Hz. İBRAHİM (A.S.) 1

1-Hz. İbrahim'in Babası 1

2- Hz. İbrahim'in Doğumu Ve Günde Ne Kadar Büyüdüğü. 1

3- Hz. İbrahim Emzikte İken Mağaradan Çıkınca Ne Yaptı?. 2

4- Hz. İbrahim'e Göklerin Açılması, Arş'ı Görmesi 2

5- Hz. İbrahim'e Gelen Allah Elçileri Ve Maksadlan. 3

6- Hz. İbrahim'in Torbasındaki Kumların Un Olması: 3

7- Hz. İbrahim'in Aldığı Dört Kuş: 4

8- Kuşların Üzerlerine Konduğu Dağların Sayısı: 4

9- Hz, İsmail'in Eşiği 4

10- Hz. İbrahim'in Buraka Binmesi 5

11- Hz. İbrahim'in Oğlu İsmail Yerine Kestiği Koçun Adı, Cinsi Ve Kesildiği Yer. 5

12- Hz. İbrahim'den Önce Kabe'yi Yapanlar. 7

13- Hz. İbrahim'e Melekü'l-Mevt'in Gelişi 7

 

 

 

Hz. İBRAHİM (A.S.)

 

Hz. İbrahim, Kur'an-ı Kerim'de isminden ve muhtelif kıssalarından çokça bah­sedilen bir peygamberdir. İslâmî eserlerde mühim bir yer tutar. Kur'an-ı Kerim'in uzunca bir sûresi "İbrahim" adım taşır. Bu sûreden ayrı olarak Allah'ın yüce kita­bında ismi 68°yerde geçer[1]. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hadislerinde de muhtelif ve­silelerle yüzlerce yerde Hz. İbrahim'den ve onun sünnetlerinden detaylarıyla bah sedilir. Tefsir, tarih, edebiyat ve enbiya kıssalarına ait eserlerde de Hz. İbrahim'in ismine sık sık temas edilir. Hz. İbrahim'in dini Kur'an-ı Kerim'de "Hanîf" olarak tavsif edilir[2] Ve Hz, Peygamber (s.a.v.)'e bu dine uyması emredilir (en-Nahl, 16/ 123). Ayrıca Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. İshak'm babasıdır. Hz. İsmail de Hz. Peygamber'in dedelerindendir; Arapların büyük atasıdır.

Bunlardan da anlaşılacağı üzere, Hz. İbrahim'in ismi etrafında ciltler dolusu bilgiyi İhtiva eden pek çok rivayetler meydana gelmiştir. Ne var ki, bu rivayetlerin içinde bazısı İslâmî olmaktan uzaktır. [3]

 

1-Hz. İbrahim'in Babası

 

Kur'an-ı Kerim, Hz. İbrahim'in babasının ismini "Âzer" olarak zikreder: "Bir za­man İbrahim, atası Âzer'e : 'Sen putları tanrı mı ediniyorsun?'... demişti" (el-En'âm, 6/ 74). Kur'an'm bu ifadesine rağmen bazı İslâm bilginleri, İbrahim (a.s.)'in babasının adını Târeh olarak zikretmişlerdir. [4]

 

2- Hz. İbrahim'in Doğumu Ve Günde Ne Kadar Büyüdüğü

 

Bir gün Nemrud'un üzerinde bir yıldız parladı. Bu yıldız o derece parlaktı ki, ay ile güneşin aydınlıklarını bile görünmez bir hâle getiriyordu. Bu hâdise Nem-rud'u çok korkuttu. Bunun üzerine sihirbaz, kâhin, falcı ve iz ilminde usta olanları çağırttı. Onlardan hâdisenin iç yüzünü öğrendi. Onlar: "Memleketinde biri zuhur ederek senin mahvına ve devletinin yıkılmasına sebeb olacaktır" diye cevap verdi­ler. Bundan böyle Nemrud yeni doğan erkek çocukları öldürttü ve ihtiyaten erkek­leri kadınlardan ayırdı ve yaşadığı köyü terkederek başka bir köye taşındı. Nem­rud'un bu köyde, görülmesi mühim olan bir işi çıktı. İbrahim (a.s.)'in b,abası Âzer'den başkasına güvenmediği için bu işi ona havale etti. Gönderirken ona (işi için gönderdiğini, köyde bulunan eşi için) : "Sakın eşinle ilişki kurma! "dedi. Âzer de: "Ben dinimde sabit bir adamım. Dinimi buna feda edemem" diye cevap verdi. Âzer köye geldi ve karısını görünce dayanamayıp onunla ilişkide bulundu. Bunun üzerine Azer eşini Küfe ile Basra arasındaki "Evr" adında bir köye kaçırarak bir mağaraya yerleştirdi. Âzer, karısının yiyecek ve içeceğini ve gerekli nesnelerini te-mİn ediyordu. Nemrud, hâdisenin üzerinden uzun zaman geçtikten sonra: "Bunlar yalancı sihirbazların uydurdukları sözlerdir; şehrinize dönünüz" diye emir verdi. Onlar bu emir üzerine yurtlarına döndüler. İbrahim doğdu. O, bir günde, başkala­rının bir haftada; bir haftada, diğer çocukların bir ayda; bir ayda, başkalarının bir yılda büyüdükleri kadar büyüyordu. Nemrud hadiseyi artık büsbütün unutmuştu. Derken İbrahim büyüdü. [5]

 

3- Hz. İbrahim Emzikte İken Mağaradan Çıkınca Ne Yaptı?

 

Hz. İbrahim'i anası bir mağarada (inde) dünyaya getirmişti. İbrahim dünyaya geldiği bu mağarada ancak 15 gün kaldı. Bundan sonra anasına: "Beni mağaradan çıkar da etrafa bakayım" dedi. Karanlık bastıktan sonra anası onu mağaradan çı­kardı. İbrahim etrafına baktı; göklerin ve yerin yaratılışını, bunların keyfiyetlerini nasıl vücuda geldiklerini düşündü ve : "Beni yaratan, bana rızık veren, beni yedi­ren ve içiren Rabbim'dir; benim O'ndan başka ilahım yoktur" dedi. Bundan sonra göğe baktı. Gökte bir yıldız, gördü (Bu, rivayete göre Müşteri yıldızı idi) ve : "Be­nim Rabbim işte bu yıldızdır! " dedi. İbrahim gözünü ondan ayırmayarak, kaybo-luncaya kadar takip etti. İbrahim, yıldız battıktan sonra: "Ben kaybolan nesneleri sevmem" dedi. Bundan sonra ay doğdu. İbrahim ayın aydınlığını gördüğün-de:"Benim Rabbim işte budur!" dedi. Ay'ı, batmcaya kadar takip etti. Ay battıktan sonra: "Rabbim kendisi beni irşad etmezse, ben azgınlardan olurum" dedi. Gün ay­dınlanarak güneş doğdu. İbrahim, güneşin büyüklüğünü, parlaklığını ve onun, gördüğü her yıldızdan daha parlak ve daha büyük olduğunu gördüğünde: "İşte benim Rabbim budur; bu, hepsinden daha büyüktür!" dedi. Güneş battıktan sonra İbrahim: "Ben gökleri ve yeri yoktan var eden Yüce Allah'a ve hak dine yöneldim Ben hiçbir vakit O'na ortak katanlardan olmam" dedi... [6]

 

4- Hz. İbrahim'e Göklerin Açılması, Arş'ı Görmesi

 

Müfessirlerin, "Biz İbrahim'e kesin ilme erenlerden ol/nası için göklerin ve yerin hü kümranhğım şöylece gösterîyorduk" mealinde olan (el-En'am, 6/75) ayetin tefsiri mü nasebetiyle kaydettiklerine göre Hz. İbrahim'e birgün semalar açılmış ve onlard; olup bitenleri seyretmiştir. Bu seyran esnasında Arş'ı da görmüştür. Aynı şekildi kendisine yedi kat yer de açılmış ve onlarda olup bitenleri de seyran etmiştir. Bı seyran esnasında, gözü günah işleyen kullara takılmış ve onlara beddua etmiştü Bu bedduasına Cenab-ı Hakk tarafından: "Ben kullarıma şüphesiz senden dah merhametliyim. Onlar belki vazgeçerler veya tevbe ederler" tarzında karşılık veril mistir.

Aynı konu ile ilgili olarak, biri Hz. Ali, diğeri de Muâz İbn Cebel'den mervî il merfu' hadis vardır. Bunlar da aşağı-yukarı aynı mânâdadır. [7]

 

5- Hz. İbrahim'e Gelen Allah Elçileri Ve Maksadlan

 

Hûd sûresinin 69. ayetinde, Allah elçilerinin Hz. İbrahim'e müjde getirdikleri haber verilmektedir. Acaba bu elçiler kimlerdi ve sayılan ne kadardı?:

1) Üç kişi idiler. Cebrail, Mikail, İsrafil (bazı rivayetlerde İsrafil yerine Azrail ge­çer);                                                                                                    

2) On iki kişi idiler;

3) Sekiz kişi idiler;        

4) Dokuz kişi idiler;

5) Onbir kişi idiler;

6) Dört kişi idiler.

Acaba, sayıları ve isimleri hakkında görüş birliği sağlanamayan bu elçilerin maksadı ne idi?

1) Melekler gelince Hz.   İbrahim'in hanımı Sâre, Lût kavminin yaptığı kötü ameli bunların da yapacağını sandı (et-Taberî, Tefsir, XII, 72);

2) Es-Süddî'den nakle göre melekler Lût kavmini helak için gelmişlerdi. Bunlar Hz. İbrahim'e genç ve yiğit erkekler suretinde göründüler. Hz. İbrahim misafirleri­ne yemek hazırladı; kızartılmış "buzağı" ikram etti. Buyur ettiği zaman misafirler yemediler ve İbrahim'e: "Ey İbrahim, biz parasız yemek yemeyiz" dediler. Hz. İbra­him: "Bunun da parası ve karşılığı vardır" dedi. Melekler:" Bunun bedeli nedir?" deyince, İbrahim: "Yemeğe başlamadan Allah adını anarsınız (besmele çekersiniz); sonunda da O'na hamdedersiniz" karşılığını verdi. Bu cevap üzerine Cebrail, Mika-ü'e baktı ve: "Rabbinin İbrahim'i "Halîl" (dost) edinmesi yerindedir ve İbrahim bu­na lâyıktır" dedi.[8]

3) Vehb İbn Münebbih'den nakle göre elçiler gelince, Hz. İbrahim'in hanımı gül­müştü. Bunun sebebi, elçilerin kendisine İshak'ı müjdelemiş olmalarıdır.. [9]

 

6- Hz. İbrahim'in Torbasındaki Kumların Un Olması:

 

Rivayete göre yeryüzünde yaşamış olan ilk zorba Nemrud'dur. Halk, hububat ve yiyecek maddeleri satın almak üzere onun katma gelirdi. Ahali onun önünden geçerken, o: "Rabbiniz kimdir?" diye sorardı. Halk: "Rabbimiz sensin" derdi. Önün­den geçtiğinde İbrahim'e de: "Rabbin kimdir?" diye sordu. İbrahim: "Yaratıkları di­rilten ve öldüren benim Rabbimdir" diye cevap verince, Nemrud: "Be^de diriltiyor ve öldürüyorum" diye mukabelede bulundu. İbrahim: "Allah güneşi doğu cihetin­den doğduruyor; sözün doğru ise sen de güneşi batıdan doğdur" dediğinde^'kâfir olan zorba, cevaptan aciz kalarak sustu. İbrahim'e hububat vermeden geri çevirdi. İbrahim ailesinin yanına dönüşünde, hiç çiğnenmemiş olan beyaz bir kum tepesin­den geçerken: "Şu tepeden kum alıp götürsem, çuvalı görünce ilk anda hatırları hoş olur" dedi ve oradan kum alarak ailesinin yanına döndü. Getirdiği eşyayı bir tarafa koyduktan sonra kendisi uyudu. Eşi eşyayı karıştırarak baktığında, çuvalda en iyi cinsten buğday bulunduğunu gördü. Bu buğdaydan yemek yaparak ibra­him'e takdim etti. Ailesinin yanında yiyecek nesne bulunmadığını bilen İbrahim: "Bu nereden geldi?" diye sorduğunda eşi:" Senin getirdiğin buğdaydan yaptım" di­ye cevap verdi. İbrahim kendilerine Allah'ın ikram etmiş olduğunu anladı ve Al­lah'a hamd ve senada bulundu. [10]

 

7- Hz. İbrahim'in Aldığı Dört Kuş:

 

Bakara suresinin 260'ıncı ayetinde anlatıldığı üzere Hz. İbrahim, Cenab-ı Hakk'tan ölüleri nasıl dirilteceğini göstermesini dilemişti. Allah ona: "İnanmadın mı yoksa?" dedi. O da: "İnandım, fakat kalbimin (gözümle de görerek) mutmain ol­ması için (arzu ettim)" dedi. Allah, Hz. İbrahim'e : "Dört kuş tut..." dedi.

Acaba bu ayette anılan dört kuş ne idi?:

1) Güvercin, horoz, tavus ve turna idi;

2) Tavu s, horoz, hindi ve kaz idi;                                 

3)  idi;

4) Tavus, doğan, karga ve horoz idi;

5) Horoz, tavus, karga ve güvercin idi;

6) Horoz, karga, ördek ve tavus İdi;

7) Horoz, ördek, karga ve güvercin idi.

 

8- Kuşların Üzerlerine Konduğu Dağların Sayısı:

 

Allah Hz. İbrahim'e yine ayette (el-Bakara, 2/260) şöyle buyurur: "Öyle ise dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her dağın üzerine bir parça koy sonra onları çağır". Acaba bu ayette anılan dağların sayısı kaç idi?

1) Dört idi; Hz. İbrahim kuşları bunların üzerine taksim etti;

2) Bir dağın dört tarafına, dört parça halinde taksim edip koydu;

3) Kuşları yedi parça edip, yedi dağ basma koydu. [11]

 

9- Hz, İsmail'in Eşiği

 

Bu günkü Mekke civarında mevcut kum çöllerinde Hz. İsmail-ıle annesi yalnız başlarına uzun müddet yaşayıp ömür sürdüler. Nihayet gün geldi, Hz. İsmail'in annesi öldü. İsmail (a.s.) Cürhümî'lerden bir kızla evlendi. İbrahim Mekke'ye gele­rek İsmail'in nerede olduğunu sordu. Evini gösterdiler. İbrahim eve geldîğinde İs­mail'i bulamadı; eşinin kaba ve nezaketten uzak bir kadın olduğunu gördü. İbra­him ona: "Eşin döndükten sonra selam söyle; şu, şu vasıflı bir ihtiyar geldi, de. Kapı eşiğinin bu halde kalmasına razı olmadığımı söyle; eşiğini değiştirsin" dedi. İbrahim gelinine bunları söyledikten sonra Mekke'den ayrıldı. İsmail eve geldiğin­de, hanımı kendisine Hz. İbrahim'in sözlerini hikaye etti. İsmail: "Gelen babamdır; kapımın eşiği de sensin" dedikten sonra karısını boşadı. Sonra yine Cürhü­mî'lerden başka bir kadınla evlendi. İbrahim tekrar Mekke'ye geldiğinde İsmail'in evini buldu. Eşinin nazik ve güler yüzlü bir kadın olduğunu gördü. Kocasının ne­rede olduğunu sordu. Gelini: "Ava gitti" dedi. Ne gibi yemeklerle geçindiklerini sorduğu zaman, gelini: "Et ve su ile" dedi. İbrahim: "Ey Rabbim! Onların et ve sula­rını bereketli eyle!" diye üç kere dua etti. Eşi geldiğinde kadın:'1 Şu şu vasıflı bir ih­tiyar gelmişti; sana kapısının eşiğinden memnun kaldım. Eşiğini değiştirmesin, di­ye söylememi emretti" diye ibrahim'in sözlerini hikaye etti. İbrahim üçüncü defa geldiğinde oğlu İsmail ile birlikte Kabe'yi yaptı. [12]

 

10- Hz. İbrahim'in Buraka Binmesi

                                 

Hz. İbrahim, Hz. İsmail ile kendi eşini uzak ve ıssız vadilerde terkettikten son­ra zaman zaman onların hallerini merak etmiş ve onları yoklamiştır. Rivayetlere bakılacak olursa, bu ziyaretleri esnasında yeryüzü kendisine durulmuştur veya çok seri bir vasıta ve binek demek olan Burak'a binmiştir. [13]

 

11- Hz. İbrahim'in Oğlu İsmail Yerine Kestiği Koçun Adı, Cinsi Ve Kesildiği Yer

 

Saffat sûresinin 100-107'inci ayetlerinde anlatıldığı üzere, Hz. İbrahim rüyasın­da oğlu İsmail'i boğazladığını görmüş, bunu oğluna açmış o da kabul etmişti. Oğ­lunu boğazlamak maksadıyla yatırdığı zaman Allah: "Ya İbrahim, rüyana sadakat gösterdin" buyurarak oğlunu kesmesine izin vermemiş ve "Ona büyük bir kurban­lık fidye" vermişti.

Müfessirler bu ayette anılan kurbanlık ile ilgilenmişler ve onu bazı yönleriyle tanıtmağa gayret etmişlerdir. Şöyle ki:

Muhammed İbn İshak'ın rivayetine göre, İbrahim (a.s.), oğlunu kurban edeceği­ni rüyasında görmüştü. Kesmeğe memur edildiğinde oğluna: "Evladım! İp ve bı­çağı al da aileye odun temin etmek üzere şu dağa gidelim" dedi. Kurban edileceği konusunda ona hiçbir şey söylemedi. İbrahim ile oğlu dağa gitmek üzere yola çık­tıklarında, Allah düşmanı İblis insan şekline girerek İbrahim'in yolunu kesti ve : "Ey ihtiyar, nereye gidiyorsun?" diye sordu. İbrahim: "Bazı işlerimi görmek ve ge­reken nesneleri temin etmek üzere dağa gidiyorum" diye cevap verdi. İblis ona: "Zannediyorum ki, sen rüyanda şeytanı -görmüşsün ve o da sana oğlunu boğazla­manı emretmiştir. Sen oğlunu boğazlamak istiyorsun" dedi. İbrahim onun İblis ol­duğunu anlayarak:" Ey Allah düşmanı, benden uzaklaş, Allah'ın emrini yerine ge­tireceğimi O'nun adına and içerek teyid ederim" dedi. Allah düşmanı İblis, İbrahim'den ümidi kesilince İsmail'in karşısına çıktı. Bu sırada İsmail elinde ip ve bıçak olduğu hâlde babasının arkasından gidiyordu. İblis ona: "Ey çocuk! Baban se­ni nereye götürüyor, biliyor musun?" dedi. Çocuk : "Evimiz için şu dağdan odun getirmeye gidiyoruz" diye cevap verdi. İblis: "Allah adına and içerek temin ederim ki, baban seni boğazlamak üzere götürmektedir" dedi. Çocuk: "Babam beni niçin boğazlayacak?" dediğinde, İblis: "O, senin boğazlanmanı Allah'ın emrettiğini sanı­yor" dedi. Çocuk:" öyle ise babam Allah'ın emrini yerine getirmelidir. Ben de emri dinler ve itaat ederim" diye cevap verdi. İblis çocuktan ümidini kestikten sonra, İs­mail'in annesi Hacer'e gitti. Hacer o zaman evinde bulunuyordu. İblis: " Ey İsma­il'in annesi! İbrahim İsmail'i nereye götürüyor biliyor musun?" diye sordu. Hacer:" Evimiz İçin şu dağdan odun toplamak üzere götürdü" diye cevap verince, İblis: "Hayır, oğlunu oraya boğazlamak üzere götürdü" dedi. Hacer: "Hayır, o, oğluna karşı pek şefkatlidir ve oğlunu pek seviyor" diye İblîs'in sözünü kesti. İblis : " 0, oğlunun kurban edilmesinin Allah emri olduğunu söylüyor" dediğinde, Hacer: "Rabbi emretmişse Rabbinin emrini yerine getirmiş olur" dedi. Bunun üzerine Al­lah düşmanı İblis ümitsiz bir halde İbrahim ailesinin yanından ayrıldı; onları yol­dan çıkaramadı. Onların hepsi de Allah'ın emrini dinlediler ve O'na itaat ettiler. İb­rahim oğlu ile başbaşa kaldı. Rivayete göre o yer "Sebîr" dağıdır.

İsmail'in kurban edilmesi kesinleştikten sonra o, babasına şu tavsiyelerde bu­lunmuştur: "Beni boğazlamak istiyorsan el ve ayaklarımı sağlam olarak bağla ki, kanımdan üzerine bir şey sıçramasın; aksi takdirde sevabım eksilir; ölüm hali ağır olduğu için, bıçağın kesmesini hissettiğim vakit ızdırap çekebilirim. Bıçağım bile ki, beni çabuk öldürsün, ben de rahata ermiş olurum. Boğazlamak için yatırdığın vakit beni yüzükoyun yatır; alnım yere dokunsun; yan yatırma. Çünkü bu takdir­de yüzümü görünce kalbinde şefkat hissi doğar da Allah'ın emrini yerine getir­mekten seni alıkoyar, diye korkuyorum. Gömleğimi anneme götürmeyi münasip görürsen, bu annem için bir teselli olabilir" dedi. İbrahim oğlunun bu sözlerini din­ledikten sonra: "Ey oğlum ! Yüce Allah'ın emrini yerine getirmek hususunda ne büyük yardımcimsm !" dedi. İbrahim bundan sonra oğlunun -tavsiye ettiği gibi- el ve ayaklarını bağladı. Bıçağını biledi;yüzükoyun yatırdıktan sonra bıçağı oğlunun boğazına çaldı. O, artık işi bitmiş sanıyordu. Halbuki Allah'ın emri ile bıçak tersine dönmüştü[14]... İşte bu sırada Allah, çocuk yerine boğazlanmak üzere Cennet'ten bir koç çıkardı. Bu koç güz mevsiminde kırk yıl Cennet'te otlamıştı. Bunun üzerine İb­rahim oğlunu serbest bırakarak koçu takibe koyuldu. Fakat onu Cemre-i 'Ulâ (şey­tana ilk taş atılan yer)'ya kadar takip ettiyse de yakalayamadı. İbrahim koça yedi tane taş attı. Fakat hayvan ansızın kaçtı; kendini yakalattırmadı. Nihayet Cemre-i Vustâ (şeytana taş atılan ikinci ve orta mahal)'ya geldi. Koç orada da kendini yaka­lattırmayarak İbrahim'i uğraştırdı. Bunun üzerine İbrahim ona yedi defa taş attı. Koç ansızın yine kaçtı; yine kendisini yakalattırmadı. İbrahim, Cemre-i Kübrâ (şey­tana son taş atma mahalli)'da koçun arkasından yetişerek ona yedi tane taş attı. Fa­kat, koç orada da uğraştırdı. Nihayet İbrahim onu bu yerde yakalayarak Mina'da Kurban kesme yerine götürdü.

Rivayete göre koç, büyük gözlü, beyaz renkte ve boynuzlu idi; Sebir dağında -Semec ağacına- bağlı idi. Bazıları ayetteki "Zibh" ifadesini "teke" diye tefsir etmiş­lerdir, îbn Abbas, İbrahim'in kestiği bu tekenin Hz. Adem'in oğlu Habil tarafından kurban edilen teke olduğunu söylemiştir. Saîd İbn Cübeyr, koçun kırk yıl Cen­net'te otlamış olduğunu, aklı karalı alaca renkte olduğunu, yüzünün kırmızıya bo­yanmış yüne benzediğini anlatmıştır.                                                    

îbn Asâkir'in Hemmâm İbn el-Velid ed-Dımışkî'nin monografisi meyanmda Hasen-i Basrî'den rivayetine göre Hz. İbrahim'in koçunun adı "Cerîr" idi[15].     

 

12- Hz. İbrahim'den Önce Kabe'yi Yapanlar

 

Kur'an-ı Kerim'de (Al-i İmrân, 3/96), ilk yapılan ve âlemlere feyiz ve hidayet (kaynağı) olan ev (ma'bed)'in Mekke'deki Kabe olduğu beyan edilir. Bu beytin ilk olarak Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından bina edildiğine dair de açık beyanlar vardır[16].

Hal böyle iken bazı rivayetlerde Kabe'nin ilk kez melekler veya Hz. Adem tara­fından yapılmış olduğuna dair de kayıtlara rastlanmaktadır:

Ka'bu'l-Ahbâr'a göre, Cenab-ı Hakk'ın yer ve gökleri yaratmasından 40 yıl önce Kabe, su üzerinde köpük halinde idi. Mücahid'den gelen bir rivayette de, Allah'ın yeryüzünü yaratmasından 2.000 yıl önce Beyt'in yerini yarattığını ve temellerinin arzın yedinci ve en alt tabanına kadar uzandığı zikredilir.

Hz. Ali'nin torunlarından olan Muhammed İbn Ali'den yapılan uzunca bir riva­yetten anlaşıldığına göre Kabe'yi ilk önce Allah'ın emri ile melekler yapmıştir[17]. Diğer bazı rivayetlerde de Kabe'yi ilk kez Adem'in yine Allah'ın emri ile yapmış ol­duğu söylenir[18]. Kabe'nin Cenab-ı Hakk tarafından gökten indirildiği tarzında da

haberler vardır[19].  

 

13- Hz. İbrahim'e Melekü'l-Mevt'in Gelişi

 

Hz. İbrahim'e Melekü'1-Mevt (Azrail)'in gelişi ile ilgili pek çok haber vardır. Bunlardan birini örnek olarak kaydedelim:

Cenab-ı Hakk, Hz. İbrahim'in ruhunu kabzetmek istediğinde, Azrail'i bir ihti­yar kılığında kendisine gönderir. İnsanlara yemek vermekte olan İbrahim, geriden gördüğü ihtiyarı yanına getirir. İhtiyar eline aldığı lokmayı bazan gözüne, bazan da kulağına götürür. Ağzına götürünce de aşağısından çıkarır. Hz. İbrahim kendisi istemedikçe ruhunu almamasını Allah'a yalvararak ister ve ihtiyara: "Ey ihtiyar! sa­na ne oldu da böyle yapıyorsun? " diye sorar. O da : "İhtiyarlık" der. İbrahim ada­mın yaşını sorar; bakar ki, adam kendisinden iki yaş büyüktür. İbrahim: "Benim bu ihtiyar gibi olmama iki yıl kalmış; Allah'ım (böyle olmadan) canımı al!" der. Bu dua üzerine ihtiyar kalkar ve İbrahim'in canını alır. Bu anda İbrahim 175 veya 200 yaşındadır (es-Sa'lebî, Arâis, s. 85-86; Îbnu'1-Esîr, El-Kâmil, 1,123-124)" [20]

1) Hz. İbrahim'in babasının adını Kur'an-ı Kerim "Azer" olarak zikreder[21]. Buna rağmen İslâm bilginlerinden bazıları, "Âzer" kelimesinin İbrahim'in babasının lakabı veya erkek kardeşinin ismi veya babasının adı veya bir putunun adı olması ihtimallerinden bahsederek Kur'an'm zahirinden uzaklaşmışlar ve İbrahim'in ba­basının adının "Tareh" olduğunu iddia etmişlerdir. Buna sebep de, bu adın Tek-vin'de böyle tesbit edilmiş olmasıdır (Tekvin, 11/26). Buna sahih hadislerde bir işaret yoktur. Bu, İslâm'a girmiş olan mühtedîlerce ortaya atılmış bir isimdir. Buha­rı, et-Târîhu'l- Kebîr 'inde İbrahim'in babasının adını "Âzer" olarak zikretmiş ye bu ismin Tevrat'ta "Tareh" olarak zaptedildiğine de dikkatimizi çekmiştir. Bütün İs­lâm tarihçileri Hz. İbrahim'in nesebini tesbit ederken mutlaka bu "Tareh" kelime­sinden söz etmişler, fakat Buharî dışında hemen hiç biri bunun Tevrat rivayeti ol­duğuna dikkat etmemiştir. Bu rivayet Kur'an'a açıkça zıttır. Bu zıtlık sebebiyle Tevrat'ın bu konudaki beyanı ve tarihçilerle müfessirlerin kaydettikleri rivayetlere itibar edilemez[22]..                                                                            

2) Hz. İbrahim'in doğumuna yakın yıllarda, Nemrud'un gördüğünden bahsedi­len ve erbabınca tevil edilen rüya hadisesi ve bunun sonucu olarak İbrahim'in bir mağarada dünyaya gelişi ve günde ne miktar boy atıp büyüdüğüne dair olan mer-viyyat da sahih değildir. Muhammed İbn İshak tarafından rivayet edilen bu kıssa­nın mevzu oluşuna muhakkak nazarıyla bakılmaktadır. Çünkü, -belirtildiğine gö­re- Muhammed İbn İshak bunu, bol bol hikaye uydurup Müslümanlar arasında neşreden ve gayeleri İslâm'ı ifsad olan Yahudilerden almıştır. Aynı kıssayı Süddî kanalıyla İbn Ebî Hatim de tefsirine almıştır. İsmi Muhammed İbn Mervân olan Süddî ise, hadiscilere göre, maruf bir yalancıdır (ez-Zehebî, Mîzânu'l-Î'tidâl, IV, 32-33; İbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, IX, 436-37) [23]               

3) Hz. İbrahim'in mağarada ancak 15 gün gibi kısa bir müddet kaldıktan sonra annesine benî dışarı çıkar demesi; önce yıldıza sonra aya, sonra güneşe bakması ve bunları ilk gördüğü anda her biri için: "İşte Rabbim!" demesi; nihayet güneşin de batışıyla bunların hiç birinin gerçek ilah olmayacağını söylemiş olduğu yolundaki rivayetler de tamamıyla israiliyyattır. Kur'an-ı Kerim'de de anlatılan bu olay[24], Hz. İbrahim15 günlük iken değil, kavmini irşada başladığı zaman yani nübüvvet günlerinde olmuştur ve bunu yapmaktan maksadı kavmini hak din olan İslâm'a ve Allah yoluna yöneltmektir[25].

İbn Cerir Taberî tefsirinde'[26], Hz. İbrahim'in yıldızı İlk gördüğü anda: "İşte be­nim ibâdet hususunda Rabbim!" demiş olduğunu nakleder ki, bu asla sahih ve caiz değildir. Bu, hakkında Ahmed İbn Hanbel'in: "Ona ait pek çok münker şeyler var­dır"; İbn Hacer Askalânf'nin: "Doğru bir adamdır ama, ara sıra hata yapar"[27]dedi­ği Ali İbn Ebi Talha ve yine bazı muhaddislerce aynı tenkidlere uğrayan Muaviye İbn Ebi Salih tarikiyle rivayet edilmiş bir haberdir. Her ne olursa olsun, bizim inancimiz "Halîlu'r-Rahman" lakabıyla anılan Hz. İbrahim gibi bir peygamberin küçük­ken müşrik olmasını reddeder[28].

4) Hz. İbrahim'e göklerin açılması, Arş'ı görmesi; yerlerin açılması, arzın taba­kalarım müşahade etmesi; günah işler vaziyette gördüğü kullara bedduası ve Ce-nab-ı Hakk'la konuşmasına ait rivayetlerin de aslı yoktur[29]. Aynı konuya ait Hz. Peygamber'e nisbet edilen iki hadisin de sıhhati sabit değildir[30].

5) Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçen[31] ve Hz. İbrahim'e geldiği haber verilen Allah elçilerinin isimleri, sayıları ve gayelerinin ne olduğuna dair yukarıya aldığımız ri­vayetler de sahih ve itimada şayan değildir. Şöyle ki: "Elçilerin isimleri ve sayıları ancak tevkifi ve ilâhî bir haberle bilinir. Kur'an'da ve Hz. Peygamber'in hadislerin­de böyle bir şey yoktur." Hz. İbrahim'in hanımının, elçilerin Lut kavminin amelini işlemeye gelmiş olmalarını zannetmesi; ayrıca, gülmesinin sebebinin de kendisine Hz. İshak'ın müjdelenmesi[32] tarzında anlaşılması ve bu konuda söylenenler israi-lîyyattandir, İslâmî merviyyattan değildir.                                  

Hz. İbrahim'in takdim ettiği yemeğe para teklif etmiş olmaları da keza aymdır[33]. Hz. İbrahim'e elçi sıfatı ile gelen meleklerin, takdim edilen sofradan yedikleri de iddia edilir ki, bu açıkça İslâm'ın melek telakkisine aykırıdır ve tamamen Tevrat'a ait bir ifadedir'[34].

6) Nemrud'a tahıl istemek üzere gitmiş olduğu seferden dönüşünde Hz. İbra­him'in torbasmdaki kumların evine varınca un olduğu yolundaki rivayetler[35] de israiliyyathr. [36]

7) Cenab-ı Hakk'ın Hz. İbrahim'e ölüleri nasıl dirilttiğini göstermek maksadıyla kendisine almasını emrettiği dört kuşun ne olduğu hakkındaki rivayetleri yukarıya aidık[37]. Bu rivayetlerin sayısı yediye varmaktadır. Hz. İbrahim eğer almışsa dört kuş almıştır. Bu, bir anda sayılır ve biter. Bunların -isimleri değişmek şartıyla- ye­diye kadar çıkması işin içinde bir şekk bulunduğunu hemen ifham ediyor. Bu kuş­lara dair Hz. Peygamber'den herhangi bir beyan gelmemiştir. Bunlar tam bir İsrai-liyyat örneğidirler; hiçbir faydaları yoktur.  Kitapları bunlarla doldurmak ve okuyucuları meşgul etmek abestir'[38].

Ayrıca müfessirlerden bir kısmı da kuşların "niçin dört" olduğu üzerinde dur­muşlardır ki, bu konudaki beyanların ne bir mesnedi ve ne de bir dayanağı vardır. Bunlar tamamıyla hayal mahsûlü şeylerdir; "gaybı taşlama" (karanlığa taş atma, delilsiz ve mesnetsiz konuşma)'dan başka bir şey değildir[39].

Ayrıca Hz. İbrahim'in kuşları aldığı, kestiği, tüylerini yolduğu, etlerini parçala­yıp birbirine karıştırdığı, ezip hamur yaptığı yolunda da hayli şeyler söylenmiştir ki, ayetin bunlara delalet etmediği ve bunların baştan sona lüzumsuzluk örnekleri 'olduğu ifade edilmiştir[40].

Bazı müellifler, ayette bahis konusu edilen "dört kuş al" emrini bilindiği mânâ­da kuş alma olarak kabul etmemişlerdir. Onlara göre maksat; "dört kuş aldığını düşün, farzet..." demektir. Mânâ bu olunca, kuşların adı, cinsi v.s. ile ilgili olan ha­berleri reddetmişlerdir[41].

8) Kuşlarla birlikte bahis konusu edilen dağlar, bunların adı ve sayısı ile ilgili olan haberler de kabule şayan değildir.

9) Hz. ibrahim'in arasıra Mekke civarında bulunan oğlu İsmail'i ve onun hane­sini ziyaret etmesi, gelinleriyle muhatab olması ve bu arada sözü edilen "eşik de­ğiştirme" ile ilgili olarak rivayet edilenler de iddiaya göre isrâilî haberlerdendir. İbn Abbas'a ait ve hayli uzun olan bir rivayetin çok az bir kısmı merfu', geri kalanı ise mevkuftur. Mevkuf olan haberin bazısının "garip" olduğu ve İbn Abbas'ca Ehl-i Kitap'tan rivayet edildiği söylenir[42].

10) Keza, Hz. İbrahim'in bu ziyaretlerinde Burak'a binmesi de aynı cins haber­lerdendir[43]'.

11) Hz. İbrahim tarafından oğlu'İsmail yerine kurban edilen koçun adı, rengi, biçimi, cinsi, kaç yıl Cennet'te kaldığı, kaç yıl otladığı, Hz. İbrahim'e gelişi, kaçma­sı, kovalanması, nerede ve hangi cins ağaca bağlı olduğu, Habil'in takdim ettiğ: kurbanlık olması v.s. gibi bilgileri ihtiva eden riyayetler de israiliyyattır. Bunlaı lüzumsuz ve faydasız şeylerdir[44].

İsmail yerine kurban edilen hayvanın teke değil koç olduğuna dair Ahmed İbr Hanbel'in Müsned (1,297)'inde bir hadis vardır.

12) Kabe'nin Hz. İbrahim'den önce yapıldığını ihtiva eden rivayetlerin[45]' tama mı gayr-ı sahihtir ve israiliyyattır[46]

13) Hz, İbrahim'e Melekü'l-Mevt'in gelmesi ile ilgili olarak pek çok şey söylen mistir. Bilhassa İbn Asâkir'in benimseyip derlediği bu haberlerin sihhati de sabi görülmemiştir'[47]'. Özellikle İbnü'1-Esîr bu yoldaki haberlere dirayet yönünden iti razlarda bulunmuştur[48]'.

14) Hz. İbrahim'in ateşe atılmadan önce Cibril ile bazı özel şeyler konuştuğu ona dediğini ifade eden rivayetin aslı yoktur. [49]

15) Dünya yüzünde ilk kez mu'aneka eden (ve böylece de kucaklaşmayı adet haline getiren)'İn Hz. İbrahim olduğu mealindeki hadisin aslı yoktur[50].

16) Yüzünde ağarmış tel görünce, saç ağarmasından ve kocalıktan feryat eden kişinin Hz. İbrahim olduğu yolundaki sözler asılsızdır. [51]

Kitab-ı Mukaddes'te, Hz. İbrahim'le ilgili yukarıda işaret edilenlerden başka ba­zı detaylı bilgiler daha mevcuttur.[52]            

 

 



[1] Misal olarak bkz. el-Bakara, 2/124,126...; Al-i İmran,3/33,65,84...; el-En'am,6/74,75,83,161; et-Tevbe, 9/70,114; Hud, 11/69,74,75,76; Yusuf, 12/6,38; el-Hıcr, 15/51; en-Nahl, 16/120-123; Meryem 19/ 41,46,58; el-Enbiya, 21 /51,60... Bkz. el-Mucemu'I-Müfehres li Elfazi'l-Kur'âni'l-Kerim, ibrahim maddesi.

[2] el-Bakara, 2/135; Al-i îmran, 3/67,95; en-Nisa, 4/125; el-Enam, 6/79,161...

[3] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 57.

[4] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 57.

[5] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 57-58.

[6] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 58.

[7] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 58.

[8] en-Nisa suresinin 125. âyetine telmih vardır.

[9] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 59.

[10] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 59-60.

[11] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 60.

[12] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 60-61.

[13] Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 61.

[14] Bazı rivayetlere göre, bıçağın kurban edilecek çocuğun boğazını kesmemesi, boğaz mıntıkasının ba­kırdan bir levha ile kaplanmış olmasındandır (et-Taberi, Tarih.I/1,403).

[15] îbn Kesir, Tefsir,IV,374.

Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 61-62.

[16] el-Bakara, 2/127; ei-Hacc, 22/26.

[17] el-Ezraki, Ahbaru Mekke, 1,33-34.

[18] Aynı kaynak, I, 36-43.

[19] et-Taberi, Tefsir, XVII, 143.

Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 63.

[20] et-Taberi, Tefsir, XVII, 143; Hz. îbralıimle ilgili olarak yukarıya kaydedilenlerin tamamı için bkz. İbn Abbas, Tefsir,s.3O; el-Ezraki, Ahbaru Mekke, 1,32-53; et-Taberi, Tefsir, XIV,,97; VII, 247 v.d.; XVII, 43-45; III, 47 v.d.; XII, 68 v.d.; Tarih 1/1, 306-425; es-Salebi, Arais,s.63-68; ez-Zemalışeri, Tef­sirdi, 39 v.d.; 409 v.d.; III, 123, et-Tusi, Tefsir, VII, 226-27; et-Tabresi, Tefsir, I, 372-73, II, 325; III, 179 v.d.; IV, 52-53; el-Beğavi, Tefsir, 1, 307-308,441 v.d.; II, 26-27; İbnu'I-Cevzi,Tefsir,l, 312 v.d.; II, 70 v.d.; V, 356-57;İbn Kesir, Tefsir,1,557 v.d.;II, 402-403;III54; IV, 190,374,568;İbnul-Esir,el-Kâmil, I, 85-123; îbn Kesir, el-Bidaye,1,139-182; Diyarbekri, Tarih, ], 78-100; tbn İyas, Bedaiu'z-Zühur,s.77-88.

[21] el-En'am,6/74.

[22] er-Razi, Tefsir, XIII, 34 v.d.; el-Alusi, Tefsir, VII, 194-95; Reşid Rıza, Tefsir, III, 536-37.

[23] Reşid Rıza, Tefsir, VI), 557.

[24] el-En'am, 6/75-79.

[25] ibn Kesir, el-Bİdaye,I,143.

[26] et-Taberi, Tefsir, VII, 248 v.d.

[27] tbn Hacer, Tehzibu't-Tehzib, ilgili yer.

[28] İbn Kesir, Tefsir, IV, 568; îbn Kesir, el-Bidaye, 1,143; Reşid Rıza, Tefsir, VII, 557-58.

[29] et-Taberi, Tefsir, VII, 245-47; es-Süyuti, ed-Dümı'1-Mensur, ffl, 23-24.

[30] İbn Kesir Tefsir, III, 54.

[31] Hud, 11/69.

[32] Bkz. et-Taberi Tefsir, XII, 68-69,72.

[33] tbn Kesir, Tefsir, III, 563; Reşid Rıza, Tefsir XII, 127.

[34] ibn Kesir, eI-Bidaye,I,161; Tekvin, 18/8.

[35] Bkz. et-Taberi, Tefsir, v, 297-98; Tarih, 1/1,368,426; tbn Kesir, Tefsir II, 402-403; İbn Kesir, el-Bidaye, 1,149.

[36] İbn Kesir, Tefsir, II, 402-403.

[37] Bkz. et-Taberi, Tefsir, III, 47 v.d.; Îbnu'l-Cevzi, Tefsir, I, 312; îbn Kesir, Tefsir, 1,559-60.

[38] tbn Kesir, Tefsir, I, 550-60; Reşid Rıza, Tefsir, III, 55.

[39] eş-Şevkâni, Fethu'l-Kadir,I,282; Reşid Rıza, Tefsir, III, 55.

[40] Reşid Rıza, Tefsir, 111,55.

[41] Ayni kaynak, III, 55-56.

[42] îbn Kesir, el-Bidaye, 1,156; el-Buhari, Enbiya 9; Ahmed ibn Hanbel, el-Müsned, I, 347.

[43] Ahmed fon Hanbel, el-Müsned, 1,157.

[44] ibn Kesir, Tefsir, IV, 374; ibn Kesîr,el-Bidaye, 1,158.

[45] Bkz. el-Ezraki, Ahbaru Mekke, 1,31-46; et-Taberi, Tefsir, XVU,143; es-Salebi, Araîs,s. 75-79; îbnu'l-Esir,el-Kâmil,I,106-107; İbn Kesir, el-Bidaye,1,163.

[46] ibn Kesir, el-BidayeJ, 163.

[47] Aynı kaynak,I,174.

[48] Ibnu'l-Esir,el-Kâmil,1,123-124.

[49] İzmirli, Siyer-i Ceİile-i Nebeviyye Mukaddemesi, s. 105.

[50] İzmirli, aynı eser, s.105.

[51] İzmirli, aynı eser, s. 106.

[52] Bkz. Tekvin, 11/6-32; 12-17; bablar tamamen; 18/26-33; 49/29-33.

Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 63-67.