CEVÂMİU'S-SÎRE (SİYERİN ÖZÜ) 1

Rasulullah (s.a.s.)'In Soyu. 2

Rasûlullah (s.a.s.)'In Doğumu, Peygamberliği, Yaşı Ve Vefatı 3

Rasulullah (s.a.s.)'ın Belirtileri 4

Rasûlullah (s.a.s.)'In Haccı Ve İslâm Döneminde Kaç Umre Yaptığı 8

Rasûlullah (s.a.s.)'In Gazveleri 8

Rasûlullah (s.a.s.)'In Gönderdiği Seriyyeler. 9

Rasûlullah (s.a.s.)'In İsim Ve Özellikleri 11

Rasulullah (s.a.s.)'In Emirleri 12

Rasulullah (s.a.s.)'In Katipleri 13

Rasûlullah (s.a.s.)'In Muhafızları, Müezzinleri, Hizmetçileri, Şâirleri, Hatipleri V.S. 13

Rasûlullah (s.a.s.)'In Elçileri 14

Rasûlullah (s.a.s.)'In Hanımları 15

Rasûlullah (s.a.s.)'In Çocukları 19

Erkek Çocukları: 19

Kız Çocukları: 19

Rasûlullah (s.a.s.)'ın Ahlâkı 20

Tarihten Birkaç Satır. 22

İlk İnen Vahiy. 22

İlk Müslümanlar. 22

Allah Yolunda İlk Kan Döken Kişi 25

Davetin Açıklanması 25

Rasûlullah (s.a.s.)'a Açıkça Düşmanlık Edip Alay Edenler. 25

Güçsüz Ve Korumasız Müslümanlara İşkence Yapılması 26

Habeşistan'a Hicret 27

Kureyş'in Hicret Edenleri Geri Döndürmek İçin Necâşî'ye Adam Göndermeleri 30

Hz. Hamza'nın Müslüman Oluşu. 31

Sahife Olayı 31

Habeşistan'a Hicret Eden Bazı Müslümanların Geri Dönmeleri 32

Hz. Hatîce Ve Ebû Tâlib'in Vefatı 33

Rasûlullah (S.A.S)'In Taif Seferi 33

Et-Tufeyh B. Amr Ed-Devsî'nin Müslüman Oluşu. 33

İsrâ Ve Yüce Mi'râc. 33

Ensâr'ın Kureyş İle İttifak Yapmak İsteği İle Mekke'ye Gelişleri 34

Rasûlullah (s.a.s.)'In Ensâr'ı İslâm'a Davet Etmesi: 34

 

 

 

CEVÂMİU'S-SÎRE (SİYERİN ÖZÜ)

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla

Allah'ın Salât ve Selâmı Efendimiz Muhammed'e ve O'nun âlinin üze­rine olsun.

Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Fârisî ez-Zâhirî'nin yazılı eserlerini bana biricik üstadımız gezgin el-İmâm Ebû Hayyân Mu­hammed b. Yûsuf b. Ali İbn Hayyân el-Endelûsî el-Ceyyânî (rh. a.) bil­dirdi ve dedi ki: İmam Ebû Muhammed'in yazılı eserlerini ve tüm rivayet­lerini bana Tunus'ta kâtib olan Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Hârûn et-Tâî el-Kurtubî ve diğerleri bildirdi ve dediler ki: Topluma ha­dis ehlinin görüşleri doğrultusunda kadılık yapan Ebû'l-Kâsım Ahmed b. Yezîd b. Bakî (h)[1] ve yine İbn Bâkî'den Hafız ve Kadı Ebû Ali el-Hasan b. Abdilazîz b. Ebi'I-Ahves bildirdi ve dedi ki: Kadı ve hatib Ebû'I-Ha-san Şüreyh b. Muhammed [bin] Şüreyh er-Ruaynî-ki o İbn Hazm'den en son rivayet edendir- bize bildirdi ve dedi ki: Ebû Muhammed Ali b. Ah­med b. Sa'îd b. Hazm (rh. a.) bize bildirdi.

Kendisine bakıp bu nüshayı yazmış olduğum asıl nüshanın başında şöyle yazılıydı:

"Bana Endülüs Hıms' mdan Kadı Ebû'l-Hasan Şüreyh b. Muhammed. b. Şüreyh er-Ruaynî yazdı ve dedi ki: Bize Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Sa'îd b. Hazm ez-Zâhirî bildirdi ve dedi ki: Ben Mısır'da Ebû Bekir Ab-dulbâkî b. Muhammed b. Buryal el-Hicârî'nin[2] rivayetini Ebû Muham­med b. Abdillah b. Muhammed b. Merzûk el-Yehsubî el-Endelusî (rh. a)'nin gözetiminde okudum. O dedi ki":[3]

 

Rasulullah (s.a.s.)'In Soyu

 

Rasûlullah (s.a,s.)'in soyu[4] şu şekildedir: Ebû'l-Kâsım Muhammed b. Abdillah b. Abdilmuttalib -adı Şeybetü'l-Hamd'dır- b. Hâşim -adı Amr/dır- b. Abdi Menâf -adı Muğîre'dir- b. Kusayy -adı Zeyd'dir- b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. en-Nadr b. Kinâne b. Hüzeyme b. Müdrike b. el-Ye's b. Mudar b. Nizar b. Maad b. Adnan.

Sahîh nesebin Adnan'a kadar böyle devam ettiği kesindir. Bu konuda hiç bir kuşku yoktur.

Adnan'ın ise, Allah'ın rasûlü ve dostu İbrâhîm'in oğlu, Allah'ın elçisi İsmail ez-Zebîh'in (boğazlanmış) oğlu olduğu kesindir. Allah, efendimiz Muhammed'e, onların her ikisine, tüm elçiler ve nebilerine salat ve selâm etsin.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın sovu Abdulmuttalib'te, Benî Ebî Tâlib'ten Ali, Ca'fer ve Akıl Oğullan ile Abbâs Oğullan, Haris Oğullan, Ebû Leheb Oğullan ile birleşmektedir.

Abdu Menâf ta, Ümeyye Oğullan, Abdu Şems Oğulları, Muttalib Oğullan ve Nevfel Oğulları ile birleşmektedir.

Kusayy'da, Abduluzza Oğullan ve Ka'be'nin perdedârlığını ellerinden bulunduran Abduddâr Oğulları ile birleşmektedir.

Kilâb'ta, Zühre Oğulları ile birleşmektedir. Annesi bu soydandır. Anne­sinin soyu şu şekildedir: Amine bint Vehb b. Abdi Menâf b. Zühre.

Mürre'de, Teym b. Mürre Oğullan ve Mahzûm b. Yakaza b. Mürre Oğullan ile birleşmektedir.

Ka'b'da, Adiyy Oğullan, Cumâh Oğulları ve Sehm Oğulları ile birleş­mektedir.[5] Lüeyy'de, Âmir b. Lüeyy Oğulları ile birleşmektedir.

Galib'te, Teym el-Edrem Oğullan ile birleşmektedir.

Fihr'de, Haris Oğullan ve Muhârib Oğulları ile birleşmektedir. İşte Fihr adındaki bu zât, bütün Kureyş kabilesinin atasıdir. Her kim onun ço­cuğu ise o Kureyş'tendir; onun çocuklarından olmayan kişi, Kureyş so­yundan sayılamaz

Kinâne'de, soyu Kinâne'ye kadar uzanan Abdu Menâf Oğulları, Melk[6] Oğulları, Melkân Oğulları, Hudâl[7] Oğulları ve Amr b. Kinâne Oğullan ile birleşmektedir.

Hüzeyme'de, el-Hûn/Hevn b. Hüzeyme Oğulları olan Esed Oğulları ve el-Kâre Oğullan ile birleşmektedir.

Müdrike'de, Hüzeyl Oğullan ile birleşmektedir.

El-Ye's'de, Temîm Oğulları ve kardeşleri Dabbe Oğulları, Müzeyne Oğulları, er-Ribâb Oğullan, Huzaa Oğullan ve Eşlem Oğullan İle birleş­mektedir. Er-Ribâb ise, Teym, Adıyy, Sevr ve Ukl boylarından ibarettir.

Mudar'da, Kays kabilelerinin tamamı[8] ile birleşmektedir. Bu kabileler: Süleym, Mazin, Fezâre, Abs, Eşca', Mürre, Zübyan Oğulları, Gatafan, Ukayl, Kuşayr, el-Herîş, Ca'de, el-Aclân, Kilâb, el-Bekkâ, Hilâl, Suvâe, Cüşem Oğulları, Nasr Oğulları, Sekîf, Sa'd, Hevâzin Oğulları, Muhârib, Advan, Fehm, Bâhile, Ganıyy, et-Tufâve ve diğer Kayslılardır.

Nizâr'da, Bekr, Tağlib, Anz ve Vail Oğulları gibi Rabia kabileleri, Ab-dulkays kabileleri[9], Anza ve en-Nemir b. Kasıt soyu ile birleşmektedir.

Ma'ad'da, İyâd soyu ile birleştiği kesindir.

Adnan'da, Akk Oğulları ve Gafık[10] ile birleşmektedir.

İbrâhîm el-HalîI (a.s.)'de, İsrâîl Oğulları ve günümüzde soyu tükenen, Ya'kûb'un kardeşi İshâk'ın oğlu Isâd[11] Oğullan'ndan soyu belli olanlar ile birleşmektedir.                  

Kudaa ve Kahtan kabileleri ise Yemenlidirler. Bu kabilelerin kollarını en iyi bilen Allah'tır. Ancak onların soyunun Rasûlullah'ın soyu ile Nuh'da birleştiği kesindir. Başarı Yüce Allah'tandır. [12]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Doğumu, Peygamberliği, Yaşı Ve Vefatı

 

Rasûlullah (s.a.s.)[13] Mekke'de doğdu. Yetim olarak yaşadı. Zira daha üç yaşını tamamlamadan babası[14]; yedi yaşını tamamlamadan da annesi vefat etti.

Dedesi Abdulmuttalib O'na baktı. Rasûlullah (s.a.s.) sekiz yaşına gel­diğinde, dedesi Abdulmuttalib de vefat etti.

Sonra O'nun bakımını amcası Ebû Tâlib üstlendi. Amcası O'na çok na­zik davranıyordu. Yüce Allah da bu yüzden O'nun azabını hafifletmiştir. O ateş ehli içerisinde azabı en hafif olan kişidir.

Hira mağarasındayken Allah (c.c.) O'nu peygamberlik vazifesi ile gö­revlendirdi. O sırada kırk yaşındaydı. On üç yıl Mekke'de kaldı. Ashabın­dan birçok erkek ve kadın Müslüman oldu.

Sonra Medine'ye hicret etti. Bu sayede Allah (c.c), Ensâr'a (Allah hepsinden razı olsun) iyilikte bulundu. Medine'de on yıl yaşadı.

Medine'de vefat etti. Mezarı oradaki mescidde [Mescid-i Nebe-vî'dej'dir. Mü'minlerin annesi Hz. Âişe'nin evindedir. Yani kendi evinde defin olunmuştur.

Rahatsızlığı Hz. Âişe'nin evinde başladı.[15] Mü'minlerin annesi Mey-mûne (r.ah)'nin evinde durumu ciddileşti. Hasta bulunduğu sırada hanım­larının da müsaadesi ile Hz. Âişe'nin evinde kaldı.

. Vefatı için bkz. İbn Hisâm, IV, 298; İbn Sa'd, II/II, 47; et-Taberî, III, 188; Telkîhu'l-Fuhûm, 38; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 335; İbn Kesîr, V, 237; Târîhu'z-Zehebî, I, 315; el-İmta , 551.

Vefat ettiğinde, insanlar gelip O'nun namazını hiç bir imama uymadan ayrı ayrı kıldılar. Rasûlullah (s.a.s.), sühûliye[16]denilen içinde gömlek, pi­jama[17] ve sarık bulunmayan, üç parça pamuklu beyaz Yemen bezi ile ke­fenlendi. Mezarında O'na bir lahit kazıldı. Lahit mezar oyuğunun içinde kazılan çukurdur.

Rasûlullah (s.a.s.)'ı Hz. Ali, amcası Abbâs, Abbâs'm oğullan Fadl ve Kuşam, onun azadlı köleleri Üsâme b. Zeyd ve Şükran (Allah hepsinden razı olsun) yıkadılar.

Mezarına, Ali b. EbîTâlib (r.a), Fadl, Kuşam ve Şükran indiler. Evs b. Havlı el-Ensârî'nin de indiği rivayet edilir. Muğîre b. Şu'be'nin de O'nun kabrine hile ile indiği söylenmiştir.

Daha önce Rasülullah'ın giydiği pamuklu bir cübbe de kefene sarıldı. Hayatta iken serip üzerinde oturduğu kadifeden bir örtü ise kabrin altına serildi.

Vefat ettiğinde altmış üç yaşındaydı. 22 Rebî'ulevvel Pazartesi günü doğmuştu. Gerek peygamberlik ile görevlendirilmesi, gerekse hicret etme­si Rebî'ulevvel ayının ilk günlerindeki bir pazartesi günü idi. Vefatı da 8 Rebî'ulevvel Pazartesi günü oldu. Vefat tarihi için başka tarihler de söy­lenmiştir.

Rasülullah'ın pazartesi günü vefat ettiği konusunda bir ihtilaf yoktur. Çarşamba gecesi defnedildi. Sah gününde defnedildiği de söylenilir.

Hastalığı on iki gün sürdü. Bir rivayete göre ise on dört gün sürmüştür. Hastalık bir baş ağrısı ile başladı ve devam etti. Hastalığı boyunca üzüm yiyenlerin tükürüğü gibi bir şeyler tükürüyordu.

Yüce Allah, O'nu dünya ile kendisine kavuşma arasında bir tercihte bu­lunmasında serbest bırakmış; O da Rabbine kavuşmayı arzıılamış ve son­ra vefat etmiştir. [18]

 

Rasulullah (s.a.s.)'ın Belirtileri

 

Rasûlullah (s.a.s.)'ın Yüce Allah elçisi olduğuna dair çok sayıda belir­tiler[19] bulunmaktadır; bunların birkaçını şöyle sıralamak mümkündür:

(1) Kur'ân-ı Kerîm: Ki o Allah (c.c.)'ın, Rasûlullah'i peygamber ola­rak gönderdiği andan günümüze ve günümüzden kıyamet gününe kadar Arapları ve diğerlerini, şayet doğruluğunda bir kuşku duyuyorlarsa bir benzerini getirmeye çağırmaktadır. Allah Teâlâ, bütün belâğât sahiplerini bu konuda aciz bıraktı. Cinler ve başkalarını da bir benzerini getirmekten alıkoydu. Yüce Allah buyuruyor ki: "Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin; eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayrı şahitlerinizi (yardımcılarını­zı) de çağırın," (Bakara, 22) Yine Yüce Allah: "Yoksa, onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler doğru iseniz Allah'tan başka, gü­cünüzün yettiklerini çağırın da (hep beraber) onun benzeri bir sûre geti­rin." (Yûnus, 38) buyurmaktadır.

(2) Mekke'de Kureyşliler ondan bir mucize istediklerinde, Yüce Allah onun için ayı ikiye ayırdı. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyetleri indirdi: "Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı. Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çe­virirler ve 'Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür' derler." (Kamer, 1-2)

(3) Câbir'in evinde, Hendek Savaşı sırasında da Ebû Talha'nm evinde birçok kişiyi doyurdu.

Bir defasında Rasûlullah döıt müd[20] ve bir dişi oğlak ile 80 kişiyi; bir defasında da Enes b. Mâlik'in elinde getirdiği birkaç arpa ekmeği ile bi­rinci defadan daha çok kişiyi doyurdu. Diğer bir defada ise Beşir b. Sa'îd'in kızının elinde getirdiği çok az hurma ile 900 kişilik tüm orduyu doyurdu. Ordu doyasıya o hurmadan yedi ve hurma arttı.

(4) Parmaklan arasından su aktı. Susamış olan askerlerin tümü o sudan içti ve abdest aldı. Bütün su, Rasûlullah (s.a.s.)'m mübarek ellerini açıp kapatabildiği bir kabın içerisinde idi. O'nun abdest suyunu, bir defa için­de hiç su olmayan Tebûk çeşmesine, bir defa da Hudeybiye kuyusuna dök­tüler. Gerek çeşme, gerekse kuyu su ile dolup taştılar. Tebûk çeşmesinden sayılan binlerce olan askerlerin tamamı kanıncaya kadar içtiler. Bu çeşme kıyamet gününe kadar akıp gidecektir. Hudeybiye kuyusundan ise 1.400 kişi kanıncaya kadar içtiler. Halbuki bu kuyuda daha önce hiç su yoktu.

(5) Rasûlullah (s.a.s.), Ömer b. Hattâb'a hacim olarak bir devenin göv­desi kadar görünen hurmadan 400 süvariye yiyecek sağlamasını emretti. Ömer de hepsine yiyecek sağladı. Hurma devenin gövdesi kadar yine ol­duğu gibi artakaldı.

(6) Avuç dolusu toprağı düşman askerlere doğru serptiğinde, onların gözleri görmez oldu. Bu konuda Kur'ân-ı Kerîm'de Yüce Allah şöyle bu­yurmaktadır: "...attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu)..." (Enfâl, 17).

(7) Yüce Allah, O'nu göndermekle kâhinliği ortadan kaldırdı. Halbuki kâhinlik daha önce var olan bir olgu idi.

(8) O'na minber yapıldığında, daha önce üzerinde hutbe okuduğu ağaç kütüğünden deve sesini andıran bir inilti duyuldu. Öyle ki orada hazır bu­lunan herkes bu iniltiyi duydu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), kütüğü minbere ekledi. Böylelikle inilti sesi kesildi. Günümüze dek kütüğün yeri bellidir ve bilinmektedir.

(9) Hz. Peygamber (s.a.s.), Yahudilere ölümü temenni etmeleri için çağrıda bulundu. Ölümü temenni etmeyeceklerini onlara bildirdi. Gerçek­ten de onlar ölümü temenni etmeyi telaffuz etmekten bile çekindiler. Bu olay Kur'ân-ı Kerîm'de eksiksiz bir biçimde anlatılmıştır. [21]

(10) Gayb ile ilgili bazı olayları bildirmiştir: Ammâr'ın zâlim bir top­luluk tarafından öldürüleceğini söyledi. Osman (r.a.)'rn belalara duçar ola­cağını ikaz etti. Onu cennetle müjdeledi. Allah'ın Hasan b. Ali (r.a.) aracı­lığı ile iki büyük Müslüman topluluğu barıştıracağını bildirdi. Bunların hepsi oldu. Allah yolunda çarpışan bir kişi hakkında, onun ateş ehlinden olacağını bildirdi. Bu da ortaya çıktı. Zira o adam daha sonra intihar etti.

Bu olayların hiç biri, zamanın önceden bilgi edinme yolları olarak ka­bul edilen; yıldızlara, kürek kemiğine ve yazıya/çizgiye bakma ve kuş ür­kütme ile asla bilinmez.

(11) Suraka b. Mâlik b. Cü'şüm O'nu takip etti. Atının ayakları yere battı. Ayakları yerden çıkardı. Bu defa ayakların çıktığı yerden bir duman onu izledi. Suraka, Hz. Peygamber'den eman dilemek zorunda kaldı. Ra-sûlullah da ona dua etti. Böylece atı kurtuldu.

(12) Rasûlullah (s.a.s.), Kisra'nın bileziklerinin Suraka'nın kollarına takılacağını bildirdi o da gerçekleşti[22]

(13) Yemen'in San'a şehrinde bulunan Esved el-Ansî adlı yalancının öl­dürüldüğü gece, onun ölüm haberini ve kimlerin onu öldürdüğünü bildirdi.

(14) Aralarında tuzlu deniz ve birkaç günlük kara yolu mesafesi olma­sına rağmen Necaşî'nin ölüm haberini bildirdi. Tüm ashabı ile birlikte Ba­kî' mezarlığına gittiler. Onun cenaze namazını kıldılar. Sonra haber alındı­ğında Necaşî'nin gerçekten Rasûlullah (s.a.s.)'ın bildirdiği gün öldüğü or­taya çıktı.

(15) Kureyşlilerden 100 kişi, iddialarınca onu Öldürmek için evinin önün­de onu beklerken; O çıktı, yüzlerine toprak serpti. Hiç biri O'nu görmedi.

(16) Ashabının huzurunda deve ona şikâyette bulundu. Ona boyun eğip saygı gösterdi.

(17)  Sahabîlerinden bir gruba: Sizden biri ateş ehlidir. Onun azı dişi Uhud dağı gibi olacaktır. Hitap ettiği sahabîlerin hepsi İslâm üzere vefat ettiler. Onlardan biri olan Rehhal el-Hanefî ise irtidat etti. Müseylime-tü'1-Kezzâb ile birlikte mürted olarak öldürüldü. Yüce Allah her ikisine de lanet etsin..

(18) Ashabından iki kişiye: Sizden en son ölecek kişi ateşte yanarak öle­cektir. Gerçekten de onlardan son ölen kişi ateşe düştü ve yanarak öldü.

(19) İki ağacı çağırdı. Ağaçlar gelip onun yanında birleştiler. Sonra on­lara emretti ve onlar birbirinden ayrıldılar.

(20) Rasûlullah (s.a.s.) orta boylu sayılırdı. Uzun boylularla birlikte yü­rüdüğünde onlardan uzun görünüyordu.[23] (21) Hristiyanları lanetleşmek üzere mübâheleye[24]davet etti. Onlara mübâhelede bulunacak herkesin helak olacağını bildirdi. Sözünün doğru­luğuna inandıklarından hepsi mübâheleden kaçındılar.

(22) Arapların kahramanı ve suikastçılarından Âmir b. et-Tufeyl b. Mâ­lik b. Ca'fer b. Kilâb b. Rabia b. Amir b. Sa'sa'a ile Erbed b. Kays[25]b. Cez' b. Hâlid b. Ca'fer b. Kilâb, Rasûlullah (s.a.s.)'ı öldürmek üzere yanı­na geldiler. Yüce Allah bu iki kişinin suikastını engelledi. Erbed ile Rasû­lullah (s.a.s.)'m arasına bir kez Amir'i bir kez de bir suru engel olarak koydu. (Dolayısıyla Erbed, Rasûlullah'a kılıç sallayamadı.) Rasûlullah (s.a.s.) ikisine de beddua etti. Dönüşte Amir [taundan] helak oldu. Erbed'e de yıldırım çarptı ve onu yaktı. Allah her ikisine de lanet etsin.

(23)  Ubey b. Halef el-Cumâhî'yi öldüreceğini bildirdi. Uhud Sava-şı'nda onu hafif bir şekilde yaraladı. Ubey'in ölümü bu yaralamadan do­layı oldu.

(24) Ona zehir yedirildi. Onunla birlikte zehir yiyenler, anında öldüler. Rasûlullah (s.a.s.) ise dört yıl daha yaşadı. Zehirli koyunun kolu, konuşup zehirli olduğunu O'na bildirdi.

(25) Bedir Savaşı'nda ashabına Kureyşli kahramanların dövüştükleri yerleri tek tek gösterdi. Ashâb onların bulundukları yerleri kuşattılar. Hiç­biri bulundukları yerden ileri gidemediler..

(26)  Ümmetinden bir birliğin deniz yolu ile gazveye çıkacağını bildir­di. Ümmü Haram bint Milhan'a da: "Sen onlardasın" dedi. Gerçekten de o deniz seferine katılanlardan oldu. Ümmetinden bir kısım insanların de­niz yolu ile gazveye çıktıkları ise doğrudur.

(27) Yeryüzü dürüldü, doğusuyla batısıyla hepsi ona göründü. Ümme­tinin egemen olacağı yerleri kendisi için dürülen bu yeryüzünde gösterdi. Onun dediği çıktı. Ümmetinin egemenliği, doğuda Sind ve Türk bölgele­rinden batının en ücra köşesi olan Endülüs'teki Atlas Okyanusu sahilleri­ne ve Berberilerin ülkelerine kadar ulaştı. Bu egemenlik güneyden kuzeye tam yayılamadı. Yani, doğudan batıya olan yayılış gibi olmadı. Bu yayılış tamamen Rasûlullah (s.a.s.)'m bildirdiği şekilde oldu.

(28) Kızı Fâtıma'ya ailesinden kendisine ilk önce onun erişeceğini bil­dirdi. Gerçekten de Rasûlullah (s.a.s.)'dan sonra ailesinden ilk vefat eden kişi Hz. Falıma oldu.

(29) Hanımlarına (Allah hepsinden razı olsun), eli en uzun olanın ken­disine en çabuk erişeceğini bildirdi. Zeyneb bint Cahş el-Esedîyye en çok sadaka verdiğinden, ona, eli  en uzun olan denilmişti ve Rasûlullah (s.a.s.)'dan sonra O'nun hanımlarından ilk önce vefat eden Zeyneb oldu.

(30) Bir koyunun memesine elini sürdü. Onun sütü bereketlendi. Me­mesinden bolca süt aktı. Bu olay Abdullah b. Mes'ûd'un İslâm'a girmesi­ne sebeb oldu. Diğer bir defa da Ümmü Ma'bed el-Huzâî'nin çadırların­da böyle bir olay yaşandı.

(31) Ashabından Katâde'nin gözü yerinden çıktı. Rasûlullah (s.a.s.), onu yerine koydu. En sağlıklı ve en güzel gözü o oldu.[26]

(32) Hayber gününde Ali (r.a.)'nin iltihaplı gözlerine tükürüğünü sür­dü. Gözleri hemencecik iyileşti. Ondan sonrada hiç iltihaplanmadı. Sanca­ğı ona verdi ve onu gönderdi. O zaman şöyle buyurdu: "Allah fetih nasip edinceye kadar o geri dönmez." Buyurduğu gibi oldu. Ali (k.v.) Hayber kalesini fethetmeden geri dönmedi.

(33) Sahabîler, Rasûlullah (s.a.s.)'ın yediği yemeğin tesbihatım işiti­yorlardı.

(34) Ashabından bazılarının ayaklan yaralandı. Onların ayaklarına el­lerini sürünce hemencecik iyileştiler..

(35) Kendisinin de içinde bulunduğu askeri birliğin azığı azaldı. Arta kalan azığın hepsinin getirilmesini istedi. Hepsi toplandığında gerçekten çok az olduğu anlaşıldı. Rasûlullah (s.a.s.), azığın bereketlenmesi için dua etti. Sonra herkesin azık almasını emretti. Ordugâhta bulunan kapların hiç biri boş kalmadı. Hepsi azıkla doldu.

(36) Hakem b. Ebi'l-Âs,[27] Rasûlullah (s.a.s.)'ın yürüyüşünü alaylı bir şekilde taklit etti. Rasûlullah (s.a.s.) da ona: "Taklit ettiğin gibi ol!" dedi. Bunun üzerine o ölünceye kadar hep titredi.

(37) Rasûlullah (s.a.s.), Umâme bint el-Hâris b. Avf'[28] b. Ebî Harise b. Mürre b. Nüşbe b. Gayz b. Mürre b. Avf b. Sa'd b. Zubyan'a evlenme tek­lifinde bulundu. Kavminin efendisi katı bir bedevî olan babası: "Kızımda beyazlık var." dedi. Araplar böyle bir ifade ile abraşlığı ima ediyorlardı. Rasûlullah (s.a.s.): "Öyle olsun!" buyurdu. Hemen o anda kız abraşhk has­talığına yakalandı. Babası döndü kızın başına gelenleri gördü. Onu amca­sı oğlu Yezîd b. Cemre b. Avf b. Ebî Harise ile evlendirdi. İbn Bersa (Ab-raşlının oğlu)-diye tanınan şâir Şebib b. Yezîd'i doğurdu.[29]

Yukarıda saydıklarımızın dışında Rasûlullah (s.a.s.)'m birçok belirtile­ri ve mucizeleri bulunmaktadır. Biz ancak meşhur ve tevatür ile naklolu-nanları sunduk. Başarı Allah'tandır. [30]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Haccı Ve İslâm Döneminde Kaç Umre Yaptığı

 

Rasûlullah (s.a.s.), peygamberlikten önce ve sonra sayıları kesin olarak bilinmeyen birçok hac ve umre[31]yapmıştır.

Medine'ye hicret ettikten sonra sadece bir hacc yapmıştır. O da H. 10 yılında yapmış olduğu Veda Haccı'dir.

Medine'ye hicret ettikten sonra iki ifrad umresi yapmıştır. Umre niye­tiyle gitmiş ve onları tamamlamıştır. Bunlardan biri: Kaza umresidir. Ye­dinci yılda umre yapmak niyetiyle Medine'den çıktı. Zilka'de ayında onu tamamladı. Diğeri ise: Sekizinci yılda Huneyn olayından sonra Ci'irrâ-rie'den[32]hareketle yine Zilka'de ayında yapmış olduğu umredir.

Üçüncü bir umreyi de Veda Haccı ile birlikte yaptı. Medine'den hacc ve umre yapmak üzere çıktı. Zilka'de ayında her ikisini yapmaya başladı. Zilhicce ayında her ikisini tamamladı.

Diğer bir defa ise Medîne'den umre yapmak üzere yola çıktı. Hudeybi-ye'ye vardıklarında müşrikler onları engelledi. Rasûlullah orada konakla­dı ve kurbanlarım kesti. Daha sonra ashabı ile birlikte geri döndü. Allah hepsinden razı olsun. [33]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Gazveleri

 

Rasûlullah (s.a.s.), yirmi beş gzve[34] yapmıştır. Sırasıyla bu gazveler şunlardır: İlki Veddan (el-Ebvâ) Gazvesidir. Sonra Radvâ bölgesinde yapı­lan Buvat Gazvesi, sonra Batn-ı Yanbu'da yapılan Uşayra Gazvesi, sonra Kurz b. Câbir'i takip için yapılan Birinci Bedir Gazvesi, sonra İkinci Bedir Gazvesi gelir. Bu Yüce Allah'ın İslâm'ı üstün kıldığı; küfrün reislerinin he­lak olduğu bir çarpışmadır. Sonra Karkaratu'l-Kudr'e ulaşıncaya kadar ya­pılan Benî Süleym Gazvesi, sonra Ebû Süfyan'ı aramak gayesi ile yapılan Sevik Gazvesi, sonra Gatafan (Zî Emer) Gazvesi, sonra Necrân Gazvesi, sonra Uhud Gazvesi, sonra Hamraü'1-Esed Gazvesi, Nahl denilen yere

yapmış olduğu Zâtü'r-Rıka' Gazvesi, sonra İkinci Bedir Gazvesi, sonra Dûmetü'l-Cendel Gazvesi, sonra küfür ehlinin ona karşı düzenlediği son gazve olan Hendek Gazvesi, sonra Benî Kurayza Gazvesi, Hüzeyl kabile­sinin bir kolu olan Lihyan'lılara karşı yapılan gazve, sonra Zî Kared Gaz­vesi, sonra Huzâ'a kabilesinden olan Benû'l-Mustalik Gazvesi, sonra Hu-deybiye Gazvesi, sonra Hayber Gazvesi, sonra Fetih Gazvesi (Mekke'nin fethi) sonra Hevâzin'e karşı yapılan Huneyn Gazvesi, sonra Taif Gazvesi, sonra Tebûk Gazvesi.

Bu gazvelerin dokuzunda Rasûlullah savaşmıştır: Muazzam Bedir, -ki ona Bedir savaşı ve Bedir çarpışması da denilmektedir- başta olmak üze­re Uhud, Hendek, Kurayza, Benî Mustalik, Hayber, Mekke'nin fethi, Hu­neyn ve Taif gazvelerinde Rasûlullah (s.a.s.) savaşmıştır.

Yine Rasûlullah (s.a.s.)'ın Vadi'1-Kura ve Gâbe gazvelerinde de savaş­tığı söylenmiştir. Rasûlullah (s.a.s.), yukarıda sıralanan gazvelerin dışında gazveye çıkmamıştır. Başarı Allah'tandır. [35]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Gönderdiği Seriyyeler

 

Rasûlullah (s.a.s.) sırasıyla şu seriyyeleri[36] göndermiştir:

(1) Rasûlullah (s.a.s.), Ubeyde b. el-Hâris b. el-Muttalib'i Seniyye-tu'1-Mere'nin[37]" aşağı taraflarına gönderdi.

(2) Hamza b. Abdilmuttalib'i îs bölgesindeki deniz sahiline gönderdi. Bu iki seriyyenin gönderme zamanı ya aynı ya da birbirine çok yakın za­manlarda olmuştur. Bu yüzden hangisinin önce gönderildiği konusunda ihtilafa düşülmüştür. Bu ikisi ilk seriyyelerdir ve Rasûlullah (s.a.s.) ilk ola­rak bu seriyyelerde sancak dikmiştir.

(3) Sa'd b. Ebî Vakkas'ı Harrâr bölgesine gönderdi.

(4) Abdullah b. Cahş'ı Nahle mevkiine gönderdi.

(5) Kölesi Zeyd b. Hârise'yi el-Karede'ye[38]gönderdi.

(6) Muhammed b. Mesleme'yi Ka'b b. Eşrefi öldürmek için gönderdi.

(7) Mersed b. Ebî Mersed el-Ganevî'yi er-Recî' mevkiine gönderdi.

(8) EI-Münzir b. Amr el-Ensârî'yi Bi'r~i Ma'ûna'ya gönderdi.

(9) Abdullah b. Atîk'i, Hayber'de bulunan Sellâm b. Ebi'l-Hukayk'ı öldürmek üzere gönderdi.

(10) Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'i Irak yolu üzerindeki Zu'1-Kassa'ya[39] gönderdi.

(11) Ömer b. Hattâb'ı BenîAmir'in yaşadığı bölge olan Turaba'ya gön­derdi.

(12) Ali b. Ebî Tâlib'i Yemen'e gönderdi.

(13)  Ğalib b. Abdillah el-Leysî'yi Kadid'deki Kinâne kabilesinden el~Mulevveh Oğulları üzerine gönderdi.

(14) Ali b. Ebî Tâlib'i Fedeklilerden Abdullah b. Sa'd Oğulları üzerine gönderdi.

(15) İbn Ebi'1-Avca es-Sülemî'yi Benî Süleym üzerine gönderdi.

(16) Ukkâşe b. Mihsan el—Esedî'yi el-Gamre'[40]ye gönderdi.

(17)  Ebû Seleme b. Abdilesed el-Mahzûmî'yi Necid bölgesinde Benî Esed'e ait bir su olan Katan'a[41]gönderdi.

(18) Benî Haris[42]e b. Kays'dan Muhammed b. Mesleme el-Ensârî'yi He-vâzin'den Kuretâlilarmüzerine gönderdi.

(19) El-Hâris b. el-Hazrec Oğulları'ndan Beşîr b. Sa'd el~Ensârî'yi Hayber bölgesine gönderdi.

(20) Zeyd b. Hârise'yi Benî Süleym topraklarından el-Cemûm'a[43]gön­derdi.

(21) Yine Zeyd'i Hisma[44]mevkiinde bulunan Cüzam kabilesi üzerine gönderdi.

(22) Yine Zeyd'i Irak yolu üzerinde bulunan Nahl bölgesindeki Ta­rafa [45]gnderdi.

(23) Ebû Bekir (r.a.)'i Fezâre kabilesine gönderdi.

(24) Ebû Musa'nın amcası[46]Ebû Âmir'i Evtâs'a gönderdi.

(25) Yine Zeyd'i Fezâre kabilesine gönderdi. Zeyd Ümmü Kırfa ve di­ğerlerini öldürdü.

(26) Abdullah b. Ravâha'yı Hayber'e gönderdi.

(27) Diğer bir defada ise Abdullah b. Atîk'ı Ebû Rafı' b. Ebi'l-Hu-kayk'i öldürmek için Hayber'e gönderdi.

(28) Abdullah b. Uneys el-Cuhenî'yi sırf Hâlid b. Süfyân el-Hüze-lî'yi[47]öldürmek için gönderdi. O da onu öldürdü. Rasûlullah (s.a.s.), Ab­dullah için, onunla karşılaştığında titremeye başlayacağını bir işaret/muci­ze olarak belirtti. Gerçekten de Rasûlullah'ın dediği gibi oldu.

(29) Birkaç emîri Suriye sınırındaki Mute'ye gönderdi. İlkin Zeyd b. Hârise'yi onlara komutan tayin etti. Şayet o öldürülürse Ca'fer b. Ebî Tâ-lib; o da öldürülürse Abdullah b. Ravâha'mn komutan olmasını söyledi. Mute'de Bizans'ın Hristiyan askerleri ve Hristiyanlaşan Araplarla karşı­laştılar. Her üçü de şehid edildiler. (Allah onlardan razı olsun.) Sancağı Hâlid b. Velîd aldı. Müslümanları toparladı.

(30) Ka'b b. Umeyr el-Gıfârî'yi Suriye topraklan içerisinde- bulunan Zâtu Allah'a gönderdi.

(31) Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr el-Fezârî'yi Benî Temim'den Benû el-Anber'e gönderdi.

(32) [Galib b.][48] Abdillah el-Le/sî'yi Benî Mürre topraklarına gönder­di. Cüheyne kabilesinin el-Hurak[49]koluna mensup olan bazı kişiler ile karşılaştı.

İbn Hişâm, Vakıdî ve el-Imtâ'da. bu isim Süfyân b. Hâlid olarak geçmektedir.

(33) Hâlid b. Velîd'i Kinâne Oğullan'ndan Benî Cezîme'ye gönderdi.

(34) Hâlid'i bir kez de Yemen'e gönderdi.

(35) Amr b. el-Âs'ı Uzre Oğulları topraklarından Zâtu's-Selâsil'e gön­derdi. Daha sonra Ebû Ubeyde komutanlığında bir askerî birlik ile onu takviye etti.

(36) Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî'yi Batn-ı İdam'a[50]gönderdi.

(37) İbn Ebî Hadred'i bir kez de el-Gabe'ye gönderdi.

(38) Abdurrahmân b. Avf'ı Dûmetu'l-Cendel'e gönderdi.

(39) Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'ı deniz sahiline gönderdi[51]

(40) Amr b. Ümeyye ed-Damrî'yi[52] Ebû Süfyân Sahr b. Harb b. Ümey-ye'yi öldürmek üzere gönderdi. Fakat o Ebû Süfyân'ı öldüremedi. Zira şartlar elverişli değildi.

(41) Zeyd b. Hârise'yi Medyen'e gönderdi.

(42) Salim b. Umeyr'i Amr b. Avf Oğulları'ndan Ebû Ifk'e[53] gönderdi. Onu öldürdü.

(43) Amr b. Adiyy el-Hatmî'yi Ümeyye b. Zeyd Oğulları'ndan Asma bint Mervân'a gönderdi. Amr onu öldürdü.

(44) Sümâme b. Usal el-HanefTnin esir edildiği bir seri(41)

derdi.

(45) Alkame b. Mucezzir el-Mudlicî'yi gönderdi. yye gönderdi.

(45) Alkame b. Mucezzir el-Mudlicî'yi gönderdi.

(46) Kürz b. Câbir'i,[54] çobanlan öldürüp gözlerini oyanların ardından gönderdi.

(47) Üsâme b. Zeyd'i Suriye'ye gönderdi. Bu onun son seriyyesidir. Bu seriyye gönderilmeden Rasûlullah (s.a.s.) vefat etti. Ebû Bekir onu gön­derdi. Allah'ın rahmet ve bereketi onların üzerine olsun. [55]

.

Rasûlullah (s.a.s.)'In İsim Ve Özellikleri

 

Rasûlullah (s.a.s.)[56] ne çok uzun ne de kısa idi. Teni ne çok beyaz, ne de esmerdi. Saçı ne öyle kıvırcık, ne de düz idi. Parlak renkli, kırmızı ile karışık ak ve güzeldi. Yüzü ayın on dördü gibi parlardı. Eklem kemikleri büyükçe idi. Kirpikleri gür ve uzun idi. Gözbebeklerinin siyahı pek siyah­tı. Beyazlıklarında ise ince kırmızı damarlar vardı. Ön dişleri güzeldi. Ağ­zı geniş, burnu güzeldi. Yürürken sanki yüksek bir yerden iner gibi önüne doğru eğilirdi. Bakmak istediği tarafa, bütün vücudu ile dönerek bakardı. Yeryüzüne çokça bakardı. Elleri irice ve yumuşakça idi. Topuklarının eti azdı. Sakalı gür ve enli idi. Saçı siyahtı. Ayaklarında çukur yoktu. Saçını uzattığında kulak memesi ile omuzlarına kadar uzatırdı. Kısalttığında ise kulaklarının yarısına kadar kısaltırdı. Saç ve sakalında ağaran saç sayısı yirmiye ulaşmadı[57].

İsimleri: Muhammed (s.a.s.), Ahmed, Mâhî (mahveden) Allah onunla küfrü yok eder. Haşir (toplayan haşr eden), insanlar onun izinde haşr olu­nacaktır. Âkıb (sona erdiren), ondan sonra peygamber yoktur. Mukaffî (di­ğer peygamberlerin izinde giden), Nebiyyu't-Tevbe (Tevbe Peygamberi), Nebiyyu'I-Melhame (Savaş Peygamberi), Yüce Allah onu Rauf (şefkatli) ve Rahîm (merhametli) olarak adlandırmıştır. Sol omuzunun kürek kemi­ği üzerinde peygamberlik mührü vardı. Sanki güvercin yumurtası olan bu mührün rengi vücûdunun rengi gibi idi. Üzerinde bir ben onun üstünde de kıllar vardı. [58]

 

Rasulullah (s.a.s.)'In Emirleri

 

Rasûlullah (s.a.s.),[59] Yemen'in tamamına Bâzân el—Fârisî'yi vali olarak tayin etti. Bu zât, Bâzân b. Sasan b. Belâş b. el-Melik (Kral) Câmâsef b. el-Melik Firuz b. el-Melik Yezducerd b. Behram (zalim kral)'dır. Bâzân öldüğünde, Rasûlullah (s.a.s.) onun oğlu Şehr'i sadece San'a ve ona bağ­lı bölgelere yönetici olarak atadı. Muhacir b. Ümeyye b. el-Muğîre'yi Kinde ve es-SediPe tayin etti. Ziyâd b. Lebid el-Beyadî el-Ensârî'yi Hadramevt'e[60]; Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi Zebid, Aden, Rima' ve es-Sahil'e; Mu'âz b. Cebel'i el-Cened'e; hicrî 8. yılda Attâb b. Esîd b. Ebi'l-îs b. Ümeyye b. Abdi Şems'i Mekke'ye vali olarak tayin etti ve hacc mevsimin­de Müslümanlara hacc yaptırmak üzere görevlendirdi. O sırada Attâb, yir­mi küsur yaşında idi. Ebû Süfyân Sahr b. Harb b. Ümeyye b. Abdi Şems'i Necran'a[61]Yezîd b. Ebî Süfyân Sahr b. Harb'ı Teyma'ya; Hâlid b. Sa'îd b. Ebi'l-As b. Ümeyye b. Abdi Şems'i, Şehr b. Bâzân'ın öldürülüşünden sonra San'a'ya tayin etti. Şehr b. Bâzân (rh. a)'ı yalancı el-Esved el-An-sî öldürdü. Allah el-Esved'e lanet etsin. Hâlid'in kardeşi Amr b. Sa'îd'i Vadiyü'l-Kurra'ya; her ikisinin kardeşi el-Hakem b. Sa'îd'i Fedek ve di­ğer yerleri kapsayan Kura Urayne'ye[62]; onların kardeşleri Eban b. Sa'îd'i Bahreyn'deki el-Hatt[63] şehrine vali olarak atadı. Bu er-Rammah'm men­sup olduğu şehirdir.

Sa'îd b. el-Âs Oğulları müttefiki el-A'lâ b. el-Hadramî'yi Bahreyn'de­ki Katîf e; Amr b. el-As'ı Umman ve ona bağlı bölgelere; Osman b. Ebi'1-Asî es-Sakafî'yi Taife vali olarak tayin etti.

Mahmiye b. Cez' b. Abdi Yağûs b. Uveyc b. Amr b. Zübeyd[64]ez-Zübey~ dî'yi, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanında bulunan humusların[65]taksim edilmesi için görevlendirdi. Mahmiye b. Cez'in, Benî Cumâh'ın müttefiki olduğu rivayet edilmiştir.

Ali b. Ebî Tâlib (k.v)'i, Yemen'deki humuslara ve hukukî davalara bak­ma görevine; Ümeyye b. Abdi Şems Oğullan'nın müttefiki Mu'aykıb b. Ebî Fâtıma ed-Davsî'yi kendisinin mühürdarhğına[66]"; Adiyy b. Hatem'i Benî Esed'in zekâtlarını toplamaya; Mâlik b. Nuveyre el-Yerbuî'yi Bern Hanzele b. Zeyd Menat b. Temim'in zekâtlarını toplamaya; Kays b. Âsim el-Minkarî'yi ve Zibrikan b. Bedr'i, Benî Sa'd b. Zeyd Menat b. Te­mim'in zekâtlarını toplamaya; Ömer b. Hattâb'ı bazı yerlerin zekâtını top­lamaya; yine birçok kişiyi zekât toplamak için görevlendirdi. Zira her ka­bilenin zekâtını toplayan bir görevli bulunmakta idi. Ebû Bekir es-Sıd-dîk'i, hicrî dokuzuncu senede hacc emirliğine tayin etti. Bütün işlerin yö­neticiliğini yapan halifesi ise Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.)'dir.

NOT: Amr b. Abese es-Sülemî, Rasûlullah (s.a.s.)'ın câhiliye dönemin­de arkadaşı idi[67]. İyaz b. Himar[68] [b. Naciyeb.[69] Ikal b. Muhammed b. Süfyân b. Mecâşi' b. Darım b. Mâlik b. Hanzele b. Zeyd Menat b. Temim, câhiliye döneminde Rasûlullah (s.a.s.)'ın namusunu koruyan yakınıydı. Şöyle ki, câhiliye dönemi Araplanmn iki dini olan Hums'a Kureyşliler; el-Hille'ye ise Benî Mecâşi' mensuptular. El-Hille'ye mensup biri Hums'a mensup birinden ödünç bir elbise alamadığı zaman Ka'be'yi çıp­lak tavaf ederdi. İyaz, Rasûlullah (s.a.s.)'ın elbisesi içerisinde Ka'be'yi ta­vaf ederdi. Adı İyaz olan bu zât, yakınlık derecesi olarak el-Akra' b. Ha­bis b. Ikal'ın amcasının oğludur.

Öahhâk b. Süfyân el-Kilâbî, Rasûlullah (s.a.s.)'m kılıçdan[70] idi. Başa­rı Allah'tandır. [71]

 

Rasulullah (s.a.s.)'In Katipleri

 

Rasûlullah (s.a.s.) kâtipleri[72] Ali b. Ebî Tâlib, Osman, Ömer, Ebû Be­kir, Hâlid b. Sa'îd b. el~Asî, Ubeyy b. Ka'b el-Ensârî, Hanzele b. er-Ra-bi' el-Useydî, Yezîd b. Ebî Süfyân, Neccâr Oğulları'ndan Zeyd b. Sabit el-Ensârî ve Mu'âviye b. Ebî Süfyân'dır.

Zeyd b. Sabit kâtipliği en çok yapandır. Fetihten sonra Mu'âviye, onu izledi. Her ikisi Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanında sürekli vahiy ve diğer konu­lara dair yazı ile uğraşıyorlardı. Bunun dışında onların bir işi yoktu. [73]

.

Rasûlullah (s.a.s.)'In Muhafızları, Müezzinleri, Hizmetçileri, Şâirleri, Hatipleri V.S.

 

Kays b. Sa'd b. Ubâde es-Sâidî'nin Rasûlullah (s.a.s.)'m[74] yanındaki konumu, bir yöneticinin yanındaki emniyet ve asayişi sağlayan polis ko­miserinin konumu gibi idi. Muğîre b. Şu'be es-Sekafî, Hudeybiye günün­de kılıcı ile Rasûlullah (s.a.s.)'ın baş ucunda bekledi.

Bilâl b. Rebâh, ailesinin nafakası ile ilgileniyordu. Ümmü Eymen onun süt annesi idi. Enes b. Mâlik hizmetçisi idi. Fakih Kabîsa b. Zueyb'in ba­bası Zueyb b. Halhale b. Amr el-Huzâ'î, Rasûlullah (s.a.s.)'a hediye edi­len develerin idarecisi ve bakıcısı idi. Ebû Mûsâ el-Eş'arî ve azadlı köle­si Rebah el-Esved, O'nun yanına girmeye izinli idiler. Âmir b. Lüeyy Oğulları'ndan a'mâ İbn Ümmi Mektûm (adı, Amr b. Kays b. Zaide b. el-Esam (Cündüb) b. Hezm[75] b. Ravâha b. Hacer b. Abdlül [76]b. Maîs b. Âmir b. Lüeyy'dir), Bilâl ile birlikte onun müezzinliğini yapmaktaydılar. Ensâr'dan Ebû Taybete,[77] ondan hacamat aleti ile kan alıyordu.

sjeVevî de bu adı bu şekilde kaydetmiştir (I, 264). Bu zâtın adı Nâfi'dir. Bundan başka de­ğişik isimler de söylenmiştir. Beyâda Oğullan'nin kölesi idi. Biyografisi için bkz. Us­du'l-Ğâbe; yine bkz. İbn Sa'd, "Rasûlullah'ın kan aldırması" bölümü (I/II, 143).

Dilleri ile İslâm'ı savunan şâirleri şunlardır: Ka'b b. Mâlik el-Eslemî, el-Hâris b. el~Hazrec Oğullan'ndan Abdullah b. Ravâha ve en-Neccâr Oğulları'ndan Hassan b. Sabit. Bu şâirlerin hepsi Ensâr'dan olan Hazrec-1 ilerdendir.

Hatibi, Sabit b. Kays b. Şemmâs idi. Süvarisi, Ebû Katâde el-Ensârî idi. En-Neccâr Oğullan'ndan Ebû Eyyûb Hâlid b. Zeyd, O'nu evine misafir etti.

Rasûlullah (s.a.s.), ilk önce bir altın yüzük aldı; sonra onu attı ve altın­dan uzak durdu. Bir gümüş yüzük aldı. Yüzüğün kaşı da gümüştü. Yüzü­ğün nakşı üç satır olarak: Muhammed, Rasûl, Allah idi. Yüzüğünü sol eli­nin, bazen de sağ elinin küçük parmağına takıyordu. Yüzüğünün kaşını avucunun içine getiriyordu. Künyesi ile künyelemeyi yasakladığı gibi yü­züğünün nakşı gibi nakış yapmayı da herkese yasakladı. Bu iki durum Ra-sûlullah'm dışındaki Müslümanlara yasaktır. Vefat edinceye kadar yüzüğü parmağındaydı. Sonra sırasıyla Ebû Bekir, Ömer ve Osman, parmaklarına taktılar. Halifeliğinin altıncı yılında Osman'ın elinden Erîs kuyusuna düş­tü. Kuyunun suyunu çekip yığınlarca toprak çıkardılar. Fakat yüzük bulu­namadı. Biz Allah'a aitiz ve sonunda ona döneceğiz. Bu yüzük mübarek bir eserdi. Kaybolup gitti. [78]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Elçileri

 

Hudeybiye'den sonra Fetih'ten önce, Rasûlullah (s.a.s.), elçilerini[79] krallara gönderdi.

Dihye b. Halîfe el-Kelbî'yi Bizans kralı Kayser Herakl'a gönderdi.

Abdullah b. Huzâfe es-Sehmî'yi Sasânî kralı Kisrâ Pervîz b. Hürmüz'e gönderdi.

Amr b. Ümeyye ed-Damrî'yi, Habeşistan kralı Necâşî'ye gönderdi.

Hatib b. Beltea el-Lahmî'yi, Mısır ve İskenderiye'nin yöneticisi Mu-kavkıs'a gönderdi.

Amr b. el-Âs'ı, Umman yöneticileri olan Ezd kabilesine mensup Cu-lenda'mn iki oğlu Ceyfer ve İyaz'a[80] gönderdi.

Âmir b. Lüeyy [Oğulları'ndan biri[81]Selît b. Amr'ı, Hanefî kabilesine mensup Yemâme hükümdarı Hevze b. AH ile Sümâme b. Usal'a gönderdi.

El-Alâ b. el-Hadramî'yi, Bahreyn hükümdarı Münzir b. Sava el-Ab-dî'ye gönderdi.

Huzeyme kabilesinin Esed koluna mensup Suca' b. Vehb el-Esedî'yi, Suriye'ye bağlı el-Belkâ hükümdarları el-Hâris b. Ebî Şemir el-öassânî ve onun amcasının oğlu Cebele b. el-Eyhem'e gönderdi.

Muhacir b. Ümeyye el-Mahzûmî'yi, Yemen'in hükümdarlarından biri olan Haris b. Abdilmelik[82]el-Himyerî'ye gönderdi.

Mu'âz b. Cebel'i, İslâm'ın davetçisi olarak Yemen'in tümüne gönder­di. Zi'1-Kelâ', Zî Zülem ve Zî Merran ve diğer tüm hükümdarları Müslü­man oldular.

Daha önce belirttiğimiz, Rasûlullah (s.a.s.)'ın kendilerine elçi gönder­diği diğer hükümdarlar ve onların kavimleri de Müslüman oldular. Sade­ce Kayser, Hevze, Kisrâ, el-Hâris b. Ebî Şemir ve Necâşî Müslüman ol­madılar. Kendisine elçi gönderilen Necâşî künyeli bu hükümdar, Rasûlul­lah (s.a.s.) ashabının kendisine hicret ettiği kişi değildi. Zira önceki Neca-şî, Müslüman olarak vefat etti (Allah ondan razı olsun). Ölümü Rasûlullah (s.a.s.)'a vahiy ile bildirildi. Rasûlullah da onun ölüm haberini Müslüman­lara bildirdi. Onlarla birlikte el-Bakî' mezarlığına gittiler, ashabını saflar halinde dizdi ve dört tekbir getirerek onun namazını kıldırdı. Necâşî, kav­minden korktuğundan Müslümanlığını onlardan gizli tutuyordu.

Sümâme b. Usal'ın Müslüman olması gecikti. Sonra kendi isteği ile İs­lâm'ı seçti. Kayser ise Müslüman olmayı arzuladı; fakat onun kavmi ona baskın çıktı. O da Müslüman olmadı. Mukavkis ise çok yakınlık gösterdi ve Rasûlullah (s.a.s.)'a, iğdiş edilmiş [bir köle olan Me'bûr[83]Düldül di­ye adlandırılan boz bir katır, Rasûlullah (s.a.s.)'m ümmü veledi [çocuğu­nun annesi olan câriye] Mâriye ve onun kız kardeşi Şirin olmak üzere iki cariyeyi hediye olarak gönderdi. Rasûlullah (s.a.s.) Sirin'i Hassan b. Sâ-bit'e verdi. Ona, Rasûlullah (s.a.s.)'m oğlu İbrahim'in teyzesi oğlu Abdur-rahman'ı doğurdu. Rasûlullah (s.a.s.) vefat edinceye kadar o katıra [Dül-dül'e -çev-] bindi. Sonra Ali b. Ebî Tâlib'in vefatına kadar O'nun yanında idi. Ondan sonra ise Abdullah b. Ca'fer b. Ebî Talib yanında olduğu söy­lenir. Mu'âviye dönemine kadar yaşayan DüldüTe, Abdullah b. Ca'fer, yaşlılığından dolayı arpayı irice öğütüyordu.

Kisrâ ise, insan toplulukları arasında İslâm'ı en çirkin bir şekilde red­deden kişi idi. Rasûlullah (s.a.s.)'ın mektubunu yırtıp attı. Rasûlullah (s.a.s.) da ona beddua etti. Allah ilk önce onun mülkünü dağıttı. Sonra Fars İmparatorluğu'nun tamamını dağıttı. Rasûlullah (s.a.s.), Arap kabilelerine bir çok elçi göndermişti[84].

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Hanımları

 

Rasûlullah (s.a.s.)'ın ilk hanımı"[85] Hatice bint Huveylid b. Esed b. Ab-diluzzâ b. Kusayy b. Kilâb'dır. Rasûlullah (s.a.s.) yirmi beş yaşındayken O'nunla evlendi. Hatîce, hicretten üç yıl önce vefat etti.[86] O vefat edince­ye kadar Rasûlullah (s.a.s,) kimse ile evlenmedi. Rasûlullah'dan önce Hatîce, Atık b. Abid[87] b. Ömer b. Mahzûm ile evli idi. Ona Abdullah'ı do­ğurdu. Daha sonra Ebû Hâle[88] ile evlendi. Ebû Hâle'nin adı, Hind b. Zü-râre b. en-Nebbâş[89] b. Adiyy b. Habib b. Surad b. Selâme b. Cerve[90] b. Useyyid b. Amr b. Temîm'dir. Ona adları Hind ve el-Hâris olan iki erkek çocuk ve Zeyneb adında bir kız çocuk doğurdu. Hind b. Hind, Uhud Sa-vaşı'na katıldı. Basra'da ikamet ediyordu. Hasan b. Ali b. EbîTâlib[91] on­dan rivayet ediyordu. El-Hâris'i ise, kâfirlerden biri, Ruknu'l-Yemanî'nin yanında öldürdü.

Hatice vefat ettiğinde, Rasûlullah (s.a.s.), Zem'a b. Kays b. Abdi Şems b. Abdi Vüdd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy'in kızı Şevde ile evlen­di. Şevde, daha önce amcası oğlu es-Sekran b. Amr b. Abdi Şems ile evli idi. Şevde, eşinin ölümünden dolayı dul kalmıştı.

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Ebû Bekir (Abdullah) b. Ebî Kuhâfe (Osman) b. Âmir b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Ğâlib'in kızı Âişe ile evlendi. Ondan başka hiç bir bakire ile evlenmedi. Rasûlullah (s.a.s.), Mekke'de onu nikahladığında henüz altı yaşında bulunuyordu. Hic­retten yedi ay sonra, Şevval ayında dokuz yaşındayken onunla zifafa girdi. Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte dokuz yıl beş ay kaldı. H. 56 yılında vefat etti.

Hicretten iki yıl ve birkaç ay sonra, Ömer b. Hattâb'm kızı Hafsa ile ev­lendi. Hafsa daha önce Huneys b. Huzâfe es-Sehmî ile evli idi. Hafsa, Hu-neys'in ölümünden dolayı dul kalmıştı. H. 45 yılında vefat etti. Medine vali­si Mervân onun namazını kıldı.

Sonra Zeyneb bint Huzeyme b. el-Hâris b. Abdillah b. Amr b. Abdillah b. Abdi Menaf b. Hilâl b. Âmir b. Sa'sa'a ile evlendi. Zeyneb, daha önce Be-dir'de öldürülen Ubeyde b. el-Hâris b. el-Muttalib b. Abdi Menaf ile evli idi. Zuhrî, onun daha Önce Uhud'da şehid düşen Abdullah b. Cahş el-Esedî ile ev­li olduğunu söylemiştir. Zeyneb, Rasûlullah (s.a.s.) hayattayken, evliliğinden iki ay sonra vefat etti.

Daha sonra, Ümmü Seleme (Hind) bint Ebî Ümeyye (Huzeyfe) [92] b. el-Muğîre b. Abdillah b. Amr b. Manzum b. Yakaza b. Mürre b. Ka'b b. Lü­eyy ile evlendi. Ümmü Seleme, daha önce Ebû Seleme (Abdullah) b. Abdile-sed el-Mahzûmî ile evli idi. Ona Ömer, Seleme, Dürre[93] ve Zeyneb'i doğur­du. Rasûlullah (s.a.s.)'m en son vefat eden hanımı Ümmü Seleme idi. H. 59'da vefat etti. Ebû Hassan b. Osman ez-Ziyâdî[94] de, Târîh adlı eserinde, onun 59 yılında vefat ettiğini belirtmiştir. İbn Ebî Hayseme, [95] onun Mu'âvi-ye'den bir sene önce vefat ettiğini söylemiştir. Atâ[96] ise, en son vefat edenin Safiyye olduğunu ifade etmiştir. Atâ yanılmıştır.

Rasûlullah (s.a.s.)'m evlendiği diğer bir hanım ise, Zeyneb bint Cahş b. Riab b. Ya'mur b. Sabira b. Mürre b. Kebîr b. Ğanm b. Dudan b. Esed b. Huzayme'dir. Zeyneb, daha önce Rasûlullah'ın kölesi Zeyd b. Harise ile evli idi. Rasûlullah'ın vefatından sonra ilk ölen hanımıdır. Hz. Ömer'in halifeliğinin ilk günlerinde[97] vefat etti. Bizzat Allah, onu Rasûlullah (s.a.s.) ile evlendirmiştir. Ülkeler fethedildiğinde Ömer, onun payına dü­şeni ona getirdi. O ağlayıp çığlık attı. Rasûlullah (s.a.s.)'m ayrılık hasreti ile dünyadakileri küçümsediğinden, O'na kavuşmak arzusuyla gelecek yı­lı kendisine göstermemesini Allah'tan diledi. Bu duası üzerine bir yıl geç­meden vefat etti.

Hz. Peygamber, diğer bir evliliğini Huzâ'a kabilesinin el-Mustalik ko­luna mensup Cuveyriyye bint el-Hâris b. Ebî Dırar (Habîb) b. el-Hâris b. Abid[98] b. Mâlik b. Cezîme[99] ile yaptı. Cuveyriyye, daha önce amcasının oğullarından Abdullah b. Cahş el-Esedî[100] ile evli idi. Vakıdî'nin dediği­ne[101] göre, Zeyneb, hicrî 56. yılda Rebî'ulevvel ayında vefat etti. Mervân onun namazını kıldı.

Rasûlullah (s.a.s.), Hudeybiye'den sonra Ümmü Habîbe bint Ebî Süfyân Salır b. Harb b. Ümeyye b. Abdi Şems ile evlendi. Onun adı Ramle'dir. Hind[102] olduğu da söylenmiştir. Habeşistan'dan[103] Rasûlullah'a gönderildi. Oraya hicret eden Müslüman hanımlardandı. Daha önce Ubeydullah b. Cahş el-Esedî ile evli idi. Ubeydullah, irtidat edip Hristiyanlığa geçti. Sonra öldü ve cehenneme gitti. Necâşî'nin ona dört yüz dinar altın mehir verdiği söylenmiştir. Ebû Hasan ez-Ziyadî ve Vakıdî, Ümmü Habibe'nin H. 44 yılında, kardeşi Mu'âviye'nin halifeliği döneminde vefat ettiğini be­lirtmişlerdir.

Rasûlullah (s.a.s.), Hayber Savaşı'ndan hemen sonra Benî Nadîr'den Safiyye bint Huyeyy b. Ahtab ile evlendi. Ahtab, Mûsâ b. İmrân'ın karde­şi Hârûn b. İmrân b. Kahasi[104] b. Lavî b. Ya'kûb (a.s.)'un torunlarındandı. Ya'kûb, Allah'ın elçisi olup yine Allah'ın elçisi İshâk'm oğludur. O da Al­lah'ın elçisi ve dostu İbrahim'in oğludur. Safiyye, daha önce Kinâne b. Ebi'l-Hukayk ile evli idi. Vakıdî ve Ebû Hasan ez-Ziyadî, Safiyye bint Huyey'in hicretin 50 yılında[105] vefat ettiğini belirtmişlerdir.

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Hâlid b. Velîd ve Abdullah b. Abbas'ın hala­sı Meymûne bint el-Hâris b. Hazn b. Buceyrb. Herm[106] b. Ruveybeb. Ab-dillah b. Hilâl b. Âmir b. Sa'sa'a ile evlendi. Rasûlullah (s.a.s.)'dan önce, Ebû Ruhm b. Abdiluzzâ b. Ebî Kays b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy ile evli idi. Abdullah b. Muhammed b. Akîl b. Ebî Tâlib: "Aksine o daha önce Ebû Ruhm'un kardeşi Huveytib b. Abdiluzzâ ile ev­li idi." demiştir.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın evlendiği son hanımdır. Mekke'de Kaza Umre-si'nin ihramından çıktıktan sonra onunla evlendi. Şerif[107] denilen yerde onunla zifafa girdi. Halîfe'nin[108] dediğine göre, Meymûne, Mu'âviye dö­neminde H. 51 yılında yine Şerifte vefat etmiştir. Oradaki mezarı bilin­mektedir.

El-Cevniyye ile evlenmek için girişimde bulundu. Evlenme teklifinde bulunmak üzere yanına vardığında, o Allah'tan sığınma istedi. Rasûlullah (s.a.s.) da onun sığınma talebini kabul etti. Onunla evlenmedi ve onu aile­sine geri verdi.

Hafsa bint Ömer'den başka asla hiç bir hanımını boş amam ıştır. Onu da Allah'ın emri ve onun müracaatı üzerine tekrar nikâhı altına almıştır.

Rasûlullah (s.a.s.), Şevde bint Zema'nın yaşlı olması, onun hakkını ye­rine getirmeme endişesi ile onu boşamak istedi. Şevde kendisini boşama-masmı isteyip, nöbet gününü de Âişe bint Ebî Bekir'e verince Rasûlullah onu boşamadı.

Yüce Allah, tahyir[109] (serbest bırakma) âyetini indirdiğinde, mü'minle-rin anneleri Rasûlullah (s.a.s.)'m hanımlarının hepsi Hz. Peygamber'i ter­cih ettiler. Bunun dışında kim bir şey söylemişse o kesin bir şekilde bâtıl bir şey söylemiştir.

Hz. Peygamber'in tüm hanımlarına 500 dirhem mehir verdiği doğru­dur. Bu kesinlikle sabittir. Sadece Rasûlullah (s.a.s.), Safiyye'yi âzâd etti­ği için onun âzâdhğını mehir yerine saydı. Bunun dışında ayrıca ona bir mehir vermedi. Ondan sonra bu, sünnet oldu.

Zeyneb bint Cahş ile evlendiğinde bir koyunu[110] velîme (düğün yeme­ği) olarak verdi. İnsanların hepsine yetti. Enes b. Mâlik, bu düğün yemeği hakkında, "Hanımlarının düğün yemeklerinde, ondan daha fazla bir ye­mek verdiğini görmedik." demiştir.

Safiyye ile evlendiğinde, içinde et ve iç yağı olmayan, sadece hurma, kavut ve eriltilmiş yağdan ibaret bir düğün yemeği verdi.

Diğer bir hanımının düğününde iki müd arpa[111] ile yemek verdi. Ye­mek, hazır bulunanların hepsine yetti.

Son derece sağlıklı bir yolla bize rivayet olunduğuna göre, hanımları­na yılda yirmi vesk (yük) arpa ve seksen vesk hurma harcıyordu. Pek sağ­lam olmayan zayıf olan bir yolla bize rivayet olunduğuna göre ise, her ha­nımı için, bu kadar harcamada bulunuyordu. En iyi bilen Allah'tır. Rasû­lullah (s.a.s.)'ın sağlığında, her bir hanımının cariyeleri, köleleri ve âzâd-lıları vardı. Allah onlara cenneti vâcib kılacak bir hoşnutlukla onlardan razı olsun. [112]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Çocukları

 

İbrâhîm hariç, Rasûlullah (s.a.s.)'ın erkek ve kız.çocuklarının[113] hepsi Hatîce bint Huveylid'den doğmadırlar. İbrâhîm ise, Mukavkıs'm kendisi­ne hediye olarak gönderdiği Kıptî Mâriye'den doğmadır. Diğer hanımla­rından çocuğu doğmamıştır. [114]

 

Erkek Çocukları:

 

el-Kâsım: Rasûlullah onun adı ile künye almış, onun adı [Ebû'l-Kâ-sım] ile anılmıştır. Rasûlullah (s.a.s.)'ın ilk çocuğudur. Peygamberlikten önce doğmuş ve çok az yaşamıştır.

Diğer iki erkek çocuktan birinin adı konusunda ihtilaf vardır. Ne varkv bu konuda rivayetler "Abdullah", "Tâhir" ve "Tayyîb" isimlerinin dışın­da bir şey belirtmemektedir.

Peygamberlikten Önce onun Abduluzzâ adında bir erkek çocuğu oldu­ğunu, Hişâm b. Urve babasından bize rivayet etmiştir. Bu uzak bir ihtimal­dir. Zira haber murseldir. Mursel haber ise delil olamaz.

İbrâhîm: Rasûlullah (s.a.s.)'ın Mâriye'den doğma İbrâhîm, Medine'de doğdu. Yirmi iki ay[115] yaşadı. Babasından üç ay önce güneşin tutulduğu gün vefat etti. [116]

 

Kız Çocukları:

 

Rasûlullah (s.a.s.)'m en büyük kız çocuğu Zeyneb'dir. Hz. Peygamber (s.a.s.), onu, Ebû'1-Asî el-Kâsım b. er-Rabî[117] b. Abdiluzzâ b. Abdi Şems b. Abdi Menaf ile evlendirdi. Mü'minlerin annesi Hatîce, Ebû'l-Asî'nin halasıdır. Ebû'l-Asî'den başka biri ile evlenmemiştir. Halife b. Hayyât'm bildirdiğine göre, Zeyneb, onun ile evli bulunduğu sırada hicretin 8. yılında[118] vefat etti. Ebû'1-Asî ise, Ömer£r.a.)'in halife­liği döneminde vefat etti. Zeyneb, Ebû'1-Âsî ile olan evliliğinde Ali ve Umâme adlarında iki çocuk doğurdu. Ali gençken öldü. Mü'minlerin emi-ri Ali b. Ebî Tâlib, Fâtıma'dan sonra Umâme ile evlendi. Fakat bu evlilik­ten çocukları olmadı. Hz. Ali, Umâme ile evli bulunduğu sırada vefat etti. Ondan sonra Muğîre b. Nevfel b. el-Hâris b. Abdilmuttalib, Umâme ile evlendi. Umâme, Muğîre ile evli bulunduğu sırada vefat etti. Umâme bu evlilikten de çocuk doğurmadı.

Rasûlullah (s.a.s.)'m diğer bir kızı ise Rukayye'dir. Rasûlullah, onu Osman b. Affân ile evlendirdi. Rukayye, ondan başka kimse ile evlenme­miştir. Bu evlilikten Abdullah adında bir erkek çocuk doğurmuştur. Abdul­lah, dört yaşındayken[119] öldü. Rukayye ise, Bedir Savaşı'ndan üç gün son­ra vefat etti.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın bir kızı daFâtıma (r.a.)'dır. Rasûlullah (s.a.s.), onu mü'minlerin emîri Ali b. Ebî Tâlib (k.v.) ile evlendirdi. O'na, en büyük ço­cuğu olan Hasan, Hüseyin, Zeyneb ve Ümmü Külsûm ile küçük yaşta ölen el-Muhassin adında bir erkek çocuk doğurdu. Zeyneb bint Ali, Abdullah b. Ca'fer b. Ebî Tâlib ile evlendi. Ali b. Abdillah adında bir çocuk doğurdu. Ali b. Abdillah'ın nesli devam etmiştir. Ümmü Külsûm, Ömer b. Hattâb (r.a.) ile evlendi. O'na, Zeyd adında bir çocuk doğurdu. Zeyd'in ve annesi­nin nesli devam etmemiştir. Fâtıma, Rasûlullah (s.a.s.)'tan altı ay sonra ve­fat etmiştir. Ali'den başka kimse ile evlenmemiştir.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın en küçük kızının adı ise Ümmü Külsûm'dür. Ut-be b. Ebî Leheb onunla evlendi. Zifafa girmeden onu boşadı. Osman b. Af­fân onunla evlendi. Ümmü Külsûm, Rasûlullah (s.a.s.) hayatta iken Os-mân'ın yanında vefat etti. Halife b. Hayyât'm dediğine göre, hicretin 9. yı­lında vefat etti. Osman b. Affân'a çocuk doğurmadı. [120]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'ın Ahlâkı

 

Rasûlullah (s.a.s.), Yüce Allah'ın da nitelediği gibi büyük bir ahlâk [121] üzere idi. Hz. Peygamber (s.a.s.), insanların en halîmi, en cesuru, en ada­letlisi, en iffetlisi idi. Cariyesi, nikâhlısı ya da mahreminin dışında hiç bir kadına eli dokunmamıştır.

Rasûlullah fs.a.s.), insanların en cömerdi idi. Yanında ne bir dinar, ne de bir dirhem bulundururdu. Şayet karanlık çöktüğü halde dinar veya dir­hemi artsaydı ve verilecek bir kimse bulamasaydı, onları muhtaç olana ve­rip dağitmaymcaya kadar evine dönmezdi. Bulabildiği arpa ve hurmadan bir yıllık yiyeceğinden başka, Allah'ın kendisine verdiğini saklamazdı. Diğerini Allah yolunda harcardı. Allah için kendisinden bir şey istenildi­ğinde mutlaka verirdi. Sonra yıllık yiyeceğine döner, ondan da isârda bu­lunarak harcardı. Öyle ki daha yıl bitmeden muhtaç duruma düşerdi.

Rasûlullah (s.a.s.), ayakkabısını onanr, elbisesini yamardı. Ailesinin iş­lerine hizmet ederdi. Onlarla birlikte et keserdi.

Haya bakımından insanların en hayâlısı idi. Birinin yüzüne bakışlarını sabitleştirmezdi. İster hür olsun, ister köle olsun, herkesin davetine icabet ederdi.

Bir yudum süt ya da bir tavşan butu bile olsa, hediyeleri kabul eder­di. Hediyeye karşılık verir ve hediyeden yerdi. Sadakayı kabul etmez ve yemezdi.

Köle ve yoksul kişiler, Rasûlullah'dan kendilerine tabi olmasını ister­lerdi. Rasûlullah da çağrılarına göre onlara uyardı.

Nefsi için değil Allah için kızardı. Şahsı ve ashabının aleyhine bile ol­sa hakkı yerine getirirdi.

Az oldukları ve sayılarını arttıracak bir insana muhtaç olduğu bir sıra­da, müşriklerin yardımı ile karşı karşıya kaldığında, onların yardımını al­maktan vazgeçti. "Hiçbir müşrikten yardım istemeyiz." buyurdu.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın ashabı, O'nun erdemli sahâbilerinden birinin Ya­hudi düşmanları arasında öldürüldüğüne şahit oldular. Bu sahâbinin ölümü bir çok ülkenin ve ordunun yıkımı demekti. Buna rağmen Yahudi düşman­larına eziyet etmek için bunu gerekçe göstermedi. Aksine Müslümanların zekâtından, onun yüz dişi deve fidyesini ödedi. Halbuki O'nun ashabı bu durumda güçlenebilmek için bir deveye bile gereksinim duyuyorlardı.

Benî Cezîme'nin diyetini de Ödedi. Onlar imanları konusunda güve­nilir kimseler.olmadıkları halde, Yüce Allah'ın emri ile bu diyet vâcib olmuştu.

Açlıktan karnına taş bağlardı. Bulduğunu yer, hazır olanı geri çevir­mezdi. Hazır olmayan bir yiyecek için zorluk çıkarmazdı. Helâl olan bir yiyeceği yemekten çekinmezdi. Ekmeksiz hurma ya da koyun eti yahut buğday ekmeği ya da helva veyahut bal bulduğunda yerdi. Ekmeksiz süt bulduğunda, onunla yetinirdi. Taze hurma ya da karpuz bulduğunda yerdi.

Yaslanarak ya da masada yemek yemezdi. Yemek yediğinde mendilini ayaklarının üzerine atardı. Fakirlik ya da cimrilikten dolayı değil, başka­larım nefsine tercih ettiğinden dolayı, Yüce Allah'a kavuşuncaya kadar art arda üç defa buğday ekmeğini doyasıya yememiştir.

Düğün yemeğine katılır, hastayı ziyaret eder, cenazelerde bulunurdu.

Düşmanları arasında korumasız, yalnız basma yürürdü.

İnsanların en alçak gönüllüsü, büyüklenmeksizin en çok sükût edeni, sözü fazla uzatmadan en belâğatlisi ve sevinç bakımından en güzeli idi.

Dünya işlerinden olan hiç bir şeyi önemsemezdi. Bulduğunu giyerdi; bazen bir örtü, bazen pamuklu Yemen kürkü, bazen yünlü cübbe, kısaca­sı, bulabildiği mubah olan her elbiseyi giyerdi. Gümüş yüzük takardı. Ka­şı da gümüştendi. Sağ elinin serçe parmağına takardı. Bazen de sol eline takardı.

Kölesini veya başka birilerini terkisine atar; at, deve, eşek veya kır ka­tırdan ne bulabilirse binerdi. Bazen de cübbesiz, sarıksız ve takkesiz çıp­lak ayakla yürürdü.

Medine'nin en ücra köşelerine kadar gidip hastalan ziyaret ederdi. Gü­zel kokuyu sever, kötü kokulardan hoşlanmazdı.

Fakirlerle birlikte oturur, onlarla birlikte yemek yerdi. İyi ahlâklıların yanında bulunur, şerefli kişilere iyilikte bulunarak onlarla yakınlık kurma­ya çalışırdı.

Akrabalarını kendilerinden üstün olanlara tercih etmeden, onlarla iliş­kisini sürdürürdü. Hiç kimseye kaba davranmazdı. Özür dileyenin özrünü kabul ederdi.

Şakalaşırdı; fakat haktan başka bir şey söylemezdi. Güldüğünde kahka-hasız gülerdi. Mubah olan oyuna karşı çıkmazdı. Ailesi ile koşma yarışma girişirlerdi. Ona karşı seslerini yükselttiklerinde o sabırla karşılardı.

Ailesi ile birlikte sütlerinden yararlandıkları deve ve koyunları, yiyecek ve giyecek konusunda kendisini onlardan üstün tutmadığı köle ve cariye­leri vardı.

Vaktini ya Allah için bir iş yaparak ya da kendisine gerekli bir şey ya­parak geçirirdi.

Ashabının bahçelerine gider, kendisine yapılan basit/gösterişsiz ikram­ları kabul ederdi. Tatlı içecekleri içerdi. Hiçbir yoksulu fakirliğinden ve hastalığından dolayı küçük görmezdi. Hiçbir zengine ya da hükümdara da servetinden dolayı saygı göstermezdi. Her iki kesimi de Allah yoluna eşit bir şekilde davet ediyordu.

Ona zehirli yemek yedirildi ve sihir yapıldı. Ne var ki O, ne kendisini zehirlemek isteyeni, ne de kendisini büyülemek isteyeni öldürmedi. Zira O, bunların öldürülmesini uygun görmedi. Şayet bunların öldürülmeleri gerekli olsaydı, Rasûlullah bu eylemlerde bulunanları terketmez, onları mutlaka öldürürdü.

Yüce Allah, O'nda, erdemli yaşam tarzı ile eksiksiz yöneticiliği bir ara­ya getirmişti.

Rasûlullah (s.a.s.), okuma yazma bilmeyen ümmî idi. Koyun güden, fa­kir, çöl ve cehalet ülkesinde dünyaya gelmişti.

Yüce Allah, O'nu Iütfu ile çepeçevre kuşatıp, babasız ve annesiz yetim olarak büyütüp terbiye etti. Yüce ve büyük olan Allah, bütün güzel ahlâkı, övgüye değer yol ve yordamı, öncekiler ve sonrakiler ile ilgili haberleri, dünya ve âhirette insanı başarıya götürecek, kurtuluşa erdirecek, gıbta edi­lecek ve kişiyi özgürlüğe kavuşturacak her şeyi O'na vahyetti. Yine göre­vini yerine getirmeyi ve lüzumsuz şeyleri terketmeyi de ona bildirdi.

Yüce Allah, emri doğrultusunda Rasülü (s.a.s.)'ne uymayı, O'na mah­sus olan eylemlerinin dışında yaptıklarını örnek edinmede bizi muvaffak kılsın. Amin [122]

 

Tarihten Birkaç Satır

 

İlk İnen Vahiy

 

Rasûlullah (s.a.s.), Allah'a yaklaşmak amacıyla Hıra [123] mağarası diye bilinen mağarada inzivaya çekiliyordu. Ona yalnızlık sevdirilmişti. Bu ko­nuda ne bir insandan emir almış, ne de yalnız kalan birisini gördüğünden dolayı onu örnek edinmişti. Yüce Allah, onun böyle yalnız kalmasını dile­mişti. Rasûlullah (s.a.s.), bu mağarada yalnız başına günler ve gecelerce kaldı. Bu mağarada ona vahiy geldi.

Melek ilk vahyi getirdiğinde, O'na: "Oku!" dedi. Rasûlullah (s.a.s.) da: "Ben okuma bilmem." dedi. Bunun üzerine Melek, Hz. Peygamber'i tutup takati kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Oku!" dedi. Hz. Peygam­ber yine: "Ben okuma bilmem." dedi. Melek, Peygamberimizi tekrar tuttu ve takati kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve ona iki veya üç kez: "Oku!" dedi. Hz. Peygamber: "Ben ne okuyayım?" diye sordu. Melek ona: "Oku! Her şeyi yaratan Rabbinin adıyla ki O, insanı aşılanmış yu­murta (alaka)dan yarattı-. Oku! insana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin büyük kerem sahibidir." dedi. Kur'ân'dan, ilk inen âyetler bunlardır. [124]

 

İlk Müslümanlar

 

Rasûlullah (s.a.s.), bu âyetler ile birlikte mü'minlerin annesi Hatice'ye geldi. Hatîce ilk iman eden kişi oldu. Sonra çocuklardan Ali iman etti. Sonra erkeklerden Ebû Bekir b. Ebî Kuhâfe (Osman) b. Âmir b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Ğalib b. Fihr iman et­ti. Bir rivayete göre ise, mü'minlerin annesi Hatice'den sonra ilk iman edenin Ebû Bekir[125] olduğu söylenmiştir.

Sonra Ali b. Ebî Tâlib b. Abdi Menâf b. Abdilmuttalib b. Hâşim b. Ab­di Menâf b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr ile Zeyd b. Harise ve Bilâl iman ettiler.

Sonra Amr b. Abese es-SüIemî, [126] Hâlid b. Sa'îd b. el-Asî b. Ümeyye b. Abdi Şems b. Abdi Menaf, Sa'd b. Ebî Vakkâs (Mâlik) b. Vuheyb[127] b. Abdi Menaf b. Kusayy b. Kilâb Müslüman oldular.

Sonra Osman b. Affân b. Ebi'l-Asîb. Abdi Şems b. Abdi Menaf b. Ku­sayy b. Kilâb, Zübeyr b. eI~Avvâm b. Huveylid b. Esed b. Abdiluzzâ b. Kusayy b. Kilâb, Abdurrahman b. Avf b. Abd b. el-Hâris b. Zühre b. Ki­lâb, Talha b. Ubeydillah b. Osman b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mür­re, Hâlid b. Sa'îd[128] Amr b. Abese ve Sa'd b. Ebî Vakkas Müslüman oldu­lar. Onların içinden Sa'd ilk Müslüman olanlardandır. Diğerleri ise Ebû Bekir'in daveti üzerine Müslüman olanlardır. Sa'd'm da, Ebû Bekir'in da­veti üzerine Müslüman olduğu söylenir. Hâlid ve Amr ise, daha önce Ra-sûlullah'm daveti üzerine Müslüman olmuşlardır.

Sonra şu kişiler Müslüman oldular: Ebû Ubeyde (Âmir) b. Abdillah b. el-Cerrâh b. Hilâl b. Uheyb b. Dabbe b. el~Haris b. Fihr.

Ebû Seleme b. Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Amr b. Mahzûm b. Ya-kaza b. Mürre.

Osman b. Maz'ûn b. Habib b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh b. Amr b. Hu-says b. Ka'b b. Lüeyy. Onun kardeşleri Kudâme, Abdullah [ve es-Sâib]. [129]

Sa'îd b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl b. Abdiluzzâ b. Riyâh b. Kurt b. Rezâh b. Adiyy b. Ka'b b. Lüeyy. Onun babası Zeyd, câhiliye döneminde putları terk edip, Allah (c.c.)'ı bir olarak kabul ediyordu. Rasûlullah (s.a.s.), onun kıyamet gününde tek başına bir ümmet olarak dirileceğini bildirmiştir. [130]

Esma bint Ebû Bekr es-Sıddîk.

Ömer b. Hattâb'ın kız kardeşi ve Sa'îd b. Zeyd'in hanımı Fâtıma bint el~Hattâb b. Nufeyl b. Abdiluzzâ.

Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın kardeşi Umeyr b. Ebî Vakkas.

Abdullah b. Mes'ûd b. Gafil b. Habîb b. Şemh b. Far[131] b. Mahzum b. Sahile b. Kâhil b. el-Hâris b. Temîm b. Sa'd b. Hüzeyl b. Müdrike. Zühre Oğullan'nın müttefiki idi. Ukbe b. Ebî Mu'ayt için koyun güdüyordu. Ra­sûlullah (s.a.s.)'ın, gebe olmayan koyunlarından birini sağıp, ondan bol bol süt akmasından dolayı Müslüman olmuştur.

Mes'ûdb. Rabiab. Amrb. Sa'd b. Abdiluzzâ b. Hemâleb. Galibb. Mu-hailem b. Aize b. Yusey'[132] b. Melih b. el-HÛn/Hevn b. Huzeyme b. Müd­rike Müslüman oldu. Bunlar yerleşiktiler.

Selît b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy b. Galib b. Fihr.

Ayyaş b. Ebî Rabîa b. el-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzum b. Ya-kaza b. Mürre. Onun hanımı Esma bint Muharribe et-Temîme.

Huneys b. Huzâfe b. Kays b. Adiyy b. Su'ayd b. Sehm[133] b. Amr b. Hu-says b. Ka'b b. Lüeyy. Huneys, Rasûlullah (s.a.s.)'dan önceki Hafsa bint [Ömer b.][134] Hattâb'ın kocası idi.

El-Hattab ailesinin müttefiki, Anzu Vail kabilesinden Amir b. Rabîa el-Anzî.

Ümeyye b. Abdi Şems Oğulları'nın müttefiki Abdullah b. Cahş b. Riâb b. Sabîra b. Mürre b. Kebîr b. Ğanm b. Dudan b. Esed b. Huzayme ve amâ olan kardeşi Ebû Ahmed b. Cahş.

Ca'fer b. Ebî Tâlib b. Abdilmuttalib ve hanımı Esma1 bint Umeys b. en-Nu'mân b. Ka'b b. Mâlik el-Has'amî.

Hatıb b. el-Hâris b. Ma'mer b. Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh b. Amr b. Husays b. Ka'b.

Onun hanımı bint[135] el-Mucellil b. Abdillah b. Ebî Kays b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy b. Ğalib b. Fihr.

Kardeşi Hattâb b. el-Hâris ve hanımı Fükeyhe bint Yesar.

Ma'mer b. el-Hâris b. Amr b. Habîb b. [Vehb b.] [136] Huzâfe b. Cumâh b. Amr b. Husays b. Ka'b b. Lüeyy.

Es-Saib b. Osman b. Maz'ûn b. Habîb.

El-Muttalib b. Ezher b. Abdi Avf b. Abd b. el-Haris b. Zuhre b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Galib.

Onun hanımı Ramle bint Ebî Avf b. Sabira b. Su'ayd b. Sehm b. Amr b. Husays b. Ka'b b. Lüeyy.

En-Nehham (Nu'aym) b. Abdillah b. [Esîd b. Abdi Menaf b.] [137] Avf b. Ubeyd b. Uveyc b. Adiyy b. Ka'b b. Lüeyy.

Âmir b. Füheyre Ezdî ve onun annesi, Ebû Bekr es-Sıddîk'ın cariyesi Füheyre.

Huzâ'a kabilesinden Hâîid b. Sa'îd b. Ebi'l-Asî'nin hanımı Umeyne bint Halef b. Es'ad b. Âmir b. Beyada b. Yusey'[138] b. Ci'sem[139] b. Sa'd b. Muleyh b. Amr.

Yukarıda adı geçen Selît b. Amr'ın kardeşi Hatıb b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd.

Ebû Huzayfe Muheşşim[140] b. Utbe b. Rabîa b. Abdi Şems b. Abdi Menaf.

Adiyy b. Ka'b'ın müttefiki Vâkid b. Abdillah b. Abdi Menaf b. Urayn b. Sa'lebe b. Yerbû' b. Hanzale b. Mâlik b. Zeyd Menât b. Temîm.

Adiyy b. Ka'b Oğulları'nm müttefikleri olan Benû el-Bukeyr b. Abdi Ya'lil b. Naşib b. Giyere[141] b. Sa'd b. Leys b. Bekr[142] b. Abdi Menât b. Ki-nâne soyundan olan Hâlid, Akıl, Âmir ve İyas.

Mahzum Oğulları'nm kölesi, Mezhic kabilesinin Ans koluna mensup Ammâr b. Yâsir.

Teym b. Mürre Oğullan'ndan, Cud'an ailesinin müttefiki en-Nemir b. Kasıt Oğullan'ndan Suheyb b. Sinan.

El-Erkam b. Ebi'l-Erkam (Abdu Menaf) b. Ebî Cundub (Esed) b. Ab­dillah b. Ömer b. Mahzum.

Sonra Ömer b. el-Hattâb b. Nufeyl b. Abdiluzzâ b. Riyâh b. Kurt Müslü­man oldu. Ömer ile, Yüce Allah'ın, sahâbîlerin sayılarını kırka tamamladığı söylenmiştir. Amr b. Abese'nin Mekke'de olmadığı, Umeyr b. Ebî Vak-kâs'ın küçük olduğu ve onun gibi küçüklerin aralarında bulunduğu bir sı­rada bu sayı kırka tamamlanmış olabilir. [143]

 

Allah Yolunda İlk Kan Döken Kişi

 

Allah yolunda ilk kan döken kişi Sa'd b. Ebî Vakkâs'tır. Sa'd, Müslü­manlardan bir grup ile namaz kılıyordu. Müşriklerden bir grup onları gör­dü. Onlarla çarpıştılar. Sa'd onlardan birine devenin çene kemiği ile vur­du ve kafatasını yardı. [144]

 

Davetin Açıklanması

 

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Allah (c.c.)'ın yoluna açıkça davet etti. Ona karşın, Kureyş de düşmanlık ve eziyet etmeye açıkça başladı. Ne var ki onun amcası Ebû Tâlib, kavminin dini üzerine kaldığı halde, Hz. Peygam­ber (s.a.s.)'i korudu ve müdâfaa etti. [145]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'a Açıkça Düşmanlık Edip Alay Edenler

 

Rasûlullah (s.a.s.)'a, kavminden açıkça ilk ve ciddi bir şekilde eziyet eden ve düşmanlıkta[146] bulunanlar şunlardır: Amcası Ebû Leheb. Adı, Ab-duluzzâ b. Abdilmuttalib'tir. Rasûlullah ile alay edenlerden biri idi.

Onun amcasının oğlu, Ebû Süfyân b. el-Hâris b. Abdilmuttalib.

Abdu Şems b. Abdi Menaf Oğullan'ndan: Rabîa b. Abdi Şems'in iki oğlu Utbe ve Şeybe.

Ukbe b. Ebî Mu'ayt b. Ebî Amr b. Rabîa b. Ümeyye b. Abdi Şems, Ra­sûlullah ile alay edip, O'nu küçümseyenlerden biri idi.

Ebû Süfyân Sahr b. Harb b. Ümeyye b. Abdi Şems, Rasûlullah ile alay edip, O'nu küçümseyenlerden biri idi.

EI-Hakem b. Ebi'l~Âs b. Ümeyye b. Abdi Şems, Rasûlullah ile alay edip, O'nu küçümseyenlerden biri idi.

Mu'âviye b. el-Muğîre b. Ebi'l-Âs b. Ümeyye b. Abdi Şems.

Abduddâr b. Kusayy Oğulları'ndan: En-Nadr b. el-Hâris b. Alkame b. Kelede b. Abdi Menaf b. Abdiddâr b. Kusayy.

Abduluzzâ b. Kusayy Oğulları'ndan: El-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdiluzzâ, Rasûlullah ile alay edip onu küçümseyenlerden biri idi.

Onun oğlu Rabîa b. el-Esved.

Ebu'I-Buhterî el-Asî b. Hişâm b. Esed b. Abdiluzzâ b. Kusayy.

Zühre b. Kilâb Oğulları'ndan: Zühre'nin dayısı oğlu olan el-Esed b. Abdi Yağûs b. Vehb b. Abdi Menâf b. Zühre b. Kilâb.

Mahzûm b. Yakaza b. Mürre Oğulları'ndan, Ebû Cehl Amr b. Hişâm b. el-Muğîre b. Abdillah b. Amr b. Mahzûm.

Onun kardeşi, el-Asî b. Hişâm.

Amcaları: Hâlid b. Velîd'in babası Velîd b. el-Muğîre.

Onun oğlu Ebû Kays b. el-Velîd.

Onun amcasının oğlu Kays b. el-Fakîhe b. el-Muğîre.

Amcalarının oğlu ve mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin kardeşi Züheyr b. Ebî Ümeyye b. el-Muğîre. [147]

El-Esved b. Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Amr b. Mahzûm.

Abid b. Abdillah b. Amr b. Mahzûm Oğulları'ndan: Sayfıyy b. es-Sâib.

Sehm b. Husays b. Ka'b b. Lüeyy Oğulîarı'ndan: Amr'ın babası el-Âsî b. Vâil b. Hâşim[148] b. Su'ayd b. Sehm b. Husays.

Onun amcasının oğlu el-Hâris b. Adiyy b. Su'ayd b. Sehm b. Husays.

El-Haccâc b. Amir b. Huzeyfe b. Su'ayd b. Sehm b. Husays'ın oğulla­rı Munebbih ve Nubeyh.

Cumâh Oğulları'ndan: Halef b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh b. Husays b. Ka'b b. Lüeyy'in iki oğlu Ümeyye ve Ubey.

Ebû Mahzûre'nin kardeşi Enis[149] b. [Mi'yer] [150] b. Levzan b. Sa'd b. Cu-mâh.

El-Hâris b. et-Tulâtıla el-Huzâ'î. Adiyy b. el-Hamrâ es-Sakafî. [151]

 

Güçsüz Ve Korumasız Müslümanlara İşkence Yapılması

 

Yukarıda isimleri sayılanlar ve diğer kabile başkanları Müslümanlara karşı sertleştiler. Korumasız ve dirençsiz olan Müslümanlara eziyet ve iş­kence ettiler. İslâm, böylelikle kadın ve erkekler arasında yayılma imkânı buldu.

Rasûlullah (s.a.s.)'m ashabı, büyük işkencelere maruz kaldılar. Buna karşın Yüce Allah da, onlara âhirette büyük prestij sağlayarak, onlara bü­yük sabır/dayanma gücü ihsan etti. [152] Allah'ın düşmanı, zâlim Ebû Cehl, Ammâr b. Yâsir'in annesi Sümeyye (r.a.)'yi ön tarafından bir mızrak ile yaralayarak şehîd etti.

Bilâl'ın efendileri, Benî Cumâh kabilesinden idiler. Onu yakalayıp, Mekke'nin sıcağında kızgın kumların üzerine yatınyorlardi. Karnının üze­rine büyük taşlar koyuyorlardı. Sonra bu şiddetli sıcaklıkta, ona demir zırh giydiriyorlardı. Boynuna da bir ip bağlıyorlardı. İpi çocukların eline verip dolaştırıyorlardı. Bilâl ise, bütün bu durumlar karşısında sabredip karşılı­ğını âhirette bekliyordu. Yüce Allah'ın davası uğruna karşılaştığı bütün bu sıkıntılara aldırış etmiyordu. Allah ondan razı olsun.

Bu sırada Ammâr'm babası Yâsir, Seleme b. el-Velîd, Velîd b. el-Ve-lîd b. el-Muğîre, Ebû Huzeyfe Muheşşim b. Utbe ve diğerleri Müslüman oldular.

Ebû Bekir, aşağıda isimleri yazılı olan kişileri âzâd ettirmiştir: Bilâl b. Rebâh, onun annesi Ümmü Veled Hemmâme, Amir b. Füheyre, Ümmü Ubeys, [153] Zinnîre, Nehdiye ve kızı, Adiyy b. Ka'b Oğullan'ndan bir câri­ye. Ömer b. Hattâb, Müslüman olmadan önce bu cariyeye Müslümanlığın­dan dolayı işkence ediyordu. Ebû Kuhâfe'nin şöyle dediği rivayet olunur: "Yavrucuğum! Görüyorum ki sen hep güçsüz köleleri âzâd ediyorsun. Şa­yet güçlü olanlarını âzâd edersen onlar seni korurlar." Ebû Bekir de, bu­na karşılık olarak: "Ey babacığım! (Ben bunları âzâd etmekle) arzuladığı­mı diliyorum." dedi. Bunun üzerine Yüce Allah'ın aşağıdaki âyetleri indir­diği rivayet edilmektedir: "Korkup—sakınan ise, ondan uzak tutulacaktır. Ki o, malını vererek temizlenip-annır...," Yüce Allah'ın rahmeti ve bere­keti Sıddîk üzerine olsun. [154]

 

Habeşistan'a Hicret

 

Müslümanlar çoğalıp, onlara yapılan eziyet ve işkence şiddetlenince, Yüce Allah, onlara Habeşistan'a[155] hicret etme izni verdi. Habeşistan, Mekke'nin batısında, Sudan çölleri ile Yemen'deki Kızıldeniz'den Kul­zum[156] şehrine kadar devam eden bir ülkedir.

Dini için Habeşistan'a ilk hicret edenler şu kişilerdir: Osman b. Affân ve Rasûlullah (s.a.s.)'uı kızı olan hanımı Rukayye.

Babaları istememesine rağmen, Ebû Huzeyfe b. Utbe b. Rabîa b. Abdi Şems ile hanımı Sehle bint Süheyl b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hısl b. Amir b. Lüeyy, dinleri için Yüce Allah'a sığındılar. Sehle, Habeşistan topraklarında Muhammed b. Ebî Huzeyfe'yi doğurdu.

Esed b. Abdiluzzâ Oğullan'ndan: Zübeyr b. el-Avvâm b. Huveylid b. Esed b. Abdiluzzâ.

Abduddâr b. Kusayy Oğullan'ndan: Mus'ab b. Umeyr b. Hâşim b. Ab­di Menâf b. Abdiddâr.

Zuhre b. Kilâb Oğullan'ndan: Abdurrahman b. Avf b. el-Hâris b. Zuhre.

Mahzûm Oğulları'ndan: Ebû Seleme Abdullah b. Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm. Onunla birlikte onun hanımı ve daha sonra mü'minlerin annesi olan Ümmü Seleme Hind bint Ebî Ümeyye b. el—Mu-ğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm.

Cumâh Oğulları'ndan: Osman b. Maz'ûn b. Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh.

Adiyy b. Ka'b Oğulları'ndan: El-Hattâb ailesinin müttefiki Âmir b. Rabîa ve hanımı Leylâ bint Ebî Hasme b. Gânım b. Abdillah b. Avf b. Ubeyd b. Uveyc b. Adiyy b. Ka'b.

Âmir b. Lüeyy Oğulları'ndan: Ebû Sebre b. Ebî Ruhm b. Abdiluzzâ b. Ebî Kays b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hısl b. Âmir b. Lüeyy ve hanı­mı Ümmü Kulsûm bint Süheyl b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. b. Mâlik b. Hısl b. Âmir b. Lüeyy.

Bunun yanında, Habeşistan'a ilk hicret eden kişinin Ebû Hatıb b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik olduğu da söylenmiştir.

El-Hâris b. Fihr Oğulları'ndan: Süheyl b. Beydâ. Bu zât, Süheyl b. Vehb b. Rabîa b. Hilâl b. Uheyb b. Dabbe b. el-Hâris'tir.

Onlardan sonra ise şu kişiler hicret ettiler: Ca'fer b. Ebî Tâlib ve hanı­mı Esma bint Umeys. Esma, orada çocukları Muhammed, Abdullah ve Avn'ı doğurdu.

Amr b. Sa'îd b. el-Asî b. Ümeyye b. Abdi Şems ve hanımı Fâtima bint Safvân b. Ümeyye b. Muharrik[157] b. [Hıml] [158] b. Şakk b. Rakabe b. Muh-dic el-Kinânî.

Hâlid b. Sa'îd'in kardeşi ve Huzâ'a kabilesinden olan hanımı Umeyne bint Halef b. Es'ad b. Âmir b. Beyâde b. Yusey' b. Ci'seme[159] b. Sa'd b. Muleyh b. Amr. Umeyne, orada Sa'îd ve Habbe[160] adında iki çocuk doğur­du. Habbe ile daha sonra Zübeyr evlendi. Bu evlilikten Hâlid b. Zübeyr ve Amr b. Zübeyr dünyaya geldi.

Onların müttefiki Esed b. Huzeyme Oğullan'ndan: Abdullah b. Cahş b. Riâb b. Ye'mer b. Sabira.

Onun kardeşi Ubeydullah ve hanımı, daha sonra mü'minlerin annesi olan Ümmü Habîbe bint Ebî Süfyân. Ubeydullah orada Hristiyan oldu ve mürted olarak öldü.

Kays b. Abdillah da onlardandır. Onunla birlikte hanımı Ebû Süfyân b. Harb b. Ümeyye Bereke bint Yesâr.

Devs kabilesinden Muaykîb b. Ebî Fâtıma ise, el-Âs b. Ümeyye Oğul-ları'ndan sayılmıştır.

Bazıları Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin de Habeşistan'a hicret ettiğini[161] ve Utbe b. Rabîa'nın müttefiki olduğunu belirtmişlerdir. Halbuki durum Öyle değildir. Şu var ki o, kavminden bir grup ile Medine'ye hicret etmek üze­re ülkesi Yemen'den çıktı. Deniz yolculuğu ile oraya varmak üzere gemi­ye bindiler. Gemi onları Habeşistan topraklarına götürdü. Ca'ferb. EbîTâ-lib ile birlikte Medîne'ye gelinceye kadar orada kaldı.

Habeşistan'a hicret edenlerden biri de Utbe b. Gazvan[162] b. Câbir b. Vehb b. Nüseyb b. Mâlik b. el-Hâris b. Mazin b. Mansûr'dur. Mazin b. Mansûr, Nevfel b. Abdi Menâf Oğulları'nm müttefiki Süleym b. Mansûr b. İkrime b. Hasafe b. Kays b. Aylan b. Mudar'in kardeşidir. Bu zât, aynı zamanda Hz. Ömer döneminde Basra şehrini kuran kişidir.

Esved b. Nevfel b. Huveylid b. Esed.

Yezîd b. Zeme'a b. el-Esved b. el-Muttalib b. el-Esed.

Amr b. Ümeyye b. el-Hâris b. Esed.

Tuleyb b. Umeyr b. Vehb b. Ebî Kesir[163] b. Abd b. Kusayy. Abd b. Ku-sayy'm nesli tamamen tükenmiştir.

Suveybit b. Sa'd b. Hureymele[164] b. Mâlik b. Umeyle b. es-Sebbak b. Abdiddâr.

Cehm (ya da Cuheym) b. Kays b. Abdi Şurahbil b. Hâşim b. Abdi Me­nâf b. Abdiddâr ile Huzâ'a kabilesinden olan hanımı Ümmü Harmele bint Abdilesved b. Cezîme b. Ukayş[165] b. Âmir b. Beyâda b. Yusey' b. Ci'seme[166] b. Sa'd b. Muleyh b. Amr ve iki çocuğu Amr b. Cehm ve Huzeyme b. Cehm.

Ebû'r-Rûm b. Umeyr b. Hâşim b. Abdi Menâf b. Abdiddâr.

Firâs b. en-Nadr b. el-Hâris b. Kelde b. Alkame b. Abdi Menâf b. Ab­diddâr.

Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın kardeşi Âmir b. Ebî Vakkâs .

El-Muttalib b. Ezher b. Abdi Avf b. Abd [b.][167] el-Hâris b. Zühre ve ha­nımı Remle bint Ebî Avf b. Subeyre[168] b. Su'ayd. Orada ona Abdullah b. el-Muttalib'i doğurdu.

Abdullah b. Mes'ûd ve kardeşi Utbe b. Mes'ûd.

El-Mikdâd b. Amr b. Sa'lebe b. Mâlik b. Rabîa b. Sümâme b. Matrûd ibn Amr b. Sa'd b. Düheyr b. Lüeyy[169] b. Sa'lebe b. Mâlik b. eş-Şerîd b. Ebî Ehven[170] b. Faiş[171] b. Dureym b. el-Kayn b. Ehved b. Behrâ b. Amr b. el-Haf b. Kuda'a. Bu zât, Zühre OğuIIarı'nın müttefiki Mikdâd b. el-Es-ved'dir.

El-Hâris b. Hâlid b. Sahr b. Âmir b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre ve hanımı Rayta bint el-Haris b. Cübeyle b. Âmir b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre. Orada ona Mûsâ, Zeyneb, Âişe ve Fâtıma adlarında dört çocuk do­ğurdu. [172]

Talha b. Abdillah'ın amcası Amr b. Osman b. Amr b. Ka'b b. Sa'd b. Teym b. Mürre.

Şemmâs b. Osman[173] b. eş-Şerîd b. Hermî[174] b. Âmir b. Manzum ibn Yakaza b. Mürre. Şemmâs'ın asıl adı Osman'dır. Rabîa'nın kız kardeşinin oğludur.

Hebbâr b. Süfyân b. Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm ve kardeşi Abdullah b. Süfyân.

Hişâm b. Ebî Huzeyfe b. eî-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm. [175]

Ayyaş b. Ebî Rabîa b. el-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm.

Huzâ'a kabilesinden Muattıb b. Avf b. Âmir b. el-Fadl b. Afif b. Ku-Ieyb b. Hubşiyye b. Selûl b. Ka'b b. Amr. Bu zât, Benî Mahzûm'un müt­tefiki Muattıb b. Hamrâ'dır.

Es-Saîb b. Osman b. Maz'ûn ve iki amcası Kudâme b. Maz'ûn ile Ab­dullah b. Maz'ûn.

El-Hâris b. Ma'mer b. Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh'm iki oğlu Hatib ve Hattâb. Hatıb ile birlikte hanımı bint el-Mucellel b. Abdillah[176] b. Ebî Kays b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy ile bu hanımdan doğma iki oğlu Muhammed b. Hatıb ve el-Hâris ve b. Hatib da bulunmakta idi. Hattâb ile birlikte ise hanımı Fükeyhe bint Yesar vardı.

Süfyân b. Ma'mer b. Habîb b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh ve iki oğlu Câ-bir b. Süfyân ve Cunâde b. Süfyân. İkisinin annesi Hasene ve onların anne bir kardeşi Şurahbil b. Hasene. Şurahbil'in soy kütüğü ise şöyledir: Şurah-bil b. Abdillah b. [Amr h.] [177] el-Mutâ' el-Kindî. Onun Temîm b. Mürr'ün kardeşleri olan el-Ğavs[178] Oğullan'ndan olduğu da söylenmiştir. [179]

Osman b. Rabîa b. Uhban[180] b. Vehb b. Huzâfe b. Cumâh.

Huneys b. Huzâfe b. Kays.

Kays b. Huzâfe ve Abdullah b. Huzâfe.

İsmi Sa'îd b. Amr[181] olan Temîm Oğullan'ndan biri. Bişr b. el-Hâris b. Kays'ın anne bir kardeşi idi.

Amr b. el-Asî'nin kardeşi Hişâm b. el-Âsî b. Vâil.

Umeyr b. Riab b. Huzeyfe b. Muheşşim b. Su'ayd b. Sehm.

Ebû Kays b. el-Hâris b. Kays b. Adiyy b. Suayd b. Sehm. [182]

Onun kardeşleri: el-Hâris b. el-Hâris, Ma'mer b. el-Hâris ve Bişr b. el-Hâris.

Onların müttefiki, Mahmiye b. Cez' ez-Zübeydî.

Ma'mer b. Abdillah b. Nadle b. Abdiluzzâ b. Hursan b. Avf[183] b. Ubeyd b. Uveyc b. Adiyy b. Ka'b.

Adiyy b. Nadle b. Abdiluzzâ b. Hursan ve oğlu en-Nu'mân b. Adiyy.

Mâlik b. Zeme'a[184] b. Kays b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâ­lik b. Hisl b. Âmir b. Lüeyy ve hanımı Umre bint es-Sa'dî b. Vakdan b. Abdi Şems b. Abdi Vedd b. Nasr b. Mâlik b. Âmir b. Lüeyy.

Abdullah b. Mahrame b. Abdiluzzâ b. Ebî Kays b. Abdi Vedd.

Âmir b. Lüeyy Oğulları'nın müttefiki Yemenli Sa'd b. Havle.

Abdullah b. Süheyl b. Amr b. Abdi Şems b. Abdi Vedd.

İki amcası: Selit b. Amr ve es-Sekrân b. Amr.

O sırada hanımı olan mü'minlerin annesi Şevde bint Zeme'a b. Kays b. Abdi Vedd.

Ebû Ubeyde b. Âmir b. Abdillah b. el-Cerrâh b. Hilâl b. Uheyb[185] b. Dabbe b. el-Hâris b. Fihr.

îyaz b. öanm b. Züheyr b. Ebî Şeddâd b. Rabîa b. Hilâl b. Mâlik b. Dabbe b. el-Hâris b. Fihr.

Amr b. el-Hâris b. Züheyr b. Ebî Şeddâd.

Osman b. Abdi Ğanm b. Züheyr b. Ebî Şeddâd. [186]

Sa'd b. Abdi Kays b. Lakît b. Âmir b. Ümeyye b. Zerib b. el-Hâris b. Fihr. [187]

 

Kureyş'in Hicret Edenleri Geri Döndürmek İçin Necâşî'ye Adam Göndermeleri

 

Sonra Kureyş, Abdullah b. Rabîa b. el-Muğîre el-Mahzûmî ile Amr b. el-Âs'ı, hicret eden topluluğu kendilerine geri döndürmeleri için Ne-câşî'ye gönderdi. Yüce Allah, Necaşî'yi böyle bir şeyi yapmaktan koru­du. Zira o Müslüman olmuştu; fakat Habeş. Iilerden korktuğu için Müslü­manlığını açıklamamıştı. Müslümanları o iki kişiye karşı korudu. Onlar da başarısız bir şekilde geri döndüler. [188]

 

Hz. Hamza'nın Müslüman Oluşu

 

Sonra RasûluIIah (s.a.s.)'ın amcası Hamza b. Abdilmuttalib, Müslüman oldu. İslâm onunla ve Ömer ile izzet buldu. Habbâb b. el-Eret de, daha ön­ce Müslüman olmuştu. [189]

 

Sahife Olayı

 

Böylece İslâm gelişip yayıldı. Kureyş kâfirleri bu durumu gördüklerin­de, Abdi Menâfin iki oğlu olan Hâşim ve el-Muttalib Oğulları'ndan kim­seler ile evlenmemek, alışveriş yapmamak, konuşmamak ve onlarla otur-mamak üzere aralarında antlaşma imzaladılar. Antlaşma maddelerini bir sahifeye yazdılar. [190] Bu boykot, mü'min olsun kâfir olsun, bütün Hâşim Oğullan ve el-Muttalib Oğulları 'na karşı yapılmıştı; onların hepsini kap­sıyordu. Sadece Ebû Leheb ve çocukları hariç. Zira onlar kendi kabilele­rine karşı Kureyş ile birlikte olmuşlardı. Müslümanlar, Ebû Tâlib'in ma­hallesinde (şi'b) üç yıl mahsur kaldılar. Kureyş'ten bir grup birleşip bu olaya karşı çıkıncaya kadar muhasara devam etti. Bu konuda en güzel davranışı ise Hişâm b. Amr [b. Rabîa] [191] b. el-Hâris b. Hubeyyib b. Nasr b. Mâlik b. Hisi b. Âmir b. Lüeyy sergiledi. Zira o, Züheyr b. Ebî Ümey-ye b. el-Muğîre el-Mahzûmî ile karşılaştı. Dayılarını (böyle bir şekilde Kureyş'e) teslim etmesinden dolayı onu kınadı. Zira Züheyr'in annesi, Rasûlullah (s.a.s.)'m halası Atike bint Abdilmuttalib idi. Ziiheyr, antlaş­mayı bozup boykotu kaldırma konusunda ona olumlu cevap verdi. Sonra Hişâm, Mut'im b. Adiyy b. Nevfel b. Abdi Menâf'a gitti. Ona da Abdi Menâfin iki oğlu olan Hâşim ve el-Muttalib Oğullan'ndan olan akraba­larının durumunu hatırlattı. Mut'im de antlaşmayı bozma konusunda ona olumlu cevap verdi. Sonra Ebû'l-Bahterî b. Hişâm[192] b. El-Haris b. Esed b. Abdiluzzâ b. Kusayy'a gitti. Ona gerekli hatırlatmalarda bulundu. Ebû'l-Bahterî de ona olumlu cevap verdi. Sonra Zeme'a b. el-Esved b. el-Muttalib b. Esed b. Abdiluzzâ'ya gitti. Onu da antlaşmayı bozmaya davet etti. O da olumlu cevap verdi. İşte bu kişiler antlaşmayı bozmaya giriştiler. Tam bu sırada Rasûlullah (s.a.s.), Kureyş müşrikleri topluluğu­na bir elçi göndererek kendisine inen vahyi onlara iletti. Yüce Allah'ın, Ka'be'de asılı olan antlaşmanın yazılı olduğu sahifeye bir ağaç kurdunu (güve) gönderdiğini ve güvenin, Yüce Allah'ın isminden başka sahifede yazılı olan her şeyi yediğini onlara bildirdi. Rasûlullah'ın kendilerine söylediklerinin aksini bulmak umuduyla, Kureyş müşriklerinin hepsi kal­kıp sahifenin asılı olduğu Ka'be'ye gittiler. Sahifeyi açtıklarında, Rasû­lullah (s.a.s.)'m dediği şekilde olduğunu gördüler. Mahcûb oldular. Ant­laşmayı bozma girişiminde bulunan yukarıda adı geçen kişiler ise güçlen­diler. Böylelikle sahifede yazılı olan antlaşmanın hükümlerini yürürlük­ten kaldırdılar.

Ebû Bekir de hicret etmek istedi. Îbnu'd-Duğğunne[193] onunla karşılaş­tı ve onu geri çevirdi. [194]

 

Habeşistan'a Hicret Eden Bazı Müslümanların Geri Dönmeleri

 

Sonra Habeşistan'da bulunan muhacirlere, Kureyş'in Müslüman oldu­ğu haberi ulaştı. Halbuki bu haber yalandı. Onlardan bir grup geri döndü. Geri dönenler arasında şu kişiler vardı: Osman b. Affân, Rasûlullah (s.a.s.)'m kızı olan hanımı Rukayye, Ebû Huzâfe b. Utbe b. Rabîa, hanımı Sehle bint Süheyl, Abdullah b. Cahş, Utbe b. Ğazvan, ez-Zübeyr b. Av-vâm, Mus'ab b. Umeyr, Suveybit b. Sa'd b. Harmele, Tuleyb b. Umeyr, Abdurrahman b. Avf, el-Mikdâd b. Amr, Abdullah b. Mes'ûd, Ebû Sele­me b. Abdilesed, hanımı mü'minlerin annesi Ümmü Seleme, Şemmâs b. Osman, Seleme b. Hişâm b. el-Muğîre, Ammâr b. Yâsir, [195] Maz'ûn Oğul-lan'ndan Osman, Kudâme ve Abdullah, es-Sâib b. Osman b. Maz'ûn, Hu-neys b. Huzâfe es-Sehmî, Hişâm b. el-Asî b. Vail, Âmir b. Rabia ve hanı­mı Leylâ bint Ebî Hasme, Âmir b. Lüeyy Oğullan'ndan Abdullah b. Mah-rame b. Abdiluzzâ, Abdullah b. Süheyl b. Amr, [196] es-Sekrân b. Amr ve ha­nımı Şevde bint Zeme'a, Sa'd b. Havle, Ebû b. Ubeyde b. el-Cerrâh, Amr b. el-Hâris b. Züheyr b. [Ebî] [197] Şeddâd, Süheyl b. Vehb (Beydâ) ve Amr b. Ebî Şerh.

Mekke'ye geldiklerinde, orada Müslümanlara eziyet ve işkencenin de­vam ettiğini gördüler. Medine'ye hicret edinceye kadar kendilerine yapı­lan eziyete sabredip katlandılar.

Seleme b. Hişâm da hicret edemedi. Zira onun amcası ve kardeşi, Be­dir, Uhud ve Hendek savaşları yapılıncaya kadar onu hapsettiler. Ayyaş b. Ebî Rabîa da hicret edemedi. Zira o, Medîne'ye hicret etmek üzere yola koyuldu. Ebû Cehil ve el-Hâris b. Hişâm onu takip ettiler. Bu iki kişi onun hem amcası oğulları hem de anne bir kardeşleriydi. Ona annesinin kötü durumunu hatırlattılar. O da şefkat gösterip duygulandı ve döndü. Bedir,

Uhud ve Hendek savaşları meydana gelip bitinceye kadar onu tutukladı-lar. Hendek Savaşı'ndan sonra o, Seleme b. Hişâm ve el-Velîd b. el-Velîd b. el-Muğîre hicret ettiler. Abdullah b. Süheyl b. Amr[198] da hicret edeme­di. Zira o, kâfirler ile birlikte Bedir Savaşı'na çıkıncaya kadar hapsedildi. Savaş sırasında müşriklerden kaçıp Rasûlullah (s.a.s.)'ın safına katıldı. [199]

 

Hz. Hatîce Ve Ebû Tâlib'in Vefatı

 

Hz. Hatîce ve Ebû Tâlib'in[200] vefatları, boykot antlaşmasının bozulma­sından sonraya denk geldi. Bunun üzerine Kureyş sefihleri, cesaretle Ra­sûlullah (s.a.s.)'a saldırdılar. [201]

.

Rasûlullah (S.A.S)'In Taif Seferi

 

Rasûlullah (s.a.s.), İslâm'a davet etmek üzere Taife gitti. Fakat Taifli-ler İslâm'ı kabul etmediler. [202] Rasûlullah (s.a.s.), el-Mut'im b. Adiyy b. Nevfel b. Abdi Menâfin himayesinde Mekke'ye geri dönebildi. Yüce Al­lah'ın dinine davet etmeye devam etti. [203]

 

Et-Tufeyh B. Amr Ed-Devsî'nin Müslüman Oluşu

 

Sonra et-Tufeyl b. Amr ed-Devsî[204] Müslüman oldu. Kavmini İslâm'a davet etti. Rasûlullah (s.a.s.), Yüce Allah'tan onun için bir belirti kılmasını niyaz etti. Yüce Allah da onun yüzünde bir nûr yarattı. Dedi ki: "Ey Al­lah'ın Rasûlü! İnsanların, bu müsledir (organın kesilip değişmesidir) deme­lerinden korkuyorum." Rasûlullah (s.a.s.) duâ etti. Bunun üzerine nûr onun kırbacına geçti. Bu zat Zü'n-Nûr (Nur sahibi) olarak bilinir. Tufeyl'in kav­minden bazıları Müslüman oldular. Et-Tufeyl, Hendek Savaşı'ndan sonra kavminden yetmiş küsur aile ile birlikte hicret edinceye kadar kendi böl­gesinde ikâmet etti. Hayber'de Rasûlullah (s.a.s.)'ın saflarına katılıp O'na hizmet ettiler. [205]

 

İsrâ Ve Yüce Mi'râc

 

Rasûlullah (s.a.s.), Mekke'de bulunduğu sırada geceleyin cesedi ile Beytü'l-Makdis'e götürüldü.[206]

Rasûlullah (s.a.s.), Cebrâîl (a.s.) ile birlikte semâlara doğru yükseldi. Her semâyı birer birer dolaştı. Oralarda bazı peygamberler ile karşılaştı. Dünya semâsında Adem ile karşılaştı. Onun sağında mutlu (saîd) olan ruh­lar; solunda ise bedbaht (şakî) olan ruhlar bulunuyordu. İkinci semada İsâ ve Yahya'yı; üçüncü semâda Yûsuf'u; dördüncüde İdrîs'i; beşincide Hâ-rûn'u; altıncıda Musa'yı ya da İbrahim'i; yedincide bu ikisinden birini gör­dü. Yine altıncı semâda Cennetu'l-Me'vâ ve Sidretü'l-Müntehâ'yı gördü.

Bu gece beş vakit namaz farz kılındı.

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Arap kabilelerini Yüce Allah'ın dinine çağır­maya başladı. O'na olumlu cevap veren hiçbir kabile bulamadı. [207] Zira Yü­ce Allah, bu şerefi Ensâr için saklamıştı. Evs kabilesinden Amr b. Avf [b. Mâlik] [208] Oğulları'ndan Süveyd'in Mekke'ye geldiğini duyunca, gidip onu da İslâm'a davet etti. Ne var ki Süveyd, ne ilgisiz kaldı ne de İslâm'ı kabul etti. Medine'ye döndüğünde bir savaşta öldürüldü. [209]

 

Ensâr'ın Kureyş İle İttifak Yapmak İsteği İle Mekke'ye Gelişleri

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Ensâr'ı İslâm'a Davet[210] Etmesi:

 

Sonra Ebû'l-Hayser Üneys b. Râfi', Abduleşhel Oğulları'ndan yüz ki­şi ile birlikte Kureyşliler ile bir ittifak antlaşması (hilf) yapmak üzere Mekke'ye geldiler. Rasülullah (s.a.s.) onları İslâm'a davet etti. Henüz ço­cukluk çağında bir genç olan İyas b. Mu'âz: "Ey Kavmim! Allah'a yemin ederim ki, bu elde etmek için geldiğimiz şeyden daha hayırlıdır." deyince, Ebû'l-Hayser onu dövdü ve azarladı. îyas da sustu. Sonra hilf denilen ant­laşmayı tamamlamadan Medîne'ye döndüler. İyas b. Mu'âz orada vefat et­ti. Onun Müslüman olarak vefat ettiği söylenmiştir.

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), hacc mevsiminde Akabe yakınında bir Ensâr topluluğu ile karşılaştı. Hepsi Hazrec kabilesine mensup kişilerdi. Bu ki­şilerin adları şöyledir: Ebû Umâme Es'ad b. Zürâre b. Udes b. Ubeyd b. Sa'lebe b. Ğanm b. Mâlik b. en-Neccâr (Teymullah) b. Sa'lebe b. Amr b. el-Hazrec b. Hârise'dir.

Avf b. el-Hâris b. Rifâ'a [b. el-Hâris] [211] b. Sevâd b. Mâlik b. Ğanm b. Mâlik b. en-Neccâr b. [212] Afra.

Rafi'[213] b. Mâlik b. el~Aclân b. Amr b. Âmir b. Zureyk b. Âmir b. Zu-reyk b. Abdi Harise b. Mâlik b. Gadb b. Cüşem b. el-Hazrec.

Kutba b. Âmir b. Hadîde b. Amr b. Sevâd b. Ğanm b. Ka'b b. Selime b. Sa'd [b. Ali b. Esed b.] [214]  Saride b. Tezid b. Cüşem b. el-Hazrec b. Harise.

Ukbe[215] b. Âmir b. Nâbi b. Zeyd b. Heram b. Ka'b b. Ğanm b. Selîme.

Câbir b. Abdillah b. Ri'ab b. en-Nu'mân b. Sinan b. Ubeyd b. Adiyy b. Ganm b. Ka'b b. Selîme.

Rasûlullah (s.a.s.), onları İslâm'a davet etti. Allah'tan ki onlar Yahudilerin komşuları idiler. Zira Yahudilerin, Yüce Allah'ın zamanı yaklaşan bir pey­gamberi göndereceğini ve bu peygamberin çıkmak üzere olduğuna dair ko­nuşmalarını sürekli duyuyorlardı. Onlardan bazıları: "Allah'a yemin ederiz ki bu zât Yahudilerin sizi onunla tehdit ettikleri peygamberin ta kendisidir.

Sakın, Yahudiler ona inanma ve tabi olmakta bizi geçmesinler!" deyip, hemen iman ettiler ve Müslümanlardan oldular. Rasûlullah'a: "Kavmimiz arasında iç ihtilaflar ve mücâdeleler olduğu halde biz onları bırakıp bu­raya geldik. Onların yanına geri dönelim. Bizi davet ettiğin İslâm'a biz de onları çağıralım. Muhtemeldir ki Allah senin de aracılığınla onları birleştirir. Şayet sana uyarlarsa senden daha azız ve şerefli kimse ol­maz." dediler. Hepsi Medîne'ye döndüler. İnsanları İslâm'a davet ettiler. Böylece Medîne'de İslâm yayıldı. Öyle ki Rasûlullah (s.a.s.)'dan söz edilmeyen Ensâr'ın hiç bir evi kalmadı. Ertesi yıl Ensârdan on iki kişi tekrar Akabe'ye geldiler. Onlardan beş kişi, daha önce gelenlerdendi. Ön­ce gelenlerden Câbir b. Abdillah gelememişti. Ensâr'dan yedi kişi ise ye­ni gelenlerdendi. [216]

 

 



[1] "h" (ha) harfi, tahvil (dönüştürme, çevirme, değişiklik) kelimesinin kısaltılmışıdır. Tahvil kelimesi ise, hadİsçiierin isnadın başındaki değişikliğe İşaret etmek için kullandıkları bir kavramdır.

[2] Asıl nüshada İbn Ruyal el-Hicâzî diye yazılmıştır. Bu yanlıştır. Önsözde bunu açıkladık.

[3] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 41.

[4] RasûUıIlah"ın soyu için bkz. İbn Hişâm, I, 1; İbn Sa'd, I/I, 27; et-Taberî, II, 172; Tehzîbu İb-ni Asâkir, I, 277; Telkîhu'l-Fuhûm, 5; İbn Seyyidi''n-nâs, I, 21; İbn Kesir, II, 252; Zâ-du'l-Me'âd, I, 28; Tehztbu'n-Nevevî, I, 21; Tâtihu'z-Zehebî, I, 18.

[5] Adiyy, Ka'b'ın oğludur. Cumâh ve Sehm ise, Amr b. Hesîs b. Ka'b'ın oğludurlar (el-Cem-hara, 150).

[6] İbn Hazm, el-Cemhara adlı eserinde şöyle der: Araplarda harekesiz lâm harfi ile "Melk b. Ki-nâne'den" başka bu isimde kimse yoktur. Diğerleri "Mâlik" şeklindedir (lâm harfinin esresi ve lâm'dan önce elif harfi bulunmaktadır.) Yine Dihkanların ileri gelenlerinden Fer gane hüküm­darı Bekr b. Melk'den başka "Melk" adının ardı] olduğu ikinci bir "Melk" adı bilmiyorum.

[7] Asıl nüshada Hudan diye yazılıdır. Düzeltme şu eserlere bakılarak yapıldı: el-Cemhara, 17; Nesebu Kureyş, 10; et-Taberî, II, 188.

[8] Kays kabilesi ve boylarının soyu için bkz. Cemharatu'l-Ensâb, 232-275.

[9] Abdulkays ve kabileleri için bkz. el-Cemhara, 278

[10] İbn Hazm'ın sözü, Gafık'ın, Akk'lardan başka bir kabile olduğu zannını vermektedir. Doğ­ru olanı ise, Ğâfık Oğulları'nm, Akk kabilesinin bir kolu olduğudur. Bkz. el-Cemhara, 309.

[11] £t-Tabert, I, I62'de îs ya da Isâ olarak isimlendirmiş; el-Cemhara, 474'de, îsâb olarak geç­mektedir. Bu, Tevrat'ın zikrettiği îsû'dür. El-Edûmiyyûn onun neslindendir. El-Cemha-ra'deki İbn Hazm'ın şu sözü de bu görüşü desteklemektedir: "Onun nesli, Hicaz ile Şam ara­sındaki es-Surat dağında İkamet ediyorlardı. Ancak onların hepsi göçüp gittiler." Bu sözler el-Edûmİyyûn için de uygundur.

[12] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 42-44.

[13] Doğumu için bkz. İbn Hİşâm, I, 167; İbn Sa'd, I/I, 62; et-Taberî, II, 172; Tehıîbu İbn Asâ-kir, I, 280; Telkîim'l-Fuhûm, 4; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 26; İbn Kesir, II, 259; Târîhu'z-Zehe-bî, I, 21; el-İmtâ', 3.

Peygamberliği için bkz. İbn Hisâm, I, 249; İbn Sa'd, I/I, 126; et-Taberî, II, 201; İbn Seyyi­di'n-Nâs, I, 80; İbn Kesîr, II, 306; Zâdu'l-Me'âd, I, 33; Târîhu z-Zehebî, I, 67; eİ-İmtâ', 12. Yaşı için bkz. İbn Sa'd, II/II, 81; İbn Kesîr, V, 256; Târîhu'z-Zehebî, I, 67; el-İmtâ', 551.

[14] Siyer yazarları arasında, babası vefat ettiğinde Rasûlullah'ın kaç yaşında olduğu konusunda ihtilaf vardır (bkz. el-İmta', 5). Cumhura göre, babası vefat ettiğinde Rasûlullah (s.a.s.)'ın annesi O'na hamile idi .

[15] İbn Sa'd, II/II, 10, 29; el-Makrızî, el-İmtâ', 542, 543'te, rahatsızlığın Meymûne'nin evinde başladığı ve orada ciddileştiği, daha sonra Rasûlullah'ın Hz. Âişe'nin evine taşınması İçin hanımlarından izin istediği ve onların da izin verdikleri rivayet etmektedirler

[16] Suhûliye, Yemen'de bulunan Suhûl adında bir köye nİsbet edilmiştir. Oradan beyaz pamuk­lu kumaş getiriliyordu

[17] İbn Hazm'ın dışında başka bir kimsenin pijamadan söz ettiğine rastlamadık. En meşhur ri-vâyetler İbn Sa'd, II/II, 65'te zikredilenlerdir. Bu rivayetlerde, Rasülullah'ın, gömlek, sarık ve üstlüğü bulunmayan üç elbise İle kefenlendiği anlatılır.

[18] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 44-45.

[19] İbn Sa'd, et-Tabakûl 1/1, !12'de, RasûluIIah'a Vahyin İnişi başlığından sonra, Peygamberli­ğin Belirlileri adında bir başlık koymuştur. İbn Kesîr, VI, 74'de bu konuyu geniş bir şekilde ele almış ve bu konu ile iigili hadîsleri istihraç etmiştir. Ebû Nu'aym, "Delâilu'' n-Nübüvvc" adlı eserinde, özellikle 22. ve 29. bölümlerde bu konuyu detayhca anlatır. Bu konuda  Suyû-tî'nin e!-Rasai<iu'\-~Kührû adlı bir eseri bulunmaktadır. Beyhakı, konuyu yazma eseri Delâ-ihı'n-Nübüvvc'dc anlatır. Bkz. el-Mevâhibu \-Ledımniyye, I, 453. Yine bkz. Sahîhu'l-Bu-harî, 4, 191 "Alâmatü'n-Niibüvve" başlığı; Târîhu'z-Zehebî, 1, 74, 240 v.d.

[20] Bir tahıl ölçeğidir. Bir kişinin iki avucunu doldurmasına da müd denilmiştir.

 

[21] Bu konuda Yüce Allah’ın, Rasulü (s.a.s.)’ne emri vardır: “(Ey Muhammed, onlar:) Şayet iddia ettiğiniz ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yanlızca size aitse ve bu iddanızda doğru iseniz, haydi ölümü temnni edin (bakalım), de. Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günahlar ve isyanları) sebebiyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.” (Bakara, 94-95). Yüce Allah, Rasulü’ne şöyle de emretmiştir: De ki: Ey Yahudiler! Bütün insanlar değilde, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu idda ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)İ Ama onlar, önceden yaptıklarından dolayı ölümü asla temenni etmezler. Allah , zalimleri çok iyi bilir.” (Cum’a, 6-7).

[22] Rasûlullah (s.a.s.), Suraka b. MâUk'e hitaben şöyle buyurmuştur: "Kisra'nın bileziklerini taktığında kendini nasıl hissedersin?" Fetihler gerçekleştiğinde Ömer, Kisra'nın bilezikleri­ni getirdi. Surâka'yi çağırıp kollarına taktı

[23] İbn Hazrn, Rasûlullah için "oria boylular gibi" demektedir. İbn Sa'd ve diğerleri İse, O'nun boyu için "orta boyun üzerinde" tabirini kullanmaktadırlar.

[24] Mübâhele, lanetleşme demektir. Necran Hristiyanları ile ilgili mübâhele, Âl-İ İmrân, 61 'de zikredilmekledir. Bkz. İbn Hişâm, II, 233; İbn Sa'd, I/II, 84; el-İmtâ', 502

[25] El-Cemhara, 268; İbn Hişâm, IV, 213; et~Taberî, III, 165; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 232; el-îm-îa , 508; el-Eğânî, XV, 130'da soyu aynı bu şekildedir. İbn Sa'd, I/II, 51'de bu kişinin nese­bi şu şekildedir: Erbed b. Rabîa b. Mâlik b. Ca'fer. Bu, İbn Sa'd'ın eserine nasıl geçmiş ol­duğunu bilemediğimiz bir yanılgıdır. Şayet bu hata İbn Sa'd'den kaynaklansaydı, ondan alıntı yapan ümmetin âlimleri ya onu düzeltirlerdi ya da onun soy bilginlerinin görüşlerine aykırılığını belirtirlerdi. Belki de bu nüshayı yazan kişi, İbn Sa'd'm kitabından: "Erbed, Le-bîd b. Rabîa b. Mâlik b. Ca'fer'in kardeşidir." dediğini görmüş ve yanılgı eseri oiarak bir so­yu diğeri ile karıştırmış olabilir. Şüphesiz Erbed b. Kays, Lebîd b. Rabîa'nın anne tarafından kardeşidir.

[26] Bu sahabîKatâdeb. Nu'mân'dır. Uhud Savaşı'nda onun gözü yaralanmıştı. Bkz. İbn Hişâm, III, 87.

[27] İbn Habîb, el-Hakem'i alaycılardan saymamıştır. Fakat Rasûlullah'a eziyet edenler arasın­da onun adını zikretmiştir (el—Muhabbev, s., 157.). El-hfîab, Usdu'l-Gâbe, ei-Isâbe adlı eserlerde anlatıldığı kadarıyla, el-Hakem'in biyografisinde, İbn Hazm'ın burada zikrettiği şeye işaret eden bir ifadeye rastlanıl m anlaktadır. Ne var ki Belâzurî, Ensâbu'i-Eşraf (V, 27)'da böyle bir olay zikretmektedir. Dei" ki: "EI-Hakem, Rasûlullah'ı dini konusunda kü-çümsüyordu. Rasûlullah'ın arkasında yürüyor, kaş göz hareketlerinde bulunuyor, onu taklit ediyor, ağız ve burnunu eğiyordu. Namaz kıldığında onun arkasında durup, parmaklarıyla işa­retlerde bulunuyordu. Sonra onun aklî dengesi bozuldu. Ölünceye kadar hep titredi durdu.

[28] Asıi adi: "el-Hâris b. Ebi'i-Avf'dir. El-Cemhara, 24i; Tabakam İbn Selâm, 566; İbn Hi-şâm, III, 226'de de belirtildiği gibi doğrusu da böyledir. Zikredilen el-Hâris ise, Ahzâb Sa-vaşı'nda Benî Mürre'nin lideriydi. Daha geniş bilgi için e!-!sobe'deki biyografisine bakınız

[29] El-Eğânt(XI, 89}'de, annesinin adı Karsafe olarak geçmektedir. Bersâ (abraşlı) diye adlan­dırılması, abraşlı olduğundan değil beyazlığından dolayıdır, denilmekledir. Ibnu'l-Enbârî, Serhu'l-Mufaddaliyâl (s., 336).)'ta: "Karsafe onun anneannemidir. Annesinin adı ise Cem-re'dir. Cebre olduğu da rivayet olunmuştur." Demekledir.

[30] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 46-51.

[31] Rasûluüah'm Hacc ve umreleri için bkz. İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 28ü; Zâdu'l-Me'ûd, I, 357, 364; İbn Kesir, V, 215. İbn Seyyidi'n-Nâs, O'nun dört umre yaptığını kabul etmektedir. Müş­riklerin Hudeybiye'de engellediği umreyi de hesaba katmaktadır. İbn Kesîr d  aynı görüştedir.

[32] Mekke ile Taif arasında bir suyun adı olan bu kelimeyi, hadisçilerGi'irrâne diye okumuşlar­dır. Edebiyatçılar ise bu okunuşu yanlış bularak Ci'râne diye okumuşlardır.

[33] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 51-52.

[34] Rasülullah (s.a.s.)'ın gazveleri hakkında bkz. Vakıdî, II, 8; İbn Habîb, 110-125; İbnu'l-Cev-zî, Teikthu''l-Fuhûm, 22-36 fonu'I-Kayyim, Zâdu'l-Me'âd, I, 66; Ebû Nu'aym (Delâ-ılu'n-Nühüvve, 173); îbn Kesîr, V, 2!6'da, bu yazarların her biri gazveler için bağımsız bir liste aktarmışlardır. Diğer siyer kitapları ise onları detaylı bir şekilde anlatmışlardır. Bu gaz­velerin sıralanışı ve ondan sonraki konu olan Rasûlullah'in Gönderdiği Seriyyelerîn gönde­riliş sıralanışında olduğu gibi çok ihtilaf vardır. Siyer ehlinden, İbn Hazm'ın tercih etliği sı­ralanışa en yakın sıralama İbn Hişâm'ındır. Şu da var ki İbn Hişâm, Uşeyre Gazvesi'ni dör­düncü sırada göstermiştir. İbn Hazm ise, İbn Habîb'in yaptığı gibi onu Üçüncü sırada göster­miştir, jbn Hişâm, gazvelerin sayısını 27 olarak; İbn Hazm ise 25 olarak kabul eder.

[35] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 52-53.

[36] Rasûlullah (s.a.s.}'ın gönderdiği seriyyeier hakkında bkz. Vahdî, 2-8; el-Muhabber, 116; Ensâbıt'l-Eşmf, c. I, vrk., 179-186; Telkîhu'l- Fuhûm, 22-36; Zâdu'i-Me'âd, I, 66.

[37] Yakut'un dediğine göre (III, 25), "mere" kelimesi kadın anlamında olan "mer'e" kelimesi nin basitleştirilmiş/hafiflcşlirilmiş şekildir.

[38] İbn Sa'd (l/U, 24)'de şöyle der: "EI-Karde, Necid bölgesinde Rabaze ile Gamre arasında bu­lunan dağlık bir bir yerin adıdır."

[39] Zu'1-Kassa, Medine'den 24 mil uzaklıkta olan bir yerdir. (İbn Sa'd, I/II, 61; el-İmtâ', s. 264).

[40] Ei-Ğamre, İbn Hişâm, Yâkût ve İbnu'l-Fakih'in de zikrettiği gibi, bu kelimenin sonunda t harfi vardır. Ğamre, Necİd yolu üzerinde bulunan, Medine'ye bağlı bir yerdir. Makrızî, bu kelimenin sonundaki t harfini silmiştir (s. 264); İbn Sa'd, Ukkâşe b. Mihsan'ın biyografisi­ni anlatırken (II/I, 61), "Rasûlullah (s.a.s.) onu Gamr'e, talihli Gamr'e gönderdi. Gamr, Feyd'den iki gece uzaklıkta, Benî Esed'e ait bir suyun adıdır." Demektedir.

[41] Katan. Feyd bölgesinde bir dağdır. Necid'de bulunan bu dağda, Benî Esed b. Huzeyme'ye ait bir su bulunmakladır.

[42] İbn Hişâm, IV, 260; el-İmtâ', 256'da, Kuretâ, Benî Bekr b. Kilâb'dandır, denilmiştir.

[43] İbn Hİşâm, IV, 260; Vakıdî, s. 5; İbn Sa'd, II/I, 62 ve Yakut'ta da yazıldığı gibi doğrusu eİ-Hemûm'dur.

[44] Hisma, Eyle ve İsrâîl Oğulları Tİlı'inin kenarı ile Benî Uzre toprakları arasında olan dağ ve yerin adıdır.

[45] Asıl nüshada el-Tarak şeklinde yazılıdır. Vakıdî, 5; İbn Sa'd, II, 63; el-Imta', 266 ve Yakut'a göre düzeltildi. Vakıdî der ki: "Et-Taraf, Mcdîne'dcn otuz altı mü uzaklıkladır." demektedir. Makrızî ise, bu yerin Irak yolu üzerinde Nahl bölgesinde olduğunu bu ifadeye eklemiştir.

[46] El-İmta  (s. 413)'da, Ebû Âmir'in, Ebû Musa'nın kardeşi olduğu belirtilmiştir. Rasûlullah (ş.a.s.), onu Evtas'a Huneyn'in hemen akabinde göndermiştir.

[47] İbn Hişam, Vakidi ve el İmta’da bu isim Süfyan b. Halid olarak geçmektedir.

[48] Bu ilâve, İbn Hişâm, VI, 271; İbn Sa'd, II, 91; el-İmtâ', 334'e bakılarak yapılmıştır.

[49] Cuheyne kabilesinin el-Hurak kolu: Benî Humeys b. Artır b. Sa'lebe b. Muvaddıa'dir. (Bkz. el-Cemhara, s. 417).

[50] Asıl nüshada Vakam'dır. İbn Hişâm, IV, 275; İbn Sa'd, I/II, 96; et-İmtâ', s. 356'ya göre düzel­tildi. İbn Sa'd, îbn Seyyidi'n-Nâs, II, 161 ve el-Imtâ'm her birinde bu seriyye, Katâde b. Rib'î seriyyesi olarak adlandırılmıştır. Seriyyenin kendi durumu ile ilgili bir ihtilaf yoktur. İhtilaf sa­dece seriyyeye kimin başkanlık ettiği konusunda olmuştur. İbn Hişâm buna îbn Ebî Hadred se­riyyesi demiştir. Ebû Katâde'yi de bu seriyye ile birlikte çıkan biri olarak zikretmiştir.

[51] Siyer kitaplarında bu seriyye "Hibt Gazvesi" olarak adlandırılmıştır. Zira Müslümanlar "Hıbt" denilen bir çeşit ağacın yapraklarından yemişlerdi. (Bkz. İbn Sa'd, I/II, 95; İbn Sey­yidi'n-Nâs, H, 158, el-İmta, 354).

[52] İbn Hişâm (IV, 282), Amr b. Ümeyye'nin seriyyesinden söz ederken, bu seriyyenin İbn İs-hâk'in zikrettiği seriyyelerden olmadığına; İbn Hişâm'ın bunu ilave ettiğine işaret etmektedir.

[53] Asıl nüshada Ebû Ukayl olarak geçmekledir ki yanlıştır

[54] Asıl nüshada "Câbir b. Halef..." geçmektedir. Bu yanlıştır, En azında Kürz'ün soyundan ba­basının adı silinip kaybolmuştur.

[55] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 53-56.

[56] Rasûlullah (s.a.s.)'m vasıfları hakkında bkz. İbn Sa'd, I/II, 120; Müsnedu'1-İmam Ahmed b. Hanbel, thk. Ahmed Muhammed Şâkir, (684, 744, 746, 796, 944, 946, 947, 1053, 1122, 1299, 1300) nolu hadislere, et-Tirmizî, eş-Şemâil, şerheden Ali ei-Kârî, c. I, s. 8-67; Tehzî­bu İbnAsâkir, 1, 314; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 323; Tarîhu'ı-Zehebî, I, 243; Tehzîbu'n-Neve-vf, I, 25; İbn Hazm'ın burada zikrettiği bazı vasıflar, Enes'den rivayet olunan hadisten (bkz. İbn Sa'd, I/II, 123) ve Müsned'deki numaralarına işaret ettiğimiz Ali b. EbîTâlib'in rivayet ettiği hadisten alınmıştır. İsimleri konusunda İse bkz. İbn Sa'd, I/I, 64; et-Taberî, III, 185; İbn Asâkir, I, 73; Telkîhu'l-Fuhûm, s. 6; Zâdu'i-Me'âd, s. 38; Târthu'z-Zehebt, I, 24; Târî-hu'l-Hamis, I, 206; Tehzîbu'n-Nevevf, I, 22; İbn Sa'd onun isimlerine el-Hatem/el-Hâlim ve Rasûlu'r-rahme (rahmet elçisi) adlarını da eklemiştir,

[57] Bkz. İbn Sa'd, I/II, 135, Rasûlullah (s.a.s.)'m yaşlılığından söz etliği yer.

[58] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 57.

[59] Bu bölümün sıralaması, eİ~Muhabber, (s. I25)'den bazı yönlerden farklıdır. Belâzurî'nin, Fuiûhu'l-Buldûn adlı eserinin değişik yerlerinde, Rasûiullah'ın emirlerinin adlan zikredil­mektedir. Aynı yazarın, Ensâbu' l~Eşrâf, I, 255-256'da emirler ile ilgili Özel bir bölüm var­dır. Yine bkz. Zâdu'l-Me'âd, I, 64.

[60] El-Muhabber (s. 126)’de buna ek olarak, ZiyadIn aynı zamanda Hadramevt’in zekâtını da toplamaya memur olduğu kaydedilmektedir.

[61] Ebû Süfyân'ı.Amrb. Hazin 'dan sonra Necrân'a vali olarak tayin etti. (bkz. Futûhu' I-Buldân, s.76).

[62] Kura Urayne hakkında bkz. Kitâbu'I-Emvâl, nr., 23.

[63] Belâzurî {Fıuûh, s. 88), ilk önce el-Alâ'nın daha sonra ise Eban b. Sa'îd'in Bahreyn'e vali olarak atarrdığı görüşünü benimsemiştir

[64] Asıl nüshada, Arfec b. Amr b. Zeyd şeklindedir. Bu yanlıştır. îbn Sa'd ve diğer eserlere gö­re düzeltme yapılmıştır.

[65] İbn Sa'd (I/VI, 146), Mahmiye b, Cez'in, Muraysı' günü humusu ve Müslümanların payının paylaşımı için görevlendirildiğini zikretmektedir. Bunun yanında genel olarak bütün humus­ların ona havale edildiği görüşünü destekleyen başka bir rivayet de geçmektedir.

[66] İbn Hazm bu şekilde bildirmektedir. İbn Habîb İse, Muaykıb'ın ganimetleri taksim edilmesi görevine tayin edildiğini bildirmektedir. Muaykıb'ın biyografisi için bkz.İbn Sa'd, (1/IV, 86).

[67] İbn Sa'd, I/IV, İ57; ei-İstiab ve Usdu'i-Ğâbe'de, Amr b. Abese'nin biyografisi bulunmak­tadır. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, ] 11-115, 385-388'de de bulunmaktadır. Ne var ki zik­redilen eserlerde, onun câhiliye döneminde Rasûlullah'ın arkadaşı olduğuna dair bir bilgi yok. Şu da var ki Amr b. Abese, İslâm'a ilk girenler arasındadır. Öyle ki İslâm'a giren dör­düncü kişi olduğunu söylüyordu.

[68] İbn Sa'd ve Usdu'l-Ğâbe'de, İyad b. Hamad; Lisânıı'l-Arab ve el-İsâbe'âc ise İyad b. H> mâr diye yazılıdır. Bu zâtın adlandırılması konusundaki açıklamasında İbn Hacer: "Babası meşhur olan hayvandır. Böyle bir adın kimseye verilemeyeceğini sanan bazı itirazcı fakihler bu kelimeyi yanlış telaffuz edip yazmışlardır." demektedir

[69] Kitabın asıl metninde silinip kaybolmuştur.

[70] EI-îsâbe'de bulunan biyografisinde: "Dehhâk, kılıcını kuşanıp Rasûlullah (s.a.s.)'ın baş

ucunda beklemekle idi." denilmektedir. Rasûlullah (s.a.s.)'ın huzurunda baş kesenler için

bkz. Telkîhu'l-Fuhûm (s. 38); Zâdu't-Me'âd, I, 63.

[71] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 58-59.

[72] Kâtiblerin İsimlen ile ilgili olarak bkz. Ensâbu''l-Eşrâf, I, 256; Futûhu''I—Buldan, 478; el-Cehşiyarî, s. 12; Telkîhu'l-Fuhûm, 37; Zâdu'İ-Me'âd, I, 59; Tehzîbu'n-Nevevî, I, 29; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 315; burada onların sayıları çoktur. Et-Terâtîbu''l-İdariyye (I, 114) adlı eserin yazarı, İbn Asâkir'den alıntı yaparak, onların Târîhu Dımaşk\ak\ sayılarının yir­mi üç olduğunu belirtmektedir. Behcetu'l-Mecâlis adlı eserde, onların sayıları yirmi beşe kadar ulaşmıştır. Yine bkz. ei-İstîab, Zeyd b. Sabit biyografisi.

[73] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 60.

[74] Rasûlullah (s.a.s.)'ın müezzinleri, muhafızları, şâirleri ve hatipleri gibi çeşitli konulardan bahseden bu bölüm için bkz. Zâdıt'l-Me'âd (I, 63-66); Teikthu'l-Fuhûm, 38.

[75] Rasûlullah (s.a.s.)'ın müezzinleri, muhafızları, şâirleri ve hatipleri gibi çeşitli konulardan bahseden bu bölüm için bkz. Zâdıt'l-Me'âd (I, 63-66); Teikthu'l-Fuhûm, 38.

[76] Burada yazılanlar el-Cemhara (s. 161 )'dekiler ile uyum içerisindedir. Usdu'l-Ğâbe''de ise bu ad Adiyy olarak geçmektedir.

[77]Nevevi de bu adı bu şekilde bu şekilde kaydetmiştir(I,264). Bu zatın adı Nafi’dir. Bundan başka değişik isimlerde söylenmiştir. Beyâda Oğullarının kölesi idi. Biyografisi için bkz. Usdu’l-Gabe; yine bkz. İbn Sa’d, “Rasullah’ın kan aldırması” bölümü (I/II, 143) .

[78] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 60-61.

[79] Elçileri için bkz. İbn Hişâm, IV, 254; İbn Sa'd, I/II, 15; el-Muhabber, s. 75; îbn Seyyidi'n-Nâs, H, 260-270; İbn Kesîr, IV, 262; d4mta\ 307; Tehztbu'n-Nevevî, I, 30.

[80] İbn Sa'd, I/Iİ, 18 ve İbn Seyyİdu'n-Nâs'da Ceyfer ve Abd diye yazıldın.

[81] Kitabın asıl metninde Amr b. Amir olarak yazılmıştır. Düzelti İbn Hişâm'a göre yapıldı.

[82] îbn Hişâm'da. Abdu Kcİâİ eİ-Hİmyerî şeklinde kaydedilmiştir.

[83] Kitabın ası] metninde burası boşluktur. Bu fazlalık rical kitaplarına göre yapılmışın". Adına "Hâbû" da denilen "Me'bûr", Mâriye'nin yakınlarından, iğdiş_edilmiş bir Kıbtî'dir. Mu-kavkıs, onu Hz. Peygamber'e hediye etti (el-/sâbe ve Usdul-Gâbe).

[84] Daha detaylı bilgi için bkz. İbn Sa'd, I/II, 15-38.

İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 61-63.

[85] Bu konu için bkz. el-Muhib eî-Taberî, e's-Simtu's-Semîn; Rasûlullah (s.a.s.)'ın hanımları­nın biyografileri için bkz. İbn Sa'd, VIII, s. 35 v.d.; Yine bkz. İbn Hişâm, IV, 293; el-Mu-habber, .s. 77; İbn Asâkir, I, 292; Telkîhu'l-Fuhüm, s. 9; Zadu'l-Me'âd, I, 51; Tehzî-bu'n-Nevevf, I, 27; îbn Seyyidi'n-Nâs, II, 300; îbn Kesîr. V, 291.

[86] El-Mevâhibu’l-Ledünniyye (I, 75)’de Haticenin hicretten bir yıl önce vefat ettiği yazılıdır. İbni Hazm’ın kendisi başke bir yerede bu görüşü söylemiş ve bu konuda icma olduğunu idda etmiştir. Oysa bu görüş, burada belirttiği görüşe aykırıdır. Belkide çoğu zaman olduğu gibi  bu konuda da yanlışını düzeltmiş olabilir.

[87] İbn Sa'd ve İbn Hişâm'da da aynı bu şekilde geçmektedir. Fakat el-Cemhara, s.133; Nese-bu Kureyş, s. 22; el-Muhabber, s. 79; eî-lsâbe adlı eserlerde İse Âiz olarak geçmekledir. Ebû Zer el-Huşenî, bu iki isim arasındaki fark için çok dakik bir ayırımda bulunmuş ve de­miştir ki: "Ömerb. Mahzûm'un soyundan olanlara Âbid; İmrân b. Mahzûm'un soyundan olanlara ise Aiz denilir."

[88] İbn Hişâm da aynı bu şekilde belirtmiştir. Yani Ebû Hâle, Hatice'nin Atik b. Abid'den son­raki eşidir. İbn Abdilberr ise, onun ilk eşinin Ebû Hâle, ondan sonrakinin de Afîk olduğu görüşünü benimsemiş ve çoğunluğun benimsediği görüş olduğunu söylemiştir. İbn Sa'd ve el-Muhabber'm yazarı da aynı görüşü belirtmişlerdir.

[89] Kitabın asıl metninde, en-Nebbâş yerine el-Abbâ.s yazılıdır. Düzelti el-Cemhara s. İ99; el-İsâ-bc (Hatîce'nin biyografisi) ve (Hind b. Ebî Hâle biyografisi, VI, 293-294) göre yapılmıştır.

[90] Kitabın asıl metninde, Cerve yerine Surad yazılıdır. Düzelti el-Cemhara (199); d-Muhah-ber (78); Mekâlilut-Tâlibiyyîn (48) ve en-Nekâid (438) adlı eserlere göre yapılmıştır.

[91] İbn Hazm, el-Cemhara adlı eserinde, Hasan'ın dayısı Hind'den Rasûlullah (s.a.s.)'in vasıf­larını rivayet ettiğini belirtmiştir. Bu konudaki hadisini et-Tirmizî, e§-Şemâiî (I, 38 v.d. Şerhu Al iyyu' I-Kârî'den)'de yine el-Beğevî, et-Teberânî ve diğerleri rivâyel etmişlerdir. Nitekim Hafız |îbn HacerJ e!-İsâbe, (VI, 294)"de bu rivayeti zikretmiştir.

[92] Adının Huzeyfe olduğu Mus'âb ez-Zübeyrî, Nesebu Kurevş (s. 300)'dekiler ile uyum içe-

risindedir. İbn Sa'd, (VIII, 60) "Ümmü Seleme" nin biyografisinde ise adının Süheyl oldu­ğu belirtilmiştir. El-Hâfız, el-îsâbe'd& iki görüşü de zikretmiştir. Ebû Ümeyye'nin "Za-du'r-rekb" (kervan azığı) lakabını aldığı konusunda görüş birliği vardır.

[93] İbn Hişâm, Dürre'yi zikretmemiş onun yerine Rukayya'yı zikretmiştir (bkz. IV, 294).

[94] El-Hatib, Tûvîhu Bağdûd'&d, ez-Ziyadî'nin biyografisini yazmış. Et-Taberî, h. 241 yılı olaylarını anlatırken, onun el-Mutevekkil'in halifeliği döneminde doğu kadılığına atandı­ğını belirtmektedir. Vakıdî'yi dinlemiş olan ez-Ziyâdî'nin iyi bir tarih kitabı vardır.

[95] Güvenilir, âlim, muttakî olan bu zâtın adı Ebû Bekir b. Züheyrb. Harb b. Şeddâd'dir. İnsanla­rın önemli günlerinden ve edebiyat öncülerinden haberdar biriydi. Tarih ilmi sahasında müs­takil eserler yazmıştır. El-Halib: "Onun tarihinden daha çok yararlı bir tarih bilmiyorum. An­lattığını mükemmel anlatırdı." demiştir. H. 205 yılında doğmuş. 299 yılında vefat etmiştir.

[96] Hicaz takibi Ebû Muhammed Atâ b. Ebî Rebah olması muhtemeldir. O ve Mucâhid, Mek­ke'de fetvaları ile temayüz etmişlerdi. H. 114 yılında vefat etmiştir, (bkz. İbn Sa'd, V, 344).

[97] Hem İbn Sa'd (VIII, 81) hem de İbnu'1-Esîr (Usdu'I-Ğâhe), Zeyneb'in H. 20 yılında vefat ettiğini belirtmişlerdir. Bu onun, Ömer'in halifeliğinin ilk günlerinde değü, son günlerinde vefat ettiğini gösteriyor. Fakat onun Rasûlullah'dan sonra ilk ölen hanımı olduğu konusun­da ihtilaf yoktur.

[98] Bu adın Abid mi yoksa Aiz mi olduğu konusunda kaynaklar arasındaki ihtilaflara daha ön­ce değinmiştik.

[99] Kitabın asıl metninde Hazîme olarak geçer. El-Cemhara (228), Nesebu Kureyş (16) ve el-İmtâ' (195)'a göre yukarıda bu ad Cezîme olarak düzeltilmiştir.

[100] İbn Hazm'ın, "Cuveyriyye daha önce Abdullah b. Cahş ile evli idi." sözü, İbn Hişâm (IV, 296)'da yer alan vees-Sımt adlı eserin yazarının belirttiği (s. 117) ifadeler ile uyum için­dedir. İbn Sa'd, el-İmtâ' adlı eserin yazan, el-Muhib et-Taberî ve İbn Seyyidi'n-Nâs ise, onun daha önce kendisine İbn Ebî Dirâr b. Habîb denilen amcası oğullarından bir kişi ile evli olduğunu belirtmişlerdir. İbn Sa'd'ın belirttiği diğer bir rivayete göre ise, evli olduğu kişinin adı Safvân b. Mâlİk'tir. Usdu'l-Ğâhe ve ibn Seyyidi'n-Nâs'da zikredilen bir riva­yette ise, bu kişinin Mesâfi' b. Safvân olduğu yazılıdır.

[101] İbn Sa'd, V, 85.

[102] İbn Hacer, cl-İsâbe'de: "Adının Hind olduğu söylenmiştir. Doğrusu Ramle'dir." demekledir.

[103] İbn Hazm'ın ifadelerinin bağlamında, Ümmü Habîbe Habeşistan'dayken, RasûSullah'ın onunla evlendiği anlaşılmakladır. Katâde'nin bir rivayetinde ise, Rasûİullah onunla ancak o Medîne'ye geldikten sonra evlendi denilmekledir, ibn Hacer, el-İsâbe'de: "Katâde'nin zikrettiği rivayet, İbn Hazm'ın İddiasını reddetmektedir." demektedir. Bununla birlikle da­ha sonra İbn Hacer: "Ümmü Habîbe'nİn Habeşistan'da bulunduğu sırada, Hz. Peygamber'in kendisi ile evlendiği konusunda görüş birliğine (icmâ') varılmıştır." demekledir. İbn Hazm'ın görüşü, bu icmâ' dan soyutlanmadığına göre, Katâde'nin rivayeti nasıl olur da İbn Hazm'ın İddiasını reddedebilir?

[104] Kitabın asıl metninde Fahas diye yazılıdır. Et-Taberî (I, 198) ve et-Cemhara (469)'ye gö­re düzeltilmiştir. Tevrat'ta (111/17) ise Kahat olarak geçmekledir.

[105] Vakıdî'nin bu rivayeti için bkz. İbıı Sa'd, VIII, 92. İbn Sa'd, onun H. 52'de vefat ettiğine dair başka bir rivayet daha zikretmektedir.

[106]  E!-İsâbe'de de Herm olarak geçmektedir. İbn Sa'd, VIII, 94 ve Usdu'l-Ğâbe'de Hezm di­ye yazılıdır.

[107]  Şerif, Mekke'den on mil uzaklıkta bir vadidir.

[108]  Bu zât, Şebâb (genç) lakaplı tarih ve tabakât yazarı Halife b. Hayyât el-Hâfız el-Basrî'dir. H. 240 yılında vefat etmiştir {Biyografisi için bkz. Tehzîbu d-Tehzîb ve İbn İmâd, Şezerû-tu'z-Zeheb). İbn Hazm'ın ve İbn Asâkir (I, 308)'in ondan alıntı yaptıkları zât budur.

[109]  Yüce Allah'ın şu sözüdür: "Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiretyurdunu diliyorsanız, bi­lin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Ey Peygam­ber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katma çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır". (Ahzâb: 29-30).

[110]  Bkz. Sahîhu'l-Buharî, VII, 24.

[111]  Aynı eser.

[112] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 63-67.

[113] Bu konuda bkz, İbn Hişâm, I, 202; İbn Sa'd, î/l, 85; Tehıîbu İbn Asâkiı; 1,292; Telkîhu'1-Fu-hûm, s. 15; Zâdu'l-Me'âd, 1,49; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 288; İbn Kesîr, V, 306; Târîhu'l-Ha-mîs, I, 272; Tehzîbu'n-Ncvevî, I, 26; Özellikle kız çocukları için el-Muhabber yazarının (s. 52)'de ve el-Muhib'in, es-Simtu's-Semîn (146-l66)'da belirttiklerine bakınız.

[114] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 68.

[115] İbn Sa'd ve İbn Seyyidi'n-Nâs onun on altı ay yaşadığını belirtmişlerdir.

[116] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 68.

[117] Ebû'l-Asî'nin adı konusunda çok ihtilaf vardır. Belâzurî, onun adının Lakit olduğu görüşü­nü tercih etmiştir. İbn Abdilberr, onun adının Heşîm ya da Müheşşim olduğunu rivayet et­miştir. Ebû Nu'aym, bu adın Yâsir olduğunu söylemiştir. İbn Hacer: "Bu adın (Yâsir), Ka­sım'm değiştirilmiş biçimi olduğunu sanıyorum." demiştir.

[118] H. 8 yılında Zeyneb'in vefat ettiğine dair, İbn Asâkir (I, 296)'in İbn Hazm'den yapmış ol­duğu alıntıya bakınız. Burada Zeyneb'in vefat talihini Halife'den alıntı yaptığı gibi kesin belirlemiyor. O halde İbn Asâkir, İbn Hazm'ın bu konudaki görüşünü onun başka bir kita­bından alıntılamış olabilir.

[119] Es-Simtu's-Semîn (s. 16İ)'de onun altı yaşında vefat ettiği belirtilmektedir. İbn Hazm, yu­karıda Abdullah'ın dört yaşında öldüğünü söylerken yanılmış olabilir.

[120] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 68-69.

[121] Rasûlullah (s.a.s.)'ın ahlâkı hakkında bkz. İbn Sa'd, I/I, 89 ve sonrası Tehzîbu ibn Asâkir, I, 338; Delâilu'n-Nubuvve, s. 56; İbn Seyyidi'n-Nûs, II, 329; Târîhu'İ-Hamîs, I, 207; Tek-zîbu'n-Nevevî, I, 31; Târîhu'z-Zehebî, I, 259-275.

[122] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 70-72.

[123] . İbn Hişâm, I, 251; İbn Sa'd, I/I, 129; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 80; İbn Kesîr, II, 306; Tâ-rîhu'z-Zehebî, I, 67; el-Imtâ', s. i 2; Târîhu'l-Hamîs, I, 280.

[124] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 73.

[125] İslâm'a ilk girenler hakkında bkz. İbn Hişâm, f, 257; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 91; İbn Kesîr, III, 37; el-Imtâ', s. 15; Târîhu'l-Hamîs, II, 286.

[126] İbıı Hazm onun nesebini belirtmediğinden, nüshayı yazan kâtib, kitabın kenarında şöyle bir nol yazmıştır: Onun nesebinin yazılması gerekir. Onun nesebi, müellifin el-Cemhara'da belirttiği gibi şu şekildedir: Amr b. Abese b. Munkız [b. Âmir] b. Hâlid b. Huzeyfe b. Amr b. Halef b. Mazin b. Mâlik b. Salebe b. Bense [b. Selim] b. Mansûr b. îkrime b. Hasafe b. Kays b. Aylan b. Mudar b. Nizâr b. Ma'd b. Adnan. İbn Hazm, bu kitabın önceki sayfala­rında, onun Rasûlullah'm câhiüye dönemi arkadaşı olduğunu belirtmişti.

Nâsihin, kitabın ası! nüshasının kenarına not olarak yazdığı bu neseb, İbn Hazm'ın el-Cemhara (s. 252) ile (s. 248~252)'deki neseb şeceresine bakılarak oraya not olarak alın­mıştır. Ne var ki notu yazan kâtib, bazı hatalar yapmıştır. "Munkiz" kelimesinin yerine "Munkil" yazmıştır. Soy s il sitesindeki Munkiz'den sonra [b. Âmir]'İ fazla yazmış; Behse ve Mansûr arasındaki [b. SelîmJ'i İse eksik bırakıp yazmamış. Ayrıca bu zâtın soyu hakkın­da farklı görüşler bulunmaktadır. Bkz İbn Sa'd, (IV/I, 157-160), (VII/II, 125-126); el-İsâ-be, (V, 5-6); Hakim, el-Mustedrek, (III, 616-617).

[127] İbn Hişâm'da Uheyb olarak geçer.

[128] İbn Hazm. Hâlid b. Sa'd'ı, onun üçüncü ya da dördüncü veya beşinci olarak Müslüman ol­duğunu söyleyen rivayetlere dayandırarak, onu ilk Müslüman olanlardan kabul etmiştir. İbn Hİşâm ise, onu daha sonra Müslüman olanlardan kabul etmiştir (Bkz. I, 277).

[129] İbn Hazm, Osman b. Maz'ûn'un kardeşlerinden sadece Abdullah ve Kudâme'yi yani iki ki­şiyi ilk Müslümanlardan saymıştır. Ne var ki İbn Hazm'ın çoğul formu ile "kardeşleri" de­mesi, es-Sâib'in de ilk Müslüman olanlardan olmasını gerektiriyor. İbn Hazm, dört karde­şi de el-Cemhara (s. 152)'da zikretmiş ve onlar için şöyle demiştir: Bedir'e katılan ilk mu­hacirlerdir. Sahâbe'nin ileri gelen! eri ildendirler. AUah hepsinden razı olsun.

[130] Bkz. Musnedu't-Tayâîısî(nx. 234); el-İnıâm Ahmed, Musned, şerheden Ahrned Muhammed Şâkir, (nr. 1648) Sa'îd b. Zeyd hadisi, (nr. 5369) Abdullah b. Ömerb. Haitâb hadisi; eî-İsâ-be (III, 3 l-32)'deki "Zeyd b. Amr b. Nufeyl" biyografisi.

[131] Kitabın asıl metninde Kar olarak geçmektedir. Ama, ei-Cemham, 186 ve ef-fstîab'dsi Far olarak yazılmıştır.

[132] İbn Hişâm'da bu ad Subey'; ef-Cemhara'da ise burada geçtiği gibi Yusey' olarak geçmektedir.

[133] El-Cemhara, 156'da, Sa'd b. Sehm olarak yazılıdır.

[134] Köşeli parantez içindekiler asıl nüshadan silinmiştir.

[135] Asıl nüshanın ek açıklamasında onun adı Fâtıma olduğu yazılmıştır.

[136] El-Cemhara, 152'ye bakılarak eklenmiştir.

[137] El~Cemhara, 148'e bakılarak eklenmiştir. Müellifin burada belirttiği neseb ile el~Cemha-/■tf'daki neseb hemen hemen aynıdır. Sadece Abdullah yerine Abdumenâf yazılıdır. Diğer­lerinin görüşüne aykırı da olsa, biz yazarın bu neseb konusundaki rivayetini koruduk. El-İstfah ve es-Sülıeylî'nin eserinde: İbn Abdillah b. Esîd b. Abdi Avf şeklinde yazılıdır. El-Huşenî (I, 80) ise, onu düzeltmiştir. "Nu'aym en-Nehhâm"ın adı ve niçin ona bu adın verildiği konusunda yeterli bir tahkik için bkz. el-Musned, şerheden Ahmed Muhammed Şâkir, 5720 nolu hadisin şerhi.

[138] Asıl nüshada Subey' diye yazılıdır. El-Huşenî İse, bu adın doğru olanı Yusey' şeklindedir demektedir.

[139] Asıl nüshada Hıs'ame'dir. Huşenî, bu adın Ci'seme olduğunu belirtmiştir.

[140] Tâcu'l-Arûs (IX, 106)'da da belirtildiği gibi. bu isim Muheşşim biçiminde okunmaktadır. Gerek burada gerekse el-Cemhara'da, İbn Hazm, Ebû Huzeyfe b. Utbe diye anılan bu zâ­tın adının Muheşşim olduğuna karar vermiştir. İbn Hişâm es-Sîre (Avrupa baskısı, s. 165)'de; İbnu'1-Esîr, Usâu'l-Ğâbe (IV, 425)'de aynı şekilde karar vermişlerdir. Zehebîise, Târîhu'l-İsîâm (I, 364)'da: "Adı Muheşşim olduğu söylenmiştir." sözü ile yetinmiştir. Bu zât künyesi ile meşhurdur. İlk sahabilerdendir. Her iki hicreti gerçekleştirmiş, Bedir ve on­dan sonraki bütün savaşlara katılmıştır. H. 12 yılında Yemâme'de şehid edilmiştir. Hem es-Süheylî (I, 167), hem de el-Huşenî (I, 80), es-Sîre\\m şerhinde, İbn Hişâm'ın bu adı anmasından sonra şu .şekilde bir not yazmışlardır: "Soy bilginlerine göre bu bir hatadır. Zi­ra Muheşşim, el-Muğîre b. Abdillah b. Amr b. Mahzum'un iki oğlu olan Hâşim ve Heş-şâm'ın kardeşi Ebû Huzeyfe b. el-Muğîre'nîn adıdır. Soy bilginlerinin belirttiğine göre, Ebû Huzeyfe b. Utbe'nin adı ise Kays'lir." İhtilaf konularında bir ismin bu şekilde belirtil­mesi uygun değildir. İbn Sa'd et-Tabakâl (II1/I, 59) "Heşîm" diye adlandırmış; el-Hakim ise el-Musteârek (III, 223) adlı eserinde yine "Heşîm" adı üzerine karar kılmıştır. Onun adı etrafındaki tartışmalar eskiye dayanır. İbn Abdilberr, el-İstiâb (s. 653)'da: "Onun adının Muheşşim olduğu söylenmektedir. Heşîm veya Hâşim olduğuna dair de rivayetler vardır." der. El-îsâhe (VII, 42)'de ise şöyle yazılıdır: "Onun adı Muheşşİm'dir. Hâşim veya Kays olduğuna dair rivayetler vardır." El-Hâfız da, el-İsâbe (VI, 146)'de "Muheşşim" adını ya­zarken aynı şeyleri ifade etmiş ve künyeler ile ilgili başka bir yere göndermede bulunmuş­tur. Bahsettiğimiz Ebû Huzeyfe b. Utbe adındaki kişi, "Ebû Huzeyfe'nin azadlı kölesi Sa­lim" diye bilinen Sâiim'i oğul edinen kişidir. Yine hakkında "büyüğü emzirmek" ile ilgili hadisin varİd olduğu kişidir. Bkz. Fethu'l-Bârî, V, 244 ve IX, 113-114; Müslim, Sahih, I, 415; Ebû Dâvûd, Sünen, (nr., 2061). es-Süheylî ve el-Huşenî'nin işaret ettikleri "Ebû Hu­zeyfe b. el-Muğîre el-Mahzûmî"nin adı da Muheşşİm'dir. Bu kişi câhİIiye döneminde ya­şamıştır. İbn Hazm, el-Cemhara (s. 135, 137)'de ondan söz etmiş ve oğîu "Hişâm b. Ebî Huzeyfe'nin", Habeşistan'a hicret edenlerden olduğunu belirtmiştir. İbn Hazm'jn belirttiği doğrudur

[141] Kitabın asıl nüshasında, Benî Sa'd'dan Giyere dîye yazılıdır. El-Cemhara, el-İsti'âh ve Sî-retu ibn Hişâm''a (Cotencin baskısı) göre yukarıdaki düzeltme yapıldı

[142] Kitabın asıl nüshasında Bukeyr diye yazılıdır. El-Cemhara, İbn Hişâm ve diğer eserlere gö­re yukarıda düzeltme yapıldı.

[143] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 73-78.

[144] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 78.

[145] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 78.

[146]Rasûlullah'ın düşmanları ve onunla alay edenler konusunda, bkz. İbn Hişâm, I, 380; İbn Sa'd, l/l, 133; el-Muhabber, 157-158; Ensâbu'l-Eşrâf, I, 53-70: Delâilu'n-Nubuvve, 91; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 110; ei-İmtâ', 22.

İbn Seyyidi'n-Nâs, bu bölümü Ebû Ömer b. Abdilberr'in ed-Durerıı fî İhlisâri'l-Meğâzî ve's-Siyer adlı eserinden ahnlılamıştır. İbnHazm'ın burada yazdığı ile Ebû Ömer'in bu ko­nudaki sözleri ve tertibi arasında büyük bir benzerlik bulunmakladır.

[147] İbn Seyyİdi'n-Nâs, buraya onun kardeşi Abdullah b. Ebî Ümeyye'yi de eklemiştir.

[148] Kâtib, bu adın doğrusu Heşşâm'dır, şeklinde bir nol eklemiştir, Bu yanlıştır. Kâtib, bu yan-hşlığa es-Süheylî'ııin eserinin kenarında yazdan es-Sîre nüshasına uyarak düşmüştür. Doğru olanı yukarıda, el-Cemhara (s. I54)'da ve Sîretu İbn Hişâm (Cotencin baskısı, I, )67)'da da belirtildiği gibi Hâşim'dir.

[149] Asıl nüshada Enes diye yazılıdır. El-Cemhara, 153; İbn Seyyidi'n-Nâs ve Usdu't-Gâhe'de-

ki Ebû Mahzura biyografisine bakılarak düzeltildi. İbn Hişâm ise, Rasûlullah ile alay edip ona eziyet edenler arasında onun adını zikretmem iştir.

[150] Asıl nüshada burası siliktir. El-Cemhara, 153; İbn Seyyidi'n-Nâs ve Usdu'l-Ğâbe'ye gö­re tamamlandı.

[151] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 78-80.

[152] Paragrafın başından buraya kadar olan ibarenin yerine, İbn Seyyidi'n-Nâs'in da alıntıladı­ğı gibi Ebû Ömer b. Abdilberr şöyle demiştir: "Müslümanlar Kureyş'in kâfirlerinden ve onların müttefiklerinden büyük Öiçüde eziyet, işkence ve musibet ile karşılaştılar. Allah da onlara büyük bir sabır ihsan elti. Çektikleri bu sıkıntıları Yüce Allah, âhirette onlara zahi­re yaptı. Cennetteki derecelerini bu sıkıntılar sayesinde yükseltti."

[153] Asıi nüshada Ümmü Umeys olarak geçer. İbn Hişâm, I, 340; Usdu'l-Ğâbe'ye göre düzelt­me yapıldı.

[154] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 80-81.

[155] Habeşistan hicreti için bkz. İbn Hişâm, I, 344; İbn Sa'd, I/l, 136; Ensâbu'l-Eşrâf, I, 89 v.d.; Telkthu'I-Fuhûm, 209; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 115; Târîhu'z-Zehebî, I, 106; İbn Kesîr, III, 70; el-İmra, 20; Târihu' l-Hamîs, I, 288.

[156] Kulzum, hem deniz hem de şehir adıdır. Burada şehir anlamında kullanılmıştır. Kulzum şehri Eyle ve Tûr'a yakın, Kizıldeniz sahilinde bulunmaktadır. Bazen deniz bu şehre nî.s-bet edilerek Kulzum denizi denilmektedir. Bahrul-Kuİzum, Kizıldenİz'in bir diğer adıdır.

[157] İbn Hişâm, 346 ve Usdu't-Ğâhe'de Muharriş olarak geçer.

[158] İbn Sa'd'a göre bu isim ilave edilmiştir.

[159] Asıl metinde Subey' b. His'ame diye yazılıdır.

[160] Usdu'1-Ğâbe ve İbn Hişâm'da Emmet olarak geçer.

[161] Ebû Musa'nın Habeşistan'a hicret ettiğini belirtenlerden biri de İbn İshâk'tir (Bkz. eg-Sî-re, 347).

[162] E!-Cemhara, 248'deki nesebi ile karşılaştırınız. Burada belirtilen nesebi ile orada zikredi­len nesebi arasında ihtilaf vardır.

[163] İsıîab ve İbn Hişâm'ın matbu olan bazı baskılarında aynen bu şekilde yazılıdır. El-Huşenî, I, I07'de bu adın İbn Ebî Kebîr olduğunu söylemiştir. Vehb adını ise, bu soy silsilesinde göstermemiştir. Zira Vehb, Ebû Kebîr'in oğlu değil kardeşidir.

[164] Eİ-Cemhara, 117 ve el-İstî'ab'da Harmele olarak geçer.

[165] Asıl nüshada Kays olarak geçer. İbn Hişâm, I, 347; İbn Sa'd, VIII, 209 ve el-Taberî'ye gö­re diizeitildi.

[166] Ası! nüshada bu ad Sübey' b. Hıs'ame şeklindedir.

[167] Bu ilave, el-Cemhara ve İbn Sa'd, VIII, 196'ya göre yapıldı.

[168] Asıl nüshada bu ad Sabura şeklindedir, ibn Sa'd, VIII, 196; Nesebu_Kureyş, 406; el-lsâbe, Abdullah b. Ebî Veda'e biyografisi; es-Süheylî, II, 79 ve Usdu'l-Gâbe'ye göre düzeltildi.

[169] Asıl nüshada bu ad Züheyr b. Sevr şeklindedir. Doğrusunu biz el-Cemhara, 412; cl-Huşe-nî, 1, 99 ve İbn Sa'd, l/III, 114'e bakarak tespit ettik.

[170] Asıl nüshada bu ad Hezl şeklindedir. El-Cemhara, 412.ve İbn Sa'd, III/I, 114'e göre düzeltildi.

[171] İbn Faiş: İbn Ebî Faiş de denilmektedir <bkz. İbn Hİşâm). Fas ya da Kas da denilmektedir (bkz. el-Cemhara, 412)

[172] Nesebu Kureyş, 294; îbn Sa'd, VIII, !86; Usdu'l-Ğâbe ve el-İsâbe'de Fâtıma'dan bahse­dilmemiştir. Ama İbn Hişâm, I, 349'da ondan bahsetmiştir.

[173] Asıl nüshada Osman'ın yerine Âbd yazılıdır. El-Cemhara, 132 ve Nesebu Kureyş, 342'ye göre düzeltildi.

[174] Asıl nüshada eş-Şerîd b. Süveyd b. Hermî şeklindedir. İbn İshâk, Şemmâs'ın soy kütüğüne

Süveyd'i de ilave etmiştir. Ama İbnu'l-Kelbî ve el-Vakıdî ise, eş-Şerîd b, Hermî demek­tedirler. Süveyd'i zikretmezler. İbn Hazm'ın da, el-Cemhara''da tercihi bu şekildedir. Ora-dakilere dayanarak, biz burada bu soy kütüğünü bu şekilde düzelttik. İbn Ishâk'tan başka diğer müellifler, Süveyd'i, eş-Şerîd'in babası değil kardeşi olarak görmekledirler. Bkz. Ne­sebu Kureyş, 342 ve İbn Sa'd, I/III, 174).

[175] İbn Hişâm, I, 35O'de bundan sonra Seleme b. Hişâm b. el-Muğîre b. Abdillah b. Ömer b.

Mahzûm'u eklemiştir.

[176] İbn Sa'd'da, Abdullah yerine Abd yazılıdır.

[177] El-Cemhara, 152'ye göre yapılan bir İlavedir.

[178] Asıl nüshada el-Gays diye yazılıdır. El-Cemhara, 195; İbn Hişâm, I, 350 ve Usdu'l-Ğâ-be'yc göre düzeltildi.

[179] İbn Hişâm'm es-Sîre, I, 350'ye eklediği açıklamalardandır.

[180] El-Cemhara (150)'de Vehban olarak geçmektedir.

[181] 194 İbn İshâk, Saîd b. Amr'ı Habeşistan'a hicret edenler arasında saymamıştır. Onun yerine Bişr b. el-Hâris'i zikretmiştir. Bkz. Nesebu Kureyş, 401; el-İsâbe.

[182] Ebû Kays b. el-Hâris'in nesebi, biyografi kitaplarında da aynı yukarıdaki gibi geçmektedir. Ne var ki el-Cemhara, 156'da Kays adı eksiktir. Sa'îd'in yerine ise Sa'd yazılıdır.

[183] Ma'mer b. Abdillah'ın soyu konusunda, îbn İshâk'in rivayeti bu şekildedir. Bu rivayet, Ne-sehu Kureyş, 336 ve el-Cemhara, İ49'da geçenlerle çelişiyor. Bu iki esere göre onun soy kütüğü şu şekildedir: Ma'mer b. Abdillah b. Nadle b. Avf.

[184] Nüshamızı yazan kâtibin, kendisinden nakilde bulunduğu asıl nüshada bu ad Zeme'a şek-lindeymiş. Fakat kâlib, bunu hamişle belirttikten sonra, metin kısmında onun yerine es-Sü-heylî ile birlikte yayınlanan esSîre'n'm nüshasında gördüğü bir açıklamaya uyarak, bu adı elimizdeki nüshada Rabîa diye yazmış ve yanılmıştır. Doğrusu ise tespit ettiğimiz gibidir. Bkz.  el-Cemhara,   157; Nesebu Kureyş, 422;  el-îslîab.  İbnu'1-Esîr ise,'Umre bint es-Sa'd'ın biyografisinde bu adı, Zeme'a yerine Rabîa yazmıştır.

[185] Asıl nüshada bu ad Vehb şeklindedir. El-Cemhara, 366 ve Ibn Hişâm, I, 352'ye göre düzeltildi.

[186] Bu sahabinin adının, Osman mı ya da Âmir mi olduğu konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Hi­şâm b. Mııhammed: Bu sahabinin adı Âmir b. Abdi Ganm'dir diyor. Sîretu Hm Hişâm'm yayınlanan bazı baskılarında, onun adı Amr olarak geçmekledir. Nevar ki bu adı rical ki­taplarında bulamadık. Bu Amr adı tahriften dolayı olabilir. Bkz. el-lsâbe.

[187] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 81-86.

[188] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 87.

[189] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 87.

[190] Sahife haberi ile İlgili bkz. İbn Hişâm, I, 375; İbn Sad, î/l, 139; et-Taberî, II, 225; İbn Sey-yidi'n-Nâs, I, 126; Târîhu'z-Zehebî, I, 131; İbn Kesîr, III, 84; el~İmtâ’ 25. 

[191]  İbn Hişâm, IV, 138; Usdu'l-Ğâbe ve el-İsâbe'ye göre yapılan bîr ilavedir.

[192] İbn Hişâm, İbn Seyyidi'n-Nâs, el-İmtâ'da bu isim yukarıda yazıldığı gibi Hişâm'dır. El-Muhabber, 162; Nesebu Kureyş, 212; el-Cemhara, 108'de Hâşİm olarak geçmektedir.

[193] İbn Duğğunne: DİI bilginleri onu İbnu'd-Duğğunne olarak okumuşlardır. Hadisçiler ise onu İbnu'd-Değine olarak okumuşlardır. El-Kastalanî (el-Mevâhib, I, 71)'de ikinci şekilde okumayı kaydetmiştir, Birinci şekilde okuma biçimi ise et-Tâc'da. kayıtlıdır. Onun adının ne olduğu konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür: el-Belâzurî'ye göre el-Hâris'dir. Es-Süheylî'ye göre Mâlik'ür. Bazı es-Sîre şerhlerine göre Rabi'dir. Bu yanlıştır. Zira Ra-bi' b. ed-Duğğunne başka bîr kişidir. Bu zât Selime Oğullan'ndandır. Halbuki yukarıda adi geçen zât ise, ei-Kare kabilesindendir. Selime Oğuîlan'ndan olanı Düreyd b. es-Sımme'yi öldüren kişidir. Yine Sahabe arasında Îbnu'd-Duğğunne diye adlandırılan üçüncü bir kişi daha var. (bkz. Fethu l-Bârî, VII, 180).

[194] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 87-88.

[195] tbn Hazm, burada Ammâr b. Yâsir'i Habeşistan'dan dönenler arasında zikretmektedir. Ama daha önce Habeşistan'a hicret edenler arasında adını zikretmemektedir, Onun Habeşistan'a hicret ettiği kesin değildir. O halde ya daha önce onun adı zikredilmesi gerekirken adı ek­sik kalmış ya da kâtib, İbn Hişâm'da zikredİIdiğini görerek bu adı buraya ilave etmiştir.

[196] İbn Hişâm, II, Virde Abdullah b. Süheyl'den sonra Ebû Sebre b. Ebî Ruhm'u Habeşis­tan'dan dönenler arasında zikretmiştir. İbn Hazm ise, hem Habeşistan hicretini hem de ora­dan dönüşünü zikretmeyi ihmal etmiştir.

[197] Asıl nüshada, eksiktir.

[198] Asıl nüshada, Abdullah b. Mahreme b. Abdüuzzâ'dır. Büyük olasılıkla bu ad yanlışlıkla Ab-

dullah b. Süheyl yerine yazılmıştır. Zira İbn Hişâm, II, 7; Usdu'I-Gâhe ve el-İsâbe'de de belirtildiği gibi, hapsedilip sonra Bedir gününde Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanına kaçan kişi Abdullah b. Süheyl'dir. Abdullah b. Mahreme'nin böyle bir olay ile ilişkisi yoktur.

[199] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 89-90.

[200] Hz. Hatîce ve Ebû Tâlib'in vefat haberi için bkz. İbn Hişâm, II, 57; İbn Sa'd, l/l, 141; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 129; İbn Kesîr, 111,122; Tâıihu'z-Zehebî, I, 140; el~-İmtâ\ 27.

[201] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 90.

[202] Rasûlullah (s.a.s.)'ın Taif seferi için bkz. îbn Hişâm, II, 60; İbn Sa'd, l/l, 141; et-Taberî, II, 229; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 134; İbn Kesîr, III, 135; Târîhu'z-Zehehî, I, 166; el-İmtâ', 28.

[203] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 90.

[204] Et-Tufeyl'in Müslüman olması haberi için bkz. İbn Hişâm, II, 21; İbn Sa'd, VI/I, 175; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 139; İbn Kesîr, III, 99; el-İmtâ', 28.

[205] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 90-91.

[206] İsrâ ve Mi'râc için bkz. İbn Hişâm, II, 36; İbn Sa'd, l/l, 142; Ehsâbu'l-Eşrâf, I, 119; Teh-zîbu İbn Asâkir, I, 379; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 140, 144; Zâdu'l-Me'âd, II, 125; Târî-hu'z-Zehebî, I, 141, 148; İbn Kesîr, IH, 108; el-İmtâ\ 29; Târihu'l-Hamîs, I, 306; Sâhî-hu'l~Bühârî,V,52.

[207] Rasûluİlah (s.a.s.)'ın kabileleri İslam'a daveti konusu için bkz. İbn Hişâm, II, 63; İbn Sa'd, I/I, 145; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 152; Târihu'z-Zehehî, I, 166; İbn Kesîr, III, 138; el-İmtâ', 30.

[208] Neseb kitaplarına göre yapılan bir ilavedir.

[209] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 91.

[210] Ensâr'ın Mekke'ye gelişleri konusu için bkz. İbn Hişâm, II, 69; İbn Sa'd, I/I, 145; et-Ta-berî, II, 234; İbn Seyyidi'n-Nâs, I, 155; Târîhu'z-Zehebî, I, 151; îbn Kesîr, III, 145; el-l'm-ıâ\ 32; et-Mevâhibu'l-Ledünntyye, I, 76; bazı kaynaklar Ensâr'ın gelip Rasûlullah (s.a.s.) ile ilk defa buluşmalarını Birinci Akabe olarak değerlendirirler.

[211] El-Cemhara, 329'a göre yapılan bir ilavedir.

[212] Asıl nüshada, ibn yerine "ebû" yazılıdır. Ei-Cemhara ve Nesebu Kureyfe göre düzeltildi.

[213] Asıl nüshada soyu şu şekilde İdi: Râfi' b. Mâlik b. el-Aclân b. Amr b. Âmir b. Zureyk b. Cüşem b. Mâlik Ğadb b. Âmir b. Zureyk b. el-Hazrec. Bu soy kütüğünde ciddi bir karışık­lık vardı. İbn S'ad, III/II, 148; eî-Cemhâra, 378 ve İbn Hişâm, II, 71'e dayanarak gereken düzeltmeleri yaptık.

[214] El-Cemhara, 339 ve İbn Hişâm, II, 74'e göre yapılan ilavedir.

[215] îbn Hazm, e!-Ceınharo'öa Ukbe'nin babası Âmİr'i Birinci Akabe'de hazır bulunanlar ara­sında zikreder. İbn Sa'd, III/II. 110'da ise, Birinci Akabe'de bulunanın Ukbe'nin kendisi olduğunu belirtmektedir. Vakıdî de, "Bize göre bu kesindir." diyor.

[216] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 91-93.