2- Hz. İbrahim'in
Doğumu Ve Günde Ne Kadar Büyüdüğü
3- Hz.
İbrahim Emzikte İken Mağaradan Çıkınca Ne Yaptı?
4- Hz.
İbrahim'e Göklerin Açılması, Arş'ı Görmesi
5- Hz. İbrahim'e
Gelen Allah Elçileri Ve Maksadlan
6- Hz.
İbrahim'in Torbasındaki Kumların Un Olması:
7- Hz.
İbrahim'in Aldığı Dört Kuş:
8- Kuşların
Üzerlerine Konduğu Dağların Sayısı:
10- Hz.
İbrahim'in Buraka Binmesi
11- Hz. İbrahim'in
Oğlu İsmail Yerine Kestiği Koçun Adı, Cinsi Ve Kesildiği Yer
12- Hz.
İbrahim'den Önce Kabe'yi Yapanlar
13- Hz.
İbrahim'e Melekü'l-Mevt'in Gelişi
Hz. İbrahim, Kur'an-ı
Kerim'de isminden ve muhtelif kıssalarından çokça bahsedilen bir peygamberdir.
İslâmî eserlerde mühim bir yer tutar. Kur'an-ı Kerim'in uzunca bir sûresi
"İbrahim" adım taşır. Bu sûreden ayrı olarak Allah'ın yüce kitabında
ismi 68°yerde geçer[1]. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in
hadislerinde de muhtelif vesilelerle yüzlerce yerde Hz. İbrahim'den ve onun
sünnetlerinden detaylarıyla bah sedilir. Tefsir, tarih, edebiyat ve enbiya
kıssalarına ait eserlerde de Hz. İbrahim'in ismine sık sık temas edilir. Hz.
İbrahim'in dini Kur'an-ı Kerim'de "Hanîf" olarak tavsif edilir[2] Ve
Hz, Peygamber (s.a.v.)'e bu dine uyması emredilir (en-Nahl, 16/ 123). Ayrıca
Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. İshak'm babasıdır. Hz. İsmail de Hz.
Peygamber'in dedelerindendir; Arapların büyük atasıdır.
Bunlardan da
anlaşılacağı üzere, Hz. İbrahim'in ismi etrafında ciltler dolusu bilgiyi İhtiva
eden pek çok rivayetler meydana gelmiştir. Ne var ki, bu rivayetlerin içinde
bazısı İslâmî olmaktan uzaktır. [3]
Kur'an-ı Kerim, Hz.
İbrahim'in babasının ismini "Âzer" olarak zikreder: "Bir zaman
İbrahim, atası Âzer'e : 'Sen putları tanrı mı ediniyorsun?'... demişti"
(el-En'âm, 6/ 74). Kur'an'm bu ifadesine rağmen bazı İslâm bilginleri, İbrahim
(a.s.)'in babasının adını Târeh olarak zikretmişlerdir. [4]
Bir gün Nemrud'un
üzerinde bir yıldız parladı. Bu yıldız o derece parlaktı ki, ay ile güneşin
aydınlıklarını bile görünmez bir hâle getiriyordu. Bu hâdise Nem-rud'u çok
korkuttu. Bunun üzerine sihirbaz, kâhin, falcı ve iz ilminde usta olanları
çağırttı. Onlardan hâdisenin iç yüzünü öğrendi. Onlar: "Memleketinde biri
zuhur ederek senin mahvına ve devletinin yıkılmasına sebeb olacaktır" diye
cevap verdiler. Bundan böyle Nemrud yeni doğan erkek çocukları öldürttü ve
ihtiyaten erkekleri kadınlardan ayırdı ve yaşadığı köyü terkederek başka bir
köye taşındı. Nemrud'un bu köyde, görülmesi mühim olan bir işi çıktı. İbrahim
(a.s.)'in b,abası Âzer'den başkasına güvenmediği için bu işi ona havale etti.
Gönderirken ona (işi için gönderdiğini, köyde bulunan eşi için) : "Sakın
eşinle ilişki kurma! "dedi. Âzer de: "Ben dinimde sabit bir adamım.
Dinimi buna feda edemem" diye cevap verdi. Âzer köye geldi ve karısını
görünce dayanamayıp onunla ilişkide bulundu. Bunun üzerine Azer eşini Küfe ile
Basra arasındaki "Evr" adında bir köye kaçırarak bir mağaraya
yerleştirdi. Âzer, karısının yiyecek ve içeceğini ve gerekli nesnelerini te-mİn
ediyordu. Nemrud, hâdisenin üzerinden uzun zaman geçtikten sonra: "Bunlar
yalancı sihirbazların uydurdukları sözlerdir; şehrinize dönünüz" diye emir
verdi. Onlar bu emir üzerine yurtlarına döndüler. İbrahim doğdu. O, bir günde,
başkalarının bir haftada; bir haftada, diğer çocukların bir ayda; bir ayda,
başkalarının bir yılda büyüdükleri kadar büyüyordu. Nemrud hadiseyi artık
büsbütün unutmuştu. Derken İbrahim büyüdü. [5]
Hz. İbrahim'i anası
bir mağarada (inde) dünyaya getirmişti. İbrahim dünyaya geldiği bu mağarada
ancak 15 gün kaldı. Bundan sonra anasına: "Beni mağaradan çıkar da etrafa
bakayım" dedi. Karanlık bastıktan sonra anası onu mağaradan çıkardı.
İbrahim etrafına baktı; göklerin ve yerin yaratılışını, bunların keyfiyetlerini
nasıl vücuda geldiklerini düşündü ve : "Beni yaratan, bana rızık veren,
beni yediren ve içiren Rabbim'dir; benim O'ndan başka ilahım yoktur"
dedi. Bundan sonra göğe baktı. Gökte bir yıldız, gördü (Bu, rivayete göre
Müşteri yıldızı idi) ve : "Benim Rabbim işte bu yıldızdır! " dedi.
İbrahim gözünü ondan ayırmayarak, kaybo-luncaya kadar takip etti. İbrahim,
yıldız battıktan sonra: "Ben kaybolan nesneleri sevmem" dedi. Bundan
sonra ay doğdu. İbrahim ayın aydınlığını gördüğün-de:"Benim Rabbim işte
budur!" dedi. Ay'ı, batmcaya kadar takip etti. Ay battıktan sonra:
"Rabbim kendisi beni irşad etmezse, ben azgınlardan olurum" dedi. Gün
aydınlanarak güneş doğdu. İbrahim, güneşin büyüklüğünü, parlaklığını ve onun,
gördüğü her yıldızdan daha parlak ve daha büyük olduğunu gördüğünde: "İşte
benim Rabbim budur; bu, hepsinden daha büyüktür!" dedi. Güneş battıktan
sonra İbrahim: "Ben gökleri ve yeri yoktan var eden Yüce Allah'a ve hak
dine yöneldim Ben hiçbir vakit O'na ortak katanlardan olmam" dedi... [6]
Müfessirlerin,
"Biz İbrahim'e kesin ilme erenlerden ol/nası için göklerin ve yerin hü
kümranhğım şöylece gösterîyorduk" mealinde olan (el-En'am, 6/75) ayetin
tefsiri mü nasebetiyle kaydettiklerine göre Hz. İbrahim'e birgün semalar
açılmış ve onlard; olup bitenleri seyretmiştir. Bu seyran esnasında Arş'ı da
görmüştür. Aynı şekildi kendisine yedi kat yer de açılmış ve onlarda olup
bitenleri de seyran etmiştir. Bı seyran esnasında, gözü günah işleyen kullara
takılmış ve onlara beddua etmiştü Bu bedduasına Cenab-ı Hakk tarafından:
"Ben kullarıma şüphesiz senden dah merhametliyim. Onlar belki vazgeçerler
veya tevbe ederler" tarzında karşılık veril mistir.
Aynı konu ile ilgili
olarak, biri Hz. Ali, diğeri de Muâz İbn Cebel'den mervî il merfu' hadis
vardır. Bunlar da aşağı-yukarı aynı mânâdadır.
[7]
Hûd sûresinin 69.
ayetinde, Allah elçilerinin Hz. İbrahim'e müjde getirdikleri haber
verilmektedir. Acaba bu elçiler kimlerdi ve sayılan ne kadardı?:
1) Üç kişi
idiler. Cebrail, Mikail, İsrafil (bazı rivayetlerde İsrafil yerine Azrail geçer);
2) On iki
kişi idiler;
3) Sekiz
kişi idiler;
4) Dokuz
kişi idiler;
5) Onbir
kişi idiler;
6) Dört kişi
idiler.
Acaba, sayıları ve
isimleri hakkında görüş birliği sağlanamayan bu elçilerin maksadı ne idi?
1) Melekler
gelince Hz. İbrahim'in hanımı Sâre, Lût
kavminin yaptığı kötü ameli bunların da yapacağını sandı (et-Taberî, Tefsir,
XII, 72);
2)
Es-Süddî'den nakle göre melekler Lût kavmini helak için gelmişlerdi. Bunlar Hz.
İbrahim'e genç ve yiğit erkekler suretinde göründüler. Hz. İbrahim misafirlerine
yemek hazırladı; kızartılmış "buzağı" ikram etti. Buyur ettiği zaman
misafirler yemediler ve İbrahim'e: "Ey İbrahim, biz parasız yemek
yemeyiz" dediler. Hz. İbrahim: "Bunun da parası ve karşılığı
vardır" dedi. Melekler:" Bunun bedeli nedir?" deyince, İbrahim:
"Yemeğe başlamadan Allah adını anarsınız (besmele çekersiniz); sonunda da
O'na hamdedersiniz" karşılığını verdi. Bu cevap üzerine Cebrail, Mika-ü'e
baktı ve: "Rabbinin İbrahim'i "Halîl" (dost) edinmesi yerindedir
ve İbrahim buna lâyıktır" dedi.[8]
3) Vehb İbn
Münebbih'den nakle göre elçiler gelince, Hz. İbrahim'in hanımı gülmüştü. Bunun
sebebi, elçilerin kendisine İshak'ı müjdelemiş olmalarıdır.. [9]
Rivayete göre
yeryüzünde yaşamış olan ilk zorba Nemrud'dur. Halk, hububat ve yiyecek
maddeleri satın almak üzere onun katma gelirdi. Ahali onun önünden geçerken, o:
"Rabbiniz kimdir?" diye sorardı. Halk: "Rabbimiz sensin"
derdi. Önünden geçtiğinde İbrahim'e de: "Rabbin kimdir?" diye sordu.
İbrahim: "Yaratıkları dirilten ve öldüren benim Rabbimdir" diye
cevap verince, Nemrud: "Be^de diriltiyor ve öldürüyorum" diye
mukabelede bulundu. İbrahim: "Allah güneşi doğu cihetinden doğduruyor;
sözün doğru ise sen de güneşi batıdan doğdur" dediğinde^'kâfir olan zorba,
cevaptan aciz kalarak sustu. İbrahim'e hububat vermeden geri çevirdi. İbrahim
ailesinin yanına dönüşünde, hiç çiğnenmemiş olan beyaz bir kum tepesinden
geçerken: "Şu tepeden kum alıp götürsem, çuvalı görünce ilk anda hatırları
hoş olur" dedi ve oradan kum alarak ailesinin yanına döndü. Getirdiği
eşyayı bir tarafa koyduktan sonra kendisi uyudu. Eşi eşyayı karıştırarak
baktığında, çuvalda en iyi cinsten buğday bulunduğunu gördü. Bu buğdaydan yemek
yaparak ibrahim'e takdim etti. Ailesinin yanında yiyecek nesne bulunmadığını
bilen İbrahim: "Bu nereden geldi?" diye sorduğunda eşi:" Senin
getirdiğin buğdaydan yaptım" diye cevap verdi. İbrahim kendilerine
Allah'ın ikram etmiş olduğunu anladı ve Allah'a hamd ve senada bulundu. [10]
Bakara suresinin
260'ıncı ayetinde anlatıldığı üzere Hz. İbrahim, Cenab-ı Hakk'tan ölüleri nasıl
dirilteceğini göstermesini dilemişti. Allah ona: "İnanmadın mı
yoksa?" dedi. O da: "İnandım, fakat kalbimin (gözümle de görerek)
mutmain olması için (arzu ettim)" dedi. Allah, Hz. İbrahim'e : "Dört
kuş tut..." dedi.
Acaba bu ayette anılan
dört kuş ne idi?:
1) Güvercin,
horoz, tavus ve turna idi;
2) Tavu s,
horoz, hindi ve kaz idi;
3) idi;
4) Tavus,
doğan, karga ve horoz idi;
5) Horoz, tavus,
karga ve güvercin idi;
6) Horoz,
karga, ördek ve tavus İdi;
7) Horoz,
ördek, karga ve güvercin idi.
Allah Hz. İbrahim'e
yine ayette (el-Bakara, 2/260) şöyle buyurur: "Öyle ise dört çeşit kuş al,
onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her dağın üzerine bir parça koy
sonra onları çağır". Acaba bu ayette anılan dağların sayısı kaç idi?
1) Dört idi;
Hz. İbrahim kuşları bunların üzerine taksim etti;
2) Bir dağın
dört tarafına, dört parça halinde taksim edip koydu;
3) Kuşları
yedi parça edip, yedi dağ basma koydu. [11]
Bu günkü Mekke
civarında mevcut kum çöllerinde Hz. İsmail-ıle annesi yalnız başlarına uzun
müddet yaşayıp ömür sürdüler. Nihayet gün geldi, Hz. İsmail'in annesi öldü.
İsmail (a.s.) Cürhümî'lerden bir kızla evlendi. İbrahim Mekke'ye gelerek
İsmail'in nerede olduğunu sordu. Evini gösterdiler. İbrahim eve geldîğinde İsmail'i
bulamadı; eşinin kaba ve nezaketten uzak bir kadın olduğunu gördü. İbrahim
ona: "Eşin döndükten sonra selam söyle; şu, şu vasıflı bir ihtiyar geldi,
de. Kapı eşiğinin bu halde kalmasına razı olmadığımı söyle; eşiğini
değiştirsin" dedi. İbrahim gelinine bunları söyledikten sonra Mekke'den
ayrıldı. İsmail eve geldiğinde, hanımı kendisine Hz. İbrahim'in sözlerini
hikaye etti. İsmail: "Gelen babamdır; kapımın eşiği de sensin"
dedikten sonra karısını boşadı. Sonra yine Cürhümî'lerden başka bir kadınla
evlendi. İbrahim tekrar Mekke'ye geldiğinde İsmail'in evini buldu. Eşinin nazik
ve güler yüzlü bir kadın olduğunu gördü. Kocasının nerede olduğunu sordu.
Gelini: "Ava gitti" dedi. Ne gibi yemeklerle geçindiklerini sorduğu
zaman, gelini: "Et ve su ile" dedi. İbrahim: "Ey Rabbim! Onların
et ve sularını bereketli eyle!" diye üç kere dua etti. Eşi geldiğinde
kadın:'1 Şu şu vasıflı bir ihtiyar gelmişti; sana kapısının eşiğinden memnun
kaldım. Eşiğini değiştirmesin, diye söylememi emretti" diye ibrahim'in
sözlerini hikaye etti. İbrahim üçüncü defa geldiğinde oğlu İsmail ile birlikte
Kabe'yi yaptı. [12]
Hz. İbrahim, Hz.
İsmail ile kendi eşini uzak ve ıssız vadilerde terkettikten sonra zaman zaman
onların hallerini merak etmiş ve onları yoklamiştır. Rivayetlere bakılacak
olursa, bu ziyaretleri esnasında yeryüzü kendisine durulmuştur veya çok seri
bir vasıta ve binek demek olan Burak'a binmiştir. [13]
Saffat sûresinin
100-107'inci ayetlerinde anlatıldığı üzere, Hz. İbrahim rüyasında oğlu
İsmail'i boğazladığını görmüş, bunu oğluna açmış o da kabul etmişti. Oğlunu
boğazlamak maksadıyla yatırdığı zaman Allah: "Ya İbrahim, rüyana sadakat
gösterdin" buyurarak oğlunu kesmesine izin vermemiş ve "Ona büyük bir
kurbanlık fidye" vermişti.
Müfessirler bu ayette
anılan kurbanlık ile ilgilenmişler ve onu bazı yönleriyle tanıtmağa gayret
etmişlerdir. Şöyle ki:
Muhammed İbn İshak'ın
rivayetine göre, İbrahim (a.s.), oğlunu kurban edeceğini rüyasında görmüştü.
Kesmeğe memur edildiğinde oğluna: "Evladım! İp ve bıçağı al da aileye
odun temin etmek üzere şu dağa gidelim" dedi. Kurban edileceği konusunda
ona hiçbir şey söylemedi. İbrahim ile oğlu dağa gitmek üzere yola çıktıklarında,
Allah düşmanı İblis insan şekline girerek İbrahim'in yolunu kesti ve : "Ey
ihtiyar, nereye gidiyorsun?" diye sordu. İbrahim: "Bazı işlerimi
görmek ve gereken nesneleri temin etmek üzere dağa gidiyorum" diye cevap
verdi. İblis ona: "Zannediyorum ki, sen rüyanda şeytanı -görmüşsün ve o da
sana oğlunu boğazlamanı emretmiştir. Sen oğlunu boğazlamak istiyorsun"
dedi. İbrahim onun İblis olduğunu anlayarak:" Ey Allah düşmanı, benden
uzaklaş, Allah'ın emrini yerine getireceğimi O'nun adına and içerek teyid
ederim" dedi. Allah düşmanı İblis, İbrahim'den ümidi kesilince İsmail'in
karşısına çıktı. Bu sırada İsmail elinde ip ve bıçak olduğu hâlde babasının
arkasından gidiyordu. İblis ona: "Ey çocuk! Baban seni nereye götürüyor,
biliyor musun?" dedi. Çocuk : "Evimiz için şu dağdan odun getirmeye
gidiyoruz" diye cevap verdi. İblis: "Allah adına and içerek temin
ederim ki, baban seni boğazlamak üzere götürmektedir" dedi. Çocuk:
"Babam beni niçin boğazlayacak?" dediğinde, İblis: "O, senin
boğazlanmanı Allah'ın emrettiğini sanıyor" dedi. Çocuk:" öyle ise
babam Allah'ın emrini yerine getirmelidir. Ben de emri dinler ve itaat
ederim" diye cevap verdi. İblis çocuktan ümidini kestikten sonra, İsmail'in
annesi Hacer'e gitti. Hacer o zaman evinde bulunuyordu. İblis: " Ey İsmail'in
annesi! İbrahim İsmail'i nereye götürüyor biliyor musun?" diye sordu.
Hacer:" Evimiz İçin şu dağdan odun toplamak üzere götürdü" diye cevap
verince, İblis: "Hayır, oğlunu oraya boğazlamak üzere götürdü" dedi.
Hacer: "Hayır, o, oğluna karşı pek şefkatlidir ve oğlunu pek seviyor"
diye İblîs'in sözünü kesti. İblis : " 0, oğlunun kurban edilmesinin Allah
emri olduğunu söylüyor" dediğinde, Hacer: "Rabbi emretmişse Rabbinin
emrini yerine getirmiş olur" dedi. Bunun üzerine Allah düşmanı İblis
ümitsiz bir halde İbrahim ailesinin yanından ayrıldı; onları yoldan
çıkaramadı. Onların hepsi de Allah'ın emrini dinlediler ve O'na itaat ettiler.
İbrahim oğlu ile başbaşa kaldı. Rivayete göre o yer "Sebîr" dağıdır.
İsmail'in kurban
edilmesi kesinleştikten sonra o, babasına şu tavsiyelerde bulunmuştur:
"Beni boğazlamak istiyorsan el ve ayaklarımı sağlam olarak bağla ki,
kanımdan üzerine bir şey sıçramasın; aksi takdirde sevabım eksilir; ölüm hali
ağır olduğu için, bıçağın kesmesini hissettiğim vakit ızdırap çekebilirim.
Bıçağım bile ki, beni çabuk öldürsün, ben de rahata ermiş olurum. Boğazlamak
için yatırdığın vakit beni yüzükoyun yatır; alnım yere dokunsun; yan yatırma.
Çünkü bu takdirde yüzümü görünce kalbinde şefkat hissi doğar da Allah'ın
emrini yerine getirmekten seni alıkoyar, diye korkuyorum. Gömleğimi anneme
götürmeyi münasip görürsen, bu annem için bir teselli olabilir" dedi.
İbrahim oğlunun bu sözlerini dinledikten sonra: "Ey oğlum ! Yüce Allah'ın
emrini yerine getirmek hususunda ne büyük yardımcimsm !" dedi. İbrahim
bundan sonra oğlunun -tavsiye ettiği gibi- el ve ayaklarını bağladı. Bıçağını
biledi;yüzükoyun yatırdıktan sonra bıçağı oğlunun boğazına çaldı. O, artık işi
bitmiş sanıyordu. Halbuki Allah'ın emri ile bıçak tersine dönmüştü[14]...
İşte bu sırada Allah, çocuk yerine boğazlanmak üzere Cennet'ten bir koç
çıkardı. Bu koç güz mevsiminde kırk yıl Cennet'te otlamıştı. Bunun üzerine İbrahim
oğlunu serbest bırakarak koçu takibe koyuldu. Fakat onu Cemre-i 'Ulâ (şeytana
ilk taş atılan yer)'ya kadar takip ettiyse de yakalayamadı. İbrahim koça yedi
tane taş attı. Fakat hayvan ansızın kaçtı; kendini yakalattırmadı. Nihayet
Cemre-i Vustâ (şeytana taş atılan ikinci ve orta mahal)'ya geldi. Koç orada da
kendini yakalattırmayarak İbrahim'i uğraştırdı. Bunun üzerine İbrahim ona yedi
defa taş attı. Koç ansızın yine kaçtı; yine kendisini yakalattırmadı. İbrahim,
Cemre-i Kübrâ (şeytana son taş atma mahalli)'da koçun arkasından yetişerek ona
yedi tane taş attı. Fakat, koç orada da uğraştırdı. Nihayet İbrahim onu bu
yerde yakalayarak Mina'da Kurban kesme yerine götürdü.
Rivayete göre koç,
büyük gözlü, beyaz renkte ve boynuzlu idi; Sebir dağında -Semec ağacına- bağlı
idi. Bazıları ayetteki "Zibh" ifadesini "teke" diye tefsir
etmişlerdir, îbn Abbas, İbrahim'in kestiği bu tekenin Hz. Adem'in oğlu Habil
tarafından kurban edilen teke olduğunu söylemiştir. Saîd İbn Cübeyr, koçun kırk
yıl Cennet'te otlamış olduğunu, aklı karalı alaca renkte olduğunu, yüzünün
kırmızıya boyanmış yüne benzediğini anlatmıştır.
îbn Asâkir'in Hemmâm
İbn el-Velid ed-Dımışkî'nin monografisi meyanmda Hasen-i Basrî'den rivayetine
göre Hz. İbrahim'in koçunun adı "Cerîr" idi[15].
Kur'an-ı Kerim'de
(Al-i İmrân, 3/96), ilk yapılan ve âlemlere feyiz ve hidayet (kaynağı) olan ev
(ma'bed)'in Mekke'deki Kabe olduğu beyan edilir. Bu beytin ilk olarak Hz.
İbrahim ve oğlu İsmail tarafından bina edildiğine dair de açık beyanlar vardır[16].
Hal böyle iken bazı
rivayetlerde Kabe'nin ilk kez melekler veya Hz. Adem tarafından yapılmış
olduğuna dair de kayıtlara rastlanmaktadır:
Ka'bu'l-Ahbâr'a göre,
Cenab-ı Hakk'ın yer ve gökleri yaratmasından 40 yıl önce Kabe, su üzerinde
köpük halinde idi. Mücahid'den gelen bir rivayette de, Allah'ın yeryüzünü
yaratmasından 2.000 yıl önce Beyt'in yerini yarattığını ve temellerinin arzın
yedinci ve en alt tabanına kadar uzandığı zikredilir.
Hz. Ali'nin
torunlarından olan Muhammed İbn Ali'den yapılan uzunca bir rivayetten
anlaşıldığına göre Kabe'yi ilk önce Allah'ın emri ile melekler yapmıştir[17].
Diğer bazı rivayetlerde de Kabe'yi ilk kez Adem'in yine Allah'ın emri ile
yapmış olduğu söylenir[18].
Kabe'nin Cenab-ı Hakk tarafından gökten indirildiği tarzında da
haberler vardır[19].
Hz. İbrahim'e Melekü'1-Mevt
(Azrail)'in gelişi ile ilgili pek çok haber vardır. Bunlardan birini örnek
olarak kaydedelim:
Cenab-ı Hakk, Hz.
İbrahim'in ruhunu kabzetmek istediğinde, Azrail'i bir ihtiyar kılığında
kendisine gönderir. İnsanlara yemek vermekte olan İbrahim, geriden gördüğü
ihtiyarı yanına getirir. İhtiyar eline aldığı lokmayı bazan gözüne, bazan da
kulağına götürür. Ağzına götürünce de aşağısından çıkarır. Hz. İbrahim kendisi
istemedikçe ruhunu almamasını Allah'a yalvararak ister ve ihtiyara: "Ey
ihtiyar! sana ne oldu da böyle yapıyorsun? " diye sorar. O da :
"İhtiyarlık" der. İbrahim adamın yaşını sorar; bakar ki, adam
kendisinden iki yaş büyüktür. İbrahim: "Benim bu ihtiyar gibi olmama iki
yıl kalmış; Allah'ım (böyle olmadan) canımı al!" der. Bu dua üzerine ihtiyar
kalkar ve İbrahim'in canını alır. Bu anda İbrahim 175 veya 200 yaşındadır
(es-Sa'lebî, Arâis, s. 85-86; Îbnu'1-Esîr, El-Kâmil, 1,123-124)" [20]
1) Hz.
İbrahim'in babasının adını Kur'an-ı Kerim "Azer" olarak zikreder[21].
Buna rağmen İslâm bilginlerinden bazıları, "Âzer" kelimesinin
İbrahim'in babasının lakabı veya erkek kardeşinin ismi veya babasının adı veya
bir putunun adı olması ihtimallerinden bahsederek Kur'an'm zahirinden
uzaklaşmışlar ve İbrahim'in babasının adının "Tareh" olduğunu iddia
etmişlerdir. Buna sebep de, bu adın Tek-vin'de böyle tesbit edilmiş olmasıdır
(Tekvin, 11/26). Buna sahih hadislerde bir işaret yoktur. Bu, İslâm'a girmiş
olan mühtedîlerce ortaya atılmış bir isimdir. Buharı, et-Târîhu'l- Kebîr 'inde
İbrahim'in babasının adını "Âzer" olarak zikretmiş ye bu ismin
Tevrat'ta "Tareh" olarak zaptedildiğine de dikkatimizi çekmiştir.
Bütün İslâm tarihçileri Hz. İbrahim'in nesebini tesbit ederken mutlaka bu
"Tareh" kelimesinden söz etmişler, fakat Buharî dışında hemen hiç
biri bunun Tevrat rivayeti olduğuna dikkat etmemiştir. Bu rivayet Kur'an'a
açıkça zıttır. Bu zıtlık sebebiyle Tevrat'ın bu konudaki beyanı ve tarihçilerle
müfessirlerin kaydettikleri rivayetlere itibar edilemez[22]..
2) Hz.
İbrahim'in doğumuna yakın yıllarda, Nemrud'un gördüğünden bahsedilen ve
erbabınca tevil edilen rüya hadisesi ve bunun sonucu olarak İbrahim'in bir
mağarada dünyaya gelişi ve günde ne miktar boy atıp büyüdüğüne dair olan
mer-viyyat da sahih değildir. Muhammed İbn İshak tarafından rivayet edilen bu
kıssanın mevzu oluşuna muhakkak nazarıyla bakılmaktadır. Çünkü,
-belirtildiğine göre- Muhammed İbn İshak bunu, bol bol hikaye uydurup
Müslümanlar arasında neşreden ve gayeleri İslâm'ı ifsad olan Yahudilerden
almıştır. Aynı kıssayı Süddî kanalıyla İbn Ebî Hatim de tefsirine almıştır.
İsmi Muhammed İbn Mervân olan Süddî ise, hadiscilere göre, maruf bir yalancıdır
(ez-Zehebî, Mîzânu'l-Î'tidâl, IV, 32-33; İbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, IX, 436-37) [23]
3) Hz.
İbrahim'in mağarada ancak 15 gün gibi kısa bir müddet kaldıktan sonra annesine
benî dışarı çıkar demesi; önce yıldıza sonra aya, sonra güneşe bakması ve
bunları ilk gördüğü anda her biri için: "İşte Rabbim!" demesi;
nihayet güneşin de batışıyla bunların hiç birinin gerçek ilah olmayacağını
söylemiş olduğu yolundaki rivayetler de tamamıyla israiliyyattır. Kur'an-ı
Kerim'de de anlatılan bu olay[24], Hz.
İbrahim15 günlük iken değil, kavmini irşada başladığı zaman yani nübüvvet
günlerinde olmuştur ve bunu yapmaktan maksadı kavmini hak din olan İslâm'a ve
Allah yoluna yöneltmektir[25].
İbn Cerir Taberî
tefsirinde'[26], Hz. İbrahim'in yıldızı
İlk gördüğü anda: "İşte benim ibâdet hususunda Rabbim!" demiş
olduğunu nakleder ki, bu asla sahih ve caiz değildir. Bu, hakkında Ahmed İbn
Hanbel'in: "Ona ait pek çok münker şeyler vardır"; İbn Hacer
Askalânf'nin: "Doğru bir adamdır ama, ara sıra hata yapar"[27]dediği
Ali İbn Ebi Talha ve yine bazı muhaddislerce aynı tenkidlere uğrayan Muaviye
İbn Ebi Salih tarikiyle rivayet edilmiş bir haberdir. Her ne olursa olsun,
bizim inancimiz "Halîlu'r-Rahman" lakabıyla anılan Hz. İbrahim gibi
bir peygamberin küçükken müşrik olmasını reddeder[28].
4) Hz.
İbrahim'e göklerin açılması, Arş'ı görmesi; yerlerin açılması, arzın tabakalarım
müşahade etmesi; günah işler vaziyette gördüğü kullara bedduası ve Ce-nab-ı
Hakk'la konuşmasına ait rivayetlerin de aslı yoktur[29].
Aynı konuya ait Hz. Peygamber'e nisbet edilen iki hadisin de sıhhati sabit
değildir[30].
5) Kur'an-ı
Kerim'de bahsi geçen[31] ve
Hz. İbrahim'e geldiği haber verilen Allah elçilerinin isimleri, sayıları ve
gayelerinin ne olduğuna dair yukarıya aldığımız rivayetler de sahih ve itimada
şayan değildir. Şöyle ki: "Elçilerin isimleri ve sayıları ancak tevkifi ve
ilâhî bir haberle bilinir. Kur'an'da ve Hz. Peygamber'in hadislerinde böyle
bir şey yoktur." Hz. İbrahim'in hanımının, elçilerin Lut kavminin amelini
işlemeye gelmiş olmalarını zannetmesi; ayrıca, gülmesinin sebebinin de
kendisine Hz. İshak'ın müjdelenmesi[32]
tarzında anlaşılması ve bu konuda söylenenler israi-lîyyattandir, İslâmî
merviyyattan değildir.
Hz. İbrahim'in takdim
ettiği yemeğe para teklif etmiş olmaları da keza aymdır[33]. Hz.
İbrahim'e elçi sıfatı ile gelen meleklerin, takdim edilen sofradan yedikleri de
iddia edilir ki, bu açıkça İslâm'ın melek telakkisine aykırıdır ve tamamen
Tevrat'a ait bir ifadedir'[34].
6) Nemrud'a
tahıl istemek üzere gitmiş olduğu seferden dönüşünde Hz. İbrahim'in
torbasmdaki kumların evine varınca un olduğu yolundaki rivayetler[35] de
israiliyyathr. [36]
7) Cenab-ı
Hakk'ın Hz. İbrahim'e ölüleri nasıl dirilttiğini göstermek maksadıyla kendisine
almasını emrettiği dört kuşun ne olduğu hakkındaki rivayetleri yukarıya aidık[37]. Bu
rivayetlerin sayısı yediye varmaktadır. Hz. İbrahim eğer almışsa dört kuş
almıştır. Bu, bir anda sayılır ve biter. Bunların -isimleri değişmek şartıyla-
yediye kadar çıkması işin içinde bir şekk bulunduğunu hemen ifham ediyor. Bu
kuşlara dair Hz. Peygamber'den herhangi bir beyan gelmemiştir. Bunlar tam bir
İsrai-liyyat örneğidirler; hiçbir faydaları yoktur. Kitapları bunlarla doldurmak ve okuyucuları
meşgul etmek abestir'[38].
Ayrıca müfessirlerden
bir kısmı da kuşların "niçin dört" olduğu üzerinde durmuşlardır ki,
bu konudaki beyanların ne bir mesnedi ve ne de bir dayanağı vardır. Bunlar
tamamıyla hayal mahsûlü şeylerdir; "gaybı taşlama" (karanlığa taş
atma, delilsiz ve mesnetsiz konuşma)'dan başka bir şey değildir[39].
Ayrıca Hz. İbrahim'in
kuşları aldığı, kestiği, tüylerini yolduğu, etlerini parçalayıp birbirine
karıştırdığı, ezip hamur yaptığı yolunda da hayli şeyler söylenmiştir ki,
ayetin bunlara delalet etmediği ve bunların baştan sona lüzumsuzluk örnekleri
'olduğu ifade edilmiştir[40].
Bazı müellifler,
ayette bahis konusu edilen "dört kuş al" emrini bilindiği mânâda kuş
alma olarak kabul etmemişlerdir. Onlara göre maksat; "dört kuş aldığını
düşün, farzet..." demektir. Mânâ bu olunca, kuşların adı, cinsi v.s. ile
ilgili olan haberleri reddetmişlerdir[41].
8) Kuşlarla
birlikte bahis konusu edilen dağlar, bunların adı ve sayısı ile ilgili olan
haberler de kabule şayan değildir.
9) Hz.
ibrahim'in arasıra Mekke civarında bulunan oğlu İsmail'i ve onun hanesini
ziyaret etmesi, gelinleriyle muhatab olması ve bu arada sözü edilen "eşik
değiştirme" ile ilgili olarak rivayet edilenler de iddiaya göre isrâilî
haberlerdendir. İbn Abbas'a ait ve hayli uzun olan bir rivayetin çok az bir
kısmı merfu', geri kalanı ise mevkuftur. Mevkuf olan haberin bazısının
"garip" olduğu ve İbn Abbas'ca Ehl-i Kitap'tan rivayet edildiği
söylenir[42].
10) Keza,
Hz. İbrahim'in bu ziyaretlerinde Burak'a binmesi de aynı cins haberlerdendir[43]'.
11) Hz.
İbrahim tarafından oğlu'İsmail yerine kurban edilen koçun adı, rengi, biçimi,
cinsi, kaç yıl Cennet'te kaldığı, kaç yıl otladığı, Hz. İbrahim'e gelişi, kaçması,
kovalanması, nerede ve hangi cins ağaca bağlı olduğu, Habil'in takdim ettiğ:
kurbanlık olması v.s. gibi bilgileri ihtiva eden riyayetler de israiliyyattır.
Bunlaı lüzumsuz ve faydasız şeylerdir[44].
İsmail yerine kurban
edilen hayvanın teke değil koç olduğuna dair Ahmed İbr Hanbel'in Müsned
(1,297)'inde bir hadis vardır.
12) Kabe'nin
Hz. İbrahim'den önce yapıldığını ihtiva eden rivayetlerin[45]'
tama mı gayr-ı sahihtir ve israiliyyattır[46]
13) Hz,
İbrahim'e Melekü'l-Mevt'in gelmesi ile ilgili olarak pek çok şey söylen mistir.
Bilhassa İbn Asâkir'in benimseyip derlediği bu haberlerin sihhati de sabi
görülmemiştir'[47]'. Özellikle İbnü'1-Esîr
bu yoldaki haberlere dirayet yönünden iti razlarda bulunmuştur[48]'.
14) Hz.
İbrahim'in ateşe atılmadan önce Cibril ile bazı özel şeyler konuştuğu ona dediğini
ifade eden rivayetin aslı yoktur. [49]
15) Dünya
yüzünde ilk kez mu'aneka eden (ve böylece de kucaklaşmayı adet haline
getiren)'İn Hz. İbrahim olduğu mealindeki hadisin aslı yoktur[50].
16) Yüzünde
ağarmış tel görünce, saç ağarmasından ve kocalıktan feryat eden kişinin Hz.
İbrahim olduğu yolundaki sözler asılsızdır. [51]
Kitab-ı Mukaddes'te,
Hz. İbrahim'le ilgili yukarıda işaret edilenlerden başka bazı detaylı bilgiler
daha mevcuttur.[52]
[1] Misal olarak bkz. el-Bakara, 2/124,126...; Al-i
İmran,3/33,65,84...; el-En'am,6/74,75,83,161; et-Tevbe, 9/70,114; Hud,
11/69,74,75,76; Yusuf, 12/6,38; el-Hıcr, 15/51; en-Nahl, 16/120-123; Meryem 19/
41,46,58; el-Enbiya, 21 /51,60... Bkz. el-Mucemu'I-Müfehres li
Elfazi'l-Kur'âni'l-Kerim, ibrahim maddesi.
[2] el-Bakara, 2/135; Al-i îmran, 3/67,95; en-Nisa, 4/125;
el-Enam, 6/79,161...
[3] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 57.
[4] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 57.
[5] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 57-58.
[6] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 58.
[7] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 58.
[8] en-Nisa suresinin 125. âyetine telmih vardır.
[9] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 59.
[10] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 59-60.
[11] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 60.
[12] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 60-61.
[13] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre
Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 61.
[14] Bazı rivayetlere göre, bıçağın kurban edilecek çocuğun
boğazını kesmemesi, boğaz mıntıkasının bakırdan bir levha ile kaplanmış
olmasındandır (et-Taberi, Tarih.I/1,403).
[15] îbn Kesir, Tefsir,IV,374.
Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 61-62.
[16] el-Bakara, 2/127; ei-Hacc, 22/26.
[17] el-Ezraki, Ahbaru Mekke, 1,33-34.
[18] Aynı kaynak, I, 36-43.
[19] et-Taberi, Tefsir, XVII, 143.
Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 63.
[20] et-Taberi, Tefsir, XVII, 143; Hz. îbralıimle ilgili
olarak yukarıya kaydedilenlerin tamamı için bkz. İbn Abbas, Tefsir,s.3O;
el-Ezraki, Ahbaru Mekke, 1,32-53; et-Taberi, Tefsir, XIV,,97; VII, 247 v.d.;
XVII, 43-45; III, 47 v.d.; XII, 68 v.d.; Tarih 1/1, 306-425; es-Salebi,
Arais,s.63-68; ez-Zemalışeri, Tefsirdi, 39 v.d.; 409 v.d.; III, 123, et-Tusi,
Tefsir, VII, 226-27; et-Tabresi, Tefsir, I, 372-73, II, 325; III, 179 v.d.; IV,
52-53; el-Beğavi, Tefsir, 1, 307-308,441 v.d.; II, 26-27;
İbnu'I-Cevzi,Tefsir,l, 312 v.d.; II, 70 v.d.; V, 356-57;İbn Kesir, Tefsir,1,557
v.d.;II, 402-403;III54; IV, 190,374,568;İbnul-Esir,el-Kâmil, I, 85-123; îbn
Kesir, el-Bidaye,1,139-182; Diyarbekri, Tarih, ], 78-100; tbn İyas,
Bedaiu'z-Zühur,s.77-88.
[21] el-En'am,6/74.
[22] er-Razi, Tefsir, XIII, 34 v.d.; el-Alusi, Tefsir, VII,
194-95; Reşid Rıza, Tefsir, III, 536-37.
[23] Reşid Rıza, Tefsir, VI), 557.
[24] el-En'am, 6/75-79.
[25] ibn Kesir, el-Bİdaye,I,143.
[26] et-Taberi, Tefsir, VII, 248 v.d.
[27] tbn Hacer, Tehzibu't-Tehzib, ilgili yer.
[28] İbn Kesir, Tefsir, IV, 568; îbn Kesir, el-Bidaye,
1,143; Reşid Rıza, Tefsir, VII, 557-58.
[29] et-Taberi, Tefsir, VII, 245-47; es-Süyuti,
ed-Dümı'1-Mensur, ffl, 23-24.
[30] İbn Kesir Tefsir, III, 54.
[31] Hud, 11/69.
[32] Bkz. et-Taberi Tefsir, XII, 68-69,72.
[33] tbn Kesir, Tefsir, III, 563; Reşid Rıza, Tefsir XII,
127.
[34] ibn Kesir, eI-Bidaye,I,161; Tekvin, 18/8.
[35] Bkz. et-Taberi, Tefsir, v, 297-98; Tarih, 1/1,368,426;
tbn Kesir, Tefsir II, 402-403; İbn Kesir, el-Bidaye, 1,149.
[36] İbn Kesir, Tefsir, II, 402-403.
[37] Bkz. et-Taberi, Tefsir, III, 47 v.d.; Îbnu'l-Cevzi,
Tefsir, I, 312; îbn Kesir, Tefsir, 1,559-60.
[38] tbn Kesir, Tefsir, I, 550-60; Reşid Rıza, Tefsir, III, 55.
[39] eş-Şevkâni, Fethu'l-Kadir,I,282; Reşid Rıza, Tefsir,
III, 55.
[40] Reşid Rıza, Tefsir, 111,55.
[41] Ayni kaynak, III, 55-56.
[42] îbn Kesir, el-Bidaye, 1,156; el-Buhari, Enbiya 9;
Ahmed ibn Hanbel, el-Müsned, I, 347.
[43] Ahmed fon Hanbel, el-Müsned, 1,157.
[44] ibn Kesir, Tefsir, IV, 374; ibn Kesîr,el-Bidaye,
1,158.
[45] Bkz. el-Ezraki, Ahbaru Mekke, 1,31-46; et-Taberi,
Tefsir, XVU,143; es-Salebi, Araîs,s. 75-79; îbnu'l-Esir,el-Kâmil,I,106-107; İbn
Kesir, el-Bidaye,1,163.
[46] ibn Kesir, el-BidayeJ, 163.
[47] Aynı kaynak,I,174.
[48] Ibnu'l-Esir,el-Kâmil,1,123-124.
[49] İzmirli, Siyer-i Ceİile-i Nebeviyye Mukaddemesi, s.
105.
[50] İzmirli, aynı eser, s.105.
[51] İzmirli, aynı eser, s. 106.
[52] Bkz. Tekvin, 11/6-32; 12-17; bablar tamamen; 18/26-33;
49/29-33.
Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları: 63-67.