'm kızı ve Sultan Muhammedın kızkardeşi Hatunla ev­lendi. Ona 100.000 dinar mehir verdi. Üzerine altınlar saçtı. Nikâh akti İsfahan'da yazıldı.

Bu senede Dımaşk valisi Atabeğ Tuğtekin ile Haçlılar arasında çok savaşlar vuku buldu.

Bu senede Said b. Humeyd el-Ömerî Hille-i Seyfiye mıntıkasını ele geçirdi.

Bu senede Dicle'nin suyu fazlaca kabardı. Etrafa taştı. Tarım ürün­leri telef oldu. Bu yüzden fiyatlar aşırı şekilde yükseldi. Şiddetli bir kıt­lıkla karşı karşıya gelindi.

Bu senede Emir Kaymaz insanlara hac ettirdi. [3]

 

Hicretin Beşyüzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Hasan El-Alevî

 

Künyesi Ebu Haşim'di. Hemedan reisinin oğluydu. Büyük bir ser­vete sahipti. Sultan bir zamanlar onu 900.000 dinar para cezasına çarp­tırmış ve bunu ondan tahsil etmişti. O da bu parayı ödemek için bir akar veya başka bir şey satmak ihtiyacını dahi duymamıştı. [4]

 

Hasan B. Alı

 

Hasan b. Ali Ebü'l-Fevaris b. Hazin. Kendisine nisbet edilen meş­hur yazısıyla ün salmış bir katiptir. Bu senenin zilhicce ayında vefat et­ti. İbn Hallikan dedi ki: «O, kendi eliyle 500 hatme yazdı.» Bu senede ani­den vefat etti. [5]

 

Er-Rubanî

 

Abdülvahid b. İsmail Ebü'l-Mehasin er-Rubanî. Taberistanlıdır. Şafiî imamlarındandır. Hicretin 415. senesinde doğdu. İlim tahsili için çeşitli memleketlere seyahatlerde bulundu. Nihayet Maveraünnehir'e kadar gitti. Çok ilimler elde etti. Çok sayıda hadis dinleyip derledi. Şafiî mezhebinin fıkhına dair kitaplar tasnif etti. el-Bahr fî'1-Furû, bunlar­dan biridir. Bu kitabı yüklü bilgilerle dolu olup garip şeyleri kapsamak­tadır. « el-Bahr adlı kitaptan konuş. O zaman hiç bir sıkıntın kalmaz» mealinde bir arap atasözü vardır. Rubanî «Bütün Şafiî kitapları yana­cak olsa ben onları yeniden ezberimden yazardım» demiştir. Taberis-tan'da camide aşure gününe denk gelen bir cuma gününde Taberistan'h bir adam onu haksız yere öldürmüştü. Allah rahmet etsin. İbn Hallikan dedi ki: Rubanî, Nasır el-Mervezî'den fikıh öğrendi. Onun söylediklerini yorumladı.» Rubanî'nin büyük bir itibarı ve saygınlığı vardı. Usul ve fu-rua dair kitaplar tasnif etti. Bahrü'l-Mezhep, Kitabü'l-Menasis fil-İmam eş-Şafıî, Kitabü'1-Kâfi, Hilyetü'l-Mümin gibi eserler ona aittir. Kelama dair kitapları da vardır. [6]

 

Yahya B. Ali

 

Yahya b. Ali b. Muhammed b. Hasan b. Bestam eş-Şeybanî et-Tebrizî. Künyesi Ebu Zekeriya idi. Arap dili ve edebiyatında, nahivde üstaddı. Ebü'l-Alâ'dan ve diğerlerinden ders aldı. Aralarında Mansur b. Cevalikî'nin de bulunduğu bazı kimseler ondan icazet aldılar. İbn Nasır; «Yahya b. Ali, nakilde güvenilir bir kimseydi» demiştir. Birçok tasnif eserleri vardır. İbn Hayrun ise «Yahya b. Ali gidişatı beğenilen bir kimse değildi» demiştir. Bu senenin cemaziyelahir ayında vefat etti. Babı İbriz mezarlığında Şeyh Ebu İshak eş-Şirazî'nin mezarının yanma defnedil­di. Doğrusunu Allah bilir. [7]

 

Hicretin Beşyüzüçüncü Senesi

 

Bu senede Haçlılar Trablus şehrini ele geçirdiler. Oradaki erkekle­ri Öldürdüler. Kadınları ve çocukları esir aldılar. Malları ve eşyaları da ganimet edindiler. Bundan on gece sonra da Cebele şehrini ele geçirdi­ler. Güç ve kuvvet ancak ulu ve yüce olan Allah'ındır. Fahrü'I-Mülk b.

Ammar, Haçlıların önünden kaçıp Dımaşk valisi Tuğtekin'in yanına gitti. Tuğtekin ona ikramda bulundu. Birçok beldeleri de ona ikta' ola­rak verdi.

Bu senede hatmilerden bir vezir Ebu Nasr b. Nizamülmülk'e saldı­rıp yaraladı. Sonra batini tutuklanarak kendisine içki içirildi. O da bir batini topluluğun yerini bildirdi. O topluluk yakalanarak öldürüldü.

Bu senede Emir Kaymaz insanlara hac ettirdi. [8]

 

Hicretin Beşyüzüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Ali

 

Ahmed b. Ali b. Ahmed Ebu Bekir el-Alevî. Duvarları kireçle sıvar­dı. Ama duvarlar üzerine suret yapmazdı. Yaptığı bu işin karşılığında da hiç kimseden ücret almazdı. Yararlanıp geçimini sağlamaya yetecek kadar emlâki vardı. Kadı Ebu Yalâ'dan hadis dinledi. Ondan biraz da fi­kıh öğrendi. Hac ettiği zaman Mekke'deki mezarları ziyaret ederdi. Fu-dayl b. İyaz'm mezarının yanına vardığında elindeki değneğiyle meza­rın yanma bir çizgi çizer «yarab şuraya» derdi. Rivayet olunduğuna göre o bu sene hac etmiş, ihramlı olarak Arefe'de vakfesini yapmış ve arefe günü akşam vefat etmiştir. Yıkanıp kefenlenmiş ve Ka'be'nin çevresin­de dolaştırılmış, sonrada sağlığında değneğiyle çizip gösterdiği Fudayl b. İyaz'm mezarının yanma defnedilmişti. Bağdat ahalisi onun vefatını duyunca gıyabî cenaze namazını kılmak için toplandılar. O kadar büyük bir cemaat toplandı ki şayet kendisi Bağdat'ta vefat etmiş olsaydı, daha fazla bir cemaat toplanamazdı. Allah rahmet etsin. [9]

 

Ömer B. Abdülkerim

 

Ömer b. Abdülkerim b. Sa'deveyh el-Fıtyan ed-Dihkarî hadis topla­mak amacıyla çeşitli yerlere seyahatlerde bulundu. Dünyayı dolaştı. Sahih hadisleri seçip rivayet etti. Bu konuda fikhî bilgisi de vardı. Güve­nilir bir ravi idi. İmam Gazzali onun Kitabü's-Sahiheyn adlı eserini tas­hih etmiştir. Bu senede Serahs şehrinde vefat etti. [10]

 

Muhammed Ahi Hammad (Diye De Bilinir)

 

Büyük ve salih şahsiyetlerdendi. Müzmin bir hastalığa yakalan­mıştı. Rüyasında Peygamber (s.a.v.)'i görünce şifa buldu. Kendisine ait bir mescide kapandı. Kırk sene orada kaldı. Sadece cuma namazını kıl­mak amacıyla dışarı çıkıyordu. İnsanlarla bir araya gelmiyor, onlarla ilişki kurmuyordu. Bu senede vefat etti. İmam Ebu Hanife'nin mezarı- yakınında bir zaviyeye defnedildi. Allah rahmet etsin. [11]

 

Hicretin Beşyüzdördüncü Senesi

 

Bu sene başında fikıhçılardan ve diğerlerinden oluşan, aralarında İbn Zağunî'nin de bulunduğu Bağdatlı bir cemaat cihad etmek ve Haçlı­larla savaşmak için Şam'a gitmek üzere hazırlığa başladı. Bunlar, Haç­lıların birçok şehri fethettiklerini mesela rebiyülevvel ayında Sayda şehrini ve aynı şekilde diğer şehirleri ele geçirdiklerini duydukları za­man hazırlığa başlamışlardı. Ancak daha sonra Haçlıların çok oldukla­rını duyunca çokları geri döndü.

Bu senede Melikşah'm kızı ve halifenin zevcesi Bağdat'a geldi. Kar­deşi Sultan Muhammed'in evine konuk oldu. Sonra çeyizi 162 deve, yir-miyedi katır üzerinde taşındı. Gelişi sebebiyle Bağdat şehri süslendi. Ramazan ayının onuncu gecesinde halifenin yanına girdi. Bu, cidden muazzam ve muhteşem bir geceydi.

Bu senede Ebu Bekir eş-Şaşî, Tâciye ile birlikte Nizamiye medrese­sinde ders vermeye başladı. Yanında vezir ve ayanda hazır bulundu.

Bu senede Emir Kaymaz insanlara hac ettirdi. Su azlığından ve su­suzluktan dolayı Horasanlılar hacca gitme imkânını bulamadılar. [12]

 

Hicretin Beşyüzdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

İdris B. Hamza

 

İdris b. Hamza Ebü'l-Hasan eş-Şaşî er-Remlî el-Osmanî. Şafiî mez­hebini savunan meşhur münazaracılardandı. Önceleri Nasır b. İbra­him'den, sonra Bağdat'ta Ebu îshak eş-Şirazî'den fikıh dersleri aldı. Ho­rasan'a gitti. Maveraünnehir'e kadar uzandı. Bu senede vefat edinceye dek Semerkand medresesinde ikamet etti. [13]

 

Ali B. Muhammed

 

Ali b. Muhammed b. Ali b. İmadüddin Ebü'l-Hasan et-Taberî. Key-ya el-Herasî diye bilinir. Büyük fikıhçılardan, Şafiî reislerinden biridir. Hicretin 450. senesinde doğdu. İmamü'l-Haremeyn'den ders aldı. O ve Gazzali, Îmamü'l-Harameyn'nin en büyük öğrencileriydiler. Bunların ikisi de Bağdat'ta Nizamiye'de müderrisliğe tayin edildiler. Ebü'l-Ha­san Ali b. Muhammed, fesahatlı konuşan, gür ve güzel sesli bir kimsey­di. Nisabur'daki Nizamiye medresesinin yetmiş ayaklık merdivenlerini tırmanırken her merdivenin basamağında İblis'e yedişer kez lanet okurdu. Çok miktarda hadis dinledi. Fetva verdi. Ders okuttu. Büyük ve faziletli kimselerden olup fakihlerin de önderlerindendi. İmam Ahmed b. Hanbel'in münferiden rivayet ettiği ve bir ciltte toplanan hadislere

reddiye babında bir kitap yazmıştır. Başka tasnif eserleri de vardır. Bir zamanlar Batınilerle işbirliği içinde olmakla itham edilmiş; bu yüzden müderrislikten alınmıştı. Sonra aralarında İbn Ukayl'm da bulunduğu bir grup alim onun suçsuzluğu yolunda tanıklık yapınca tekrar müder­risliğe iade edildi. Bu senenin muharrem ayının başında perşembe günü ellidort yaşında vefat etti. Şeyh Ebu İshak eş-Şirazî'nin mezarının yanı­na defnedildi. İbn Hallikan'm ifadesine göre Ali b. Muhammed hadis ez­berler ve ezberlediği hadislerle karşısına çıkan kimselerle münazara yapardı. O şöyle demişti:

«Hadis kahramanları savaş meydanlarında dolaştıklarında ve fir-tınalar estiğinde, kıyasçıların kelleleri uçar.»

Seleften birinin rivayetine göre kendisine hadis kitaplarının fakih-ler için vasiyet kapsamına girip girmiyeceği hususunda fetva sorulmuş, o da bunun vasiyet kapsamına gireceğini söylemiş ve şu hadisi delil ola­rak ileri sürmüştü:

«Ümmetimden kırk hadis ezberleyen bir kimseyi Cenâb-ı Allah kı­yamet gününde alim olarak diriltip hasreder.»

Kendisine Muaviye oğlu Yezid hakkında soru sorulmuş, o da onun oyunla meşgul olan asık bir kimse olduğunu, bu sebeple ona sövülebile-ceğini söylemişti. Gazzalî'ye gelince o bu hususta Ali b. Muhammed'e muhalefet etmiş, Yezid'e sövüp lanet okumanın caiz olmadığım, çünkü onun müslüman bir kişi olduğunu ve Hz. Hüseyin'in öldürülüşüne razı olduğunun tesbit edilemediğini; tesbit edilse bile bunun ona lanet oku­mayı caiz kılamayacağını, çünkü katilin lanetlenmesinin doğru olmadı­ğını, özellikle de tevbe kapısının açık olduğunu, kullarından tevbeleri kabul eden zatın bağışlayan ve esirgeyen bir zat olduğunu ifade etmişti. Gazzalî sözüne devamla şöyle demişti: «Yezid'e rahmet okumaya gelin­ce, bu caiz, hatta müstahaptır. Biz de ona diğer Müslümanlar ve mü'minlerle birlikte genel olarak namazlarda rahmet dileriz.»

ibn Hallikan bütün bunları Keyya el-Herasî'nin yani Ali b. Muham­med'in biyografisini anlatırken detaylı olarak nakletmiştir. Keyya el-Herasî yani Ali b. Muhammed; kadri yüce, Önder, saygın bir kimseydi. Doğrusunu Allah bilir. [14]

 

Hicretin Beşyüzbeşînci Senesi

 

Bu senede Sultan Gıyaseddin, Musul sahibi Mevdud b. Zengi komu­tasında Şam'daki Haçlılarla savaşmak üzere büyük bir orduyu hareke­te geçirdi. Emir Mevdud'un maiyetinde Tebriz valisi Sökmen el-Kurtubî, Merağa valisi Ahmed Yel, Mardin vahşi Emiru'1-Gazi de vardı. Emir Mevdud bunların başı idi. Bu ordu Şam'a gidip Haçlıların elindeki bir çok kaleleri geri aldı. Birçok Haçlıyı da öldürdüler. Hamd Allah'a *nahsusdur.

Bunlar, Şam'a girdiklerinde Emir Mevdud, Dımaşk Camii'ne girdi ki, orada namaz kılsın. Ancak o esnada dilenci kılığına bürünmüş bir Batınî gelip ondan birşeyler dilendi. O da birşeyler çıkarıp verdi. Fakat Batınî dilenci, Emir Mevdud'a yaklaştığında elindeki bıçakla kalbine bir darbe vurdu ve o anda Emir Mevdud düşüp öldü. Caminin damında elinde zehirli bıçak bulunan ama bir kişiye rastladı bunun halifeye kas-dettiği söylendi.

Bu senede halifenin, sultanın kızı olan karısından bir oğlu dünyaya geldi. Davullar, zurnalar çalındı. Ama öte yandan halifenin bir oğlu da öldü. Dünya işte böyledir. Çocuğunun vefatına razı oldu. Vezir de hem tebriklerini hem de başsağlığı dileklerini sunmak için halifeyi ziyaret etti.

Bu senenin ramazan ayında Vezir Ahmed b. Nizam azledildi. Bu, dört sene onbir ay müddetle vezirlik yapmıştı.

Bu senede Haçlılar Sur şehrini kuşatma altına aldılar. Burası Mı­sırlıların elinde bulunuyordu. Yönetimi de Mısır tarafından atanan îz-zü'1-Mülk el-Eazz'm elindeydi. İzzü'1-Mülk Haçlılarla şiddetlice savaştı. Şehri onlara karşı güzelce savundu. Nihayet yanındaki oklar ve teçhizat tükendi. Dımaşk valisi Tuğtekin ona yardım etti. Asker ve teçhizat gön­derdi. Böylece İzzü'l-Mülk'ün kuvveti arttı. Tekrar hücuma geçti. Şev­val ayında Haçlılar Sur şehrinden vaz geçip geri döndüler.

Bu senede Emirü'l-Cüyuş Hadim Kutuz insanlara hac ettirdi. Bu sene bol verimli bir seneydi. [15]

 

Hicretin Beşyüzbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

İmam Gazzali

 

Muhammed b. Muhammed b. Muhammed Ebu Hamid el-Gazzalî. Hicretin 450. senesinde doğdu. İmamü'1-Haremeyn'den fıkıh dersleri aldı. Birçok ilimlerde yükseldi. Çeşitli ilimlere dair yayınlanmış tasnif eserleri vardır. Konuştuğu her hususta dünyanın en zeki alimlerden bi­ri haline geldi. Gençliğinde ilimde öne geçti. Nihayet otuzdört yaşınday­ken hicretin 404. senesinde Bağdat'ta Nizamiye medresesinde ders ver­meye başladı. Ders verirken alimlerin ileri gelenleri de yanında hazır bulundular. Hazır bulunanlar arasında Ebü'l-Hattab ile İbn Ukayl de vardı ki, bunlar Hanbelîlerin reislerinden idiler. Gazzalî'nin fesahatini ve ilimlere derince vukufunu takdirle gördüler.

Îbnü'l-Cevzî dedi ki: «Bunlar onun sözlerini kendi eserlerine nak­lettiler.»

Sonra İmam Gazzalî dünyadan tamamen el çekip kendini ibadete ve ahiret amellerine verdi. Geçimini kitap istinsahı yaparak sağladı.

Şam'a göçtü. Bir müddet Dımaşk'ta, bir müddet Kudüs'te ikamet etti. Bu süre zarfında "İhyau Ulûmi'd-Din" adlı kitabını yazdı. Bu, cidden hayret verici, takdire şayan bir kitaptır. Seri ilimlerin bir çoğunu kapsa­mına alır. Tasavvufa ve kalbi amellere dair latif olan şeylerle adeta bir karışım halindedir. Lâkin bu kitapta garip, münker ve mevzu olan bir­çok hadis vardır. Nitekim helal ve harama delil olarak dayanak edinilen füruatla ilgili diğer kitaplarda da bu tür hadislere rastlanmaktadır, el-Mevdu li'r-Rekaik, et-Terğib ve't-Terhib adlı kitaplardaki bu tür hadis­ler diğerlerine göre daha azdırlar. Ebü'l-Ferec İbnül-Cevzî, sonrada İbn Salah bu hususta İmam Gazzalî'yi çok eleştirmişler ve ona çatmışlardır. Mazin, İmam Gazzalî'nin İhyaü Ulumiddin adlı kitabını yakmak ister­miş, diğer Mağriplilerde böyle yapmışlar ve şöyle demişlerdir:

«Bu kitap bizim dinimizin değil, Gazzalî'nin dininin ihyasıdır. dini­mizin ilimlerinin ihyası, Allah'ın kitabı ve Rasûlünün sünnetiyle olur.»

Nitekim ben bu hususları Tabakatüşşafiye adlı eserde Gazzalî'nin biyografisini verirken nakletmişimdir. İbn Şukur de İhyau Ulûmi'd-Din adlı eserin bazı yerlerinin gerçekleri yansıtmadığını ve buralardaki çü­rüklükleri faydalı bir eserde açıklamıştır.

Gazzali şöyle derdi:

«Ben, hadisteki ticareti revaçlandırıcıyım.»

Anlatıldığına göre ömrünün son zamanlarında hadis dinlemeye, Buhari ve Müslim'in Sahihlerini ezberlemeye yönelmiştir. İbnü'l-Cevzî, İhyau Ulûmi'd-Din üzerine bir eser yazmış ve bu eserine "Diri kimseler ihyadaki yanlışlıkları bilmeli" adını vermişti.

İbnü'l-Cevzî dedi ki: «Sonra bazı vezirler onu Nisabur'a gitmeye zorladılar. O da Nisabur'daki Nizamiye medresesinde ders vermeye başladı. Sonra kendi beldesi Tus'a dönüp orada ikamet etti. Orada bir tekke yaptırdı. Güzel bir ev edindi. Evinin bahçesine ağaçlar dikti. Kur'an okumaya ve sahih hadisler ezberlemeye yöneldi.»

İmam Gazzalî bu senenin cemaziyelahir ayının ondördünde pazar­tesi günü vefat etti ve Tus şehrine defnedildi. Yüce Allah rahmet etsin. Can çekiştiği esnada arkadaşlarından biri ona «Bana vasiyette bulun" deyince o da "İhlaslı olmaya bak" diye vasiyette bulundu. Ruhunu teslim edinceye kadar bu cümleyi tekrarladı. Allah rahmet etsin. [16]

 

Hicretin Beşyüzaltıncı Senesi

 

Bu senenin cemaziyelahir ayında Şaşî, Nizamiye müderrisliğinden azledildi. Oraya müderris olarak İbn Taberî geçti.

Bu senede abidlerden biri olan Şeyh Salih Yusuf b. Davud Bağdat'a geldi. Vaaz verdi. Hüsn-ü kabulle karşılandı. Şafiî idi. Şeyh Ebu İshak eş-Şirazî'den fikıh öğrendi. Sonra ibadetle uğraştı. Zahidane bir hayat yaşadı. Güzel ve salihane halleri vardı. İbn Seka adında bir adam bir meselede onunla tartıştı. İleri geri konuştu. Şeyh Salih Yusuf ona «Sus. Senin sözlerinden küfür kokusu geliyor. Korkarım ki İslâm dininden başka bir din üzere öleceksin» dedi. Gerçekten de kısa bir süre sonra İbn Seka bir iş için Bizansa gitti. Orada Hristiyanlığa geçti. İnna lillah ve in-na ileyhi raciun (doğrusu biz Allah'a aidiz ve O'na dönücüleriz).

Bir defasında vaaz vermekteyken Ebu Bekir eş-Şaşî'nin iki oğlu ayağa kalkıp ona «Konuşacaksan Eş'arî mezhebine göre konuş. Ya da sus,» dediler. O da «Gençliğinizden hayır görmeyin!» diye cevap verdi. Gerçekten onlar genç yaşta öldüler. İhtiyarlık çağına ulaşamadan bu dünyadan göçüp gittiler.

Bu senede Emirü'l-Cüyuş Hadim Kutuz insanlara hac ettirdi. Fa­kat hacılar yolda susuzluğa maruz kaldılar. [17]

 

Hicretin Beşyüzaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Sâid B. Mansur

 

Sâid b. Mansur b. İsmail b. Sâid Ebü'1-Alâ. Nisaburlu idi. Hatipti. Çokça hadis dinledi. Babasından sonra hatipliğe, müderrisliğe ve vaizli­ğe atandı. Ebü'l-Meali el-Cüveynî onu överdi. Harezm kadılığına tayin edildi. [18]

 

Muhammed B. Musa B. Abdullah

 

Muhammed b. Musa b. Abdullah Ebu Abdillah el-Balasaguni et-Türkî el-Hanefî el-Lamşî diye tanınmıştır. Hafiz İbn Asâkir ondan bir hadis nakletmiş ve onun Kudüs kadılığına atandığını, halkın ondan şikâyetçi olması üzerine de bu görevden azledildiğini, sonra da Dımaşk kadılığına atandığını söylemiştir. Muhammed b. Musa aşırı derecede Hanefî mezhebi taraflarıydı. Kamet esnasında tekbirden sonraki cüm­leleri ikişerli olarak okutan odur. Nihayet Cenâb-ı Allah Selahaddin-i Eyyubî devletinin zamanında bunu ortadan kaldırttı. Yine İbn Asâ-kir'in ifadesine göre Muhammed b. Musa el-Balasagunî Dımaşk Camii'-ne Hanefî mezhebine mensup bir imanı tayin etmeye niyetlenmiş, ancak Dımaşklılar buna karşı çıkmışlar, Hanefî imamının arkasında namaz kılmaya yanaşmayarak topluca Dârü'1-Hayl de namaz kılmışlardı ki, orası Dımaşk Camii'nin kıblesinde el-Eminiye medresesinin yerinde bulunuyordu. Burası, dört yol kavşağında bulunan cami bitişiğindeki bir yerdi. Muhammed b. Musa el-Balasagunî «Eğer yetkim olsaydı Şafiîlerden cizye alırdım» derdi. Malikilere de öfkeliydi. Kadılıkta güzel bir gidişatı yoktu. Bu senenin cemaziyelahir ayının onüçünde cuma günü vefat etti. Ben de yaşım küçük olduğu halde Dımaşk Camii'nde onun cenaze namazını kıldım»[19]

 

Muammer B. Muammer

 

Muammer b. Muammer Ebu Sa'd b. Ebi Ammar. Vaizdi. Fesahat ve belagat sahibi, şakacı, zerafetli, zeki bir kimseydi. Vaazla ilgili güzel sözleri ve kendisinden dinlenen hoş risaleleri vardır. Bu senenin rebiyü-levvel ayında vefat etti ve Bab-ı Harp mezarlığına defnedildi[20]

 

Ebu Ali El-Mearrî

 

Abid ve zahid bir kimse olup çok az şeyle geçinirdi. Sonra kimya il­miyle meşgul oldu. Hilafet sarayına alındı. Daha sonraki durumu hak­kında hiçbir bilgi edinilemedi. [21]

 

Nezihe

 

Halife Müstazhir Billah'm ümmü veledi (cariyesi) idi. Siyahı bir ca­riye olup ihtişamlı ve âlicenâbtı. Bu senenin şevval ayının onikisinde cu­ma günü vefat etti. [22]

 

Ebu Sa'd Es-Sem'anî

 

el-Ensab adlı eserin ve diğer eserlerin musannifidir. Şeceresi şöyle­dir: Tâcü'l-İslâm Abdülkerim Muhammed b. Ebu'l-Muzaffer el-Mansur Abdülcebbar es-Semânî el-Mervezî. Şafiî fikıhçısı ve muhaddis bir na­fizdi. Dinin kıvamı ve umdelerinden biri olup tasnif eser veren ulema­dandı. Hadis derlemek amaciyle çeşitli beldelere seyahatlerde bulundu. Çok hadis alimini dinledi. 4.000 hadis alimini dinleyerek hadis yazdı. Tefsir, tarih, ensab ve Hatib Bağdadî'nin tarihinin üzerine bir zeyil yaz­dı. İbn Hallikan ona ait cidden çok sayıda tasnif eserden bahsetmiştir. Eserlerinden biri, içindel.000 hadisi derlemiş olduğu kitabıdır. Bu kita­bın da senetlerden ve metinlerden bahsetmiştir. Cidden faydalı bir ki­taptır. Allah ona rahmet etsin. [23]

 

Hicretin Beşyüzyedincî Senesi

 

Bu senede Taberiye'de Müslümanlarla Haçlılar arasında büyük bir savaş meydana geldi. Bu savaşta İslam ordusunun komutam Dımaşk atabeği Tuğtekin idi. Maiyetinde Sincar valisi, Mardin valisi ve Musul valisi de bulunuyordu. Bunlar Haçlıları büyük bir bozguna uğrattılar, vok sayıda Haçlıyı Öldürdüler. Onlardan bol miktarda malı ganimet ola-rak elde ettiler. O yörenin tamamına hakim oldular. Hamd ve minnet

Allah'adır. Bundan sonra müslümanlar Dımaşk'a döndüler. İbn Saî'iıin tarihinde anlattığına göre Melik Mevdud bu senede öldürülmüştü. Şöy­le ki: Melik Mevdud ile Melik Tuğtekin cuma günü Dımaşk Camii'nde namazlarını kıldılar. Sonra el ele tutuşarak caminin sahanlığına çıktı­lar. O esnada bir batini ileri atılarak Mevdud'u öldürdü. Allah rahmet etsin. Bir rivayette anlatıldığına göre Mevdud'a suikastı düzenlettiren kişi, Tuğtekin'in kendisidir. Doğrusunu Allah bilir. O zaman Haçlılar müslümanlara şu mealde bir mektup göndermişlerdi:

«Ordu komutanlarını bayram gününde Rablerinin evinde öldüren bir ümmeti Allah'ın helak etmesi haktır.»

Bu senede Alparslan b. Rıdvan b. Tutuş, babasından sonra Haleb'e hakim oldu. Saltanat işlerini Hadim Lülü yürüttü. Alparslan sadece sembolik bir hükümdar olarak kaldı.

Bu senede Hadim Gümüştekin'in Bağdat'ta yaptırdığı hastahane-nin açılışı yapıldı.

Bu senede Porsuk'un oğlu Zengi insanlara hac ettirdi. [24]

 

Hicretin Beşyüzyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

İsmail B. Hafız Ebubekir El-Beyhakî

 

İsmail b. Hafiz Ebu Bekir b. Hüseyin el-Beyhakî. Çok sayıda hadis alimi dinledi. Bu amaçla çeşitli beldelere seyahatlerde bulundu. Ha-rezm şehrinde ders verdi. Hadis ehlinden olup faziletli bir kimseydi. Gi­dişatı güzeldi bu senede kendi beldesi Beyhak'ta vefat etti. [25]

 

Şücab.Ebişüca'

 

Faris b. Hüseyin b. Faris Ebu Galib ez-Zühelî. Hadis hafızıydı. Çok sayıda hadis aliminden hadis dinledi. Bu konuda üstün bir kimseydi. Hatib Bağdadî'nin tarihini tamamlamaya başladı. İbn Haccac'm şiirini yedi kez yazmış olduğu için çokça tevbe ve istiğfar ederdi. Bu senede yet-mişyedi yaşında vefat etti. [26]

 

Muhammed B. Ahmed

 

Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. İshak b. Hüseyin b. Mansur b. Muaviye b. Muhammed b. Osman b. Utbe b. Abse b. Muavi-ye b. Ebi Süfyan b. Sahr b. Harb el-Ümevî Ebü'l-Muzaffer b. Ebil-Abbas el-Ebyurdî. Şairdi. Arap dili ve edebiyatını, neseb ilmini çok yi bilirdi. Çok sayıda hadis alimi dinledi. Ebu Verd'in Tarih'ini ve Ensabu'1-Arab adlı eserleri tasnif etti. el-Mü'telef ve'1-Mühtelef adlı kitabı ve başka eserleri de vardır. Aşırı derecede gurur ve kibir sahibi olduğu, hatta mazında şöyle dua ettiği söylenir «Allahım, beni yeryüzünün doğul, na ve batılarına sahip kıl.»

Bir defasında halifeye yazmış olduğu mektubunun altında imza ye­rine Hadim el-Muavî lakabını yazmıştı. Halife de mektubu okuduğunda el-muavi kelimesinin başındaki mim harfini silmiş geride «uluyan kişi» anlamına gelen el-Avî kelimesi kalmıştı.

Muhammed b. Ahmed'in şiirlerinden biri şudur:

«Zaman beni tanımadı ve benim çok kıymetli olduğumu, Zamanın hadiselerininse önemsiz olduğunu anlayamadı. Zaman nasıl aldandığını bana göstermeye başladı. Bense sabrın nasıl olacağını ona gösterdim.» [27]

 

Muhammed B. Tahir

 

Muhammed b. Tahir b. Ali Ahmed Ebü'1-Fadl el-Makdisî. Hadis ha­fızıydı. Hicretin 448. senesinde doğdu. İlk olarak hicretin 466. senesin­de hadis dinlemeye başladı. Hadis derlemek amacıyla bir çok beldeye se­yahatlerde bulundu. Çok sayıda hadis alimini dinledi. Bu konuda güzel bilgisi vardı. Yine bu konuda faydalı kitaplar yazdı. Yalnız o, semam mübahlığına ve tasavvufa dair bir kitap yazmıştır ki, bu kitabında cid­den münker hadisler nakletmiştir. Ama başka eserlerinde sahih hadis­ler nakletmiştir. Birçok hadis imamı, hafızasının sağlamlığı sebebiyle onu övmüşlerdir. İbnü'l-Cevzî onun «Sıfatü't-Tasavvuf» adını verdiği ki­tabıyla ilgili olarak «O kitabı gören kimse güler» demiştir. Muhammed b. Tahir, Davud ez-Zahirî mezhebine mensuptu. Onu öven kimse, hadisi sağlamca hıfz ettiğinden ötürü övmüştür. Yoksa onu itham etmek daha uygun olur. Ebu Sa'd es-Sem'anî ondan bahsetmiş ve hiçbir delil ileri sürmeden onu desteklemiştir. Ebu Sa'd onu desteklediğini ifade etme­den önce şöyle demişti: «Muhammed b. Tahir'i şeyhimiz İsmail b. Ah­med et-Tulehî'ye sorduğumda şeyhimiz onu çok övdü. Oysa daha önce onun hakkında hiç de iyi düşünmüyordu.» İbnü'l-Cevzî dedi ki: Ebü'l-Fadl b. Nasırın «Muhammed b. Tahir'e güvenilmez, o hüccet sayılmaz» dediğini işittim. Muhammed b. Tahir tüysüz oğlanlara bakmanın caiz olduğuna dair bir eser tasnif etmiştir. O, İbahiye mezhebine tabi olmuş­tu.» Böyle dedikten sonra İbnü'l-Cevzî ona ait şu beytleri nakletmiştir:

«Zühd ve tasavvufu bıraktı, cemiyet dışındaki bazı insanlar bunlar­la meşgul olmuşlardır.

Dariye kilisesine git. Orada papazlar ve rahipler vardır.

Kafir güzelin elinden yıllanmış şarabı iç.

O, hem göz ucuyla hem de kâseyle sana iki şarap içirecektir.

Sonra da ince belli ceylanın tellere vuruşuna kulak ver. Onun bakışları elmastan daha parlak ve keskindir. Halk arasında meşhur bir adamın şiirini şarkı olarak okur. O şarkı halk arasında kağıtların baş tarafına yazılıdır. Sizden gelen nesim rüzgarı beni rahatlatmasaydı. Nefesimin sıcaklığından neredeyse yanacaktım.»

Sonra Sem'anî dedi ki: «belki de Muhammed b. Tahir bütün bunlar­dan ötürü tevbe etmiştir»

İbnü'l-Cevzî dedi ki: Bir hadisçiyi cerh edip eleştirmek sonrada bu suçlarından ve günahlarından tevbe etmiş olduğu ihtimalini söyleyerek mazeret beyan etmek, hiç de hoş karşılanacak bir uslüp değildir. Mu­hammed b. Tahir can çekişirken şu beyitleri okuyordu:

«Siz cefanın ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bunu kimden öğrendiğinizi sanıyorsunuz?»

Muhammed b. Tahir bu senenin rebiyülevvel ayında Bağdat'ın bata yakasında vefat etti. [28]

 

Ebubekir Eş-Şâsî

 

Halife Mustazhir'in arkadaşlığını yapmıştır. Asıl adı Muhammed b. Ahmed b. Hüseyin eş-Şaşî'dir. Kendi zamanında Şafiî imamlanndan-dı. Hicretin 427. senesinin muharrem ayında doğdu. Ebu Ya'lâ b. Ferra1-dan, Ebu Bekir el-Hatip'ten ve Ebu İshak eş-Şirazî'den hadis dinledi. Ebu İshak eş-Şirazî'den ve başkalarından fıkıh dersleri aldı. eş-Şamil adlı eseri, musannifi olan İbn Sabbağ'ın yanında okudu. Bunu Müstaz-hir Billah için derlediği kitabında özetledi ve bu kitabına Hilyetü'1-Ule-ma bi Marifeti Mezahibi'l-Fukaha adını verdi. Bu kitap el-Müstazhirî adıyla meşhur oldu. Ebu Bekir eş-Şaşî Bağdat Nizamiye medresesinde müderrislik yaptı. Sonra bu görevden azledildi. Şu şiiri okurdu:

«Ey genç! Dal yaş iken, çamurun yumuşak iken yaratılışın da öğ­renmeyi kabul etmekteyken ilim öğren.

Sen konuşmaktayken mecliste bulunanların susmaları, Senin için şeref ve övünç olarak yeter ey genç.»

Ebu Bekir eş-Şaşî bu senenin şevval ayının onaltısında cumartesi günü seher vakti vefat etti. Babı İbriz'de Ebu İshak eş-Şirazî'nin meza­rının yanına defnedildi. [29]

 

Mü'temen B. Ahmed.

 

Mü'tpmen b. Ahmed b, Ali b. Hüseyin b. Ubeydullah Ebu Nasr es-Sâcî el-Makdisî. Çok sayıda hadis alimini dinledi. Hadis rivayet etti. Nakli sahihti. Yazısı güzeldi. Bu hususta şanslı bir insandı. Yaşantısı takdire layık bir kimse olup letafetliydi. Bir süre Şeyh Ebu İshak eş-Sirazî'den fikıh dersleri aldı. Sonra İsfahan ve diğer beldelere seyahat­lerde bulundu. Hadis hafizlanndan sayılmaktadır. Özellikle hadislerin metinlerini sağlamca ezberlemişti. İbn Tahir onu eleştirmiştir. İbnü'l-Cevzî ise «Onu eleştiren İbn Tahir'in kendisi eleştirilmeye müstahaktır. Toprak nerede süreyya nerede?» demiştir.

Mütemen b. Ahmed bu senenin safer ayının onikisinde cumartesi günü vefat etti. Babı harp mezarlığına defnedildi. Doğrusunu Allah bi­lir. [30]

 

Hicretin Beşyüzsekîzînci Senesi

 

Bu senede Bağdat'ta büyük bir yangın çıktı. Bu senede Cezire diya­rında korkunç bir deprem meydana geldi. Bu yüzden Cezire'deki kale­nin onüç burcu Urfa'da da bir çok ev, Horasan'msa bazı evleri yıkıldı. Çe­şitli beldelerde çok sayıda ev yıkıldı. Bu beldelerin 100.000 kadar ahalisi öldü. Harran kalesinin yarısı yere battı. Yarısı sağlam kaldı. Sumeysat (Samsat) şehri yere battı. Yıkıntılar altında kalan çok sayıda insan öldü.

Bu senede Haleb valisi Tacü'd-Devle Alparslan b. Rıdvan b. Tutuş, kölelerinden biri tarafından öldürüldü. Kendisinden sonra yerine kar­deşi Sultan Şah b. Rıdvan geçti.

Bu senede Melikşah'ın oğlu Sencer, Gazne ülkesine hakim oldu. Büyük savaşlardan sonra orada onun adına hutbe okundu. Gazneden misli görülmemiş derecede mal ve para aldı. Ganimet edindiği mallar arasında beş tac vardı ki, bunlardan herbirinin değeri 1.000.000 dinar­dı. Onyedi altın ve gümüş taht ele geçirdi. 1.300 parça murassa mücev­heri de ganimet edindi. Gazne'de kırkgün süreyle ikamet etti. Ayrılışın­da Gazne'nin başına Behramşah'ı hükümdar tayin etti ki Behramşah, Sebüktekin hanedamndandı. Gazne'de o zamana kadar Sultan Sen-cer'den başka hiçbir Selçuklu adına hutbe okunmuş değildi. Oranın ci-had ve sünnet ehli hükümdarları vardı ki, başka hükümdarlar onlara karşı cür'etkârlıkta bulunamaz ve hiç kimse onlara karşı direnemez. Çünkü onlar Sebüktekin oğullarıydılar.

Bu senede Sultan Muhammed, Emir Aksungur el-Porsukî'yi Mısır ve kazalarının başına vali olarak tayin etti. Franklarla (Haçlılarla) sa­vaşmasını emretti. O da bu sene sonlarında Haçlılarla savaştı. Urfa, Su­ruç ve Sumeysat'ı (Samsat) Haçlılardan geri aldı. Mardin'i yağmaladı. Mardin hükümdarı İlgazi'nin oğlu Ayaz'ı da esir aldı. Derken Sultan Muhammed ona elçi aracılığıyla tehdit gönderdi. O da Dımaşk valisi Tuğtekin'in yanma kaçtı. İkisi birlikte Sultan Muhammed'e isyan etmek hususunda anlaşıp ittifak kurdular. Onlarla Humus valisi Kara­cam b. Karaca arasında çok savaşlar cereyan etti. Sonra barış yaptılar.

Bu senede Maraş el-İfrencîye'nin karısı, kocasının ölümünden son­ra hakimiyeti ele geçirdi. Allah ikisine de lanet etsin.

Bu senede Emirü'l-Cüyuş Ebül-Hayr Hadim Yümn insanlara hac ettirdi. Hacılar bu hizmetinden dolayı ona teşekkür ettiler. [31]

 

Hicretin Beşyüzdokuzuncu Senesi

 

Bu senede Irak hükümdarı Sultan Gıyaseddin Muhammed b. Me-likşah, kendisine isyan edip adına hutbe okunmasına son verdiklerin­den ötürü onlarla savsamak üzere Dımaşk valisi Tuğtekin ile Aksungur el-Porsukî'nin üzerine Mardin hükümdarı Emir Porsuk b. İlgazi komu­tasında büyük bir orduyu şevketti.

Porsuk b. İlgazi bunlarla savaştıktan sonra bu defada Haçlılarla sa­vaşmak üzere harekete geçti, ama daha önce Tuğtekin ile Aksungur, emir Porsuk b. İlgazi ordusunun Şam'a yaklaştığım duyunca kaçıp Haç­lıların saflarına katıldılar. Emir Porsuk da Kefertab'a gelerek orayı şid­det kullanarak ele geçirdi. Oradaki kadınları ve çoluk çocuğu esir aldı. [32]

Öte yandan Antakya hükümdarı Roger 500 süvari ve 2.000 piyade gelip Müslümanlara baskın yaptı. Çok sayıda Müsiümam öldürdü. On­lardan bol miktarda ganimet aldı. Porsuk da maiyetindeki az sayıdaki askerle kaçtı. Beraberindeki askerler hezimete uğradılar ve her biri bir tarafa kaçtı. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun (doğrusu biz Allah'a aidiz ve O'na dönücüleriz).

Bu senenin zilkade ayında Sultan Muhammed Bağdat'a geldi. Dı­maşk valisi Tuğtekin de gelip ondan özür diledi. Sultan Muhammed ona hilât giydirdi. Ondan memnun oldu ve onu tekrar işinin başına iade etti. [33]

 

Hicretin Beşyüzdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

İsmail B. Muhammed

 

İsmail b. Muhammed b. Ali Ebu Osman el-İsfahanî. Hadis topla­mak amacıyla çeşitli beldelere seyahatlerde bulunan kimselerdendir. Mansur Camii'nde otuz kez vaaz verdi. Muhammed b. Nasır ondan ha­dis dinleyip yazdı. İsmail b. Muhammed bu senede İsfahan'da vefat etti. [34]

 

Menceb B. Abdillah El-Müstazhiri

 

Künyesi Ebül-Hasan el-Hadim'dir. Çokça ibadet ederdi. Muham-tned b. Nasır onu överek şöyle demişti: «Menceb, hadis ashabı üzerinde çok durdu».[35]

 

Abdullah B. Mübarek

 

Abdullah b. Mübarek b. Musa Ebül-Berekât es-Sakatî. Çok alim­den hadis dinledi. Hadis derlemek amacıyla çeşitli beldelere seyahatler­de bulundu. Faziletli ve lügat bilen bir kimseydi. Bu senede vefat etti ve Babıharp mezarlığına defnedildi. [36]

 

Yahya B. Temim B. Muiz B. Badis

 

îfrikiye hükümdarıydı. Seçkin ve hayırlı hükümdarlardandı. Arif­ti, yaşantısı ve idaresi güzeldi, yoksulları ve alimleri severdi. Onlara er­zak ve para verirdi. Elliiki yaşındayken bu senede vefat etti. Geride otuz çocuk bıraktı. Kendisinden sonra yerine oğlu Ali geçti. [37]

 

Hicretin Beşyüzonuncu Senesi

 

Bu senede Bağdat'ta yangın çıktı. -Yangın dolayısıyla birçok ev yandı. Yanan evler arasında Nurü'1-Hüda ez-Zeynebî'nin evi, Nehrizor hankâhı ve Nizamiye kütüphanesi de vardı. Ancak kitaplara zarar gel­medi. Çünkü fakihler kitapları başka yerlere taşımışlardı.

Bu senede Sultan Muhammed'in meclisinde iken Merağa hüküm­darı Batmiler tarafından öldürüldü.

Bu senenin aşure gününde Tus şehrinde Ali b. Musa er-Rıza'nın türbesinin yanında Rafizîlerle Sünniler arasında büyük bir çatışma meydana geldi. Bu yüzden çok sayıda adam öldürüldü.

Bu senede valisinin ölümünden sonra Sultan Muhammed Fars eyaletine gitti. Kirman valisinin oraya baskın yapmasından ve orayı ele geçirmesinden korkuyordu.

Bu senede Hadim Kutus insanlara hac ettirdi. Bu sene, güvenli ve bol verimli bir sene olmuştu. Allah'a hamd olsun. [38]

 

Hicretin Beşyüzonuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ukayl B. İmam Ebü'l-Vefa

 

Ukayl b. İmam Ebü'1-Vefa Ali b. Ukayl el-Hanbelî. Genç bir kimse iken ilimde yükseldi. Kur'ân'ı ezberledi. Eserler yazdı. Kur'ân'ın mana­larını güzelce kavradı. Vefat ettiğinde babası sabredip Allah'a şükretti. Metanet gösterdi. Ancak taziyet esnasında okuyucunun biri «Kardeşle­ri «Ey vezir! onun yaşlanmış, kocamış bir babası vardır. Bizden birini

onun yerine al.....»(Yusuf, 28) mealindeki ayet-i kerimeyi okuyunca babası hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. [39]

 

Ali B. Ahmed B. Muhammed

 

Ali b. Ahmed b. Muhammed b. Rezzaz. Hasan b. Arafe'nin cüz'ü ile Ibn Muhalled'den en son hadis rivayet eden kişidir. Başka hadisleri de münferid olarak rivayet etmiştir. Bu senede doksanyedi yaşındayken vefat etti. [40]

 

Muhammed B. Mansur

 

Muhammed b. Mansur b. Muhammed b. Abdülcebbar Ebu Bekir es-Sem'ânî. Çokça hadis dinledi. Hadis rivayet etti. Bağdat'ın Nizamiye medresesinde vaizlik yaptı. Merv şehrinde 140 meclis kurup hadis yaz­dırdı. Hadise dair tam bilgisi vardı. Edip, şair ve faziletli bir kimseydi. İnsanların kalplerinde ona karşı büyük bir sevgi ve kabul vardı. Bu se­nede kırküç yaşındayken Merv şehrinde vefat etti. [41]

 

Muhammed B. Ahmed B. Tahir

 

Muhammed b. Ahmed b. Tahir b. Ahmed b. Mansur el-Hazîn. İma-nıiye mezhebi mensuplarının fakihi ve müftüsü idi. Kerh mıntıkasında ikamet ederdi. Tenuhî'den ve İbn Gaylan'dan hadis dinledi. Bu senenin ramazan ayında vefat etti. [42]

 

Muhammed B. Ali B. Muhammed

 

Künyesi Ebu Bekir en-Nesevî'dir. Şafiî nkıhçısı idi. Hadis dinledi. Bağdat'ta şahidlik yapacak kimseler onun tarafından tezkiye edilirdi. Faziletli, edip ve takvalı bir kimseydi. [43]

 

Mahfuz B. Ahmed

 

Mahfuz b. Ahmed b. Hasan Ebül-Hattab el-Kelvezanî. Hanbelîle-rin imamlarından ve musanniflarındandı. Çokça hadis dinledi. Ebu Ya'lâ'dan fikıh dersleri aldı. Ali el-Venî'den feraiz öğrendi. Ders verdi. Fetva verdi. Münazara yaptı. Usul ve furüa dair eserler tasnif etti. Gü­zel şiirleri vardır. İtikadım ve mezhebini anlattığı bir kasidesi vardır ki, o kasidesinde şöyle der:

«Aşiretinin, yakınlarının ve eşlerinin yamsıra bekarlarla ünsiyet kurmaya olan arzuyu bırak.

Suda (sevgilinin adı)nm yad edilişini ve ona ağlamayı da bırak.

Çünkü Suda'yı yad etmek mutlu olmayan kimselerin işidir.

Eğer hesap gününde kurtulmayı istiyorsan manaları dinle ve sözü­mü tut ki, doğru yolu bulasın.»

Bu kaside uzundur. Ravi bunun tamamını zikretmiştir.

Mahfuz b. Ahmed bu senenin cemaziyelahir ayında yetmişsekiz ya-Şinda vefat etti. Cenaze namazı Camiul-Kasır ile Canıiu'l-Mansur'da kılındı ve İmam Ahmed b. Hanbel'in mezarının yakınma defnedildi. [44]

 

Hicretin Beşyüzonbirinci Senesi

 

Bu senenin safer ayının dördünde ay tamamiyle tutuldu. O gecede Haçlılar Hama şehrinin banliyölerine saldırdılar, çok sayıda adamları Öldürüp ülkelerine döndüler.

Bu senede Bağdat'ta büyük bir deprem meydana geldi. Şehrin batı yakasındaki birçok ev çöktü. Tarladaki ürünler telef oldu ve bu yüzden kıtlık meydana geldi.

Bu senede üstadı Rıdvan b. Tutuş'tan sonra Haleb'i istila eden Ha­dim Lü'lü bir grup Türk tarafından öldürüldü. Hadim Lü'lü Haleb'ten Caber tarafina gitmekteydi. Yoldayken kölelerinden ve başkalarından oluşan bir topluluğa ernep ernep (tavşan) diye seslendi. Türkler de onla­rın tavşan avlamakta olduklarını sanarak o tarafa ok attılar ve onu öl­dürdüler.

Bu senede Irak, Horasan ve o çevredeki geniş beldelerin ve iklimle­rin hükümdarı Gıyasüddin Sultan Muhammed b. Melikşah b. Alparslan b. Davud b. Mikail b. Selçuk vefat etti. Gıyasüddin Sultan Muhammed hayırlı ve seçkin hükümdarlarlandı. Çok güzel adil bir yönetimi vardı. Merhametliydi. Yumuşak huyluydu. İyi geçimli bir kimseydi. Can çeki­şirken oğlu Mahmud'u çağırıp bağrına bastı. İkisi de ağlamaya başladı­lar. Sonra oğlu Mahmud'a, hükümdarlık tahtına oturmasını emretti. Oğlu Mahmud o zaman ondort yaşındaydı. Tahta oturduğunda başında tacı, elinde iki bileziği ve hükümdarlık alametleri vardı. Babası vefat edince hazinelerdeki paralan askerlere dağıttı. Hazinelerde 11.000.000 dinar vardı. Hakimiyeti sağlamlaştı. Otoritesi kuruldu. Bağdat'ta ve di­ğer beldelerde adına hutbe okundu. Sultan Muhammed, kırk yaşından dört ay ve bir kaç gün almış iken vefat etti.

Bu senede adil hükümdar Nureddin Mahmud b. Zengi b. Aksungur dünyaya geldi. O, Dımaşk'a bağlı Haleb'in vahşiydi. [45]

 

Hicretin Beşyüzonbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Kadı Murtaza

 

Ebu Muhammed Abdullah b. Kasım b. Muzaffer b. Ali b. Kasım eş-Şehrezorî. Kadı Cemaleddin Abdullah eş-Şehre zorî'nin babasıdır. Nu­reddin zamanında Dımaşk kadılığı yapmıştır. Bağdatta ilimle uğraştı. Fıkıh öğrendi. Şafiî mezhebine mensuptu. İlimde yüksek ve dindar bir şahsiyetti. Nazmı güzeldi. Tasavvuf ilmine dair bir kasidesi vardır. Kalpler üzerine konuşurdu. İbn Hallikan, fasih ve güzel olduğundan ötürü kasidesini tamamiyle nakletmiştir ki baş kısmı şöyledir:

«Gece kararıp deve sürücüsü usandığında ve kılavuz şaşırdığında ateşleri parladı.

Ben, hep sevgiliyi düşündüm. Uzaklık yüzünden düşüncem hasta­landı. Gözlerimin bakışları da zayıfladı.

Gönlüm hep o kastedilen ve acı çeken gönüldür.

Aşkın ise hep o dışardan gelen hastalıklar gibi çaresiz bir aşktır.»

Şu şiir de Kadı Murtaza'ya aittir:

«Ey gece size her ne zaman ziyarete geldiysem, Yerlerin hep ona doğru duruluğunu gördüm. Kapınızdan başka tarafa asla yönelmedim. Mutlaka onun eteklerine tutunurken ayaklarım tökezledi.»

Şu şiir de ona aittir:

«Ey kalp daha ne zamana kadar nasihatler sana fayda vermeyecek? Şakayı bırak. Şaka sana karşı ne kadar da cinayet işledi: Seni yaralayanın gıdası yaradır. Sen ayılmadıkça sarhoşluğun farkında olamazsın.»

Kadı Murtaza bu senede vefat etti. İbn Hallikan dedi ki: «İmadüd-din'in el-Haride adlı eserindeki iddiasına göre Kadı Murtaza hicrî 520. seneden sonra vefat etmiştir. Doğrusunu Allah bilir.» [46]

 

Muhammed B. Sa'd

 

Muhammed b. Sa'd b. Nebehan. Künyesi Ebu Ali idi. Katiplik yaptı. Hadis dinledi ve rivayet etti. Yüz sene yaşadı. Vefatından Önce duru­munda değişiklik meydana geldi. Güzel şiirleri vardır. Mesela şu kaside ona aittir:

«Allah'ın benim için takdir ettiği bir rızık vardır. Evet bir de benim arzuladığım rızık vardır.

Benim için takdir ettiği rızkı elde ettikten sonra artık ben ötesine gidemem.

Yanlarında bulunduğum alicenap kimseler bir mecliste dediler ki: «İbn Nebehan Rabbine gitti. Allah ona da bize de rahmet etsin.» [47]

 

Hac Emiri

 

Yümn b. Abdullah Ebül-Hayr el-Müstazhirî, cömert, âlicenap, Öv­güye layık, doğru görüşlü, zeki bir kimseydi. Ebu Abdullah Hüseyin b. Talha en-Nâalî'den, Ebu-Nasr el-İsfahanî'nin ifadesiyle hadis nakletti, imamlık yapardı. İsfahan'a geldiğinde hadis rivayet etti. Bu senenin re­biyülahır ayında vefat etti ve İsfahan'a defnedildi.

 

Hicretin Beşyüzonikînci Senesi

 

Bu senede halife Müstazhir Billah'ın emriyle Sultan Muhammed b. Melikşah adına hutbe okundu.

Bu senede Debis b. Sadaka el-Esedî, Sultan Mahmud'tan kendisini Hille'ye ve babasının hüküm sürdüğü diğer yerlere vali olarak ataması­nı istedi. Sultan da bu isteğini kabul etti. Böylece Debis'in sânı yüceldi namı yayıldı. [48]

 

Halife Müstazhir Billah'ın Vefatı

 

Müstazhir Billah Ebü'l-Abbas Ahmed b. Muktedî. Hayırlı, faziletli zeki ve yüksek şahsiyet sahibi bir kimseydi. Güzel yazı yazardı. Onun zamanındaki Bağdat'ta hergün bayram gibiydi. İyiliğe ve hayra rağbet gösterir, bu işte tez davranırdı. Kendisinden bir şey isteyen kimseyi boş çevirmezdi. Geçimi güzeldi. Jurnalcıların sözlerine kulak vermez, yanı­na girip çıkan fesatçılara güvenmezdi. Hilafet otoritesini iyice yerleştir­mişti. Hakimiyeti sağlam ve bilgiye dayanırdı. Çok bilgiliydi. Güzel şiir­ler yazardı. Halifeliğinden bahsederken bunları anlatmıştık. Vefat etti­ğinde İbn UkayI ile İbn Sünnî onu yıkadılar. Oğlu Ebül-Mansur el-Fadl cenaze namazını dört tekbirle kıldırdı. Halife Müstazhir oturmakta ol­duğu hücreye defnedildi. Garip tesadüflerdendir ki, Sultan Alparslan vefat ettiğinde kendisinden sonra halife Kaim vefat etmişti. Sonra Sul­tan Melikşah vefat ettiğinde kendisinden sonra Muktedî vefat etmişti. Sonra Sultan Muhammed vefat ettiğinde kendisinden sonra Müstazhir Billah bu senenin rebiyülahir ayının onaltısında kırkbir yaşında vefat etmişti. Vefat ederken kırkiki yaşından üç ay onbir gün almıştı. [49]

 

Müsterşid'in Hilafete Geçişi

 

Müsterşid Ebü'l-Mansur Fadl b. Müstazhir. Babası vefat ettiğinde kendisinin halifeliğine beyat edildi ve minberlerde kendisinin adına hutbe okundu. Babasından sonra yirmiüç sene müddetle halifelik yaptı. Hilafet beyatını onun adına Kadilkudat Ebül-Hasan ed-Damiganî al­mıştı. Kendisine yapılan beyat tamamlanınca kardeşi Ebü'l-Hasan be­raberinde üç kişiyle birlikte bir gemiye binerek Debis b. Sadaka b. Man-sur b. Debir b. Ali b. Mezyed el-Esedî'nin yanma Hille'ye kaçmıştı. Debis de ona ikram ve ihsanda bulunmuştu. Bu yüzden kardeşi Halife Müster­şid tedirgin olmuş, Nakibü'n-Nukaba ez-Zeynebî'yi bu konuda Debis'e elçi olarak göndermişti. Bunu duyan halifenin kardeşi Ebü'l-Hasan da Debis'in yanından kaçmıştı. Debis onu yakalatmak için asker çıkarmış, ancak o da çöle kaçmıştı. Çölde şiddetli bir susuzluğa maruz kalmış, iki bedeviyle karşılaşmış, Bedeviler ona su içirmişler ve onu Bağdat'a götürmüşlerdi. Sonra kardeşi onu huzuruna almış, ikisi kucaklaşıp ağ­lamışlardı. Halife onu hilafetinden önce ikamet etmekte olduğu konağı­na yerleştirdi. İhsanda bulundu. Gönlünü hoş tuttu. Ebü'l-Hasan'm Bağdat'tan uzak kalışı onbir ay sürmüştü. Bundan sonra halifelik çekiş­mesiz olarak Müsterşid'in elinde kaldı.

Bu senede Bağdat'ta şiddetli bir kıtlık meydan geldi. Yağmur yağ­madı. Azıklar yok oldu. Hırsızlar ve yankesiciler Bağdat'ta büyük bir be­la haline geldiler. Gündüz açıktan açığa evleri yağmaladılar. Güvenlik kuvvetleri bunları menedemedi.

Bu senede Hadim Yümn insanlara haccettirdi. [50]

 

Hicretin Beşyüzonikînci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Halife Müstazhir

 

Halife Müstazhir Billah'ın vefatını önceki sayfalarda anlatmıştık. Ondan sonra babaannesi de vefat etti. [51]

 

Ermeni Arguvan

 

Ona Kurretü'n-Ayn denilirdi. Çok iyilikleri ve hayırları vardı. Üç kez hac etti. Oğlu Muktedirin, Müstazhir'in ve Müsterşid'in halifelikle­rini gördü. Ayrıca Müsterşid'in bir oğlunun doğduğunu da gördü. [52]

 

Bekir B. Muhammed B. Ali

 

Bekir b. Muhammed b. Ali b. Fadl Ebül-Fadl el-Ensarî. Hadis riva­yet etti. Ebu Hanife mezhebinde örnek gösterilirdi. Abdülaziz b. Mu­hammed el-Hulvanî'den fıkıh dersleri aldı. Hangi konuda olursa olsun mütalaa ve karşılaştırma yapmaksızın, kitaplara göz atmaksızm ders verirdi. Talebeliğinin ilk zamanlarında öğrendiği bir meseleyi 400 kez tekrarlardı. Bu senenin şaban ayında vefat etti. [53]

 

Hüseyin B. Muhammed B. Abdülvehhab

 

Hüseyin b. Muhammed b. Abdülvehhab ez-Zeynebî. Kur'ân okudu, hadis dinledi. Ebu Abdillah ed-Damiganî'den fikıh dersleri aldı. İlimde yükseldi. Fetva verdi. Ebu Hanife şehidliğinde ders verdi. Onun evkafı­nın nazırlığını yaptı. Ebu Hanife mezhebinin reisliği kendisine verildi. Nurü'1-Hüda lakabını aldı. Elçi olarak hükümdarlara gönderildi. Tali-bilerin ve Abbasilerin nakibliğini yaptı. Birkaç ay sonra bu görevden is­tifa etti, yerine kardeşi Tarrad atandı. Hüseyin b. Muhammed, bu sene­nin safer ayının onbirinde pazartesi günü doksansekiz yaşında iken vefat etti. Cenaze namazını oğlu Ebü'l-Kasım Ali kıldırdı. Ayan ve ule­ma, cenaze merasimine katıldılar. Ebu Hanife'nin mezarının yanına, kubbe dahiline defnedildi. [54]

 

Yusuf B. Ahmed Ebu Tahir

 

İbn Cezerî diye tanınır. Müstazhir'in zamanında hazinedarlık yap­tı. Müsterşid veliahd iken Yusuf b. Ahmed ona gereken ilgiyi göstermi­yordu. Hilafete geçtiğinde Yusuf u 100.000 dinar para cezasına çarptır­dı. Sonra Yusuf bir köleyle anlaştı ve onu bir eve gönderdi. Köle evde 400.000 dinar buldu. Halife bu parayı ondan aldı. Yusuf da bundan kısa bir süre sonra bu senede vefat etti. [55]

dur:

 

Ebü'l-Fadl B. Hazin

 

Edebiyatçı, letafetli, faziletli, şair bir kimseydi. Şiirlerinden biri şu-

«Evine vardım. Sahibini göremedim. Köle beni güler yüzle karşıla­dı.

Kölenin yüzündeki güleçlik, ev sahibinin yüzünün aydınlığının ön­cüsü olan bir müjdedir.

Cennetine gittim. Cehennemini ziyaret ettim.

Rıdvana (cennetin amirine) şükrettim. Mâlikin (cehennem amiri­nin) merhametinden de memnun oldum.» [56]

 

Hicretin Beşyüzonüçüncü Senesi

 

Bu senede Sultan Mahmud b. Muhammed ile amcası Sultan Sencer b. Melikşah arasında şiddetli savaşlar cereyan etti. Sencer muzaffer ol­du. Bu senenin cemaziyelevvel ayının onaltısında Bağdat şehrinde onun adına hutbe okundu. Bağdat'ta ve oraya bağlı kazalarda kardeşi­nin oğlu adına hutbe okunmasına son verildi.

Bu senede Haçlılar Haleb'e saldırdılar. Orayı zor kullanarak ele ge­çirdiler. Ahaliden bir kısmını öldürdaler. Mardin hükümdarı İlgazi b. Artuk büyük bir orduyla üzerlerine yürüdü. Onları hezimete uğratıp Cebele sığınmak mecburiyetinde bıraktı. Onlardan çok sayıda askeri de öldürdü. Allah'a hamd olsun. Haçlılardan çok az sayıda adam kurtula-bildi. Öncülerinden de doksan kişiyi esir aldı. öldürdüğü Haçlılar ara­sında Antakya valisi Sirgal da vardı. Başını koparıp Bağdat'a gönderdi. Şairlerden biri, bu yararlılığı gösteren İlgazi b. Artuğ'a abartılı Övgüler­de bulunup şöyle demişti:

«De, ne dersen de sözün makbuldür. Yaratıcıdan sonra dayanak sensin. Onu mağlup ettiğin zaman Kur'an sevindi. Onun adamları öldürüldüğünde ise İncil ağladı.»

Bu senede Bağdat emniyet müdürü Mengûbers öldürüldü. Bu çok zalim, zorba ve idaresi kötü bir kimseydi. Bazı suçlarından ötürü Sultan Mahmud b. Muhammed onu huzurunda eli kolu bağlı olarak öldürdü. Mengübers'in, işlediği suçlardan biri iddeti tamamlanmadan önce ba­basına ait bir cariye ile evlenmiş olmasıydı. Sultan Mahmud onu öldür­mekle ne güzel yapmıştı. Böylece Allah, Müslümanları ondan kurtardı. O ne kadar zalim ve zorba idi.

Bu senede Ebü'l-Hasan ed-Damiganî'nin ölümünden sonra Bağdad kadilkudatlığma Ekmel Ebül-Kasım b. Ali b. Ebi Talib b. Muhammed ez-Zeynebî atadı. Kendisine hilat giydirildi.

Bu senede Hz. İbrahim ile oğulları İshak ve Yakub'un mezarları bu­lundu. İnsanlar bunların cesetlerini seyrettiler. Cesetleri henüz çürü-memişti Yanlarında altın ve gümüş kandiller vardı. İbn Hazin Tarih'in-de bunu anlatmıştır ve İbnül-Cevzî'nin el-Muntazam adlı eserinden bu­nu uzun uzadıya nakletmiştir. Doğrusunu Allah bilir. [57]

 

Hicretin Beşyüzonüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

İbn Ukayl

 

İbn Ukayl İbn Muhammed Ebü'1-Vefa. Bağdat'ta Hanbelîlerin şey­hi idi. Çeşitli ilimlere vakıf olup faydalı eserler vermiştir. Hicretin 431. senesinde doğdu. İbn Sebta'dan Kur'an okudu. Çok hadis aliminden ha­dis dinledi. Ebu Yâ'lâb. Ferra'danfikıh öğrendi. İbn Burhandan edebi­yat, Abdülmelik el-Hemedanî'den feraiz, İbn Sem'un'un arkadaşı Ebu Tahir b. Allaf tan vaaz, Ebu Velid el-Mutezilî'den de usul dersleri aldı. Her mezhepten bütün alimlerle toplantı yapıp görüşürdü. Bu yüzden bazı arkadaşları kendisini ayıpladılarsa da onlara aldırış etmedi. İşte bundan ötürü akranlarının fevkine çıktı. Birçok ilimlerde kendi zama­nının ehline üstün geldi. Ayrıca iffetini korudu. Dindarca yaşadı. Güzel suretli bir kimse olup ilimle çokça iştigal etti. Bir defasında vaaz verir­ken fitne meydana geldi. Artık vaaz vermekten de vazgeçti. Ruhunu Al­lah'a güzelce teslim edene kadar Cenâb-ı Allah onu bütün duyu organla­rından yararlanmak bahtiyarlığına erdirdi. Bu senenin cemaziyelevvel ayının ikisinde cuma sabahı seksen yaşını aşmış iken vefat etti. Cenaze­sine büyük bir kalabalık katıldı. İmam Ahmed b. Hanbel'in mezarının yakınında Hadim Muhlis'in de mezarının yanı başında defnedildi. Allah rahmet etsin. [58]

 

Ebü'l-Hasan Ali B. Muhammed Ed-Damiganî

 

Kendisi kadilkudat olduğu gibi babası da kadilkudatlık yapmıştı. Hicretin 446. senesinin receb ayında doğdu. Bağdat'ın Babü't-Tak sem­tinde yirmialtı yaşındayken kadılığa atandı. Ondan ve Şüreyh'ten baş­ka dört halifeye kadılık yapan başka bir kadı bilinmemektedir. Onun ilimde önderliğine, dindarlığına, iffetini koruduğuna, kuvvetine, aza­metine, üstünlüğüne delalet eden hususiyetleri anlatılmıştır. Yirmi-dört sene altı ay müddetle kadılık yaptı. Mezarı Ebu Hanife'nin şehitli-ğindedir. [59]

 

Mübarek B.Ali

 

Mübarek b. Ali b. Hüseyin Ebu Sa'd el-Mahremî. Hadis dinledi. Hanbelî mezhebinin fikhını okudu. Münazara yaptı. Fetva ve ders ver­di. Daha önce misli görülmemiş derecede çok kitap topladı. Kadı naibliği yaptı. Kararları doğru, muamelesi güzel, gidişatı hoş bir kimseydi. Ba-bül Ezec'de bir medrese yaptırdı ki, bu medrese Abdülkadir el-Cilî el-Hanbelî'ye mensuptur. Sonra Mübarek b. Ali kadılıktan azledilip büyük miktarda para cezasına çarptırıldı. Bu hadise, hicretin 511. senesinde olmuştu. Sonra kendisi bu senenin muharrem ayında vefat etti. Ahmed b. Hanbel'in mezarının yanında Ebu Bekir el-Hallal'm mezarının bitişi­ğine defnedildi. [60]

 

Hicretin Beşyüzondördüncü Senesi

 

Bu senenin rebiyülevvel ayının ortasında Esedabad boğazının ya­nında Muhammed b. Melikşah'ın oğullan Sultan Mahmud ile Mesud arasında büyük bir savaş meydana geldi. Mes'ud'un askerleri bozguna uğradılar, veziri Üstad Ebu İsmail ve bir grup komutam esir aldılar. Sultan Mahmud, Vezir Ebu İsmail'in öldürülmesini emretti. Altmış kü­sur yaşında olan Vezir Ebu İsmail öldürüldü. Onun kimya ilmine dair yazdığı eserleri vardı. Bundan sonra Sultan Mahmud, kardeşi Mes'uda eman verdi. Onu yanma çağırdı. Karşılaştıklarında ağlayıp barıştılar.

Bu senede Hille valisi Debis, çevredeki beldeleri yağmaladı. Bizzat Bağdat'a gitti. Çadırını hilafet sarayının karşısına kurdu. İçindeki kin­leri ortaya döktü. Babasının kesik başının ülkede nasıl dolaştırılıp teş­hir edildiğini hatırladı. Bunu dile getirerek Müsterşid'i tehdit etti. Hali­fe Müsterşid de ona sakin olması için haber saldı. Onunla Sultan Mah-mud'u barıştıracağını bildirdi. Sultan Mahmud Bağdat'a geldiğinde Debis ona, emin olabileceğine dair haber gönderdi. Eman verdi. Adeti üzere onu Bağdat'a kabul etti. Sonra da Sultan köprüsünü yağmaladı. Sultan da onunla savaşmak üzere harekete geçti. Beraberinde 1.000 gemi vardı. Debis kaçtı. İlgazi'ye sığındı, yanında bir sene kaldı. Sonra Hille'ye dönüp halifeye ve sultana haber salarak özür diledi. Fakat bun­lar onun Özrünü kabul etmediler. Sultan onun üzerine sevketmek üzere bir ordu hazırladı. Harekete geçen bu ordunun üzerine giderek bir sene­ye yakın bir süre onu kuşatma altında tutup sıkıştırdı. Ama o kendi ül­kesinde korunma tedbirlerini almıştı. Askerler ona ulaşamıyorlardı.

Bu senede Tiflis yakınlarında Müslümanlarla Gürcüler arasında büyük bir savaş vuku buldu. Gürcülerle beraber Kıpçak kâfirleri de var­dı. Bunlar Müslümanlardan çok sayıda asker öldürdüler. Bol miktarda malı ganimet edindiler. 4.000'e yakın esir aldılar. İnna lillah ve inna ileyhi raciun (doğrusu biz Allah'a aidiz ve O'na dönücüleriz)

Gürcüler o tarafı yağmaladılar. Çok çirkin işler yaptılar. Tiflis'i bir süre kuşatma altında tuttular. Sonra kendilerinden eman dilemek üze­re yanlarına giden kadı ve hatibi de yaktılar. Bunun ardı sıra da zor kul­lanarak Tiflis'i ele geçirdiler. Ahalisinin çoğunu öldürdüler. Çoluk çocu­ğu ve kadınları esir aldılar. Mallan ganimet edindiler. Güç ve kuvvet an­cak Allah iledir.

Bu senede Urfa kontu Coskin bir kısım Arap ve Türklere hücum ederek onlan öldürdü. Mallannı ganimet edindi.

Bu senede hırsızlar ve yankesiciler Bağdat'ta işi azıttılar. Gece ve gündüz açıkça evlere baskın yapıp yağmaladılar. Allah bize kâfidir. O ne güzel vekildir.

Bu senede Muhammed b. Tumert, Mağrib ülkesine hakim olmaya başladı. Bu adam ilk zamanlarında gençliğinde Mağrib'ten Bağdat'a gelmiş ve Nizamiye medresesine yerleşip ilimle iştigal etmeye başla­mıştı. Usul ve fürua dair Gazzalî'den ve diğerlerinden epey bilgi elde et­mişti. Abidlik ve zahidlik görünümü veren takvalı bir insan gibi yaşardı. Bazan güzel elbise giyinen, özellikle Nizamiye'de müderrislik hilâtı giy­diği zaman Gazzalî'yi protesto etmişti. Diğer müderrislere karşı da aynı tavn sergilemişti. Sonra hac edip kendi ülkesine döndü. İyiliği emredip kötülüğü yasaklar, insanlara Kur'an okutur, onlara fıkıh öğretirdi. Böy­lece halk arasında ünü yayıldı. Meşhur oldu. îfrikiye hükümdan Yahya b. Temim b. Muiz b. Badis onunla görüştü. Ona saygı göstererek ikram­da bulundu. Kendisine duacı olmasını istedi. Bunun üzerine meşhur ol­du. Şöhreti her tarafa yayıldı. Beraberinde sadece bir asası, bir de kırba­sı vardı. Yalnızca mescidlerde oturup kalkardı. Sonra şehir şehir dolaş­maya başladı. Nihayet beraberinde öğrencisi Abdülmü'min b. Ali de olmak üzere Merakeş'e gitti. Kendisinde necabet ve şehanıet açıktan acığa görünüyordu. Merakeş şehrinde başka yerlerde gördüğünün kat kat fazla çirkinlikler ve bid'atler gördü. Mesela erkeklerin peçe takıp do-Jaştıklanm, kadmlannsa saçlarını, başlarını açarak dolaştıklannı gör-uÜ. Nihayet günün birinde Merakeş hükümdan Yusuf un kızkardeşini birkaç kadınla birlikte bineklere binip çarşı pazarda saçlarını başlarını açmış vaziyette dolaştıklarını gördü. Arkadaşı Abdülmü'minle birlikte bunları ayıpladı. Binmiş oldukları bineklerin suratlarını tokatlamaya başladı. Neticede hükümdarın kızkardeşi bineğinden yere düştü. Hü­kümdar onu huzuruna çağırttı. Fakihleri de orada hazır bulundurdu. Konuyu onunla tartışan fakihleri Muhammed b. Tumert, delil göstere­rek mağlup etti. Hükümdara da kendi yaşantısmdaki hata ve yanlışlık­larını gösterip öğüt verdi, nihayet onu ağlattı. Ama bununla birlikte hü­kümdar onu kendi beldesinden sürgün etti. Muhammed b. Tumert de halka hükümdara karşı kışkırtmaya ve onunla savaşmaya çağırmaya başladı. Çok sayıda insan onun bu çağrısına icabet etti. Hükümdar Yusuf da onun üzerine büyük bir ordu sevk etti. Önce Muhammed b. Tu­mert, hükümdar ordusunu bozguna uğrattı. Şanı yüceldi. Kuvveti arttı. Kendisine Mehdî, askerlerine de Muvahhidler ordusu denildi. Tevhide ve akideye dair bir kitap yazdı. Buna "Mürşide" adım verdi. Sonra Mera-keş hükümdarının ordusuyla defalarca savaştı. Savaşlardan birinde bu ordudan 70.000'e yakın askeri öldürdü. Bunu da Ebu Abdillah et-Tumertî'nin tavsiyesi ve işareti üzerine yaptı. Kendisine bir meleğin gökten inip Kur'ân'ı ve Muvatta'ı öğrettiğini, falanca kuyuda bulunan meleklerin de bu hususta şahidlik edebileceklerini söylerdi. Bunu an­lattığı kimseleri inandırmak için de daha önce o kuyuya bazı adamlar yerleştirmiş, sonra da kuyunun yanına vardığında bu konuyu anlatmış, beraberindeki halk da dinlemiş, kuyunun içindeki adamlar buna içeri­den tanıklık etmişlerdi. Bundan sonra Muhammed b. Tumert o kuyu­nun kapatılmasını emretmiş, içerdeki bütün adamlar ölmüşlerdi. Bu se­beple «Zalime yardım eden kimseye o zalim musallat olur» denilmiştir. Sonra Muhammed b. Tumert, kendine Mehdî lakabını vermiş, Ebu Abdillah et-Tumertî ile Abdulmümin komutasında bir ordu, Merakeş'i kuşatmak üzere harekete geçmişti. Merakeşliler bu orduya karşı çık­mışlar, iki taraf şiddetlice savaşmış, öldürülenler arasında meleklerin kendisi ile konuştuğunu iddia eden Ebu Abdillah et-Tumertî de vardı. Adamları onu ölüler arasında aramışlar, ama bulamamışlar «Melekler onun cenazesini kaldırdılar» demişlerdi. Oysa insanlar savaşla meşgul olnıaktalarken Abdülmü'min onu gizlice defnetmişti. beraberinde bulu­nan Mehdî'nin (Muhammed b. Tumert'in) adamlarından da çoğu öldü­rülmüştü. Muhammed b. Tumert bu orduyu hazırlarken ağır hastaydı. Mağlubiyet haberi kendisine ulaştığında hastalığı daha da şiddetlendi. Ebu Abdillah et-Tumertî'nin ölüm haberi onu daha da üzdü. Kendisin­den sonra yönetimi Abdülmü'min b. Ali'ye bıraktı. Ona Emirülmüminin lakabını taktı. Abdülmü'min yakışıklı, akıllı, tedbirli bir gençti. Bundan sonra Muhammed b. Tumert öldü. O ellibir sene yaşamış ve ömrünün on senesini hükümdarlıkta geçirmişti. Abdülmü'min b. Ali tahta geçtiğinde halka güzel davranmış, iyi muamelede bulunmuş idi. Bu sebeple halk onu çok sevmişti. Dolayısıyla kuvvet bulan hakimiyeti sayesinde ülke sınırları genişlemiş, askerleri ve reayası çoğalmıştı. Merakeş hüküm­darı Tafşin'i baş düşman ilan etmişti. Hicretin 535. senesine kadar ara­larında savaş cereyan etti. Nihayet Tafşin öldü. Kendisinden sonra yeri­ne oğlu geçti. O da hicretin 539. senesinin ramazan ayının yirmiyedinci gecesinde vefat etti. Yerine kardeşi İshak b. Ali b. Yusuf b. Tafşin geçti. Abdülmü'min onun üzerine yürüdü ve o mıntıkaları ele geçirdi. Merakeş şehrini fethetti orada sayılarını ancak aziz ve celil olan Allah'ın bildiği kadar çok insanı öldürdü. Hicretin 542. senesinde küçük yaştaki Mera­keş hükümdarı İshak'ı da öldürdü. İshak oradaki Murabıtların en son hükümdarı olmuştu. Murabıtlar yetmiş sene hüküm sürmüşlerdi. Bu süre dört hükümdarın zamanını kapsamaktadır ki onlar da şunlardı: Ali, oğlu Yusuf, Yusuf un da oğulları Ebu Süfyan ve İshak.

Abdülmü'min, Merakeş şehrini yurt edindi. O yöredeki hakimiyeti sağlamlaştı. Hicretin 543. senesinde Dekkâle kabilesini mağlup etti ki, bunların yaklaşık 200.000 piyade, 20.000 de süvari savaşçısı vardı. Bun­lar bahadır ve yiğit askerlerdi. Bunlardan çoğunu öldürdü. Kadınlarını ve çocuklarını esir aldı. Mallarını ganimet edindi. Öyle ki bunlardan ele geçirilen güzel bir cariye birkaç dirheme satılır oldu.

Yazarın biri Muhammed b. Tumert hakkında bir ciltlik bir biyogra­fi yazmış, bu eserde onun yönetimini liderliğini, zamanında geçen hadi­seleri, Mağrib diyarının ele geçirilişini, iyi işler olduğu iddia edilen ama sadece facirler tarafından yapılabilen şeyleri ve öldürdüğü insanları an­latmıştır. [61]

 

Hicretin Beşyüzondördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Abdülvahhab B. Sünâ

 

Künyesi Ebü'l-Berekât idi. Hadisleri senedleriyle beraber rivayet ederdi. Halife Müstazhir'in çocuklarının hocasıydı. Müsterşid hilafete geçince onu ambar memurluğuna atadı. Serveti çok olup bolca sadaka verirdi. İlim ehlini gözetirdi. Geride tahminen 200.000 dinar para bırak­tı. Bunun 30.000 dinarını Mekke ve Medine'ye sarfetmeleri için varisle­rine vasiyette bulundu. Hicretin 514. senesinde ellialtı sene ve üç aylık ömrünü noktalayarak vefat etti. Cenaze namazını Vezir Ebu Ali b. Sa­daka kıldırdı ve Bab-ı Harb mezarlığına defnedildi. [62]

 

Abdürrahim B. Abdulkebir

 

Ebu Hevazin, Ebu Nasr el-Kuşeyrî. Babasından ve İmamü'1-Hara-meyn'den Kur'an ilimlerini okudu. Bir cemaatten hadis rivayet etti. Keskin zekâ sahibiydi. Hazırcevap, cesaretli, usta bir lisanı olan fasih bir kimseydi. Bağdat'a geldi. Orada vaaz verdi. Vaazı sebebiyle Hanbelî-lerle Şafiîler arasında kavga çıktı. Bu yüzden Şerif Ebu Cafer b. Ebi Mu­sa hapsedildi. Fitneyi teskin etmek amacıyla kendisi Bağdat'tan çıkarıl­dı. Memleketine döndü ve bu senede vefat etti. [63]

 

Abdülaziz B. Ali

 

Abdülaziz b. Ali b. Hamid Ebu Hamid ed-Dineverî. Büyük serveti vardı. Çokça sadaka verirdi. İhtişam, servet ve halife nezdinde itibar sa­hibi bir kimseydi. Hadis rivayet etti. Vaaz verdi. Hitabeti güzel, konuşr ması tatlıydı. Bu senede Rey şehrinde vefat etti. Doğrusunu Allah bilir. [64]

 

Hicretin Beşyüzonbeşinci Senesi

 

Bu senede Mahmud, Meyafarikin (Silvan) şehrini Emir Gazi'ye ik-ta olarak verdi. Burası Emir İlgazi'nin evladının elinde kaldı. Nihayet Selahaddin Yusuf b. Eyyub, hicretin 580. senesinde burayı ellerinden aldı.

Bu senede Sultan Mahmud, Franklar (Haçlılar)la savaşması için Musul şehrini Aksungur el-Porsukî'ye ikta' olarak verdi.

Bu senede İlgazi'nin kardeşi oğlu Melik b. Behram, Urfa şehrini ku­şatma altına aldı. Haçlı kontu Coskin'i esir aldı. Adamlarının önde ge­lenlerinden bir grubu da esirler arasına kattı. Onları Harput (?) kalesi­nin zindanlarına attı.

Bu senede ortalığı siyaha bürüyen şiddetli bir fırtına esti. Üçgün sürdü. Birçok hayvanı ve insanı telef etti.

Bu senede Hicaz'da büyük bir deprem meydana geldi. Bu yüzden Ka'be'nin rüknü yemani taşı çatladı. Bir kısmı yere düştü. Rasûlullah (s.a.v.)'in mescidinin de bir tarafı yıkıldı.

Bu senede Nizamiye medresesinde fıkıh ve diğer ilimlerle meşgul olmuş Alevi bir adam Mekke'de ortaya çıkarak iyiliği emredip kötülüğü yasaklamaya başladı. Birçok kimse ona tabi oldu. Nihayet Mekke valisi Ibn Ebi Haşim onu Bahreyn'e sürgün etti.

Bu senede İsfahan'da sultanın sarayı yandı. Saraydaki kıymetli eş­yalardan, kumaşlardan, mücevherlerden altın ve gümüşten hiçbirşey kalmadı. Sadece Yakut-u Ahmer'e zarar gelmedi. Bundan bir hafta önce de İsfahan Camii yandı. Orası büyük bir cami idi. Ondal.000 dinar değe­rinde ahşap süslemeler vardı. Yanan şeyler arasında 500 adet Mushaf-ı Şerif de vardı. Bu mushaflar arasında Übey b. Ka'b'm elyazması bir mushaf da vardı. İnna lillah ve inna ileyhi raciun (doğrusu biz Allah'a ai­diz ve O'na dönücüleriz).

Bu senede halife Müsterşid hilafet alametlerini takınıp elbiselerini giyerek hilafet sarayında oturdu. Sultan Mahmud ve Sultan Mes'ud kardeşler gelip huzurda yer öptüler. Sonra huzurunda ayakta bekledi­ler. Halife Müsterşid de Sultan Mahmud'a yedi hil'at, bir gerdanlık, iki bilezik ve bir taç taktı. Kürsüye oturttu. Ona öğüt verdi ve şu ayet-i keri­meyi de okudu:

«Kîmki zerre kadar iyilik yapmışsa görür. Kim de zerre kadar kötü­lük yapmışsa onu görür.» (ez-züzâi, 7-8).

Halka iyi davranmasını emretti. Kendi eliyle iki sancak hazırlayıp ona verdi. Hükümdarlık alametlerini üzerine taktı. Sultan Mahmud ile Sultan Mes'ud itaat etmiş, itaat edilmiş ve saygı görmüş iki kimse ola­rak halifenin huzurundan çıktılar. Önlerinde muhafızlar ve askerler büyük bir saltanatla gitmekteydiler.

Bu senede Hadim Kutuz insanlara hac ettirdi. [65]

 

Hicretin Beşyüzonbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Lügatçı İbnu'l-Katta Ebü'l-Kasım

 

İbnu'l-Katta Ebü'l-Kasım Ali b. Cafer b. Muhammed b. Hüseyin b. Ahmed b. Muhammed b. Ziyadetullah b. Muhammed b. Ağlep es-Sa'dî es-Sıkıllî (Sicilyalı) el-Mısrî. Lügatçiydi. el-Ef al adlı kitabın musannifi­dir. Bu eserinde İbn Katiye'den üstün olduğunu ispatlamıştır. Başka birçok tasnif eserleri daha vardır. Hicretin 500. senesinde Mısır'a geldi, o esnada Haçlılar Sicilya'yı almak üzereydiler. Mısırlılar kendisine ik­ramda bulundular. Fazla derecede saygı gösterdiler. Dinde müsama­hakâr olduğu söylenirdi. Cidden güzel ve kuvvetli şiirleri vardı. Seksen yaşını aşmış iken vefat etti. [66]

 

Şahinşah Ebü'l-Kasım

 

Şehinşah Ebü'l-Kasım el-Efdal, Mısır Emirülcüyuşunun oğludur. Fatimi devletinin temsilcisi ve idarecisiydi. Mısır'daki Kaysariyetü Emirü'l-Cüyuş ona nisbet edilir, halk tabakası ona Mercuş derler. Baba­sı iskenderiye'deki Aktarlar çarşısının camiini yaptıran kişidir. Ayrıca Askalan'da da Meşhedürre'si yaptırmıştır. Babası Sur şehrinde Müs-tansır'ın naibiydi. Akka'da naiblik yaptığına dair zayıf bir rivayet de vardır. Sonra Müstansır kış mevsiminde onu yamna çağırdı. O da deniz yoluyla Müstansır'ın yanına gitti. Müstansır onu Mısır diyarının naibliğine atadı. O da bozulmuş olan işleri düzeltti. Yoluna koydu. Hicretin 488. senesinde vefat etti. Babasının vefatından sonra vezirliğe işte bah­setmekte olduğumuz Ebü'l-Kasım el-Efdal geçti. Bu da şehamette, akıl­lılık ve idarecilikte babası gibiydi. Müstansır vefat ettiğinde yerine Müstalî geçti o da Ebü'l-Kasım Şehinşah'ı görevde bıraktı. İşler onun eliyle idare edildi. Âdil, gidişatı güzel muamelesi hoş bir kimse olup içi­nin temizliğiyle nitelenen bir kimseydi. Doğrusunu Allah bilir. Hasta­landı. Tedavi gördü. Bu senenin ramazan ayında bineğine binmiş git­mekteyken öldürüldü. Öldürülürken elliyedi yaşındaydı. Babasından sonra yirmisekiz sene müddetle emirlik yaptı.Evi bugün Mısır'da Dârülvekâle diye bilinen evdir. Vefatından sonra sayılamayacak dere­cede birçok altın ve gümüş paraları, binekleri, davarları kıymetli mü­cevherleri olduğu görüldü. Bütün bunlar, Fatımî halifesine intikal edip hazinesine konuldu. Bu malları toplayan kişi de ahirette zorlu hesaba maruz kalacak, hurma çekirdeğinin üzerindeki ince çizgi kadar malının dahi hesabım vermekte yükümlü kılınacaktır. Vefatından sonra halife onun yerine Ebu Abdullah el-Betaihî'yi tayin etti ve ona Me'mun lakabı­nı taktı. İbn Hallikan dedi ki: Ebü'l-Kasım Şehinşah vefat ettiğinde 600.000.000 dinar, 17.520 kilogram gümüş dirhem, yetmiş ipek ve atlas elbise, otuz yük Irak altım, 12.000 dinar değerinde mücevher ve altın­dan yapılma bir mürekkep hokkası, herbiri 100 miskal ağırlığında olan 100 altın çivi, her çivinin üzerinde altınla bağlanmış mendiller, (bu mendillerden herbiri de onun elbisesinin rengine göre uyum sağlayan renklerdendi), 500 sandık giyecek bıraktı. Ayrıca miktarını ancak Aziz ve Celil olan Allah'ın bilebildiği köle, at, katır, binek, misk, esans ve elbi­se ile mücevher bıraktı. Bunlara ilaveten insamn söylemekten utandığı sığır, manda ve koyun da bırakmıştı. Bunların senelik süt iltizamı 30.000 dinar kadardı. Vefat ederken geride kadın resmi ile dolu iki bü­yük sandık içinde altın iğneler de bırakmıştı. [67]

 

Abdürrezzak B. Abdullah

 

Abdürrezzak b. Abdullah b. Ali b. İshak et-Tûsî. Nizamülmülk'ün kardeşinin oğluydu. İmamül-Haremeyn'den fıkıh dersleri aldı. Fetva verdi. Müderrislik yaptı. Münazaralarda bulundu. Melik Sencer'e ve­zirlik yaptı. Bu senede vefat etti. [68]

 

Süfriyye Hatun

 

Sultan Melikşah'ın gözdesi idi. Sultan Muhammed ile Sultan Sen-cer'in anneleridir. Çokça sadaka verir, insanlara ihsanda bulunurdu. Her sene hacılarla birlikte Mekke'ye fakirlere dağıtılmak üzere erzak gönderirdi. Dindar hayır sever ve hayırlı bir kadındı. Yaptığı araştırmalar neticesinde kayb olan annesini ve aile efradının yerini tesbit etti. Bol miktarda para göndererek onları yanına getirtti. Annesi yanına geldi­ğinde -kırk seneden beri birbirlerini görmemişlerdi- annesinin zekâsını ölçmek istemişti. Bu sebeple kendini belli etmeyerek cariyelerinin ara­sında oturmuştu. Annesi konuşmasını duyunca onu tanıdı. Kendisi de kalkıp annesini kucakladı. İkisi ağlaştılar. Sonra da annesi onun vasıta­sıyla İslâm'a girdi. Allah ona hayır mükâfatlar versin. Türklerin ve Acemlerin devletinde iki müslüman hükümdara annelik yapmış tek ka­dın Süfriyye Hatun'dur. Onun benzeri kadın çok azdır. Ancak Vellade binti Abbas ona denk gösterilebilir. Vellade, Abdülmelik'in karısı olup Velid ile Süleyman'ı doğurmuştu. Şahvend Hatun da Velid'in karısı olup Yezid ve İbrahim'i doğurmuştu. Yezid ve İbrahim de halifeliğe geçmiş­lerdi. Hayzuran Hatun da Mehdî'nin karısı olup ona Hadi ve Reşid adın­da iki erkek evlad doğurmuştu. Tabii bunlarda hilafete geçmişlerdi. [69]

 

Tuğraî

 

Lamiyetü'1-Acem adlı kasidenin sahibidir. Asıl adı Hüseyin b. Ali b. Abdüssanıed Müeyyedüddin el-İsfahanî el-Amid Fahrü'l-Küttab el-Leysî'dir. Şairdi. Tuğraî mahlasiyle tanınırdı. Her ilde bir süre vezirlik yaptı. Hicretin 505. senesinde Bağdat'ta yazdığı Lamiye kasidesini İbn Hallikan nakletmiştir. Tuğraî bu kasidesinde hallerini ve durumlarını açıklamıştır. Lamiyetü'1-Acem diye bilinen kasidenin baş kısmı şöyle­dir:

«Fikir asaleti, görüş bozukluğundan korudu beni. Fazilet süsü, mü­cevher süsüne gerek kalmaksızın süsledi beni.

Önceleri sonraları da şerefim, şeriattır. Kuşluk vaktindeki güneş, guruba yakın demdeki güneş gibidir.

Meskenim, erkek veya dişi bir devem orada bulunmadığına göre Bağdat'ta ne diye ikamet edeceğim ben.»

ibn Hallikan bu kasidenin tamamını ve Tuğraî'nin başka şiirlerini de nakletmiştir. Doğrusunu Allah bilir. [70]

 

Hicretin Beşyüzonaltıncı Senesi

 

«Daha önce kardeşi Mahnıud'a isyan edip Azerbaycan'ı zaptetmiş iken Sultan Tuğrul Bey bu senenin muharrem ayında ona itaat etti.

Bu senede Sultan Mahmud, Musul'a ek olarak Vasıt şehrini de Ak-sungur'a ikta olarak verdi. înıadüddin Zengi b. Aksungur oraya gönde­rildi. O da halka güzel muamelede bulundu. Akıllı ve yetenekli olduğu­nu gösterdi.

Bu senenin safer ayında Vezir Sultan Mahmud Ebu Talib es-Semiremî, bir batini tarafından öldürüldü. O, Hemedan'a sefer yapmak üzere harekete geçmiş idi. O esnada bir batini gelip kendisini öldürdü. Karısı da yüz cariyesi ile birlikte altın eğerlere binerek yola koyulmuş­tu. Bunlar onun Öldürüldüğünü duyunca yalın ayak, saç baş açık vazi­yette geri döndüler. Aziz iken zelil oldular. Sultan, öldürülen Vezir Mah-nıud'un yerine Şemseddin Melik Osman b. Nizanıülmülk'ü tayin etti.

Bu senede Aksungur ile Debis b. Sadaka savaştılar. Debis onu hezi­mete uğrattı. Askerlerinden bir kısmını öldürdü. Sultan Mansur b. Sa­daka da Debis'in kardeşini ve oğlunu zincire vurup kaleye hapsetti. O esnada da Debis, bulunduğu mıntıkaları yağmaladı. Oraların halkına eziyet verdi. Kendisi de saçını kesip siyahlar giyindi. Halifenin malları­nı da yağmaladı. Bağdat'ta onunla savaşılacağına dair ilanat yapıldı. Halife de ordunun başında yola çıktı. Siyah bir kaban giyinmiş, üzerine bir şal atmıştı. Üzerinde Peygamber efendimizin hırkası, elinde de kam­çısı vardı. Beline Çin ipeğinden bir kuşak bağlamıştı. Beraberinde veziri Nizamüddin Ahmed b. Nizamülmülk, Nakibünnükaba Ali b. Tarrad ez-Zeynebî, şeyhler şeyhi Sadreddin b. İsmail de vardı. Aksungur el-Porsukî askerleriyle onun karşısına çıktı. Yeri öpüp esas vaziyeti aldı­lar. Porsukî askerleri düzene soktu. Kurralar halifenin Önünde durdu­lar. Debis de karşılarına geldi. Debis'in ön tarafında def çalan cariyeler, oyun oynayan dansözler vardı. İki taraf karşı karşıya geldiler. Halife kı­lıcını çekip tekbir aldı. Savaş alamna doğru ilerledi. Anter b. Ebi'l-Asker halife ordusunun sağ cenahına saldırdı. Sağ cenahtaki askerleri kırıp bozguna uğrattı. Sağ cenah komutanını öldürdü. Sonra ikinci kez oraya hamle yaptı. Önceki hamle gibi yine onları bozguna uğrattı. İmamuddin Zengi b. Aksungur ona karşı hücuma geçti. Anter'i esir aldı. Onunla bir­likte Büdeyl b. Zaide'yi de esir aldı. Sonra Debis'in askerleri hezimete uğradılar. Kendilerim suya attılar. Çokları boğuldu. Halife, esirlerin el­leri bağlı vaziyette huzuruna getirilerek öldürülmelerini emretti. De­bis'in karıları ve cariyeleri de esaret altına alındılar. Halife, Bağdat'a döndü. Hicretin 517. senesinin aşura günü oraya ulaştı. Toplam olarak Bağdat'tan onaltı gün süreyle uzakta kalmıştı.

Debis'e gelince o kurtuldu. Gaziye'ye gitti. Oradan da Müntefek'e geçti. Müntefek ahalisi ile birlikte Basra'ya hücum etti. Şehri yağmala­dı. Valiyi öldürdü. Sonra Porsukî'nin kendisine hücum etmesinden korktuğu için şehirden çıkıp çöle gitti. Haçlılara katıldı. Onlarla birlikte halkı kuşatma altına aldı. Sonra onlardan ayrılarak Sultan Mah-mud'un kardeşi Melik Tuğrul'a iltihak etti.

Bu senede Sultan Sihamüddin Tamraş b. İlgazi b. Artuk babasının ölümünden sonra Mardin kalesini ele geçirdi. Kardeşi Süleyman da Sil­van'ı ele geçirdi.

Bu senede Diyarbakır'da Zülkarneyn kalesi yakınlarında bakır madeni bulundu.

Bu senede bir grup vaiz Bağdat'a giderek orada vaaz verdiler. Halk tarafından hüsnü kabul gördüler. Bu senede Kutuz el-Hadim insanlara hac ettirdi. [71]

 

Hicretin Beşyüzonaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Abdullah B. Ahmed

 

Abdullah b. Ahmed b. Ömer b. Ebi'l-Eş'as Ebü'l-Muhammed es-Semerkandî. Ebü'l-Kasım'm kardeşidir. Hadis hanzlarındandır. Ken­disinin bildiği hadisleri Ebu Zür'a er-Razî'nin bilmediğini iddia ederdi. Bir müddet Hatib Bağdadî ile arkadaşlık etti. Hadis derleyip topladı. Tasnif etti. Bu amaçla birçok beldelerde seyahatlerde bulundu. Bu sene­nin rebiyülevvel ayının onikisinde pazartesi günü seksen yaşında vefat etti. [72]

 

Ali B. Ahmed Es-Sümeyremî

 

Sümeyrem, İsfahan'a bağlı bir köydür. Ali b. Ahmed, Sultan Mah-mud'un veziri idi. Alenen zülm edip günah işlerdi. İnsanlara yeni vergi­ler tarh etti. Bir süre sonra yürürlükten kalkan bu vergileri yeniden tarh etti, şöyle diyordu: «Yardımcısı olmayan kimselere çokça zulüm et­mekten ve kötü çığırlar açmaktan ötürü utanıyorum.»

Hemedan'a sefere gitmeye karar verdiği zaman astrologlar onun için çıkışı anında remil attılar ki, Hemedan'a dönüşü çabuk olsun. Ast­rologların remil attığı anda Hemedan'dan çıktı. Önünde kınından sıyrıl­mış kılıçlar, göz kamaştıracak derecede çok köleler vardı. Ama bunların hiçbir yararı omadı. Aksine bir Batınî gelip onu öldürdü. Sonra o Batınî de öldü. Kadınları, önünde altın eğerler üzerinde bineklerine binmiş git-mektelerken bu defa saçlarını başlarım yüzlerini açarak, aziz iken zelil olarak, güvende iken korkuya kapılarak, sevinçli iken hüzünlenerek ge­ri dönmek mecburiyetinde kaldılar. Bu da onun yaptıklarının tam karşı-ugı olan bir ceza idi. Öldürülmesi bu senenin safer ayının son günü olan sah günü olmuştu. Ali b. Ahmed'in durumu; Mehdi ölürken Ebu'l-Utahi-ye nın Hayzuran Hatun ile cariyeleri hakkında söylediği şu şiirindeki duruma çok benzemektedir:

«Nakışlı elbiseler giyinerek üzerlerine bornozları geçirerek yola ko­yulup gittiler.

Her güçlü insan mutlaka birgün ölür.

Nuh peygamber kadar yaşasan bile mutlaka Ölürsün. Eğer ağıt ya-kacaksan kendin için yak.» [73]

 

Harirî

 

Kasım b. Ali b. Muhammed.b. Muhammed b. Osman Fahrü'd-Devle Ebu Muhammed el-Harirî. Yolcuların develerine hitaben okuyarak de­velerini şevke getirdikleri el-Makamat adlı fasih eserin sahibidir. Bu eserinde o, Şahban'dan daha üstün bir müellif olduğunu göstermiştir. Daha önce kendisinin bu eseri kadar muazzam bir eser yazan olmadığı gibi, kendisinden sonra da böyle bir eser yazan görülmemiştir. Hicretin 446. senesinde doğdu. Hadis dinledi, lügat ve nahivle iştigal etti. Bütün bu ilimlere dair eserler yazdı. Kendi zamanının alimlerinin fevkine çık­tı. Akranlarını geride bıraktı. Bağdat'ta ikamet etti. İnşa sanatiyle uğ­raştı. Ayrıca halifenin kapısında katiplik yaptı. Düşüncesini, teşebbüs kabiliyetini ve hazır cevaplığım inkar eden çıkmamıştır.

İbnül-Cevzî dedi ki: «Harirî eser tasnif etti, edebiyat ve lügat ilim­lerini okudu. Zeka fesahat ve güzel ibare hususunda kendi zamanının insanlarının üstüne çıktı. Meşhur el-Makamat adlı eseri tasnif etti. Bu eseri okuyup düşünenler onun zekasının yüksekliğini anlarlar. Kadrim ve fesahati ile ilmini takdir ederler.» el-Harirî bu senede Basra'da vefat etti.

Denildi ki: Ebu Zeyd ile Haris b. Hümam el-Mutahhar, aslında ha­yali iki kişinin adıdır. Ama el-Makamat adlı bu eserde Harirî bunları misal olarak zikretmişti. Başkaları derler ki; Ebu Zeyd b. Selam es-Sürucî gerçek kişidir, faziletli bir insandır. İlim ve lügat bilgisi vardır. Doğrusunu Allah bilir.

İbn Hallikan'ın anlattığına göre Ebu Zeyd'in asıl adı Mutahhar b. Selam'dır. O da nahiv ve lügatta Basralıların ekolüne mensuptur. Hari­rî, Basra şehrinde ondan ilim tahsil etmiştir. Haris b. Hümam'a gelince Harirî onunla kendini kasdetmiştir. Zira bir hadis-i şerifte Peygamber (s.a.v.) efendimiz buyurmuşlar ki: «Hepiniz harissiniz hepiniz hümam-sınız.»

İbn Hallikan da böyle demiştir. Aslında hafızalarda sağlam olarak muhafaza edilen hadisin lafzı şöyledir:

«Adların en doğrusu Haris ve Hümamdır.» Çünkü her şahıs ya Ha­ristir, yani ekin ekendir ki bu da faildir, yahud Humam'dır ki, bu da him­metten gelir, bu da azimli ve hatırlı kişidir. Anlatıldığına göre Hari-rî'nin eserinde kırksekizinci makam, haramilerden bahseder. Bu maka­mın yazılışının sebebi şudur: Basra Mescidi'nde iken Harirî'nin ve etra­fındaki cemaatin yanma iki eski elbise giyinmiş ama, lisanı fasih bir adam gitmiş; adını sormuşlar, adının Ebu Zeyd es-Sürucî olduğunu söylemişti. Harirî de onun için bu kırksekizinci makamı yazmıştı. Halife Müsterşid, Celalüddin Amidü'd-Devle Ebu Ali el-Hasan b. Ebi'1-Muiz b. Sadakaya talimat vererek Harirî'nin bu kırksekizinci makamdan son­ra iki makam daha yazarak eserini elli makamda tamamlamasını iste­mişti.

İbn Hallikan dedi ki: Ben bunu musannifin eserinde kendi el yazı­sıyla bu şekilde okudum. Haşiyesinde bu ifadeler vardı. Bunlar, Hari­rî'nin Vezir Şerefüddin Ebu Nasr Enuşirvan b. Muhammed b. Halid b. Muhammed el-Kâşanî olduğunu söyleyenlerin sözünden daha sahihtir. Harirî, Müsterşid'in de veziriydi. Anlatıldığına göre Harirî bu eserini kırk makam olarak tanzim etmiştir. Bağdat'a geldiğinde insanlar onun eseri gibi bir eser yazmaktan aciz oldukları için onu doğrulamamışlar, sözünü tasdik etmemişlerdi. Vezirlerden biri eserlerdeki makamlardan birine benzer bir makam yazmasını isteyerek onu imtihan etti. Harirî de eline kağıt kalem alıp bir tarafta oturdu. Ama bir şeyler yazamadı. Memleketine döndüğünde on makam daha yazdı ve kırk makamlık ese­rini elli makama çıkardı. Bu hususta şair Ebü'l-Kasım Ah b. Eflah -ki o, Harirî'yi yalanlayanlardandı- şöyle bir şiir söylemişti:

«Rebiatü'1-Fürs diyarmdaki bir şeyhimiz

Hevesten ötürü çenesindeki kılları yoluyor

Divan ortasında Cenâb-ı Allah onu dilsiz hale getirdiği gibi

Memleketi olan Müşan'da onu konuşturdu.»

Müşan, Basra'daki bir mekândır. Harirî, Müşan'da divan başı idi. Anlatıldığına göre o, çirkin suratlı bir kimseymiş. Adamın biri uzak di­yarlardan yanma gelmiş, onu görünce çirkinliğinden ötürü onu küçüm-semişti. Harirî bu durumu farkedince şu şiiri okumuştu:

«Sen ayın kendisini aldattığı ilk gece yolcusu değilsin Çürümüş resimlerin ve köşklerin yeşilliğine ilk kılavuz da değilsin. Kendin için benden başka birini seç. Çünkü ben, Muaydî gibi bir ada­mım. Benim sesimi duy, ama şahsımı görme.»

Anlatıldığına göre Muaydî, Araplar arasında meşhur olan rahvan bir atın adıdır. Bu at ne kadar rahvan ve iyi koşan bir atsa da görünüşü Çok çirkinmiş. Doğrusunu Allah bilir. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Muaydî, yüzü çirkin ama davranışları ve fiilleri iyi ve güzel olan bir kimseymiş. [74]

 

Tefsirci El-Bağavî

 

Hasan b. Mes'ud b. Muhammed el-Bağavî. Tefsir ve Şerhu's-Sünne ile Tehzib'in müellifidir. Et-Tehzib, fikha dair bir eserdir. el-Cem' beyne's-Sahihayn ve'1-Mesabih fi's-Sihah ve'1-Hisan gibi eserleri de vardır. Kadı Hüseyin'den ders aldı. Fıkıhta yükseldi. Kendi zamanının allanıe-si oldu. Dindar, takvalı, zahid, âbid ve salih bir kimseydi. Bu senenin şevval ayında vefat etti. Hicretin 510. senesinde vefat ettiğine dair zayıf bir rivayet de vardır. Doğrusunu Allah bilir. Vefat edince Talikan'da şeyhi Kadı Hüseyin'in yanında defnedildi. Doğrusunu Allah bilir. [75]

 

Hicretin Beşyüzonyedînci Senesi

 

Bu senenin aşure gününde halife, Debis'le yaptığı savaştan muzaf­fer, mansur ve güçlenmiş olarak Hüle'den Bağdat'a döndü. Bu senede halife, kardeşinin çocuklarını sünnet ettirmeye karar verdi. Sünnet edi­lecek çocuk sayısı oniki idi. Bu amaçla Bağdat şehri daha önce misli gö­rülmemiş bir şekilde yedi gün süreyle süslendi.

Bu senenin şaban ayında Es'ad el-Müheytî, Bağdat Nizamiye med­resesine hoca olarak geldi. Buranın nazırlığını da üstlendi. Müderris Bakırcı oradan uzaklaştırıldı. Öğrencilerden bir grubu kendilerinden kopardığından dolayı Bakırcı ile diğer fikıhçılar arasında fitne meydana geldi. Kendisi 200 öğrenciyle yetindi. Ama bu, onlardan çoğunun hoşuna gitmedi.

Bu senede Sultan Mahmud, Gürcistan'a sefer düzenledi. Gürcüler­le Kıpçaklar arasında ihtilaf meydana gelmişti. Sultan Mahmud da Gürcülerle savaştı. Onları hezimete uğrattı. Sonra Hemedan'a döndü.

Bu senede Dımaşk valisi Tuğtekin, Hama valisi Karaca'nın ölü­münden sonra Hama şehrini zaptetti. O çok zalim ve zorba bir hüküm­dardı.

Bu senede Alevilerin nakibi Ali b. Eflah, Debis'in casusluğunu yap­tığından görevden atıldı. Evi yıkıldı. Bu görev, Abbasilerin nakibliği ya­nı sıra Ali b. Tarrad'a verildi. [76]

 

Hicretin Beşyüzonyedînci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Muhammed

 

Ahmed b. Muhammed b. Ali b. Sadaka et-Tağlibî. İbn Hayyat adıy­la meşhur olmuştur. Dımaşklıdır. Şairdir, yazardır. Meşhur şiir divanı vardır. İbn Asâkir «Dımaşk'ta onunla şairler son buldu» demiştir. Şiiri sağlam ve güzeldi. Geçmişlerin birçok şiirlerini ve haberlerim ezberle­mişti, îbn Hallikan onun bir kasidesinden şu kısımları nakletmiştir ki onun bu kasidesinden başka kasidesi olmasaydı bu bile onun için yeter­di. Ahmed b. Muhammed bu kasidesinde şöyle diyor:

«Necdin sabah rüzgarından onun kalbi için bir eman alın. Onun esintisindeki güzel kokular neredeyse aklını başından alıp götürecekti. O nesini rüzgarından sakının. Zira o rüzgar ne zaman eserse, Onun en hafif darbesi, vird ve aşk olur. Ey dostlarım eğer sevmiş olsaydınız bilirdiniz ki, Aşka mübtela olan kalbin içinde aşk nerededir. Anar mısın? Anmak, özlem duymak demektir. Aşk mübtelası, tutkun olur sevdiğine, Bir kimsenin içine aşk ve sevgi girerse o kişi aşık olur. Hevesin ümitsizliğinde ve ümidinde de o, sevgilisine aşıktır. Sevgilisi uzağında da olsa yakınında da olsa ona Özlem duyar. Sevgiliye giden yolcunun yüreği aşk ile ve sevgi ile dopdoludur. Aşkın sebepleri onu çağırdığında hemen buyrun, der. Remel tarafından bir rüzgar esintisi gelirse, Bu esinti onu sevgilisiyle buluşturmadan hasta eder. Süngüler arasında o perdelenmiştir. Ortaya çıkar. Ama kalbinde sevgiliden yüz çevirmesi sebebiyle perdeler vardır. Kabilede bir inilti duyulduğunda o hücum eder. Bu iniltinin maşukasından geldiğinden dolayı korkup tedbir alır.»

Ahmed b. Muhammed bu senenin ramazan ayında doksanyedi ya­şında Dımaşk'ta vefat etti. [77]

 

Hicretin Beşyüzonsekizinci Senesi

 

Bu senede Amid taraflarında Batınîler ortaya çıktılar. Amidliler onlarla savaştılar ve onlardan 700 kişiyi Öldürdüler.

Bu senede Bağdat şahneliği Sadü'd-Devle Barankuş ez-Zekevî'ye verildi. Hilafet sarayına teslim edilmesi için Debis'in kardeşi Mansur b. Sadaka ona teslim edildi. Debis'in Tuğrul Bey'e iltica edip Bağdat'ı ele geçirmek hususunda onunla ittifak kurduğuna dair haber Bağdat'a gel­di. Halk da bunlarla savaşma hazırlığına başladı. Aksungur Musul'a dönme emrini aldı. O da Basra'da İmadüddin Zengi b. Aksungur'u naib olarak bırakarak Musul'a doğru yola çıktı.

Bu senenin rebiyülevvel ayında Hüssam Timurtaş b. İlgazi b. Artuk Haleb'e vali oldu. Hüsam Timurtaş burayı Haleb valisi Belek b. Beh-ram'dan sonra elde etmişti. Belek b. Behram Menbiç kalesini kuşatma altına aldığı esnada bir ok gelip boğazına isabet etmiş ve ölmüştü. Ölür­ken de Timurtaş'ı Haleb'e naib tayin etmiş, Timurtaş Mardin'e döndük­ten sonra Haleb'i teslim almıştı. Daha sonra Aksungur Musul'a ek ola­rak Haleb'i de elde etmişti.

Bu senede halife, Kadı Ebu Sa'd el-Herevî'yi, Sultan Sencer'in kızı­nı kendisine istemek üzere gönderdi. Halife de gelin için Dicle kıyısında bir saray yaptırmaya başladı.

Bu senede Cemalü'd-Devle İkbal el-Müsterşid insanlara hac ettir­di. [78]

 

Hicretin Beşyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Ali B. Burhan

 

Künyesi Ebü'1-Feth idi. İbn Hemmamî diye de tanınır. Ebu Vefa b. Ukayl'den fikıh dersleri aldı. Hanbelî mezhebinde büyük bir alim oldu. Sonra Hanbelî uleması onun aleyhinde bulundular. Onların bu hareketi de Ahnıed b. Ali'nin Şafiî mezhebine intikal etmesine sebep oldu. Gazzalî'den ve Şaşî'den ilim tahsil etti. İlimde yükseldi. Önde gelen bir şahsiyet oldu. Zeynebî'nin yanında şahidlik yaptı. Zeynebî de onun şa-hidliğini kabul etti. Ahmed b. Ali Nizamiye medresesinde bir ay ders verdi. Bu senenin Cemaziyelevvel ayında vefat etti ve Bab-ı İbriz mezar­lığına defnedildi. [79]

 

Abdullah B. Muhammed B. Cafer

 

Künyesi Ebu Ali ed-Denıiganî'dir. Hadis dinledi. Babasının yanın­da şahidlik yaptı. Kerh mıntıkasında kardeşine naiblik yaptı. Bütün bu görevleri bıraktı. Nobe kapısının hacipliğini üstlendi. Sonra bu görev­den azledildi. Ama bir süre geçtikten sonra tekrar bu hacipliğe iade edil­di. Bu senenin cemaziyelevvel ayında vefat etti. [80]

 

Ahmed B. Muhammed

 

Ahmed b. Muhammed b. İbrahim Ebü'1-Fadl el-Meydanî. el-Emsal adlı kitabı vardır. Konusunda bunun benzeri başka bir kitap yoktur. Güzel şiirleri vardı. Bu senenin ramazan ayının yirmibeşinde çarşamba günü vefat etti. Doğrusunu noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah daha iyi bilir. [81]

 

Hicretin Beşyüzondokuzuncu Senesi

 

Bu senede Debis ile Sultan Tuğrul, halifenin elinden almak üzere Bağdat'a doğru yürüdüler. Şehre yaklaştıklarında halife büyük bir or­duyla karşılarına çıktı. İnsanlar yaya olarak halifenin önünde yürü­mekteydiler. Bundan sonra da bineklerine bindiler. Sabahında savaşmaya niyetlendikleri gece bastırdığında -ki o gecede de Bağdat'ı yağma­lamaya karar vermişlerdi- Cenâb-ı Allah şiddetli yağmurlar yağdırdı. Sultan Tuğrul o gecede hastalandı. O topluluk dağıldı. Ziyan ve hüsran içinde gerisin geriye döndüler. Debis ile Sultan Tuğrul, Sultan Sencer'e sığınarak halifeye ve Sultan Mahmud'a karşı ondan eman dilediler. Sul­tan Sencer, Debisî bir kaleye hapsetti. Ama öte yandan bir jurnalci, hali­fenin bu yaptığı işten Ötürü Sultan Sencer'den öç almaya niyetlendiğini, düşmanlarla savaşmak üzere Bağdat'tan çıkıp Lan tarafına gittiğini bildirdi. Bu, Sencer'in hoşuna gitmedi. Kızını halifeyle evlendirmiş ol­masına rağmen halifeye karşı kötü niyetler beslemeye başladı.

Bu senede Kadı Ebu Sa'd b. Nasr b. Mansur el-Herevî Hemedan şehrinde batıniler tarafinan öldürüldü. Halife, kızını kendisine isteme­si için Sultan Sencer'e onu göndermişti. Bu senede Hadim Kutuz insan­lara hac ettirdi. [82]

 

Hicretin Beşyüzondokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Aksungur El-Porsukî

 

Haleb valisiydi. Batıniler tarafindan bir cuma günü kendi camiinin maksuresinde öldürüldü. Aksungur, yaşantısı ve muamelesi güzel olan, namazları vaktinde kılmaya itina gösteren, çok iyilikleri olan, yoksulla­ra bolca sadaka veren, halka çokça ihsanda bulunan bir Türk emiri idi. Kendisinden sonra yerine oğlu Sultan İzzeddin geçti. Sultan Mahmud da onun bu görevini onayladı. [83]

 

Bilal B. Abdurrahman

 

Bilal b. Abdurrahman b. Şüreyh b. Ömer b. Ahmed b. Muhammed b. ibrahim b. Süleyman b. Bilal b. Rebah. Bilindiği üzere Bilal b. Abdur-rahman'ın şeceresinin dayandığı son halkada bulunan Bilal b. Rebah, Resûlullah (s.a.v.)'in müezzini idi.

Bilal b. Abdurrahman ilim tahsil etmek, hadis toplamak amacıyla çeşitli beldeleri dolaştı. Gür sesli bir kurraydı. Güzel Kur'an okurdu. Nağmesi hoştu. Bu senede Semerkand'da vefat etti. Allah rahmet etsin. [84]

 

Kadı Ebu Sa'd El-Herevî

 

Asıl adı Ahmed b. Nasr'dır. Meşhur fakihlerden, önde gelen büyük Şahsiyetlerdendi. Batınîler bu senede onu Hemedan'da öldürdüler. [85]

 

Hicretin Beşyüzyirminci Senesi

 

Bu senede Sultan Mahmud, Sultan Sencer'e karşı birlik olmak için halifeyle haberleşti. Sultan Sencer bu durumdan haberdar olunca kar­deşi oğlu Mahmud'a mektup yazarak onu böyle yapmaktan men etti. Kendisine meyilli olmasını istedi. Onu halifeden sakındırarak «Halife­nin belasına karşı emin olunamaz. O zaman benim işimi tamamlarsa se­nin üzerine gelcektir» dedi. Sultan Mahmud da amcası Sultan Sencer'in sözünü dinledi ve bu kararından vaz geçti. O senede Bağdat'a girmeye niyetlendi. Halife de Bağdat'ta azıkların azlığını ileri sürerek onu Bağ­dat'a gelmekten menetti. Ancak Sultan Mahmud bunu kabul etmeyip Bağdat'a doğru yola koyuldu. Şehre yaklaştığında halife sarayından dı­şarı çıktı. Bağdat'ın batı yakasına geçti. Bu durum hem onun hem hal­kın çok ağrına gitti. Kurban bayramı başladı. Bayramın birinci günü na­mazdan sonra halife halka tebliğ, fesih ve tesirli bir hutbe irad etti. Hut­beden sonra onun arkasından bütün camilerin hatipleri tekbir aldılar o gün, görülmesi gereken muazzam bir gündü. İbnül-Cevzî, halifenin mezkur hutbesini uzun uzadıya nakletmiş, onu dinleyenlerden rivayet etmiştir. Kadilkudat ez-Zeynebî ve adil olan bir cemaat bu hutbeyi nak-letmiştir. Halife minberden indikten sonra deve veya sığır kesmiş, sonra çardağına girmişti. Halk ağlaşmaya başlamış, muzaffer ve muvaffak ol­ması için dua etmişti. Sonra Sultan Mahmud zilhicce ayının onsekizin-de salı günü Bağdat'a girdi. Askerleri halkın evlerine yerleşti. Halkın ai­lesi, kadınları, çoluk çocuğu onlardan çok eziyet gördüler. Sonra Sultan Mahmud, barış yapmak için Halifeye haber saldı. Ancak halife bunu kabul etmedi. Askerleriyle harekete geçti. Türklerle savaştı. Beraberin­de az sayıda savaşçı vardı. Ama halkın tamamı kendisiyle beraberdi. Türklerden bir kısmını öldürdü. Sonra İmadüddin Zengi büyük bir or­duyla Vâsıftan gemilere binerek Sultan Mahmud'un yardımına geldi. Halife bu durumdan haberdar olunca Sultan Mahmud'u barışa çağırdı. Sultan Mahmud ile halife arasında barış yapıldı. İmadüddin de bu duru­ma çok sevindi. Olup bitenlerden ötürü halifeden özür diledi. Sultan Mahmud ertesi senenin başında hastalandığı için Hemedan'a gitti.

Bu senede ilk olarak İbnü'l-Cevzî onüç yaşında iken minbere çıkıp halka vaaz verdi. Meclisinde Şeyh Ebü'l-Kasım Ali b. Ya'lâ el-Alevî el-

Belhî de vardı. O, sarayın damadıydı. Şeyh Ebü'l-Kasım, İbn Cevzîye birkaç kelime öğretmiş sonra onu minbere çıkartıp konuşturmuştu. O gün görülmesi gereken muazzam bir gündü.

Îbnü'l-Cevzî'nin ifadesine göre o gün kendisini tahminen 50.000 kişi dinlemiştir. Doğrusunu Allah bilir.

Bu senede Dımaşk valisi Tuğtekin ile düşmanları olan Haçlılar ara­sında savaş cereyan etti. Tuğtekin onlardan çoğunu Öldürdü. Bol mik­tarda malı ganimet olarak elde etti. Hamd ve minnet Allah'adır. [86]

 

Hicretin Beşyüzyirminci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Muhammed B. Muhammed

 

Ahmed b. Muhammed b. Muhammed Ebü'1-Feth et-Tûsî el-Gazzalî. İmam Gazzalî'nin kardeşidir. Çok güzel konuşan bir vaizdi. Za-hiddi. Ağır başlıydı. Güzel nükteleri vardı. Bir defasında Melik Mah­mud'un sarayında vaaz verdi. Melik Mahmud da ona 1.000 dinar para verdi. Saraydan çıktığında kapıda vezirin altın eğerli atını gördü. Atın üzerinde silahlar ve ziynet eşyaları vardı. Ata binip gitti. Vezir bunu du­yunca «Bırakın gitsin. Atım artık bana geri gelmesin» dedi. Böylece Gazzalî de ata ve üzerindeki eşyalara sahip oldu.

Ahmed b. Muhammed bir defasında inlemekte olan bir kediyi gör­dü. Abasını üzerine attı. Ama kedi abayı param parça etti.

İbnü'l-Cevzî dedi ki: «Ahmed b. Muhammed el-Gazzalî'nin nüktele­ri vardı. Ancak sözünün çoğu uydurma hadisler ve boş hikayeler, sözleri fasit manalarla doluydu.»

Böyle dedikten sonra İbnü'l-Cevzî onun birçok çirkin sözlerini nak-letmiştir.'Doğrusunu Allah bilir. Mesela İbnü'l-Cevzî der ki: «Ahmed b. Muhammed el-Gazzalî müşkül bir durumla karşılaştığında Rasûlullah (s.a.v.)'i uyanık halde baş gözüyle görür, müşkülünü ona arzeder, Rasûlullah (s.a.v.) de doğruyu ona gösterirmiş. Ahmed b. Muhammed el-Gazzalî îblis'e karşı katı davranır, ama sonra ondan özür dilermiş.»

İbnü'l-Cevzî onun hakkında uzun uzadıya konuşmuş, onun tüysüz oğlanlara sevgi duyduğunu, vahdeti şühuda kail olduğunu söylemiştir. Bunu Allah bilir.

Ibn Hallikan dedi ki: «Ahmed b. Muhammed el-Gazzalî, va'zı güzel, görünüşü hoş, kerametleri ve işaretleri olan bir vaizdi. Fakihlerdendi. Rainiz o vaaza daha çok meyletmişti. Nizamiye medresesinde kardeşi ^bu Hamid el-Gazzalî'ye vekâleten ders vermişti. Çünkü o esnada kar­deşi Ebu Hamid el-Gazzalî kendini zühde vermişti. Ahmed b. Muham-mec* el-Gazzalî, İhyau Ulûnıi'd-Din adlı eseri Lübabü'1-îhya adını verdiği bir ciltte özetlemiştir. Onun ez-Zahire fi İlmil-Basire adlı eseri de vardır. Çeşitli beldeleri dolaştı sofilere bizzat hizmet etti. Uzlete meyilli idi. Yalnız başına yaşamak isterdi. Onun durumunu Cenâb-ı Allah daha iyi bilir. [87]

 

Ahmed B. Ali

 

Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Vekil. İbn Burhan adıyla tanınmış­tır. Künyesi Ebü'l-Feth'tir. Şafiî fıkıhçısıdır. Gazzalî'den, Keyya el-Herasî'den ve Şaşî'den fıkıh dersleri aldı.Usul-ü Fıkıhta da büyük bir alimdi. ez-Zahire fi Usuli'l -Fıkh adlı eseri vardır. Birçok ilimleri iyi bi­lirdi. Bağdat Nizamiye medresesinde bir aydan kısa bir süre müderris­lik yaptı. [88]

 

Behram B. Behram

 

Künyesi Ebu Şüca Elbey'dir. Hadis dinledi. Ahmed b. Hanbel'in as­habı için Kelvazi'de bir medrese yaptırdı. Emlâkinin bir kısmını o med­resedeki fakihler için vakfetti. [89]

 

Said B. Seyyar

 

Said b. Seyyar b. Muhammed b. Abdullah b. İbrahim Ebü'1-Alâ el-İshakî el-Herevî, hadis hafızıdır. Rivayeti sağlam olan ravilerdendir. Hadis dinledi. Babıherat'ta bir köy olan Aturec'de vefat etti. [90]

 

Hicretin Beşyüzyirmibirinci Senesi

 

Bu sene başında halife ile Sultan Mahmud savaşmaktaydılar. Hali­fe Bağdat'ın batı yakasında bahçeli evindeydi. Muharremin dördünde çarşamba günü sultanın askerlerinden bir grup hilafet sarayına geldi­ler. 1.000 kişiden oluşan bu silahlı savaşçılar saraydaki malı yağmaladı­lar. Cariyeler saçlarını başlarını yolarak dışarı çıkıp imdat dilediler ve nihayet hatunun sarayına girdiler.

İbnü'l-Cevzî «Ben onları bu halde gördüm» demiştir. Bu hadisenin meydana gelmesi üzerine halife, askerleriyle harekete geçti. Gemiler getirildi. Bağdat'ta feryadü figan sesleri her tarafı alt üst etti. Dünya sanki bir zelzeleye tutulmuş gibiydi. Halk da halife ordusuyla birlikte ayaklandı. Sultan Mahmud'un askerlerini kırıp geçirdiler. Komutan­lardan bir kısmını öldürdüler. Gerisini esir aldılar. Sultanın, vezirin, sultan tabibi Ebu Berekat'm evlerini yağmaladılar. Sultanın konağın­daki emanetleri gasb ettiler. Büyük bir kargaşa yaşandı. Öyleki asker­ler Nehricür hankâhmdaki sofilerin mallarını da yağmaladılar. Çok uzun işler cereyan etti. Halk, sultanın aleyhinde konuşmaya başladı ve ona «Ey Batınî! Frankları, Haçlıları, Rumları bırakıyorsun, halifeyle mi savaşıyorsun?» demeye başladılar. Sonra halife muharremin yedisinde sarayına döndü. Aşure günü durum sâkinleşti. Sultan Mahmud halife­den eman ve barış diledi. Halife buna meyilli olup yumuşadı. İnsanlar da barış nedeniyle sevindiler. Halife, Sultan Mahmud'a nakibünnüka-bayı kadilkudatı şeyhler şeyhini ve otuz küsur şahidi gönderdi. Fakat Sultan Mahmud onları kendi yanında altı gün alıkoydu. Halk bundan huzursuz ve tedirgin oldu. Öncekinden daha şiddeli bir fitne meydana gelmesinden korkuldu. Bağdat emniyet müdürü (şahnesi) Barankuş ez-Zekevî, Sultan Mahmud'u Bağdatlıların mallarını yağmalamaya teşvik etti. Ancak Sultan Mahmud onun bu önerisini kabul etmedi. Sonra barış cemaatinin huzura girmesine müsaade verdi. Bunlar da akşam namazı vaktinde huzuruna girdiler. Kadı onlara namaz kıldırdı. Halifenin mek­tubunu Sultan Mahmud'a okudular. O da mektubu ayakta dinledi ve halifenin bütün önerilerini kabul etti. Böylece barış ve pakt imzalanmış oldu. Sultan Mahmud'un askerleri gayet, bitkin yorgun ve aç haldeydi. Eğer barış olmasaydı hepimiz açlıktan ölecektik, dediler. Sultan Mah­mud Bağdatlılara çok yumuşak davrandı. Halife de askerlerin yağmala­dıkları şeyleri sahiplerine geri vermelerini emretti. Yağmaladığı şeyi yanında gizlediği anlaşılan kimsenin öldürüleceğini bildirdi ve nakip Ali b. Tarrad ez-Zeynebî'yi, yanında duran Debis'i kovması için Sultan Sencer'e gönderdi. Ali b. Tarrad'la birlikte Sultan Sencer'e hilatler ve ik­ram sayılacak eşyalar da gönderdi. Sultan Sencer, halifenin elçisi Ali b. Tarrad'a saygı gösterdi. İkramda bulundu. Kapısında üç namaz vaktin­de davul çalınmasını emretti. Halifeye çok itaat etti.

Sonra Sultan Mahmud Bağdat'ta hastalandı. Tabib ona Heme-dan'a taşınmasını tavsiye etti. O da bu senenin rebiyülahir ayında He-medan'a gitti. Bağdat şahneliğini İmadüddin Zengi'ye bıraktı. Sultan Mahmud Hemedan'a vardığında Bağdat şahneliğine Mücahidüddin Behruz'u gönderdi. Hille'yi ona bıraktı İmadüddin Zengi'yi de Musul ve kazalarının emirliğine tayin edip gönderdi.

Bu senede Hasan b. Süleyman Bağdat Nizamiye medresesinde ders verdi.

Bu senede Ebu'l-Fütuh el-İsferainî Bağdat'a gelip vaaz verdi. Cid­den münker olan bir çok hadis nakletti. Bu yaptığından ötürü tevbe et­mesi istendi. Bağdat'tan başka bir yere taşınması emredildi. Ekâbirden bir cemaat de onunla birlikte yol hazırlığına başladı. Onu tekrar eski ye­rine götürdüler. Onun yüzünden halk arasında birçok fitne meydana geldi. Hatta halktan bazı kimseler onu çarşıda taşladılar. Zira o, söylen­mesine gerek duyulmayan bazı sözler sarfediyordu. Halk bu yüzden on­dan nefret edip ona düşman oldu. Şeyh Abdülkadir el-Cilî, oturup halka güzel nasihatlerde bulundu. Halk da onu beğenip takdir etti ve Ebu Ha-nıid el-İsferainî'yi bıraktı.

Bu senede Sultan Sencer Batınilerden 12.000 kişiyi öldürdü.

Bu senede Hadim Kutuz insanlara hacc ettirdi. [91]

 

Hicretin Beşyüzyirmibirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Muhammed B. Abdülmelik

 

Muhammed b. Abdülmelik b. İbrahim b. Ahmed Ebü'l-Hasan b. Ebi'1-Fadl el-Hemedanî el-Ferezî. Hadisçiler ailesinden olup tarih yaza­ndır. İbnül-Cevzî onun şeyhi Abdülvehhab'm kendisine taanda bulun­duğunu ve eleştirdiğini anlatmıştır.

Muhammed b. Abdülmelik bu senenin şevval ayında ani bir ölümle vefat etti ve İbn Şureyh'in mezarının yanma defnedildi. [92]

 

Fatıma Binti Hüseyin B. Hasan B. Fadleveyh

 

Hatib Bağdadî1 den ve İbn Mesleme'den ve diğerlerinden hadis din­ledi. Vaizeydi. Bir hankâhı vardı ki orada zahide kadınlar toplanırlardı. İbnül-Cevzî ve diğerleri ondan Şafiî'nin Müsned'ini dinlediler. [93]

 

Ebu Muhammed Abdullah B. Muhammed

 

Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Seyyid el-Batleyevsî et-Tenisî. Lügate ve diğer ilimlere dair musannef eserlerin sahibidir, el-Müselles adlı eseri iki ciltte meydana getirdi. Onda, Kutrub'un yazdık­larına çok şeyler ekledi. Ebü'l-Alâ'nm Sakatu'z-Zend adlı eserini şerh et­miştir. Bu şerhi müsannefin metninden daha güzeldir. İbn Kuteybe'ye ait Edebül-Kâtib adlı eseri de şerh etmiştir. İbn Hallikan onun şu şiirini bize nakletmiştir:

«İlmin kardeşi (alim kişi) öldükten sonra da ebedi olarak diridir. Onun eklemleri toprak altında çürümüş olsa bile. Cahile gelince o toprak üzerinde yürüse bile yine de ölüdür.

Kendini dirilerden zannedenler vardır ama o aslında yoktur.» [94]

 

Hicretin Beşyüzyirmiikinci Senesi

 

Bu senenin başında Sultan Sencer'in elçisi halifeye gelerek Bağdat minberlerinde Sultan Sencer adına hutbe okunmasını istedi. Daha önce her cuma günü Mansur Camii'nde zaten Sultan Sencer adına hutbe okunmaktaydı.

Bu senede halifenin veziri İbn Sadaka vefat etti. Yerine Nakibün nükaba geçti.

Bu senede Sultan Mahmud, amcası Sultan Sencer ile görüştü. Da­ha önce araları bozuk iken barıştılar. Halife kendisinden memnun kal­sın, İmadüddin Zengi'yi Musul valiliğinden azletsin ve orayı Debis'e ver­sin diye Sultan Sencer, yanında duran Sultan Mahmud'a teslim etti.

Bu senenin rebiyülevvel ayında Debis'in büyük bir orduyla Bağdat üzerine gelmekte olduğu haberi etrafa yayıldı. Halife de Sultan Mah­mud'a bir mektup yazarak şöyle dedi: «Eğer Debis'in Bağdat'a gelmesi­ne engel olamazsan biz ona karşı çıkar, onunla savaşırız. Seninle ara­mızdaki barışı da bozarız.»

Bu senede Atabeg Zengi b. Aksungur Haleb şehrini ve çevresindeki beldeleri ele geçirdi.

Bu senede Tâcü'l-Mülûk Böri Tuğtekin, babasının vefatından son­ra Dımaşk şehrini ele geçirdi. Babası, Alparslan'ın kölelerindendi. Akıl­lı, tedbirli, adil, hayırlı ve iyilik sever bir kimseydi. Çokça cihad eder, Haçlılarla savaşırdı. Allah rahmet etsin.

Bu senede Bağdat'ta bayram namazını kılmak için Babu'l-Hilye dı­şında bir namazgah inşâ edildi. Çevresine ihata duvarı çekildi ve kıble yeri tesbit edildi.

Bu senede Hadim Kutuz insanlara hacc ettirdi. [95]

 

Hicretin Beşyüzyirmiikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Hasan B. Ali B. Sadaka

 

Ebu Ali künyesini taşırdı. Halife Müsterşid'in veziriydi. Bu senenin receb ayında vefat etti. İbnü'l-Cevzî'nin naklettiği şu aşağıdaki şiirinde halifeyi aşırı bir şekilde methetmiş ve hatâ etmişti.

«Mahlukatı tad ve berraklık bakımından su gibi gördüm.

Müminlerin emiri ise çok berrak olan bir sudur.

Aklın manasını bir şahıs olarak tasavvur ettim.

Müminlerin emiri işte o tasavvur edilen şahıstır.

Eğer şeriatın, dinin ve takvanın engelleyici hükmü olmasaydı.

Halifeyi tazim ederken «Celle Celâlühu» derdim. [96]

 

Hasan B. Ali

 

Hasan b. Ali b. Ebi'l-Kasım el-Lamitenî. Semerkantlıdır. Hadis ri­vayet etti. Fıkıh okudu. Münazaralarda örnek gösterilirdi. Hayırlı, dindar ve Selef yolunda olan bir kimseydi. Tekellüfü kabul etmezdi. İyiliği emrederdi. Maveraünnehir hükümdarı Hakan'dan Bağdat hilafet sara­yına bir mektubu elçi olarak getirdi. Kendisine «Bu sene hac etmezmi-sin?» dediklerinde «Hükümdarların elçiliklerine haccı tabi kılmayaca­ğım» dedi. Memleketine döndü ve bu senenin ramazan ayında seksenbir yaşında vefat etti. Allah rahmet etsin. [97]

 

Atabeg Tuğtekin

 

Türktür. Dımaşk vahşiydi. Tutuş'un kölelerindendi. Hayırlı ve adil hükümdarlardan olup Haçlılarla çok savaşmıştı. Kendisinden sonra ye­rine oğlu Tâcü'l-Mülûk Böri geçti. [98]

 

Hicretin Beşyüzyirmiüçüncü Senesi

 

Bu senenin muharrem ayında Sultan Mahmud Bağdat'a geldi. Ha-life'nin Debis'ten hoşnut olması için gerekli çabalan gösterdi. Halife'den Musul'u Debis'e teslim etmesini diledi. Ancak halife bunu kabul etmedi ve şiddetle karşı koydu. Şunu da belirtelim ki o esnada Debis, Bağdat'a gelişini ertelemişti. Ama bundan sonra Bağdat'a geldi. Halk arasında dolaşmaya başladı. Halk onu lanetledi. Yüzüne karşı kendisine sövdü­ler. İmadüddin Zengi Bağdat'a geldi ve Sultan Mahmud'a yıllık 100.000 dinar, ayrıca hediye ve armağanlar verdi. Aynı miktarda para, hediye ve armağanları halifeye vereceğini de taahhüd etti. Yalnız şu şartla ki, halife, Debis'i hiçbir göreve atamayacak, Zengi de Musul'daki görevine devam edecekti. Halife onu Musul'daki görevinde bıraktı ve ona hü'at giydirdi. Böylece İmadüddin Zengi görevinin başına döndü. Ayrıca Ha-leb ve Hama'yı da zaptetti. Haleb'in ve Hama'nm valisi Sevinç b. Tacülmülûk'u esir aldı. Sevinç de 50.000 dinar kurtuluş akçesi ödeyerek esaretten kurtuldu.

Bu senenin rebiyülahir ayının son günü olan pazartesi günü Sultan Mahmud, Nakibünnükabaya istiklal hiFatı giydirdi. Abbasiler'de on­dan başka vezirlik yapan biri bilinmemektedir.

Bu senenin ramazan ayında Debis, ordusuyla Hille'ye geldi. Şehri zaptetti. Adamlarıyla birlikte şehre girdi. Adamları 300 süvariden iba­retti. Sonra mal ve ürünleri toplamaya başladı. Köylerden topladığı mallar ve paralar 500.000 dinar tutarmdaydı. Bu hücumda 10.000 sa­vaşçı kullanmıştı. Durumu kuvvetlendi. Halife'ye, kendisinden hoşnut olması için haber gönderdi. Ancak halife ondan hoşnut olmadı. Halifeye mal ve para teklif etti. Halife bunu da kabul etmedi. Sultan Mahmud, Debis'in üzerine asker sevk edince Debis çöle kaçtı. Hezimete uğradı. Sonra Basra'ya hücum etti. Orada Sultan Mahmud'a ve halifeye ait mal­ları ve ürünleri gasp etti. Sonra çöle gitti. Haberleri kesildi.

Bu senede Dımaşk valisi Batmîlerden 6.000 kişiyi Öldürdü. Liderle­rinin başını kale kapısına astırdı. Böylece Cenâb-ı Allah Şamlıları on­lardan kurtarmış oldu.

Bu senede Haçlılar Dımaşk şehrini kuşatma altına aldılar. Halk onlara karşı koydu. Şiddetlice savaştılar Dımaşklı halk, tüccarlardan bir grupla birlikte vaiz Abdullah'ı halifeden yardım istemeye gönderdi­ler. Bu heyet -anlayışla karşılanmayınca- caminin minberini kırmaya yeltendi. Nihayet halife, sultana mektup yazarak Haçlılarla savaşacak takviye askerleri, sultanın kendilerine göndermesini isteyeceğine söz verdi. Böylece kargaşa dindi. Ama halife yine onlara takviye askerler göndertmedi. Nihayet Cenâb-ı Allah, kendi katından onlara zafer ihsan etti. Müslümanlar Haçlıları hezimete uğrattılar. Onlardan 10.000 kişi­yi öldürdüler. Sadece kırk Haçlı kurtulabildi. Hamd ve minnet Al­lah'adır. Bu arada Antakya valisi Haçlı Bohanon da öldürüldü.

Bu senede hacda, Debis'in fitnesi nedeniyle insanlar arasında kar­gaşa meydana geldi. Nihayet vakit daraldı. Sonunda asıl adı Boğacık olan Barankuş ez-Zekevî insanlara hac ettirdi. [99]

 

Hicretin Beşyüzyirmiüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Es'ad B. Ebi Nasr

 

Es'ad b. Ebi Nasr el-Mihenî. Künyesi Ebü'1-Feth idi. Kendi zama­nında Şafiî imamlarındandı. Ebül-Muzaffer es-Sem'anî'den fıkıh ders­leri aldı. Kendi zamanının alimlerinin fevkine çıktı. İlimde yükseldi. Akranları arasında temayüz etti. Bağdat Nizamiye medresesinde ders verdi. Avam ve havas nezdinde itibarlı oldu. İlm-i hilafa dair bir talik eseri vardır. Sonra Nizamiye müderrisliğinden azledilince Hemedan'a gitti ve bu senede orada vefat etti. Yüce Allah ona rahmet etsin. [100]

 

Hicretin Beşyüzyirmidördüncü Senesi

 

Bu senede Irak'ta büyük bir deprem meydana geldi. Bu yüzden Bağdat'ta birçok ev yıkıldı.

Musul'da da şiddetli yağmurlar yağdı. Bu arada gökten alevli ateş­ler düştü. Birçok ev yandı. Yağan yağmurlar yüzünden birçok insan da öldü. Diğerleri sağa sola kaçıştılar.

Bu senede Bağdat'ta iki iğneli ve uçan akrepler görüldü. İnsanlar bunlardan çok korktular.

Bu senede Sultan Sencer, Muhammed b. Hakan'ın elinde bulunan Semerkand'ı ele geçirdi.

Bu senede İmadüddin Zengi, Haçlıların elinde bulunan bir çok cezi­re beldesini fethetti. Haçlılarla uzun süren savaşlar yaptı. Bütün bu sa­vaşlarda onlara karşı muzaffer oldu. Allah'a hamd olsun. Şam'a gelişleri esnasında Rum askerlerinden bir kısmını da öldürdü. Bundan ötürü şa­irler onu övdüler. [101]

 

Mısır Halifesinin Öldürülmesi

 

Bu senenin zilkade ayının ikisinde Fatımî halifesi Âmir Bi Ahkâmillah b. Müstalî, bir batini tarafından öldürüldü. Öldürüldüğün­de otuzdört yaşındaydı. Yirmidokuz sene beş buçuk ay müddetle halife­lik yapmıştı. Ubeydullah el-Mehdî'nin onuncu oğluydu. Öldürüldüğün­de Mısır diyarına Ermeni bir kölesi hakim oldu. Üç gün süreyle Mısırı yönetti. Nihayet Ebu Ali Ahmed b. Efdal b. Bedir el-Cemalî gelip Hafız Ebu Meymun Abdülmecid b. Emir Ebü'l-Kasım el-Müstansır'ı hilafete geçirdi. O esnada Hafız Ebu Meymun el-Müstansır, ellisekiz yaşınday­dı. Hilafete geçtiğinde Ebu Ali Ahmed onu makamında göz hapsinde tuttu. Yönetimi kendisi eline aldı. İstemediği kimseyi yanına bırakmı­yordu. Malları ve paraları saraydan kendi evine taşıttı. Hafiz Ebu Mey­mun el-Müstansır'ın hilafette sadece ismi vardı. [102]

 

Hicretin Beşyüzyîrmidördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

İbrahim B. Yahya B. Osman

 

İbrahim b. Yahya b. Osman b. Muhammed Ebu İshak el-Kelbî. Gaz-zelidir. Vefat ederken seksen yaşını aşmıştı. Türkler hakkında güzel şi­irleri vardır. Nitekim bir şiirinde şöyle der:

«Türk bahadırlarının hamleleri, Yıldırım gibi ışık ve ses verir.

Onlar Öyle bir millettir ki kendilerine güzel yüzle mukabelede bulu­nursan, melek gibi olurlar.

Kendileriyle savaşılınca da ifrit kesilirler.

Keşke aşkta seni bırakıp beni tutan zalim,

Sevgi ve muhabbeti de aramızda paylaştırsaydı.

Arslanla karşılaşırım, onun üzerime atılmasından korkmam.

Ama bana yaklaştığında ceylanın bakışı beni ürkütür.»

Şu şiir de İbrahim b. Yahya'ya aittir:

«Şu dünya hayatı geçici bir yaşamdır.

Yolunu kaybetmiş beyinsiz, ancak bu hayatı benimser.

Geçen gitmiştir. Bıkılan ve usanılan şey kaybolmuştur.

Senin için varolan dem,

İçinde yaşamakta olduğun şu andır.»

Şu şiir de ona aittir:

«Dediler ki şiiri terketmişsin.

Dedim ki; zaruretten ötürü terk ettim. Çünkü:

Sebepler ve itici faktörlerin kapılan artık kilitlenmiştir.

Yurtta azık vermesi umulan bir cömert,

Veya kendisine aşık olunacak bir güzel kalmadı ki.

Hayret birşey ki, o satın alınmıyor.

Ama parasızlıkla birlikte ona ihanet ediliyor ve çalınıyor.»

İbrahim b. Yahya bu senede Belh şehrinde vefat etti ve orada defne­dildi. İbn Hallikan onun için şu şiiri okumuştu:

«Senden gelecek bir işaret bizim için yeterlidir.

Ayrılığın yarınında en güzel selam, hanım eliyle yapılacak olan se­lamdır.

Nihayet o sevgili dehşetten ötürü omuzundaki abasını yere düşür­dü.

Karanlıklarda kucaklaşıldığında gerdanlığın ipleri çözülür.

Gülümseyince gece karanlığı aydınlandı.

Ben de gerdanlığın yere düşen parçalarını o ışıkta toplayıp ipe ge­çirdim.» [103]

 

Hüseyin B. Muhammed

 

Hüseyin b. Muhammed b. Abdülvehhab b. Ahmed b. Muhammed b. Hüseyin b. Ubeydullah b. Kasım b. Abdillah b. Süleyman b. Hib ed-Deb-bas Ebu Abdillah. Bari mahlasiyle tanınan şairdir. Kıraat ilmi tahsil et­ti. Hadis dinledi. Nahiv, lügat ve edebiyat bilgisi vardı. Güzel şiirler ya­zardı. Bu senede seksen yaşını aşmış iken vefat etti. [104]

 

Muhammed B. Sadun B. Mirca

 

Ebu Âmir el-Abderi el-Kureşî künyesini taşırdı. Hadis hafızıdır. Aslen Mağrip ülkesinin Beyruka şehrindendir. Aynı zamanda Bağdatlı­dır da. Bağdat'ta Tarrad ez-Zeynebî'den, Humeydî'den ve başkaların­dan hadis dinledi. Hadise dair güzel bilgisi vardı. Fıkıhta Zahirî mezhe­bine mensuptu. Bu senenin rebiyülahir ayında Bağdat'ta vefat etti. [105]

 

Hicretin Beşyüzyirmibeşinci Senesi

 

Bu senede Debis çölde yolunu kaybetti. Bedevi ümerasından biri onu esir alıp Dımaşk hükümdarı Tuğtekin oğlu Böri'ye götürdü. Böri de onu Musul valisi Aksungur oğlu ez-Zengi'ye 50.000 dinara sattı. Debis, Zengi'nin eline düşünce aralarında düşmanlık bulunduğundan ötürü Zengi'nin kendisini mutlaka öldüreceğini düşündü, ama Zengi ona ik­ramda bulundu. Bol miktarda mal ve para verdi. Saygı gösterip öne çı­kardı. Sonra halifenin elçileri gelip onu almak istediler. O da onu elçilere teslim edip halifeye gönderdi. Musul'a vardığında kaleye hapsedildi.

Bu senede Mahmud ve Mes'ud kardeşler arasında anlaşmazlık meydana geldi. Savaşmak için karşı karşıya geldiler. Sonra barıştılar.

Bu senede Sultan Melikşah'ın oğlu Sultan Mahmud vefat etti. Yeri­ne oğlu Davud geçti. Davud, babasının vezirini kendine atabeg tayin et­ti. Memleketin bir çok yerinde, kendisinin adına hutbe okundu. [106]

 

Hicretin Beşyüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Muhammed B. Abdülkahir Es-Sofî

 

Hadis dinledi. Şeyh Ebu İshak eş-Şirazî'den fıkıh dersleri aldı. Le-tafetli bir şeyhti. Üzerinde ibadet ve ilim nuru vardı. İbnü'l-Cevzî dedi ki: Ahmed b. Muhammed bana şu şiiri okudu:

«Her halükârda aklı kendin için azık yap.

Bunu musibetler ve felaketlerde öne çıkar.

Eğer bir hayra kavuşursan kendi azminle elde etmişsindir.

Ama başarısız durumlara düşersen bu da sendeki bir özürdendir.»

İbnü'l-Cevzî dedi ki: Ahmed b. Muhammed bana şu şiiri de okudu:

«İnsanlar uykudayken ben ümid elbisesini giydim. Çektiğim aşk derdini mevlama şikâyet ettim. Dedim ki ey her musibette benim dayanağım. Yardım getirmesi hu­susunda kendisine güvendiğim rabbim!

Hastalık ve sıkıntı her tarafımı kaplamış iken elimi sana uzattım.

Ey kendisine ellerin uzatıldığı varlıkların en hayırlısı!

Ya Rab elimi boş çevirme.

Senin cömertlik denizin var ya,

içmeye gelen herkesi rahmet suyuna kandırır.» [107]

 

Hasan B. Süleyman

 

Hasan b. Süleyman b. Abdullah b. Abdülgani Ebu Ali. Nizamiye medresesinin müderrisliğini yapan bir fakihtir. Kasr Camii'nde vaizlik yapmıştır. "Fıkıhta varılacak son aşama yoktur, vaazda da başlangıç yoktur", derdi. Bu senede vefat etti. Kadı Ebül-Abbas İbn Rutebî onu yı­kadı. Ebu İshak'm mezarının yanına defnedildi. [108]

 

Hammad B. Müslim

 

Hammad b. Müslim er-Rahbi ed-Debbas. Keramet ve mükâşefe sa­hibi olup gayba vukufu olduğu söylenir. Bunlardan başka makamları da vardı. İbnü'l-Cevzî'nin onun hakkında pek de iyi olmayan şeyleri söyle­diğini, «O şer'i ilimlerden iyi anlamazdı. Ancak cahillere bir şeyler söy­lerdi» dediğini gördüm. Yine İbnü'l-Cevzî'nin ifadesine göre İbn Ukayl, Hammad'dan nefret eder ve kaçarmış.

Hammad ed-Debbas ise «İbn Ukayl benim düşmanımdır» derdi.

İbnü'l-Cevzî dedi ki: «İnsanlar adaklarım Hammad b. Müslim'e su­narlar, o da bunu kabul ederdi. Ama daha sonra bunu terk etti. Rüya ta­birleri karşılığında ücret alırdı. Bunu da kendi arkadaşlarına harcardı.»

Hammad, bu senenin ramazan ayında vefat etti. Şoniziye mezarlı­ğına defnedildi. [109]

 

Ali B. Müstazhir Billah

 

Halife Müsterşid'in kardeşidir. Bu senenin receb ayında yirmibir yaşında vefat etti. Davul çalınmasına son verildi. Halk onun taziyesi için günlerce mecliste oturdu. [110]

 

Muhammed B. Ahmed

 

Muhammed b. Ahmed b. Ebu'1-Fadl el-Mahanî, Şafiî imamların-dandı. İmamü'l-Harameyn'den ve diğerlerinden fıkıh dersleri aldı. Ta-lebülhadis uğruna çeşitli geziler yaptı. Ders verdi, fetva verdi. Münaza­ralarda bulundu. Bu senede doksan yaşını aşmış iken vefat etti. Merv şehrine bağlı Mahan köyüne defnedildi. [111]

 

Sultan Melikşah'ın Oğlu Sultan Mahmud

 

Hayırlı hükümdarlardandı. Yumuşak huylu, ağırbaşlı, dirayetli ve metanetli bir kimseydi. Vefatı sebebiyle üç gün taziyet meclisinde otu-nıldu. Allah onu bağışlasın. Günahlarını affetsin. [112]

 

Hibetullah B. Muhammed

 

Hibetullah b. Muhammed b. Abdulvahid b. Abbas b. Hüseyin Ebü'l-Kasım eş-Şeybanî. Ali b. Mühezzeb, Ebu Bekir b. Malik, Abdullah b. Ah-med ve İmam Ahmed b. Hanbel zincirini takip ederek Müsned'i rivayet etmiştir. Çok önceleri hadis dinlemiştir. Çünkü o, hicretin 432 senesin­de doğmuştur. Küçük yaşta babası ona hadis dinletmiştir. Beraberinde kardeşi Abdulvahid de büyük üstadlardan hadis dinlemiştir. İbnü'l-Cevzî ve diğer birkaç kişi kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Güve­nilir, sebatkâr ve hadis dinleyişi sıhhatli olan bir ravi idi. Bu senede çar­şamba günü doksanüç yaşında iken ikindi ile öğle arasında vefat etti. Al­lah rahmet etsin. Vefat tarihini noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah daha iyi bilir. [113]

 

Hicretin Beşyüzyirmialtıncı Senesi

 

Bu senede Mes'ud b. Muhammed b. Melikşah Bağdat'a geldi. Kara­ca es-Sakî de oraya geldi. Sonra Selçukşah b. Muhammed de geldi. Bun­lardan herbiri hükümdarlığa talipti. Bunlara katılmak üzere İmadüd-din Zengi de Bağdad'a gelmişti. Karaca es-Sakî onun karşısına çıktı. Ama İmadüddin onu bozguna uğratınca Karaca Tikrit'e kaçtı. Tikrit ka­lesinin naibi ve Selahaddin Eyyubî'nin babası Necmeddin Eyyub ona hizmet etti. Sonra Karaca kendi memleketine döndü. Bu da Necmeddin Eyyub'un onun yanına yani Haleb'e gitmesine sebep oldu. Gidip orada Karacaya hizmet etti. Sonra bazı işler cereyan etti. İnşaallah ileride bunlardan bahsedeceğiz.

Bunun ardısıra Sultan Mes'ud ile Sultan Selçukşah bir araya gelip görüştüler ve barıştılar. İkisi birlikte Sultan Sencer'in üzerine gidip onunla savaştılar. Sultan Sencer'in 160.000 askeri vardı. İkisinin askeri ise 30.000'e yakındı. İki taraf arasında öldürülen askerlerin sayısı 40.000 kadardı. Sultan Sencer'in askerlerinden biri Karaca es-Sakî'yi esir aldı. Sultan Sencer, Karaca'yı eli kolu bağlı vaziyette huzurunda öl­dürttü. Sonra Tuğrul b. Muhammedi tahta geçirdi. Minberlerde onun adına hutbe okuttu. Bundan sonra Sultan Sencer kendi ülkesine döndü.

Tuğrul, Debis ile Zengi'ye mektup yazarak ele geçirmek üzere Bağ­dat üzerine gitmelerini teklif etti. Bu ikisi de büyük bir orduyla Bağdat üzerine yürüdüler. Karşılarına halife çıktı. Yapılan savaşta ikisini de bozguna uğrattı. Adamlarından bir kısmım öldürttü. Böylece Cenâb-ı Allah bu ikisinin şerrini halifeden uzaklaştırdı. Allah'a hamd olsun.

Bu senede Ebu Ali b. Efdal b. Bedir el-Cemalî öldürüldü. Bu, Hafiz el-Fatımî'nin veziriydi. Bunun gasp etmiş olduğu malları, eşyaları Hafız el-Fatımî kendi sarayına naklettirdi. Öldürülmesinden sonra Ebü'1-Feth Yanis el-Hafizî'yi vezirliğe tayin etti ve ona Emirülcüyuş la­kabım taktı. Sonra bir fırsatını bulup onu Öldürttü. Oğlu Hasan'ı vezirli­ğe tayin etti. Veliahd olarak adına hutbe okuttu.

Bu senede Müsterşid, veziri Ali b. Tarrad ez-Zeynebî'yi görevden alıp yerine Enuşirvan b. Halid'i -Enuşirvan'm istememesine rağmen-vezirliğe tayin etti. Bu senede Şemsül-Müluk İsmail b. Böri b. Tuğtekin babasımn vefatından sonra Dımaşk'a hakim oldu. Yusuf b. Feyruz'u ve­zirliğe atadı. Şemsü'l-Müluk İsmail hayırlı bir kimseydi. Birçok beldele­re sahip oldu. Kardeşleri de kendisine itaat ettiler. [114]

 

Hicretin Beşyüzyirmialtıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Ubeydullah

 

Ahmed b. Ubeydullah b. Muhammed b. Ubeydullah b. Muhammed b. Ahmed b. Hammad b. Ömer b. İsa b. İbrahim b. Gasne b. Zeyd es-Sülemî. İbn Kâdiş el-Akberî diye bilinir. Künyesi Ebü'l-İz'dir. Bağdatlı­dır. Çok hadis dinledi. Dinlediği hadisleri iyice anlar ve rivayet ederdi. O, Maverdî'den en son hadis rivayet eden kişidir. Birçok kimse onu öv­müştür. Övenler arasında Ebu Muhammed b. Hassab da vardı. Muham­med b. Nasır onu itham eder, hadis uydurduğuna dair itirafta bulundu­ğunu söylerdi. Doğrusunu Allah bilir. Abdülvehhab el-Enmatî, «O, riva­yetleri ve hadisleri karıştırdı» demiştir.

Ahmed b. Ubeydullah bu senenin cemaziyelevvel ayında vefat etti. [115]

 

Muhammed B. Muhammed B. Hüseyin

 

Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin b. Kadı Ebu Vâlâ b. Ferra el-Hanbelî. Hicretin 451. senesinin şaban ayında doğdu. Babasından ve başkasından hadis dinledi. Fıkıh dersleri aldı. Münazara yaptı. Fetva verdi. Müderrislik yaptı. İçinde mal ve parasını biriktirdiği bir evi vardı. Geceleyin yapılan saldırıda öldürüldü ve malı alındı. Sonra Cenâb-ı Al­lah onun katilini ortaya çıkardı. Katili de öldürüldü. [116]

 

Hicretin Beşyüzyirmîyedinci Senesi

 

Bu senenin safer ayında Sultan Mesud Bağdat'a geldi orada kendisi adına hutbe okundu. Halife ona hil'at giydirdi. Ve saltanat makamını verdi. O da halkın üzerine dinar ve dirhemleri saçtı. Halife, Sultan Da-vud b. Mahmud'a da hil'at giydirdi.

Bu sene Debis, Vâsıt şehrinde çok sayıda asker topladı. Sultan onun üzerine ordu sevk etti. Hezimete uğrattı ve adamlarını darmada­ğın etti.

Sonra halife, Zengi'nin elinden almak için Musul şehrinin üzerine sefer yapmaya karar verdi. Zengi ona çok miktarda armağanlar ve mal teklif etti ki, geri dönsün. Ama halife bunu kabul etmedi. Sonra Sultan Mes'ud'un Debis'le anlaşıp barıştığını ve ona hil'at giydirdiğini duyunca salimen ve saygı görür vaziyette acelece Bağdat'a döndü.

Bu senede Hanbelî imamlarından İbn Zaganî vefat etti. İbn Cevzî onun yerine ders vermek istedi, ama yaşı genç olduğundan bu görev baş­kasına verildi. Ama Vezir Enuşirvan ona, vaaz verme izni verdi. O da bu senede Bağdadin bir çok yerinde vaaz verdi. Dinleyicileri çoktu. Dinle­yenler arasında izdiham meydana geliyordu.

Bu senede Dımaşk valisi Şemsü'l-Mülûk İsmail, Hama şehrini ele geçirdi. Orası daha önce Zengi'nin elinde bulunuyordu.

Bu senenin zilhicce ayında Türkmenler Trablus şehrini yağmaladı­lar. Lanetli Haçlı Komes onlara karşı çıktı, ama Türkmenler onu hezi­mete uğrattılar. Adamlarının bir kısmını öldürdüler. Onu Trablus'ta uzun süre kuşatma altında tuttular. Kuşatma çok uzayınca Türkmen­ler bırakıp gittiler.

Bu senede Kasım b. Ebi Füleyte, babasından sonra Mekke'ye vali oldu.

Bu senede Şemsü'l-Mülûk, kardeşi Sevinc'i öldürdü.

Bu senede Batıniler Şam'daki Kadmus kalesini satın aldılar. Ora­ya yerleştiler. Civardaki müslümanlarla savaştılar.

Bu senede Haçlılar kendi aralarında şiddetlice savaştılar. Bu yüz­den Cenâb-ı Allah onlardan çoğunu helak etti.İmadüddin Zengi de üzer­lerine yürüyüp onlarla savaştı. Onlardan 1.000 kişiyi öldürdü. Bol mik­tarda mallarını da ganimet edindi. Buna Esvar gazvesi denir.

Bu sene, bundan önceki sene ve sonraki sene de Hadim Kutuz in­sanlara hac ettirdi. [117]

 

Hicretin Beşyüzyirmiyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Selame

 

Ahmed b. Selame b. Abdullah b. Muhalled b. İbrahim Ebü'l-Abbas b. er-Rutabî. Ebu İshak'tan ve İbn Sebbağ'dan Bağdat'ta, Muhammed b. Sabit el-Hocendî'den de İsfahan'da fıkıh dersleri aldı. Sonra Bağdat'ta hakimlik ve muhtesiplik yaptı. Halifenin çocuklanmn öğretmeni idi. Bu senenin receb ayında vefat etti ve Ebu İshak'ın mezarının yanında def­nedildi. [118]

 

Es'ad B. Ebu Nasr B. Ebi'l-Fadl

 

Künyesi Ebü'1-Fadl el-Mihenî'dir. Lakabı Mecdüddin'dir. Şafiî imamlanndandır. el-Hilaf ve el-Matruka adlı eserlerin sahibidir. Hicre­tin 517. senesinden 523. senesine kadar Nizamiye medresesinde ders verdi. Sonra bu görevden alındı. Arkadaşları orada kalmakta devam et­tiler. Önceki kısımlarda, hicretin 517. senesi olaylarından bahsederken Es'ad b. Ebi Nasr'm Nizamiye medresesi mütevelliliği yaptığı ve kendi­sinin hicrî 523. senede vefat ettiği söylenmişti. Ancak İbn Hallikan onun hicri 527. senede vefat ettiğini söylemiştir. [119]

 

İbn Zagunî El-Hanbelî

 

Ali b. Abdullah b. Nasr b. Sırri ez-Zagunî. Meşhur İmamdır. Kıraat ilmini tahsil etti. Hadis dinledi. Fıkıh ve nahivle iştigal etti. Usul ve fü-rua dair birçok tasnif eserleri vardır. Güzel vazederdi. İnsanlar onun ce­naze merasimine büyük bir kalabalık halinde katıldılar. Cenaze mera­simi epey kalabalıktı. [120]

 

Hasan B. Muhammed

 

Hasan b. Muhammed b. İbrahim el-Burbarî, İsfahan kurraların-dandır. Hadis dinledi. Hadis için birçok yerlere gezilerde bulundu. Ha­dis rivayet etti. Tarih adlı bir eseri vardır. Güzel yazar, fasih bir okuyuş­la okurdu. Bu senede İsfahan'da vefat etti. [121]

 

Ali B. Ya'lâ

 

Ali b. Ya'lâ b. İvaz Ebü'l-Kasım el-Alevî el-Herevî. İmam Ahmed b. Hanbel'in Müsned'ini Ebül-Husayn'dan dinledi. Tirmizî'nin Sünen'ini de Ebu Amir el-Ezdî'den dinledi. Nisabur'da halka vaaz verirdi. Sonra Bağdat'a gelip orada vaizlik yaptı. Halk tarafından genel bir kabulle karşılandı. Çok para ve kitap, topladı. İbnü'l-Cevzî dedi ki: «O beni vaaza sevk eden ilk kişidir. Ben küçük yaşta iken onun huzurunda konuştum. O Bağdat'tan ayrılırken de vaaz verip konuştum.» [122]

 

Muhammed B. Ahmed

 

Muhammed b. Ahmed b. Yahya Ebu Abdillah el-Osmanî ed-Dibacî. Bağdat'ta Makdisî lakabıyla tanınırdı. İtikadda Eş'arî mezhebine men­suptu. Bağdat'ta insanlara vaaz verdi. İbnü'l-Cevzî: «Onun kendi mecli­sinde şu şiiri okuduğunu işittim» demiştir:

«Bırak, gözlerin yaşları boşaltsın, Ağıt yakmak benim için hak olmuştur. İşlenen günahlar kalbi sağlam bırakmıyor. Ruhumu eskittim, yıprattım, günahlardan geri durdum. Yaşlılık açıkça ölümümüzün yaklaştığını söylüyor. Kalbimin yarasının sağaldığmı her söylediğimde, Günahlar sebebiyle kalbim yeniden yaralanıyor. Kulun kurtuluşu ve nimete ermesi,

Ancak haşir meydanında güvenli olup rahatını bulması anında mümkün olur.» [123]

 

Muhammed B. Muhammed

 

Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin b. Muhammed b. Ahmed b. Halef b. Hazim b. Ebu Ya'lâ b. Ferra. Hem kendisi hem babası fakihti. Hicretin 457.senesinde doğdu. Hadis derledi. Seçkin ve zahid fikıhçılar-dandı. Bu senenin safer ayında vefat etti. [124]

 

Ebu Muhammed Abdülcebbar

 

Ebu Muhammed Abdülcebbar b. Ebi Bekir b. Hamdis el-Ezdî es-Sıkıllî. Meşhur şairdir. İbn Hallikan onun parlak ve güçlü şiirlerinden şu aşağıdakini nakletmiştir:

«Kalk göğsü nişanlının elinden al. Gece, sabahın muştucusunun ölüm haberini vermiştir. Lezzetlere erkenden koş ve rahvan atlarla oraya git, Eğlen o gidilecek akşam meclislerinde,

Güneşin kuşluk vaktine sabahleyin gelenlerin tükürüklerini pa­patya çiçeklerinin dişleri arasından, Içirmesinden Önce var oraya.»

Ebu Muhammed Abdülcebbar'm, ender manalar içeren şiirlerin­den biri de şudur:

«Kirpiklerin sürmesine sürme battı.

Mızrağın ucunu zehirledi.

İşte katil odur. O çok Öldürendir.» [125]

 

Hicretin Beşyüzyirmisekizînci Senesi

 

Bu senede halife ile Zengi barıştılar. Zengi birçok kaleler fethetti ve Haçlılardan çok adam öldürdü. Bu senede Şemsül-Mülûk Şakif, Bey­rut'u fethetti. Haçlıların beldelerini yağmaladı.

Bu senede Selçukşah Bağdat'a geldi. Hükümet konağına yerleşti. Halife ona ikramda bulundu ve ona 10.000 dinar gönderdi. Sonra Sultan Mes'ud da Bağdat'a geldi. Atların azlığından ötürü adamları develere bindiler.

Bu senede Süleyman b. Muharriş el-Ukaylî'nin oğulları Beni Ukayl diyarının yöneticiliğine atandılar. Bu da dedelerine ikram olsun diye on­lara verilmişti.

Bu senede İbn Tarrad'a vezirliği iade edildi.

Bu senede İkbal el-Müsterşidî'ye hükümdar hilâtı giydirildi ve ken­disine Melikü'1-Arap Seyfü'd-Devle lakabı takıldı. Hiratlerini giydikten sonra divanda hazır bulundu.

Bu senede Tuğrul Bey'in kuvveti ve otoritesi büyüdü. Sultan Mes'ud'un hakimiyeti ve gücü zayıfladı. [126]

 

Hicretin Beşyüzyirmisekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 

Ahmed B. Ali

 

Ahmed b. Ali b. İbrahim Ebü'1-Vefa el-Firuzabadî. Sofiye meşayi-hindendir. Zozeni tekkesinde ikamet ederdi. Sözleri tatlıydı. Sofilerin haberlerini ezberler, hayat tarzlarını ve şiirlerini naklederdi. [127]

 

Ebu Ali El-Farikî

 

Asıl adı Hasan b. İbrahim b. Merhun'dur. Künyesi Ebu Ali el-Farikî'dir. Hicretin 433. senesinde doğdu. Memleketi olan Farik'te Ebu Abdullah Muhammed b. Beyan el-Kâzranî'den fıkıh dersleri aldı. Kâzranî, Mehamilî'nin arkadaşıydı. Ebu Ali el-Farikî daha sonra Şeyh Ebu İshak'tan ve İbn Sebbağ'dan da nkıh dersleri aldı. Hadis dinledi, el-Mühezzeb ve eş-Şamil adlı eserleri tekrar ederdi. Sonra Vâsıt kadılığına atandı. Yaşantısı güzel, kalbi temiz bir kimseydi. Bu senenin muharrem ayında yetmişaltı yaşında vefat edinceye dek aklı ve duyguları faal ve sağlam halde kaldı. [128]

 



[1] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/326-327.

[2] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/327.

[3] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/327.

[4] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/327.

[5] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/328.

[6] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/328.

[7] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/328.

[8] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/328-329.

[9] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/329.

[10] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/329.

[11] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/329.

[12] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/330.

[13] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/330.

[14] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/330-331.

[15] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/331-332.

[16] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/332-333.

[17] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/333-334.

[18] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/334.

[19] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/334-335.

[20] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/335.

[21] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/335.

[22] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/335.

[23] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/335.

[24] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/335-336.

[25] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/336.

[26] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/336-337.

[27] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/337-338.

[28] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/338.

[29] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/338.

[30] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/338-339.

[31] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/339-340.

[32] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/340.

[33] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/340.

[34] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/340-341.

[35] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/341.

[36] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/341.

[37] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/341.

[38] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/342.

[39] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/342.

[40] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/342.

[41] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/343.

[42] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/343.

[43] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/343.

[44] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/343.

[45] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/344.

[46] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/344-345.

[47] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/345.

[48] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/346.

[49] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/346.

[50] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/346-347.

[51] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/347.

[52] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/347.

[53] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/347.

[54] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/347-348.

[55] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/348.

[56] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/348.

[57] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/348-349.

[58] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/349.

[59] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/350.

[60] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/350.

[61] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/350-353.

[62] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/353.

[63] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/354.

[64] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/354.

[65] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/354-355.

[66] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/355.

[67] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/355-356.

[68] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/356.

[69] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/356-357.

[70] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/357.

[71] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/357-359.

[72] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/359.

[73] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/359-360.

[74] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/360-361.

[75] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/361-362.

[76] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/362.

[77] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/362-363.

[78] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/363-364.

[79] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/364.

[80] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/364.

[81] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/364.

[82] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/364-365.

[83] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/365.

[84] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/365.

[85] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/365.

[86] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/366-367.

[87] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/367-368.

[88] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/368.

[89] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/368.

[90] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/368.

[91] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/368-370.

[92] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/370.

[93] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/370.

[94] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/370.

[95] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/370-371.

[96] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/371.

[97] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/371-372.

[98] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/372-373.

[99] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/373.

[100] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/373-374.

[101] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/374.

[102] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/374.

[103] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/374-375.

[104] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/375.

[105] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/375.

[106] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/376.

[107] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/376.

[108] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/377.

[109] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/377.

[110] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/377.

[111] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/377.

[112] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/377.

[113] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/378.

[114] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/378-379.

[115] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/379.

[116] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/379.

[117] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/379-380.

[118] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/380.

[119] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/381.

[120] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/381.

[121] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/381.

[122] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/381.

[123] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/381-382.

[124] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/382.

[125] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/382.

[126] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/382-383.

[127] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/383.

[128] İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 12/383.