Huneyn
Gazvesi'nde Şehid Düşen Bazı Müslümanlar
Taif
Kuşatmasında Şehid Olan Müslümanlar
Müllefe-İ
Kulûb'a Ganimet Dağıtımı
Rasûlullah
(s.a.s.)'ın Medine İle Tebûk Arasında Namaz Kıldığı Mescidler
Sakîf
Kabilesinin Müslüman Olması
Kabile
Elçilerinin, Müslüman Olmak Üzere Rasûlullah (s.a.s.)'A Gelmeleri
Tevatür
Yolu İle Rivayet Olunan Buyuk Şehirlerdeki Meşhur Kırâatlar
Hadis
Rivayet Eden Sahabenin Adları Ve Her Birinin Rivayet Ettikleri Hadislerin
Sayısı
Binlerce
Hadis Rivayet Eden (Sâhibu'l-Ulûf)
İki
Bin Küsur Hadis Rivayet Edenler.
Bin
Küsur Hadis Rivayet Edenler
Yüzlerce
Hadis Rivayet Edenler
İki
Yüz Küsur Hadis Rivayet Edenler.
Yüz
Küsur Hadis Rivayet Edenler
On
Ve Onlarca Küsur Hadis Rivayet Edenler
On
Sekiz Hadis Rivayet Edenler
Hevâzinlilere
Mekke'nin fethedildiği haberi ulaştığında, [1] Mâlik
b. Avf en-Nasrî, onları topladı. Sakifliler, Nasr b. Mu'âviye Oğullan, Cüşem
Oğulları, Sa'd b. Bekr Oğulları ve Hilâl b. Âmir Oğullan'ndan bir kaç işi de
Hevazinlilerle birlikte toplandılar. Bunların dışında [Kays Ay-lan] [2] dan
kimse katılmadı. Ka'b b. Rabî'a'nın iki oğlu Ukayl ve Bişr, Ki-lâb b. Rabîa b.
Âmir, onların diğer kardeşleri ve Ka'b ve Kilâb kabilelerinden hiç kimse bu
harekâta katılmadı. Cüşem Oğulları, kendileri ile birlikte kabile reislerini,
yaşlılarını ve efendilerini de savaşa gönderdiler. Ancak Cüşem Oğulları
arasında Düreyd b. Sımme adında, kendisinde iş kalmamış, çok yaşlı ve
tecrübeli biri vardı. O da, vücûdu zayıf olduğundan, deve üzerinde bir hevdeç
içinde görüşünden yararlanılmak için taşınıyordu. Sakif'in iki lideri vardı:
Birisi, Ahlaf'dan Karib b. Esved b. Mes'ûd b. Mu'attib, diğeri, Mâlik
Oğullan'ndan Zu'I-Hımar Subey' b. el-Hâris b. Mâlik idi. Kardeşinin adı ise
Ahmer b. el-Hâris'tir. Bütün birlikler, Mâlik b. en-Nasrî'nin başkanlığı
altında birleşti. Mâlik, yukarıda adı geçen bütün kabileleri topladı. Kâfirler
ile birlikte, daha iyi çarpışmaları için mallarını, hayvanlarını, kadınlarını
ve çocuklarını da gönderdi. Evtas'ta konaklayıp, ordugâhlarını kurdular.
Düreyd onlara:
"Ben, burada, niçin deve böğürmeleri, eşek anırmaları, çocuk ağlamaları
ve koyun melemeleri işitip duruyorum?" diye sordu. Dediler ki:
"Mâlik, savaş erleri ile birlikte mallarını, kadın ve çocuklarını da
götürüyor." Bunun üzerine: "Mâlik nerede?" diye sordu,
"işte burada!" denildi. Düreyd ona: "Bunu ne için yaptın?"
diye sordu. Mâlik: "Her savaş erinin ev halkını ve malını yanına koydum ki
onlar için çarpışsın da geri kaçıp gitmesin." diye cevap verdi. Düreyd
ona: "Allah'a yemin ederim ki, sen, bir koyun çobanısın! Bozguna uğrayanı
hangi şey geri çevirebilir? Sen, yenersen, ancak adamın silahından
yararlanarak yenebilirsin! Yenilirsen, ev halkının içerisinde rezil ve rüsvay
olursun!" dedi.
Sonra Düreyd:
"Ka'b ve Kilâb kabileleri ne yaptılar?" diye sordu. "Onlardan
harekâta katılan kimse yok." dediler. Düreyd: "Ciddiyet ve anlayış
kayboldu. Şayet, bugün, bir yükselme ve şeref günü olsaydı, ne Kah'lılar ne
Kilâb'lılar bu günde hulunmamazlık ederlerdi. Ben sizin de Ka'b ve Kilâb'Uların
yaptıklarını yapmanızı ne kadar arzu ederdim!" dedi. "Âmir Oğulları
ndan kimler katılmış?" diye sordu. "Amr b. Amir ve Avfb. Âmir"
dediler. Düreyd: "Amr b. Âmir ve Avfb. Âmir, Benî Âmir'in iki gencidir.
Onlardan ne yarar gelir, ne de zarar! Ey Mâlik! Hevazin hal-kının seçkin
kişilerinin atlarını kesmeye itmekle, onlara yararlı ve onları koruyacak bir
şey yapmamışsın. Sen, kadınları, çocukları, mallan, yurtlarının en emin
yerlerine ve kavimlerinin yanlarına kaldır. Şeref ve itibarlarını yükselt.
Sonra atların sırtında Müslümanlarla karşılaş. Savaş, lehinde olursa,
arkandakiler gelip sana kavuşurlar! Savaş aleyhine olursa, hiç değilse ev
halkını ve malını kurtarmış olursun!" dedi. Mâlik, bunları yapmak
istemedi. Hevazinliler Düreyd'e karşı çıkıp, Mâlik'e itaat ettiler. Dü-reyd b.
Sımme, Hevâzinlilerin, kendisini dinlemediklerini görünce: "Bu öyle bir
gündür ki ben, onda ne bulunuyorum, ne de bulunmuyorum! Keş-ke genç ve dinç
olsaydım da onların içinde koşup dursaydım." dedi. Ra-sûlullah (s.a.s.),
onlar hakkında bilgi edinmek için Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî'yi,
akşamleyin onların yanına gönderdi. Abdullah, onların saldırı plânlarını
öğrenince, gelip Rasûlullah (s.a.s.)'a anlattı. Rasûlullah (s.a.s.), Safvân b.
Ümeyye'den, yüz zırhı -diğer bir rivayete göre dört yüz zırhı- emanet olarak
isteyip aldı.
Hz. Peygamber
(s.a.s.), on bini Medîne'den kendisine eşlik eden, iki bini de fetih ile
birlikte Müslüman olanlardan olmak üzere toplam on iki bin Müslüman ile yola
çıktı.
Rasûlullah (s.a.s.),
Attâbb. Esîdb. Ebi'1-îsb. Ümeyyeb. Abdi Şems'i Mekke'ye vali olarak tayin edip,
yoluna devam etti. Onunla birlikte olanlar arasında: Süleym Oğullan'ndan Abbâs
b. Mirdas, Kilâb kabilesinden Dehhâk b. Süfyân, Abs ve Zubyân kabilelerinden
topluluklar da bulunuyordu.
Cahiliye döneminde,
müşriklerin Zâtu Envât[3] diye
bilinen bir ağaçları vardı. Kâfirler, yılın belirli bir gününde onun yanma
giderler, ona ta'zîm (saygi)de bulunurlardı. Hz. Peygamber (s.a.s.) Huneyn'e
giderken, bedevi câhil Araplardan bazıları yeşil bir ağaç gördüler ve: "Ey
Allah'ın Rasûlü! Müşriklerin Zâtu Envât'ı gibi bize bir Zâtu Envât ihdas
et!" diye seslendiler. Rasûlullah (s.a.s.): "Varlığım, kudret elinde
bulunan Allah'a yemin ederim ki, siz de Musa'ya, kavminin dedikleri gibi bir
söz söylediniz!" dedikten sonra: "Dediler ki: "(Ey Mûsâ!)
bunların bir çok ilahları olduğu gibi sen de bize bir ilâh yap.' Dedi ki: Siz
gerçekten cahillik eden bir kavimsiniz!"
[4]
âyet—i kerimesini okudu. Sonra: "Zâtu Envât geleneği sizden Öncekilerin
geleneklerindendir. Siz de kendinizden Önceki geleneklere mutlaka
uyacaksınız." dedi.
Rasûlullah (s.a.s.),
yoluna devam edip sabahın alaca karanlığında Hu-neyn vadisine geldi. Tihame
bölgesinin vadilerinden olan bu vadi, konaklanma vadisi idi. Hevazinliler,
vadinin her iki yanma saklanmış, pusu kurmuşlardı. Müslümanlara yekvücut bir
biçimde yüklendiler. Yenilgiye uğrayanlar arkalarına bakmadan dönüp kaçtılar.
Rasûlullah (s.a.s.), onlara geri dönmeleri için seslendi. Fakat onlar geri
dönmediler. Şu kişiler Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte kaldılar: Ebû Bekir,
Ömer, Ali, Abbâs, Ebû Süfyân b. el-Hâris ve oğlu Ca'fer, Fadl b. Abbâs, Kuşem
b. Abbâs ve onlardan başka bir topluluk. Hz. Peygamber (s.a.s.), Düldül
adındaki boz katırının üzerinde idi. Abbâs ise Düldül'ün dizginini tutuyordu.
Hz. Abbâs, gayet gür sesli idi. Rasûlullah (s.a.s.) ona: "Ey Ensâr
topluluğu! Ey Ensâr topluluğu1. Ey ağacın[5]
altında biat eden topluluk!" diye seslenmesini emretti. Bize rivayet
olunduğuna göre, daha sonra Rasûlullah (s.a.s.), Hz. Ab-bâs'a: "Ey Muhacir
topluluğu!" diye seslenmesini de buyurmuştur.
Yukarıda belirtildiği
biçimde, Hz. Abbâs seslenince, Müslümanlar onun sesini işittiler. Dönmeye
çalıştılar. Ne var ki bozguna uğrayanların çokluğundan develerinin başını
çevirmeğe bir türlü güç yetiremediklerin-den, zırh gömleklerini çıkarıp
develerinin boyunlarına atttiktan sonra kılıç ve kalkanlarını alarak
atlıyorlar; develerini kendi hallerine bırakıp, yaya olarak Rasûlullah
(s.a.s.)'m yanma dönüyorlardı. Böylece, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanma ilk
yetişenler yüz kişiyi buldu. Hevazinliler ile karşılaşıp aralarında savaş
kızıştı. Hevazinliler, Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanına vardıklarında, Yüce Allah
onların kalblerine korku saldı. Onlar güçlerini yitirdiler. Rasûlullah
(s.a.s.), bir avuç toprak alarak onların yüzlerine atıverdi. Hevâzinlilerden
toprağın değmediği hiç bir kimse kalmadı. İşte bu konuda Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: "Attığın zaman sen atmadın; lakin Allah attı," (Enfâl,
17).
Daha sonra Müslüman
olan bazı Hevâzinlilerin şöyle söyledikleri belirtilmiştir:[6]
"Müslümanlar ile karşılaştıktan sonra, fazla bir süre geçmeden onları
yenilgiye uğrattık ve onları, boz bir katıra binen adamın yanına varıncaya
kadar takip etmeye koyulduk. O kişi bizi gördüğünde, bizi engelleyip alıkoydu.
Ökçelerimizin üzerinde geriye dönmekten başka bir şey yapamaz duruma
geldik." Daha önce Rasûlullah (s.a.s.)'m yanında bulunanlar geri
döndüklerinde, Hevâzinlilerin esir edildiklerini gördüler. İlk yenilgi
sırasında, kaçmayıp yerlerinden ayrılmayanlar arasında Ümmü Süleym adında bir
kadın da vardı. Elinde bir hançer olduğu halde, Ebû Talha'nın devesinin
yularını sağlam bir biçimde tutuyordu.
Nihayet Hevâzinliler
yenilgiye uğradılar. Onların malları, çoluk ve çocukları Müslümanların eline
geçti. Sakif kabilesinden Mâlik Oğullan ile savaş kızıştı. Sadece bu boydan
yetmiş kişi öldürüldü. Öldürülenler arasında liderleri Abdullah b. Rabî'a b.
el-Hâris'in iki oğlu Zu'1-Himâr ve kardeşi Osman da vardı. AhlaPtan sadece iki
kişi öldürüldü. Zira onların lideri Karib b. Esved, daha ilk yenilgiyi
gördüğünde, sancağını bir ağacın üzerine asarak kavmi ile birlikte kaçtı. Mâlik
b. Avf en-Nasrî, kavminden bir topluluk ile kaçıp Sakîf ile birlikte Taife
girdi. Hevâzinl ilerden birkaç birlik de, Evtas'ta toplandı. Sakîf kabilesinin
müttefiklerinden Giyere Oğulları, Nahle'ye doğru yöneldi. Onları,
Müslümanlardan bir süvari birliği takip etti. Süleym Oğullan'ndan Rabî'a b.
Rufey' b. Uhban b. Sa'Iebe b. Rabî'a b. Yerbu' b. Semmâl b. Avf b.
İmru'ul-Kays, Düreyd b. Sımme'ye yetişip öldürdü. Düreyd'i öldüren kişinin,
Abdullah b. Kuney' b. Uhban b. Saİebe b. Rabî'a olduğu da söylenmiştir.
Bu gazve sona
erdiğinde, Rasûlullah (s.a.s.): "Her kim bir (kâfir) öldürür ve
öldürdüğüne dair bir delil getirirse, öldürülenin silah ve elbisesi (selebi)
onundur!" buyurdu. Evtas'ta toplanan Hevâzinlilerin üzerine, Rasûlullah
(s.a.s.), Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin amcası Ebû Âmir Ubeyd el-Eş'arî'yi gönderdi.
Ebû Âmir, Seleme b. Düreyd'in atmış olduğu bir okla şehid edildi. Ebû Mûsâ,
hemen sancağı aldı. Amcasını öldürenin üzerine bir hamle yaptı; onu öldürdü.
Nasr b. Mu'âviye[7] Oğullan arasında savaş
kızıştı. Hâris'in iki oğlu el-Alâ ve el-Evfâ adlarında iki kardeşin, Ebû Âmir'e
ok atarak; birinin, onu kalbinden, diğerinin de dizinden vurduğu da
söylenmiştir. Diğer bir rivayete göre ise, Ebû Âmir, müşriklerden dokuz kardeşi
birer birer İslâm'a davet ediyor, sonra da üzerlerine yürüyüp öldürüyordu.
Meydana çıkan onuncu kişi, Ebû Âmir'in üzerine yürüdü ve onu şehîd etti. Bu
kişi sonradan Müslüman oldu. [8]
Üsâme b. Zeyd'in anne
bir kardeşi Eymen b. Ubeyd (İbn Ummi Eymen). Yezîd b. Zema[9] b.
Esved b. el-Muttalib [b. Esed] b. Abdiluzzâ. Atı azgınlaştı, şehîd oldu. Bu
atın adının "el-Cenâh" olduğu söylenmiştir. Surâka b. el-Hâris b.
Adiyy b. el-Aclân: Ensâr'dandı. [10] Ebû
Âmir el-Eş'arî. Hevâzin savaşı, hicretin sekizinci yılında, Şevval ayının ilk günlerinde
yapıldı.
Rasûlullah
(s.a.s.)'ın, Hevâzinlilere, kadınlarını ve çocuklarını geri vermesi, Kureyş ve
Necidlilerin liderleri ile diğer Arap reislerine onların mallarından verip
dağıtması, Taif Gazvesi'nden sonra zikredilmiştir.
Rasûlullah (s.a.s.),
dönüşte Mekke'ye uğramadan Huneyn'den Taife doğru yola çıktı. [11]
Ebû Muhammed Ali b.
Ahmed (rh. a.) der ki: Sakif kabilesine mensup Urve b. Mes'ûd ve Gayleyn b.
Seleme, ne Huneyn Savaşi'na ne de Taif[12]
kuşatmasına katıldılar. Cureyş'de kalıp, kale yıkma ve mancınık atma sanatını
öğrendiler. Rasûlullah (s.a.s.), Ci'râne'den Nahletü'l-Yemâniyye üzerine doğru
gitti. Sonra Karn'e, sonra Muleyh'e, sonra Liyye'nin Buh-ratu'r-Ruğa[13]
mevkiine uğradı. Burada bir mescid yapıp, içinde namaz kıldı.
Rasûlullah (s.a.s.),
Buhratu'r-Ruğa'da bulunduğu sırada, Hüzeyl kabilesinden birinin, kabilesinden
öldürülen bir kişiye karşılık kan davası isteğinde bulunduğu, bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.s.)'m kısas uyguladığı belirtilmiştir.
Adı geçen yerde, Mâlik
b. Avf en-Nasrî'nin bir kalesi bulunuyordu. Rasûlullah (s.a.s.), bu kalenin
yıktırılmasını emretti. Kale yıktırıldı.
Hz. Peygamber
(s.a.s.), Buhratu'r-Ruğa'dan bir yola girip ilerledi. O yolun adını sordu.
"Dayyıka (dar)" olduğu söylendi. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Hayır!
O, Yüsrâ (genis)dır." buyurdu. Sonra, Sakiflilerden bir adamın mülkünün
yakınında bulunan, Sâdıra diye anılan Sidre ağacının altında konakladı. Adam
müstahkem evinden çıkmaya yanaşmayınca, Hz, Peygamber (s.a.s.), onun bahçe
duvarının yıkılması için emretti. Bahçe yıkılıp tahrip edildi.
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Taif yakınlarında konakladı. Sakifliler, kendilerini çok sıkı bir
biçimde korumaya çalıştılar. Müslümanlar, onlarla savaştılar. Bazı
Müslümanlar, onların attıkları oklardan dolayı yaralanarak şehîd oldular. Bunun
üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), emredip ordugâhı bu gün meşhur olan mescidin
(Taif Mescidi) bulunduğu yere kaldırdı. Burası el-Akîk diye anılan bir vadi
idi. Müslümanlar, onları yirmi küsur gece kuşattılar. Kesin ve doğru olan görüşe
göre ise, on küsur gün kuşatmışlardır. Biri Ümmü Seleme olmak üzere, Rasûlullah
(s.a.s.) ile birlikte iki hanımı bulunuyordu.
Bugünkü mescid, Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in hanımlarının konakladığı yerlerin (çadırların)
arasındadır. Rasûlullah (s.a.s.), namazlarını iki çadır arasında kılardı.
Sakifliler Müslüman olduktan sonra, Amr b. Ümeyye b. Vehb b. Mâlik es-Sakafî,
Rasûlullah (s.a.s.)'ın namaz kıldığı yere bir mescid yaptı.
Rasûlullah (s.a.s.),
onlara mancınık ile ateş etti. Sonra Müslümanlardan bazıları, (sığır derisinden
yapılmış) debbâbelerin altına girdiler. Taif surlarına yaklaştılar. Taifliler,
onların üzerine ateşte kızdırılmış sapan demirlerini attılar ve ok yağmuruna
tuttular. Bazı Müslümanlar, bu yüzden şehid edildiler.
Rasûlullah (s.a.s.),
Taif halkının üzüm bağlarındaki asmaların kesilmesini emretti. (Esved) İbn
Mes'ûd, kendisinin Taif'ten uzak olan üzüm asmalarının kesilmemesi için
Rasûlullah (s.a.s.)'dan istirhamda bulundu. Hz. Peygamber (s.a.s.) de onun
bağlarını bıraktı. Onlara dokundurmadı.
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Taif'ten yola çıktı. O sırada Taifli birkaç köle kaleden indiler;
Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanma gelip Müslüman oldular. Ezârıka fırkasının
kurucusu Nafı' b. Ezrâk'm babası, el-Ezrâk'm da bu kölelerden olduğu
söylenmiştir. [14]
Said b. Said b. el-Asî
b. Ümeyye.
Urfuta b. Cennâb. [15] Ezd
kabilesinden olup Ümeyye Oğullan'mn müttefiki idi.
Abdullah b. Ebî Bekir
es-Sıddîk. Atılan bir okla vurulup yaralandı. Hastalığı, Rasûlullah (s.a.s.)
vefat edip babası halife oluncaya kadar devam etti. Babasının halifeliği
sırasında vefat etti.
Abdullah b. Ebî Ümeyye
b. el-Muğîre el-Mahzûmî. Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin kardeşidir.
Abdullah b. Âmir b.
Rabı'a el-Anzî. [16] Ka'b kabilesinden olup, Adiyy
kabilesinin müttefikidir.
Saib b. el-Hâris b.
Kays b. Adiyy es-Sehmî.
Kardeşi: Abdullah b.
el-Hâris es-Sehmî.
Sa'd b. Leys
Oğullan'ndan Culeyha b. Abdillah.
Sabit b. el-Ceze'.
Ensâr'dan Selime Oğulları'ndandır.
Mazin b. en-Neccâr
Oğullan'ndan Haris b. Sehl b. Ebî Sa'sa'a.
Saide Oğullan'ndan
Münzir b. Abdillah.
Evsîlerden Rukaym b.
Sabit b. Sa'lebe b. Zeyd b. Levzan b. Mu'âviye.
Hem kendisi hem de
babası şâir olan Büceyr b. Züheyr b. Ebî Sulma, İslâm'ı benimsemiş ve iyi bir
Müslüman olmuştu. Huneyn ve Taife katılanlar arasında o da vardı. [17]
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Taif'ten Ci'râne'ye döndü. Orada Hevâzin temsilcileri, O'nun yanma
gelip Müslüman olduklarını açıkladılar. Hz. Peygamber (s.a.s.), onları, çocuk
ve kadınları ile mallan arasında tercihte bulunmalarında serbest bıraktı.
Onlar, kadınlarını ve çocuklarını tercih ettiler ve: "Ey Allah'ın Rasûlü!
Sen bize kadınlarımızı ve çocuklarımızı geri ver!" dediler. Rasûlullah
(s.a.s.), bu konuda Müslümanlarla konuşmalarını buyurdu. Onlar da gidip
konuştular. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Benim hisseme ve Abdulmuttalib
Oğulları'nın hisselerine düşenleri size bağışladım." dedi. Bunun üzerine
Muhacir ve Ensâr da: "Biz de hisselerimize düşenleri Rasûlullah (s.a.s.)
için bağışladık" dediler. Akra' b. Habis ile Uyeyne b. Hısn, hisselerine
düşenleri bağışlamaktan kaçındılar. Kavimleri de onları desteklediler. Abbâs
b. Mirdâs es-Sülemî de hissesini bağışlamaktan kaçındı. Kavmi Süleym
Oğulları'nın da kendisini desteklemelerini arzuluyordu. Fakat ona karşı
çıktılar: "Biz hissemize düşenleri Rasûlullah (s.a.s.)'a
bağışladık." dediler. Rasûlullah (s.a.s.), Hevâzinlilerin kadınlarını ve
çocuklarım geri verdi. Hisselerine düşenlerden isteyerek vazgeçmeyenlere,
onları hoşnut edecek bedeller/karşılıklar verildi. Hevâzin-lilerden altı bin
kişi esir edilmişti. Onlar arasında, Rasûlullah (s.a.s.)'m süt kardeşi, Sa'd b.
Bekr b. Hevâzin Oğullan'ndan Şeymâ bint el-Hâris b. Abdiluzzâ da vardı.
Rasûlullah (s.a.s.), ona iyilik edip ikramda bulundu. Şeymâ, kendi tercihi ile
halkının yanma döndü. [18]
Rasûlullah (s.a.s.)
savaşta elde ettiği malları Müslümanlar arasında bölüştürdü. Sonra payına
düşen beşte bir (humus) ganimetten müellefe-i kulûba[19]
(kalbleri İslâm'a yeni ısınanlar) verdi. Müellefe-i kulûb arasında şu kişiler
bulunuyordu: Ebû Süfyân b. Harb b. Ümeyye ile oğlu Mu'âvi-ye, Hekim b. Hizam b.
Huveylid b. Esed b. Abdiluzzâ ve Abduddâr Oğulları'ndan el-Hâris b. el-Hâris
-Bazıları adı geçen bu el-Hâris b. el-Hâ-ris'in, Habeşistan'a hicret edenlerden
biri olduğunu söylemişlerdir. Şayet bu rivayet doğru ise, bu zâtın, bu biçimde
kendilerine mal verilen müellefe-i kulûbdan olmasından Allah'a sığınması
gerekirdi. Bu kişi, Rasûlullah (s.a.s.)'m Bedir Gazvesi'nden sonra hapsederek
boynunu vurduğu Nadr b. el-Hâris'in kardeşidir-, el-Hâris b. Hişâm b. el-Muğîre
el-Mahzûmî, Süheyl b. Amr, Huveytib b. Abdiluzzâ b Ebî Kays, Zühre Oğulları'nın
müttefiki el-Alâ b. Câriye es-Sakafî, Safvân b. Ümeyye el-Cumâhî, Uyeyne b.
Hısn b. Huzeyfe b. Bedr, el-Akra' b. Habis et-Temîmî. Bunların her birisine
yüzer deve verildi. Abbâs b. Mirdâs es-Sülemî'ye yüz deveden daha az verildi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.)'a hitaben bir şiir söyledi. Onun da deve
sayısı yüze tamamlandı. Mâlik b. Avf en-Nasrî'ye de yüz deve verildi. Mâlik,
Taif'ten kaçıp Rasûlullah (s.a.s.)'m yanına gelmişti. İşte bunlara kendilerine
yüz deve verilenler anlamında, "ashâ-bu'1-miîn" denilmiştir.
Rasûlullah (s.a.s.), o
sırada Adiyy b. Kays b. Huzâfe es-Sehmî ile Sa'îd b. Yerbû' [b.] Ankese b. Amir
b. Mahzûm'a ellişer deve verdi. Mahreme b. Nevfel ez-Zuhri, Amr b. Vehb
el-Cumâhî, Âmir b. Lüeyy Oğulla-n'ndan Hişâm b. Amr b. Rabî'a b. el-Hâris b.
Habîb adlı kişilere ise, yüz
deveden az verdi.
Rasûlullah
(s.a.s.)'ın, yüz deveden daha az verdiği kişiler arasında şu kişiler de var:
Tuleyk b. Süfyân b. Ümeyye b. Abdi Şems, Hâlid b.Esîd b. Ebi'l-îs b. Ümeyye b.
Abdi Şems, Şeybe b. Osman b. Ebî Talhâ b. Abdiluzzâ -Şeybe, Huneyn gününde
Rasûlullah (s.a.s.)'a suikast yapmak istediğini; fakat niteleyemeyeceği bir
biçimde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ondan korunduğunu ve bundan hareketle onun
Allah tarafından korunduğu kanaatine vardığını belirtmiştir.- Ebû's-Senâbil b.
Be'kek b. Harise b. Umeyle b. es-Sebbâk b. Abdiddâr, İkrime b. Âmir b. Hâşim b.
Abdi Me-nâf b. Abdiddâr, mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin kardeşi Züheyr b.
Ebî Ümeyye b. el-Muğîre, Hâlid b. el~Muğîre el-Mahzûmî, Hâlid b. Ve-lîd'in
kardeşi Hişâm b. Velîd, Süfyân b. Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Ömer b.
Mahzûm, Saib b. Ebî's-Saib b. Abid[20] b.
Abdillah b. Ömer b. Mahzûm, Adiyy b. Ka'b Oğulları'ndan Mutî' b. el-Esved b.
Harise b. Nadle, Ebû Cehm b. Huzeyfe b. Ğanım el-Adevî, Uheyhe b. Ümeyye
el-Cumâhî, Bekr b. Abdi Menât Oğulları'ndan Nevfel b. Mu'âviye b. Ur-ve b. Sahr
b. Rezn b. Ye'mur b. Nufâse b. Adiyy ed-Dîl, Alkame b. Ulâse b. Avf b. el-Ehvâs
b. Ca'fer b. Kilâb b. Rabî'a b. Âmir b. Sa'sa'a, Hâlid b. Hevze b. Hâlid (Hils
lakaplı) b. Rabî'a b. Amr (Dahyâ[21] adlı
atın binicisi) b. Âmirb. Rabî'a b. Âmirb. Sa'sa'a, Hâlid b. Hevze'nin kardeşi
Har-mele b. Hevze.
Ensâr gençleri,
ganimet dağıtımı konusunda, yaşlılarının ve seçkinlerinin hoşlanmadığı bazı
sözler sarf ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), kendisini onlara elçi
olarak gönderip, onları İslâm ile şereflendirmesinden dolayı Yüce Allah'ın
onlar üzerindeki nimetini onlara hatırlattı. Onlara, İslâm'a yeni giren ve bir
musibete uğrayanların kalblerini İslâm'a ısındırmak üzere ganimeti dağıttığını
ifade etti. Hepsi de razı oldular. Allah onların hepsinden razı olsun.[22]
Kendisine Cu'ayl b.
Surâka'ya bir şey vermediği hatırlatılınca, Hz. Peygamber (s.a.s.):
"Uyeyne b. Hısn gibi insanlarla yeryüzü dolup tassa, Cu'ayl b. Surâka,
onların tümünden daha hayırlıdır." buyurdu. Bu nedenle Uyeyne'yi,
müellefe-i kulûb'dan sayarak onun kalbini İslâm'a ısındırmak istediğini;
Cu'ayl'ı da, Müslümanlığından dolayı alacağı mükâfatlara havale ettiğini
belirtti.
Rasûlullah (s.a.s.),
bu taksimi Ci'râne'de yaptı. Sonra Ci'râne'den ayrılarak umre yapmak üzere
Mekke'ye gitti. Sonra Zilka'de ayının bitmesine altı gün kala Medine'ye döndü.
Taif Gazvesi,
hicretten sekiz ay sonra Zilka'de ayında yapılmıştı.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
Medine'den çıkmasından, Mekke'ye gidip orayı fethetmesi, Hevâzin ve Taiflilerle
savaşıp tekrar Medine'ye dönmesi arasında geçen süre; iki ay, on altı gündür.
Rasûlullah (s.a.s.),
Huneyn günü kâfirlerin lider ve kumandanı olan Mâlik b. Avf b. Sa'îd b. Yerbû'
en-Nasrî'yi, kavminden Müslüman olan kabilelere, Selime, Fehm ve Sümâle
kabilelerine vali olarak tayin etti. Ona, Sa-kifliler üzerine akınlar
düzenlemesini emretti. O da onlar üzerine baskın düzenleyip, onlara zor anlar
yaşattı. Mâlik b. Avf ile birlikte olduğu kavmi . ve müellefe-i kulûb'un tümü,
iyi ameller işleyerek Müslümanlıklarını gü-zelleştirdiler. Ancak Uyeyne b.
Hısn, hep kusurlu olarak yaşadı.
Müellefe-i kulûb'dan
olanlar, iyi birer Müslüman olmaları ile birlikte, İslâm'ın emirlerini yerine
getirme konusunda da birbirleri ile yarışıyorlardı. Haris b. Hişâm, Süheyl b.
Amr ve Hakim b. Hizam gibi değerli mücte-hidler onlardandır. Yine onlar
arasında Safvân b. Ümeyye, Amr b. Vehb ve Mutî' b. Esved gibi seçkin kişiler de
vardı. Diğerleri hakkında da hayırdan başka bir şey düşünmüyoruz.
Fetih günü ve sonrası
Müslüman olanlar arasında, bahsettiğimiz seçkinlere denk olan; Rasûlullah
(s.a.s.)'m, onların sağlıklı bir biçimde iman ettiklerine, sağlam bir niyet ile
Allah'a teslim olduklarına güvendiği ve ganimetten pay vermediği kişiler
arasında şu Müslümanlar bulunmaktadır: İkrîme b. Ebî Cehil, Attâb b. Esîd b. Ebî'l-îs
b. Ümeyye ve Cübeyr b.
Mut'im.
Rasûlullah (s.a.s.),
son derece müttakî ve zâhid olan, yirmi küsur yaşındaki Attâb b. Esîd'i, Mekke
valiliğine tayin etti. O yıl Müslümanlara hac ibâdetini o yaptırdı. Müşrikler
de kendi şiarlarına göre hac yaptılar.
Daha önce Rasûlullah
(s.a.s.)'ı hicveden Ka'b b. Ebî Züheyr b. Ebî Sul-ma, tevbe ederek ve
Rasûlullah (s.a.s.)'a övgüde bulunarak gelip Müslüman oldu. Rasûlullah (s.a.s.)
da, bu kişinin Müslümanlığını ve Hz. Peygamber'e olan övgülerini içeren
kasidesini kabul edip, onu mükâfatlandırdı. [23]
Tebûk Gazvesi, [24]
Rasûlullah (s.a.s.)'ın bizzat katıldığı son gazvesidir. Yukarıda da
belirttiğimiz gibi Hz. Peygamber (s.a.s.), Taif kuşatmasından sonra umre yapıp
sekizinci yılın Zilka'de ayında Medine'ye döndü.
Hz. Peygamber
(s.a.s.), Zilhicce, Muharrem, Safer, Rebî'ulevvel, Re-bî'ulâhır, Cemâzıyelevvel
ve Cemâzıyelâhir aylarında, Medine'de kaldı. Hicretin dokuzuncu yılı Receb ayma
girildiğinde, Rasûlullah (s.a.s.), Bizans'ın savaş hazırlıkları içerisinde
olduğundan haberdar oldu. Sıcağın bütün şiddeti ile devam ettiği, ağaçların ilk
meyvelerini verdiği ve kuraklık ile kıtlığın hüküm sürdüğü bir dönemdi.
Rasûlullah (s.a.s.),
herhangi bir gazveye çıkarken başkasına maksadını açıklamaz, durumu gizli
tutardı. Tebûk Gazvesi'nde ise, böyle yapmadı. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu
gazvede çekilecek sıkıntıyı, mesafenin uzaklığını ve düşmanın gücünü açıkça
insanlara anlattı. Selime Oğulları 'ndan güçlü ve zengin olan Cedd b. Kays,
Rasûiullah (s.a.s.)'dan, Medîne'de kalmak için izin isteyip savaştan geri
kaldı. Rasûlullah (s.a.s.), ona izin verdi ve ondan yüz çevirdi. Onun hakkında
şu âyet-i kerime indi: "Onlardan öylesi de var ki: 'Bana izin ver, beni
fitneye düşürme der. Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem,
kâfirleri mutlaka kuşatacaktır." (Tevbe, 49).
Münafıklardan bazı
kişilerin, Yahudi Süveylim'in, Câsûm[25]
mevkiindeki evinde toplanıp gazveye çıkmak isteyen insanları engelledikleri haber
alındı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), Talha b. Ubeydillah'ı birkaç kişi
ile birlikte onlara gönderip, Süveylim'in evini ateşe vererek üzerlerine
yıkmasını emretti. Talha b. Ubeydillah da, birlikte oldukları kişilerle gidip,
Rasûlullah (s.a.s.)'ın emrini yerine getirdi. O evde bulunan Dahhâk b. Halife,
evin damından atlar atlamaz ayağı kırıldı. İbn Ubeyrik de onlarla birlikte idi.
O da evin damından atlayıp kaçtı.
Müslümanlardan birçok
kişi, savaş hazırlığı için infakta bulunup sadakalar verdiler. Hz, Osman b.
Affân büyük bir bağışta bulundu. Hz. Osman, bu savaş için yüz deve ve yüz at
verdi. Bu binitleri, binecek olanlar için, sırt çullan ve semerlerini getirip
donatmayı da üzerine aldı. Yine bu savaş için bin altın verdiği de rivayet
edilmiştir.
Yoksul olup, binecek
ve yiyecekleri bulunmadığından bu gazveye katılamayacakları için ağlayan
Müslümanlar da vardı. Bunlar yedi kişi idiler:
1. Amr b.
Avf Oğulları'ndan Salim b. Umeyr.
2. Harise Oğulları'ndan Ulbe b. Zeyd.
3. Mazin b. Neccâr Oğulları'ndan Ebû Leylâ
Abdurrahman b. Ka'b.
4. Selime Oğulları'ndan Amr b. Humam.
5. Abdullah
b. el-Muğaffel el-Muzenî (veya Abdullah b. Amr el-Muzenî),
6. Vâkıf Oğulları'ndan Heremî b. Abdillah.
7. Irbad b. Sâriye eî-Fezarî.
Bunlar, sefere
katılmak için Rasûlullah (s.a.s.)'dan binit istediler. Ne var ki Rasûlullah
(s.a.s.), onları bindirebilecek bir şey bulamadı. İnfak edecekleri bir şey
bulamadıklarından üzülüp gözlerinden yaşlar akıta akıta
geri döndüler. İbn
Yâmin b. Amr b. Ka'b en-Nadrî'nin, Ebû Leylâ ve Abdullah b. el-Muğaffel'e,
nöbetleşe binmeleri için bir saka devesi, azık olarak da bir miktar hurma
verdiği rivayet olunmuştur.
Bedevi Araplardan
bazıları sefere çıkmamak için özür dileyip izin istediler. Rasûlullah (s.a.s.)
da onların özrünü kabul etti. [26]
Rasûlullah (s.a.s.)
yola çıktı. Muhammed b. Mesleme'yi, Medine'de yerine vekil olarak bıraktı.
Siba' b. Urfuta veya Ali b. Ebî Tâlib'i bıraktığı da rivayet edilir.
Abdullah b, Ubeyy b.
Selûl ve arkadaşlarının, gazaya çıkmak üzere, Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte
bir bölgeye kadar gittikleri iddia edilmiştir. İddiaya göre, askerlerinin
sayısı Rasûlullah (s.a.s.)'ın askerlerinden daha az değildi. Bu asılsız bir
iddiadır. Zira onunla birlikte olup, seferden geri kalanların sayısı sadece
yetmiş ile seksen arasındadır. Bu olay ise, Rasûlullah (s.a.s.) Uhud Savaşı'na
giderken olmuştu. Bu açıdan da iddia üzerine düşünülmesi gerekir. O sırada
bile, onun askerlerinin sayısının Rasûlullah (s.a.s.)'ın askerleri kadar
olmadığı söylenmiştir. Gerçek olan, Uhud gününde de onunla birlikte olan asker
sayısının, Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte olan askerlerin sayısından daha az
olduğudur. Tebûk Gazvesi'nde ise, Rasûlullah (s.a.s.) sefere çıktıktan sonra
Abdullah b. Ubeyy b. Selûl ile birlikte geride kalanlar, münafıklardan olup
kalblerinde kuşku bulunanlardır. Sayıları ise yukarıda da belirtildiği gibi
yetmiş ile seksen arasında idi.
Rasûlullah (s.a.s.),
Semûd kavminin topraklan olan Hicr'a vardığında, ashabına, onların sularından
abdest almamalarını, suları ile hamur yoğur-mamalarım, yoğurdukları hamurlan
ise develerine yem yapmalarını, kuyularından aldıkları suyu da develeri için
kullanmalarını, onların evlerine ancak ağlayarak girmelerini emretti.
Rasûlullah (s.a.s.),
bir kişinin tek başına arkadaşlarından ayrılmasını yasakladı. Saide
Oğullarından iki kişiden birisi, haceti için arkadaşlarından ayrıldı. Bu kişi
gittiği yerde boğmacaya yakalandı. Durum Rasûlullah (s.a.s.)'a bildirilince duâ
etti; adam iyileşti. Diğeri ise devesini aramağa gitti. Kasırga onu Tayy
kabilesinin iki dağından birine attı. Tayy kabilesi, daha sonra onu Rasûlullah
(s.a.s.)'a gönderdi.
Bu gazvede insanlar
çok susuzluk çektiler. Rasûlullah (s.a.s.) Rabbine duâ etti. Bunun üzerine Yüce
Allah bir bulut gönderdi; yağmur yağmaya başladı. Rasûlulîah (s.a.s.) yolda
devesini kaybetti. Bazı münafıklar: "Mu-hammed semadan haber verdiğini
iddia ediyor. Fakat devesinin nerede olduğunu bilmiyor." dediler. Bunun
üzerine, devesinin nerede olduğunu bildiren vahiy geldi. Rasûlullah (s.a.s.)
da ashabına devesinin yerini bildirdi. Ashâb, hemen Hz. Peygamber (s.a.s.)'in
vasıflarını söylediği yere gittiler. Deveyi orada buldular. Yukarıdaki sözü
söyleyenin, münafık Zeyd b. el-Lusayt el-Kaynukaî olduğu söylenmiştir. Onun
tevbe edip etmediği konusunda değişik rivayetler vardır. Bazı rivayetlere göre
tevbe etmiş, bazı rivayetlere göre ise tevbe etmemiştir.
Bu gazveye giderken,
yolda bazı nedenlerden dolayı geciken Ebû Zer'in, kendisine ulaşmak niyetiyle,
tek başına ordunun izini takip ederek geldiğini gören Hz. Peygamber
(s.a.s.)'in: "Allah Ebû Zer'e rahmet etsin! O yalnız hasına yürür! Yalnız
basma ölecek! Yalnız basına dirilecek! buyurduğu rivayet olunmuştur.
Rasûlullah (s.a.s.)'m dediği, aynen gerçekleşti.
Yüce Allah,
Müslümanların maneviyâtını sarsmak isteyen bazı münafıkları rezil etti.
Onlardan Muhaşşin b. Humeyyir tevbe etti. Yüce Allah'tan, yaptıklarına
keffâret olması için, kendisine kimsenin yerini bilemeyeceği bir şehâdet nasîb
etmesi için duâ etti. Yemâme Savaşı günü şe-hid düştü ve kendisinden hiç bir iz
bulunmadı.
Rasûlullah (s.a.s.),
Eyle Kralı Yuhanne b. Ru'be ile, cizye vermeleri karşılığında barış antlaşması
imzaladı,
Hz. Peygamber
(s.a.s.), Hâlid b. Velîd'i Dûmetu'l-Cendel hâkimi, Kinde kabilesinden Ukeydir
b. Abdilmelik'e gönderdi. Hâlid'e, Ukeydir'i yabanî sığır avlarken bulacağını
bildirdi. Hâlid b. Velîd, geceleyin Ukey-dir'in kalesine ulaştı. O sıralarda
Yüce Allah, yabanî bir sığırı kale kapısına gönderdi. Sığır, boynuzlan ile
kapıyı süsmeye başladı. Ukeydir, onu avlamaya heveslenip geceleyin dışarı
çıktı. Hâlid, onu esir edip Rasûlullah (s.a.s.)'a getirdi. Rasûlullah
(s.a.s.), cizye vermek karşılığında onunla antlaşma yaptı ve kendilerini
bağışlayıp serbest bıraktı.
Rasûlullah (s.a.s.),
Tebûk'ta yirmi gece kaldı. [27] Bu
süreyi aşmadı.
Tebûk yolunda rpk az
akan bir su kaynağı vardı. Rasûlullah, kendisinden ince kimsenin suyun yanma
varmasını yasakladı. Fakat iki kişi, suya daha ince erişip tüketmek istediler.
Rasûlullah (s.a.s.), bu iki kişiye lanet okuyup zan suyun içine koyup abdest
al-ince erişip tüketmek istediler. Rasûlu
beddua etti. Hz. Peygamber (s.a.s.), elini, sızan suyun içine koyup
abdest aldıktan sonra, suyu kaynağa geri döktü. Suyun bereketlenmesi için dua
etti. Hemen bol miktarda su kaynamağa ve fışkırmaya başladı, Rasûlullah
(s.a.s.), buraların bahçe ve bostanlarla dolup taşacağını haber verdi. Hz. Peygamber
(s.a.s.)'in haber verdiği gibi orası bahçe ve bostanlarla doldu. [28]
Rasûlullah (s.a.s.),
Tebûk seferinden döndüğünde, Salim Oğullarından Mâlik b, ed-Duhşum ile Aclân
Oğullan'ndan Ma'n b. Adiyy (veya kardeşi Asım b. Adiyy)'i çağırıp, onlara
Mescid-i Dırar'ı yıkıp yakmalarını emretti. Mâlik b. ed-Duhşum, evine girdi,
bir ateş parçası aldı ve Dırar Mes-cidi'ni yakıp, yıktılar.
Dırar Mescidi'ni
yapanlar şu münafıklardı:
Hizam b. Hâlid, Benî
Amr b. Avf'm boyu, Ubeyd b. Zeyd Oğulları'ndandır. Onun evinden Dırar
Mescidi'ne çıkılırdı.
Dubey'a b. Zeyd
Oğullan'ndan Mu'attib b. Kuşayr.
Dubey'a b. Zeyd
Oğullan'ndan Ebû Habîbe b. Ez'ar.
Amr b. Avf
Oğullan'ndan Abbâd b. Huneyf.
Câriye b. Âmir ile iki
oğlu: Mucemmi' b. Câriye ve Zeyd b. Câriye.
Dubey'a b. Zeyd
Oğullan'ndan Nebtel b. el-Hâris.
Dubey'a b. Zeyd
Oğullan'ndan Behzec.
Dubey'a b. Zeyd
Oğullan'ndan Bicad b. Osman.
Ümeyye b. Zeyd
Oğullan'ndan Vedî'a b. Sabit.
Bazıları Sa'lebe b.
Hatıb'ı da bunlar arasında saymıştır. Bu yanlıştır. Zira, Sa'lebe Bedir
Savaşı'na katılanlardandır. [29]
Rasulullah’ın
(s.a.v.) Tebük ile Medine arasında konaklayıp namaz kıldığı mescid[30]
adları şöyledir: Tebük Mescidi, Medirân Seniyesi (Tepesi) Mescidi, Zâtu’z-Zirab
Mescidi, Ahdar Mescidi, Zâtu’l-Hitami Mescidi, Ela[31]
Mescidi, Zenab-i Kevakib ve Betra[32]
Mescidi, Şıkk-ı Tara Mescidi, Zu’l-Ci’fe[33]
Mescidi, Havda Mescidi, Hicr Mescidi, Saîd Mescidi, Vâ-dilkurâ Mescidi, Uzre
Oğullan'nın Şukka'daki Rak'a[34]
Mescidi, Zülmer-ve[35]
Mescidi, Feyfa Mescidi, Zû Huşub[36]
Mescidi.
Salih bir Müslüman
olan, Selime Oğullan'ndan Ka'b b. Mâlik, Amr b. Avf Oğullan'ndan Murâre b.
er~Rebî' ve Vâkıf kabilesinden Hilâl b. Ümeyye adlarında üç kişi de bu gazveden
geri kalanlardandı. RasÛlullah (s.a.s.), onlarla elli gün kadar konuşmayı
yasakladı. Sonra tevbelerinin kabul olunduğuna dair vahiy indi.
Kötü niyetlerinden
dolayı gazveden geri kalan Medînelilerin sayısı seksen küsur kişi idi.
RasÛlullah (s.a.s.)'ın
Tebûk'tan geri dönüşü, dokuzuncu yılın Ramazan ayında oldu. [37]
Yukarıda da
belirtildiği gibi RasÛlullah (s.a.s.), dokuzuncu yılın Ramazan ayında
Tebûk'tan döndü. O sırada Sakîf heyeti Hz. Peygamber (s.a.s.)'e geldi. [38]
Sakîf kabilesinin lideri Urve b. Mes'ûd, Huneyn'den dönüp Medine'ye varmadan
önce, RasÛlullah (s.a.s.)'ın yanma varmış ve Müslüman olmuştu. Daha sonra
kavmini İslâm'a davet etmek üzere, RasÛlullah (s.a.s.)'dan izin isteyip onların
yanma gitti. RasÛlullah (s.a.s.), Sakîflilerin ona bir şey yapacağından korktu;
ona da uyanık olmasını söyledi. Fakat o, Sakîfliler arasındaki konumuna
güvenerek, dönüp onların yanma gitti. Onları İslâm'a davet etti. Sakîfliler,
onu ok yağmuruna tutup öldürdüler.
Vefat etmek üzereyken,
RasÛlullah (s.a.s.)'ın Taif'i kuşatması sırasında şehid düşen Müslümanların
yanında gömülmesini vasiyet etmişti.
Sonra Sakîf kabilesi,
tüm Arapların baskılarına karşı koyamayacaklarını anladılar. Sakîflilerin
reislerinden, Hac Oğullan'ndan Amr b. Ümeyye ile Sakîf kabilesinin bir boyu
olan Ahlaf'a mensub Giyere Oğullan'ndan Abdu Yalil b. Umeyr, RasÛlullah
(s.a.s.)'a şu kişileri gönderme konusunda görüş birliğine vardılar.
Abdu Yalil b. Amr.
Ahlaf tan iki kişi:
Hakem b. Amr b. Vehb b. Mu'attib ve Şurahbil b. Gaylân.
Mâlik Oğullan'ndan üç
kişi: Yesâr Oğulları'ndan Osman b. Ebi'l-As b. Bişr b. Abdi Duhmân, Haris
Oğullan'ndan Numeyr b. Haraşe b. Rabî'a ve Evs b. Avf. Evs adındaki kişinin,
Urve b. Mes'ûd ile çarpışanlardan biri olduğu söylenmiştir.
Bu kişiler çıkıp
Medine'ye geldiler. Kanat denilen vadide, onları ilk gören kişi, amcalarının
oğlu Muğîre b. Şu'be oldu. RasÛlullah (s.a.s.)'ın binilecek develerinin
otlatma nöbeti kendisinde olduğundan, Muğîre, develeri otlatıyordu. Onlarla görüşünce,
develeri yanlarına bırakarak, Sakîflilerin geldiklerini Hz. Peygamber
(s.a.s.)'e müjdelemek için koşa koşa gitti. Hz. Peygamber'in yanına girmeden
önce, Ebû Bekir (r.a.)'e rastladı, Hz. Ebû Bekir, onun durumunu sordu. Muğîre,
kavminin Müslüman olmak üzere geldiğini ona bildirdi. Hz. Ebû Bekir,
Sakîflilerin Müslüman olmaya geldiklerini RasÛlullah (s.a.s.)'a müjdeleme
işinin önceliğinin kendisine verilmesi hususunda Muğire'ye yemin ettirdi.
Sakîflilerin gelişi ile ilgili müjdeli haberi, RasÛlullah (s.a.s.)'a, Hz. Ebû
Bekir (r.a.) verdi.
Muğîre, Sakîflilerin
yanma gidip, onlarla birlikte RasÛlullah (s.a.s.)'ın yanma dönüp geldiler.
Yolda Muğîre, onlara RasÛlullah (s.a.s.)'a nasıl selam vereceklerini öğretti.
Ne var ki onlar, Muğîre'nin selam konusundaki tavsiyesine uymadılar. RasÛlullah
(s.a.s.)'i, câhiliye devri selamı ile selamladılar. RasÛlullah (s.a.s.), Sakîf
heyeti için mescidin bir tarafına çadır
kurdu.
Hâlid b. Sa'îd b.
el-Asî, Sakîf heyeti ile RasÛlullah (s.a.s.) arasında gidip geliyor, onlara
kâtiblik ediyordu. RasÛlullah (s.a.s.)'uı onlara gönderdiği yemekten, Hâlid
yemedikçe, temsilcilerden kimse yemiyordu.
Sakîf heyeti,
Rasûlullah (s.a.s.)'dan bir süre put (tâğût)lanna[39]
dokun mamalarını; onları yıkmam al arını istedi. Rasûlullah (s.a.s.), onların
istek lerini kabul etmedi. Yine, namazdan muaf olmalarını istediler. Rasûlullal
(s.a.s.), onların bu dileklerini de kabul etmedi. Putlarını, kendi elleri yıkmamalarını istediler. Rasûlullah bu
isteklerine olumlu cevap verdi.
Sakîf temsilcileri
Müslüman oldular. Hz. Peygamber (s.a.s.), Osman Ebi'l-Asî'yi, yaşça en gençleri
olmasına rağmen onların üzerine vali tayii etti. Zira Sakîf heyetinin içinde
İslâm hükümlerini ve Kur'ân-i Kerîm'ı öğrenmeye en istekli kişinin o olduğunu
görmüştü. Rasûlullah (s.a.s.), Sa-kîflilere, İslâm hükümlerini öğretmek üzere
Osman b. Ebi'I-Asî'yi görevlendirdi. Ona Sakîfliler'e namaz kıldırmasını,
kıldırırken de onların en zayıflarına uymalarını emretti. Yani, arkasında
namaz kılanların en zayıfının güç yetirebileceği biçimde namazı kısa tutmasını
ona emretti. Ezan okumasına karşılık ücret istemeyen bir müezzin tutmasını da
ona söyledi.
Sonra Sakîf heyeti,
yurtlarına döndüler. Rasûlullah (s.a.s.), Ebû Süfyân b. Harb ve Muğîre-b.
Şu'be'yi, onların putu olan Lâfı yıkmak için gönderdi. Ebû Süfyân
Zü'1-Herm'deki mülkünde oturdu, kaldı. Muğîre'ye: "Kavmine ilk önce sen
git!" dedi. Bunun üzerine Muğîre, Taife girdi. Putu yıkmaya başladı.
Muğîre'nin kavminden olan Mu'attib Oğulları, ona ok atılır endişesi ile onun
yanında dikilip durdular. Sakîflilerin kadınları, başlarını açarak gelip Lât
üzerine ağlayıp feryâd ettiler. Muğîre onu yıktı. Onun mallarını ve süs
eşyasını alıp, Rasûlullah (s.a.s.) a getirdi. Rasûlullah (s.a.s.) onun malı
ile Urve b. Mes'ûd'un borçlarını ödedi. Karib b. Esved b. Mes'ûd da, Rasûlullah
(s.a.s.)'dan bu mal ile babasından kendisine yüklenen borçların ödenmesini
istedi. Hz. Peygamber (s.a.s.), onun borçlarını da bu para ile ödedi. Ebû
Müleyh İbn Urve b. Mes'ûd ve Karib b. Esved, Sakîf kabilesinden önce Müslüman
olmuşlardı. [40]
Dokuzuncu yılın
Zilhicce ayında, Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) hacc emiri[41]
olarak insanlara hacc yaptırdı. Rasûlullah (s.a.s.), "Berâe" Sûresi
'ni hacc mevsiminde insanlara okumak, sûrede belirtilen hükümler uyarınca
antlaşmaları bozmak, önceki akitleri iptal etmek üzere, Hz. Ali (r.a.)'yi onun
ardından gönderdi. Başarı Allah'tandır. [42]
Sonra Arap
kabilelerinin elçileri, art arda İslâm'a boyun eğdiler. [43] Ancak
Âmir b. et-Tufeyl b. Mâlik b. Ca'fer b. Kilâb ve Erbed b. Kays b. Cez' b. Hâlid
b. Ca'fer b. Kilâb gibi Allah'ın yardımından mahrum olan kişiler, İslâm'ı
benimsemediler. Bu iki kişi, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanma elçi olarak
gelmişlerdi; fakat İslâm'ı kabul etmemişlerdi. Rasûlullah (s.a.s.) ikisi-ne de
beddua etti. Amir, beze hastalığı ile öldü. Erbed'i ise yıldırım çarptı.
Temîm Oğulları, Utarid
b. Hacib b. Zurâre, Akra' b. Habis, Zibrikan b. Bedr, Amr b. el-Ehtem
el-Minkârî, Mâlik b. Vekş b. Âsim, Rasûlullah (s.a.s.)'ın Mu'âviye b. Ebî
Süfyân'a kardeş kıldığı el-Hutât, Nu'aym b. Yezîd ve Kays b. el-Hâris'i
temsilci olarak Rasûlullah (s.a.s.)'a gönderdiler. Bunlardan Akra' b. Habis
daha önce Müslüman olmuştu.
Sa'd b. Bekr
Oğullan'ndan Dimam b. Sa'lebe, temsilci olarak geldi.
Abdulkays kabilesinin
temsilcileri arasında Cârud el-Abdî, el-Eşecc el-Asarî[44] ve
diğerleri vardı. Onlar, Mekke'nin fethinden önce gelip Müslüman olmuşlardı.
Hanife Oğullan'nm
temsilcileri arasında, yalancı Müseylime de vardı. Döndüklerinde peygamberlik
iddiasında bulundu. Allah ona lanet etsin. Araplardan, Allah'ın yardımından
mahrum olan onun kavmi de onunla birlikte irtidat etti. Sümâme b. Usal ise,
İslâm inancı üzerine sebat gösterdi, değişmedi. Allah, Sümâme'den razı olsun.
Zeydu'1-Hayl et-Taî,
Tayy kabilesinin elçisi olarak Rasûlullah (s.a.s.)'ageldi.
Ferve b. Museyk
el-Muradî, kavminin elçisi olarak Rasûlullah (s.a.s.)'a geldi. Hz. Peygamber
(s.a.s.), onu, kavmi olan bütün Mezhic ve o kabileye bağlı bütün boylara vali
tayin etti.
Amr b.Ma'dikerib[45] de
temsilci olarak geldi ve Müslüman oldu.
Ezd'in temsilcisi
olarak Surad b. Abdillah el-Ezdî geldi.
Rasûlullah (s.a.s.),
Mu'âz b. Cebel'i Yemen'e gönderdi. [46]
Ferve b. Amr el-Cuzâmî
de Müslüman oldu. Rasûlullah (s.a.s.) ile he-diyeleştiler. Fakat kendisinden
sonraki Bizans valisi tarafından boynu vuruldu. [47]
Rasûlullah (s.a.s.),
Hâlid b. Velîd'i, Necrân'daki[48]
Haris b. Ka'b Oğul-ları'na gönderdi. Hepsi Müslüman oldular.[49]
Sonra Rasûlullah
(s.a.s.), Veda Haccı'nı[50]
yaptı. Hz. Peygamber (s.a.s.), 23/24 Zilka'de Perşembe günü öğle namazını
kıldıktan sonra Medine'den yola çıktı. O gece Zü'1-Huleyfe'de kaldı. Burada hac
ile umreyi birlikte[51]
yapmaya niyet etti. Hz. Peygamber (s.a.s.), bu hacda kurban edilmek üzere yüz
deve sürdürdü. Bunların yaklaşık olarak üçte birini, Ali b. Ebî Tâlib (r.a.)
Yemen'den getirmişti.
Hz. Peygamber (s.a.s.), 4 Zilhicce Pazar günü,
Mekke'ye yukarı tarafından[52]
girdi. Yolda giderken Rasûlullah (s.a.s.): "Sizden kim yalnız hacca niyet
etmek isterse, etsin. Kim yalnız umreye niyet etmek isterse, bunu yapsın. Kim
de hac ile umreye niyet etmek isterse, etsin." buyurdu. Mekke'ye
yaklaştıklarında Rasûlullah (s.a.s.), yanında kurbanlıkları olanlara hac ile
umreyi birlikte yapmalarını emretti. [53]
Kurbanlıkları olmayanlara ise, haclarını umreye çevirmelerini emretti. [54]
Rasûlullah (s.a.s.)'ın bu emrinin yerine getirilmesi kaçınılmazdı. Bu temettü'[55] haccının,
bu seneye mi özgü olduğu yoksa bundan sonra sürekli olacağı mı konusu
Rasûlullah (s.a.s.)'dan soruldu. Rasûlullah (s.a.s.): "Hayır! Sonsuza dek
böyle olacaktır. Kıyamet gününe kadar umre, hac kapsamının içine girdi."
buyurdu.
Rasûlullah (s.a.s.), hayız
günleri içinde olduğu için umreye niyet eden Hz. Aişe (r.a.)'ye, umrenin
yanında hacca da niyet etmesini, Ka'be'yi tavaf dışında hacıların yaptıkları
her şeyi yapmasını emretti. [56]
Rasûlullah (s.a.s.),
hac ve umresi için sadece bir tavaf yaptı.
Rasûlullah (s.a.s.)
ihrama girdiğinde ve Ka'be'yi tavaf etmeden önce ihramdan çıktığında, kendisine
içinde misk bulunan güzel kokular sürdü. Bu güzel kokular, mübarek başında
ihramdan sonra üç günden daha fazla devam etti. [57]
Hz. Peygamber
(s.a.s.), Arafat'ta ihramlı olarak ölen biri için: "Onu iki giysisi ile
kefenleyiniz. Kefene koku saçmayınız. Başını ve yüzünü de Örtmeyiniz."
buyurdu.
Hz. Peygamber
(s.a.s.), insanlara: "Hayızdan önce ifâda tavafı[58]
yapan hayızlı hanımlar hariç, sakın hiçbir kimse, son varacağı yer Beytullah olmadıkça
bir yere gitmesin." buyurdu.
Rasûlullah (s.a.s.),
14 Zilhicce Çarşamba günü, güneş doğmadan önct Mekke'nin aşağı tarafından
Medîne'ye döndü.
Yüce Allah ona rahmet
etsin. (İbn Hazm) der ki: Biz Veda Haccı içii kalın bir cüz tahsis ettik. Bu
cüz, bu hac ile ilgili bütün haberleri kapsamaktadır. [59] Yüce
Allah'a hamd olsun. Başarı sadece Ulu ve Yüce olan Allah'tandır. [60]
İnsanlar Müslüman
olduklarında, Rasûlullah (s.a.s.), Rabbine yürüyeceğini anladı. Yaklaşık on
yıl sonra, Uhud şehidleri için ölüler üzerine kilini namaz gibi namaz kıldı. [61]
Rasûlullah (s.a.s.),
vefat[62]
edeceği hastalığa yakalandığında, mü'minle-rin annesi Meymüne'nin evinde idi.
Hastalığını, Hz. Âişe'nin evinde geçirmesi için hanımlarının onayını almak
istedi. Onlar, Rasûlullah (s.a.s.)'m bı isteğine muvafakat ettiler.
Rasûlullah (s.a.s.),
baygın bir halde hasta iken ağzına akıtılmak üzere om ilaç gösterildi.
Rasûlullah (s.a.s.), ağzına ilaç akı ti İm amasını istedi. Onui yanında hazır
bulunanlar ısrar ederek, Arapların yaptığı bir ilacı ağzına akıttılar. [63]
Ayıldığmda, buna misilleme olarak, amcası Abbâs'tan başka evde bulunan herkesin
ağzına ilaç akıtılmasını emretti. Rasûlullah (s.a.s.)'m ağzına ilaç
akıtıldığında, Hz. Abbâs evde hazır bulunmuyordu. Mü'minlerin annesi Hz.
Şevde, o gün oruçlu olmasına rağmen, onun da ağzına ilaç akıtıldı.
Vefatından dört gece
önce perşembe günü, sahabîlerden bir topluluk, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanında
toplanmışlardı. Rasûlullah (s.a.s.) onlara: "Bana omuz kemiği ve kalem
getirin. Size benden sonra sapıtmayacağınız bir yazı yazayım." dedi. Ömer
b. Hattâb, hayır murâd ettiği bir söz söyledi. Rasûlullah (s.a.s.)'ın bu
yazıyı yazmasını engellemeye neden oldu. Hz. Ömer: ''Rasûlullah (s.a.s.)'a
hastalığı baskın gelmiştir (hastalığı ağırlaşmıştır). Yanımızda Allah'ın
Kitabı var. Allah'ın Kitabı bize yeter" dedi. Bazıları da onu
desteklediler. Öyle ki: "Rasûlullah (s.a.s.) saçmalıyor." bile
dediler. Diğer bir kesim ise: "Rasûlullah (s.a.s.)'a omuz kemiği ile kalem
getirin. Size, bîr yazı yazsın da, hiç bir zaman yolunuzu şaşırmayasınız!"
dediler. Onların bu şekilde tartışmaları, Rasûlullah (s.a.s.)'ın hoşuna
gitmedi. Onlara yanından çıkmalarını emretti. Rasûlullah (s.a.s.) ile yazacağı
yazı arasına girilmiş olması ne kadar büyük bir felâkettir! Ancak şu da bir
gerçektir ki, şayet bu yazıyı yazmak dînin vâciblerinden ve Serî'at'ın aslî
hükümlerinden biri olsaydı, ne Ömer'in ne de başka birinin sözü onu
engellerdi.
Rasûlullah (s.a.s.)'m,
bu hastalığında, mü'minlerin
annesi Âişe (r.a.)'ye: " (Bu
iş için) bir heveslinin heveslenmemesi veya birinin (Ben, bu işte herkesten
önce gelirim.) dememesi için, baban ve kardeşini çağırıp, onlara bir yazı
yazmayı, bir taahhütte bulunmayı tasarlamıştım. Oysaki, Allah da, müminler de
Ebû Bekir'den başkasına razı olmaz!" dediği rivayet olunmuştur.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın, kendisinden sonra insanların yollarını şaşırmamaları
için yazmak istediği yazı, Ebû Bekir'i kendi yerine halife bırakmak isteyişi
konusundan başka bir şey değildir. En iyi bilen Allah'tır. Bunun neticesi de
ortaya çıkmıştır. Rasûlullah (s.a.s.)'dan sonra Müslümanların işini kimin
üstleneceği ve daha sonra Ali dönemine kadar iş başına kimin geleceği konusunda
yapılan ihtilaflardan dolayı, insanlar neredeyse helak olacaklardı. Ali'den
sonrakiler konusunda da bu ihtilâf devam etti. Kısaca Rasûlullah (s.a.s.)'ın
yazısı, bu çekişmeleri ortadan kaldıracaktı. Şayet bu yazı insanları, Osman'ın
ve ondan sonra akan kanların dökülmesi işinden kurtarsaydı yeterli olurdu.
Allah'tan başkasında güç ve kudret yoktur. Bu konuda birçok fırka helak
olmuşlardır. Sapıklıklarını günümüze kadar sürdürmüşlerdir.
Rasûlullah (s.a.s.),
Ebû Bekir'in arkasında safta durarak bir namaz kıldı. Rasûlııllah (s.a.s.),
Ebû Bekir'i o günlerde insanlara namaz kıldırma ile görevlendirmişti. Bundan
dolayı o da insanlara namaz kıldırıyordu.
Rasûlullah (s.a.s.),
bir gün Hz. Ali ile Hz. Abbâs'a dayanarak çıkıp mescide geldi. Hz. Ebû Bekir,
insanlara namaz kıldırmağa başlamak üzere idi. Hz. Ebû Bekir'in sol yanma
gelip oturdu. Ebû Bekir, imam yerinde idi. Rasûlullah (s.a.s.), geldikten sonra
imam oldu. Ebû Bekir ise O'nun sağ yanında durarak O'na uydu. Rasûlullah
(s.a.s.)'m tekbirlerini namaz kılanlara duyuruyordu. İşte böylece Rasûlullah
(s.a.s.), kendisi oturarak diğerleri ise onun arkasında durarak insanlara namaz
kıldırdı. Bu olay daha önce de belirtildiği gibi Rasûlullah (s.a.s.)'ın
oturarak insanlara namaz kıldırdığı görüşünü pekiştirdi.
Bu olay, böylesi
namazlarda imamın sesini duyuran kişinin, imamın sağında durmasında bir
sakınca olmadığını göstermektedir.
Yine bu namaz,
Rasûlullah (s.a.s.)'m insanlara kıldırdığı son namazdır.
Hicretin yirmi yılı
tamamlandığında, 12 Rebî'ulevvel Pazartesi günü
kaba kuşluk vaktinde,
Yüce Allah, Nebisi (s.a.s.)'nin vefatını istedi. O da
Rabbma kavuştu.
Sahabîleri O'nu, en
son olarak yukarıda sözü edilen pazartesi gününün sabah namazında görmüşlerdi.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
vefat etmesi ile vahiy kesildi. Din, tamamlandı.
Müslümanlar kafile
kafile gelip Rasûlullü' (s.a.s.)'ın üzerine imamsız olarak namaz kıldılar. Hz.
Peygamber (s.a.s.), vefat ettikten bir buçuk gün sonra, Çarşamba günü gece
yarısı, mü'minlerin annesi Hz. Âişe'nin evinde defnedildi.
Şu kişiler Rasûlullah
(s.a.s.)'ı yıkadılar: Hz. Abbâs ile iki oğlu Fadl ve Kuşem, Ali b. Ebî Tâlib,
Üsâme b. Zeyd, Rasûlullah (s.a.s.)'ın azadlısı Şukrân, Avf b. el-Hazrec
Oğulları'ndan ve Bedir ehlinden biri olan Evs b. Havlî. Üsâme ve Şukrân ise su
döküyorlardı.
Rasûlullah (s.a.s.),
sühûliye denilen, içinde gömlek, sarık, pijama ve zırh bulunmayan üç parça
pamuklu beyaz Yemen bezi ile kefenlendi; içinde başka bir şey bulunmayan bu
bezlere sarıldı.
Ensâr'dan Ebû Talha,
Rasûlullah (s.a.s.)'ın kabrini kazdı. Onun için kabrin yan tarafında lahit
yaptı. Üsâme ise kerpiç yaptı. Hz. Peygamber (s.a.s.)'i, kabrine, Ali b. Ebî
Tâlib, Fadl b. Abbâs, Kuşem b. Abbâs, Şukrân ve Evs b. Havli indirdi.
Abdurrahman b. el-Esved ez-Zührî'nin de, onlarla birlikte Rasûlullah (s.a.s.)'ı
kabrine indirdiği söylenmiştir.
Rasûlullah (s.a.s.)'m
hayatta iken serip üzerinde oturduğu kadifeden bir örtü, kabrin altına serildi.
Hastalığı on iki gün
sürdü. Bir rivayete göre ise on dört gün sürmüştür. Hastalık, perşembe günü bir
baş ağrısı ile başladı ve devam etti. Mü'minlerin annesi Hz. Âişe: "RasûJuHah
(s.a.s.), vefat edeceği bu hastalığı boyunca, üzüm yiyenlerin tükürüğü gibi
bir şeyler tükürüyordu." dedi.
Yüce Allah, onu dünya
ile kendisine kavuşma arasında bir tercihte bulunmasında serbest bıraktı. O da
Rabbine kavuşmayı arzuîadı. Hz. Âişe: "Rasûlullah (s.a.s.)'in yüksek sesle
'En Yüce Dosta dediğini duydum." demiştir. Rasûlullah (s.a.s.), başı Hz.
Aişe'nin göğsüne dayalı olduğu halde vefat etti.
Yüce Allah'tan:
"Bizi O'nunla bir araya getirip O'na uymanın bereketi ile bizi ateşten
korumasını, bütün ümmetim bağışlayıp bizi Onun ümmetinden kılmasını",
Rasûlullah (s.a.s.)'ı şefaatçi kılarak niyaz ediyoruz. Allah'ın salât ve selâmı
O'nun üzerine olsun. Âmin. [64]
Ebû Muhammed (rh. a.)
der ki: Mekkelilerin meşhur kıraati, Abdullah b. Kesîr ed-Dârî (H, 120)'nin
kıraatidir. Abdullah b.Kesîr, Abdullah b. es-Saib el-Mahzûmî'nin yanında
okumuştur. [Abdullah b. es-Saib][65] ise,
[Rasûlullah (s.a.s.)'ın sahabîsi] Ubeyy b. Ka'b'ın ve Mucâhid'in yanında
okumuştur. Mucâhid, İbn Abbâs'm yanında okudu. İbn Abbâs, Ubeyy ve Zeyd b.
Sâbit'in yanında okumuştur. Bu ikisi ise Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yanında
okumuşlardır. [66]
Medînelilerin en
meşhur kıraati, Nâfi' b. Ebî Nu'aym (h. 169)'m kıraatidir. Bu zât, Yezîd[67] b.
el-Ka'ka', Abdurrahman b. Hurmuz el-A'rec, Müslim b. Cundub el-Hüzelî, Yezîd b.
Rûman ve Şeybe b. Nisah'in yanında okumuştur. Bunlar ise Ebû Hüreyre, İbn
Abbâs, Abdullah b. Ayyaş b. Ebî Rabî'a el-Mahzûmî'nin yanlarında okumuşlardır. [68]
Kûfelilerin en meşhur
kıraati, Bekr[69] Oğullan'nın Rasûlullah
(s.a.s.)'m yanına gelen elçilerinden el-Hâris b. Hassân'a yetişen, tabiîn
neslinden h. 127 (veya 128) yılında vefat eden Âsim b. Ebî'n-Necûd'un
kıraatidir. Bu zât, Ebû Abdirrahman es-Sülemî ve Zirr b. Hubeyş'in yanlarında
okumuştur. Ebû Abdirrahman, Osman, Ali, İbn Mes'ûd, Ubeyy ve Zeyd'in yanlarında
okumuştur. Zirr ise, İbn Mes'ûd'un yanında okumuştur. Bu kıraat, bize göre en
hayırlı kıraattir. Bununla birlikte, biz diğer kı-râatları inkâr etmiyoruz.
Böyle bir şey yapmaktan Allah'a sığınırız.
Kûfelilerin yanında
meşhur olan diğer bir kıraat ise, Hamza b. Habîb (H. 156)'in kıraatidir.
Harnza, Muhammed b. Abdirrahman b. Ebî Leylâ, Humran b. A'yen, Ebû Tshâk
es-Seb'î, Mansûr b. el-Mu'temir, el-Muğîre b. Miksem, Ca'fer b. Muhammed b. Ali
b. el-Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâ-lib'in yanlarında okumuştur. Allah hepsinden
razı olsun.
Bir başka kıraatları
ise, A'meş'in kıraatidir. A'meş, Yahya b. Vessâb'ın yanında okumuştur. Yahya
ise, Alkame, el-Esved, Ubeyd[70] b.
Nadle el-Huzâ'î, Ebû Abdirrahman es-Sülemî ve Zirr b. Hubeyş'in yanlarında
okumuştur.
Kûfelilerin diğer
meşhur bir kıraati ise, el-Kisâî (H. 189)'nin kıraatidir. Bu zât, Hamza, İsâ b.
Ömer, Muhammed b. Abdirrahman b. Ebî Leylâ ve diğerlerinin yanlarında
okumuştur. [71]
Basrahların en meşhur
kıraati, Ebû Amr (H, 154)'ın kıraatidir. Ebû Amr, Mekkelilerden Mucâhid, Sa'îd
b. Cübeyr, İkrîme b. Hâlid el-Mah-zûmî, Atâ b. Ebî Rebâh, Muhammed b.
Abdirrahman b. Muhaysın ve Hu-meyd b. Kays el-A'rec'in; Medînelilerden Yezîd b.
el-Ka'ka', Yezîd b. Rûman ve Şeybe b. Nisah'ın; Basralılardan Hasan, Yahya b.
Ye'mur ve diğerlerinin yanlarında okumuştur. Bu zâtlar ise, sahâbîlerin
yanlarında okumuşlardır.
Basrahların meşhur
olan bir kıraati ise, Şu'be'nin[72]
arkadaşı Yâ'kûb b. İshâk el-Hadramî'nin kıraatidir. Ya'kûb b. îshâk, Ebû Amr ve
başkalarının yanlarında okumuştur. [73]
Şamlıların meşhur
kıraati, Abdullah b. Âmir (H. 118)'in kıraatidir. Abdullah b. Âmir,
Ebû'd-Derdâ, Muğîre b. Ebî Şihâb el-Mahzûmî'nin yanlarında okumuştur. Muğîre,
Osman (r.a.)'ın yanında okumuştur.
Meşhur imamların,
bunların dışında da kıraatları bulunmaktadır. Ancak bu kırâatlar pek meşhur
olmamışlardır. Böylesi kıraatları öğretmek, bunlarla namaz kılmak ve
mushaflarda onları yazmak asla caiz değildir. Başarı Allah'tandır. [74]
Ebû Muhammed der ki:
Bu risale, [75] Rasûlullah (s.a.s.)'dan
bir ve daha fazla hadis rivayet eden sahabe (r.a)'nin adlarını belirtmeye
dairdir. Kendilerinden hadis rivayet olnan sahâbîler, mertebelerine göre şu
şekilde sıralanmışlardır: Binlerce hadis rivayet eden, sonra iki bin küsur
hadis rivayet edenler, sonra bin küsur hadis rivayet edenler, sonra yüzlerce
hadis rivayet edenler, sonra iki yüz küsur hadis rivayet edenler, sonra yüz
küsur hadis rivayet edenler, sonra onlarca hadis rivayet edenler, sonra yirmi
küsur hadis rivayet edenler, sonra on dokuz hadis rivayet edenler, sonra on
sekiz hadis rivayet edenler, sonra on yedi hadis rivayet edenler, sonra sıralama
bu şekilde birer birer eksilerek tek hadis rivayet edenlere kadar devam eder. [76]
Ebû Hureyre: 5374
hadis rivayet etmiştir. [77]
Abdullah b. Ömer b.
el-Hattâb: 2630 hadis rivayet etmiştir.
Enes b. Mâlik: İki bin
[iki yüz] [78] seksen altı hadis rivayet
etmiştir.
Mü'minlerin annesi
Âişe: 2210 hadis rivayet etmiştir.[79]
Abdullah b. Abbâs:
1660 hadis rivayet etmiştir. Câbir b. Abdillah: 1540 hadis rivayet etmiştir.
Ebû Saîd el-Hudrî: 1170 hadis rivayet etmiştir.[80]
Abdullah b. Mes'ûd:
848 hadis rivayet etmiştir. Abdullah b. Amr b. el-Asî: 700 hadis rivayet
etmiştir. Ömer b. el-Hattâb: Beş yüz [otuz yedi] [81]
hadis rivayet etmiştir. Ali b. EbîTâlib: Beş yüz [otuz altı] [82]
hadis rivayet etmiştir. Mü'mirilerin annesi Ümmü Seleme: 378 hadis rivayet etmiştir.
Ebû Mûsâ el-Eş'arî (adı Abdullah b. Kays'tır): 360 hadis rivayet etmiştir.
El-Berâ b. Azib: Üç
yüz [beş] [83] hadis rivayet etmiştir. [84]
.
Ebû Zer el-Ğıfârî: 281
hadis rivayet etmiştir. [85] Sa'd b. Ebî Vakkâs: 271
hadis rivayet etmiştir. Ebû Umâme el-Bahilî: 270 hadis rivayet etmiştir. [86]
Huzeyfe b. el-Yemân: 225 hadis rivayet etmiştir. [87]
Sehl b. Sa'd: 188
hadis rivayet etmiştir. Ubâde b. es-Sâmıt: 181 hadis rivayet etmiştir. İmrân b.
Husayn: 180 hadis rivayet etmiştir. Ebû'd-Derdâ: 179 hadis rivayet etmiştir.
Ebû Katâde: 170 hadis rivayet etmiştir.
Bureyde b. eî-Husayb
el-Eslemî: 167 hadis rivayet etmiştir. Ubeyy b. Ka'b: 164 hadis rivayet
etmiştir. Mu'âviye b. Ebî Süfyâıı: 163 hadis rivayet etmiştir. Mu'âz b. Cebel:
157 hadis rivayet etmiştir. Ebû Eyyûb el-Ensârî: 155 hadis rivayet etmiştir.
Osman b. Affan: 146 hadis rivayet etmiştir. Câbir b. Semûre el-Ensârî: 146
hadis rivayet etmiştir. Ebû Bekir es-Sıddîk: 142 hadis rivayet etmiştir. El-Muğîre
b. Şu'be: 136 hadis rivayet etmiştir. Ebû Bekerete: 132 hadis rivayet etmiştir.
Üsâme b. Zeyd: 128 hadis rivayet etmiştir. Rasûlullah (s.a.s.)'ın kölesi
Sevbân: 128 hadis rivayet etmiştir. [88]
En-Nu'mân b. Beşir: 114 hadis rivayet etmiştir. Ebû Mes'ûd el-Ensârî: 102 hadis
rivayet etmiştir. Cerîr b. Abdillah el-Becelî: 100 hadis rivayet etmiştir. Yüz
küsur hadis rivayet etmediği halde bu başlık altında ele alındı.[89]
Abdullah b. Ebî Evfâ:
95 hadis rivayet etmiştir.
Zeyd b. Hâlid: 81
hadis rivayet etmiştir.
Esma bint Yezîd b.
es-Seken: 81 hadis rivayet etmiştir.
Ka'b b. Mâlik: 80
hadis rivayet etmiştir.
Rafı' b. Hadîc: 78
hadis rivayet etmiştir.
Seleme b. el-Ekve': 77
hadis rivayet etmiştir,
Mü'minlerin annesi Meymûne:
76 hadis rivayet etmiştir.
Vâil b. Hucr: 71 hadis
rivayet etmiştir.
Zeyd b. Erkâm
el-Ensârî: 70 hadis rivayet etmiştir.
Rasûlullah (s.a.s.)'m
kölesi Ebû Rafi': 68 hadis rivayet etmiştir.
Avf b. Mâlik: 67 hadis
rivayet etmiştir.
[Adiyy b. Hatim: 66
hadis rivayet etmiştir.] [90]
[Mü'minlerin annesi
Ümmü Habîbe: 65 hadis rivayet etmiştir.] [91]
Abdurrabman b. Avf: 65
hadis rivayet etmiştir.
[Ammâr b. Yâsir: 62
hadis rivayet etmiştir.] [92]
[Selmân el-Fârisî: 60
hadis rivayet etmiştir.] [93]
[Mü'minlerin annesi Hafsa:
60 hadis rivayet etmiştir.] [94]
Esma bint Umeys: 60
hadis rivayet etmiştir.
Cubeyr b. Mutim: 60
hadis rivayet etmiştir.
Esma bint Ebî Bekir:
58 hadis rivayet etmiştir.
Vasile b. el-Eska': 56
hadis rivayet etmiştir.
Ukbe b. Amir
el-Cuhenî: 55 hadis rivayet etmiştir.
[Şeddâd b. Evs: 50
hadis rivayet etmiştir.] [95]
Fedâle[96] b.
Ubeyd: 50 hadis rivayet etmiştir.
Abdullah b. Beşir: 50
hadis rivayet etmiştir.
Saîd b. Zeyd b. Amr b.
Nufeyl: 48 hadis rivayet etmiştir.
[Abdullah b. Zeyd: 48
hadis rivayet etmiştir.] [97]
El-Mikdâm b.
Ma'dikerib[98]: 47 hadis rivayet
etmiştir.
Ka'b b. Ücra: 47 hadis
rivayet etmiştir.
[Ümmü Hâni bint Ebî
Tâlib: 46 hadis rivayet etmiştir.] [99]
Ebû Berze[100]: 46
hadis rivayet etmiştir.
Ebû Cuheyfe: 45 hadis
rivayet etmiştir.
Müezzin Bilal: 44
hadis rivayet etmiştir.
Cundub b. Abdillah b.
Süfyân: 43 hadis rivayet etmiştir.
Abdullah b. Muğaffel:
43 hadis rivayet etmiştir.
[E3-Mikdâd: 42 hadis
rivayet etmiştir.] [101]
[Mu'âviye b. Heyde: 42
hadis rivayet etmiştir.] [102]
Sehl b. Huneyf: 40
hadis rivayet etmiştir.
Hekim b. Hizam: 40
hadis rivayet etmiştir.
Ebû Sa'Iebe el-Huşenî:
40 hadis rivayet etmiştir.
[Ümmü Atıyye: 40 hadis
rivayet etmiştir.] [103]
Amr b. el-Asî: 39
hadis rivayet etmiştir.
Huzayme b. Sabit
(Zu'ş-Şehâdeteyn): 38 hadis rivayet etmiştir.
[ez-Zübeyr b.
el-Avvam: 38 hadis rivayet etmiştir.] [104]
Talha b. Ubeydillah:
38 hadis rivayet etmiştir.
[Amr b. Abese: 38
hadis rivayet etmiştir.] [105]
El-Abbâs b.
Abdilmuttalib: 35 hadis rivayet etmiştir.
Ma'kil: 34 hadis
rivayet etmiştir.
Fâtıma bint Kays: 34
hadis rivayet etmiştir.
Abdullah b. ez-Zübeyr:
33 hadis rivayet etmiştir.
Habbâb b. el-Eret: 32
hadis rivayet etmiştir.
El-îrbad b. Sâriye: 31
hadis rivayet etmiştir.
Mu'âz b. Enes: 30
hadis rivayet etmiştir.
İyaz b. Himâr
el-Mucaşi'î: 30 hadis rivayet etmiştir.
[Suheyb: 30 hadis
rivayet etmiştir.] [106]
Ümmü'1-Fadl bint
el-Hâris: 30 hadis rivayet etmiştir.
Osman b. Ebi'1-Asî
es-Sakafî: 29 hadis rivayet etmiştir.
Ya'la b.Ümeyye: 28
hadis rivayet etmiştir.
Utbe b. Abd: 28 hadis
rivayet etmiştir.
Ebû Useyd es-Sa'îdî;
28 hadis rivayet etmiştir.
Abdullah b. Mâlik ibn
Buheyne: 27 hadis rivayet etmiştir.
Ebû Mâlik el~Eş'arî:
27 hadis rivayet etmiştir.
[Ebû Humeyd es-Sa'îdî:
26 hadis rivayet etmiştir.] [107]
Ya'la b. Mürre: 26
hadis rivayet etmiştir.
[Abdullah b. Ca'fer:
25 hadis rivayet etmiştir. [108]
Ebû Talha el-Ensârî:
25 hadis rivayet etmiştir.
[Abdullah b. Selâm: 25
hadis rivayet etmiştir.] [109]
Sehl b. Ebî Hesme: 25
hadis rivayet etmiştir.
Ebü'l-Melih el-Hüzelî:
25 hadis rivayet etmiştir.
El-FazI b. el-Abbâs:
24 hadis rivayet etmiştir.
Ebû Vakıd el-Leysî: 24
hadis rivayet etmiştir.
Rifâ'a b. Rafi': 24
hadis rivayet etmiştir.
[Abdullah b. Uneys: 24
hadis rivayet etmiştir.] [110]
[Evs b. Evs: 24 hadis
rivayet etmiştir.] [111]
[Eş-Şerîd: 24 hadis
rivayet etmiştir.] [112] Lakît b. Âmir: 24 hadis
rivayet etmiştir. Ümmü Kays bint Mihsan: 24 hadis rivayet etmiştir. Amir b.
Rabfa: [113] 22 hadis rivayet
etmiştir. Kurra: 22 hadis rivayet etmiştir. Es-Saib: 22 hadis rivayet etmiştir.
Sad b. Ubâde: 21 hadis rivayet etmiştir. Er-Rubeyyi' bint Mu'avviz: 21 hadis
rivayet etmiştir. [114]
Ebû Berze[115] 20
hadis rivayet etmiştir. Ebû Şureyh el-Ka'bî: 20 hadis rivayet etmiştir.
Abdullah b. Cerâd: 20 hadis rivayet etmiştir. EI-Mısver b. Mahreme: 20 hadis
rivayet etmiştir, Amr b. Ümeyye ed-Damrî: 20 hadis rivayet etmiştir. Safvân b.
Assâl: 20 hadis rivayet etmiştir. [116]
[Surâka b. Mâlik ve
Sebre b. Ma'bed el-Cühenî ] [117]
Temim ed-Dârî.
Hâlid b. el-Velîd.
Amr b. Hureys.
Ebû Hevâle el-Ezdî.[118]
Useyd b. el-Hudayr.
Rasûlullah
(s.a.s.)'m kızı Fâtıma. [119]
En-Nevvâs b. Sem'an
el-Kilâbî. Abdullah b. Sercis. Abdullah b. el-Hâris b. Cez'. [120]
Es-Sa'b b. Cesâme.
Kaysb. Sa'db. Ubâde. Muhammed b. Mesleme. [121]
Mâlik b. el-Huveyris
el-Leysî. Ebû Lubâbe b. Abdilmünzir. Süleyman b. Sura. Havle bint Hekim. [122]
Abdurrahman b. Şibl.
Sabit b. ed-Dehhâk.
Talk b. Ali.
Ebû Ubeyde b.
el-Cerrâh.
Târik, [123]
başka biri es-Sunabıhiyy.
Abdurrahman[124] b.
Semûra.
El-Hakem b. Umeyr.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın
kölesi Sefine.
Ka'b Mürre.
Ümmü Süleym bint
Milhan. [125]
Ebû Leylâ el-Ensârî.
Mu'âviye b. el-Hakem.
Hasan b. Ali b.
Ebî Tâlib.
Huzeyfe b. Esîd
el-Gıfârî.
Selmân b. Âmir.
Urve el-Bârikî.
Safvân b. Ümeyye. [126]
Ebû Basra el-Gıfârî.
Abdurrahman b. Ebzey.
Abdullah b. Ukeym.
Amr b. Ebî Seleme.
Âmir b. Rabî'a. [127]
Rabî'a b. Ka'b.
Seleme b. el-Muhabbık
el-Hüzelî.
Eş-Şifâ bint Abdillah
el-Adeviyye.
Sübey'a el-Eslemiyye[128]
.
Nübeyşe.
Ebû Kebşe el-Enmarî.
Amr b. el-Hâmik.
El-Hulb. [129]
Vâbisa b. Ma'bed
el-Esedî.
Ebü'l-Yeser.
Mü'minlerin annesi
Zeyneb bint Cahş.
Dubâ'e bint ez-Zübeyr
b. Abdilmuttalib. Busra bint Safvân. [130]
Mü'minlerin annesi
Safiyye.
Ümmü Hişâm bint Harise
el-Ensârîyye.
Ümmü Mübeşşir.
Ümmü Külsûm.
Ümmü Kurz.
Ümmü Ma'kıl
el-Esediyye.
Itban b. Mâlik,
[Urve b. Mudarris,
Mucemmi' b. Câriye
Nu'aym b. Hemmar] [131]
Ebû Mahzûre.
Adiyy b. Âmîre.
Ebü'l-Lahm'm kölesi
Umeyr.
Huraym b. Fatik
el-Esedî. [132]
Nevfel b. Mu'âviye.
Ebû't-Tufeyl.
Umâre b. Ruveybe.
Hamza b. Amr
el-Eslemî.
İbn el-Hanzeliyye.
Hişâm b. Âmir.
El-Muttalib b. Ebî
Vedâ'e.
Beşîr b. el-Hasasiyye.
Ebyed b. Hemmal
el-Me'ribî. [133]
Ebû Reyhâne.
El-Eş'as b. Kays
el-Kindî.
Ebû Sırma. [134]
Ebû Rimse. [135]
Hüseyn b. Ali b. Ebî
Tâlib.
Ebû Atik. [136]
Abdulmuttalib b.
Raî'a.
EI-Esved b. Seri'.
Cerhedu' l-Eslemî.
Hubşî b. Cünâde.
Üsâme b. Şerik.
Amr b. Harice.
Hanzele el-Kâtib.
Ruveyfi' b. Sabit.
Abdurrahman b. Ebî
Bekir es-Sıddîk.
Bilâl b. el-Hâris
el-Muzenî.
Aiz b. Amr el-Muzenî.
Ümmü'l-Husayn, [137]
Havle bint Kays.
İbn Mes'ûd'un hanımı
Zeyneb.
El-Furay'a bint Mâlik.
Hansa bint Hidam.
Umeyme bint Rukayyika. [138]
Üvey m b. S aide. Ebû
Ümeyye. Kutba b. Mâlik. Habîb b. Seleme. Avf b. Mâlik b. Nadle.
Ebû Cum’a.
Katâde b. en-Nu'mân
ez-Zaferî.
Abdullah b. es-Saib.
Muhammed b. Abdillah
b. Cahş.
Seleme b. Kays
el-Eşcâî.
Mu'aykîb.
Kays b. Tıhfa.
Seleme b. Sahr
el-Beyadî.
Ukbe b. el-Hâris.
El-Hâris b. Yezîd
el-Bekrî.
El-Hâris b. Evs.
Arfece.
Ali b. Şeybân.
El-Müseyyib (Bana
göre: Ebû Sa'îd'dir).
El-Müstevrid[139] b.
Şeddâd.
Abdullah el-Muzenî.
Kays b. [Ebî] Garaza, [140]
Süveyd b. en-Nu'mân.
Ümmü Hâlid, [141]
bana göre bint Hâlid'dir.
Ümmü Haram bint
Milhan.
Mü'minlerin annesi
Ürnmü Seleme'nin kızı Zeyneb.
Mü'minlerin annesi
Cüveyriyye. Rasûlullah (s.a.s.)'ın azadlı cariyesi Selmâ. [142]
Asım b. Adiyy. Mihnef
b. Süleym. Kurz[143]b.
Alkame. Abdullah b. Hanzele.
Seleme b. Yezîd.
EI-Hucac el-Eslemî. El-Hâris el-Eş'arî. Rafi'b. Arabe. Nasr b. Hazn. EI-Feletan[144] b.
Âsim. Zu Mı hm ar. Ebû Ayyaş ez-Zurekî. En-Nu'mân b. Mukarrin. Harise b. Vehb
el-Huzâ'î. Ebû Vehb el-Cüşemî. [145]
Mâlik b. el-Huveyris.
Süveyd b. Mukarrin -Üç
Hadis Rivayet Edenler arasında da zikredilmiştir[146]
EI-Muhâcir b. Kunfuz.
Uveymir b. Eşkar.
Hişâm b. Hekim b.
Hizam.
Muhammed b. Safvân.
Kabisa b. el-Muhârık.
Akıl b. Ebî Tâlib.
Süleym b. Amr'm[147]
annesi Ümmü Cundub.
Ümmü'1-Ala.
Bişr b. Süheym.
Ebû'l-Hamrâ. [148]
Hufaf b. înıâ.
Suhar el-Abdî.
Rabî'a b. İbad.
Ebû Arib.
Mâlik b. Sa'sa'a.
Mucâşi' b. Mes'ûd
es-Sülemî.
Kâbus b. Ebi'l-Mehânk. [149]
Yezîd b. Ebi'l-Esved.
Ma'nb. Yezîd.
Osman b. Talha.
Ma'kıl b. Sinan
el-Eşca'î.
Seleme b. Nufeyl
es-Sekûnî.
Sa'lebe b. el-Hakem.
Ma'mer b. Abdillah b.
Nadle el-Adevî.
Amr b. Hazm.
Mihcan b. el-Edrâ'.
Ebû'1-Ca'd. [150]
Ebû Abs b. Cebr. [151]
Salim b. Ubeydillah.
Es-Saib b. Hallâd.
Lakit b. Sabira.
Süfyân b. Abdillah.
Siifyân b. Ebî Züheyr.
Huveylid[152] b.
Sa'lebe b. Mâlik.
Ümmü Buceyd.
Ümmü'd-Derdâ.
Mü'minlerin annesi
Şevde.
Safiyye bint Şeybe
Ümmü Ey men. Hâlid b.
el-Velîd. Abdullah b. Selâm. [153]
Abdullah b. Yezîd el-Ensârî.
Ubeyy b. Mâlik.
Ebû Hazim el-Ensârî.
Mu'âz b. Afra.
Sa'îd Ebû Abdulazîz[154]
Hani b. Hani.
Kabîsa b. Zueyb'in
babası Zueyb.
El~Alâ b. el-Hadremî.
Ebû Huzâme.
Vahşî b. Harb.
Kays b. Âsim.
Mâlik b. Hübeyre.
Rukâne b. Abdi Yezid
b. el-Hâris.
[El-Hâris b. Amr]. [155]
Ebû Zeyd el-Ensârî.
Sebre[156] b.
Fatik.
Utbe b. Gazvân.
Osman b. Maz'ûn.
El-Hâris b. Müslim.
El-Hakem.
Ebû Lebîbe. [157]
Feyrûz ed-Deylemî.
El-Hâris b. Kays.
Hâlid b. Urfuta.
Busr b. Ebî Ertat.
Amr b. Ürneyye. [158]başka
biri.
Abdurrahman b. Safvân.
El-Haccâc b. Amr
ez-Zubeydî.
Abdurrahman b. Hasene.
Muhammed b. Sayfî.
Câriye b. Kudâme.
Târik b. Abdillah
el-Muhâribî.
Sinan b. Senne.
Deylem el-Himyerî.
Ziyâd b. el-Hâris.
Mu'âviye b. Hudeyc.
Hezzâl.
Akkâ[159] b.
Vedâ'e.
Abbâs b. Mirdas.
Ed-Dehhâk b. Süfyân. [160]
Ebû Ruhm.
Ebû Beşîr el-Ensârî.
Ebû Cebire el-Ensârî.
Rasûlullah (s.a.s.)'m
kölesi Zeyd b. Harise.
İbn Ebî Âmire.
El-Cârud el-Abdî.
Ebû Necih es-Sülemî.
Ümmü Dabbe. [161]
Bint Leylâ.
Ümmü' 1-Münzir.
BintKerdem. [162]
Ümmü Habîbe bint Sehl. [163]
[1] Huneyn Gazvesi ile ilgili olarak bkz. Vâkidî, 417; İbn
Hişâm, IV, 80; İbn Sa'd, I/II, 108; et-Taberî, III, 125; İbn Seyyidi'n-Nâs, II
187; îbn Kesîr, IV, 322; Zâdu't-Me'âd, II, 438; el-Imtâ', 401;
Mevâhibu'l-L&Mnniyye, I, 208; Târîhu'l-Hamîs, II, 99; el-Buhârî, V, 153.
[2] İbn Hişâm, IV, 80'e göre yapılan bir ilavedir.
[3] Zâtu Envât: Müşriklerin gidip ona süahlannı
bağladıkları, onun yanında itikafa girdikleri bir ağaçtır.
[4] A'râf, 138.
[5] İbn Hişâm'da: "Ey Semûre ağacının altında biat
eden sahabe topluluğu!" anlamında bir kayıt var.
[6] Metin için bkz. et-Taberî ve Târîhu'l-Hamîs, II, 105.
[7] İbn Hişâm, IV, 97'de: Nasr b. Mu'âviye yerine Nasr b.
Ri'ab yazılıdır.
[8] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 222-227.
[9] Asıl nüshada, Zem'a yerine Rabî'a yazılıdır.
El-Cemhara, 109-110 ve el-İsâbe'ye dayanı-
larak soy kütüğüne "Esed" adı eklendi.
[10] İbn İshâk'a göre adı: Surâka b. el-Hâris'tır.
Bazılarına göre İse adı, Surâka b. el-Hab-bâb'dır. Bu yüzden İbn Abdilberr,
onun için İki ada göre de biyografisini yazmıştır.
[11] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 227.
[12] Taif Gazvesi için bkz. Vâkıdî, 422; İbn Hişâm, IV,
121; îbn Sa'd, I/II, 114; et-Taberî, III, 132; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 200;
Zâdu'l-Me'âd, II, 461; İbn Kesîr, IV, 345; eUmtâ\ 415; d-Mevâhibu l-Lcdünniyye,
I, 214; Târîhu' l~Hamîs, II, 109; el-Buhârî, V, 156.
[13] Bu yerlerin hepsi Taif bölgesİndedirler.
[14] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 227-229.
[15] ibn İshâk da yukarıda yazıldığı gibi adlandırırı
ıştır. İbn Hişâm, IV, 192'de, "Ona Tbn Hubâb da
denilmiştir." der.
[16] Asıl nüshada el-Anzî yerine el-Arnî yazılıdır. Bu
yanlıştır. El-Isâbe ye göre düzeltildi.
[17] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 229.
[18] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 229-230.
[19] 609 Hevâzin ganimetleri ve Müellefe-i kulûba verilen
pay hakkında bkz. İbn Hişâm, IV, 130; İbn Sa'd, I/II110; et-Taberî, III, 134;
İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 193; İbn Kesîr, IV, 352; ehİm-!â\ 423; el-Mevâhibu'l-Ledünniyye,
I, 216; Târîhu'l-Hamîs, II, 112.
[20] Asıl nüshada Âbid yerine Âiz yazılıdır.
[21] İbnu'l-Arabî, 74'de der ki: "Dahya adlı atın
binicisi, Amr b. Amir b. Rabî'a b. Âmir b. Sa'saVdir. Haddâş b. Züheyr'in şu
sözü ile de delil getirmiştir: "Dahya adlı atın binicisi Amr b. Amir'i
kabul etmedi."
[22] El-Buhârî, V, 159'da şöyle yazılıdır: "Kureyş,
câhilİyeden yeni kopmuş ve musibete yeni düçâr olmuş, İslâm ile yeni ahid
yapmışlardı. Ben onların kalblerini onarıp İslâm'a ısındırmak istedim."
[23] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 230-233.
[24] Vâkıdî, 425; İbn Hişâm, IV, 159; İbn Sa'd, I/II, 118;
et-Taberî, III, 142; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 215; İbn Kesîr, V, 2; Zâdu'l-Me'âd,
III, 3; el-İmtâ\ 445; el-Mevâhibul-Ledünniyye, I, 222; Târîhu'l-Hanm, II, 122;
el-Buhârî, VI, 2.
[25] El-Huşenî: 'Casum bir yerachdır." der. Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in Ratic Mescidi'nde bulunduğu sırada, Casum suyundan
içtiği rivayet edilmiştir. Bu, Heysem b. et-Teyyihan'ın ku-yusudur. Bkz.
es-Semhûdî, II, 62, 131.
[26] Diğer siyer kitaplarında: "Allah onların özrünü
kabul etmedi." yazılıdır.
[27] İbn Hişâm, IV, 170'de, on küsur gece; İbn Sa'd, II,
12İ'de yirmi gece yazılıdır.
[28] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 233-237.
[29] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 237.
[30] Tebük Mescidleri hakkında bkz: es-Semhudi, II, 181.
Bazılarına göre mescidlerin sayısı on altıdır. Yani İbn İshak’ın rivayet
ettiklerine iki mescid ilave etmişlerdir.
[31] Asıl nüshada Ellâ yerine Âlâ yazılıdır. İbn Hişam, IV,
174; Mu’cemu mâ Ustu’cime göre düzeltildi. Es-Semhudi, II, 181’de, bu yer adı
“Beeley” şeklinde yazılıdır. Es-Semhudi’nin sözü ilginçtir.
[32] El-Bekri der ki: “Betra, Haris b. Ka’b oğullarının
topraklarında bulunan bir dağın adıdır.”
[33] İbn Hişam, IV, 174’te de aynı bu şekilde yazılmıştır.
Bazı nüshalarda Zülhifa şeklinde kaydedilmiştir.
[34] EI-Bekri der ki: "Sanırım bu yerin adı Rak'a
değil Rakma'dır." Başkaları İse, bu mescidin adını Sukya diye
kaydetmişlerdir. Sukya da Vâdi'l-Kurâ'ya yakın, Uzre Oğullan'nm toprakları
içerisindedir.
[35] Zü'1-Merve Mescidi, Medine'den sekiz konak
uzaklıktadır.
[36] Zû Huşub, Medine'den bir konak uzaklıktadır.
[37] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 237-238.
[38] Bu konu için bkz. ibn Hişâm, IV, 182; İbn Sa'd, I/II,
52; et-Taberî, III, 140; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 228; İbn Kesîr, V, 29; Zâdu'l-Me'âd,
III, 60; eHmtâ', 489; Târihu'l-Hamîs, II, 134.
[39] Puta, tâğiye ve tâğût denilmiştir. Tâğûttan murâd,
burada Lât adlı puttur. Sakîf kabilesi, Lât adlı puta tapıyorlardı. Onu korumak
için bekçi tutmuşlardı. Ona saygı duyup tavaf ediyorlardı. Sakifliler, onu
Ka'be ile mukayese ediyorlardı.
[40] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 238-240.
[41] Hz. Ebû Bekir'in hacc emirliği hakkında bkz. İbn
Hişâm. IV, 188; İbn Sa'd, I/II, 121; et-Ta-berî, III, 154; İbn Seyyidi'n-Nâs,
II, 231; İbn Kesîr, V. 36; Zâdul-Me'âd, III, 52; el~İmtâ\ 498;
el-MevâhibulrLcdünniyye, I, 228; Tavîhul-Hamis, II, 141.
[42] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 241.
[43] Temsilcilerin eelip İslâm'a boyun eğişleri İle ilgili
olarak bkz. îbn Hişâm. IV, 205-236; İbn Sa'd, I/Il, 38-86; el-Taberî, III,
150-155; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 232-258; İbn Kesîr, V, 40-95; Zâdul-Me'âd, III,
60-115; cl-hnta , 434-435, 495, 505-509; Târîhu l-Hamîs, II, 192-198.
[44] Adı: el-Münzir b. el-Hâris b. Âiz el-Asarî'dir.
Abdulkays kabilesinin bîr kolu olan Asar'a nîs-
bet edilmiştir.
[45] Zübeyd kabilesinin elçisidir. Onun ile birlikte on
kişi daha gelmişti. Sa'd b. Ubâde'ye misafir olmuşlardı.
[46] Bkz. îbn Hişâm, IV, 237.
[47] Bkz. adı geçen eser.
[48] Bkz. İbn Hişâm, IV. 239.
[49] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 241-242.
[50] Veda Haccı ile ilgili olarak bkz. Vâkıdî, 432; İbn
Hişâm, IV, 248; îbn Sa'd, I/1I, 124; et-Ta-berî, III, 174; İbn Seyyidi'n-Nâs,
II, 272; İbn Kesîr, V, 109; el-İmtâ\ 510; el-Mevâhi-bıı'l-Ledünmyye, I, 231;
Târthu'l-Hamîs, II, 148.
[51] Burada İbn Hazm bu rivayeti tercih etmiştir. Mekhûl ve
Ebû Taîha'nın bazı rivayetleri de bu rivayeti desteklemektedir. Aişe ve
Câbir'den naklolunan bazı rivayetlerde ise, Rasûlullah (s.a.s.)'m, yalnız
başına hacc yapmaya niyet ettiğini söylemektedir. Yalnız başına hacca niyet
ettiği, Medine ekolünün görüşüdür. Onlardan başka diğerlerine göre ise, Rasûlullah
{s.a.s.) hacc Üs birlikte umre de yapmıştır. Bazıları demişler ki:
"Umre'ye niyet ederek Mekke'ye girdi. Sonra ona hacc ilave etti."
[52] Yani Kedâ'dan girdi.
[53] Câbir'den naklolunan bu rivayet için bkz. İbn Sa'd,
I/II, 126.
[54] Bu konuda bkz. İbn Hazm, el-Muhaltâ, VII, 108-109.
[55] Temettü' Haccı: Kişinin, hac aylarının birinde, umreye
niyet edip sonra o yılın hac aylarında hac yapmasıdır (el-Mıthaliâ, VII, 164).
[56] İbn Hazm, el-Mııhallâ, VII, 105'te der ki: "Âİşe (r.a.). Veda Haccı yılında,
hacdan önce asla umre yapmadı. Zira o, Şerif denilen yere geldiğinde hayız
görmeye başladı. Kurban bayramının birinci günü temizlendikten sonra ancak
Ka'be'yi iavaf etti. Bu durum gün gibi aşikârdır. Bundan dolayı Hz. Âİşe
(r.a.), Rasûlullah (s.a.s.)'dan hacdan sonra umre yapmayı istedi. Kurban
bayramının dördüncü gününden sonra, Rasûİullah (s.a.s.), ona Ten'im denilen
yerde umreye niyetlenmesini ve umresini yapmasını buyurdu.
[57] El-Muhallâ, VII, 82'de şöyle yazılıdır: "Kadın
olsun, erkek olsun, ihrama girdikleri sırada bulabilecekleri misk, amber, buhur
v.b. en güzel kokulan sürmelerini ve kendilerinden bu kokuları gidermemeyi hoş
karşılıyoruz. Bazıları ise, ihramda olanlar için güzel koku sürmeyi mekruh
görmüşlerdir. İbn Hazm, ihramlılar için güzel koku sürmeyi savunmuş ve onu
mekruh görenlere karşı gelmiştir.
[58] İfâda tavaf:: Hacıların, kurban bayramının birinci
günü Mİna'dan Mekke'ye gelip Beytul-lah'ı tavaf ettikten sonra dönmeleridir.
[59] Bu, "Kitâbu Hıcceti'1-Veda'" adlı eserdir.
İstanbul Feyzullah Efendi Kütüphanesi'nde bir el yazması nüshası bulunmaktadır.
Arap Devletleri Üniversitesi Arapça El Yazmalarını Yaşatma Enstitüsü'nde onun
bir mikrofilmi bulunmaktadır. Allah'ın izni ile onun bu eserini yayınlayacağız.
[60] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 242-244.
[61] Nüshanın dipnotunda şöyle yazılıdır: "Sekiz aydan
daha az bir süredir. Zira yukarıda geçtiği gibi, Uhud Savaşı üçüncü ydın
başlarında yapıldı."
[62] Rasûlullah (s.a.s.)'ın vefatı ile ilgili oiarak bkz.
İbn Hişâm, IV, 291, 298-317; İbn Sa'd, II/II,
10-80; et-Taberî, III, 192-207;
İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 335-342; İbn Kesîr, V, 223-244; e!~İmtâ', 540-551:
el-Mevâhibu I-Ledüwıivye, II, 474-505; Tânhu'i-Hamîs, II, 160-173: el-Buhârî,
VI, 9-16.
[63] Zâiu'1-cenb hastalığına yakalandığı endişesi ile,
Rasûlullah (s.a.s.)'ın ağzına akıttıkları ilaç, Ûd-İ Hindî ile Vers denüen,
biraz Alaçehre veya Yemen Zağferanı, biraz da, zeytin yağı idi.
[64] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 244-247.
[65] Köşeli parantez içindekiler asıl nüshada siliktir.
Metnin bağlamı böyle olmasını gerektiriyor.
[66] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 251.
[67] Asıl nüshada Yezîd yerine Zeyd yazılıdır.
[68] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 251.
[69] Asıl nüshada Bekr yerine Bukeyr yazılıdır.
[70] Asıl nüshada Ubeyd yerine Ubeyde yazılıdır.
[71] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 251-252.
[72] Ebû Amr b. Alâ'dan sonra Basralilar Şu'be (H. 205)'nin
kıraatini takip etmişlerdir.
[73] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 252.
[74] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 253.
[75] Bu risale, Dâru'I-Kütüb Hadis Istılahları bölümü 254
ve 52İ numarada kayıtlı bulunan nüshalar ile karşılaştırıldı. 254 numaralı
nüsha (c) harfi ile simgeieşürildi. 521 numaralı nüsha ise (d) harfi ile
simgeleştirildi. İbnu'l-Cevzî'nin, Teikfhu Fuhûmı Ehli'l-Eser adlı eserinde
yazılanlar ise (t) harfi ile simgeleştirildi. Başlık nüshanın asİında yoklu;
(c) nüshasında geçtiği gibi yazdık.
[76] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 257.
[77] Asıl nüshada 5364 diye yazılıdır. Tashih (c), (d) ve
(t)*ye göre yapıldı.
İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 257.
[78] Bu ilave (c), (d) ve (l)'ye göre yapıldı. Ası!
nüshada, Enes b. Mâlik, sıralamada Hz. Âİ-şe'den sonra gelmekledir. Biz burada
öne aldık
[79] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 257.
[80] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 258.
[81] İlave, (c), (d) ve (t)'ye göre yapıldı. Asıl nüshada
"Ömer", "Ali"'den sonra gelmektedir.
[82] İlave (c), (d) ve (t)'ye göre yapıldı.
[83] İlave (c), (d) ve (t)'ye göre yapıldı.
[84] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 258.
[85] Asıl nüshada "Ebû Zer", "Sadece İki Yüz
Hadis Rivayet Edenler" başlığı altında "Huzeyfe b. el-Yemân'"dan
sonra zikredilmiştir. Bu başlık anlamsızdır. Zira biz burada asıl nüshada
belirtilenin aksine, Ebû Zer'in rivayet ettiği hadis sayısını (c), (d) ve
(t)'ye bakarak 281 olarak tesbit ettik.
[86] (c), (d) ve (t)'de 250 hadis rivayet ettiği
belirtilmiştir.
[87] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 258.
[88] Asli nüshada 123 hadis rivayet ettiği
kaydedilmektedir, (c), (d) ve (t)'ye bakılarak düzeltildi, (c)'de Sevbân
zikredildikten sonra Semûre b. Cundub'un 123 hadis rivayet ettiği
belirtilmİştir.
[89] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 259-259.
[90] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve (t)'ye göre
ilave edilmiştir.
[91] Köşeli parentez içindekiler (C), (d) ve (t)'ye göre
ilave edilmiştir.
[92] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve (t)'ye göre
ilave edilmiştir, (t)'de Ammâr zikredildikten sonra, Amr b. Avf in 62 hadis
rivayet ettiği belirtilmektedir. Diğer iki nüshada ise bu ifade yoktur.
[93] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve {t)'ye £ore
İ'ave edilmiştir.
[94] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve (t)'ye göre
ilave edilmiştir.
[95] Köşeli parentez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave
edilmiştir.
[96] Bu ad Fedâle şeklinde (f harfinin üstün hareke
edilmesi ile) okunması gerekir. Başka şekilde telaffuz etmek yanlıştır.
El-Kâmüs'un yazarı, onu Fudâle (f harfinin ötresi ile) okumuştur. Bu şekilde
okumak yanlıştır.
[97] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[98] (c) ve (t)'de "el-Mikdam Ebû Kerime"
şeklinde yazılıdır. Ebû Kerîme onun künyesidir.
[99] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[100] Müellif, aynı şahsı Yirmi Hadis Rivayet Edenler
arasında da zikredecektir. Onlardan biri Ebû Berde ez-Zuferî olabilir. Bkz.
Ahmed b. Hanbel, Müsned.
[101] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[102] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[103] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[104] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[105] İki köşeli parantez İçindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[106] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[107] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
İlave edildi.
[108] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
İlave edildi.
[109] Abdullah b. Selâm, bu kitapta "Beş Hadis Rivayet
Edenler" başlığı altında zikredilmiştir. Yukarıda İki köşeli parantez
içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.
[110] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
iiave edildi.
[111] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[112] İkİ köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre
ilave edildi.
[113] Asıl nüshada Beltea diye yazılıdır, (c), (d), (t)
Ahmed b. Hanbel'in Miisned'im göre düzeltildi.
[114] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 259-262.
[115] Müellif aynı kişiyi Yirmi Altı Hadis Rivayet Edenler
arasında da zikretti. Bu iki kişiden biri Ebû Berde ez-Zaferî olabilir. Bkz.
Ahmed b. Hanbel, Müsned.
[116] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 262.
[117] İki köşeli parantez içindekiler asıl nüshada yok. (c),
(d) ve (t)'de bulunmaktadır.
İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 262.
[118] (c) ve (t)'de "İbn Hevâle" şeklindedir. Bu
Abdullah b. Hevâle'dir. Künyesi Ebû Hevâle'dir.
[119] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.
[120] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.
[121] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.
[122] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.
[123] (c) nüshasında zikredilmemiş; (t)'de ise 'aher'
kelimesi yoktur.
[124] Asıı nüshada Abdullah'tır. El-İsÛbe, (c) ve (t)'ye
göre düzeltildi.
[125] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263-264.
[126] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 264.
[127] Asıl nüshada Rabi' diye yazılıdır.
[128] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 264.
[129] EI-Mecd, el-Kâmûs'ta diyor ki; "El-Huib, Ebû
Kabîsa Yezîd b. Kanafe et-Tâî'nin lakabıdır. Muhaddisler, onu el-Hulb diye
okurlar. Doğrusu el-Helb'tîr." Bizce doğru olan ise, na-kİl âlimleri olan
muhaddislerin tesbit ettiğidir.
[130] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 264-265.
[131] (c) ve (t)'ye göre yapılan bir ilevedir. Bu iki
nüshanın asıllarına göre ise, "Hemmâr"'ın yerine "Hemmâz"
bulunmaktadır. El~îsâbe, Alımed b. Hanbel, Müsned, V, 286; İbn Sa'd, VII/I1, 135'e
göre doğru olanı ise, Nu'aym b. Hemmâr'dır. El-fsâbe'Ğe şöyle yazılmaktadır:
"Nu'aym b. Hemmâr", ona İbn Hebbâr, İbn Heddâr veya İbn Himâr da
denilmiştir. En doğrusu ise Hemmâr'dır.
[132] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 265.
[133] Asii nüshada "el-Hârisî" diye yazılıdır.
EI-{.sâbe'ye göre doğrusu, Ebyed b. Hammal ei-Me'ribî Scbeı şeklindedir. İbn
Sa'd, V, 382'ye göre "el-Mazınî", onun üzerine yapılan bir açıklamada
ise "el-Me'ribî" diye yazılıdır. Tehzîbu n-Nevevî, I, IO7'de
"Hemmâl" ve "el-Me'ribî" kelimelerinin, yukarıda yazıldığı
şekilde okunması gerektiği belirtilmiştir.
[134] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 265-266.
[135] Ahmed b. Hanbel, Müsned; el-İsâbe ve (c)'de bu isim
aynı yukarıda yazıldığı şekildedir. (t)'de ise "Ümmü Rumeysâ"
şeklindedir.
[136] Asıl nüshada İbn Atîk diye yazılıdır.
[137] Asıl nüshada Ebû'l-Husayn diye yazılıdır, (c), (d),
(t), Ahmed b. Hanbel, Müsned ve el-İsâ-be'ye göre düzeltildi.
[138] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 266.
[139] Asıl nüshada el-Musavvir diye yazılıdır, (c), (d),
(t), Ahmed b. Hanbel, Müsned ve el-İsâ-6<?'ye göre düzeltildi.
[140] Asıl nüshada "Kays b. Azaza" şeklindedir.
El-İsâbe'ye göre doğrusu Kays b. Ebî Garaza'dır.
[141] Künyesi ile meşhurdur. İsmi Emet'tir.
[142] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 266-267.
[143] Asıl nüshada Küneyf diye yazılıdır. El-İsâbe, (c), (d)
ve (t)'ye göre düzeltildi.
[144] Asıl nüshada el-Belevân şeklindedir. El-İsâbe,
Usdu'l-Ğâbe, (c), (d) ve (t)'ye göre düzeltildi.
[145] Asıl nüshada el-Huşenî şeklindedir. El-İsâbe, (c) ve
(t)'ye göre düzeltildi.
[146] İki tire arasındakiler nüshayı yazanın bir eklemesi
olabilir.
[147] Asıl nüshada da bu ad, "Süleym b. Amr'm
annesi" şeklinde geçmektedir. İbn Sa'd, VIII, 224'te de Süleym olarak
geçmektedir. Ne var ki bu zât annesine isnad edildiğinde, "Süleyman b. Amr
b. el-Ahves" olarak zikredilmiştir. Yani Süieym'İn yerine Süleyman
yazılmıştır. El-İsâbe'de de ismi, "Süleyman" olarak geçmektedir. İbn
Hacer, et-Tehzîfrde onun biyografisini, "Süleyman b. Amr b.
el-Ahves" adı altında yazıyor ve diyor ki: "Babası ve annesi Ümmü
Cundub'ten hadis rivayet etmiştir. Anne ve babası sahâbî idiler."
[148] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 267-268.
[149] İbn Hacer, eI~İsâbe'de der ki: "Kâbus b.
el-Mehârık ya da İbn Ebi'l-Mehârık... Meşhur bir tabiîdir... Yanlış anlaşılması
muhtemel bir yazıda okuduğuma göre, İbn Hazm, onu Bakî b. Mahled Müsned'İnin
tertibi üzere zikretmiş ve Rasûlullah'dan altı hadis rivayet ettiğini belirtmiştir.
Ben derim ki, bu hadisler mürseldİrler."
[150] Asıl nüshada Ebû'l-Ca'îd olarak geçer. El-İsâbe, (c)
ve (t)'ye göre düzeltildi. Bu zât, Ebû'1-Ca'd ed-Damrî'dır.
[151] El~İsâbe'âe; Ebû Ubeys b. Cebr olarak geçer.
[152] Asıl nüshada, Huveyle bint Sa'lebe'dir. El~!sâbe ve
(c)'ye göre düzeltildi.
[153] Hâtid ve Abdullah b. Selâm (c), (d) ve (t)' de
zikredilmem işlerdir. Bu eserde Abdullah, Yirmi Beş Hadis Rivayet Edenler
arasında da zikredildi.
İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 269-270.
[154] {c)'de, Sa'îd b. Abdİlazîz; (d)'de Sa'îd b. Abdiluzzâ
olarak yazılıdır. Her ikisi de yanlıştır. Bkz. el-îsâbe, nr. 3289; ve el-Kuna,
721
[155] (c), (d) ve (t)'ye göre eklendi.
[156] Asıl nüshada "Semre" olarak geçer. Bizim
yukarıda zikrettiğimiz daha doğru ve tercihe şâ-yândır.
[157] Asıl nüshada, Ebû Lebine'dir. (c), (d), (t) ve
el-İsâbe'ys, göre düzeltildi.
[158] Asıl nüshada, "Abdurrahman b. Safvân'm kardeşi
Amr b. Ümeyye ed-Damrî" olarak geçmektedir. Bu apaçık olarak yanlıştır.
[159] Asıl nüshada, "Attâf'tır. (c), (d), (t) ve
el-İsâbe'yt göre düzeltildi.
[160] Asıl nüshada, "Süfyân"ın yerine
"Osman" yazılıdır, (c), (d), (t) ve el-İsâbe'yc göre düzeltildi.
[161] (c) ve (t)'de, "Ümmü Dubayye"; (d)'de ise
"Ümmü Tubayye" olarak geçmektedir.
[162] Asıl nüshada "İbn Kerdem"; (c) ve (t)'de
"Ümmü Kerdem" olarak geçmektedir Her ikisi de yanlıştır. Bu künyeye
sahip kimse yoktur. Bu hanım "Meymûne bint Kerdem'"den başka kimse
değildir. Bkz. İbn Sa'd, VIII, 222; el-İsâbe; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 366
[163] (t)'de Dört Hadis Rivayet Edenler başlığı altına şu
kişiler de eklenmiştir: "Ruveybe, Târik b. Eşim/Uşeym, Abdullah b. Ebî
Hadred.
İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 270-271.