Rasûlullah
(s.a.s.)'In Doğumu, Peygamberliği, Yaşı Ve Vefatı
Rasulullah
(s.a.s.)'ın Belirtileri
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Haccı Ve İslâm Döneminde Kaç Umre Yaptığı
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Gazveleri
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Gönderdiği Seriyyeler
Rasûlullah
(s.a.s.)'In İsim Ve Özellikleri
Rasulullah
(s.a.s.)'In Emirleri
Rasulullah
(s.a.s.)'In Katipleri
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Muhafızları, Müezzinleri, Hizmetçileri, Şâirleri, Hatipleri V.S.
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Elçileri
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Hanımları
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Çocukları
Allah
Yolunda İlk Kan Döken Kişi
Rasûlullah
(s.a.s.)'a Açıkça Düşmanlık Edip Alay Edenler
Güçsüz
Ve Korumasız Müslümanlara İşkence Yapılması
Kureyş'in
Hicret Edenleri Geri Döndürmek İçin Necâşî'ye Adam Göndermeleri
Habeşistan'a
Hicret Eden Bazı Müslümanların Geri Dönmeleri
Hz.
Hatîce Ve Ebû Tâlib'in Vefatı
Rasûlullah
(S.A.S)'In Taif Seferi
Et-Tufeyh
B. Amr Ed-Devsî'nin Müslüman Oluşu
Ensâr'ın
Kureyş İle İttifak Yapmak İsteği İle Mekke'ye Gelişleri
Rasûlullah
(s.a.s.)'In Ensâr'ı İslâm'a Davet Etmesi:
Rahman ve Rahim olan
Allah'ın Adıyla
Allah'ın Salât ve
Selâmı Efendimiz Muhammed'e ve O'nun âlinin üzerine olsun.
Ebû Muhammed Ali b.
Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Fârisî ez-Zâhirî'nin yazılı eserlerini bana biricik
üstadımız gezgin el-İmâm Ebû Hayyân Muhammed b. Yûsuf b. Ali İbn Hayyân
el-Endelûsî el-Ceyyânî (rh. a.) bildirdi ve dedi ki: İmam Ebû Muhammed'in
yazılı eserlerini ve tüm rivayetlerini bana Tunus'ta kâtib olan Ebû Muhammed
Abdullah b. Muhammed b. Hârûn et-Tâî el-Kurtubî ve diğerleri bildirdi ve
dediler ki: Topluma hadis ehlinin görüşleri doğrultusunda kadılık yapan
Ebû'l-Kâsım Ahmed b. Yezîd b. Bakî (h)[1] ve
yine İbn Bâkî'den Hafız ve Kadı Ebû Ali el-Hasan b. Abdilazîz b. Ebi'I-Ahves
bildirdi ve dedi ki: Kadı ve hatib Ebû'I-Ha-san Şüreyh b. Muhammed [bin] Şüreyh
er-Ruaynî-ki o İbn Hazm'den en son rivayet edendir- bize bildirdi ve dedi ki:
Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Sa'îd b. Hazm (rh. a.) bize bildirdi.
Kendisine bakıp bu
nüshayı yazmış olduğum asıl nüshanın başında şöyle yazılıydı:
"Bana Endülüs
Hıms' mdan Kadı Ebû'l-Hasan Şüreyh b. Muhammed. b. Şüreyh er-Ruaynî yazdı ve
dedi ki: Bize Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Sa'îd b. Hazm ez-Zâhirî bildirdi ve
dedi ki: Ben Mısır'da Ebû Bekir Ab-dulbâkî b. Muhammed b. Buryal el-Hicârî'nin[2]
rivayetini Ebû Muhammed b. Abdillah b. Muhammed b. Merzûk el-Yehsubî
el-Endelusî (rh. a)'nin gözetiminde okudum. O dedi ki":[3]
Rasûlullah (s.a,s.)'in
soyu[4] şu
şekildedir: Ebû'l-Kâsım Muhammed b. Abdillah b. Abdilmuttalib -adı
Şeybetü'l-Hamd'dır- b. Hâşim -adı Amr/dır- b. Abdi Menâf -adı Muğîre'dir- b.
Kusayy -adı Zeyd'dir- b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b.
Mâlik b. en-Nadr b. Kinâne b. Hüzeyme b. Müdrike b. el-Ye's b. Mudar b. Nizar
b. Maad b. Adnan.
Sahîh nesebin Adnan'a
kadar böyle devam ettiği kesindir. Bu konuda hiç bir kuşku yoktur.
Adnan'ın ise, Allah'ın
rasûlü ve dostu İbrâhîm'in oğlu, Allah'ın elçisi İsmail ez-Zebîh'in
(boğazlanmış) oğlu olduğu kesindir. Allah, efendimiz Muhammed'e, onların her
ikisine, tüm elçiler ve nebilerine salat ve selâm etsin.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
sovu Abdulmuttalib'te, Benî Ebî Tâlib'ten Ali, Ca'fer ve Akıl Oğullan ile Abbâs
Oğullan, Haris Oğullan, Ebû Leheb Oğullan ile birleşmektedir.
Abdu Menâf ta, Ümeyye
Oğullan, Abdu Şems Oğulları, Muttalib Oğullan ve Nevfel Oğulları ile
birleşmektedir.
Kusayy'da, Abduluzza
Oğullan ve Ka'be'nin perdedârlığını ellerinden bulunduran Abduddâr Oğulları ile
birleşmektedir.
Kilâb'ta, Zühre
Oğulları ile birleşmektedir. Annesi bu soydandır. Annesinin soyu şu
şekildedir: Amine bint Vehb b. Abdi Menâf b. Zühre.
Mürre'de, Teym b.
Mürre Oğullan ve Mahzûm b. Yakaza b. Mürre Oğullan ile birleşmektedir.
Ka'b'da, Adiyy
Oğullan, Cumâh Oğulları ve Sehm Oğulları ile birleşmektedir.[5]
Lüeyy'de, Âmir b. Lüeyy Oğulları ile birleşmektedir.
Galib'te, Teym
el-Edrem Oğullan ile birleşmektedir.
Fihr'de, Haris Oğullan
ve Muhârib Oğulları ile birleşmektedir. İşte Fihr adındaki bu zât, bütün Kureyş
kabilesinin atasıdir. Her kim onun çocuğu ise o Kureyş'tendir; onun
çocuklarından olmayan kişi, Kureyş soyundan sayılamaz
Kinâne'de, soyu
Kinâne'ye kadar uzanan Abdu Menâf Oğulları, Melk[6]
Oğulları, Melkân Oğulları, Hudâl[7]
Oğulları ve Amr b. Kinâne Oğullan ile birleşmektedir.
Hüzeyme'de,
el-Hûn/Hevn b. Hüzeyme Oğulları olan Esed Oğulları ve el-Kâre Oğullan ile
birleşmektedir.
Müdrike'de, Hüzeyl
Oğullan ile birleşmektedir.
El-Ye's'de, Temîm
Oğulları ve kardeşleri Dabbe Oğulları, Müzeyne Oğulları, er-Ribâb Oğullan,
Huzaa Oğullan ve Eşlem Oğullan İle birleşmektedir. Er-Ribâb ise, Teym, Adıyy,
Sevr ve Ukl boylarından ibarettir.
Mudar'da, Kays
kabilelerinin tamamı[8] ile
birleşmektedir. Bu kabileler: Süleym, Mazin, Fezâre, Abs, Eşca', Mürre, Zübyan
Oğulları, Gatafan, Ukayl, Kuşayr, el-Herîş, Ca'de, el-Aclân, Kilâb, el-Bekkâ,
Hilâl, Suvâe, Cüşem Oğulları, Nasr Oğulları, Sekîf, Sa'd, Hevâzin Oğulları,
Muhârib, Advan, Fehm, Bâhile, Ganıyy, et-Tufâve ve diğer Kayslılardır.
Nizâr'da, Bekr,
Tağlib, Anz ve Vail Oğulları gibi Rabia kabileleri, Ab-dulkays kabileleri[9], Anza
ve en-Nemir b. Kasıt soyu ile birleşmektedir.
Ma'ad'da, İyâd soyu
ile birleştiği kesindir.
Adnan'da, Akk Oğulları
ve Gafık[10] ile birleşmektedir.
İbrâhîm el-HalîI
(a.s.)'de, İsrâîl Oğulları ve günümüzde soyu tükenen, Ya'kûb'un kardeşi
İshâk'ın oğlu Isâd[11]
Oğullan'ndan soyu belli olanlar ile birleşmektedir.
Kudaa ve Kahtan
kabileleri ise Yemenlidirler. Bu kabilelerin kollarını en iyi bilen Allah'tır.
Ancak onların soyunun Rasûlullah'ın soyu ile Nuh'da birleştiği kesindir. Başarı
Yüce Allah'tandır.
[12]
Rasûlullah (s.a.s.)[13]
Mekke'de doğdu. Yetim olarak yaşadı. Zira daha üç yaşını tamamlamadan babası[14];
yedi yaşını tamamlamadan da annesi vefat etti.
Dedesi Abdulmuttalib
O'na baktı. Rasûlullah (s.a.s.) sekiz yaşına geldiğinde, dedesi Abdulmuttalib
de vefat etti.
Sonra O'nun bakımını
amcası Ebû Tâlib üstlendi. Amcası O'na çok nazik davranıyordu. Yüce Allah da
bu yüzden O'nun azabını hafifletmiştir. O ateş ehli içerisinde azabı en hafif
olan kişidir.
Hira mağarasındayken
Allah (c.c.) O'nu peygamberlik vazifesi ile görevlendirdi. O sırada kırk
yaşındaydı. On üç yıl Mekke'de kaldı. Ashabından birçok erkek ve kadın
Müslüman oldu.
Sonra Medine'ye hicret
etti. Bu sayede Allah (c.c), Ensâr'a (Allah hepsinden razı olsun) iyilikte
bulundu. Medine'de on yıl yaşadı.
Medine'de vefat etti.
Mezarı oradaki mescidde [Mescid-i Nebe-vî'dej'dir. Mü'minlerin annesi Hz.
Âişe'nin evindedir. Yani kendi evinde defin olunmuştur.
Rahatsızlığı Hz.
Âişe'nin evinde başladı.[15]
Mü'minlerin annesi Mey-mûne (r.ah)'nin evinde durumu ciddileşti. Hasta
bulunduğu sırada hanımlarının da müsaadesi ile Hz. Âişe'nin evinde kaldı.
. Vefatı için bkz. İbn
Hisâm, IV, 298; İbn Sa'd, II/II, 47; et-Taberî, III, 188; Telkîhu'l-Fuhûm, 38;
İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 335; İbn Kesîr, V, 237; Târîhu'z-Zehebî, I, 315; el-İmta
, 551.
Vefat ettiğinde,
insanlar gelip O'nun namazını hiç bir imama uymadan ayrı ayrı kıldılar.
Rasûlullah (s.a.s.), sühûliye[16]denilen
içinde gömlek, pijama[17] ve
sarık bulunmayan, üç parça pamuklu beyaz Yemen bezi ile kefenlendi. Mezarında
O'na bir lahit kazıldı. Lahit mezar oyuğunun içinde kazılan çukurdur.
Rasûlullah (s.a.s.)'ı
Hz. Ali, amcası Abbâs, Abbâs'm oğullan Fadl ve Kuşam, onun azadlı köleleri
Üsâme b. Zeyd ve Şükran (Allah hepsinden razı olsun) yıkadılar.
Mezarına, Ali b.
EbîTâlib (r.a), Fadl, Kuşam ve Şükran indiler. Evs b. Havlı el-Ensârî'nin de
indiği rivayet edilir. Muğîre b. Şu'be'nin de O'nun kabrine hile ile indiği
söylenmiştir.
Daha önce
Rasülullah'ın giydiği pamuklu bir cübbe de kefene sarıldı. Hayatta iken serip
üzerinde oturduğu kadifeden bir örtü ise kabrin altına serildi.
Vefat ettiğinde altmış
üç yaşındaydı. 22 Rebî'ulevvel Pazartesi günü doğmuştu. Gerek peygamberlik ile
görevlendirilmesi, gerekse hicret etmesi Rebî'ulevvel ayının ilk günlerindeki
bir pazartesi günü idi. Vefatı da 8 Rebî'ulevvel Pazartesi günü oldu. Vefat
tarihi için başka tarihler de söylenmiştir.
Rasülullah'ın
pazartesi günü vefat ettiği konusunda bir ihtilaf yoktur. Çarşamba gecesi
defnedildi. Sah gününde defnedildiği de söylenilir.
Hastalığı on iki gün
sürdü. Bir rivayete göre ise on dört gün sürmüştür. Hastalık bir baş ağrısı ile
başladı ve devam etti. Hastalığı boyunca üzüm yiyenlerin tükürüğü gibi bir
şeyler tükürüyordu.
Yüce Allah, O'nu dünya
ile kendisine kavuşma arasında bir tercihte bulunmasında serbest bırakmış; O
da Rabbine kavuşmayı arzıılamış ve sonra vefat etmiştir. [18]
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
Yüce Allah elçisi olduğuna dair çok sayıda belirtiler[19]
bulunmaktadır; bunların birkaçını şöyle sıralamak mümkündür:
(1) Kur'ân-ı
Kerîm: Ki o Allah (c.c.)'ın, Rasûlullah'i peygamber olarak gönderdiği andan
günümüze ve günümüzden kıyamet gününe kadar Arapları ve diğerlerini, şayet
doğruluğunda bir kuşku duyuyorlarsa bir benzerini getirmeye çağırmaktadır.
Allah Teâlâ, bütün belâğât sahiplerini bu konuda aciz bıraktı. Cinler ve
başkalarını da bir benzerini getirmekten alıkoydu. Yüce Allah buyuruyor ki:
"Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi
onun benzeri bir sûre getirin; eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayrı
şahitlerinizi (yardımcılarınızı) de çağırın," (Bakara, 22) Yine Yüce
Allah: "Yoksa, onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler
doğru iseniz Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın da (hep beraber)
onun benzeri bir sûre getirin." (Yûnus, 38) buyurmaktadır.
(2) Mekke'de
Kureyşliler ondan bir mucize istediklerinde, Yüce Allah onun için ayı ikiye
ayırdı. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyetleri indirdi: "Kıyamet yaklaştı ve
Ay yarıldı. Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve 'Eskiden beri
devam edegelen bir büyüdür' derler." (Kamer, 1-2)
(3) Câbir'in
evinde, Hendek Savaşı sırasında da Ebû Talha'nm evinde birçok kişiyi doyurdu.
Bir defasında
Rasûlullah döıt müd[20] ve
bir dişi oğlak ile 80 kişiyi; bir defasında da Enes b. Mâlik'in elinde
getirdiği birkaç arpa ekmeği ile birinci defadan daha çok kişiyi doyurdu.
Diğer bir defada ise Beşir b. Sa'îd'in kızının elinde getirdiği çok az hurma
ile 900 kişilik tüm orduyu doyurdu. Ordu doyasıya o hurmadan yedi ve hurma
arttı.
(4)
Parmaklan arasından su aktı. Susamış olan askerlerin tümü o sudan içti ve
abdest aldı. Bütün su, Rasûlullah (s.a.s.)'m mübarek ellerini açıp
kapatabildiği bir kabın içerisinde idi. O'nun abdest suyunu, bir defa içinde
hiç su olmayan Tebûk çeşmesine, bir defa da Hudeybiye kuyusuna döktüler. Gerek
çeşme, gerekse kuyu su ile dolup taştılar. Tebûk çeşmesinden sayılan binlerce
olan askerlerin tamamı kanıncaya kadar içtiler. Bu çeşme kıyamet gününe kadar
akıp gidecektir. Hudeybiye kuyusundan ise 1.400 kişi kanıncaya kadar içtiler.
Halbuki bu kuyuda daha önce hiç su yoktu.
(5)
Rasûlullah (s.a.s.), Ömer b. Hattâb'a hacim olarak bir devenin gövdesi kadar
görünen hurmadan 400 süvariye yiyecek sağlamasını emretti. Ömer de hepsine
yiyecek sağladı. Hurma devenin gövdesi kadar yine olduğu gibi artakaldı.
(6) Avuç
dolusu toprağı düşman askerlere doğru serptiğinde, onların gözleri görmez oldu.
Bu konuda Kur'ân-ı Kerîm'de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "...attığın
zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu)..." (Enfâl, 17).
(7) Yüce
Allah, O'nu göndermekle kâhinliği ortadan kaldırdı. Halbuki kâhinlik daha önce
var olan bir olgu idi.
(8) O'na
minber yapıldığında, daha önce üzerinde hutbe okuduğu ağaç kütüğünden deve
sesini andıran bir inilti duyuldu. Öyle ki orada hazır bulunan herkes bu
iniltiyi duydu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), kütüğü minbere ekledi.
Böylelikle inilti sesi kesildi. Günümüze dek kütüğün yeri bellidir ve
bilinmektedir.
(9) Hz.
Peygamber (s.a.s.), Yahudilere ölümü temenni etmeleri için çağrıda bulundu.
Ölümü temenni etmeyeceklerini onlara bildirdi. Gerçekten de onlar ölümü
temenni etmeyi telaffuz etmekten bile çekindiler. Bu olay Kur'ân-ı Kerîm'de
eksiksiz bir biçimde anlatılmıştır. [21]
(10) Gayb
ile ilgili bazı olayları bildirmiştir: Ammâr'ın zâlim bir topluluk tarafından
öldürüleceğini söyledi. Osman (r.a.)'rn belalara duçar olacağını ikaz etti.
Onu cennetle müjdeledi. Allah'ın Hasan b. Ali (r.a.) aracılığı ile iki büyük
Müslüman topluluğu barıştıracağını bildirdi. Bunların hepsi oldu. Allah yolunda
çarpışan bir kişi hakkında, onun ateş ehlinden olacağını bildirdi. Bu da ortaya
çıktı. Zira o adam daha sonra intihar etti.
Bu olayların hiç biri,
zamanın önceden bilgi edinme yolları olarak kabul edilen; yıldızlara, kürek
kemiğine ve yazıya/çizgiye bakma ve kuş ürkütme ile asla bilinmez.
(11) Suraka
b. Mâlik b. Cü'şüm O'nu takip etti. Atının ayakları yere battı. Ayakları yerden
çıkardı. Bu defa ayakların çıktığı yerden bir duman onu izledi. Suraka, Hz.
Peygamber'den eman dilemek zorunda kaldı. Ra-sûlullah da ona dua etti. Böylece
atı kurtuldu.
(12)
Rasûlullah (s.a.s.), Kisra'nın bileziklerinin Suraka'nın kollarına takılacağını
bildirdi o da gerçekleşti[22]
(13)
Yemen'in San'a şehrinde bulunan Esved el-Ansî adlı yalancının öldürüldüğü
gece, onun ölüm haberini ve kimlerin onu öldürdüğünü bildirdi.
(14)
Aralarında tuzlu deniz ve birkaç günlük kara yolu mesafesi olmasına rağmen
Necaşî'nin ölüm haberini bildirdi. Tüm ashabı ile birlikte Bakî' mezarlığına
gittiler. Onun cenaze namazını kıldılar. Sonra haber alındığında Necaşî'nin
gerçekten Rasûlullah (s.a.s.)'ın bildirdiği gün öldüğü ortaya çıktı.
(15)
Kureyşlilerden 100 kişi, iddialarınca onu Öldürmek için evinin önünde onu beklerken;
O çıktı, yüzlerine toprak serpti. Hiç biri O'nu görmedi.
(16)
Ashabının huzurunda deve ona şikâyette bulundu. Ona boyun eğip saygı gösterdi.
(17) Sahabîlerinden bir gruba: Sizden biri ateş
ehlidir. Onun azı dişi Uhud dağı gibi olacaktır. Hitap ettiği sahabîlerin hepsi
İslâm üzere vefat ettiler. Onlardan biri olan Rehhal el-Hanefî ise irtidat
etti. Müseylime-tü'1-Kezzâb ile birlikte mürted olarak öldürüldü. Yüce Allah
her ikisine de lanet etsin..
(18)
Ashabından iki kişiye: Sizden en son ölecek kişi ateşte yanarak ölecektir.
Gerçekten de onlardan son ölen kişi ateşe düştü ve yanarak öldü.
(19) İki
ağacı çağırdı. Ağaçlar gelip onun yanında birleştiler. Sonra onlara emretti ve
onlar birbirinden ayrıldılar.
(20)
Rasûlullah (s.a.s.) orta boylu sayılırdı. Uzun boylularla birlikte yürüdüğünde
onlardan uzun görünüyordu.[23] (21) Hristiyanları lanetleşmek üzere
mübâheleye[24]davet etti. Onlara
mübâhelede bulunacak herkesin helak olacağını bildirdi. Sözünün doğruluğuna
inandıklarından hepsi mübâheleden kaçındılar.
(22)
Arapların kahramanı ve suikastçılarından Âmir b. et-Tufeyl b. Mâlik b. Ca'fer
b. Kilâb b. Rabia b. Amir b. Sa'sa'a ile Erbed b. Kays[25]b.
Cez' b. Hâlid b. Ca'fer b. Kilâb, Rasûlullah (s.a.s.)'ı öldürmek üzere yanına
geldiler. Yüce Allah bu iki kişinin suikastını engelledi. Erbed ile Rasûlullah
(s.a.s.)'m arasına bir kez Amir'i bir kez de bir suru engel olarak koydu.
(Dolayısıyla Erbed, Rasûlullah'a kılıç sallayamadı.) Rasûlullah (s.a.s.)
ikisine de beddua etti. Dönüşte Amir [taundan] helak oldu. Erbed'e de yıldırım
çarptı ve onu yaktı. Allah her ikisine de lanet etsin.
(23) Ubey b. Halef el-Cumâhî'yi öldüreceğini
bildirdi. Uhud Sava-şı'nda onu hafif bir şekilde yaraladı. Ubey'in ölümü bu
yaralamadan dolayı oldu.
(24) Ona
zehir yedirildi. Onunla birlikte zehir yiyenler, anında öldüler. Rasûlullah
(s.a.s.) ise dört yıl daha yaşadı. Zehirli koyunun kolu, konuşup zehirli
olduğunu O'na bildirdi.
(25) Bedir
Savaşı'nda ashabına Kureyşli kahramanların dövüştükleri yerleri tek tek
gösterdi. Ashâb onların bulundukları yerleri kuşattılar. Hiçbiri bulundukları
yerden ileri gidemediler..
(26) Ümmetinden bir birliğin deniz yolu ile
gazveye çıkacağını bildirdi. Ümmü Haram bint Milhan'a da: "Sen
onlardasın" dedi. Gerçekten de o deniz seferine katılanlardan oldu.
Ümmetinden bir kısım insanların deniz yolu ile gazveye çıktıkları ise
doğrudur.
(27) Yeryüzü
dürüldü, doğusuyla batısıyla hepsi ona göründü. Ümmetinin egemen olacağı
yerleri kendisi için dürülen bu yeryüzünde gösterdi. Onun dediği çıktı.
Ümmetinin egemenliği, doğuda Sind ve Türk bölgelerinden batının en ücra köşesi
olan Endülüs'teki Atlas Okyanusu sahillerine ve Berberilerin ülkelerine kadar
ulaştı. Bu egemenlik güneyden kuzeye tam yayılamadı. Yani, doğudan batıya olan
yayılış gibi olmadı. Bu yayılış tamamen Rasûlullah (s.a.s.)'m bildirdiği
şekilde oldu.
(28) Kızı
Fâtıma'ya ailesinden kendisine ilk önce onun erişeceğini bildirdi. Gerçekten
de Rasûlullah (s.a.s.)'dan sonra ailesinden ilk vefat eden kişi Hz. Falıma
oldu.
(29)
Hanımlarına (Allah hepsinden razı olsun), eli en uzun olanın kendisine en
çabuk erişeceğini bildirdi. Zeyneb bint Cahş el-Esedîyye en çok sadaka
verdiğinden, ona, eli en uzun olan
denilmişti ve Rasûlullah (s.a.s.)'dan sonra O'nun hanımlarından ilk önce vefat
eden Zeyneb oldu.
(30) Bir
koyunun memesine elini sürdü. Onun sütü bereketlendi. Memesinden bolca süt
aktı. Bu olay Abdullah b. Mes'ûd'un İslâm'a girmesine sebeb oldu. Diğer bir
defa da Ümmü Ma'bed el-Huzâî'nin çadırlarında böyle bir olay yaşandı.
(31)
Ashabından Katâde'nin gözü yerinden çıktı. Rasûlullah (s.a.s.), onu yerine
koydu. En sağlıklı ve en güzel gözü o oldu.[26]
(32) Hayber
gününde Ali (r.a.)'nin iltihaplı gözlerine tükürüğünü sürdü. Gözleri
hemencecik iyileşti. Ondan sonrada hiç iltihaplanmadı. Sancağı ona verdi ve
onu gönderdi. O zaman şöyle buyurdu: "Allah fetih nasip edinceye kadar o
geri dönmez." Buyurduğu gibi oldu. Ali (k.v.) Hayber kalesini fethetmeden
geri dönmedi.
(33)
Sahabîler, Rasûlullah (s.a.s.)'ın yediği yemeğin tesbihatım işitiyorlardı.
(34)
Ashabından bazılarının ayaklan yaralandı. Onların ayaklarına ellerini sürünce
hemencecik iyileştiler..
(35)
Kendisinin de içinde bulunduğu askeri birliğin azığı azaldı. Arta kalan azığın
hepsinin getirilmesini istedi. Hepsi toplandığında gerçekten çok az olduğu anlaşıldı.
Rasûlullah (s.a.s.), azığın bereketlenmesi için dua etti. Sonra herkesin azık
almasını emretti. Ordugâhta bulunan kapların hiç biri boş kalmadı. Hepsi azıkla
doldu.
(36) Hakem
b. Ebi'l-Âs,[27] Rasûlullah (s.a.s.)'ın
yürüyüşünü alaylı bir şekilde taklit etti. Rasûlullah (s.a.s.) da ona:
"Taklit ettiğin gibi ol!" dedi. Bunun üzerine o ölünceye kadar hep
titredi.
(37)
Rasûlullah (s.a.s.), Umâme bint el-Hâris b. Avf'[28] b.
Ebî Harise b. Mürre b. Nüşbe b. Gayz b. Mürre b. Avf b. Sa'd b. Zubyan'a
evlenme teklifinde bulundu. Kavminin efendisi katı bir bedevî olan babası:
"Kızımda beyazlık var." dedi. Araplar böyle bir ifade ile abraşlığı
ima ediyorlardı. Rasûlullah (s.a.s.): "Öyle olsun!" buyurdu. Hemen o
anda kız abraşhk hastalığına yakalandı. Babası döndü kızın başına gelenleri
gördü. Onu amcası oğlu Yezîd b. Cemre b. Avf b. Ebî Harise ile evlendirdi. İbn
Bersa (Ab-raşlının oğlu)-diye tanınan şâir Şebib b. Yezîd'i doğurdu.[29]
Yukarıda saydıklarımızın
dışında Rasûlullah (s.a.s.)'m birçok belirtileri ve mucizeleri bulunmaktadır.
Biz ancak meşhur ve tevatür ile naklolu-nanları sunduk. Başarı Allah'tandır. [30]
Rasûlullah (s.a.s.),
peygamberlikten önce ve sonra sayıları kesin olarak bilinmeyen birçok hac ve
umre[31]yapmıştır.
Medine'ye hicret
ettikten sonra sadece bir hacc yapmıştır. O da H. 10 yılında yapmış olduğu Veda
Haccı'dir.
Medine'ye hicret
ettikten sonra iki ifrad umresi yapmıştır. Umre niyetiyle gitmiş ve onları
tamamlamıştır. Bunlardan biri: Kaza umresidir. Yedinci yılda umre yapmak
niyetiyle Medine'den çıktı. Zilka'de ayında onu tamamladı. Diğeri ise:
Sekizinci yılda Huneyn olayından sonra Ci'irrâ-rie'den[32]hareketle
yine Zilka'de ayında yapmış olduğu umredir.
Üçüncü bir umreyi de
Veda Haccı ile birlikte yaptı. Medine'den hacc ve umre yapmak üzere çıktı.
Zilka'de ayında her ikisini yapmaya başladı. Zilhicce ayında her ikisini
tamamladı.
Diğer bir defa ise
Medîne'den umre yapmak üzere yola çıktı. Hudeybi-ye'ye vardıklarında müşrikler
onları engelledi. Rasûlullah orada konakladı ve kurbanlarım kesti. Daha sonra
ashabı ile birlikte geri döndü. Allah hepsinden razı olsun. [33]
Rasûlullah (s.a.s.),
yirmi beş gzve[34] yapmıştır. Sırasıyla bu
gazveler şunlardır: İlki Veddan (el-Ebvâ) Gazvesidir. Sonra Radvâ bölgesinde
yapılan Buvat Gazvesi, sonra Batn-ı Yanbu'da yapılan Uşayra Gazvesi, sonra
Kurz b. Câbir'i takip için yapılan Birinci Bedir Gazvesi, sonra İkinci Bedir
Gazvesi gelir. Bu Yüce Allah'ın İslâm'ı üstün kıldığı; küfrün reislerinin helak
olduğu bir çarpışmadır. Sonra Karkaratu'l-Kudr'e ulaşıncaya kadar yapılan Benî
Süleym Gazvesi, sonra Ebû Süfyan'ı aramak gayesi ile yapılan Sevik Gazvesi,
sonra Gatafan (Zî Emer) Gazvesi, sonra Necrân Gazvesi, sonra Uhud Gazvesi,
sonra Hamraü'1-Esed Gazvesi, Nahl denilen yere
yapmış olduğu
Zâtü'r-Rıka' Gazvesi, sonra İkinci Bedir Gazvesi, sonra Dûmetü'l-Cendel
Gazvesi, sonra küfür ehlinin ona karşı düzenlediği son gazve olan Hendek
Gazvesi, sonra Benî Kurayza Gazvesi, Hüzeyl kabilesinin bir kolu olan
Lihyan'lılara karşı yapılan gazve, sonra Zî Kared Gazvesi, sonra Huzâ'a
kabilesinden olan Benû'l-Mustalik Gazvesi, sonra Hu-deybiye Gazvesi, sonra
Hayber Gazvesi, sonra Fetih Gazvesi (Mekke'nin fethi) sonra Hevâzin'e karşı
yapılan Huneyn Gazvesi, sonra Taif Gazvesi, sonra Tebûk Gazvesi.
Bu gazvelerin
dokuzunda Rasûlullah savaşmıştır: Muazzam Bedir, -ki ona Bedir savaşı ve Bedir
çarpışması da denilmektedir- başta olmak üzere Uhud, Hendek, Kurayza, Benî
Mustalik, Hayber, Mekke'nin fethi, Huneyn ve Taif gazvelerinde Rasûlullah
(s.a.s.) savaşmıştır.
Yine Rasûlullah
(s.a.s.)'ın Vadi'1-Kura ve Gâbe gazvelerinde de savaştığı söylenmiştir.
Rasûlullah (s.a.s.), yukarıda sıralanan gazvelerin dışında gazveye çıkmamıştır.
Başarı Allah'tandır.
[35]
Rasûlullah (s.a.s.)
sırasıyla şu seriyyeleri[36]
göndermiştir:
(1)
Rasûlullah (s.a.s.), Ubeyde b. el-Hâris b. el-Muttalib'i Seniyye-tu'1-Mere'nin[37]"
aşağı taraflarına gönderdi.
(2) Hamza b.
Abdilmuttalib'i îs bölgesindeki deniz sahiline gönderdi. Bu iki seriyyenin
gönderme zamanı ya aynı ya da birbirine çok yakın zamanlarda olmuştur. Bu
yüzden hangisinin önce gönderildiği konusunda ihtilafa düşülmüştür. Bu ikisi
ilk seriyyelerdir ve Rasûlullah (s.a.s.) ilk olarak bu seriyyelerde sancak
dikmiştir.
(3) Sa'd b.
Ebî Vakkas'ı Harrâr bölgesine gönderdi.
(4) Abdullah
b. Cahş'ı Nahle mevkiine gönderdi.
(5) Kölesi
Zeyd b. Hârise'yi el-Karede'ye[38]gönderdi.
(6) Muhammed
b. Mesleme'yi Ka'b b. Eşrefi öldürmek için gönderdi.
(7) Mersed
b. Ebî Mersed el-Ganevî'yi er-Recî' mevkiine gönderdi.
(8)
EI-Münzir b. Amr el-Ensârî'yi Bi'r~i Ma'ûna'ya gönderdi.
(9) Abdullah
b. Atîk'i, Hayber'de bulunan Sellâm b. Ebi'l-Hukayk'ı öldürmek üzere gönderdi.
(10) Ebû
Ubeyde b. el-Cerrâh'i Irak yolu üzerindeki Zu'1-Kassa'ya[39]
gönderdi.
(11) Ömer b.
Hattâb'ı BenîAmir'in yaşadığı bölge olan Turaba'ya gönderdi.
(12) Ali b.
Ebî Tâlib'i Yemen'e gönderdi.
(13) Ğalib b. Abdillah el-Leysî'yi Kadid'deki
Kinâne kabilesinden el~Mulevveh Oğulları üzerine gönderdi.
(14) Ali b.
Ebî Tâlib'i Fedeklilerden Abdullah b. Sa'd Oğulları üzerine gönderdi.
(15) İbn
Ebi'1-Avca es-Sülemî'yi Benî Süleym üzerine gönderdi.
(16) Ukkâşe
b. Mihsan el—Esedî'yi el-Gamre'[40]ye
gönderdi.
(17) Ebû Seleme b. Abdilesed el-Mahzûmî'yi Necid
bölgesinde Benî Esed'e ait bir su olan Katan'a[41]gönderdi.
(18) Benî
Haris[42]e b.
Kays'dan Muhammed b. Mesleme el-Ensârî'yi He-vâzin'den Kuretâlilarmüzerine
gönderdi.
(19)
El-Hâris b. el-Hazrec Oğulları'ndan Beşîr b. Sa'd el~Ensârî'yi Hayber bölgesine
gönderdi.
(20) Zeyd b.
Hârise'yi Benî Süleym topraklarından el-Cemûm'a[43]gönderdi.
(21) Yine
Zeyd'i Hisma[44]mevkiinde bulunan Cüzam
kabilesi üzerine gönderdi.
(22) Yine
Zeyd'i Irak yolu üzerinde bulunan Nahl bölgesindeki Tarafa [45]gnderdi.
(23) Ebû
Bekir (r.a.)'i Fezâre kabilesine gönderdi.
(24) Ebû
Musa'nın amcası[46]Ebû Âmir'i Evtâs'a
gönderdi.
(25) Yine
Zeyd'i Fezâre kabilesine gönderdi. Zeyd Ümmü Kırfa ve diğerlerini öldürdü.
(26)
Abdullah b. Ravâha'yı Hayber'e gönderdi.
(27) Diğer
bir defada ise Abdullah b. Atîk'ı Ebû Rafı' b. Ebi'l-Hu-kayk'i öldürmek için
Hayber'e gönderdi.
(28)
Abdullah b. Uneys el-Cuhenî'yi sırf Hâlid b. Süfyân el-Hüze-lî'yi[47]öldürmek
için gönderdi. O da onu öldürdü. Rasûlullah (s.a.s.), Abdullah için, onunla
karşılaştığında titremeye başlayacağını bir işaret/mucize olarak belirtti.
Gerçekten de Rasûlullah'ın dediği gibi oldu.
(29) Birkaç
emîri Suriye sınırındaki Mute'ye gönderdi. İlkin Zeyd b. Hârise'yi onlara
komutan tayin etti. Şayet o öldürülürse Ca'fer b. Ebî Tâ-lib; o da öldürülürse
Abdullah b. Ravâha'mn komutan olmasını söyledi. Mute'de Bizans'ın Hristiyan
askerleri ve Hristiyanlaşan Araplarla karşılaştılar. Her üçü de şehid
edildiler. (Allah onlardan razı olsun.) Sancağı Hâlid b. Velîd aldı.
Müslümanları toparladı.
(30) Ka'b b.
Umeyr el-Gıfârî'yi Suriye topraklan içerisinde- bulunan Zâtu Allah'a gönderdi.
(31) Uyeyne
b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr el-Fezârî'yi Benî Temim'den Benû el-Anber'e
gönderdi.
(32) [Galib
b.][48]
Abdillah el-Le/sî'yi Benî Mürre topraklarına gönderdi. Cüheyne kabilesinin el-Hurak[49]koluna
mensup olan bazı kişiler ile karşılaştı.
İbn Hişâm, Vakıdî ve
el-Imtâ'da. bu isim Süfyân b. Hâlid olarak geçmektedir.
(33) Hâlid
b. Velîd'i Kinâne Oğullan'ndan Benî Cezîme'ye gönderdi.
(34) Hâlid'i
bir kez de Yemen'e gönderdi.
(35) Amr b.
el-Âs'ı Uzre Oğulları topraklarından Zâtu's-Selâsil'e gönderdi. Daha sonra Ebû
Ubeyde komutanlığında bir askerî birlik ile onu takviye etti.
(36)
Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî'yi Batn-ı İdam'a[50]gönderdi.
(37) İbn Ebî
Hadred'i bir kez de el-Gabe'ye gönderdi.
(38)
Abdurrahmân b. Avf'ı Dûmetu'l-Cendel'e gönderdi.
(39) Ebû
Ubeyde b. el-Cerrâh'ı deniz sahiline gönderdi[51]
(40) Amr b.
Ümeyye ed-Damrî'yi[52] Ebû
Süfyân Sahr b. Harb b. Ümey-ye'yi öldürmek üzere gönderdi. Fakat o Ebû Süfyân'ı
öldüremedi. Zira şartlar elverişli değildi.
(41) Zeyd b.
Hârise'yi Medyen'e gönderdi.
(42) Salim
b. Umeyr'i Amr b. Avf Oğulları'ndan Ebû Ifk'e[53]
gönderdi. Onu öldürdü.
(43) Amr b.
Adiyy el-Hatmî'yi Ümeyye b. Zeyd Oğulları'ndan Asma bint Mervân'a gönderdi. Amr
onu öldürdü.
(44) Sümâme
b. Usal el-HanefTnin esir edildiği bir seri(41)
derdi.
(45) Alkame
b. Mucezzir el-Mudlicî'yi gönderdi. yye gönderdi.
(45) Alkame
b. Mucezzir el-Mudlicî'yi gönderdi.
(46) Kürz b.
Câbir'i,[54] çobanlan öldürüp
gözlerini oyanların ardından gönderdi.
(47) Üsâme
b. Zeyd'i Suriye'ye gönderdi. Bu onun son seriyyesidir. Bu seriyye
gönderilmeden Rasûlullah (s.a.s.) vefat etti. Ebû Bekir onu gönderdi. Allah'ın
rahmet ve bereketi onların üzerine olsun. [55]
.
Rasûlullah (s.a.s.)[56] ne
çok uzun ne de kısa idi. Teni ne çok beyaz, ne de esmerdi. Saçı ne öyle
kıvırcık, ne de düz idi. Parlak renkli, kırmızı ile karışık ak ve güzeldi. Yüzü
ayın on dördü gibi parlardı. Eklem kemikleri büyükçe idi. Kirpikleri gür ve
uzun idi. Gözbebeklerinin siyahı pek siyahtı. Beyazlıklarında ise ince kırmızı
damarlar vardı. Ön dişleri güzeldi. Ağzı geniş, burnu güzeldi. Yürürken sanki
yüksek bir yerden iner gibi önüne doğru eğilirdi. Bakmak istediği tarafa, bütün
vücudu ile dönerek bakardı. Yeryüzüne çokça bakardı. Elleri irice ve yumuşakça
idi. Topuklarının eti azdı. Sakalı gür ve enli idi. Saçı siyahtı. Ayaklarında
çukur yoktu. Saçını uzattığında kulak memesi ile omuzlarına kadar uzatırdı.
Kısalttığında ise kulaklarının yarısına kadar kısaltırdı. Saç ve sakalında
ağaran saç sayısı yirmiye ulaşmadı[57].
İsimleri: Muhammed
(s.a.s.), Ahmed, Mâhî (mahveden) Allah onunla küfrü yok eder. Haşir (toplayan
haşr eden), insanlar onun izinde haşr olunacaktır. Âkıb (sona erdiren), ondan
sonra peygamber yoktur. Mukaffî (diğer peygamberlerin izinde giden),
Nebiyyu't-Tevbe (Tevbe Peygamberi), Nebiyyu'I-Melhame (Savaş Peygamberi), Yüce
Allah onu Rauf (şefkatli) ve Rahîm (merhametli) olarak adlandırmıştır. Sol
omuzunun kürek kemiği üzerinde peygamberlik mührü vardı. Sanki güvercin
yumurtası olan bu mührün rengi vücûdunun rengi gibi idi. Üzerinde bir ben onun
üstünde de kıllar vardı.
[58]
Rasûlullah (s.a.s.),[59]
Yemen'in tamamına Bâzân el—Fârisî'yi vali olarak tayin etti. Bu zât, Bâzân b.
Sasan b. Belâş b. el-Melik (Kral) Câmâsef b. el-Melik Firuz b. el-Melik
Yezducerd b. Behram (zalim kral)'dır. Bâzân öldüğünde, Rasûlullah (s.a.s.) onun
oğlu Şehr'i sadece San'a ve ona bağlı bölgelere yönetici olarak atadı. Muhacir
b. Ümeyye b. el-Muğîre'yi Kinde ve es-SediPe tayin etti. Ziyâd b. Lebid
el-Beyadî el-Ensârî'yi Hadramevt'e[60]; Ebû
Mûsâ el-Eş'arî'yi Zebid, Aden, Rima' ve es-Sahil'e; Mu'âz b. Cebel'i
el-Cened'e; hicrî 8. yılda Attâb b. Esîd b. Ebi'l-îs b. Ümeyye b. Abdi Şems'i
Mekke'ye vali olarak tayin etti ve hacc mevsiminde Müslümanlara hacc yaptırmak
üzere görevlendirdi. O sırada Attâb, yirmi küsur yaşında idi. Ebû Süfyân Sahr
b. Harb b. Ümeyye b. Abdi Şems'i Necran'a[61]Yezîd
b. Ebî Süfyân Sahr b. Harb'ı Teyma'ya; Hâlid b. Sa'îd b. Ebi'l-As b. Ümeyye b.
Abdi Şems'i, Şehr b. Bâzân'ın öldürülüşünden sonra San'a'ya tayin etti. Şehr b.
Bâzân (rh. a)'ı yalancı el-Esved el-An-sî öldürdü. Allah el-Esved'e lanet
etsin. Hâlid'in kardeşi Amr b. Sa'îd'i Vadiyü'l-Kurra'ya; her ikisinin kardeşi
el-Hakem b. Sa'îd'i Fedek ve diğer yerleri kapsayan Kura Urayne'ye[62];
onların kardeşleri Eban b. Sa'îd'i Bahreyn'deki el-Hatt[63]
şehrine vali olarak atadı. Bu er-Rammah'm mensup olduğu şehirdir.
Sa'îd b. el-Âs
Oğulları müttefiki el-A'lâ b. el-Hadramî'yi Bahreyn'deki Katîf e; Amr b.
el-As'ı Umman ve ona bağlı bölgelere; Osman b. Ebi'1-Asî es-Sakafî'yi Taife
vali olarak tayin etti.
Mahmiye b. Cez' b.
Abdi Yağûs b. Uveyc b. Amr b. Zübeyd[64]ez-Zübey~
dî'yi, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanında bulunan humusların[65]taksim
edilmesi için görevlendirdi. Mahmiye b. Cez'in, Benî Cumâh'ın müttefiki olduğu
rivayet edilmiştir.
Ali b. Ebî Tâlib
(k.v)'i, Yemen'deki humuslara ve hukukî davalara bakma görevine; Ümeyye b.
Abdi Şems Oğullan'nın müttefiki Mu'aykıb b. Ebî Fâtıma ed-Davsî'yi kendisinin
mühürdarhğına[66]"; Adiyy b. Hatem'i
Benî Esed'in zekâtlarını toplamaya; Mâlik b. Nuveyre el-Yerbuî'yi Bern Hanzele
b. Zeyd Menat b. Temim'in zekâtlarını toplamaya; Kays b. Âsim el-Minkarî'yi ve
Zibrikan b. Bedr'i, Benî Sa'd b. Zeyd Menat b. Temim'in zekâtlarını toplamaya;
Ömer b. Hattâb'ı bazı yerlerin zekâtını toplamaya; yine birçok kişiyi zekât
toplamak için görevlendirdi. Zira her kabilenin zekâtını toplayan bir görevli
bulunmakta idi. Ebû Bekir es-Sıd-dîk'i, hicrî dokuzuncu senede hacc emirliğine
tayin etti. Bütün işlerin yöneticiliğini yapan halifesi ise Ebû Bekir
es-Sıddîk (r.a.)'dir.
NOT: Amr b.
Abese es-Sülemî, Rasûlullah (s.a.s.)'ın câhiliye döneminde arkadaşı idi[67].
İyaz b. Himar[68] [b. Naciyeb.[69] Ikal
b. Muhammed b. Süfyân b. Mecâşi' b. Darım b. Mâlik b. Hanzele b. Zeyd Menat b.
Temim, câhiliye döneminde Rasûlullah (s.a.s.)'ın namusunu koruyan yakınıydı.
Şöyle ki, câhiliye dönemi Araplanmn iki dini olan Hums'a Kureyşliler;
el-Hille'ye ise Benî Mecâşi' mensuptular. El-Hille'ye mensup biri Hums'a mensup
birinden ödünç bir elbise alamadığı zaman Ka'be'yi çıplak tavaf ederdi. İyaz,
Rasûlullah (s.a.s.)'ın elbisesi içerisinde Ka'be'yi tavaf ederdi. Adı İyaz
olan bu zât, yakınlık derecesi olarak el-Akra' b. Habis b. Ikal'ın amcasının
oğludur.
Öahhâk b. Süfyân
el-Kilâbî, Rasûlullah (s.a.s.)'m kılıçdan[70] idi.
Başarı Allah'tandır.
[71]
Rasûlullah (s.a.s.)
kâtipleri[72] Ali b. Ebî Tâlib, Osman,
Ömer, Ebû Bekir, Hâlid b. Sa'îd b. el~Asî, Ubeyy b. Ka'b el-Ensârî, Hanzele b.
er-Ra-bi' el-Useydî, Yezîd b. Ebî Süfyân, Neccâr Oğulları'ndan Zeyd b. Sabit
el-Ensârî ve Mu'âviye b. Ebî Süfyân'dır.
Zeyd b. Sabit
kâtipliği en çok yapandır. Fetihten sonra Mu'âviye, onu izledi. Her ikisi
Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanında sürekli vahiy ve diğer konulara dair yazı ile
uğraşıyorlardı. Bunun dışında onların bir işi yoktu. [73]
.
Kays b. Sa'd b. Ubâde
es-Sâidî'nin Rasûlullah (s.a.s.)'m[74]
yanındaki konumu, bir yöneticinin yanındaki emniyet ve asayişi sağlayan polis
komiserinin konumu gibi idi. Muğîre b. Şu'be es-Sekafî, Hudeybiye gününde
kılıcı ile Rasûlullah (s.a.s.)'ın baş ucunda bekledi.
Bilâl b. Rebâh,
ailesinin nafakası ile ilgileniyordu. Ümmü Eymen onun süt annesi idi. Enes b.
Mâlik hizmetçisi idi. Fakih Kabîsa b. Zueyb'in babası Zueyb b. Halhale b. Amr
el-Huzâ'î, Rasûlullah (s.a.s.)'a hediye edilen develerin idarecisi ve bakıcısı
idi. Ebû Mûsâ el-Eş'arî ve azadlı kölesi Rebah el-Esved, O'nun yanına girmeye
izinli idiler. Âmir b. Lüeyy Oğulları'ndan a'mâ İbn Ümmi Mektûm (adı, Amr b.
Kays b. Zaide b. el-Esam (Cündüb) b. Hezm[75] b.
Ravâha b. Hacer b. Abdlül [76]b.
Maîs b. Âmir b. Lüeyy'dir), Bilâl ile birlikte onun müezzinliğini
yapmaktaydılar. Ensâr'dan Ebû Taybete,[77] ondan
hacamat aleti ile kan alıyordu.
sjeVevî de bu adı bu
şekilde kaydetmiştir (I, 264). Bu zâtın adı Nâfi'dir. Bundan başka değişik
isimler de söylenmiştir. Beyâda Oğullan'nin kölesi idi. Biyografisi için bkz.
Usdu'l-Ğâbe; yine bkz. İbn Sa'd, "Rasûlullah'ın kan aldırması"
bölümü (I/II, 143).
Dilleri ile İslâm'ı
savunan şâirleri şunlardır: Ka'b b. Mâlik el-Eslemî, el-Hâris b. el~Hazrec
Oğullan'ndan Abdullah b. Ravâha ve en-Neccâr Oğulları'ndan Hassan b. Sabit. Bu
şâirlerin hepsi Ensâr'dan olan Hazrec-1 ilerdendir.
Hatibi, Sabit b. Kays
b. Şemmâs idi. Süvarisi, Ebû Katâde el-Ensârî idi. En-Neccâr Oğullan'ndan Ebû
Eyyûb Hâlid b. Zeyd, O'nu evine misafir etti.
Rasûlullah (s.a.s.),
ilk önce bir altın yüzük aldı; sonra onu attı ve altından uzak durdu. Bir
gümüş yüzük aldı. Yüzüğün kaşı da gümüştü. Yüzüğün nakşı üç satır olarak:
Muhammed, Rasûl, Allah idi. Yüzüğünü sol elinin, bazen de sağ elinin küçük
parmağına takıyordu. Yüzüğünün kaşını avucunun içine getiriyordu. Künyesi ile
künyelemeyi yasakladığı gibi yüzüğünün nakşı gibi nakış yapmayı da herkese
yasakladı. Bu iki durum Ra-sûlullah'm dışındaki Müslümanlara yasaktır. Vefat
edinceye kadar yüzüğü parmağındaydı. Sonra sırasıyla Ebû Bekir, Ömer ve Osman,
parmaklarına taktılar. Halifeliğinin altıncı yılında Osman'ın elinden Erîs
kuyusuna düştü. Kuyunun suyunu çekip yığınlarca toprak çıkardılar. Fakat yüzük
bulunamadı. Biz Allah'a aitiz ve sonunda ona döneceğiz. Bu yüzük mübarek bir
eserdi. Kaybolup gitti.
[78]
Hudeybiye'den sonra
Fetih'ten önce, Rasûlullah (s.a.s.), elçilerini[79]
krallara gönderdi.
Dihye b. Halîfe
el-Kelbî'yi Bizans kralı Kayser Herakl'a gönderdi.
Abdullah b. Huzâfe
es-Sehmî'yi Sasânî kralı Kisrâ Pervîz b. Hürmüz'e gönderdi.
Amr b. Ümeyye
ed-Damrî'yi, Habeşistan kralı Necâşî'ye gönderdi.
Hatib b. Beltea
el-Lahmî'yi, Mısır ve İskenderiye'nin yöneticisi Mu-kavkıs'a gönderdi.
Amr b. el-Âs'ı, Umman
yöneticileri olan Ezd kabilesine mensup Cu-lenda'mn iki oğlu Ceyfer ve İyaz'a[80]
gönderdi.
Âmir b. Lüeyy
[Oğulları'ndan biri[81]Selît
b. Amr'ı, Hanefî kabilesine mensup Yemâme hükümdarı Hevze b. AH ile Sümâme b.
Usal'a gönderdi.
El-Alâ b.
el-Hadramî'yi, Bahreyn hükümdarı Münzir b. Sava el-Ab-dî'ye gönderdi.
Huzeyme kabilesinin
Esed koluna mensup Suca' b. Vehb el-Esedî'yi, Suriye'ye bağlı el-Belkâ
hükümdarları el-Hâris b. Ebî Şemir el-öassânî ve onun amcasının oğlu Cebele b.
el-Eyhem'e gönderdi.
Muhacir b. Ümeyye
el-Mahzûmî'yi, Yemen'in hükümdarlarından biri olan Haris b. Abdilmelik[82]el-Himyerî'ye
gönderdi.
Mu'âz b. Cebel'i,
İslâm'ın davetçisi olarak Yemen'in tümüne gönderdi. Zi'1-Kelâ', Zî Zülem ve Zî
Merran ve diğer tüm hükümdarları Müslüman oldular.
Daha önce
belirttiğimiz, Rasûlullah (s.a.s.)'ın kendilerine elçi gönderdiği diğer
hükümdarlar ve onların kavimleri de Müslüman oldular. Sadece Kayser, Hevze,
Kisrâ, el-Hâris b. Ebî Şemir ve Necâşî Müslüman olmadılar. Kendisine elçi
gönderilen Necâşî künyeli bu hükümdar, Rasûlullah (s.a.s.) ashabının kendisine
hicret ettiği kişi değildi. Zira önceki Neca-şî, Müslüman olarak vefat etti
(Allah ondan razı olsun). Ölümü Rasûlullah (s.a.s.)'a vahiy ile bildirildi.
Rasûlullah da onun ölüm haberini Müslümanlara bildirdi. Onlarla birlikte
el-Bakî' mezarlığına gittiler, ashabını saflar halinde dizdi ve dört tekbir
getirerek onun namazını kıldırdı. Necâşî, kavminden korktuğundan
Müslümanlığını onlardan gizli tutuyordu.
Sümâme b. Usal'ın
Müslüman olması gecikti. Sonra kendi isteği ile İslâm'ı seçti. Kayser ise
Müslüman olmayı arzuladı; fakat onun kavmi ona baskın çıktı. O da Müslüman
olmadı. Mukavkis ise çok yakınlık gösterdi ve Rasûlullah (s.a.s.)'a, iğdiş
edilmiş [bir köle olan Me'bûr[83]Düldül
diye adlandırılan boz bir katır, Rasûlullah (s.a.s.)'m ümmü veledi [çocuğunun
annesi olan câriye] Mâriye ve onun kız kardeşi Şirin olmak üzere iki cariyeyi
hediye olarak gönderdi. Rasûlullah (s.a.s.) Sirin'i Hassan b. Sâ-bit'e verdi.
Ona, Rasûlullah (s.a.s.)'m oğlu İbrahim'in teyzesi oğlu Abdur-rahman'ı doğurdu.
Rasûlullah (s.a.s.) vefat edinceye kadar o katıra [Dül-dül'e -çev-] bindi.
Sonra Ali b. Ebî Tâlib'in vefatına kadar O'nun yanında idi. Ondan sonra ise
Abdullah b. Ca'fer b. Ebî Talib yanında olduğu söylenir. Mu'âviye dönemine
kadar yaşayan DüldüTe, Abdullah b. Ca'fer, yaşlılığından dolayı arpayı irice
öğütüyordu.
Kisrâ ise, insan
toplulukları arasında İslâm'ı en çirkin bir şekilde reddeden kişi idi.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın mektubunu yırtıp attı. Rasûlullah (s.a.s.) da ona beddua
etti. Allah ilk önce onun mülkünü dağıttı. Sonra Fars İmparatorluğu'nun
tamamını dağıttı. Rasûlullah (s.a.s.), Arap kabilelerine bir çok elçi
göndermişti[84].
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
ilk hanımı"[85] Hatice bint Huveylid b.
Esed b. Ab-diluzzâ b. Kusayy b. Kilâb'dır. Rasûlullah (s.a.s.) yirmi beş
yaşındayken O'nunla evlendi. Hatîce, hicretten üç yıl önce vefat etti.[86] O
vefat edinceye kadar Rasûlullah (s.a.s,) kimse ile evlenmedi. Rasûlullah'dan
önce Hatîce, Atık b. Abid[87] b.
Ömer b. Mahzûm ile evli idi. Ona Abdullah'ı doğurdu. Daha sonra Ebû Hâle[88] ile
evlendi. Ebû Hâle'nin adı, Hind b. Zü-râre b. en-Nebbâş[89] b.
Adiyy b. Habib b. Surad b. Selâme b. Cerve[90] b.
Useyyid b. Amr b. Temîm'dir. Ona adları Hind ve el-Hâris olan iki erkek çocuk
ve Zeyneb adında bir kız çocuk doğurdu. Hind b. Hind, Uhud Sa-vaşı'na katıldı.
Basra'da ikamet ediyordu. Hasan b. Ali b. EbîTâlib[91] ondan
rivayet ediyordu. El-Hâris'i ise, kâfirlerden biri, Ruknu'l-Yemanî'nin yanında
öldürdü.
Hatice vefat
ettiğinde, Rasûlullah (s.a.s.), Zem'a b. Kays b. Abdi Şems b. Abdi Vüdd b. Nasr
b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy'in kızı Şevde ile evlendi. Şevde, daha önce
amcası oğlu es-Sekran b. Amr b. Abdi Şems ile evli idi. Şevde, eşinin ölümünden
dolayı dul kalmıştı.
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Ebû Bekir (Abdullah) b. Ebî Kuhâfe (Osman) b. Âmir b. Amr b. Ka'b b.
Sa'd b. Teym b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Ğâlib'in kızı Âişe ile evlendi. Ondan
başka hiç bir bakire ile evlenmedi. Rasûlullah (s.a.s.), Mekke'de onu
nikahladığında henüz altı yaşında bulunuyordu. Hicretten yedi ay sonra, Şevval
ayında dokuz yaşındayken onunla zifafa girdi. Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte
dokuz yıl beş ay kaldı. H. 56 yılında vefat etti.
Hicretten iki yıl ve
birkaç ay sonra, Ömer b. Hattâb'm kızı Hafsa ile evlendi. Hafsa daha önce
Huneys b. Huzâfe es-Sehmî ile evli idi. Hafsa, Hu-neys'in ölümünden dolayı dul
kalmıştı. H. 45 yılında vefat etti. Medine valisi Mervân onun namazını kıldı.
Sonra Zeyneb bint
Huzeyme b. el-Hâris b. Abdillah b. Amr b. Abdillah b. Abdi Menaf b. Hilâl b.
Âmir b. Sa'sa'a ile evlendi. Zeyneb, daha önce Be-dir'de öldürülen Ubeyde b.
el-Hâris b. el-Muttalib b. Abdi Menaf ile evli idi. Zuhrî, onun daha Önce
Uhud'da şehid düşen Abdullah b. Cahş el-Esedî ile evli olduğunu söylemiştir.
Zeyneb, Rasûlullah (s.a.s.) hayattayken, evliliğinden iki ay sonra vefat etti.
Daha sonra, Ümmü
Seleme (Hind) bint Ebî Ümeyye (Huzeyfe) [92] b.
el-Muğîre b. Abdillah b. Amr b. Manzum b. Yakaza b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy ile
evlendi. Ümmü Seleme, daha önce Ebû Seleme (Abdullah) b. Abdile-sed el-Mahzûmî
ile evli idi. Ona Ömer, Seleme, Dürre[93] ve
Zeyneb'i doğurdu. Rasûlullah (s.a.s.)'m en son vefat eden hanımı Ümmü Seleme
idi. H. 59'da vefat etti. Ebû Hassan b. Osman ez-Ziyâdî[94] de,
Târîh adlı eserinde, onun 59 yılında vefat ettiğini belirtmiştir. İbn Ebî
Hayseme, [95] onun
Mu'âvi-ye'den bir sene önce vefat ettiğini söylemiştir. Atâ[96] ise,
en son vefat edenin Safiyye olduğunu ifade etmiştir. Atâ yanılmıştır.
Rasûlullah (s.a.s.)'m
evlendiği diğer bir hanım ise, Zeyneb bint Cahş b. Riab b. Ya'mur b. Sabira b.
Mürre b. Kebîr b. Ğanm b. Dudan b. Esed b. Huzayme'dir. Zeyneb, daha önce
Rasûlullah'ın kölesi Zeyd b. Harise ile evli idi. Rasûlullah'ın vefatından
sonra ilk ölen hanımıdır. Hz. Ömer'in halifeliğinin ilk günlerinde[97]
vefat etti. Bizzat Allah, onu Rasûlullah (s.a.s.) ile evlendirmiştir. Ülkeler
fethedildiğinde Ömer, onun payına düşeni ona getirdi. O ağlayıp çığlık attı.
Rasûlullah (s.a.s.)'m ayrılık hasreti ile dünyadakileri küçümsediğinden, O'na
kavuşmak arzusuyla gelecek yılı kendisine göstermemesini Allah'tan diledi. Bu
duası üzerine bir yıl geçmeden vefat etti.
Hz. Peygamber, diğer
bir evliliğini Huzâ'a kabilesinin el-Mustalik koluna mensup Cuveyriyye bint
el-Hâris b. Ebî Dırar (Habîb) b. el-Hâris b. Abid[98] b.
Mâlik b. Cezîme[99] ile yaptı. Cuveyriyye,
daha önce amcasının oğullarından Abdullah b. Cahş el-Esedî[100] ile
evli idi. Vakıdî'nin dediğine[101]
göre, Zeyneb, hicrî 56. yılda Rebî'ulevvel ayında vefat etti. Mervân onun
namazını kıldı.
Rasûlullah (s.a.s.),
Hudeybiye'den sonra Ümmü Habîbe bint Ebî Süfyân Salır b. Harb b. Ümeyye b. Abdi
Şems ile evlendi. Onun adı Ramle'dir. Hind[102]
olduğu da söylenmiştir. Habeşistan'dan[103]
Rasûlullah'a gönderildi. Oraya hicret eden Müslüman hanımlardandı. Daha önce
Ubeydullah b. Cahş el-Esedî ile evli
idi. Ubeydullah, irtidat edip Hristiyanlığa geçti. Sonra öldü ve cehenneme
gitti. Necâşî'nin ona dört yüz dinar altın mehir verdiği söylenmiştir. Ebû
Hasan ez-Ziyadî ve Vakıdî, Ümmü Habibe'nin H. 44 yılında, kardeşi Mu'âviye'nin
halifeliği döneminde vefat ettiğini belirtmişlerdir.
Rasûlullah (s.a.s.),
Hayber Savaşı'ndan hemen sonra Benî Nadîr'den Safiyye bint Huyeyy b. Ahtab ile
evlendi. Ahtab, Mûsâ b. İmrân'ın kardeşi Hârûn b. İmrân b. Kahasi[104] b.
Lavî b. Ya'kûb (a.s.)'un torunlarındandı. Ya'kûb, Allah'ın elçisi olup yine
Allah'ın elçisi İshâk'm oğludur. O da Allah'ın elçisi ve dostu İbrahim'in
oğludur. Safiyye, daha önce Kinâne b. Ebi'l-Hukayk ile evli idi. Vakıdî ve Ebû
Hasan ez-Ziyadî, Safiyye bint Huyey'in hicretin 50 yılında[105]
vefat ettiğini belirtmişlerdir.
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Hâlid b. Velîd ve Abdullah b. Abbas'ın halası Meymûne bint el-Hâris
b. Hazn b. Buceyrb. Herm[106] b.
Ruveybeb. Ab-dillah b. Hilâl b. Âmir b. Sa'sa'a ile evlendi. Rasûlullah
(s.a.s.)'dan önce, Ebû Ruhm b. Abdiluzzâ b. Ebî Kays b. Abdi Vedd b. Nasr b.
Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy ile evli idi. Abdullah b. Muhammed b. Akîl b.
Ebî Tâlib: "Aksine o daha önce Ebû Ruhm'un kardeşi Huveytib b. Abdiluzzâ
ile evli idi." demiştir.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
evlendiği son hanımdır. Mekke'de Kaza Umre-si'nin ihramından çıktıktan sonra
onunla evlendi. Şerif[107]
denilen yerde onunla zifafa girdi. Halîfe'nin[108]
dediğine göre, Meymûne, Mu'âviye döneminde H. 51 yılında yine Şerifte vefat
etmiştir. Oradaki mezarı bilinmektedir.
El-Cevniyye ile
evlenmek için girişimde bulundu. Evlenme teklifinde bulunmak üzere yanına
vardığında, o Allah'tan sığınma istedi. Rasûlullah (s.a.s.) da onun sığınma
talebini kabul etti. Onunla evlenmedi ve onu ailesine geri verdi.
Hafsa bint Ömer'den
başka asla hiç bir hanımını boş amam ıştır. Onu da Allah'ın emri ve onun
müracaatı üzerine tekrar nikâhı altına almıştır.
Rasûlullah (s.a.s.),
Şevde bint Zema'nın yaşlı olması, onun hakkını yerine getirmeme endişesi ile
onu boşamak istedi. Şevde kendisini boşama-masmı isteyip, nöbet gününü de Âişe
bint Ebî Bekir'e verince Rasûlullah onu boşamadı.
Yüce Allah, tahyir[109]
(serbest bırakma) âyetini indirdiğinde, mü'minle-rin anneleri Rasûlullah
(s.a.s.)'m hanımlarının hepsi Hz. Peygamber'i tercih ettiler. Bunun dışında
kim bir şey söylemişse o kesin bir şekilde bâtıl bir şey söylemiştir.
Hz. Peygamber'in tüm
hanımlarına 500 dirhem mehir verdiği doğrudur. Bu kesinlikle sabittir. Sadece
Rasûlullah (s.a.s.), Safiyye'yi âzâd ettiği için onun âzâdhğını mehir yerine
saydı. Bunun dışında ayrıca ona bir mehir vermedi. Ondan sonra bu, sünnet oldu.
Zeyneb bint Cahş ile
evlendiğinde bir koyunu[110]
velîme (düğün yemeği) olarak verdi. İnsanların hepsine yetti. Enes b. Mâlik,
bu düğün yemeği hakkında, "Hanımlarının düğün yemeklerinde, ondan daha
fazla bir yemek verdiğini görmedik." demiştir.
Safiyye ile
evlendiğinde, içinde et ve iç yağı olmayan, sadece hurma, kavut ve eriltilmiş
yağdan ibaret bir düğün yemeği verdi.
Diğer bir hanımının
düğününde iki müd arpa[111] ile
yemek verdi. Yemek, hazır bulunanların hepsine yetti.
Son derece sağlıklı bir yolla
bize rivayet olunduğuna göre, hanımlarına yılda yirmi vesk (yük) arpa ve
seksen vesk hurma harcıyordu. Pek sağlam olmayan zayıf olan bir yolla bize
rivayet olunduğuna göre ise, her hanımı için, bu kadar harcamada bulunuyordu.
En iyi bilen Allah'tır. Rasûlullah (s.a.s.)'ın sağlığında, her bir hanımının
cariyeleri, köleleri ve âzâd-lıları vardı. Allah onlara cenneti vâcib kılacak
bir hoşnutlukla onlardan razı olsun. [112]
İbrâhîm hariç,
Rasûlullah (s.a.s.)'ın erkek ve kız.çocuklarının[113]
hepsi Hatîce bint Huveylid'den doğmadırlar. İbrâhîm ise, Mukavkıs'm kendisine
hediye olarak gönderdiği Kıptî Mâriye'den doğmadır. Diğer hanımlarından çocuğu
doğmamıştır. [114]
el-Kâsım: Rasûlullah
onun adı ile künye almış, onun adı [Ebû'l-Kâ-sım] ile anılmıştır. Rasûlullah
(s.a.s.)'ın ilk çocuğudur. Peygamberlikten önce doğmuş ve çok az yaşamıştır.
Diğer iki erkek
çocuktan birinin adı konusunda ihtilaf vardır. Ne varkv bu konuda rivayetler
"Abdullah", "Tâhir" ve "Tayyîb" isimlerinin dışında bir şey
belirtmemektedir.
Peygamberlikten Önce onun
Abduluzzâ adında bir erkek çocuğu olduğunu, Hişâm b. Urve babasından bize
rivayet etmiştir. Bu uzak bir ihtimaldir. Zira haber murseldir. Mursel haber
ise delil olamaz.
İbrâhîm: Rasûlullah
(s.a.s.)'ın Mâriye'den doğma İbrâhîm, Medine'de doğdu. Yirmi iki ay[115]
yaşadı. Babasından üç ay önce güneşin tutulduğu gün vefat etti. [116]
Rasûlullah (s.a.s.)'m
en büyük kız çocuğu Zeyneb'dir. Hz. Peygamber (s.a.s.), onu, Ebû'1-Asî el-Kâsım
b. er-Rabî[117] b. Abdiluzzâ b. Abdi
Şems b. Abdi Menaf ile evlendirdi. Mü'minlerin annesi Hatîce, Ebû'l-Asî'nin
halasıdır. Ebû'l-Asî'den başka biri ile evlenmemiştir. Halife b. Hayyât'm
bildirdiğine göre, Zeyneb, onun ile evli bulunduğu sırada hicretin 8. yılında[118]
vefat etti. Ebû'1-Asî ise, Ömer£r.a.)'in halifeliği döneminde vefat etti.
Zeyneb, Ebû'1-Âsî ile olan evliliğinde Ali ve Umâme adlarında iki çocuk
doğurdu. Ali gençken öldü. Mü'minlerin emi-ri Ali b. Ebî Tâlib, Fâtıma'dan
sonra Umâme ile evlendi. Fakat bu evlilikten çocukları olmadı. Hz. Ali, Umâme
ile evli bulunduğu sırada vefat etti. Ondan sonra Muğîre b. Nevfel b. el-Hâris
b. Abdilmuttalib, Umâme ile evlendi. Umâme, Muğîre ile evli bulunduğu sırada
vefat etti. Umâme bu evlilikten de çocuk doğurmadı.
Rasûlullah (s.a.s.)'m
diğer bir kızı ise Rukayye'dir. Rasûlullah, onu Osman b. Affân ile evlendirdi.
Rukayye, ondan başka kimse ile evlenmemiştir. Bu evlilikten Abdullah adında
bir erkek çocuk doğurmuştur. Abdullah, dört yaşındayken[119]
öldü. Rukayye ise, Bedir Savaşı'ndan üç gün sonra vefat etti.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
bir kızı daFâtıma (r.a.)'dır. Rasûlullah (s.a.s.), onu mü'minlerin emîri Ali b.
Ebî Tâlib (k.v.) ile evlendirdi. O'na, en büyük çocuğu olan Hasan, Hüseyin,
Zeyneb ve Ümmü Külsûm ile küçük yaşta ölen el-Muhassin adında bir erkek çocuk
doğurdu. Zeyneb bint Ali, Abdullah b. Ca'fer b. Ebî Tâlib ile evlendi. Ali b.
Abdillah adında bir çocuk doğurdu. Ali b. Abdillah'ın nesli devam etmiştir.
Ümmü Külsûm, Ömer b. Hattâb (r.a.) ile evlendi. O'na, Zeyd adında bir çocuk
doğurdu. Zeyd'in ve annesinin nesli devam etmemiştir. Fâtıma, Rasûlullah
(s.a.s.)'tan altı ay sonra vefat etmiştir. Ali'den başka kimse ile
evlenmemiştir.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
en küçük kızının adı ise Ümmü Külsûm'dür. Ut-be b. Ebî Leheb onunla evlendi.
Zifafa girmeden onu boşadı. Osman b. Affân onunla evlendi. Ümmü Külsûm,
Rasûlullah (s.a.s.) hayatta iken Os-mân'ın yanında vefat etti. Halife b.
Hayyât'm dediğine göre, hicretin 9. yılında vefat etti. Osman b. Affân'a çocuk
doğurmadı. [120]
Rasûlullah (s.a.s.),
Yüce Allah'ın da nitelediği gibi büyük bir ahlâk [121]
üzere idi. Hz. Peygamber (s.a.s.), insanların en halîmi, en cesuru, en adaletlisi,
en iffetlisi idi. Cariyesi, nikâhlısı ya da mahreminin dışında hiç bir kadına
eli dokunmamıştır.
Rasûlullah fs.a.s.),
insanların en cömerdi idi. Yanında ne bir dinar, ne de bir dirhem bulundururdu.
Şayet karanlık çöktüğü halde dinar veya dirhemi artsaydı ve verilecek bir
kimse bulamasaydı, onları muhtaç olana verip dağitmaymcaya kadar evine
dönmezdi. Bulabildiği arpa ve hurmadan bir yıllık yiyeceğinden başka, Allah'ın
kendisine verdiğini saklamazdı. Diğerini Allah yolunda harcardı. Allah için
kendisinden bir şey istenildiğinde mutlaka verirdi. Sonra yıllık yiyeceğine
döner, ondan da isârda bulunarak harcardı. Öyle ki daha yıl bitmeden muhtaç
duruma düşerdi.
Rasûlullah (s.a.s.),
ayakkabısını onanr, elbisesini yamardı. Ailesinin işlerine hizmet ederdi.
Onlarla birlikte et keserdi.
Haya bakımından
insanların en hayâlısı idi. Birinin yüzüne bakışlarını sabitleştirmezdi. İster
hür olsun, ister köle olsun, herkesin davetine icabet ederdi.
Bir yudum süt ya da
bir tavşan butu bile olsa, hediyeleri kabul ederdi. Hediyeye karşılık verir ve
hediyeden yerdi. Sadakayı kabul etmez ve yemezdi.
Köle ve yoksul
kişiler, Rasûlullah'dan kendilerine tabi olmasını isterlerdi. Rasûlullah da
çağrılarına göre onlara uyardı.
Nefsi için değil Allah
için kızardı. Şahsı ve ashabının aleyhine bile olsa hakkı yerine getirirdi.
Az oldukları ve
sayılarını arttıracak bir insana muhtaç olduğu bir sırada, müşriklerin yardımı
ile karşı karşıya kaldığında, onların yardımını almaktan vazgeçti.
"Hiçbir müşrikten yardım istemeyiz." buyurdu.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
ashabı, O'nun erdemli sahâbilerinden birinin Yahudi düşmanları arasında
öldürüldüğüne şahit oldular. Bu sahâbinin ölümü bir çok ülkenin ve ordunun
yıkımı demekti. Buna rağmen Yahudi düşmanlarına eziyet etmek için bunu gerekçe
göstermedi. Aksine Müslümanların zekâtından, onun yüz dişi deve fidyesini
ödedi. Halbuki O'nun ashabı bu durumda güçlenebilmek için bir deveye bile
gereksinim duyuyorlardı.
Benî Cezîme'nin
diyetini de Ödedi. Onlar imanları konusunda güvenilir kimseler.olmadıkları
halde, Yüce Allah'ın emri ile bu diyet vâcib olmuştu.
Açlıktan karnına taş
bağlardı. Bulduğunu yer, hazır olanı geri çevirmezdi. Hazır olmayan bir
yiyecek için zorluk çıkarmazdı. Helâl olan bir yiyeceği yemekten çekinmezdi.
Ekmeksiz hurma ya da koyun eti yahut buğday ekmeği ya da helva veyahut bal
bulduğunda yerdi. Ekmeksiz süt bulduğunda, onunla yetinirdi. Taze hurma ya da
karpuz bulduğunda yerdi.
Yaslanarak ya da
masada yemek yemezdi. Yemek yediğinde mendilini ayaklarının üzerine atardı.
Fakirlik ya da cimrilikten dolayı değil, başkalarım nefsine tercih ettiğinden
dolayı, Yüce Allah'a kavuşuncaya kadar art arda üç defa buğday ekmeğini
doyasıya yememiştir.
Düğün yemeğine
katılır, hastayı ziyaret eder, cenazelerde bulunurdu.
Düşmanları arasında
korumasız, yalnız basma yürürdü.
İnsanların en alçak
gönüllüsü, büyüklenmeksizin en çok sükût edeni, sözü fazla uzatmadan en belâğatlisi
ve sevinç bakımından en güzeli idi.
Dünya işlerinden olan
hiç bir şeyi önemsemezdi. Bulduğunu giyerdi; bazen bir örtü, bazen pamuklu
Yemen kürkü, bazen yünlü cübbe, kısacası, bulabildiği mubah olan her elbiseyi
giyerdi. Gümüş yüzük takardı. Kaşı da gümüştendi. Sağ elinin serçe parmağına
takardı. Bazen de sol eline takardı.
Kölesini veya başka
birilerini terkisine atar; at, deve, eşek veya kır katırdan ne bulabilirse
binerdi. Bazen de cübbesiz, sarıksız ve takkesiz çıplak ayakla yürürdü.
Medine'nin en ücra
köşelerine kadar gidip hastalan ziyaret ederdi. Güzel kokuyu sever, kötü
kokulardan hoşlanmazdı.
Fakirlerle birlikte
oturur, onlarla birlikte yemek yerdi. İyi ahlâklıların yanında bulunur, şerefli
kişilere iyilikte bulunarak onlarla yakınlık kurmaya çalışırdı.
Akrabalarını
kendilerinden üstün olanlara tercih etmeden, onlarla ilişkisini sürdürürdü.
Hiç kimseye kaba davranmazdı. Özür dileyenin özrünü kabul ederdi.
Şakalaşırdı; fakat
haktan başka bir şey söylemezdi. Güldüğünde kahka-hasız gülerdi. Mubah olan
oyuna karşı çıkmazdı. Ailesi ile koşma yarışma girişirlerdi. Ona karşı
seslerini yükselttiklerinde o sabırla karşılardı.
Ailesi ile birlikte
sütlerinden yararlandıkları deve ve koyunları, yiyecek ve giyecek konusunda
kendisini onlardan üstün tutmadığı köle ve cariyeleri vardı.
Vaktini ya Allah için
bir iş yaparak ya da kendisine gerekli bir şey yaparak geçirirdi.
Ashabının bahçelerine
gider, kendisine yapılan basit/gösterişsiz ikramları kabul ederdi. Tatlı
içecekleri içerdi. Hiçbir yoksulu fakirliğinden ve hastalığından dolayı küçük
görmezdi. Hiçbir zengine ya da hükümdara da servetinden dolayı saygı
göstermezdi. Her iki kesimi de Allah yoluna eşit bir şekilde davet ediyordu.
Ona zehirli yemek
yedirildi ve sihir yapıldı. Ne var ki O, ne kendisini zehirlemek isteyeni, ne
de kendisini büyülemek isteyeni öldürmedi. Zira O, bunların öldürülmesini uygun
görmedi. Şayet bunların öldürülmeleri gerekli olsaydı, Rasûlullah bu eylemlerde
bulunanları terketmez, onları mutlaka öldürürdü.
Yüce Allah, O'nda, erdemli
yaşam tarzı ile eksiksiz yöneticiliği bir araya getirmişti.
Rasûlullah (s.a.s.),
okuma yazma bilmeyen ümmî idi. Koyun güden, fakir, çöl ve cehalet ülkesinde
dünyaya gelmişti.
Yüce Allah, O'nu Iütfu
ile çepeçevre kuşatıp, babasız ve annesiz yetim olarak büyütüp terbiye etti.
Yüce ve büyük olan Allah, bütün güzel ahlâkı, övgüye değer yol ve yordamı,
öncekiler ve sonrakiler ile ilgili haberleri, dünya ve âhirette insanı başarıya
götürecek, kurtuluşa erdirecek, gıbta edilecek ve kişiyi özgürlüğe kavuşturacak
her şeyi O'na vahyetti. Yine görevini yerine getirmeyi ve lüzumsuz şeyleri
terketmeyi de ona bildirdi.
Yüce Allah, emri
doğrultusunda Rasülü (s.a.s.)'ne uymayı, O'na mahsus olan eylemlerinin dışında
yaptıklarını örnek edinmede bizi muvaffak kılsın. Amin [122]
Rasûlullah (s.a.s.), Allah'a
yaklaşmak amacıyla Hıra [123]
mağarası diye bilinen mağarada inzivaya çekiliyordu. Ona yalnızlık
sevdirilmişti. Bu konuda ne bir insandan emir almış, ne de yalnız kalan
birisini gördüğünden dolayı onu örnek edinmişti. Yüce Allah, onun böyle yalnız
kalmasını dilemişti. Rasûlullah (s.a.s.), bu mağarada yalnız başına günler ve
gecelerce kaldı. Bu mağarada ona vahiy geldi.
Melek ilk vahyi
getirdiğinde, O'na: "Oku!" dedi. Rasûlullah (s.a.s.) da: "Ben
okuma bilmem." dedi. Bunun üzerine Melek, Hz. Peygamber'i tutup takati
kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Oku!" dedi. Hz. Peygamber
yine: "Ben okuma bilmem." dedi. Melek, Peygamberimizi tekrar tuttu ve
takati kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve ona iki veya üç kez:
"Oku!" dedi. Hz. Peygamber: "Ben ne okuyayım?" diye sordu.
Melek ona: "Oku! Her şeyi yaratan Rabbinin adıyla ki O, insanı aşılanmış
yumurta (alaka)dan yarattı-. Oku! insana bilmediklerini belleten, kalemle
(yazmayı) öğreten Rabbin büyük kerem sahibidir." dedi. Kur'ân'dan, ilk
inen âyetler bunlardır. [124]
Rasûlullah (s.a.s.),
bu âyetler ile birlikte mü'minlerin annesi Hatice'ye geldi. Hatîce ilk iman
eden kişi oldu. Sonra çocuklardan Ali iman etti. Sonra erkeklerden Ebû Bekir b.
Ebî Kuhâfe (Osman) b. Âmir b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre b. Ka'b b.
Lüeyy b. Ğalib b. Fihr iman etti. Bir rivayete göre ise, mü'minlerin annesi
Hatice'den sonra ilk iman edenin Ebû Bekir[125]
olduğu söylenmiştir.
Sonra Ali b. Ebî Tâlib
b. Abdi Menâf b. Abdilmuttalib b. Hâşim b. Abdi Menâf b. Kusayy b. Kilâb b.
Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr ile Zeyd b. Harise ve Bilâl iman
ettiler.
Sonra Amr b. Abese
es-SüIemî, [126] Hâlid b. Sa'îd b. el-Asî
b. Ümeyye b. Abdi Şems b. Abdi Menaf, Sa'd b. Ebî Vakkâs (Mâlik) b. Vuheyb[127] b.
Abdi Menaf b. Kusayy b. Kilâb Müslüman oldular.
Sonra Osman b. Affân
b. Ebi'l-Asîb. Abdi Şems b. Abdi Menaf b. Kusayy b. Kilâb, Zübeyr b. eI~Avvâm
b. Huveylid b. Esed b. Abdiluzzâ b. Kusayy b. Kilâb, Abdurrahman b. Avf b. Abd
b. el-Hâris b. Zühre b. Kilâb, Talha b. Ubeydillah b. Osman b. Amr b. Ka'b b.
Sa'd b. Teym b. Mürre, Hâlid b. Sa'îd[128] Amr
b. Abese ve Sa'd b. Ebî Vakkas Müslüman oldular. Onların içinden Sa'd ilk
Müslüman olanlardandır. Diğerleri ise Ebû Bekir'in daveti üzerine Müslüman
olanlardır. Sa'd'm da, Ebû Bekir'in daveti üzerine Müslüman olduğu söylenir.
Hâlid ve Amr ise, daha önce Ra-sûlullah'm daveti üzerine Müslüman olmuşlardır.
Sonra şu kişiler
Müslüman oldular: Ebû Ubeyde (Âmir) b. Abdillah b. el-Cerrâh b. Hilâl b. Uheyb
b. Dabbe b. el~Haris b. Fihr.
Ebû Seleme b.
Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Amr b. Mahzûm b. Ya-kaza b. Mürre.
Osman b. Maz'ûn b.
Habib b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh b. Amr b. Hu-says b. Ka'b b. Lüeyy. Onun
kardeşleri Kudâme, Abdullah [ve es-Sâib]. [129]
Sa'îd b. Zeyd b. Amr
b. Nufeyl b. Abdiluzzâ b. Riyâh b. Kurt b. Rezâh b. Adiyy b. Ka'b b. Lüeyy.
Onun babası Zeyd, câhiliye döneminde putları terk edip, Allah (c.c.)'ı bir
olarak kabul ediyordu. Rasûlullah (s.a.s.), onun kıyamet gününde tek başına bir
ümmet olarak dirileceğini bildirmiştir. [130]
Esma bint Ebû Bekr
es-Sıddîk.
Ömer b. Hattâb'ın kız
kardeşi ve Sa'îd b. Zeyd'in hanımı Fâtıma bint el~Hattâb b. Nufeyl b.
Abdiluzzâ.
Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın
kardeşi Umeyr b. Ebî Vakkas.
Abdullah b. Mes'ûd b.
Gafil b. Habîb b. Şemh b. Far[131] b.
Mahzum b. Sahile b. Kâhil b. el-Hâris b. Temîm b. Sa'd b. Hüzeyl b. Müdrike.
Zühre Oğullan'nın müttefiki idi. Ukbe b. Ebî Mu'ayt için koyun güdüyordu. Rasûlullah
(s.a.s.)'ın, gebe olmayan koyunlarından birini sağıp, ondan bol bol süt
akmasından dolayı Müslüman olmuştur.
Mes'ûdb. Rabiab. Amrb.
Sa'd b. Abdiluzzâ b. Hemâleb. Galibb. Mu-hailem b. Aize b. Yusey'[132] b.
Melih b. el-HÛn/Hevn b. Huzeyme b. Müdrike Müslüman oldu. Bunlar
yerleşiktiler.
Selît b. Amr b. Abdi
Şems b. Abdi vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy b. Galib b. Fihr.
Ayyaş b. Ebî Rabîa b.
el-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzum b. Ya-kaza b. Mürre. Onun hanımı Esma
bint Muharribe et-Temîme.
Huneys b. Huzâfe b.
Kays b. Adiyy b. Su'ayd b. Sehm[133] b.
Amr b. Hu-says b. Ka'b b. Lüeyy. Huneys, Rasûlullah (s.a.s.)'dan önceki Hafsa
bint [Ömer b.][134]
Hattâb'ın kocası idi.
El-Hattab ailesinin
müttefiki, Anzu Vail kabilesinden Amir b. Rabîa el-Anzî.
Ümeyye b. Abdi Şems
Oğulları'nın müttefiki Abdullah b. Cahş b. Riâb b. Sabîra b. Mürre b. Kebîr b.
Ğanm b. Dudan b. Esed b. Huzayme ve amâ olan kardeşi Ebû Ahmed b. Cahş.
Ca'fer b. Ebî Tâlib b.
Abdilmuttalib ve hanımı Esma1 bint Umeys b. en-Nu'mân b. Ka'b b. Mâlik
el-Has'amî.
Hatıb b. el-Hâris b.
Ma'mer b. Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh b. Amr b. Husays b. Ka'b.
Onun hanımı bint[135]
el-Mucellil b. Abdillah b. Ebî Kays b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b.
Âmir b. Lüeyy b. Ğalib b. Fihr.
Kardeşi Hattâb b.
el-Hâris ve hanımı Fükeyhe bint Yesar.
Ma'mer b. el-Hâris b.
Amr b. Habîb b. [Vehb b.] [136] Huzâfe b. Cumâh b. Amr
b. Husays b. Ka'b b. Lüeyy.
Es-Saib b. Osman b.
Maz'ûn b. Habîb.
El-Muttalib b. Ezher
b. Abdi Avf b. Abd b. el-Haris b. Zuhre b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b.
Galib.
Onun hanımı Ramle bint
Ebî Avf b. Sabira b. Su'ayd b. Sehm b. Amr b. Husays b. Ka'b b. Lüeyy.
En-Nehham (Nu'aym) b.
Abdillah b. [Esîd b. Abdi Menaf b.] [137] Avf
b. Ubeyd b. Uveyc b. Adiyy b. Ka'b b. Lüeyy.
Âmir b. Füheyre Ezdî
ve onun annesi, Ebû Bekr es-Sıddîk'ın cariyesi Füheyre.
Huzâ'a kabilesinden
Hâîid b. Sa'îd b. Ebi'l-Asî'nin hanımı Umeyne bint Halef b. Es'ad b. Âmir b.
Beyada b. Yusey'[138] b.
Ci'sem[139] b. Sa'd b. Muleyh b.
Amr.
Yukarıda adı geçen
Selît b. Amr'ın kardeşi Hatıb b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd.
Ebû Huzayfe Muheşşim[140] b.
Utbe b. Rabîa b. Abdi Şems b. Abdi Menaf.
Adiyy b. Ka'b'ın
müttefiki Vâkid b. Abdillah b. Abdi Menaf b. Urayn b. Sa'lebe b. Yerbû' b.
Hanzale b. Mâlik b. Zeyd Menât b. Temîm.
Adiyy b. Ka'b
Oğulları'nm müttefikleri olan Benû el-Bukeyr b. Abdi Ya'lil b. Naşib b. Giyere[141] b.
Sa'd b. Leys b. Bekr[142] b.
Abdi Menât b. Ki-nâne soyundan olan Hâlid, Akıl, Âmir ve İyas.
Mahzum Oğulları'nm
kölesi, Mezhic kabilesinin Ans koluna mensup Ammâr b. Yâsir.
Teym b. Mürre
Oğullan'ndan, Cud'an ailesinin müttefiki en-Nemir b. Kasıt Oğullan'ndan Suheyb
b. Sinan.
El-Erkam b.
Ebi'l-Erkam (Abdu Menaf) b. Ebî Cundub (Esed) b. Abdillah b. Ömer b. Mahzum.
Sonra Ömer b.
el-Hattâb b. Nufeyl b. Abdiluzzâ b. Riyâh b. Kurt Müslüman oldu. Ömer ile,
Yüce Allah'ın, sahâbîlerin sayılarını kırka tamamladığı söylenmiştir. Amr b.
Abese'nin Mekke'de olmadığı, Umeyr b. Ebî Vak-kâs'ın küçük olduğu ve onun gibi
küçüklerin aralarında bulunduğu bir sırada bu sayı kırka tamamlanmış olabilir.
[143]
Allah yolunda ilk kan
döken kişi Sa'd b. Ebî Vakkâs'tır. Sa'd, Müslümanlardan bir grup ile namaz
kılıyordu. Müşriklerden bir grup onları gördü. Onlarla çarpıştılar. Sa'd
onlardan birine devenin çene kemiği ile vurdu ve kafatasını yardı. [144]
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Allah (c.c.)'ın yoluna açıkça davet etti. Ona karşın, Kureyş de
düşmanlık ve eziyet etmeye açıkça başladı. Ne var ki onun amcası Ebû Tâlib,
kavminin dini üzerine kaldığı halde, Hz. Peygamber (s.a.s.)'i korudu ve
müdâfaa etti. [145]
Rasûlullah (s.a.s.)'a,
kavminden açıkça ilk ve ciddi bir şekilde eziyet eden ve düşmanlıkta[146]
bulunanlar şunlardır: Amcası Ebû Leheb. Adı, Ab-duluzzâ b. Abdilmuttalib'tir.
Rasûlullah ile alay edenlerden biri idi.
Onun amcasının oğlu,
Ebû Süfyân b. el-Hâris b. Abdilmuttalib.
Abdu Şems b. Abdi
Menaf Oğullan'ndan: Rabîa b. Abdi Şems'in iki oğlu Utbe ve Şeybe.
Ukbe b. Ebî Mu'ayt b.
Ebî Amr b. Rabîa b. Ümeyye b. Abdi Şems, Rasûlullah ile alay edip, O'nu
küçümseyenlerden biri idi.
Ebû Süfyân Sahr b.
Harb b. Ümeyye b. Abdi Şems, Rasûlullah ile alay edip, O'nu küçümseyenlerden
biri idi.
EI-Hakem b. Ebi'l~Âs
b. Ümeyye b. Abdi Şems, Rasûlullah ile alay edip, O'nu küçümseyenlerden biri
idi.
Mu'âviye b. el-Muğîre
b. Ebi'l-Âs b. Ümeyye b. Abdi Şems.
Abduddâr b. Kusayy
Oğulları'ndan: En-Nadr b. el-Hâris b. Alkame b. Kelede b. Abdi Menaf b.
Abdiddâr b. Kusayy.
Abduluzzâ b. Kusayy
Oğulları'ndan: El-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdiluzzâ, Rasûlullah ile
alay edip onu küçümseyenlerden biri idi.
Onun oğlu Rabîa b.
el-Esved.
Ebu'I-Buhterî el-Asî
b. Hişâm b. Esed b. Abdiluzzâ b. Kusayy.
Zühre b. Kilâb
Oğulları'ndan: Zühre'nin dayısı oğlu olan el-Esed b. Abdi Yağûs b. Vehb b. Abdi
Menâf b. Zühre b. Kilâb.
Mahzûm b. Yakaza b.
Mürre Oğulları'ndan, Ebû Cehl Amr b. Hişâm b. el-Muğîre b. Abdillah b. Amr b.
Mahzûm.
Onun kardeşi, el-Asî
b. Hişâm.
Amcaları: Hâlid b.
Velîd'in babası Velîd b. el-Muğîre.
Onun oğlu Ebû Kays b.
el-Velîd.
Onun amcasının oğlu
Kays b. el-Fakîhe b. el-Muğîre.
Amcalarının oğlu ve
mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin kardeşi Züheyr b. Ebî Ümeyye b. el-Muğîre. [147]
El-Esved b. Abdilesed
b. Hilâl b. Abdillah b. Amr b. Mahzûm.
Abid b. Abdillah b.
Amr b. Mahzûm Oğulları'ndan: Sayfıyy b. es-Sâib.
Sehm b. Husays b. Ka'b
b. Lüeyy Oğulîarı'ndan: Amr'ın babası el-Âsî b. Vâil b. Hâşim[148] b.
Su'ayd b. Sehm b. Husays.
Onun amcasının oğlu
el-Hâris b. Adiyy b. Su'ayd b. Sehm b. Husays.
El-Haccâc b. Amir b.
Huzeyfe b. Su'ayd b. Sehm b. Husays'ın oğulları Munebbih ve Nubeyh.
Cumâh Oğulları'ndan:
Halef b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh b. Husays b. Ka'b b. Lüeyy'in iki oğlu Ümeyye
ve Ubey.
Ebû Mahzûre'nin
kardeşi Enis[149] b. [Mi'yer] [150] b.
Levzan b. Sa'd b. Cu-mâh.
El-Hâris b.
et-Tulâtıla el-Huzâ'î. Adiyy b. el-Hamrâ es-Sakafî. [151]
Yukarıda isimleri
sayılanlar ve diğer kabile başkanları Müslümanlara karşı sertleştiler.
Korumasız ve dirençsiz olan Müslümanlara eziyet ve işkence ettiler. İslâm,
böylelikle kadın ve erkekler arasında yayılma imkânı buldu.
Rasûlullah (s.a.s.)'m
ashabı, büyük işkencelere maruz kaldılar. Buna karşın Yüce Allah da, onlara
âhirette büyük prestij sağlayarak, onlara büyük sabır/dayanma gücü ihsan etti. [152]
Allah'ın düşmanı, zâlim Ebû Cehl, Ammâr b. Yâsir'in annesi Sümeyye (r.a.)'yi ön
tarafından bir mızrak ile yaralayarak şehîd etti.
Bilâl'ın efendileri,
Benî Cumâh kabilesinden idiler. Onu yakalayıp, Mekke'nin sıcağında kızgın
kumların üzerine yatınyorlardi. Karnının üzerine büyük taşlar koyuyorlardı.
Sonra bu şiddetli sıcaklıkta, ona demir zırh giydiriyorlardı. Boynuna da bir ip
bağlıyorlardı. İpi çocukların eline verip dolaştırıyorlardı. Bilâl ise, bütün
bu durumlar karşısında sabredip karşılığını âhirette bekliyordu. Yüce Allah'ın
davası uğruna karşılaştığı bütün bu sıkıntılara aldırış etmiyordu. Allah ondan
razı olsun.
Bu sırada Ammâr'm
babası Yâsir, Seleme b. el-Velîd, Velîd b. el-Ve-lîd b. el-Muğîre, Ebû Huzeyfe
Muheşşim b. Utbe ve diğerleri Müslüman oldular.
Ebû Bekir, aşağıda
isimleri yazılı olan kişileri âzâd ettirmiştir: Bilâl b. Rebâh, onun annesi
Ümmü Veled Hemmâme, Amir b. Füheyre, Ümmü Ubeys, [153]
Zinnîre, Nehdiye ve kızı, Adiyy b. Ka'b Oğullan'ndan bir câriye. Ömer b.
Hattâb, Müslüman olmadan önce bu cariyeye Müslümanlığından dolayı işkence
ediyordu. Ebû Kuhâfe'nin şöyle dediği rivayet olunur: "Yavrucuğum!
Görüyorum ki sen hep güçsüz köleleri âzâd ediyorsun. Şayet güçlü olanlarını
âzâd edersen onlar seni korurlar." Ebû Bekir de, buna karşılık olarak:
"Ey babacığım! (Ben bunları âzâd etmekle) arzuladığımı diliyorum."
dedi. Bunun üzerine Yüce Allah'ın aşağıdaki âyetleri indirdiği rivayet
edilmektedir: "Korkup—sakınan ise, ondan uzak tutulacaktır. Ki o, malını
vererek temizlenip-annır...," Yüce Allah'ın rahmeti ve bereketi Sıddîk
üzerine olsun. [154]
Müslümanlar çoğalıp,
onlara yapılan eziyet ve işkence şiddetlenince, Yüce Allah, onlara Habeşistan'a[155]
hicret etme izni verdi. Habeşistan, Mekke'nin batısında, Sudan çölleri ile
Yemen'deki Kızıldeniz'den Kulzum[156]
şehrine kadar devam eden bir ülkedir.
Dini için Habeşistan'a
ilk hicret edenler şu kişilerdir: Osman b. Affân ve Rasûlullah (s.a.s.)'uı kızı
olan hanımı Rukayye.
Babaları istememesine
rağmen, Ebû Huzeyfe b. Utbe b. Rabîa b. Abdi Şems ile hanımı Sehle bint Süheyl
b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hısl b. Amir b. Lüeyy,
dinleri için Yüce Allah'a sığındılar. Sehle, Habeşistan topraklarında Muhammed
b. Ebî Huzeyfe'yi doğurdu.
Esed b. Abdiluzzâ
Oğullan'ndan: Zübeyr b. el-Avvâm b. Huveylid b. Esed b. Abdiluzzâ.
Abduddâr b. Kusayy
Oğullan'ndan: Mus'ab b. Umeyr b. Hâşim b. Abdi Menâf b. Abdiddâr.
Zuhre b. Kilâb
Oğullan'ndan: Abdurrahman b. Avf b. el-Hâris b. Zuhre.
Mahzûm Oğulları'ndan:
Ebû Seleme Abdullah b. Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm. Onunla
birlikte onun hanımı ve daha sonra mü'minlerin annesi olan Ümmü Seleme Hind
bint Ebî Ümeyye b. el—Mu-ğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm.
Cumâh Oğulları'ndan:
Osman b. Maz'ûn b. Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh.
Adiyy b. Ka'b
Oğulları'ndan: El-Hattâb ailesinin müttefiki Âmir b. Rabîa ve hanımı Leylâ bint
Ebî Hasme b. Gânım b. Abdillah b. Avf b. Ubeyd b. Uveyc b. Adiyy b. Ka'b.
Âmir b. Lüeyy
Oğulları'ndan: Ebû Sebre b. Ebî Ruhm b. Abdiluzzâ b. Ebî Kays b. Abdi Vedd b.
Nasr b. Mâlik b. Hısl b. Âmir b. Lüeyy ve hanımı Ümmü Kulsûm bint Süheyl b.
Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. b. Mâlik b. Hısl b. Âmir b. Lüeyy.
Bunun yanında,
Habeşistan'a ilk hicret eden kişinin Ebû Hatıb b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd
b. Nasr b. Mâlik olduğu da söylenmiştir.
El-Hâris b. Fihr
Oğulları'ndan: Süheyl b. Beydâ. Bu zât, Süheyl b. Vehb b. Rabîa b. Hilâl b.
Uheyb b. Dabbe b. el-Hâris'tir.
Onlardan sonra ise şu
kişiler hicret ettiler: Ca'fer b. Ebî Tâlib ve hanımı Esma bint Umeys. Esma,
orada çocukları Muhammed, Abdullah ve Avn'ı doğurdu.
Amr b. Sa'îd b. el-Asî
b. Ümeyye b. Abdi Şems ve hanımı Fâtima bint Safvân b. Ümeyye b. Muharrik[157] b.
[Hıml] [158] b. Şakk b. Rakabe b.
Muh-dic el-Kinânî.
Hâlid b. Sa'îd'in
kardeşi ve Huzâ'a kabilesinden olan hanımı Umeyne bint Halef b. Es'ad b. Âmir
b. Beyâde b. Yusey' b. Ci'seme[159] b.
Sa'd b. Muleyh b. Amr. Umeyne, orada Sa'îd ve Habbe[160]
adında iki çocuk doğurdu. Habbe ile daha sonra Zübeyr evlendi. Bu evlilikten
Hâlid b. Zübeyr ve Amr b. Zübeyr dünyaya geldi.
Onların müttefiki Esed
b. Huzeyme Oğullan'ndan: Abdullah b. Cahş b. Riâb b. Ye'mer b. Sabira.
Onun kardeşi
Ubeydullah ve hanımı, daha sonra mü'minlerin annesi olan Ümmü Habîbe bint Ebî
Süfyân. Ubeydullah orada Hristiyan oldu ve mürted olarak öldü.
Kays b. Abdillah da
onlardandır. Onunla birlikte hanımı Ebû Süfyân b. Harb b. Ümeyye Bereke bint
Yesâr.
Devs kabilesinden
Muaykîb b. Ebî Fâtıma ise, el-Âs b. Ümeyye Oğul-ları'ndan sayılmıştır.
Bazıları Ebû Mûsâ
el-Eş'arî'nin de Habeşistan'a hicret ettiğini[161] ve
Utbe b. Rabîa'nın müttefiki olduğunu belirtmişlerdir. Halbuki durum Öyle
değildir. Şu var ki o, kavminden bir grup ile Medine'ye hicret etmek üzere
ülkesi Yemen'den çıktı. Deniz yolculuğu ile oraya varmak üzere gemiye
bindiler. Gemi onları Habeşistan topraklarına götürdü. Ca'ferb. EbîTâ-lib ile
birlikte Medîne'ye gelinceye kadar orada kaldı.
Habeşistan'a hicret
edenlerden biri de Utbe b. Gazvan[162] b.
Câbir b. Vehb b. Nüseyb b. Mâlik b. el-Hâris b. Mazin b. Mansûr'dur. Mazin b.
Mansûr, Nevfel b. Abdi Menâf Oğulları'nm müttefiki Süleym b. Mansûr b. İkrime
b. Hasafe b. Kays b. Aylan b. Mudar'in kardeşidir. Bu zât, aynı zamanda Hz.
Ömer döneminde Basra şehrini kuran kişidir.
Esved b. Nevfel b.
Huveylid b. Esed.
Yezîd b. Zeme'a b.
el-Esved b. el-Muttalib b. el-Esed.
Amr b. Ümeyye b.
el-Hâris b. Esed.
Tuleyb b. Umeyr b.
Vehb b. Ebî Kesir[163] b.
Abd b. Kusayy. Abd b. Ku-sayy'm nesli tamamen tükenmiştir.
Suveybit b. Sa'd b.
Hureymele[164] b. Mâlik b. Umeyle b.
es-Sebbak b. Abdiddâr.
Cehm (ya da Cuheym) b.
Kays b. Abdi Şurahbil b. Hâşim b. Abdi Menâf b. Abdiddâr ile Huzâ'a
kabilesinden olan hanımı Ümmü Harmele bint Abdilesved b. Cezîme b. Ukayş[165] b.
Âmir b. Beyâda b. Yusey' b. Ci'seme[166] b.
Sa'd b. Muleyh b. Amr ve iki çocuğu Amr b. Cehm ve Huzeyme b. Cehm.
Ebû'r-Rûm b. Umeyr b.
Hâşim b. Abdi Menâf b. Abdiddâr.
Firâs b. en-Nadr b.
el-Hâris b. Kelde b. Alkame b. Abdi Menâf b. Abdiddâr.
Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın
kardeşi Âmir b. Ebî Vakkâs .
El-Muttalib b. Ezher
b. Abdi Avf b. Abd [b.][167]
el-Hâris b. Zühre ve hanımı Remle bint Ebî Avf b. Subeyre[168] b.
Su'ayd. Orada ona Abdullah b. el-Muttalib'i doğurdu.
Abdullah b. Mes'ûd ve
kardeşi Utbe b. Mes'ûd.
El-Mikdâd b. Amr b.
Sa'lebe b. Mâlik b. Rabîa b. Sümâme b. Matrûd ibn Amr b. Sa'd b. Düheyr b.
Lüeyy[169] b. Sa'lebe b. Mâlik b.
eş-Şerîd b. Ebî Ehven[170] b.
Faiş[171] b.
Dureym b. el-Kayn b. Ehved b. Behrâ b. Amr b. el-Haf b. Kuda'a. Bu zât, Zühre
OğuIIarı'nın müttefiki Mikdâd b. el-Es-ved'dir.
El-Hâris b. Hâlid b.
Sahr b. Âmir b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre ve hanımı Rayta bint el-Haris b.
Cübeyle b. Âmir b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre. Orada ona Mûsâ, Zeyneb, Âişe
ve Fâtıma adlarında dört çocuk doğurdu. [172]
Talha b. Abdillah'ın
amcası Amr b. Osman b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre.
Şemmâs b. Osman[173] b.
eş-Şerîd b. Hermî[174] b.
Âmir b. Manzum ibn Yakaza b. Mürre. Şemmâs'ın asıl adı Osman'dır. Rabîa'nın kız
kardeşinin oğludur.
Hebbâr b. Süfyân b.
Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm ve kardeşi Abdullah b. Süfyân.
Hişâm b. Ebî Huzeyfe
b. eî-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm. [175]
Ayyaş b. Ebî Rabîa b.
el-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm.
Huzâ'a kabilesinden
Muattıb b. Avf b. Âmir b. el-Fadl b. Afif b. Ku-Ieyb b. Hubşiyye b. Selûl b.
Ka'b b. Amr. Bu zât, Benî Mahzûm'un müttefiki Muattıb b. Hamrâ'dır.
Es-Saîb b. Osman b.
Maz'ûn ve iki amcası Kudâme b. Maz'ûn ile Abdullah b. Maz'ûn.
El-Hâris b. Ma'mer b.
Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh'm iki oğlu Hatib ve Hattâb. Hatıb ile birlikte
hanımı bint el-Mucellel b. Abdillah[176] b.
Ebî Kays b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy ile bu hanımdan
doğma iki oğlu Muhammed b. Hatıb ve el-Hâris ve b. Hatib da bulunmakta idi.
Hattâb ile birlikte ise hanımı Fükeyhe bint Yesar vardı.
Süfyân b. Ma'mer b.
Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh ve iki oğlu Câ-bir b. Süfyân ve Cunâde b.
Süfyân. İkisinin annesi Hasene ve onların anne bir kardeşi Şurahbil b. Hasene.
Şurahbil'in soy kütüğü ise şöyledir: Şurah-bil b. Abdillah b. [Amr h.] [177]
el-Mutâ' el-Kindî. Onun Temîm b. Mürr'ün kardeşleri olan el-Ğavs[178]
Oğullan'ndan olduğu da söylenmiştir. [179]
Osman b. Rabîa b.
Uhban[180] b. Vehb b. Huzâfe b.
Cumâh.
Huneys b. Huzâfe b.
Kays.
Kays b. Huzâfe ve
Abdullah b. Huzâfe.
İsmi Sa'îd b. Amr[181]
olan Temîm Oğullan'ndan biri. Bişr b. el-Hâris b. Kays'ın anne bir kardeşi idi.
Amr b. el-Asî'nin
kardeşi Hişâm b. el-Âsî b. Vâil.
Umeyr b. Riab b.
Huzeyfe b. Muheşşim b. Su'ayd b. Sehm.
Ebû Kays b. el-Hâris
b. Kays b. Adiyy b. Suayd b. Sehm. [182]
Onun kardeşleri:
el-Hâris b. el-Hâris, Ma'mer b. el-Hâris ve Bişr b. el-Hâris.
Onların müttefiki,
Mahmiye b. Cez' ez-Zübeydî.
Ma'mer b. Abdillah b.
Nadle b. Abdiluzzâ b. Hursan b. Avf[183] b.
Ubeyd b. Uveyc b. Adiyy b. Ka'b.
Adiyy b. Nadle b.
Abdiluzzâ b. Hursan ve oğlu en-Nu'mân b. Adiyy.
Mâlik b. Zeme'a[184] b.
Kays b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy ve
hanımı Umre bint es-Sa'dî b. Vakdan b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik
b. Âmir b. Lüeyy.
Abdullah b. Mahrame b.
Abdiluzzâ b. Ebî Kays b. Abdi Vedd.
Âmir b. Lüeyy
Oğulları'nın müttefiki Yemenli Sa'd b. Havle.
Abdullah b. Süheyl b.
Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd.
İki amcası: Selit b.
Amr ve es-Sekrân b. Amr.
O sırada hanımı olan mü'minlerin
annesi Şevde bint Zeme'a b. Kays b. Abdi Vedd.
Ebû Ubeyde b. Âmir b.
Abdillah b. el-Cerrâh b. Hilâl b. Uheyb[185] b.
Dabbe b. el-Hâris b. Fihr.
îyaz b. öanm b. Züheyr
b. Ebî Şeddâd b. Rabîa b. Hilâl b. Mâlik b. Dabbe b. el-Hâris b. Fihr.
Amr b. el-Hâris b.
Züheyr b. Ebî Şeddâd.
Osman b. Abdi Ğanm b.
Züheyr b. Ebî Şeddâd. [186]
Sa'd b. Abdi Kays b.
Lakît b. Âmir b. Ümeyye b. Zerib b. el-Hâris b. Fihr. [187]
Sonra Kureyş, Abdullah
b. Rabîa b. el-Muğîre el-Mahzûmî ile Amr b. el-Âs'ı, hicret eden topluluğu
kendilerine geri döndürmeleri için Ne-câşî'ye gönderdi. Yüce Allah, Necaşî'yi
böyle bir şeyi yapmaktan korudu. Zira o Müslüman olmuştu; fakat Habeş.
Iilerden korktuğu için Müslümanlığını açıklamamıştı. Müslümanları o iki kişiye
karşı korudu. Onlar da başarısız bir şekilde geri döndüler. [188]
Sonra RasûluIIah
(s.a.s.)'ın amcası Hamza b. Abdilmuttalib, Müslüman oldu. İslâm onunla ve Ömer
ile izzet buldu. Habbâb b. el-Eret de, daha önce Müslüman olmuştu. [189]
Böylece İslâm gelişip
yayıldı. Kureyş kâfirleri bu durumu gördüklerinde, Abdi Menâfin iki oğlu olan
Hâşim ve el-Muttalib Oğulları'ndan kimseler ile evlenmemek, alışveriş
yapmamak, konuşmamak ve onlarla otur-mamak üzere aralarında antlaşma
imzaladılar. Antlaşma maddelerini bir sahifeye yazdılar. [190] Bu
boykot, mü'min olsun kâfir olsun, bütün Hâşim Oğullan ve el-Muttalib Oğulları
'na karşı yapılmıştı; onların hepsini kapsıyordu. Sadece Ebû Leheb ve
çocukları hariç. Zira onlar kendi kabilelerine karşı Kureyş ile birlikte
olmuşlardı. Müslümanlar, Ebû Tâlib'in mahallesinde (şi'b) üç yıl mahsur
kaldılar. Kureyş'ten bir grup birleşip bu olaya karşı çıkıncaya kadar muhasara
devam etti. Bu konuda en güzel davranışı ise Hişâm b. Amr [b. Rabîa] [191] b.
el-Hâris b. Hubeyyib b. Nasr b. Mâlik b. Hisi b. Âmir b. Lüeyy sergiledi. Zira
o, Züheyr b. Ebî Ümey-ye b. el-Muğîre el-Mahzûmî ile karşılaştı. Dayılarını
(böyle bir şekilde Kureyş'e) teslim etmesinden dolayı onu kınadı. Zira
Züheyr'in annesi, Rasûlullah (s.a.s.)'m halası Atike bint Abdilmuttalib idi.
Ziiheyr, antlaşmayı bozup boykotu kaldırma konusunda ona olumlu cevap verdi.
Sonra Hişâm, Mut'im b. Adiyy b. Nevfel b. Abdi Menâf'a gitti. Ona da Abdi
Menâfin iki oğlu olan Hâşim ve el-Muttalib Oğullan'ndan olan akrabalarının
durumunu hatırlattı. Mut'im de antlaşmayı bozma konusunda ona olumlu cevap
verdi. Sonra Ebû'l-Bahterî b. Hişâm[192] b.
El-Haris b. Esed b. Abdiluzzâ b. Kusayy'a gitti. Ona gerekli hatırlatmalarda
bulundu. Ebû'l-Bahterî de ona olumlu cevap verdi. Sonra Zeme'a b. el-Esved b.
el-Muttalib b. Esed b. Abdiluzzâ'ya gitti. Onu da antlaşmayı bozmaya davet
etti. O da olumlu cevap verdi. İşte bu kişiler antlaşmayı bozmaya giriştiler.
Tam bu sırada Rasûlullah (s.a.s.), Kureyş müşrikleri topluluğuna bir elçi
göndererek kendisine inen vahyi onlara iletti. Yüce Allah'ın, Ka'be'de asılı
olan antlaşmanın yazılı olduğu sahifeye bir ağaç kurdunu (güve) gönderdiğini ve
güvenin, Yüce Allah'ın isminden başka sahifede yazılı olan her şeyi yediğini
onlara bildirdi. Rasûlullah'ın kendilerine söylediklerinin aksini bulmak
umuduyla, Kureyş müşriklerinin hepsi kalkıp sahifenin asılı olduğu Ka'be'ye
gittiler. Sahifeyi açtıklarında, Rasûlullah (s.a.s.)'m dediği şekilde olduğunu
gördüler. Mahcûb oldular. Antlaşmayı bozma girişiminde bulunan yukarıda adı
geçen kişiler ise güçlendiler. Böylelikle sahifede yazılı olan antlaşmanın
hükümlerini yürürlükten kaldırdılar.
Ebû Bekir de hicret
etmek istedi. Îbnu'd-Duğğunne[193]
onunla karşılaştı ve onu geri çevirdi. [194]
Sonra Habeşistan'da
bulunan muhacirlere, Kureyş'in Müslüman olduğu haberi ulaştı. Halbuki bu haber
yalandı. Onlardan bir grup geri döndü. Geri dönenler arasında şu kişiler vardı:
Osman b. Affân, Rasûlullah (s.a.s.)'m kızı olan hanımı Rukayye, Ebû Huzâfe b.
Utbe b. Rabîa, hanımı Sehle bint Süheyl, Abdullah b. Cahş, Utbe b. Ğazvan,
ez-Zübeyr b. Av-vâm, Mus'ab b. Umeyr, Suveybit b. Sa'd b. Harmele, Tuleyb b.
Umeyr, Abdurrahman b. Avf, el-Mikdâd b. Amr, Abdullah b. Mes'ûd, Ebû Seleme b.
Abdilesed, hanımı mü'minlerin annesi Ümmü Seleme, Şemmâs b. Osman, Seleme b.
Hişâm b. el-Muğîre, Ammâr b. Yâsir, [195]
Maz'ûn Oğul-lan'ndan Osman, Kudâme ve Abdullah, es-Sâib b. Osman b. Maz'ûn,
Hu-neys b. Huzâfe es-Sehmî, Hişâm b. el-Asî b. Vail, Âmir b. Rabia ve hanımı
Leylâ bint Ebî Hasme, Âmir b. Lüeyy Oğullan'ndan Abdullah b. Mah-rame b.
Abdiluzzâ, Abdullah b. Süheyl b. Amr, [196]
es-Sekrân b. Amr ve hanımı Şevde bint Zeme'a, Sa'd b. Havle, Ebû b. Ubeyde b.
el-Cerrâh, Amr b. el-Hâris b. Züheyr b. [Ebî] [197]
Şeddâd, Süheyl b. Vehb (Beydâ) ve Amr b. Ebî Şerh.
Mekke'ye
geldiklerinde, orada Müslümanlara eziyet ve işkencenin devam ettiğini
gördüler. Medine'ye hicret edinceye kadar kendilerine yapılan eziyete sabredip
katlandılar.
Seleme b. Hişâm da
hicret edemedi. Zira onun amcası ve kardeşi, Bedir, Uhud ve Hendek savaşları
yapılıncaya kadar onu hapsettiler. Ayyaş b. Ebî Rabîa da hicret edemedi. Zira
o, Medîne'ye hicret etmek üzere yola koyuldu. Ebû Cehil ve el-Hâris b. Hişâm
onu takip ettiler. Bu iki kişi onun hem amcası oğulları hem de anne bir
kardeşleriydi. Ona annesinin kötü durumunu hatırlattılar. O da şefkat gösterip
duygulandı ve döndü. Bedir,
Uhud ve Hendek
savaşları meydana gelip bitinceye kadar onu tutukladı-lar. Hendek Savaşı'ndan
sonra o, Seleme b. Hişâm ve el-Velîd b. el-Velîd b. el-Muğîre hicret ettiler.
Abdullah b. Süheyl b. Amr[198] da
hicret edemedi. Zira o, kâfirler ile birlikte Bedir Savaşı'na çıkıncaya kadar
hapsedildi. Savaş sırasında müşriklerden kaçıp Rasûlullah (s.a.s.)'ın safına
katıldı. [199]
Hz. Hatîce ve Ebû
Tâlib'in[200] vefatları, boykot
antlaşmasının bozulmasından sonraya denk geldi. Bunun üzerine Kureyş
sefihleri, cesaretle Rasûlullah (s.a.s.)'a saldırdılar. [201]
.
Rasûlullah (s.a.s.),
İslâm'a davet etmek üzere Taife gitti. Fakat Taifli-ler İslâm'ı kabul
etmediler. [202] Rasûlullah (s.a.s.),
el-Mut'im b. Adiyy b. Nevfel b. Abdi Menâfin himayesinde Mekke'ye geri
dönebildi. Yüce Allah'ın dinine davet etmeye devam etti. [203]
Sonra et-Tufeyl b. Amr
ed-Devsî[204] Müslüman oldu. Kavmini
İslâm'a davet etti. Rasûlullah (s.a.s.), Yüce Allah'tan onun için bir belirti
kılmasını niyaz etti. Yüce Allah da onun yüzünde bir nûr yarattı. Dedi ki:
"Ey Allah'ın Rasûlü! İnsanların, bu müsledir (organın kesilip
değişmesidir) demelerinden korkuyorum." Rasûlullah (s.a.s.) duâ etti.
Bunun üzerine nûr onun kırbacına geçti. Bu zat Zü'n-Nûr (Nur sahibi) olarak
bilinir. Tufeyl'in kavminden bazıları Müslüman oldular. Et-Tufeyl, Hendek
Savaşı'ndan sonra kavminden yetmiş küsur aile ile birlikte hicret edinceye
kadar kendi bölgesinde ikâmet etti. Hayber'de Rasûlullah (s.a.s.)'ın saflarına
katılıp O'na hizmet ettiler. [205]
Rasûlullah (s.a.s.),
Mekke'de bulunduğu sırada geceleyin cesedi ile Beytü'l-Makdis'e götürüldü.[206]
Rasûlullah (s.a.s.),
Cebrâîl (a.s.) ile birlikte semâlara doğru yükseldi. Her semâyı birer birer
dolaştı. Oralarda bazı peygamberler ile karşılaştı. Dünya semâsında Adem ile
karşılaştı. Onun sağında mutlu (saîd) olan ruhlar; solunda ise bedbaht (şakî)
olan ruhlar bulunuyordu. İkinci semada İsâ ve Yahya'yı; üçüncü semâda Yûsuf'u;
dördüncüde İdrîs'i; beşincide Hâ-rûn'u; altıncıda Musa'yı ya da İbrahim'i;
yedincide bu ikisinden birini gördü. Yine altıncı semâda Cennetu'l-Me'vâ ve
Sidretü'l-Müntehâ'yı gördü.
Bu gece beş vakit
namaz farz kılındı.
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Arap kabilelerini Yüce Allah'ın dinine çağırmaya başladı. O'na
olumlu cevap veren hiçbir kabile bulamadı. [207]
Zira Yüce Allah, bu şerefi Ensâr için saklamıştı. Evs kabilesinden Amr b. Avf
[b. Mâlik] [208] Oğulları'ndan Süveyd'in
Mekke'ye geldiğini duyunca, gidip onu da İslâm'a davet etti. Ne var ki Süveyd,
ne ilgisiz kaldı ne de İslâm'ı kabul etti. Medine'ye döndüğünde bir savaşta
öldürüldü. [209]
Sonra Ebû'l-Hayser
Üneys b. Râfi', Abduleşhel Oğulları'ndan yüz kişi ile birlikte Kureyşliler ile
bir ittifak antlaşması (hilf) yapmak üzere Mekke'ye geldiler. Rasülullah
(s.a.s.) onları İslâm'a davet etti. Henüz çocukluk çağında bir genç olan İyas
b. Mu'âz: "Ey Kavmim! Allah'a yemin ederim ki, bu elde etmek için
geldiğimiz şeyden daha hayırlıdır." deyince, Ebû'l-Hayser onu dövdü ve
azarladı. îyas da sustu. Sonra hilf denilen antlaşmayı tamamlamadan Medîne'ye
döndüler. İyas b. Mu'âz orada vefat etti. Onun Müslüman olarak vefat ettiği
söylenmiştir.
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), hacc mevsiminde Akabe yakınında bir Ensâr topluluğu ile karşılaştı.
Hepsi Hazrec kabilesine mensup kişilerdi. Bu kişilerin adları şöyledir: Ebû
Umâme Es'ad b. Zürâre b. Udes b. Ubeyd b. Sa'lebe b. Ğanm b. Mâlik b. en-Neccâr
(Teymullah) b. Sa'lebe b. Amr b. el-Hazrec b. Hârise'dir.
Avf b. el-Hâris b.
Rifâ'a [b. el-Hâris] [211] b. Sevâd b. Mâlik b.
Ğanm b. Mâlik b. en-Neccâr b. [212]
Afra.
Rafi'[213] b.
Mâlik b. el~Aclân b. Amr b. Âmir b. Zureyk b. Âmir b. Zu-reyk b. Abdi Harise b.
Mâlik b. Gadb b. Cüşem b. el-Hazrec.
Kutba b. Âmir b.
Hadîde b. Amr b. Sevâd b. Ğanm b. Ka'b b. Selime b. Sa'd [b. Ali b. Esed b.] [214] Saride b. Tezid b. Cüşem b. el-Hazrec b.
Harise.
Ukbe[215] b.
Âmir b. Nâbi b. Zeyd b. Heram b. Ka'b b. Ğanm b. Selîme.
Câbir b. Abdillah b.
Ri'ab b. en-Nu'mân b. Sinan b. Ubeyd b. Adiyy b. Ganm b. Ka'b b. Selîme.
Rasûlullah (s.a.s.),
onları İslâm'a davet etti. Allah'tan ki onlar Yahudilerin komşuları idiler.
Zira Yahudilerin, Yüce Allah'ın zamanı yaklaşan bir peygamberi göndereceğini
ve bu peygamberin çıkmak üzere olduğuna dair konuşmalarını sürekli
duyuyorlardı. Onlardan bazıları: "Allah'a yemin ederiz ki bu zât
Yahudilerin sizi onunla tehdit ettikleri peygamberin ta kendisidir.
Sakın, Yahudiler ona
inanma ve tabi olmakta bizi geçmesinler!" deyip, hemen iman ettiler ve
Müslümanlardan oldular. Rasûlullah'a: "Kavmimiz arasında iç ihtilaflar ve
mücâdeleler olduğu halde biz onları bırakıp buraya geldik. Onların yanına geri
dönelim. Bizi davet ettiğin İslâm'a biz de onları çağıralım. Muhtemeldir ki
Allah senin de aracılığınla onları birleştirir. Şayet sana uyarlarsa senden
daha azız ve şerefli kimse olmaz." dediler. Hepsi Medîne'ye döndüler.
İnsanları İslâm'a davet ettiler. Böylece Medîne'de İslâm yayıldı. Öyle ki
Rasûlullah (s.a.s.)'dan söz edilmeyen Ensâr'ın hiç bir evi kalmadı. Ertesi yıl
Ensârdan on iki kişi tekrar Akabe'ye geldiler. Onlardan beş kişi, daha önce
gelenlerdendi. Önce gelenlerden Câbir b. Abdillah gelememişti. Ensâr'dan yedi
kişi ise yeni gelenlerdendi. [216]
[1] "h" (ha) harfi, tahvil (dönüştürme, çevirme,
değişiklik) kelimesinin kısaltılmışıdır. Tahvil kelimesi ise, hadİsçiierin
isnadın başındaki değişikliğe İşaret etmek için kullandıkları bir kavramdır.
[2] Asıl nüshada İbn Ruyal el-Hicâzî diye yazılmıştır. Bu
yanlıştır. Önsözde bunu açıkladık.
[3] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 41.
[4] RasûUıIlah"ın soyu için bkz. İbn Hişâm, I, 1; İbn
Sa'd, I/I, 27; et-Taberî, II, 172; Tehzîbu İb-ni Asâkir, I, 277;
Telkîhu'l-Fuhûm, 5; İbn Seyyidi''n-nâs, I, 21; İbn Kesir, II, 252;
Zâ-du'l-Me'âd, I, 28; Tehztbu'n-Nevevî, I, 21; Tâtihu'z-Zehebî, I, 18.
[5] Adiyy, Ka'b'ın oğludur. Cumâh ve Sehm ise, Amr b.
Hesîs b. Ka'b'ın oğludurlar (el-Cem-hara, 150).
[6] İbn Hazm, el-Cemhara adlı eserinde şöyle der:
Araplarda harekesiz lâm harfi ile "Melk b. Ki-nâne'den" başka bu
isimde kimse yoktur. Diğerleri "Mâlik" şeklindedir (lâm harfinin
esresi ve lâm'dan önce elif harfi bulunmaktadır.) Yine Dihkanların ileri
gelenlerinden Fer gane hükümdarı Bekr b. Melk'den başka "Melk"
adının ardı] olduğu ikinci bir "Melk" adı bilmiyorum.
[7] Asıl nüshada Hudan diye yazılıdır. Düzeltme şu
eserlere bakılarak yapıldı: el-Cemhara, 17; Nesebu Kureyş, 10; et-Taberî, II,
188.
[8] Kays kabilesi ve boylarının soyu için bkz.
Cemharatu'l-Ensâb, 232-275.
[9] Abdulkays ve kabileleri için bkz. el-Cemhara, 278
[10] İbn Hazm'ın sözü, Gafık'ın, Akk'lardan başka bir
kabile olduğu zannını vermektedir. Doğru olanı ise, Ğâfık Oğulları'nm, Akk
kabilesinin bir kolu olduğudur. Bkz. el-Cemhara, 309.
[11] £t-Tabert, I, I62'de îs ya da Isâ olarak
isimlendirmiş; el-Cemhara, 474'de, îsâb olarak geçmektedir. Bu, Tevrat'ın
zikrettiği îsû'dür. El-Edûmiyyûn onun neslindendir. El-Cemha-ra'deki İbn
Hazm'ın şu sözü de bu görüşü desteklemektedir: "Onun nesli, Hicaz ile Şam
arasındaki es-Surat dağında İkamet ediyorlardı. Ancak onların hepsi göçüp
gittiler." Bu sözler el-Edûmİyyûn için de uygundur.
[12] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 42-44.
[13] Doğumu için bkz. İbn Hİşâm, I, 167; İbn Sa'd, I/I, 62;
et-Taberî, II, 172; Tehıîbu İbn Asâ-kir, I, 280; Telkîim'l-Fuhûm, 4; İbn
Seyyidi'n-Nâs, I, 26; İbn Kesir, II, 259; Târîhu'z-Zehe-bî, I, 21; el-İmtâ', 3.
Peygamberliği için bkz. İbn Hisâm, I, 249; İbn Sa'd, I/I, 126; et-Taberî,
II, 201; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 80; İbn Kesîr, II, 306; Zâdu'l-Me'âd, I, 33;
Târîhu z-Zehebî, I, 67; eİ-İmtâ', 12. Yaşı için bkz. İbn Sa'd, II/II, 81; İbn
Kesîr, V, 256; Târîhu'z-Zehebî, I, 67; el-İmtâ', 551.
[14] Siyer yazarları arasında, babası vefat ettiğinde
Rasûlullah'ın kaç yaşında olduğu konusunda ihtilaf vardır (bkz. el-İmta', 5).
Cumhura göre, babası vefat ettiğinde Rasûlullah (s.a.s.)'ın annesi O'na hamile
idi .
[15] İbn Sa'd, II/II, 10, 29; el-Makrızî, el-İmtâ', 542,
543'te, rahatsızlığın Meymûne'nin evinde başladığı ve orada ciddileştiği, daha
sonra Rasûlullah'ın Hz. Âişe'nin evine taşınması İçin hanımlarından izin
istediği ve onların da izin verdikleri rivayet etmektedirler
[16] Suhûliye, Yemen'de bulunan Suhûl adında bir köye
nİsbet edilmiştir. Oradan beyaz pamuklu kumaş getiriliyordu
[17] İbn Hazm'ın dışında başka bir kimsenin pijamadan söz
ettiğine rastlamadık. En meşhur ri-vâyetler İbn Sa'd, II/II, 65'te
zikredilenlerdir. Bu rivayetlerde, Rasülullah'ın, gömlek, sarık ve üstlüğü
bulunmayan üç elbise İle kefenlendiği anlatılır.
[18] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 44-45.
[19] İbn Sa'd, et-Tabakûl 1/1, !12'de, RasûluIIah'a Vahyin
İnişi başlığından sonra, Peygamberliğin Belirlileri adında bir başlık
koymuştur. İbn Kesîr, VI, 74'de bu konuyu geniş bir şekilde ele almış ve bu
konu ile iigili hadîsleri istihraç etmiştir. Ebû Nu'aym, "Delâilu''
n-Nübüvvc" adlı eserinde, özellikle 22. ve 29. bölümlerde bu konuyu
detayhca anlatır. Bu konuda Suyû-tî'nin e!-Rasai<iu'\-~Kührû
adlı bir eseri bulunmaktadır. Beyhakı, konuyu yazma eseri Delâ-ihı'n-Nübüvvc'dc
anlatır. Bkz. el-Mevâhibu \-Ledımniyye, I, 453. Yine bkz. Sahîhu'l-Bu-harî, 4,
191 "Alâmatü'n-Niibüvve" başlığı; Târîhu'z-Zehebî, 1, 74, 240 v.d.
[20] Bir tahıl ölçeğidir. Bir kişinin iki avucunu
doldurmasına da müd denilmiştir.
[21] Bu konuda Yüce Allah’ın, Rasulü (s.a.s.)’ne emri
vardır: “(Ey Muhammed, onlar:) Şayet iddia ettiğiniz ahiret yurdu Allah katında
diğer insanlara değil de yanlızca size aitse ve bu iddanızda doğru iseniz,
haydi ölümü temnni edin (bakalım), de. Onlar, kendi elleriyle önceden
yaptıkları işler (günahlar ve isyanları) sebebiyle hiçbir zaman ölümü temenni
etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.” (Bakara, 94-95). Yüce Allah,
Rasulü’ne şöyle de emretmiştir: De ki: Ey Yahudiler! Bütün insanlar değilde,
yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu idda ediyorsanız, bunda da samimi
iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)İ Ama onlar, önceden yaptıklarından
dolayı ölümü asla temenni etmezler. Allah , zalimleri çok iyi bilir.” (Cum’a,
6-7).
[22] Rasûlullah (s.a.s.), Suraka b. MâUk'e hitaben şöyle
buyurmuştur: "Kisra'nın bileziklerini taktığında kendini nasıl
hissedersin?" Fetihler gerçekleştiğinde Ömer, Kisra'nın bileziklerini
getirdi. Surâka'yi çağırıp kollarına taktı
[23] İbn Hazrn, Rasûlullah için "oria boylular
gibi" demektedir. İbn Sa'd ve diğerleri İse, O'nun boyu için "orta
boyun üzerinde" tabirini kullanmaktadırlar.
[24] Mübâhele, lanetleşme demektir. Necran Hristiyanları
ile ilgili mübâhele, Âl-İ İmrân, 61 'de zikredilmekledir. Bkz. İbn Hişâm, II,
233; İbn Sa'd, I/II, 84; el-İmtâ', 502
[25] El-Cemhara, 268; İbn Hişâm, IV, 213; et~Taberî, III,
165; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 232; el-îm-îa , 508; el-Eğânî, XV, 130'da soyu aynı
bu şekildedir. İbn Sa'd, I/II, 51'de bu kişinin nesebi şu şekildedir: Erbed b.
Rabîa b. Mâlik b. Ca'fer. Bu, İbn Sa'd'ın eserine nasıl geçmiş olduğunu
bilemediğimiz bir yanılgıdır. Şayet bu hata İbn Sa'd'den kaynaklansaydı, ondan
alıntı yapan ümmetin âlimleri ya onu düzeltirlerdi ya da onun soy bilginlerinin
görüşlerine aykırılığını belirtirlerdi. Belki de bu nüshayı yazan kişi, İbn
Sa'd'm kitabından: "Erbed, Le-bîd b. Rabîa b. Mâlik b. Ca'fer'in
kardeşidir." dediğini görmüş ve yanılgı eseri oiarak bir soyu diğeri ile
karıştırmış olabilir. Şüphesiz Erbed b. Kays, Lebîd b. Rabîa'nın anne
tarafından kardeşidir.
[26] Bu sahabîKatâdeb. Nu'mân'dır. Uhud Savaşı'nda onun
gözü yaralanmıştı. Bkz. İbn Hişâm, III, 87.
[27] İbn Habîb, el-Hakem'i alaycılardan saymamıştır. Fakat
Rasûlullah'a eziyet edenler arasında onun adını zikretmiştir (el—Muhabbev, s.,
157.). El-hfîab, Usdu'l-Gâbe, ei-Isâbe adlı eserlerde anlatıldığı kadarıyla,
el-Hakem'in biyografisinde, İbn Hazm'ın burada zikrettiği şeye işaret eden bir
ifadeye rastlanıl m anlaktadır. Ne var ki Belâzurî, Ensâbu'i-Eşraf (V, 27)'da
böyle bir olay zikretmektedir. Dei" ki: "EI-Hakem, Rasûlullah'ı dini
konusunda kü-çümsüyordu. Rasûlullah'ın arkasında yürüyor, kaş göz
hareketlerinde bulunuyor, onu taklit ediyor, ağız ve burnunu eğiyordu. Namaz
kıldığında onun arkasında durup, parmaklarıyla işaretlerde bulunuyordu. Sonra
onun aklî dengesi bozuldu. Ölünceye kadar hep titredi durdu.
[28] Asıi adi: "el-Hâris b. Ebi'i-Avf'dir. El-Cemhara,
24i; Tabakam İbn Selâm, 566; İbn Hi-şâm, III, 226'de de belirtildiği gibi
doğrusu da böyledir. Zikredilen el-Hâris ise, Ahzâb Sa-vaşı'nda Benî Mürre'nin
lideriydi. Daha geniş bilgi için e!-!sobe'deki biyografisine bakınız
[29] El-Eğânt(XI, 89}'de, annesinin adı Karsafe olarak
geçmektedir. Bersâ (abraşlı) diye adlandırılması, abraşlı olduğundan değil
beyazlığından dolayıdır, denilmekledir. Ibnu'l-Enbârî, Serhu'l-Mufaddaliyâl
(s., 336).)'ta: "Karsafe onun anneannemidir. Annesinin adı ise Cem-re'dir.
Cebre olduğu da rivayet olunmuştur." Demekledir.
[30] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 46-51.
[31] Rasûluüah'm Hacc ve umreleri için bkz. İbn
Seyyidi'n-Nâs, II, 28ü; Zâdu'l-Me'ûd, I, 357, 364; İbn Kesir, V, 215. İbn
Seyyidi'n-Nâs, O'nun dört umre yaptığını kabul etmektedir. Müşriklerin
Hudeybiye'de engellediği umreyi de hesaba katmaktadır. İbn Kesîr d aynı görüştedir.
[32] Mekke ile Taif arasında bir suyun adı olan bu
kelimeyi, hadisçilerGi'irrâne diye okumuşlardır. Edebiyatçılar ise bu okunuşu
yanlış bularak Ci'râne diye okumuşlardır.
[33] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 51-52.
[34] Rasülullah (s.a.s.)'ın gazveleri hakkında bkz. Vakıdî,
II, 8; İbn Habîb, 110-125; İbnu'l-Cev-zî, Teikthu''l-Fuhûm, 22-36
fonu'I-Kayyim, Zâdu'l-Me'âd, I, 66; Ebû Nu'aym (Delâ-ılu'n-Nühüvve, 173); îbn
Kesîr, V, 2!6'da, bu yazarların her biri gazveler için bağımsız bir liste
aktarmışlardır. Diğer siyer kitapları ise onları detaylı bir şekilde
anlatmışlardır. Bu gazvelerin sıralanışı ve ondan sonraki konu olan
Rasûlullah'in Gönderdiği Seriyyelerîn gönderiliş sıralanışında olduğu gibi çok
ihtilaf vardır. Siyer ehlinden, İbn Hazm'ın tercih etliği sıralanışa en yakın
sıralama İbn Hişâm'ındır. Şu da var ki İbn Hişâm, Uşeyre Gazvesi'ni dördüncü
sırada göstermiştir. İbn Hazm ise, İbn Habîb'in yaptığı gibi onu Üçüncü sırada
göstermiştir, jbn Hişâm, gazvelerin sayısını 27 olarak; İbn Hazm ise 25 olarak
kabul eder.
[35] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 52-53.
[36] Rasûlullah (s.a.s.}'ın gönderdiği seriyyeier hakkında
bkz. Vahdî, 2-8; el-Muhabber, 116; Ensâbıt'l-Eşmf, c. I, vrk., 179-186;
Telkîhu'l- Fuhûm, 22-36; Zâdu'i-Me'âd, I, 66.
[37] Yakut'un dediğine göre (III, 25), "mere"
kelimesi kadın anlamında olan "mer'e" kelimesi nin
basitleştirilmiş/hafiflcşlirilmiş şekildir.
[38] İbn Sa'd (l/U, 24)'de şöyle der: "EI-Karde, Necid
bölgesinde Rabaze ile Gamre arasında bulunan dağlık bir bir yerin
adıdır."
[39] Zu'1-Kassa, Medine'den 24 mil uzaklıkta olan bir
yerdir. (İbn Sa'd, I/II, 61; el-İmtâ', s. 264).
[40] Ei-Ğamre, İbn Hişâm, Yâkût ve İbnu'l-Fakih'in de
zikrettiği gibi, bu kelimenin sonunda t harfi vardır. Ğamre, Necİd yolu
üzerinde bulunan, Medine'ye bağlı bir yerdir. Makrızî, bu kelimenin sonundaki t
harfini silmiştir (s. 264); İbn Sa'd, Ukkâşe b. Mihsan'ın biyografisini
anlatırken (II/I, 61), "Rasûlullah (s.a.s.) onu Gamr'e, talihli Gamr'e
gönderdi. Gamr, Feyd'den iki gece uzaklıkta, Benî Esed'e ait bir suyun
adıdır." Demektedir.
[41] Katan. Feyd bölgesinde bir dağdır. Necid'de bulunan bu
dağda, Benî Esed b. Huzeyme'ye ait bir su bulunmakladır.
[42] İbn Hişâm, IV, 260; el-İmtâ', 256'da, Kuretâ, Benî
Bekr b. Kilâb'dandır, denilmiştir.
[43] İbn Hİşâm, IV, 260; Vakıdî, s. 5; İbn Sa'd, II/I, 62
ve Yakut'ta da yazıldığı gibi doğrusu eİ-Hemûm'dur.
[44] Hisma, Eyle ve İsrâîl Oğulları Tİlı'inin kenarı ile
Benî Uzre toprakları arasında olan dağ ve yerin adıdır.
[45] Asıl nüshada el-Tarak şeklinde yazılıdır. Vakıdî, 5;
İbn Sa'd, II, 63; el-Imta', 266 ve Yakut'a göre düzeltildi. Vakıdî der ki:
"Et-Taraf, Mcdîne'dcn otuz altı mü uzaklıkladır." demektedir. Makrızî
ise, bu yerin Irak yolu üzerinde Nahl bölgesinde olduğunu bu ifadeye
eklemiştir.
[46] El-İmta (s.
413)'da, Ebû Âmir'in, Ebû Musa'nın kardeşi olduğu belirtilmiştir. Rasûlullah
(ş.a.s.), onu Evtas'a Huneyn'in hemen akabinde göndermiştir.
[47] İbn Hişam, Vakidi ve el İmta’da bu isim Süfyan b.
Halid olarak geçmektedir.
[48] Bu ilâve, İbn Hişâm, VI, 271; İbn Sa'd, II, 91;
el-İmtâ', 334'e bakılarak yapılmıştır.
[49] Cuheyne kabilesinin el-Hurak kolu: Benî Humeys b.
Artır b. Sa'lebe b. Muvaddıa'dir. (Bkz. el-Cemhara, s. 417).
[50] Asıl nüshada Vakam'dır. İbn Hişâm, IV, 275; İbn Sa'd,
I/II, 96; et-İmtâ', s. 356'ya göre düzeltildi. İbn Sa'd, îbn Seyyidi'n-Nâs,
II, 161 ve el-Imtâ'm her birinde bu seriyye, Katâde b. Rib'î seriyyesi olarak
adlandırılmıştır. Seriyyenin kendi durumu ile ilgili bir ihtilaf yoktur.
İhtilaf sadece seriyyeye kimin başkanlık ettiği konusunda olmuştur. İbn Hişâm
buna îbn Ebî Hadred seriyyesi demiştir. Ebû Katâde'yi de bu seriyye ile
birlikte çıkan biri olarak zikretmiştir.
[51] Siyer kitaplarında bu seriyye "Hibt Gazvesi"
olarak adlandırılmıştır. Zira Müslümanlar "Hıbt" denilen bir çeşit
ağacın yapraklarından yemişlerdi. (Bkz. İbn Sa'd, I/II, 95; İbn Seyyidi'n-Nâs,
H, 158, el-İmta, 354).
[52] İbn Hişâm (IV, 282), Amr b. Ümeyye'nin seriyyesinden
söz ederken, bu seriyyenin İbn İs-hâk'in zikrettiği seriyyelerden olmadığına;
İbn Hişâm'ın bunu ilave ettiğine işaret etmektedir.
[53] Asıl nüshada Ebû Ukayl olarak geçmekledir ki yanlıştır
[54] Asıl nüshada "Câbir b. Halef..."
geçmektedir. Bu yanlıştır, En azında Kürz'ün soyundan babasının adı silinip
kaybolmuştur.
[55] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 53-56.
[56] Rasûlullah (s.a.s.)'m vasıfları hakkında bkz. İbn
Sa'd, I/II, 120; Müsnedu'1-İmam Ahmed b. Hanbel, thk. Ahmed Muhammed Şâkir,
(684, 744, 746, 796, 944, 946, 947, 1053, 1122, 1299, 1300) nolu hadislere,
et-Tirmizî, eş-Şemâil, şerheden Ali ei-Kârî, c. I, s. 8-67; Tehzîbu İbnAsâkir,
1, 314; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 323; Tarîhu'ı-Zehebî, I, 243; Tehzîbu'n-Neve-vf,
I, 25; İbn Hazm'ın burada zikrettiği bazı vasıflar, Enes'den rivayet olunan
hadisten (bkz. İbn Sa'd, I/II, 123) ve Müsned'deki numaralarına işaret
ettiğimiz Ali b. EbîTâlib'in rivayet ettiği hadisten alınmıştır. İsimleri
konusunda İse bkz. İbn Sa'd, I/I, 64; et-Taberî, III, 185; İbn Asâkir, I, 73;
Telkîhu'l-Fuhûm, s. 6; Zâdu'i-Me'âd, s. 38; Târthu'z-Zehebt, I, 24;
Târî-hu'l-Hamis, I, 206; Tehzîbu'n-Nevevf, I, 22; İbn Sa'd onun isimlerine
el-Hatem/el-Hâlim ve Rasûlu'r-rahme (rahmet elçisi) adlarını da eklemiştir,
[57] Bkz. İbn Sa'd, I/II, 135, Rasûlullah (s.a.s.)'m
yaşlılığından söz etliği yer.
[58] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 57.
[59] Bu bölümün sıralaması, eİ~Muhabber, (s. I25)'den bazı
yönlerden farklıdır. Belâzurî'nin, Fuiûhu'l-Buldûn adlı eserinin değişik
yerlerinde, Rasûiullah'ın emirlerinin adlan zikredilmektedir. Aynı yazarın,
Ensâbu' l~Eşrâf, I, 255-256'da emirler ile ilgili Özel bir bölüm vardır. Yine
bkz. Zâdu'l-Me'âd, I, 64.
[60] El-Muhabber (s. 126)’de buna ek olarak, ZiyadIn aynı
zamanda Hadramevt’in zekâtını da toplamaya memur olduğu kaydedilmektedir.
[61] Ebû Süfyân'ı.Amrb. Hazin 'dan sonra Necrân'a vali
olarak tayin etti. (bkz. Futûhu' I-Buldân, s.76).
[62] Kura Urayne hakkında bkz. Kitâbu'I-Emvâl, nr., 23.
[63] Belâzurî {Fıuûh, s. 88), ilk önce el-Alâ'nın daha
sonra ise Eban b. Sa'îd'in Bahreyn'e vali olarak atarrdığı görüşünü
benimsemiştir
[64] Asıl nüshada, Arfec b. Amr b. Zeyd şeklindedir. Bu
yanlıştır. îbn Sa'd ve diğer eserlere göre düzeltme yapılmıştır.
[65] İbn Sa'd (I/VI, 146), Mahmiye b, Cez'in, Muraysı' günü
humusu ve Müslümanların payının paylaşımı için görevlendirildiğini
zikretmektedir. Bunun yanında genel olarak bütün humusların ona havale
edildiği görüşünü destekleyen başka bir rivayet de geçmektedir.
[66] İbn Hazm bu şekilde bildirmektedir. İbn Habîb İse,
Muaykıb'ın ganimetleri taksim edilmesi görevine tayin edildiğini
bildirmektedir. Muaykıb'ın biyografisi için bkz.İbn Sa'd, (1/IV, 86).
[67] İbn Sa'd, I/IV, İ57; ei-İstiab ve Usdu'i-Ğâbe'de, Amr
b. Abese'nin biyografisi bulunmaktadır. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, ] 11-115,
385-388'de de bulunmaktadır. Ne var ki zikredilen eserlerde, onun câhiliye
döneminde Rasûlullah'ın arkadaşı olduğuna dair bir bilgi yok. Şu da var ki Amr
b. Abese, İslâm'a ilk girenler arasındadır. Öyle ki İslâm'a giren dördüncü
kişi olduğunu söylüyordu.
[68] İbn Sa'd ve Usdu'l-Ğâbe'de, İyad b. Hamad;
Lisânıı'l-Arab ve el-İsâbe'âc ise İyad b. H> mâr diye yazılıdır. Bu zâtın
adlandırılması konusundaki açıklamasında İbn Hacer: "Babası meşhur olan
hayvandır. Böyle bir adın kimseye verilemeyeceğini sanan bazı itirazcı fakihler
bu kelimeyi yanlış telaffuz edip yazmışlardır." demektedir
[69] Kitabın asıl metninde silinip kaybolmuştur.
[70] EI-îsâbe'de bulunan biyografisinde: "Dehhâk,
kılıcını kuşanıp Rasûlullah (s.a.s.)'ın baş
ucunda beklemekle
idi." denilmektedir. Rasûlullah (s.a.s.)'ın huzurunda baş kesenler için
bkz. Telkîhu'l-Fuhûm (s. 38); Zâdu't-Me'âd, I, 63.
[71] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 58-59.
[72] Kâtiblerin İsimlen ile ilgili olarak bkz.
Ensâbu''l-Eşrâf, I, 256; Futûhu''I—Buldan, 478; el-Cehşiyarî, s. 12;
Telkîhu'l-Fuhûm, 37; Zâdu'İ-Me'âd, I, 59; Tehzîbu'n-Nevevî, I, 29; İbn
Seyyidi'n-Nâs, II, 315; burada onların sayıları çoktur. Et-Terâtîbu''l-İdariyye
(I, 114) adlı eserin yazarı, İbn Asâkir'den alıntı yaparak, onların Târîhu
Dımaşk\ak\ sayılarının yirmi üç olduğunu belirtmektedir. Behcetu'l-Mecâlis
adlı eserde, onların sayıları yirmi beşe kadar ulaşmıştır. Yine bkz. ei-İstîab,
Zeyd b. Sabit biyografisi.
[73] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 60.
[74] Rasûlullah (s.a.s.)'ın müezzinleri, muhafızları,
şâirleri ve hatipleri gibi çeşitli konulardan bahseden bu bölüm için bkz.
Zâdıt'l-Me'âd (I, 63-66); Teikthu'l-Fuhûm, 38.
[75] Rasûlullah (s.a.s.)'ın müezzinleri, muhafızları,
şâirleri ve hatipleri gibi çeşitli konulardan bahseden bu bölüm için bkz.
Zâdıt'l-Me'âd (I, 63-66); Teikthu'l-Fuhûm, 38.
[76] Burada yazılanlar el-Cemhara (s. 161 )'dekiler ile
uyum içerisindedir. Usdu'l-Ğâbe''de ise bu ad Adiyy olarak geçmektedir.
[77]Nevevi de bu adı bu şekilde bu şekilde
kaydetmiştir(I,264). Bu zatın adı Nafi’dir. Bundan başka değişik isimlerde
söylenmiştir. Beyâda Oğullarının kölesi idi. Biyografisi için bkz. Usdu’l-Gabe;
yine bkz. İbn Sa’d, “Rasullah’ın kan aldırması” bölümü (I/II, 143) .
[78] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 60-61.
[79] Elçileri için bkz. İbn Hişâm, IV, 254; İbn Sa'd, I/II,
15; el-Muhabber, s. 75; îbn Seyyidi'n-Nâs, H, 260-270; İbn Kesîr, IV, 262;
d4mta\ 307; Tehztbu'n-Nevevî, I, 30.
[80] İbn Sa'd, I/Iİ, 18 ve İbn Seyyİdu'n-Nâs'da Ceyfer ve
Abd diye yazıldın.
[81] Kitabın asıl metninde Amr b. Amir olarak yazılmıştır.
Düzelti İbn Hişâm'a göre yapıldı.
[82] îbn Hişâm'da. Abdu Kcİâİ eİ-Hİmyerî şeklinde
kaydedilmiştir.
[83] Kitabın ası] metninde burası boşluktur. Bu fazlalık
rical kitaplarına göre yapılmışın". Adına "Hâbû" da denilen
"Me'bûr", Mâriye'nin yakınlarından, iğdiş_edilmiş bir Kıbtî'dir.
Mu-kavkıs, onu Hz. Peygamber'e hediye etti (el-/sâbe ve Usdul-Gâbe).
[84] Daha detaylı bilgi için bkz. İbn Sa'd, I/II, 15-38.
İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 61-63.
[85] Bu konu için bkz. el-Muhib eî-Taberî,
e's-Simtu's-Semîn; Rasûlullah (s.a.s.)'ın hanımlarının biyografileri için bkz.
İbn Sa'd, VIII, s. 35 v.d.; Yine bkz. İbn Hişâm, IV, 293; el-Mu-habber, .s. 77;
İbn Asâkir, I, 292; Telkîhu'l-Fuhüm, s. 9; Zadu'l-Me'âd, I, 51;
Tehzî-bu'n-Nevevf, I, 27; îbn Seyyidi'n-Nâs, II, 300; îbn Kesîr. V, 291.
[86] El-Mevâhibu’l-Ledünniyye (I, 75)’de Haticenin
hicretten bir yıl önce vefat ettiği yazılıdır. İbni Hazm’ın kendisi başke bir
yerede bu görüşü söylemiş ve bu konuda icma olduğunu idda etmiştir. Oysa bu
görüş, burada belirttiği görüşe aykırıdır. Belkide çoğu zaman olduğu gibi bu konuda da yanlışını düzeltmiş olabilir.
[87] İbn Sa'd ve İbn Hişâm'da da aynı bu şekilde
geçmektedir. Fakat el-Cemhara, s.133; Nese-bu Kureyş, s. 22; el-Muhabber, s.
79; eî-lsâbe adlı eserlerde İse Âiz olarak geçmekledir. Ebû Zer el-Huşenî, bu
iki isim arasındaki fark için çok dakik bir ayırımda bulunmuş ve demiştir ki:
"Ömerb. Mahzûm'un soyundan olanlara Âbid; İmrân b. Mahzûm'un soyundan
olanlara ise Aiz denilir."
[88] İbn Hişâm da aynı bu şekilde belirtmiştir. Yani Ebû
Hâle, Hatice'nin Atik b. Abid'den sonraki eşidir. İbn Abdilberr ise, onun ilk
eşinin Ebû Hâle, ondan sonrakinin de Afîk olduğu görüşünü benimsemiş ve çoğunluğun
benimsediği görüş olduğunu söylemiştir. İbn Sa'd ve el-Muhabber'm yazarı da
aynı görüşü belirtmişlerdir.
[89] Kitabın asıl metninde, en-Nebbâş yerine el-Abbâ.s
yazılıdır. Düzelti el-Cemhara s. İ99; el-İsâ-bc (Hatîce'nin biyografisi) ve
(Hind b. Ebî Hâle biyografisi, VI, 293-294) göre yapılmıştır.
[90] Kitabın asıl metninde, Cerve yerine Surad yazılıdır.
Düzelti el-Cemhara (199); d-Muhah-ber (78); Mekâlilut-Tâlibiyyîn (48) ve
en-Nekâid (438) adlı eserlere göre yapılmıştır.
[91] İbn Hazm, el-Cemhara adlı eserinde, Hasan'ın dayısı
Hind'den Rasûlullah (s.a.s.)'in vasıflarını rivayet ettiğini belirtmiştir. Bu
konudaki hadisini et-Tirmizî, e§-Şemâiî (I, 38 v.d. Şerhu Al iyyu'
I-Kârî'den)'de yine el-Beğevî, et-Teberânî ve diğerleri rivâyel etmişlerdir.
Nitekim Hafız |îbn HacerJ e!-İsâbe, (VI, 294)"de bu rivayeti zikretmiştir.
[92] Adının Huzeyfe olduğu Mus'âb ez-Zübeyrî, Nesebu Kurevş
(s. 300)'dekiler ile uyum içe-
risindedir. İbn Sa'd, (VIII, 60) "Ümmü Seleme" nin
biyografisinde ise adının Süheyl olduğu belirtilmiştir. El-Hâfız,
el-îsâbe'd& iki görüşü de zikretmiştir. Ebû Ümeyye'nin
"Za-du'r-rekb" (kervan azığı) lakabını aldığı konusunda görüş birliği
vardır.
[93] İbn Hişâm, Dürre'yi zikretmemiş onun yerine Rukayya'yı
zikretmiştir (bkz. IV, 294).
[94] El-Hatib, Tûvîhu Bağdûd'&d, ez-Ziyadî'nin
biyografisini yazmış. Et-Taberî, h. 241 yılı olaylarını anlatırken, onun
el-Mutevekkil'in halifeliği döneminde doğu kadılığına atandığını
belirtmektedir. Vakıdî'yi dinlemiş olan ez-Ziyâdî'nin iyi bir tarih kitabı
vardır.
[95] Güvenilir, âlim, muttakî olan bu zâtın adı Ebû Bekir
b. Züheyrb. Harb b. Şeddâd'dir. İnsanların önemli günlerinden ve edebiyat
öncülerinden haberdar biriydi. Tarih ilmi sahasında müstakil eserler
yazmıştır. El-Halib: "Onun tarihinden daha çok yararlı bir tarih bilmiyorum.
Anlattığını mükemmel anlatırdı." demiştir. H. 205 yılında doğmuş. 299
yılında vefat etmiştir.
[96] Hicaz takibi Ebû Muhammed Atâ b. Ebî Rebah olması
muhtemeldir. O ve Mucâhid, Mekke'de fetvaları ile temayüz etmişlerdi. H. 114
yılında vefat etmiştir, (bkz. İbn Sa'd, V, 344).
[97] Hem İbn Sa'd (VIII, 81) hem de İbnu'1-Esîr
(Usdu'I-Ğâhe), Zeyneb'in H. 20 yılında vefat ettiğini belirtmişlerdir. Bu onun,
Ömer'in halifeliğinin ilk günlerinde değü, son günlerinde vefat ettiğini
gösteriyor. Fakat onun Rasûlullah'dan sonra ilk ölen hanımı olduğu konusunda
ihtilaf yoktur.
[98] Bu adın Abid mi yoksa Aiz mi olduğu konusunda
kaynaklar arasındaki ihtilaflara daha önce değinmiştik.
[99] Kitabın asıl metninde Hazîme olarak geçer. El-Cemhara
(228), Nesebu Kureyş (16) ve el-İmtâ' (195)'a göre yukarıda bu ad Cezîme olarak
düzeltilmiştir.
[100] İbn Hazm'ın, "Cuveyriyye daha önce Abdullah b.
Cahş ile evli idi." sözü, İbn Hişâm (IV, 296)'da yer alan vees-Sımt adlı
eserin yazarının belirttiği (s. 117) ifadeler ile uyum içindedir. İbn Sa'd,
el-İmtâ' adlı eserin yazan, el-Muhib et-Taberî ve İbn Seyyidi'n-Nâs ise, onun
daha önce kendisine İbn Ebî Dirâr b. Habîb denilen amcası oğullarından bir kişi
ile evli olduğunu belirtmişlerdir. İbn Sa'd'ın belirttiği diğer bir rivayete
göre ise, evli olduğu kişinin adı Safvân b. Mâlİk'tir. Usdu'l-Ğâhe ve ibn
Seyyidi'n-Nâs'da zikredilen bir rivayette ise, bu kişinin Mesâfi' b. Safvân
olduğu yazılıdır.
[101] İbn Sa'd, V, 85.
[102] İbn Hacer, cl-İsâbe'de: "Adının Hind olduğu
söylenmiştir. Doğrusu Ramle'dir." demekledir.
[103] İbn Hazm'ın ifadelerinin bağlamında, Ümmü Habîbe
Habeşistan'dayken, RasûSullah'ın onunla evlendiği anlaşılmakladır. Katâde'nin
bir rivayetinde ise, Rasûİullah onunla ancak o Medîne'ye geldikten sonra
evlendi denilmekledir, ibn Hacer, el-İsâbe'de: "Katâde'nin zikrettiği
rivayet, İbn Hazm'ın İddiasını reddetmektedir." demektedir. Bununla
birlikle daha sonra İbn Hacer: "Ümmü Habîbe'nİn Habeşistan'da bulunduğu
sırada, Hz. Peygamber'in kendisi ile evlendiği konusunda görüş birliğine
(icmâ') varılmıştır." demekledir. İbn Hazm'ın görüşü, bu icmâ' dan
soyutlanmadığına göre, Katâde'nin rivayeti nasıl olur da İbn Hazm'ın İddiasını
reddedebilir?
[104] Kitabın asıl metninde Fahas diye yazılıdır. Et-Taberî
(I, 198) ve et-Cemhara (469)'ye göre düzeltilmiştir. Tevrat'ta (111/17) ise
Kahat olarak geçmekledir.
[105] Vakıdî'nin bu rivayeti için bkz. İbıı Sa'd, VIII, 92.
İbn Sa'd, onun H. 52'de vefat ettiğine dair başka bir rivayet daha
zikretmektedir.
[106] E!-İsâbe'de de
Herm olarak geçmektedir. İbn Sa'd, VIII, 94 ve Usdu'l-Ğâbe'de Hezm diye
yazılıdır.
[107] Şerif,
Mekke'den on mil uzaklıkta bir vadidir.
[108] Bu zât, Şebâb
(genç) lakaplı tarih ve tabakât yazarı Halife b. Hayyât el-Hâfız el-Basrî'dir.
H. 240 yılında vefat etmiştir {Biyografisi için bkz. Tehzîbu d-Tehzîb ve İbn İmâd,
Şezerû-tu'z-Zeheb). İbn Hazm'ın ve İbn Asâkir (I, 308)'in ondan alıntı
yaptıkları zât budur.
[109] Yüce Allah'ın
şu sözüdür: "Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiretyurdunu diliyorsanız, bilin
ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Ey
Peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki
katma çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır". (Ahzâb: 29-30).
[110] Bkz.
Sahîhu'l-Buharî, VII, 24.
[111] Aynı eser.
[112] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 63-67.
[113] Bu konuda bkz, İbn Hişâm, I, 202; İbn Sa'd, î/l, 85;
Tehıîbu İbn Asâkiı; 1,292; Telkîhu'1-Fu-hûm, s. 15; Zâdu'l-Me'âd, 1,49; İbn
Seyyidi'n-Nâs, II, 288; İbn Kesîr, V, 306; Târîhu'l-Ha-mîs, I, 272;
Tehzîbu'n-Ncvevî, I, 26; Özellikle kız çocukları için el-Muhabber yazarının (s.
52)'de ve el-Muhib'in, es-Simtu's-Semîn (146-l66)'da belirttiklerine bakınız.
[114] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 68.
[115] İbn Sa'd ve İbn Seyyidi'n-Nâs onun on altı ay
yaşadığını belirtmişlerdir.
[116] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 68.
[117] Ebû'l-Asî'nin adı konusunda çok ihtilaf vardır.
Belâzurî, onun adının Lakit olduğu görüşünü tercih etmiştir. İbn Abdilberr,
onun adının Heşîm ya da Müheşşim olduğunu rivayet etmiştir. Ebû Nu'aym, bu
adın Yâsir olduğunu söylemiştir. İbn Hacer: "Bu adın (Yâsir), Kasım'm
değiştirilmiş biçimi olduğunu sanıyorum." demiştir.
[118] H. 8 yılında Zeyneb'in vefat ettiğine dair, İbn Asâkir
(I, 296)'in İbn Hazm'den yapmış olduğu alıntıya bakınız. Burada Zeyneb'in
vefat talihini Halife'den alıntı yaptığı gibi kesin belirlemiyor. O halde İbn
Asâkir, İbn Hazm'ın bu konudaki görüşünü onun başka bir kitabından alıntılamış
olabilir.
[119] Es-Simtu's-Semîn (s. 16İ)'de onun altı yaşında vefat
ettiği belirtilmektedir. İbn Hazm, yukarıda Abdullah'ın dört yaşında öldüğünü
söylerken yanılmış olabilir.
[120] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 68-69.
[121] Rasûlullah (s.a.s.)'ın ahlâkı hakkında bkz. İbn Sa'd,
I/I, 89 ve sonrası Tehzîbu ibn Asâkir, I, 338; Delâilu'n-Nubuvve, s. 56; İbn
Seyyidi'n-Nûs, II, 329; Târîhu'İ-Hamîs, I, 207; Tek-zîbu'n-Nevevî, I, 31;
Târîhu'z-Zehebî, I, 259-275.
[122] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 70-72.
[123] . İbn Hişâm, I, 251; İbn Sa'd, I/I, 129; İbn
Seyyidi'n-Nâs, I, 80; İbn Kesîr, II, 306; Tâ-rîhu'z-Zehebî, I, 67; el-Imtâ', s.
i 2; Târîhu'l-Hamîs, I, 280.
[124] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 73.
[125] İslâm'a ilk girenler hakkında bkz. İbn Hişâm, f, 257;
İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 91; İbn Kesîr, III, 37; el-Imtâ', s. 15; Târîhu'l-Hamîs,
II, 286.
[126] İbıı Hazm onun nesebini belirtmediğinden, nüshayı
yazan kâtib, kitabın kenarında şöyle bir nol yazmıştır: Onun nesebinin
yazılması gerekir. Onun nesebi, müellifin el-Cemhara'da belirttiği gibi şu
şekildedir: Amr b. Abese b. Munkız [b. Âmir] b. Hâlid b. Huzeyfe b. Amr b.
Halef b. Mazin b. Mâlik b. Salebe b. Bense [b. Selim] b. Mansûr b. îkrime b.
Hasafe b. Kays b. Aylan b. Mudar b. Nizâr b. Ma'd b. Adnan. İbn Hazm, bu
kitabın önceki sayfalarında, onun Rasûlullah'm câhiüye dönemi arkadaşı
olduğunu belirtmişti.
Nâsihin, kitabın ası!
nüshasının kenarına not olarak yazdığı bu neseb, İbn Hazm'ın el-Cemhara (s.
252) ile (s. 248~252)'deki neseb şeceresine bakılarak oraya not olarak alınmıştır.
Ne var ki notu yazan kâtib, bazı hatalar yapmıştır. "Munkiz"
kelimesinin yerine "Munkil" yazmıştır. Soy s il sitesindeki
Munkiz'den sonra [b. Âmir]'İ fazla yazmış; Behse ve Mansûr arasındaki [b.
SelîmJ'i İse eksik bırakıp yazmamış. Ayrıca bu zâtın soyu hakkında farklı
görüşler bulunmaktadır. Bkz İbn Sa'd, (IV/I, 157-160), (VII/II, 125-126);
el-İsâ-be, (V, 5-6); Hakim, el-Mustedrek, (III, 616-617).
[127] İbn Hişâm'da Uheyb olarak geçer.
[128] İbn Hazm. Hâlid b. Sa'd'ı, onun üçüncü ya da dördüncü
veya beşinci olarak Müslüman olduğunu söyleyen rivayetlere dayandırarak, onu
ilk Müslüman olanlardan kabul etmiştir. İbn Hİşâm ise, onu daha sonra Müslüman
olanlardan kabul etmiştir (Bkz. I, 277).
[129] İbn Hazm, Osman b. Maz'ûn'un kardeşlerinden sadece
Abdullah ve Kudâme'yi yani iki kişiyi ilk Müslümanlardan saymıştır. Ne var ki
İbn Hazm'ın çoğul formu ile "kardeşleri" demesi, es-Sâib'in de ilk
Müslüman olanlardan olmasını gerektiriyor. İbn Hazm, dört kardeşi de
el-Cemhara (s. 152)'da zikretmiş ve onlar için şöyle demiştir: Bedir'e katılan
ilk muhacirlerdir. Sahâbe'nin ileri gelen! eri ildendirler. AUah hepsinden
razı olsun.
[130] Bkz. Musnedu't-Tayâîısî(nx. 234); el-İnıâm Ahmed,
Musned, şerheden Ahrned Muhammed Şâkir, (nr. 1648) Sa'îd b. Zeyd hadisi, (nr.
5369) Abdullah b. Ömerb. Haitâb hadisi; eî-İsâ-be (III, 3 l-32)'deki "Zeyd
b. Amr b. Nufeyl" biyografisi.
[131] Kitabın asıl metninde Kar olarak geçmektedir. Ama,
ei-Cemham, 186 ve ef-fstîab'dsi Far olarak yazılmıştır.
[132] İbn Hişâm'da bu ad Subey'; ef-Cemhara'da ise burada
geçtiği gibi Yusey' olarak geçmektedir.
[133] El-Cemhara, 156'da, Sa'd b. Sehm olarak yazılıdır.
[134] Köşeli parantez içindekiler asıl nüshadan silinmiştir.
[135] Asıl nüshanın ek açıklamasında onun adı Fâtıma olduğu
yazılmıştır.
[136] El-Cemhara, 152'ye bakılarak eklenmiştir.
[137] El~Cemhara, 148'e bakılarak eklenmiştir. Müellifin
burada belirttiği neseb ile el~Cemha-/■tf'daki neseb hemen hemen aynıdır.
Sadece Abdullah yerine Abdumenâf yazılıdır. Diğerlerinin görüşüne aykırı da
olsa, biz yazarın bu neseb konusundaki rivayetini koruduk. El-İstfah ve
es-Sülıeylî'nin eserinde: İbn Abdillah b. Esîd b. Abdi Avf şeklinde yazılıdır.
El-Huşenî (I, 80) ise, onu düzeltmiştir. "Nu'aym en-Nehhâm"ın adı ve
niçin ona bu adın verildiği konusunda yeterli bir tahkik için bkz. el-Musned,
şerheden Ahmed Muhammed Şâkir, 5720 nolu hadisin şerhi.
[138] Asıl nüshada Subey' diye yazılıdır. El-Huşenî İse, bu
adın doğru olanı Yusey' şeklindedir demektedir.
[139] Asıl nüshada Hıs'ame'dir. Huşenî, bu adın Ci'seme
olduğunu belirtmiştir.
[140] Tâcu'l-Arûs (IX, 106)'da da belirtildiği gibi. bu isim
Muheşşim biçiminde okunmaktadır. Gerek burada gerekse el-Cemhara'da, İbn Hazm,
Ebû Huzeyfe b. Utbe diye anılan bu zâtın adının Muheşşim olduğuna karar
vermiştir. İbn Hişâm es-Sîre (Avrupa baskısı, s. 165)'de; İbnu'1-Esîr,
Usâu'l-Ğâbe (IV, 425)'de aynı şekilde karar vermişlerdir. Zehebîise,
Târîhu'l-İsîâm (I, 364)'da: "Adı Muheşşim olduğu söylenmiştir." sözü
ile yetinmiştir. Bu zât künyesi ile meşhurdur. İlk sahabilerdendir. Her iki
hicreti gerçekleştirmiş, Bedir ve ondan sonraki bütün savaşlara katılmıştır.
H. 12 yılında Yemâme'de şehid edilmiştir. Hem es-Süheylî (I, 167), hem de
el-Huşenî (I, 80), es-Sîre\\m şerhinde, İbn Hişâm'ın bu adı anmasından sonra şu
.şekilde bir not yazmışlardır: "Soy bilginlerine göre bu bir hatadır. Zira
Muheşşim, el-Muğîre b. Abdillah b. Amr b. Mahzum'un iki oğlu olan Hâşim ve
Heş-şâm'ın kardeşi Ebû Huzeyfe b. el-Muğîre'nîn adıdır. Soy bilginlerinin
belirttiğine göre, Ebû Huzeyfe b. Utbe'nin adı ise Kays'lir." İhtilaf
konularında bir ismin bu şekilde belirtilmesi uygun değildir. İbn Sa'd
et-Tabakâl (II1/I, 59) "Heşîm" diye adlandırmış; el-Hakim ise
el-Musteârek (III, 223) adlı eserinde yine "Heşîm" adı üzerine karar
kılmıştır. Onun adı etrafındaki tartışmalar eskiye dayanır. İbn Abdilberr,
el-İstiâb (s. 653)'da: "Onun adının Muheşşim olduğu söylenmektedir. Heşîm
veya Hâşim olduğuna dair de rivayetler vardır." der. El-îsâhe (VII, 42)'de
ise şöyle yazılıdır: "Onun adı Muheşşİm'dir. Hâşim veya Kays olduğuna dair
rivayetler vardır." El-Hâfız da, el-İsâbe (VI, 146)'de
"Muheşşim" adını yazarken aynı şeyleri ifade etmiş ve künyeler ile
ilgili başka bir yere göndermede bulunmuştur. Bahsettiğimiz Ebû Huzeyfe b.
Utbe adındaki kişi, "Ebû Huzeyfe'nin azadlı kölesi Salim" diye
bilinen Sâiim'i oğul edinen kişidir. Yine hakkında "büyüğü emzirmek"
ile ilgili hadisin varİd olduğu kişidir. Bkz. Fethu'l-Bârî, V, 244 ve IX,
113-114; Müslim, Sahih, I, 415; Ebû Dâvûd, Sünen, (nr., 2061). es-Süheylî ve
el-Huşenî'nin işaret ettikleri "Ebû Huzeyfe b. el-Muğîre
el-Mahzûmî"nin adı da Muheşşİm'dir. Bu kişi câhİIiye döneminde yaşamıştır.
İbn Hazm, el-Cemhara (s. 135, 137)'de ondan söz etmiş ve oğîu "Hişâm b.
Ebî Huzeyfe'nin", Habeşistan'a hicret edenlerden olduğunu belirtmiştir.
İbn Hazm'jn belirttiği doğrudur
[141] Kitabın asıl nüshasında, Benî Sa'd'dan Giyere dîye
yazılıdır. El-Cemhara, el-İsti'âh ve Sî-retu ibn Hişâm''a (Cotencin baskısı)
göre yukarıdaki düzeltme yapıldı
[142] Kitabın asıl nüshasında Bukeyr diye yazılıdır.
El-Cemhara, İbn Hişâm ve diğer eserlere göre yukarıda düzeltme yapıldı.
[143] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 73-78.
[144] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 78.
[145] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 78.
[146]Rasûlullah'ın düşmanları ve onunla alay edenler
konusunda, bkz. İbn Hişâm, I, 380; İbn Sa'd, l/l, 133; el-Muhabber, 157-158;
Ensâbu'l-Eşrâf, I, 53-70: Delâilu'n-Nubuvve, 91; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 110;
ei-İmtâ', 22.
İbn Seyyidi'n-Nâs, bu
bölümü Ebû Ömer b. Abdilberr'in ed-Durerıı fî İhlisâri'l-Meğâzî ve's-Siyer adlı
eserinden ahnlılamıştır. İbnHazm'ın burada yazdığı ile Ebû Ömer'in bu konudaki
sözleri ve tertibi arasında büyük bir benzerlik bulunmakladır.
[147] İbn Seyyİdi'n-Nâs, buraya onun kardeşi Abdullah b. Ebî
Ümeyye'yi de eklemiştir.
[148] Kâtib, bu adın doğrusu Heşşâm'dır, şeklinde bir nol
eklemiştir, Bu yanlıştır. Kâtib, bu yan-hşlığa es-Süheylî'ııin eserinin
kenarında yazdan es-Sîre nüshasına uyarak düşmüştür. Doğru olanı yukarıda,
el-Cemhara (s. I54)'da ve Sîretu İbn Hişâm (Cotencin baskısı, I, )67)'da da
belirtildiği gibi Hâşim'dir.
[149] Asıl nüshada Enes diye yazılıdır. El-Cemhara, 153; İbn
Seyyidi'n-Nâs ve Usdu't-Gâhe'de-
ki Ebû Mahzura
biyografisine bakılarak düzeltildi. İbn Hişâm ise, Rasûlullah ile alay edip ona
eziyet edenler arasında onun adını zikretmem iştir.
[150] Asıl nüshada burası siliktir. El-Cemhara, 153; İbn
Seyyidi'n-Nâs ve Usdu'l-Ğâbe'ye göre tamamlandı.
[151] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 78-80.
[152] Paragrafın başından buraya kadar olan ibarenin yerine,
İbn Seyyidi'n-Nâs'in da alıntıladığı gibi Ebû Ömer b. Abdilberr şöyle
demiştir: "Müslümanlar Kureyş'in kâfirlerinden ve onların müttefiklerinden
büyük Öiçüde eziyet, işkence ve musibet ile karşılaştılar. Allah da onlara
büyük bir sabır ihsan elti. Çektikleri bu sıkıntıları Yüce Allah, âhirette
onlara zahire yaptı. Cennetteki derecelerini bu sıkıntılar sayesinde
yükseltti."
[153] Asıi nüshada Ümmü Umeys olarak geçer. İbn Hişâm, I,
340; Usdu'l-Ğâbe'ye göre düzeltme yapıldı.
[154] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 80-81.
[155] Habeşistan hicreti için bkz. İbn Hişâm, I, 344; İbn
Sa'd, I/l, 136; Ensâbu'l-Eşrâf, I, 89 v.d.; Telkthu'I-Fuhûm, 209; İbn
Seyyidi'n-Nâs, I, 115; Târîhu'z-Zehebî, I, 106; İbn Kesîr, III, 70; el-İmra,
20; Târihu' l-Hamîs, I, 288.
[156] Kulzum, hem deniz hem de şehir adıdır. Burada şehir
anlamında kullanılmıştır. Kulzum şehri Eyle ve Tûr'a yakın, Kizıldeniz
sahilinde bulunmaktadır. Bazen deniz bu şehre nî.s-bet edilerek Kulzum denizi
denilmektedir. Bahrul-Kuİzum, Kizıldenİz'in bir diğer adıdır.
[157] İbn Hişâm, 346 ve Usdu't-Ğâhe'de Muharriş olarak
geçer.
[158] İbn Sa'd'a göre bu isim ilave edilmiştir.
[159] Asıl metinde Subey' b. His'ame diye yazılıdır.
[160] Usdu'1-Ğâbe ve İbn Hişâm'da Emmet olarak geçer.
[161] Ebû Musa'nın Habeşistan'a hicret ettiğini
belirtenlerden biri de İbn İshâk'tir (Bkz. eg-Sî-re, 347).
[162] E!-Cemhara, 248'deki nesebi ile karşılaştırınız.
Burada belirtilen nesebi ile orada zikredilen nesebi arasında ihtilaf vardır.
[163] İsıîab ve İbn Hişâm'ın matbu olan bazı baskılarında
aynen bu şekilde yazılıdır. El-Huşenî, I, I07'de bu adın İbn Ebî Kebîr olduğunu
söylemiştir. Vehb adını ise, bu soy silsilesinde göstermemiştir. Zira Vehb, Ebû
Kebîr'in oğlu değil kardeşidir.
[164] Eİ-Cemhara, 117 ve el-İstî'ab'da Harmele olarak geçer.
[165] Asıl nüshada Kays olarak geçer. İbn Hişâm, I, 347; İbn
Sa'd, VIII, 209 ve el-Taberî'ye göre diizeitildi.
[166] Ası! nüshada bu ad Sübey' b. Hıs'ame şeklindedir.
[167] Bu ilave, el-Cemhara ve İbn Sa'd, VIII, 196'ya göre
yapıldı.
[168] Asıl nüshada bu ad Sabura şeklindedir, ibn Sa'd, VIII,
196; Nesebu_Kureyş, 406; el-lsâbe, Abdullah b. Ebî Veda'e biyografisi;
es-Süheylî, II, 79 ve Usdu'l-Gâbe'ye göre düzeltildi.
[169] Asıl nüshada bu ad Züheyr b. Sevr şeklindedir.
Doğrusunu biz el-Cemhara, 412; cl-Huşe-nî, 1, 99 ve İbn Sa'd, l/III, 114'e
bakarak tespit ettik.
[170] Asıl nüshada bu ad Hezl şeklindedir. El-Cemhara,
412.ve İbn Sa'd, III/I, 114'e göre düzeltildi.
[171] İbn Faiş: İbn Ebî Faiş de denilmektedir <bkz. İbn
Hİşâm). Fas ya da Kas da denilmektedir (bkz. el-Cemhara, 412)
[172] Nesebu Kureyş, 294; îbn Sa'd, VIII, !86; Usdu'l-Ğâbe
ve el-İsâbe'de Fâtıma'dan bahsedilmemiştir. Ama İbn Hişâm, I, 349'da ondan
bahsetmiştir.
[173] Asıl nüshada Osman'ın yerine Âbd yazılıdır.
El-Cemhara, 132 ve Nesebu Kureyş, 342'ye göre düzeltildi.
[174] Asıl nüshada eş-Şerîd b. Süveyd b. Hermî şeklindedir.
İbn İshâk, Şemmâs'ın soy kütüğüne
Süveyd'i de ilave etmiştir. Ama İbnu'l-Kelbî ve el-Vakıdî ise, eş-Şerîd
b, Hermî demektedirler. Süveyd'i zikretmezler. İbn Hazm'ın da, el-Cemhara''da
tercihi bu şekildedir. Ora-dakilere dayanarak, biz burada bu soy kütüğünü bu
şekilde düzelttik. İbn Ishâk'tan başka diğer müellifler, Süveyd'i, eş-Şerîd'in
babası değil kardeşi olarak görmekledirler. Bkz. Nesebu Kureyş, 342 ve İbn
Sa'd, I/III, 174).
[175] İbn Hişâm, I, 35O'de bundan sonra Seleme b. Hişâm b.
el-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b.
Mahzûm'u eklemiştir.
[176] İbn Sa'd'da, Abdullah yerine Abd yazılıdır.
[177] El-Cemhara, 152'ye göre yapılan bir İlavedir.
[178] Asıl nüshada el-Gays diye yazılıdır. El-Cemhara, 195;
İbn Hişâm, I, 350 ve Usdu'l-Ğâ-be'yc göre düzeltildi.
[179] İbn Hişâm'm es-Sîre, I, 350'ye eklediği
açıklamalardandır.
[180] El-Cemhara (150)'de Vehban olarak geçmektedir.
[181] 194 İbn İshâk, Saîd b. Amr'ı Habeşistan'a hicret
edenler arasında saymamıştır. Onun yerine Bişr b. el-Hâris'i zikretmiştir. Bkz.
Nesebu Kureyş, 401; el-İsâbe.
[182] Ebû Kays b. el-Hâris'in nesebi, biyografi kitaplarında
da aynı yukarıdaki gibi geçmektedir. Ne var ki el-Cemhara, 156'da Kays adı
eksiktir. Sa'îd'in yerine ise Sa'd yazılıdır.
[183] Ma'mer b. Abdillah'ın soyu konusunda, îbn İshâk'in
rivayeti bu şekildedir. Bu rivayet, Ne-sehu Kureyş, 336 ve el-Cemhara, İ49'da
geçenlerle çelişiyor. Bu iki esere göre onun soy kütüğü şu şekildedir: Ma'mer
b. Abdillah b. Nadle b. Avf.
[184] Nüshamızı yazan kâtibin, kendisinden nakilde bulunduğu
asıl nüshada bu ad Zeme'a şek-lindeymiş. Fakat kâlib, bunu hamişle belirttikten
sonra, metin kısmında onun yerine es-Sü-heylî ile birlikte yayınlanan
esSîre'n'm nüshasında gördüğü bir açıklamaya uyarak, bu adı elimizdeki nüshada Rabîa
diye yazmış ve yanılmıştır. Doğrusu ise tespit ettiğimiz gibidir. Bkz. el-Cemhara,
157; Nesebu Kureyş, 422;
el-îslîab. İbnu'1-Esîr ise,'Umre
bint es-Sa'd'ın biyografisinde bu adı, Zeme'a yerine Rabîa yazmıştır.
[185] Asıl nüshada bu ad Vehb şeklindedir. El-Cemhara, 366
ve Ibn Hişâm, I, 352'ye göre düzeltildi.
[186] Bu sahabinin adının, Osman mı ya da Âmir mi olduğu
konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Hişâm b. Mııhammed: Bu sahabinin adı Âmir b.
Abdi Ganm'dir diyor. Sîretu Hm Hişâm'm yayınlanan bazı baskılarında, onun adı
Amr olarak geçmekledir. Nevar ki bu adı rical kitaplarında bulamadık. Bu Amr
adı tahriften dolayı olabilir. Bkz. el-lsâbe.
[187] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 81-86.
[188] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 87.
[189] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 87.
[190] Sahife haberi ile İlgili bkz. İbn Hişâm, I, 375; İbn
Sad, î/l, 139; et-Taberî, II, 225; İbn Sey-yidi'n-Nâs, I, 126; Târîhu'z-Zehebî,
I, 131; İbn Kesîr, III, 84; el~İmtâ’ 25.
[191] İbn Hişâm, IV,
138; Usdu'l-Ğâbe ve el-İsâbe'ye göre yapılan bîr ilavedir.
[192] İbn Hişâm, İbn Seyyidi'n-Nâs, el-İmtâ'da bu isim
yukarıda yazıldığı gibi Hişâm'dır. El-Muhabber, 162; Nesebu Kureyş, 212;
el-Cemhara, 108'de Hâşİm olarak geçmektedir.
[193] İbn Duğğunne: DİI bilginleri onu İbnu'd-Duğğunne
olarak okumuşlardır. Hadisçiler ise onu İbnu'd-Değine olarak okumuşlardır.
El-Kastalanî (el-Mevâhib, I, 71)'de ikinci şekilde okumayı kaydetmiştir,
Birinci şekilde okuma biçimi ise et-Tâc'da. kayıtlıdır. Onun adının ne olduğu
konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür: el-Belâzurî'ye göre el-Hâris'dir.
Es-Süheylî'ye göre Mâlik'ür. Bazı es-Sîre şerhlerine göre Rabi'dir. Bu
yanlıştır. Zira Ra-bi' b. ed-Duğğunne başka bîr kişidir. Bu zât Selime
Oğullan'ndandır. Halbuki yukarıda adi geçen zât ise, ei-Kare kabilesindendir.
Selime Oğuîlan'ndan olanı Düreyd b. es-Sımme'yi öldüren kişidir. Yine Sahabe
arasında Îbnu'd-Duğğunne diye adlandırılan üçüncü bir kişi daha var. (bkz.
Fethu l-Bârî, VII, 180).
[194] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 87-88.
[195] tbn Hazm, burada Ammâr b. Yâsir'i Habeşistan'dan
dönenler arasında zikretmektedir. Ama daha önce Habeşistan'a hicret edenler
arasında adını zikretmemektedir, Onun Habeşistan'a hicret ettiği kesin
değildir. O halde ya daha önce onun adı zikredilmesi gerekirken adı eksik
kalmış ya da kâtib, İbn Hişâm'da zikredİIdiğini görerek bu adı buraya ilave
etmiştir.
[196] İbn Hişâm, II, Virde Abdullah b. Süheyl'den sonra Ebû
Sebre b. Ebî Ruhm'u Habeşistan'dan dönenler arasında zikretmiştir. İbn Hazm
ise, hem Habeşistan hicretini hem de oradan dönüşünü zikretmeyi ihmal
etmiştir.
[197] Asıl nüshada, eksiktir.
[198] Asıl nüshada, Abdullah b. Mahreme b. Abdüuzzâ'dır.
Büyük olasılıkla bu ad yanlışlıkla Ab-
dullah b. Süheyl yerine
yazılmıştır. Zira İbn Hişâm, II, 7; Usdu'I-Gâhe ve el-İsâbe'de de belirtildiği
gibi, hapsedilip sonra Bedir gününde Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanına kaçan kişi
Abdullah b. Süheyl'dir. Abdullah b. Mahreme'nin böyle bir olay ile ilişkisi
yoktur.
[199] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 89-90.
[200] Hz. Hatîce ve Ebû Tâlib'in vefat haberi için bkz. İbn
Hişâm, II, 57; İbn Sa'd, l/l, 141; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 129; İbn Kesîr,
111,122; Tâıihu'z-Zehebî, I, 140; el~-İmtâ\ 27.
[201] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 90.
[202] Rasûlullah (s.a.s.)'ın Taif seferi için bkz. îbn
Hişâm, II, 60; İbn Sa'd, l/l, 141; et-Taberî, II, 229; İbn Seyyidi'n-Nâs, I,
134; İbn Kesîr, III, 135; Târîhu'z-Zehehî, I, 166; el-İmtâ', 28.
[203] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 90.
[204] Et-Tufeyl'in Müslüman olması haberi için bkz. İbn
Hişâm, II, 21; İbn Sa'd, VI/I, 175; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 139; İbn Kesîr, III,
99; el-İmtâ', 28.
[205] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 90-91.
[206] İsrâ ve Mi'râc için bkz. İbn Hişâm, II, 36; İbn Sa'd,
l/l, 142; Ehsâbu'l-Eşrâf, I, 119; Teh-zîbu İbn Asâkir, I, 379; İbn
Seyyidi'n-Nâs, I, 140, 144; Zâdu'l-Me'âd, II, 125; Târî-hu'z-Zehebî, I, 141,
148; İbn Kesîr, IH, 108; el-İmtâ\ 29; Târihu'l-Hamîs, I, 306;
Sâhî-hu'l~Bühârî,V,52.
[207] Rasûluİlah (s.a.s.)'ın kabileleri İslam'a daveti
konusu için bkz. İbn Hişâm, II, 63; İbn Sa'd, I/I, 145; İbn Seyyidi'n-Nâs, I,
152; Târihu'z-Zehehî, I, 166; İbn Kesîr, III, 138; el-İmtâ', 30.
[208] Neseb kitaplarına göre yapılan bir ilavedir.
[209] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 91.
[210] Ensâr'ın Mekke'ye gelişleri konusu için bkz. İbn
Hişâm, II, 69; İbn Sa'd, I/I, 145; et-Ta-berî, II, 234; İbn Seyyidi'n-Nâs, I,
155; Târîhu'z-Zehebî, I, 151; îbn Kesîr, III, 145; el-l'm-ıâ\ 32;
et-Mevâhibu'l-Ledünntyye, I, 76; bazı kaynaklar Ensâr'ın gelip Rasûlullah
(s.a.s.) ile ilk defa buluşmalarını Birinci Akabe olarak değerlendirirler.
[211] El-Cemhara, 329'a göre yapılan bir ilavedir.
[212] Asıl nüshada, ibn yerine "ebû" yazılıdır.
Ei-Cemhara ve Nesebu Kureyfe göre düzeltildi.
[213] Asıl nüshada soyu şu şekilde İdi: Râfi' b. Mâlik b.
el-Aclân b. Amr b. Âmir b. Zureyk b. Cüşem b. Mâlik Ğadb b. Âmir b. Zureyk b.
el-Hazrec. Bu soy kütüğünde ciddi bir karışıklık vardı. İbn S'ad, III/II, 148;
eî-Cemhâra, 378 ve İbn Hişâm, II, 71'e dayanarak gereken düzeltmeleri yaptık.
[214] El-Cemhara, 339 ve İbn Hişâm, II, 74'e göre yapılan
ilavedir.
[215] îbn Hazm, e!-Ceınharo'öa Ukbe'nin babası Âmİr'i
Birinci Akabe'de hazır bulunanlar arasında zikreder. İbn Sa'd, III/II. 110'da
ise, Birinci Akabe'de bulunanın Ukbe'nin kendisi olduğunu belirtmektedir.
Vakıdî de, "Bize göre bu kesindir." diyor.
[216] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 91-93.