Huneyn Gazvesi 2

Huneyn Gazvesi'nde Şehid Düşen Bazı Müslümanlar. 4

Taif Gazvesi 5

Taif Kuşatmasında Şehid Olan Müslümanlar. 6

Hevâzin Temsilcileri 6

Müllefe-İ Kulûb'a Ganimet Dağıtımı 7

Tebûk Gazvesi 9

Mescid-İ Dırar'ın Yıkılması 11

Rasûlullah (s.a.s.)'ın Medine İle Tebûk Arasında Namaz Kıldığı Mescidler. 11

Sakîf Kabilesinin Müslüman Olması 12

Hz. Ebû Bekir'in Hac Emirliği Ve Hz. Ali'nin, Hac Zamaninda "Berâe" Sûresini İnsanlara Okuması İçin Gönderilmesi 14

Kabile Elçilerinin, Müslüman Olmak Üzere Rasûlullah (s.a.s.)'A Gelmeleri 14

Veda Haccı 15

Rasûlullah (s.a.s.)'In Vefatı 16

Tevatür Yolu İle Rivayet Olunan Buyuk Şehirlerdeki Meşhur Kırâatlar. 18

Mekkelilerin Kıraati 18

Medînelilerin Kıraati 18

Kûfelilerin Kıraati 18

Basralıların Kıraati 19

Şamlıların Kıraati 19

Hadis Rivayet Eden Sahabenin Adları Ve Her Birinin Rivayet Ettikleri Hadislerin Sayısı 19

Binlerce Hadis Rivayet Eden (Sâhibu'l-Ulûf) 20

İki Bin Küsur Hadis Rivayet Edenler. 20

Bin Küsur Hadis Rivayet Edenler. 20

Yüzlerce Hadis Rivayet Edenler. 20

İki Yüz Küsur Hadis Rivayet Edenler. 20

Yüz Küsur Hadis Rivayet Edenler. 20

On Ve Onlarca Küsur Hadis Rivayet Edenler. 21

Yirmi Hadis Rivayet Edenler. 23

On Dokuz Hadis Rivayet Eden. 23

On Sekiz Hadis Rivayet Edenler. 23

On Yedi Hadis Rivayet Edenler. 24

On Altı Hadis Rivayet Edenler. 24

On Beş Hadis Rivayet Edenler. 24

On Dört Hadis Rivayet Edenler. 24

On Üç Hadis Rivayet Edenler. 24

On İki Hadis Rivayet Edenler. 25

On Bir Hadis Rivayet Edenler. 25

On Hadis Rivayet Edenler. 25

Dokuz Hadis Rivayet Edenler. 26

Sekiz Hadis Rivayet Edenler. 26

Yedi Hadis Rivayet Edenler. 26

Altı Hadis Rivayet Edenler. 27

Beş Hadis Rivayet Edenler. 28

Dört Hadis Rivayet Edenler. 28

 

 

 

Huneyn Gazvesi

 

Hevâzinlilere Mekke'nin fethedildiği haberi ulaştığında, [1] Mâlik b. Avf en-Nasrî, onları topladı. Sakifliler, Nasr b. Mu'âviye Oğullan, Cüşem Oğulları, Sa'd b. Bekr Oğulları ve Hilâl b. Âmir Oğullan'ndan bir kaç işi de Hevazinlilerle birlikte toplandılar. Bunların dışında [Kays Ay-lan] [2] dan kimse katılmadı. Ka'b b. Rabî'a'nın iki oğlu Ukayl ve Bişr, Ki-lâb b. Rabîa b. Âmir, onların diğer kardeşleri ve Ka'b ve Kilâb kabilele­rinden hiç kimse bu harekâta katılmadı. Cüşem Oğulları, kendileri ile bir­likte kabile reislerini, yaşlılarını ve efendilerini de savaşa gönderdiler. An­cak Cüşem Oğulları arasında Düreyd b. Sımme adında, kendisinde iş kal­mamış, çok yaşlı ve tecrübeli biri vardı. O da, vücûdu zayıf olduğundan, deve üzerinde bir hevdeç içinde görüşünden yararlanılmak için taşınıyor­du. Sakif'in iki lideri vardı: Birisi, Ahlaf'dan Karib b. Esved b. Mes'ûd b. Mu'attib, diğeri, Mâlik Oğullan'ndan Zu'I-Hımar Subey' b. el-Hâris b. Mâlik idi. Kardeşinin adı ise Ahmer b. el-Hâris'tir. Bütün birlikler, Mâlik b. en-Nasrî'nin başkanlığı altında birleşti. Mâlik, yukarıda adı geçen bü­tün kabileleri topladı. Kâfirler ile birlikte, daha iyi çarpışmaları için mal­larını, hayvanlarını, kadınlarını ve çocuklarını da gönderdi. Evtas'ta ko­naklayıp, ordugâhlarını kurdular.

Düreyd onlara: "Ben, burada, niçin deve böğürmeleri, eşek anırmala­rı, çocuk ağlamaları ve koyun melemeleri işitip duruyorum?" diye sordu. Dediler ki: "Mâlik, savaş erleri ile birlikte mallarını, kadın ve çocukları­nı da götürüyor." Bunun üzerine: "Mâlik nerede?" diye sordu, "işte bu­rada!" denildi. Düreyd ona: "Bunu ne için yaptın?" diye sordu. Mâlik: "Her savaş erinin ev halkını ve malını yanına koydum ki onlar için çarpış­sın da geri kaçıp gitmesin." diye cevap verdi. Düreyd ona: "Allah'a yemin ederim ki, sen, bir koyun çobanısın! Bozguna uğrayanı hangi şey geri çe­virebilir? Sen, yenersen, ancak adamın silahından yararlanarak yenebilir­sin! Yenilirsen, ev halkının içerisinde rezil ve rüsvay olursun!" dedi.

Sonra Düreyd: "Ka'b ve Kilâb kabileleri ne yaptılar?" diye sordu. "Onlardan harekâta katılan kimse yok." dediler. Düreyd: "Ciddiyet ve an­layış kayboldu. Şayet, bugün, bir yükselme ve şeref günü olsaydı, ne Kah'lılar ne Kilâb'lılar bu günde hulunmamazlık ederlerdi. Ben sizin de Ka'b ve Kilâb'Uların yaptıklarını yapmanızı ne kadar arzu ederdim!" de­di. "Âmir Oğulları ndan kimler katılmış?" diye sordu. "Amr b. Amir ve Avfb. Âmir" dediler. Düreyd: "Amr b. Âmir ve Avfb. Âmir, Benî Âmir'in iki gencidir. Onlardan ne yarar gelir, ne de zarar! Ey Mâlik! Hevazin hal-kının seçkin kişilerinin atlarını kesmeye itmekle, onlara yararlı ve onları koruyacak bir şey yapmamışsın. Sen, kadınları, çocukları, mallan, yurtla­rının en emin yerlerine ve kavimlerinin yanlarına kaldır. Şeref ve itibarla­rını yükselt. Sonra atların sırtında Müslümanlarla karşılaş. Savaş, lehin­de olursa, arkandakiler gelip sana kavuşurlar! Savaş aleyhine olursa, hiç değilse ev halkını ve malını kurtarmış olursun!" dedi. Mâlik, bunları yap­mak istemedi. Hevazinliler Düreyd'e karşı çıkıp, Mâlik'e itaat ettiler. Dü-reyd b. Sımme, Hevâzinlilerin, kendisini dinlemediklerini görünce: "Bu öyle bir gündür ki ben, onda ne bulunuyorum, ne de bulunmuyorum! Keş-ke genç ve dinç olsaydım da onların içinde koşup dursaydım." dedi. Ra-sûlullah (s.a.s.), onlar hakkında bilgi edinmek için Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî'yi, akşamleyin onların yanına gönderdi. Abdullah, onların sal­dırı plânlarını öğrenince, gelip Rasûlullah (s.a.s.)'a anlattı. Rasûlullah (s.a.s.), Safvân b. Ümeyye'den, yüz zırhı -diğer bir rivayete göre dört yüz zırhı- emanet olarak isteyip aldı.

Hz. Peygamber (s.a.s.), on bini Medîne'den kendisine eşlik eden, iki bi­ni de fetih ile birlikte Müslüman olanlardan olmak üzere toplam on iki bin Müslüman ile yola çıktı.

Rasûlullah (s.a.s.), Attâbb. Esîdb. Ebi'1-îsb. Ümeyyeb. Abdi Şems'i Mekke'ye vali olarak tayin edip, yoluna devam etti. Onunla birlikte olan­lar arasında: Süleym Oğullan'ndan Abbâs b. Mirdas, Kilâb kabilesinden Dehhâk b. Süfyân, Abs ve Zubyân kabilelerinden topluluklar da bulunu­yordu.

Cahiliye döneminde, müşriklerin Zâtu Envât[3] diye bilinen bir ağaçla­rı vardı. Kâfirler, yılın belirli bir gününde onun yanma giderler, ona ta'zîm (saygi)de bulunurlardı. Hz. Peygamber (s.a.s.) Huneyn'e giderken, bedevi câhil Araplardan bazıları yeşil bir ağaç gördüler ve: "Ey Allah'ın Rasûlü! Müşriklerin Zâtu Envât'ı gibi bize bir Zâtu Envât ihdas et!" diye seslen­diler. Rasûlullah (s.a.s.): "Varlığım, kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, siz de Musa'ya, kavminin dedikleri gibi bir söz söylediniz!" de­dikten sonra: "Dediler ki: "(Ey Mûsâ!) bunların bir çok ilahları olduğu gibi sen de bize bir ilâh yap.' Dedi ki: Siz gerçekten cahillik eden bir ka­vimsiniz!" [4] âyet—i kerimesini okudu. Sonra: "Zâtu Envât geleneği sizden Öncekilerin geleneklerindendir. Siz de kendinizden Önceki geleneklere mut­laka uyacaksınız." dedi.

Rasûlullah (s.a.s.), yoluna devam edip sabahın alaca karanlığında Hu-neyn vadisine geldi. Tihame bölgesinin vadilerinden olan bu vadi, konak­lanma vadisi idi. Hevazinliler, vadinin her iki yanma saklanmış, pusu kur­muşlardı. Müslümanlara yekvücut bir biçimde yüklendiler. Yenilgiye uğ­rayanlar arkalarına bakmadan dönüp kaçtılar. Rasûlullah (s.a.s.), onlara geri dönmeleri için seslendi. Fakat onlar geri dönmediler. Şu kişiler Rasû­lullah (s.a.s.) ile birlikte kaldılar: Ebû Bekir, Ömer, Ali, Abbâs, Ebû Süf­yân b. el-Hâris ve oğlu Ca'fer, Fadl b. Abbâs, Kuşem b. Abbâs ve onlar­dan başka bir topluluk. Hz. Peygamber (s.a.s.), Düldül adındaki boz katı­rının üzerinde idi. Abbâs ise Düldül'ün dizginini tutuyordu. Hz. Abbâs, gayet gür sesli idi. Rasûlullah (s.a.s.) ona: "Ey Ensâr topluluğu! Ey Ensâr topluluğu1. Ey ağacın[5] altında biat eden topluluk!" diye seslenmesini em­retti. Bize rivayet olunduğuna göre, daha sonra Rasûlullah (s.a.s.), Hz. Ab-bâs'a: "Ey Muhacir topluluğu!" diye seslenmesini de buyurmuştur.

Yukarıda belirtildiği biçimde, Hz. Abbâs seslenince, Müslümanlar onun sesini işittiler. Dönmeye çalıştılar. Ne var ki bozguna uğrayanların çokluğundan develerinin başını çevirmeğe bir türlü güç yetiremediklerin-den, zırh gömleklerini çıkarıp develerinin boyunlarına atttiktan sonra kılıç ve kalkanlarını alarak atlıyorlar; develerini kendi hallerine bırakıp, yaya olarak Rasûlullah (s.a.s.)'m yanma dönüyorlardı. Böylece, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanma ilk yetişenler yüz kişiyi buldu. Hevazinliler ile karşılaşıp aralarında savaş kızıştı. Hevazinliler, Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanına vardık­larında, Yüce Allah onların kalblerine korku saldı. Onlar güçlerini yitirdi­ler. Rasûlullah (s.a.s.), bir avuç toprak alarak onların yüzlerine atıverdi. Hevâzinlilerden toprağın değmediği hiç bir kimse kalmadı. İşte bu konu­da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Attığın zaman sen atmadın; lakin Allah attı," (Enfâl, 17).

Daha sonra Müslüman olan bazı Hevâzinlilerin şöyle söyledikleri be­lirtilmiştir:[6] "Müslümanlar ile karşılaştıktan sonra, fazla bir süre geçme­den onları yenilgiye uğrattık ve onları, boz bir katıra binen adamın yanı­na varıncaya kadar takip etmeye koyulduk. O kişi bizi gördüğünde, bizi engelleyip alıkoydu. Ökçelerimizin üzerinde geriye dönmekten başka bir şey yapamaz duruma geldik." Daha önce Rasûlullah (s.a.s.)'m yanında bulunanlar geri döndüklerinde, Hevâzinlilerin esir edildiklerini gördüler. İlk yenilgi sırasında, kaçmayıp yerlerinden ayrılmayanlar arasında Ümmü Süleym adında bir kadın da vardı. Elinde bir hançer olduğu halde, Ebû Talha'nın devesinin yularını sağlam bir biçimde tutuyordu.

Nihayet Hevâzinliler yenilgiye uğradılar. Onların malları, çoluk ve ço­cukları Müslümanların eline geçti. Sakif kabilesinden Mâlik Oğullan ile savaş kızıştı. Sadece bu boydan yetmiş kişi öldürüldü. Öldürülenler ara­sında liderleri Abdullah b. Rabî'a b. el-Hâris'in iki oğlu Zu'1-Himâr ve kardeşi Osman da vardı. AhlaPtan sadece iki kişi öldürüldü. Zira onların lideri Karib b. Esved, daha ilk yenilgiyi gördüğünde, sancağını bir ağacın üzerine asarak kavmi ile birlikte kaçtı. Mâlik b. Avf en-Nasrî, kavminden bir topluluk ile kaçıp Sakîf ile birlikte Taife girdi. Hevâzinl ilerden birkaç birlik de, Evtas'ta toplandı. Sakîf kabilesinin müttefiklerinden Giyere Oğulları, Nahle'ye doğru yöneldi. Onları, Müslümanlardan bir süvari bir­liği takip etti. Süleym Oğullan'ndan Rabî'a b. Rufey' b. Uhban b. Sa'Iebe b. Rabî'a b. Yerbu' b. Semmâl b. Avf b. İmru'ul-Kays, Düreyd b. Sımme'ye yetişip öldürdü. Düreyd'i öldüren kişinin, Abdullah b. Kuney' b. Uhban b. Saİebe b. Rabî'a olduğu da söylenmiştir.

Bu gazve sona erdiğinde, Rasûlullah (s.a.s.): "Her kim bir (kâfir) öldü­rür ve öldürdüğüne dair bir delil getirirse, öldürülenin silah ve elbisesi (selebi) onundur!" buyurdu. Evtas'ta toplanan Hevâzinlilerin üzerine, Ra­sûlullah (s.a.s.), Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin amcası Ebû Âmir Ubeyd el-Eş'arî'yi gönderdi. Ebû Âmir, Seleme b. Düreyd'in atmış olduğu bir okla şehid edildi. Ebû Mûsâ, hemen sancağı aldı. Amcasını öldürenin üze­rine bir hamle yaptı; onu öldürdü. Nasr b. Mu'âviye[7] Oğullan arasında savaş kızıştı. Hâris'in iki oğlu el-Alâ ve el-Evfâ adlarında iki kardeşin, Ebû Âmir'e ok atarak; birinin, onu kalbinden, diğerinin de dizinden vur­duğu da söylenmiştir. Diğer bir rivayete göre ise, Ebû Âmir, müşriklerden dokuz kardeşi birer birer İslâm'a davet ediyor, sonra da üzerlerine yürü­yüp öldürüyordu. Meydana çıkan onuncu kişi, Ebû Âmir'in üzerine yürü­dü ve onu şehîd etti. Bu kişi sonradan Müslüman oldu. [8]

 

Huneyn Gazvesi'nde Şehid Düşen Bazı Müslümanlar

 

Üsâme b. Zeyd'in anne bir kardeşi Eymen b. Ubeyd (İbn Ummi Eymen). Yezîd b. Zema[9] b. Esved b. el-Muttalib [b. Esed] b. Abdiluzzâ. Atı azgınlaştı, şehîd oldu. Bu atın adının "el-Cenâh" olduğu söylenmiştir. Surâka b. el-Hâris b. Adiyy b. el-Aclân: Ensâr'dandı. [10] Ebû Âmir el-Eş'arî. Hevâzin savaşı, hicretin sekizinci yılında, Şevval ayının ilk günlerinde yapıldı.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın, Hevâzinlilere, kadınlarını ve çocuklarını geri ver­mesi, Kureyş ve Necidlilerin liderleri ile diğer Arap reislerine onların mal­larından verip dağıtması, Taif Gazvesi'nden sonra zikredilmiştir.

Rasûlullah (s.a.s.), dönüşte Mekke'ye uğramadan Huneyn'den Taife doğru yola çıktı. [11]

 

Taif Gazvesi

 

Ebû Muhammed Ali b. Ahmed (rh. a.) der ki: Sakif kabilesine mensup Urve b. Mes'ûd ve Gayleyn b. Seleme, ne Huneyn Savaşi'na ne de Taif[12] kuşatmasına katıldılar. Cureyş'de kalıp, kale yıkma ve mancınık atma sa­natını öğrendiler. Rasûlullah (s.a.s.), Ci'râne'den Nahletü'l-Yemâniyye üzerine doğru gitti. Sonra Karn'e, sonra Muleyh'e, sonra Liyye'nin Buh-ratu'r-Ruğa[13] mevkiine uğradı. Burada bir mescid yapıp, içinde namaz kıldı.

Rasûlullah (s.a.s.), Buhratu'r-Ruğa'da bulunduğu sırada, Hüzeyl kabi­lesinden birinin, kabilesinden öldürülen bir kişiye karşılık kan davası iste­ğinde bulunduğu, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.)'m kısas uyguladığı be­lirtilmiştir.

Adı geçen yerde, Mâlik b. Avf en-Nasrî'nin bir kalesi bulunuyordu. Rasûlullah (s.a.s.), bu kalenin yıktırılmasını emretti. Kale yıktırıldı.

Hz. Peygamber (s.a.s.), Buhratu'r-Ruğa'dan bir yola girip ilerledi. O yolun adını sordu. "Dayyıka (dar)" olduğu söylendi. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Hayır! O, Yüsrâ (genis)dır." buyurdu. Sonra, Sakiflilerden bir adamın mülkünün yakınında bulunan, Sâdıra diye anılan Sidre ağacının altında konakladı. Adam müstahkem evinden çıkmaya yanaşmayınca, Hz, Peygamber (s.a.s.), onun bahçe duvarının yıkılması için emretti. Bahçe yı­kılıp tahrip edildi.

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Taif yakınlarında konakladı. Sakifliler, kendi­lerini çok sıkı bir biçimde korumaya çalıştılar. Müslümanlar, onlarla sa­vaştılar. Bazı Müslümanlar, onların attıkları oklardan dolayı yaralanarak şehîd oldular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), emredip ordugâhı bu gün meşhur olan mescidin (Taif Mescidi) bulunduğu yere kaldırdı. Burası el-Akîk diye anılan bir vadi idi. Müslümanlar, onları yirmi küsur gece ku­şattılar. Kesin ve doğru olan görüşe göre ise, on küsur gün kuşatmışlardır. Biri Ümmü Seleme olmak üzere, Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte iki hanımı bulunuyordu.

Bugünkü mescid, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hanımlarının konakladığı yerlerin (çadırların) arasındadır. Rasûlullah (s.a.s.), namazlarını iki çadır arasında kılardı. Sakifliler Müslüman olduktan sonra, Amr b. Ümeyye b. Vehb b. Mâlik es-Sakafî, Rasûlullah (s.a.s.)'ın namaz kıldığı yere bir mes­cid yaptı.

Rasûlullah (s.a.s.), onlara mancınık ile ateş etti. Sonra Müslümanlardan bazıları, (sığır derisinden yapılmış) debbâbelerin altına girdiler. Taif surla­rına yaklaştılar. Taifliler, onların üzerine ateşte kızdırılmış sapan demirle­rini attılar ve ok yağmuruna tuttular. Bazı Müslümanlar, bu yüzden şehid edildiler.

Rasûlullah (s.a.s.), Taif halkının üzüm bağlarındaki asmaların kesilme­sini emretti. (Esved) İbn Mes'ûd, kendisinin Taif'ten uzak olan üzüm as­malarının kesilmemesi için Rasûlullah (s.a.s.)'dan istirhamda bulundu. Hz. Peygamber (s.a.s.) de onun bağlarını bıraktı. Onlara dokundurmadı.

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Taif'ten yola çıktı. O sırada Taifli birkaç kö­le kaleden indiler; Rasûlullah (s.a.s.)'ın yanma gelip Müslüman oldular. Ezârıka fırkasının kurucusu Nafı' b. Ezrâk'm babası, el-Ezrâk'm da bu kölelerden olduğu söylenmiştir. [14]

 

Taif Kuşatmasında Şehid Olan Müslümanlar

 

Said b. Said b. el-Asî b. Ümeyye.

Urfuta b. Cennâb. [15] Ezd kabilesinden olup Ümeyye Oğullan'mn müt­tefiki idi.

Abdullah b. Ebî Bekir es-Sıddîk. Atılan bir okla vurulup yaralandı. Hastalığı, Rasûlullah (s.a.s.) vefat edip babası halife oluncaya kadar de­vam etti. Babasının halifeliği sırasında vefat etti.

Abdullah b. Ebî Ümeyye b. el-Muğîre el-Mahzûmî. Mü'minlerin an­nesi Ümmü Seleme'nin kardeşidir.

Abdullah b. Âmir b. Rabı'a el-Anzî. [16] Ka'b kabilesinden olup, Adiyy kabilesinin müttefikidir.

Saib b. el-Hâris b. Kays b. Adiyy es-Sehmî.

Kardeşi: Abdullah b. el-Hâris es-Sehmî.

Sa'd b. Leys Oğullan'ndan Culeyha b. Abdillah.

Sabit b. el-Ceze'. Ensâr'dan Selime Oğulları'ndandır.

Mazin b. en-Neccâr Oğullan'ndan Haris b. Sehl b. Ebî Sa'sa'a.

Saide Oğullan'ndan Münzir b. Abdillah.

Evsîlerden Rukaym b. Sabit b. Sa'lebe b. Zeyd b. Levzan b. Mu'âviye.

Hem kendisi hem de babası şâir olan Büceyr b. Züheyr b. Ebî Sulma, İslâm'ı benimsemiş ve iyi bir Müslüman olmuştu. Huneyn ve Taife katı­lanlar arasında o da vardı. [17]

 

Hevâzin Temsilcileri

 

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Taif'ten Ci'râne'ye döndü. Orada Hevâzin temsilcileri, O'nun yanma gelip Müslüman olduklarını açıkladılar. Hz. Peygamber (s.a.s.), onları, çocuk ve kadınları ile mallan arasında tercihte bulunmalarında serbest bıraktı. Onlar, kadınlarını ve çocuklarını tercih et­tiler ve: "Ey Allah'ın Rasûlü! Sen bize kadınlarımızı ve çocuklarımızı ge­ri ver!" dediler. Rasûlullah (s.a.s.), bu konuda Müslümanlarla konuşmala­rını buyurdu. Onlar da gidip konuştular. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Benim hisseme ve Abdulmuttalib Oğulları'nın hisselerine düşenleri size bağışla­dım." dedi. Bunun üzerine Muhacir ve Ensâr da: "Biz de hisselerimize dü­şenleri Rasûlullah (s.a.s.) için bağışladık" dediler. Akra' b. Habis ile Uyeyne b. Hısn, hisselerine düşenleri bağışlamaktan kaçındılar. Kavimle­ri de onları desteklediler. Abbâs b. Mirdâs es-Sülemî de hissesini bağışla­maktan kaçındı. Kavmi Süleym Oğulları'nın da kendisini desteklemeleri­ni arzuluyordu. Fakat ona karşı çıktılar: "Biz hissemize düşenleri Rasûlul­lah (s.a.s.)'a bağışladık." dediler. Rasûlullah (s.a.s.), Hevâzinlilerin ka­dınlarını ve çocuklarım geri verdi. Hisselerine düşenlerden isteyerek vaz­geçmeyenlere, onları hoşnut edecek bedeller/karşılıklar verildi. Hevâzin-lilerden altı bin kişi esir edilmişti. Onlar arasında, Rasûlullah (s.a.s.)'m süt kardeşi, Sa'd b. Bekr b. Hevâzin Oğullan'ndan Şeymâ bint el-Hâris b. Abdiluzzâ da vardı. Rasûlullah (s.a.s.), ona iyilik edip ikramda bulundu. Şeymâ, kendi tercihi ile halkının yanma döndü. [18]

 

Müllefe-İ Kulûb'a Ganimet Dağıtımı

 

Rasûlullah (s.a.s.) savaşta elde ettiği malları Müslümanlar arasında bö­lüştürdü. Sonra payına düşen beşte bir (humus) ganimetten müellefe-i kulûba[19] (kalbleri İslâm'a yeni ısınanlar) verdi. Müellefe-i kulûb arasında şu kişiler bulunuyordu: Ebû Süfyân b. Harb b. Ümeyye ile oğlu Mu'âvi-ye, Hekim b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdiluzzâ ve Abduddâr Oğul­ları'ndan el-Hâris b. el-Hâris -Bazıları adı geçen bu el-Hâris b. el-Hâ-ris'in, Habeşistan'a hicret edenlerden biri olduğunu söylemişlerdir. Şayet bu rivayet doğru ise, bu zâtın, bu biçimde kendilerine mal verilen müelle­fe-i kulûbdan olmasından Allah'a sığınması gerekirdi. Bu kişi, Rasûlullah (s.a.s.)'m Bedir Gazvesi'nden sonra hapsederek boynunu vurduğu Nadr b. el-Hâris'in kardeşidir-, el-Hâris b. Hişâm b. el-Muğîre el-Mahzûmî, Süheyl b. Amr, Huveytib b. Abdiluzzâ b Ebî Kays, Zühre Oğulları'nın müttefiki el-Alâ b. Câriye es-Sakafî, Safvân b. Ümeyye el-Cumâhî, Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr, el-Akra' b. Habis et-Temîmî. Bunla­rın her birisine yüzer deve verildi. Abbâs b. Mirdâs es-Sülemî'ye yüz de­veden daha az verildi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.)'a hitaben bir şiir söyledi. Onun da deve sayısı yüze tamamlandı. Mâlik b. Avf en-Nasrî'ye de yüz deve verildi. Mâlik, Taif'ten kaçıp Rasûlullah (s.a.s.)'m yanına gel­mişti. İşte bunlara kendilerine yüz deve verilenler anlamında, "ashâ-bu'1-miîn" denilmiştir.

Rasûlullah (s.a.s.), o sırada Adiyy b. Kays b. Huzâfe es-Sehmî ile Sa'îd b. Yerbû' [b.] Ankese b. Amir b. Mahzûm'a ellişer deve verdi. Mahreme b. Nevfel ez-Zuhri, Amr b. Vehb el-Cumâhî, Âmir b. Lüeyy Oğulla-n'ndan Hişâm b. Amr b. Rabî'a b. el-Hâris b. Habîb adlı kişilere ise, yüz

deveden az verdi.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın, yüz deveden daha az verdiği kişiler arasında şu kişiler de var: Tuleyk b. Süfyân b. Ümeyye b. Abdi Şems, Hâlid b.Esîd b. Ebi'l-îs b. Ümeyye b. Abdi Şems, Şeybe b. Osman b. Ebî Talhâ b. Abdi­luzzâ -Şeybe, Huneyn gününde Rasûlullah (s.a.s.)'a suikast yapmak iste­diğini; fakat niteleyemeyeceği bir biçimde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in on­dan korunduğunu ve bundan hareketle onun Allah tarafından korunduğu kanaatine vardığını belirtmiştir.- Ebû's-Senâbil b. Be'kek b. Harise b. Umeyle b. es-Sebbâk b. Abdiddâr, İkrime b. Âmir b. Hâşim b. Abdi Me-nâf b. Abdiddâr, mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'nin kardeşi Züheyr b. Ebî Ümeyye b. el-Muğîre, Hâlid b. el~Muğîre el-Mahzûmî, Hâlid b. Ve-lîd'in kardeşi Hişâm b. Velîd, Süfyân b. Abdilesed b. Hilâl b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm, Saib b. Ebî's-Saib b. Abid[20] b. Abdillah b. Ömer b. Mahzûm, Adiyy b. Ka'b Oğulları'ndan Mutî' b. el-Esved b. Harise b. Nadle, Ebû Cehm b. Huzeyfe b. Ğanım el-Adevî, Uheyhe b. Ümeyye el-Cumâhî, Bekr b. Abdi Menât Oğulları'ndan Nevfel b. Mu'âviye b. Ur-ve b. Sahr b. Rezn b. Ye'mur b. Nufâse b. Adiyy ed-Dîl, Alkame b. Ulâse b. Avf b. el-Ehvâs b. Ca'fer b. Kilâb b. Rabî'a b. Âmir b. Sa'sa'a, Hâlid b. Hevze b. Hâlid (Hils lakaplı) b. Rabî'a b. Amr (Dahyâ[21] adlı atın bini­cisi) b. Âmirb. Rabî'a b. Âmirb. Sa'sa'a, Hâlid b. Hevze'nin kardeşi Har-mele b. Hevze.

Ensâr gençleri, ganimet dağıtımı konusunda, yaşlılarının ve seçkinleri­nin hoşlanmadığı bazı sözler sarf ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), kendisini onlara elçi olarak gönderip, onları İslâm ile şereflendirmesinden dolayı Yüce Allah'ın onlar üzerindeki nimetini onlara hatırlattı. Onlara, İs­lâm'a yeni giren ve bir musibete uğrayanların kalblerini İslâm'a ısındır­mak üzere ganimeti dağıttığını ifade etti. Hepsi de razı oldular. Allah on­ların hepsinden razı olsun.[22]

Kendisine Cu'ayl b. Surâka'ya bir şey vermediği hatırlatılınca, Hz. Peygamber (s.a.s.): "Uyeyne b. Hısn gibi insanlarla yeryüzü dolup tassa, Cu'ayl b. Surâka, onların tümünden daha hayırlıdır." buyurdu. Bu neden­le Uyeyne'yi, müellefe-i kulûb'dan sayarak onun kalbini İslâm'a ısındır­mak istediğini; Cu'ayl'ı da, Müslümanlığından dolayı alacağı mükâfatla­ra havale ettiğini belirtti.

Rasûlullah (s.a.s.), bu taksimi Ci'râne'de yaptı. Sonra Ci'râne'den ay­rılarak umre yapmak üzere Mekke'ye gitti. Sonra Zilka'de ayının bitmesi­ne altı gün kala Medine'ye döndü.

Taif Gazvesi, hicretten sekiz ay sonra Zilka'de ayında yapılmıştı.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın Medine'den çıkmasından, Mekke'ye gidip orayı fethetmesi, Hevâzin ve Taiflilerle savaşıp tekrar Medine'ye dönmesi ara­sında geçen süre; iki ay, on altı gündür.

Rasûlullah (s.a.s.), Huneyn günü kâfirlerin lider ve kumandanı olan Mâ­lik b. Avf b. Sa'îd b. Yerbû' en-Nasrî'yi, kavminden Müslüman olan kabi­lelere, Selime, Fehm ve Sümâle kabilelerine vali olarak tayin etti. Ona, Sa-kifliler üzerine akınlar düzenlemesini emretti. O da onlar üzerine baskın düzenleyip, onlara zor anlar yaşattı. Mâlik b. Avf ile birlikte olduğu kavmi . ve müellefe-i kulûb'un tümü, iyi ameller işleyerek Müslümanlıklarını gü-zelleştirdiler. Ancak Uyeyne b. Hısn, hep kusurlu olarak yaşadı.

Müellefe-i kulûb'dan olanlar, iyi birer Müslüman olmaları ile birlikte, İslâm'ın emirlerini yerine getirme konusunda da birbirleri ile yarışıyorlar­dı. Haris b. Hişâm, Süheyl b. Amr ve Hakim b. Hizam gibi değerli mücte-hidler onlardandır. Yine onlar arasında Safvân b. Ümeyye, Amr b. Vehb ve Mutî' b. Esved gibi seçkin kişiler de vardı. Diğerleri hakkında da hayırdan başka bir şey düşünmüyoruz.

Fetih günü ve sonrası Müslüman olanlar arasında, bahsettiğimiz seç­kinlere denk olan; Rasûlullah (s.a.s.)'m, onların sağlıklı bir biçimde iman ettiklerine, sağlam bir niyet ile Allah'a teslim olduklarına güvendiği ve ga­nimetten pay vermediği kişiler arasında şu Müslümanlar bulunmaktadır: İkrîme b. Ebî Cehil, Attâb b. Esîd b. Ebî'l-îs b. Ümeyye ve Cübeyr b.

Mut'im.

Rasûlullah (s.a.s.), son derece müttakî ve zâhid olan, yirmi küsur yaşın­daki Attâb b. Esîd'i, Mekke valiliğine tayin etti. O yıl Müslümanlara hac ibâdetini o yaptırdı. Müşrikler de kendi şiarlarına göre hac yaptılar.

Daha önce Rasûlullah (s.a.s.)'ı hicveden Ka'b b. Ebî Züheyr b. Ebî Sul-ma, tevbe ederek ve Rasûlullah (s.a.s.)'a övgüde bulunarak gelip Müslüman oldu. Rasûlullah (s.a.s.) da, bu kişinin Müslümanlığını ve Hz. Peygamber'e olan övgülerini içeren kasidesini kabul edip, onu mükâfatlandırdı. [23]

 

Tebûk Gazvesi

 

Tebûk Gazvesi, [24] Rasûlullah (s.a.s.)'ın bizzat katıldığı son gazvesidir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hz. Peygamber (s.a.s.), Taif kuşatmasından sonra umre yapıp sekizinci yılın Zilka'de ayında Medine'ye döndü.

Hz. Peygamber (s.a.s.), Zilhicce, Muharrem, Safer, Rebî'ulevvel, Re-bî'ulâhır, Cemâzıyelevvel ve Cemâzıyelâhir aylarında, Medine'de kaldı. Hicretin dokuzuncu yılı Receb ayma girildiğinde, Rasûlullah (s.a.s.), Bi­zans'ın savaş hazırlıkları içerisinde olduğundan haberdar oldu. Sıcağın bütün şiddeti ile devam ettiği, ağaçların ilk meyvelerini verdiği ve kurak­lık ile kıtlığın hüküm sürdüğü bir dönemdi.

Rasûlullah (s.a.s.), herhangi bir gazveye çıkarken başkasına maksadını açıklamaz, durumu gizli tutardı. Tebûk Gazvesi'nde ise, böyle yapmadı. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu gazvede çekilecek sıkıntıyı, mesafenin uzaklı­ğını ve düşmanın gücünü açıkça insanlara anlattı. Selime Oğulları 'ndan güçlü ve zengin olan Cedd b. Kays, Rasûiullah (s.a.s.)'dan, Medîne'de kalmak için izin isteyip savaştan geri kaldı. Rasûlullah (s.a.s.), ona izin verdi ve ondan yüz çevirdi. Onun hakkında şu âyet-i kerime indi: "Onlar­dan öylesi de var ki: 'Bana izin ver, beni fitneye düşürme der. Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem, kâfirleri mutlaka kuşatacaktır." (Tevbe, 49).

Münafıklardan bazı kişilerin, Yahudi Süveylim'in, Câsûm[25] mevkiin­deki evinde toplanıp gazveye çıkmak isteyen insanları engelledikleri ha­ber alındı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.), Talha b. Ubeydillah'ı birkaç kişi ile birlikte onlara gönderip, Süveylim'in evini ateşe vererek üzerleri­ne yıkmasını emretti. Talha b. Ubeydillah da, birlikte oldukları kişilerle gi­dip, Rasûlullah (s.a.s.)'ın emrini yerine getirdi. O evde bulunan Dahhâk b. Halife, evin damından atlar atlamaz ayağı kırıldı. İbn Ubeyrik de onlarla birlikte idi. O da evin damından atlayıp kaçtı.

Müslümanlardan birçok kişi, savaş hazırlığı için infakta bulunup sada­kalar verdiler. Hz, Osman b. Affân büyük bir bağışta bulundu. Hz. Osman, bu savaş için yüz deve ve yüz at verdi. Bu binitleri, binecek olanlar için, sırt çullan ve semerlerini getirip donatmayı da üzerine aldı. Yine bu savaş için bin altın verdiği de rivayet edilmiştir.

Yoksul olup, binecek ve yiyecekleri bulunmadığından bu gazveye katı­lamayacakları için ağlayan Müslümanlar da vardı. Bunlar yedi kişi idiler:

1. Amr b. Avf Oğulları'ndan Salim b. Umeyr.

2.  Harise Oğulları'ndan Ulbe b. Zeyd.

3.  Mazin b. Neccâr Oğulları'ndan Ebû Leylâ Abdurrahman b. Ka'b.

4.  Selime Oğulları'ndan Amr b. Humam.

5. Abdullah b. el-Muğaffel el-Muzenî (veya Abdullah b. Amr el-Muzenî),

6.  Vâkıf Oğulları'ndan Heremî b. Abdillah.

7.  Irbad b. Sâriye eî-Fezarî.

Bunlar, sefere katılmak için Rasûlullah (s.a.s.)'dan binit istediler. Ne var ki Rasûlullah (s.a.s.), onları bindirebilecek bir şey bulamadı. İnfak ede­cekleri bir şey bulamadıklarından üzülüp gözlerinden yaşlar akıta akıta

geri döndüler. İbn Yâmin b. Amr b. Ka'b en-Nadrî'nin, Ebû Leylâ ve Ab­dullah b. el-Muğaffel'e, nöbetleşe binmeleri için bir saka devesi, azık ola­rak da bir miktar hurma verdiği rivayet olunmuştur.

Bedevi Araplardan bazıları sefere çıkmamak için özür dileyip izin iste­diler. Rasûlullah (s.a.s.) da onların özrünü kabul etti. [26]

Rasûlullah (s.a.s.) yola çıktı. Muhammed b. Mesleme'yi, Medine'de yerine vekil olarak bıraktı. Siba' b. Urfuta veya Ali b. Ebî Tâlib'i bıraktı­ğı da rivayet edilir.

Abdullah b, Ubeyy b. Selûl ve arkadaşlarının, gazaya çıkmak üzere, Ra­sûlullah (s.a.s.) ile birlikte bir bölgeye kadar gittikleri iddia edilmiştir. İddi­aya göre, askerlerinin sayısı Rasûlullah (s.a.s.)'ın askerlerinden daha az de­ğildi. Bu asılsız bir iddiadır. Zira onunla birlikte olup, seferden geri kalan­ların sayısı sadece yetmiş ile seksen arasındadır. Bu olay ise, Rasûlullah (s.a.s.) Uhud Savaşı'na giderken olmuştu. Bu açıdan da iddia üzerine düşü­nülmesi gerekir. O sırada bile, onun askerlerinin sayısının Rasûlullah (s.a.s.)'ın askerleri kadar olmadığı söylenmiştir. Gerçek olan, Uhud günün­de de onunla birlikte olan asker sayısının, Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte olan askerlerin sayısından daha az olduğudur. Tebûk Gazvesi'nde ise, Ra­sûlullah (s.a.s.) sefere çıktıktan sonra Abdullah b. Ubeyy b. Selûl ile birlik­te geride kalanlar, münafıklardan olup kalblerinde kuşku bulunanlardır. Sa­yıları ise yukarıda da belirtildiği gibi yetmiş ile seksen arasında idi.

Rasûlullah (s.a.s.), Semûd kavminin topraklan olan Hicr'a vardığında, ashabına, onların sularından abdest almamalarını, suları ile hamur yoğur-mamalarım, yoğurdukları hamurlan ise develerine yem yapmalarını, ku­yularından aldıkları suyu da develeri için kullanmalarını, onların evlerine ancak ağlayarak girmelerini emretti.

Rasûlullah (s.a.s.), bir kişinin tek başına arkadaşlarından ayrılmasını yasakladı. Saide Oğullarından iki kişiden birisi, haceti için arkadaşların­dan ayrıldı. Bu kişi gittiği yerde boğmacaya yakalandı. Durum Rasûlullah (s.a.s.)'a bildirilince duâ etti; adam iyileşti. Diğeri ise devesini aramağa gitti. Kasırga onu Tayy kabilesinin iki dağından birine attı. Tayy kabilesi, daha sonra onu Rasûlullah (s.a.s.)'a gönderdi.

Bu gazvede insanlar çok susuzluk çektiler. Rasûlullah (s.a.s.) Rabbine duâ etti. Bunun üzerine Yüce Allah bir bulut gönderdi; yağmur yağmaya başladı. Rasûlulîah (s.a.s.) yolda devesini kaybetti. Bazı münafıklar: "Mu-hammed semadan haber verdiğini iddia ediyor. Fakat devesinin nerede ol­duğunu bilmiyor." dediler. Bunun üzerine, devesinin nerede olduğunu bil­diren vahiy geldi. Rasûlullah (s.a.s.) da ashabına devesinin yerini bildirdi. Ashâb, hemen Hz. Peygamber (s.a.s.)'in vasıflarını söylediği yere gittiler. Deveyi orada buldular. Yukarıdaki sözü söyleyenin, münafık Zeyd b. el-Lusayt el-Kaynukaî olduğu söylenmiştir. Onun tevbe edip etmediği konusunda değişik rivayetler vardır. Bazı rivayetlere göre tevbe etmiş, ba­zı rivayetlere göre ise tevbe etmemiştir.

Bu gazveye giderken, yolda bazı nedenlerden dolayı geciken Ebû Zer'in, kendisine ulaşmak niyetiyle, tek başına ordunun izini takip ede­rek geldiğini gören Hz. Peygamber (s.a.s.)'in: "Allah Ebû Zer'e rahmet etsin! O yalnız hasına yürür! Yalnız basma ölecek! Yalnız basına dirile­cek! buyurduğu rivayet olunmuştur. Rasûlullah (s.a.s.)'m dediği, aynen gerçekleşti.

Yüce Allah, Müslümanların maneviyâtını sarsmak isteyen bazı müna­fıkları rezil etti. Onlardan Muhaşşin b. Humeyyir tevbe etti. Yüce Al­lah'tan, yaptıklarına keffâret olması için, kendisine kimsenin yerini bile­meyeceği bir şehâdet nasîb etmesi için duâ etti. Yemâme Savaşı günü şe-hid düştü ve kendisinden hiç bir iz bulunmadı.

Rasûlullah (s.a.s.), Eyle Kralı Yuhanne b. Ru'be ile, cizye vermeleri karşılığında barış antlaşması imzaladı,

Hz. Peygamber (s.a.s.), Hâlid b. Velîd'i Dûmetu'l-Cendel hâkimi, Kin­de kabilesinden Ukeydir b. Abdilmelik'e gönderdi. Hâlid'e, Ukeydir'i ya­banî sığır avlarken bulacağını bildirdi. Hâlid b. Velîd, geceleyin Ukey-dir'in kalesine ulaştı. O sıralarda Yüce Allah, yabanî bir sığırı kale kapısı­na gönderdi. Sığır, boynuzlan ile kapıyı süsmeye başladı. Ukeydir, onu avlamaya heveslenip geceleyin dışarı çıktı. Hâlid, onu esir edip Rasûlul­lah (s.a.s.)'a getirdi. Rasûlullah (s.a.s.), cizye vermek karşılığında onunla antlaşma yaptı ve kendilerini bağışlayıp serbest bıraktı.

Rasûlullah (s.a.s.), Tebûk'ta yirmi gece kaldı. [27] Bu süreyi aşmadı.

Tebûk yolunda rpk az akan bir su kaynağı vardı. Rasûlullah, kendisinden ince kimsenin suyun yanma varmasını yasakladı. Fakat iki kişi, suya daha ince erişip tüketmek istediler. Rasûlullah (s.a.s.), bu iki kişiye lanet okuyup zan suyun içine koyup abdest al-ince erişip tüketmek istediler. Rasûlu  beddua etti. Hz. Peygamber (s.a.s.), elini, sızan suyun içine koyup abdest al­dıktan sonra, suyu kaynağa geri döktü. Suyun bereketlenmesi için dua etti. Hemen bol miktarda su kaynamağa ve fışkırmaya başladı, Rasûlullah (s.a.s.), buraların bahçe ve bostanlarla dolup taşacağını haber verdi. Hz. Pey­gamber (s.a.s.)'in haber verdiği gibi orası bahçe ve bostanlarla doldu. [28]

 

Mescid-İ Dırar'ın Yıkılması

 

Rasûlullah (s.a.s.), Tebûk seferinden döndüğünde, Salim Oğullarından Mâlik b, ed-Duhşum ile Aclân Oğullan'ndan Ma'n b. Adiyy (veya karde­şi Asım b. Adiyy)'i çağırıp, onlara Mescid-i Dırar'ı yıkıp yakmalarını em­retti. Mâlik b. ed-Duhşum, evine girdi, bir ateş parçası aldı ve Dırar Mes-cidi'ni yakıp, yıktılar.

Dırar Mescidi'ni yapanlar şu münafıklardı:

Hizam b. Hâlid, Benî Amr b. Avf'm boyu, Ubeyd b. Zeyd Oğulla­rı'ndandır. Onun evinden Dırar Mescidi'ne çıkılırdı.

Dubey'a b. Zeyd Oğullan'ndan Mu'attib b. Kuşayr.

Dubey'a b. Zeyd Oğullan'ndan Ebû Habîbe b. Ez'ar.

Amr b. Avf Oğullan'ndan Abbâd b. Huneyf.

Câriye b. Âmir ile iki oğlu: Mucemmi' b. Câriye ve Zeyd b. Câriye.

Dubey'a b. Zeyd Oğullan'ndan Nebtel b. el-Hâris.

Dubey'a b. Zeyd Oğullan'ndan Behzec.

Dubey'a b. Zeyd Oğullan'ndan Bicad b. Osman.

Ümeyye b. Zeyd Oğullan'ndan Vedî'a b. Sabit.

Bazıları Sa'lebe b. Hatıb'ı da bunlar arasında saymıştır. Bu yanlıştır. Zira, Sa'lebe Bedir Savaşı'na katılanlardandır. [29]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'ın Medine İle Tebûk Arasında Namaz Kıldığı Mescidler

 

Rasulullah’ın (s.a.v.) Tebük ile Medine arasında konaklayıp namaz kıldığı mescid[30] adları şöyledir: Tebük Mescidi, Medirân Seniyesi (Tepesi) Mescidi, Zâtu’z-Zirab Mescidi, Ahdar Mescidi, Zâtu’l-Hitami Mescidi, Ela[31] Mescidi, Zenab-i Kevakib ve Betra[32] Mescidi, Şıkk-ı Tara Mescidi, Zu’l-Ci’fe[33] Mescidi, Havda Mescidi, Hicr Mescidi, Saîd Mescidi, Vâ-dilkurâ Mescidi, Uzre Oğullan'nın Şukka'daki Rak'a[34] Mescidi, Zülmer-ve[35] Mescidi, Feyfa Mescidi, Zû Huşub[36] Mescidi.

Salih bir Müslüman olan, Selime Oğullan'ndan Ka'b b. Mâlik, Amr b. Avf Oğullan'ndan Murâre b. er~Rebî' ve Vâkıf kabilesinden Hilâl b. Ümeyye adlarında üç kişi de bu gazveden geri kalanlardandı. RasÛlullah (s.a.s.), onlarla elli gün kadar konuşmayı yasakladı. Sonra tevbelerinin ka­bul olunduğuna dair vahiy indi.

Kötü niyetlerinden dolayı gazveden geri kalan Medînelilerin sayısı seksen küsur kişi idi.

RasÛlullah (s.a.s.)'ın Tebûk'tan geri dönüşü, dokuzuncu yılın Ramazan ayında oldu. [37]

 

Sakîf Kabilesinin Müslüman Olması

 

Yukarıda da belirtildiği gibi RasÛlullah (s.a.s.), dokuzuncu yılın Rama­zan ayında Tebûk'tan döndü. O sırada Sakîf heyeti Hz. Peygamber (s.a.s.)'e geldi. [38] Sakîf kabilesinin lideri Urve b. Mes'ûd, Huneyn'den dönüp Medi­ne'ye varmadan önce, RasÛlullah (s.a.s.)'ın yanma varmış ve Müslüman olmuştu. Daha sonra kavmini İslâm'a davet etmek üzere, RasÛlullah (s.a.s.)'dan izin isteyip onların yanma gitti. RasÛlullah (s.a.s.), Sakîflilerin ona bir şey yapacağından korktu; ona da uyanık olmasını söyledi. Fakat o, Sakîfliler arasındaki konumuna güvenerek, dönüp onların yanma gitti. Onları İslâm'a davet etti. Sakîfliler, onu ok yağmuruna tutup öldürdüler. 

Vefat etmek üzereyken, RasÛlullah (s.a.s.)'ın Taif'i kuşatması sırasında şehid düşen Müslümanların yanında gömülmesini vasiyet etmişti.

Sonra Sakîf kabilesi, tüm Arapların baskılarına karşı koyamayacakları­nı anladılar. Sakîflilerin reislerinden, Hac Oğullan'ndan Amr b. Ümeyye ile Sakîf kabilesinin bir boyu olan Ahlaf'a mensub Giyere Oğullan'ndan Abdu Yalil b. Umeyr, RasÛlullah (s.a.s.)'a şu kişileri gönderme konusun­da görüş birliğine vardılar.

Abdu Yalil b. Amr.

Ahlaf tan iki kişi: Hakem b. Amr b. Vehb b. Mu'attib ve Şurahbil b. Gaylân.

Mâlik Oğullan'ndan üç kişi: Yesâr Oğulları'ndan Osman b. Ebi'l-As b. Bişr b. Abdi Duhmân, Haris Oğullan'ndan Numeyr b. Haraşe b. Rabî'a ve Evs b. Avf. Evs adındaki kişinin, Urve b. Mes'ûd ile çarpışanlardan biri ol­duğu söylenmiştir.

Bu kişiler çıkıp Medine'ye geldiler. Kanat denilen vadide, onları ilk gö­ren kişi, amcalarının oğlu Muğîre b. Şu'be oldu. RasÛlullah (s.a.s.)'ın bi­nilecek develerinin otlatma nöbeti kendisinde olduğundan, Muğîre, deve­leri otlatıyordu. Onlarla görüşünce, develeri yanlarına bırakarak, Sakîflile­rin geldiklerini Hz. Peygamber (s.a.s.)'e müjdelemek için koşa koşa gitti. Hz. Peygamber'in yanına girmeden önce, Ebû Bekir (r.a.)'e rastladı, Hz. Ebû Bekir, onun durumunu sordu. Muğîre, kavminin Müslüman olmak üzere geldiğini ona bildirdi. Hz. Ebû Bekir, Sakîflilerin Müslüman olma­ya geldiklerini RasÛlullah (s.a.s.)'a müjdeleme işinin önceliğinin kendisi­ne verilmesi hususunda Muğire'ye yemin ettirdi. Sakîflilerin gelişi ile il­gili müjdeli haberi, RasÛlullah (s.a.s.)'a, Hz. Ebû Bekir (r.a.) verdi.

Muğîre, Sakîflilerin yanma gidip, onlarla birlikte RasÛlullah (s.a.s.)'ın yanma dönüp geldiler. Yolda Muğîre, onlara RasÛlullah (s.a.s.)'a nasıl se­lam vereceklerini öğretti. Ne var ki onlar, Muğîre'nin selam konusundaki tavsiyesine uymadılar. RasÛlullah (s.a.s.)'i, câhiliye devri selamı ile se­lamladılar. RasÛlullah (s.a.s.), Sakîf heyeti için mescidin bir tarafına çadır

kurdu.

Hâlid b. Sa'îd b. el-Asî, Sakîf heyeti ile RasÛlullah (s.a.s.) arasında gi­dip geliyor, onlara kâtiblik ediyordu. RasÛlullah (s.a.s.)'uı onlara gönder­diği yemekten, Hâlid yemedikçe, temsilcilerden kimse yemiyordu.

Sakîf heyeti, Rasûlullah (s.a.s.)'dan bir süre put (tâğût)lanna[39] dokun mamalarını; onları yıkmam al arını istedi. Rasûlullah (s.a.s.), onların istek lerini kabul etmedi. Yine, namazdan muaf olmalarını istediler. Rasûlullal (s.a.s.), onların bu dileklerini de kabul etmedi. Putlarını, kendi elleri  yıkmamalarını istediler. Rasûlullah bu isteklerine olumlu cevap verdi.

Sakîf temsilcileri Müslüman oldular. Hz. Peygamber (s.a.s.), Osman Ebi'l-Asî'yi, yaşça en gençleri olmasına rağmen onların üzerine vali tayii etti. Zira Sakîf heyetinin içinde İslâm hükümlerini ve Kur'ân-i Kerîm'ı öğrenmeye en istekli kişinin o olduğunu görmüştü. Rasûlullah (s.a.s.), Sa-kîflilere, İslâm hükümlerini öğretmek üzere Osman b. Ebi'I-Asî'yi görev­lendirdi. Ona Sakîfliler'e namaz kıldırmasını, kıldırırken de onların en za­yıflarına uymalarını emretti. Yani, arkasında namaz kılanların en zayıfının güç yetirebileceği biçimde namazı kısa tutmasını ona emretti. Ezan oku­masına karşılık ücret istemeyen bir müezzin tutmasını da ona söyledi.

Sonra Sakîf heyeti, yurtlarına döndüler. Rasûlullah (s.a.s.), Ebû Süfyân b. Harb ve Muğîre-b. Şu'be'yi, onların putu olan Lâfı yıkmak için gön­derdi. Ebû Süfyân Zü'1-Herm'deki mülkünde oturdu, kaldı. Muğîre'ye: "Kavmine ilk önce sen git!" dedi. Bunun üzerine Muğîre, Taife girdi. Pu­tu yıkmaya başladı. Muğîre'nin kavminden olan Mu'attib Oğulları, ona ok atılır endişesi ile onun yanında dikilip durdular. Sakîflilerin kadınları, baş­larını açarak gelip Lât üzerine ağlayıp feryâd ettiler. Muğîre onu yıktı. Onun mallarını ve süs eşyasını alıp, Rasûlullah (s.a.s.) a getirdi. Rasûlul­lah (s.a.s.) onun malı ile Urve b. Mes'ûd'un borçlarını ödedi. Karib b. Esved b. Mes'ûd da, Rasûlullah (s.a.s.)'dan bu mal ile babasından kendisine yüklenen borçların ödenmesini istedi. Hz. Peygamber (s.a.s.), onun borç­larını da bu para ile ödedi. Ebû Müleyh İbn Urve b. Mes'ûd ve Karib b. Esved, Sakîf kabilesinden önce Müslüman olmuşlardı. [40]

 

Hz. Ebû Bekir'in Hac Emirliği Ve Hz. Ali'nin, Hac Zamaninda "Berâe" Sûresini İnsanlara Okuması İçin Gönderilmesi

 

Dokuzuncu yılın Zilhicce ayında, Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) hacc emiri[41] olarak insanlara hacc yaptırdı. Rasûlullah (s.a.s.), "Berâe" Sûresi 'ni hacc mevsiminde insanlara okumak, sûrede belirtilen hükümler uyarınca antlaşmaları bozmak, önceki akitleri iptal etmek üzere, Hz. Ali (r.a.)'yi onun ardından gönderdi. Başarı Allah'tandır. [42]

 

Kabile Elçilerinin, Müslüman Olmak Üzere Rasûlullah (s.a.s.)'A Gelmeleri

 

Sonra Arap kabilelerinin elçileri, art arda İslâm'a boyun eğdiler. [43] An­cak Âmir b. et-Tufeyl b. Mâlik b. Ca'fer b. Kilâb ve Erbed b. Kays b. Cez' b. Hâlid b. Ca'fer b. Kilâb gibi Allah'ın yardımından mahrum olan kişiler, İslâm'ı benimsemediler. Bu iki kişi, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanma elçi ola­rak gelmişlerdi; fakat İslâm'ı kabul etmemişlerdi. Rasûlullah (s.a.s.) ikisi-ne de beddua etti. Amir, beze hastalığı ile öldü. Erbed'i ise yıldırım çarptı.

Temîm Oğulları, Utarid b. Hacib b. Zurâre, Akra' b. Habis, Zibrikan b. Bedr, Amr b. el-Ehtem el-Minkârî, Mâlik b. Vekş b. Âsim, Rasûlullah (s.a.s.)'ın Mu'âviye b. Ebî Süfyân'a kardeş kıldığı el-Hutât, Nu'aym b. Yezîd ve Kays b. el-Hâris'i temsilci olarak Rasûlullah (s.a.s.)'a gönderdi­ler. Bunlardan Akra' b. Habis daha önce Müslüman olmuştu.

Sa'd b. Bekr Oğullan'ndan Dimam b. Sa'lebe, temsilci olarak geldi.

Abdulkays kabilesinin temsilcileri arasında Cârud el-Abdî, el-Eşecc el-Asarî[44] ve diğerleri vardı. Onlar, Mekke'nin fethinden önce gelip Müs­lüman olmuşlardı.

Hanife Oğullan'nm temsilcileri arasında, yalancı Müseylime de vardı. Döndüklerinde peygamberlik iddiasında bulundu. Allah ona lanet etsin. Araplardan, Allah'ın yardımından mahrum olan onun kavmi de onunla birlikte irtidat etti. Sümâme b. Usal ise, İslâm inancı üzerine sebat göster­di, değişmedi. Allah, Sümâme'den razı olsun.

Zeydu'1-Hayl et-Taî, Tayy kabilesinin elçisi olarak Rasûlullah (s.a.s.)'ageldi.

Ferve b. Museyk el-Muradî, kavminin elçisi olarak Rasûlullah (s.a.s.)'a geldi. Hz. Peygamber (s.a.s.), onu, kavmi olan bütün Mezhic ve o kabileye bağlı bütün boylara vali tayin etti.

Amr b.Ma'dikerib[45] de temsilci olarak geldi ve Müslüman oldu.

Ezd'in temsilcisi olarak Surad b. Abdillah el-Ezdî geldi.

Rasûlullah (s.a.s.), Mu'âz b. Cebel'i Yemen'e gönderdi. [46]

Ferve b. Amr el-Cuzâmî de Müslüman oldu. Rasûlullah (s.a.s.) ile he-diyeleştiler. Fakat kendisinden sonraki Bizans valisi tarafından boynu vu­ruldu. [47]

Rasûlullah (s.a.s.), Hâlid b. Velîd'i, Necrân'daki[48] Haris b. Ka'b Oğul-ları'na gönderdi. Hepsi Müslüman oldular.[49]

 

Veda Haccı

 

Sonra Rasûlullah (s.a.s.), Veda Haccı'nı[50] yaptı. Hz. Peygamber (s.a.s.), 23/24 Zilka'de Perşembe günü öğle namazını kıldıktan sonra Me­dine'den yola çıktı. O gece Zü'1-Huleyfe'de kaldı. Burada hac ile umreyi birlikte[51] yapmaya niyet etti. Hz. Peygamber (s.a.s.), bu hacda kurban edilmek üzere yüz deve sürdürdü. Bunların yaklaşık olarak üçte birini, Ali b. Ebî Tâlib (r.a.) Yemen'den getirmişti.

 Hz. Peygamber (s.a.s.), 4 Zilhicce Pazar günü, Mekke'ye yukarı tara­fından[52] girdi. Yolda giderken Rasûlullah (s.a.s.): "Sizden kim yalnız hacca niyet etmek isterse, etsin. Kim yalnız umreye niyet etmek isterse, bunu yapsın. Kim de hac ile umreye niyet etmek isterse, etsin." buyurdu. Mekke'ye yaklaştıklarında Rasûlullah (s.a.s.), yanında kurbanlıkları olanlara hac ile umreyi birlikte yapmalarını emretti. [53] Kurbanlıkları ol­mayanlara ise, haclarını umreye çevirmelerini emretti. [54] Rasûlullah (s.a.s.)'ın bu emrinin yerine getirilmesi kaçınılmazdı. Bu temettü'[55] haccının, bu seneye mi özgü olduğu yoksa bundan sonra sürekli olacağı mı konusu Rasûlullah (s.a.s.)'dan soruldu. Rasûlullah (s.a.s.): "Hayır! Son­suza dek böyle olacaktır. Kıyamet gününe kadar umre, hac kapsamının içine girdi." buyurdu.

Rasûlullah (s.a.s.), hayız günleri içinde olduğu için umreye niyet eden Hz. Aişe (r.a.)'ye, umrenin yanında hacca da niyet etmesini, Ka'be'yi ta­vaf dışında hacıların yaptıkları her şeyi yapmasını emretti. [56]

Rasûlullah (s.a.s.), hac ve umresi için sadece bir tavaf yaptı.

Rasûlullah (s.a.s.) ihrama girdiğinde ve Ka'be'yi tavaf etmeden önce ihramdan çıktığında, kendisine içinde misk bulunan güzel kokular sürdü. Bu güzel kokular, mübarek başında ihramdan sonra üç günden daha fazla devam etti. [57]

Hz. Peygamber (s.a.s.), Arafat'ta ihramlı olarak ölen biri için: "Onu iki giysisi ile kefenleyiniz. Kefene koku saçmayınız. Başını ve yüzünü de Ört­meyiniz." buyurdu.

Hz. Peygamber (s.a.s.), insanlara: "Hayızdan önce ifâda tavafı[58] yapan hayızlı hanımlar hariç, sakın hiçbir kimse, son varacağı yer Beytullah ol­madıkça bir yere gitmesin." buyurdu.

Rasûlullah (s.a.s.), 14 Zilhicce Çarşamba günü, güneş doğmadan önct Mekke'nin aşağı tarafından Medîne'ye döndü.

Yüce Allah ona rahmet etsin. (İbn Hazm) der ki: Biz Veda Haccı içii kalın bir cüz tahsis ettik. Bu cüz, bu hac ile ilgili bütün haberleri kapsa­maktadır. [59] Yüce Allah'a hamd olsun. Başarı sadece Ulu ve Yüce olan Al­lah'tandır. [60]

 

Rasûlullah (s.a.s.)'In Vefatı

 

İnsanlar Müslüman olduklarında, Rasûlullah (s.a.s.), Rabbine yürüyece­ğini anladı. Yaklaşık on yıl sonra, Uhud şehidleri için ölüler üzerine kilini namaz gibi namaz kıldı. [61]

Rasûlullah (s.a.s.), vefat[62] edeceği hastalığa yakalandığında, mü'minle-rin annesi Meymüne'nin evinde idi. Hastalığını, Hz. Âişe'nin evinde geçir­mesi için hanımlarının onayını almak istedi. Onlar, Rasûlullah (s.a.s.)'m bı isteğine muvafakat ettiler.

Rasûlullah (s.a.s.), baygın bir halde hasta iken ağzına akıtılmak üzere om ilaç gösterildi. Rasûlullah (s.a.s.), ağzına ilaç akı ti İm amasını istedi. Onui yanında hazır bulunanlar ısrar ederek, Arapların yaptığı bir ilacı ağzına akıt­tılar. [63] Ayıldığmda, buna misilleme olarak, amcası Abbâs'tan başka evde bulunan herkesin ağzına ilaç akıtılmasını emretti. Rasûlullah (s.a.s.)'m ağzı­na ilaç akıtıldığında, Hz. Abbâs evde hazır bulunmuyordu. Mü'minlerin an­nesi Hz. Şevde, o gün oruçlu olmasına rağmen, onun da ağzına ilaç akıtıldı.

Vefatından dört gece önce perşembe günü, sahabîlerden bir topluluk, Rasûlullah (s.a.s.)'m yanında toplanmışlardı. Rasûlullah (s.a.s.) onlara: "Bana omuz kemiği ve kalem getirin. Size benden sonra sapıtmayacağınız bir yazı yazayım." dedi. Ömer b. Hattâb, hayır murâd ettiği bir söz söyle­di. Rasûlullah (s.a.s.)'ın bu yazıyı yazmasını engellemeye neden oldu. Hz. Ömer: ''Rasûlullah (s.a.s.)'a hastalığı baskın gelmiştir (hastalığı ağırlaş­mıştır). Yanımızda Allah'ın Kitabı var. Allah'ın Kitabı bize yeter" dedi. Bazıları da onu desteklediler. Öyle ki: "Rasûlullah (s.a.s.) saçmalıyor." bile dediler. Diğer bir kesim ise: "Rasûlullah (s.a.s.)'a omuz kemiği ile ka­lem getirin. Size, bîr yazı yazsın da, hiç bir zaman yolunuzu şaşırmayasınız!" dediler. Onların bu şekilde tartışmaları, Rasûlullah (s.a.s.)'ın hoşuna gitmedi. Onlara yanından çıkmalarını emretti. Rasûlullah (s.a.s.) ile yaza­cağı yazı arasına girilmiş olması ne kadar büyük bir felâkettir! Ancak şu da bir gerçektir ki, şayet bu yazıyı yazmak dînin vâciblerinden ve Se­rî'at'ın aslî hükümlerinden biri olsaydı, ne Ömer'in ne de başka birinin sö­zü onu engellerdi.

Rasûlullah  (s.a.s.)'m,  bu  hastalığında,  mü'minlerin  annesi  Âişe (r.a.)'ye: " (Bu iş için) bir heveslinin heveslenmemesi veya birinin (Ben, bu işte herkesten önce gelirim.) dememesi için, baban ve kardeşini çağı­rıp, onlara bir yazı yazmayı, bir taahhütte bulunmayı tasarlamıştım. Oy­saki, Allah da, müminler de Ebû Bekir'den başkasına razı olmaz!" dedi­ği rivayet olunmuştur. Rasûlullah (s.a.s.)'ın, kendisinden sonra insanların yollarını şaşırmamaları için yazmak istediği yazı, Ebû Bekir'i kendi yeri­ne halife bırakmak isteyişi konusundan başka bir şey değildir. En iyi bilen Allah'tır. Bunun neticesi de ortaya çıkmıştır. Rasûlullah (s.a.s.)'dan sonra Müslümanların işini kimin üstleneceği ve daha sonra Ali dönemine kadar iş başına kimin geleceği konusunda yapılan ihtilaflardan dolayı, insanlar neredeyse helak olacaklardı. Ali'den sonrakiler konusunda da bu ihtilâf devam etti. Kısaca Rasûlullah (s.a.s.)'ın yazısı, bu çekişmeleri ortadan kaldıracaktı. Şayet bu yazı insanları, Osman'ın ve ondan sonra akan kan­ların dökülmesi işinden kurtarsaydı yeterli olurdu. Allah'tan başkasında güç ve kudret yoktur. Bu konuda birçok fırka helak olmuşlardır. Sapıklık­larını günümüze kadar sürdürmüşlerdir.

Rasûlullah (s.a.s.), Ebû Bekir'in arkasında safta durarak bir namaz kıl­dı. Rasûlııllah (s.a.s.), Ebû Bekir'i o günlerde insanlara namaz kıldırma ile görevlendirmişti. Bundan dolayı o da insanlara namaz kıldırıyordu.

Rasûlullah (s.a.s.), bir gün Hz. Ali ile Hz. Abbâs'a dayanarak çıkıp mescide geldi. Hz. Ebû Bekir, insanlara namaz kıldırmağa başlamak üze­re idi. Hz. Ebû Bekir'in sol yanma gelip oturdu. Ebû Bekir, imam yerinde idi. Rasûlullah (s.a.s.), geldikten sonra imam oldu. Ebû Bekir ise O'nun sağ yanında durarak O'na uydu. Rasûlullah (s.a.s.)'m tekbirlerini namaz kılanlara duyuruyordu. İşte böylece Rasûlullah (s.a.s.), kendisi oturarak diğerleri ise onun arkasında durarak insanlara namaz kıldırdı. Bu olay da­ha önce de belirtildiği gibi Rasûlullah (s.a.s.)'ın oturarak insanlara namaz kıldırdığı görüşünü pekiştirdi.

Bu olay, böylesi namazlarda imamın sesini duyuran kişinin, imamın sa­ğında durmasında bir sakınca olmadığını göstermektedir.

Yine bu namaz, Rasûlullah (s.a.s.)'m insanlara kıldırdığı son namazdır.

Hicretin yirmi yılı tamamlandığında, 12 Rebî'ulevvel Pazartesi günü

kaba kuşluk vaktinde, Yüce Allah, Nebisi (s.a.s.)'nin vefatını istedi. O da

Rabbma kavuştu.

Sahabîleri O'nu, en son olarak yukarıda sözü edilen pazartesi gününün sabah namazında görmüşlerdi.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın vefat etmesi ile vahiy kesildi. Din, tamamlandı.

Müslümanlar kafile kafile gelip Rasûlullü' (s.a.s.)'ın üzerine imamsız olarak namaz kıldılar. Hz. Peygamber (s.a.s.), vefat ettikten bir buçuk gün sonra, Çarşamba günü gece yarısı, mü'minlerin annesi Hz. Âişe'nin evin­de defnedildi.

Şu kişiler Rasûlullah (s.a.s.)'ı yıkadılar: Hz. Abbâs ile iki oğlu Fadl ve Kuşem, Ali b. Ebî Tâlib, Üsâme b. Zeyd, Rasûlullah (s.a.s.)'ın azadlısı Şukrân, Avf b. el-Hazrec Oğulları'ndan ve Bedir ehlinden biri olan Evs b. Havlî. Üsâme ve Şukrân ise su döküyorlardı.

Rasûlullah (s.a.s.), sühûliye denilen, içinde gömlek, sarık, pijama ve zırh bulunmayan üç parça pamuklu beyaz Yemen bezi ile kefenlendi; için­de başka bir şey bulunmayan bu bezlere sarıldı.

Ensâr'dan Ebû Talha, Rasûlullah (s.a.s.)'ın kabrini kazdı. Onun için kabrin yan tarafında lahit yaptı. Üsâme ise kerpiç yaptı. Hz. Peygamber (s.a.s.)'i, kabrine, Ali b. Ebî Tâlib, Fadl b. Abbâs, Kuşem b. Abbâs, Şuk­rân ve Evs b. Havli indirdi. Abdurrahman b. el-Esved ez-Zührî'nin de, onlarla birlikte Rasûlullah (s.a.s.)'ı kabrine indirdiği söylenmiştir.

Rasûlullah (s.a.s.)'m hayatta iken serip üzerinde oturduğu kadifeden bir örtü, kabrin altına serildi.

Hastalığı on iki gün sürdü. Bir rivayete göre ise on dört gün sürmüştür. Hastalık, perşembe günü bir baş ağrısı ile başladı ve devam etti. Mü'min­lerin annesi Hz. Âişe: "RasûJuHah (s.a.s.), vefat edeceği bu hastalığı bo­yunca, üzüm yiyenlerin tükürüğü gibi bir şeyler tükürüyordu." dedi.

Yüce Allah, onu dünya ile kendisine kavuşma arasında bir tercihte bu­lunmasında serbest bıraktı. O da Rabbine kavuşmayı arzuîadı. Hz. Âişe: "Rasûlullah (s.a.s.)'in yüksek sesle 'En Yüce Dosta dediğini duydum." demiştir. Rasûlullah (s.a.s.), başı Hz. Aişe'nin göğsüne dayalı olduğu hal­de vefat etti.

Yüce Allah'tan: "Bizi O'nunla bir araya getirip O'na uymanın bereke­ti ile bizi ateşten korumasını, bütün ümmetim bağışlayıp bizi Onun ümme­tinden kılmasını", Rasûlullah (s.a.s.)'ı şefaatçi kılarak niyaz ediyoruz. Allah'ın salât ve selâmı O'nun üzerine olsun. Âmin. [64]

 

Tevatür Yolu İle Rivayet Olunan Buyuk Şehirlerdeki Meşhur Kırâatlar

 

Mekkelilerin Kıraati

 

Ebû Muhammed (rh. a.) der ki: Mekkelilerin meşhur kıraati, Abdullah b. Kesîr ed-Dârî (H, 120)'nin kıraatidir. Abdullah b.Kesîr, Abdullah b. es-Saib el-Mahzûmî'nin yanında okumuştur. [Abdullah b. es-Saib][65] ise, [Rasûlullah (s.a.s.)'ın sahabîsi] Ubeyy b. Ka'b'ın ve Mucâhid'in yanında okumuştur. Mucâhid, İbn Abbâs'm yanında okudu. İbn Abbâs, Ubeyy ve Zeyd b. Sâbit'in yanında okumuştur. Bu ikisi ise Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yanında okumuşlardır. [66]

 

Medînelilerin Kıraati

 

Medînelilerin en meşhur kıraati, Nâfi' b. Ebî Nu'aym (h. 169)'m kıra­atidir. Bu zât, Yezîd[67] b. el-Ka'ka', Abdurrahman b. Hurmuz el-A'rec, Müslim b. Cundub el-Hüzelî, Yezîd b. Rûman ve Şeybe b. Nisah'in yanın­da okumuştur. Bunlar ise Ebû Hüreyre, İbn Abbâs, Abdullah b. Ayyaş b. Ebî Rabî'a el-Mahzûmî'nin yanlarında okumuşlardır. [68]

 

Kûfelilerin Kıraati

 

Kûfelilerin en meşhur kıraati, Bekr[69] Oğullan'nın Rasûlullah (s.a.s.)'m yanına gelen elçilerinden el-Hâris b. Hassân'a yetişen, tabiîn neslinden h. 127 (veya 128) yılında vefat eden Âsim b. Ebî'n-Necûd'un kıraatidir. Bu zât, Ebû Abdirrahman es-Sülemî ve Zirr b. Hubeyş'in yan­larında okumuştur. Ebû Abdirrahman, Osman, Ali, İbn Mes'ûd, Ubeyy ve Zeyd'in yanlarında okumuştur. Zirr ise, İbn Mes'ûd'un yanında okumuş­tur. Bu kıraat, bize göre en hayırlı kıraattir. Bununla birlikte, biz diğer kı-râatları inkâr etmiyoruz. Böyle bir şey yapmaktan Allah'a sığınırız.

Kûfelilerin yanında meşhur olan diğer bir kıraat ise, Hamza b. Habîb (H. 156)'in kıraatidir. Harnza, Muhammed b. Abdirrahman b. Ebî Leylâ, Humran b. A'yen, Ebû Tshâk es-Seb'î, Mansûr b. el-Mu'temir, el-Muğîre b. Miksem, Ca'fer b. Muhammed b. Ali b. el-Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâ-lib'in yanlarında okumuştur. Allah hepsinden razı olsun.

Bir başka kıraatları ise, A'meş'in kıraatidir. A'meş, Yahya b. Vessâb'ın yanında okumuştur. Yahya ise, Alkame, el-Esved, Ubeyd[70] b. Nadle el-Huzâ'î, Ebû Abdirrahman es-Sülemî ve Zirr b. Hubeyş'in yanlarında okumuştur.

Kûfelilerin diğer meşhur bir kıraati ise, el-Kisâî (H. 189)'nin kıraatidir. Bu zât, Hamza, İsâ b. Ömer, Muhammed b. Abdirrahman b. Ebî Leylâ ve diğerlerinin yanlarında okumuştur. [71]

 

Basralıların Kıraati

 

Basrahların en meşhur kıraati, Ebû Amr (H, 154)'ın kıraatidir. Ebû Amr, Mekkelilerden Mucâhid, Sa'îd b. Cübeyr, İkrîme b. Hâlid el-Mah-zûmî, Atâ b. Ebî Rebâh, Muhammed b. Abdirrahman b. Muhaysın ve Hu-meyd b. Kays el-A'rec'in; Medînelilerden Yezîd b. el-Ka'ka', Yezîd b. Rûman ve Şeybe b. Nisah'ın; Basralılardan Hasan, Yahya b. Ye'mur ve di­ğerlerinin yanlarında okumuştur. Bu zâtlar ise, sahâbîlerin yanlarında oku­muşlardır.

Basrahların meşhur olan bir kıraati ise, Şu'be'nin[72] arkadaşı Yâ'kûb b. İshâk el-Hadramî'nin kıraatidir. Ya'kûb b. îshâk, Ebû Amr ve başkaları­nın yanlarında okumuştur. [73]

 

Şamlıların Kıraati

 

Şamlıların meşhur kıraati, Abdullah b. Âmir (H. 118)'in kıraatidir. Ab­dullah b. Âmir, Ebû'd-Derdâ, Muğîre b. Ebî Şihâb el-Mahzûmî'nin yan­larında okumuştur. Muğîre, Osman (r.a.)'ın yanında okumuştur.

Meşhur imamların, bunların dışında da kıraatları bulunmaktadır. Ancak bu kırâatlar pek meşhur olmamışlardır. Böylesi kıraatları öğretmek, bun­larla namaz kılmak ve mushaflarda onları yazmak asla caiz değildir. Başa­rı Allah'tandır. [74]

 

Hadis Rivayet Eden Sahabenin Adları Ve Her Birinin Rivayet Ettikleri Hadislerin Sayısı

 

Ebû Muhammed der ki: Bu risale, [75] Rasûlullah (s.a.s.)'dan bir ve daha fazla hadis rivayet eden sahabe (r.a)'nin adlarını belirtmeye dairdir. Ken­dilerinden hadis rivayet olnan sahâbîler, mertebelerine göre şu şekilde sı­ralanmışlardır: Binlerce hadis rivayet eden, sonra iki bin küsur hadis riva­yet edenler, sonra bin küsur hadis rivayet edenler, sonra yüzlerce hadis ri­vayet edenler, sonra iki yüz küsur hadis rivayet edenler, sonra yüz küsur hadis rivayet edenler, sonra onlarca hadis rivayet edenler, sonra yirmi kü­sur hadis rivayet edenler, sonra on dokuz hadis rivayet edenler, sonra on sekiz hadis rivayet edenler, sonra on yedi hadis rivayet edenler, sonra sı­ralama bu şekilde birer birer eksilerek tek hadis rivayet edenlere kadar de­vam eder. [76]

 

Binlerce Hadis Rivayet Eden (Sâhibu'l-Ulûf)

 

Ebû Hureyre: 5374 hadis rivayet etmiştir. [77]

 

İki Bin Küsur Hadis Rivayet Edenler

 

Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb: 2630 hadis rivayet etmiştir.

Enes b. Mâlik: İki bin [iki yüz] [78] seksen altı hadis rivayet etmiştir.

Mü'minlerin annesi Âişe: 2210 hadis rivayet etmiştir.[79]

 

Bin Küsur Hadis Rivayet Edenler

 

Abdullah b. Abbâs: 1660 hadis rivayet etmiştir. Câbir b. Abdillah: 1540 hadis rivayet etmiştir. Ebû Saîd el-Hudrî: 1170 hadis rivayet etmiştir.[80]

 

Yüzlerce Hadis Rivayet Edenler

 

Abdullah b. Mes'ûd: 848 hadis rivayet etmiştir. Abdullah b. Amr b. el-Asî: 700 hadis rivayet etmiştir. Ömer b. el-Hattâb: Beş yüz [otuz yedi] [81] hadis rivayet etmiştir. Ali b. EbîTâlib: Beş yüz [otuz altı] [82] hadis rivayet etmiştir. Mü'mirilerin annesi Ümmü Seleme: 378 hadis rivayet etmiştir. Ebû Mûsâ el-Eş'arî (adı Abdullah b. Kays'tır): 360 hadis rivayet etmiş­tir.

El-Berâ b. Azib: Üç yüz [beş] [83] hadis rivayet etmiştir. [84]

.

İki Yüz Küsur Hadis Rivayet Edenler

 

Ebû Zer el-Ğıfârî: 281 hadis rivayet etmiştir. [85] Sa'd b. Ebî Vakkâs: 271 hadis rivayet etmiştir. Ebû Umâme el-Bahilî: 270 hadis rivayet etmiştir. [86] Huzeyfe b. el-Yemân: 225 hadis rivayet etmiştir. [87]

 

Yüz Küsur Hadis Rivayet Edenler

 

Sehl b. Sa'd: 188 hadis rivayet etmiştir. Ubâde b. es-Sâmıt: 181 hadis rivayet etmiştir. İmrân b. Husayn: 180 hadis rivayet etmiştir. Ebû'd-Derdâ: 179 hadis rivayet etmiştir. Ebû Katâde: 170 hadis rivayet etmiştir.

Bureyde b. eî-Husayb el-Eslemî: 167 hadis rivayet etmiştir. Ubeyy b. Ka'b: 164 hadis rivayet etmiştir. Mu'âviye b. Ebî Süfyâıı: 163 hadis rivayet etmiştir. Mu'âz b. Cebel: 157 hadis rivayet etmiştir. Ebû Eyyûb el-Ensârî: 155 hadis rivayet etmiştir. Osman b. Affan: 146 hadis rivayet etmiştir. Câbir b. Semûre el-Ensârî: 146 hadis rivayet etmiştir. Ebû Bekir es-Sıddîk: 142 hadis rivayet etmiştir. El-Muğîre b. Şu'be: 136 hadis rivayet etmiştir. Ebû Bekerete: 132 hadis rivayet etmiştir. Üsâme b. Zeyd: 128 hadis rivayet etmiştir. Rasûlullah (s.a.s.)'ın kölesi Sevbân: 128 hadis rivayet etmiştir. [88] En-Nu'mân b. Beşir: 114 hadis rivayet etmiştir. Ebû Mes'ûd el-Ensârî: 102 hadis rivayet etmiştir. Cerîr b. Abdillah el-Becelî: 100 hadis rivayet etmiştir. Yüz küsur hadis rivayet etmediği halde bu başlık altında ele alındı.[89]

 

On Ve Onlarca Küsur Hadis Rivayet Edenler

 

Abdullah b. Ebî Evfâ: 95 hadis rivayet etmiştir.

Zeyd b. Hâlid: 81 hadis rivayet etmiştir.

Esma bint Yezîd b. es-Seken: 81 hadis rivayet etmiştir.

Ka'b b. Mâlik: 80 hadis rivayet etmiştir.

Rafı' b. Hadîc: 78 hadis rivayet etmiştir.

Seleme b. el-Ekve': 77 hadis rivayet etmiştir,

Mü'minlerin annesi Meymûne: 76 hadis rivayet etmiştir.

Vâil b. Hucr: 71 hadis rivayet etmiştir.

Zeyd b. Erkâm el-Ensârî: 70 hadis rivayet etmiştir.

Rasûlullah (s.a.s.)'m kölesi Ebû Rafi': 68 hadis rivayet etmiştir.

Avf b. Mâlik: 67 hadis rivayet etmiştir.

[Adiyy b. Hatim: 66 hadis rivayet etmiştir.] [90]

[Mü'minlerin annesi Ümmü Habîbe: 65 hadis rivayet etmiştir.] [91]

Abdurrabman b. Avf: 65 hadis rivayet etmiştir.

[Ammâr b. Yâsir: 62 hadis rivayet etmiştir.] [92]

[Selmân el-Fârisî: 60 hadis rivayet etmiştir.] [93]

[Mü'minlerin annesi Hafsa: 60 hadis rivayet etmiştir.] [94]

Esma bint Umeys: 60 hadis rivayet etmiştir.

Cubeyr b. Mutim: 60 hadis rivayet etmiştir.

Esma bint Ebî Bekir: 58 hadis rivayet etmiştir.

Vasile b. el-Eska': 56 hadis rivayet etmiştir.

Ukbe b. Amir el-Cuhenî: 55 hadis rivayet etmiştir.

[Şeddâd b. Evs: 50 hadis rivayet etmiştir.] [95]

Fedâle[96] b. Ubeyd: 50 hadis rivayet etmiştir.

Abdullah b. Beşir: 50 hadis rivayet etmiştir.

Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl: 48 hadis rivayet etmiştir.

[Abdullah b. Zeyd: 48 hadis rivayet etmiştir.] [97]

El-Mikdâm b. Ma'dikerib[98]: 47 hadis rivayet etmiştir.

Ka'b b. Ücra: 47 hadis rivayet etmiştir.

[Ümmü Hâni bint Ebî Tâlib: 46 hadis rivayet etmiştir.] [99]

Ebû Berze[100]: 46 hadis rivayet etmiştir.

Ebû Cuheyfe: 45 hadis rivayet etmiştir.

Müezzin Bilal: 44 hadis rivayet etmiştir.

Cundub b. Abdillah b. Süfyân: 43 hadis rivayet etmiştir.

Abdullah b. Muğaffel: 43 hadis rivayet etmiştir.

[E3-Mikdâd: 42 hadis rivayet etmiştir.] [101]

[Mu'âviye b. Heyde: 42 hadis rivayet etmiştir.] [102]

Sehl b. Huneyf: 40 hadis rivayet etmiştir.

Hekim b. Hizam: 40 hadis rivayet etmiştir.

Ebû Sa'Iebe el-Huşenî: 40 hadis rivayet etmiştir.

[Ümmü Atıyye: 40 hadis rivayet etmiştir.] [103]

Amr b. el-Asî: 39 hadis rivayet etmiştir.

Huzayme b. Sabit (Zu'ş-Şehâdeteyn): 38 hadis rivayet etmiştir.

[ez-Zübeyr b. el-Avvam: 38 hadis rivayet etmiştir.] [104]

Talha b. Ubeydillah: 38 hadis rivayet etmiştir.

[Amr b. Abese: 38 hadis rivayet etmiştir.] [105]

El-Abbâs b. Abdilmuttalib: 35 hadis rivayet etmiştir.

Ma'kil: 34 hadis rivayet etmiştir.

Fâtıma bint Kays: 34 hadis rivayet etmiştir.

Abdullah b. ez-Zübeyr: 33 hadis rivayet etmiştir.

Habbâb b. el-Eret: 32 hadis rivayet etmiştir.

El-îrbad b. Sâriye: 31 hadis rivayet etmiştir.

Mu'âz b. Enes: 30 hadis rivayet etmiştir.

İyaz b. Himâr el-Mucaşi'î: 30 hadis rivayet etmiştir.

[Suheyb: 30 hadis rivayet etmiştir.] [106]

Ümmü'1-Fadl bint el-Hâris: 30 hadis rivayet etmiştir.

Osman b. Ebi'1-Asî es-Sakafî: 29 hadis rivayet etmiştir.

Ya'la b.Ümeyye: 28 hadis rivayet etmiştir.

Utbe b. Abd: 28 hadis rivayet etmiştir.

Ebû Useyd es-Sa'îdî; 28 hadis rivayet etmiştir.

Abdullah b. Mâlik ibn Buheyne: 27 hadis rivayet etmiştir.

Ebû Mâlik el~Eş'arî: 27 hadis rivayet etmiştir.

[Ebû Humeyd es-Sa'îdî: 26 hadis rivayet etmiştir.] [107]

Ya'la b. Mürre: 26 hadis rivayet etmiştir.

[Abdullah b. Ca'fer: 25 hadis rivayet etmiştir. [108]

Ebû Talha el-Ensârî: 25 hadis rivayet etmiştir.

[Abdullah b. Selâm: 25 hadis rivayet etmiştir.] [109]

Sehl b. Ebî Hesme: 25 hadis rivayet etmiştir.

Ebü'l-Melih el-Hüzelî: 25 hadis rivayet etmiştir.

El-FazI b. el-Abbâs: 24 hadis rivayet etmiştir.

Ebû Vakıd el-Leysî: 24 hadis rivayet etmiştir.

Rifâ'a b. Rafi': 24 hadis rivayet etmiştir.

[Abdullah b. Uneys: 24 hadis rivayet etmiştir.] [110]

[Evs b. Evs: 24 hadis rivayet etmiştir.] [111]

[Eş-Şerîd: 24 hadis rivayet etmiştir.] [112] Lakît b. Âmir: 24 hadis rivayet etmiştir. Ümmü Kays bint Mihsan: 24 hadis rivayet etmiştir. Amir b. Rabfa: [113] 22 hadis rivayet etmiştir. Kurra: 22 hadis rivayet etmiştir. Es-Saib: 22 hadis rivayet etmiştir. Sad b. Ubâde: 21 hadis rivayet etmiştir. Er-Rubeyyi' bint Mu'avviz: 21 hadis rivayet etmiştir. [114]

 

Yirmi Hadis Rivayet Edenler

 

Ebû Berze[115] 20 hadis rivayet etmiştir. Ebû Şureyh el-Ka'bî: 20 hadis rivayet etmiştir. Abdullah b. Cerâd: 20 hadis rivayet etmiştir. EI-Mısver b. Mahreme: 20 hadis rivayet etmiştir, Amr b. Ümeyye ed-Damrî: 20 hadis rivayet etmiştir. Safvân b. Assâl: 20 hadis rivayet etmiştir. [116]

 

On Dokuz Hadis Rivayet Eden

 

[Surâka b. Mâlik ve Sebre b. Ma'bed el-Cühenî ] [117]

 

On Sekiz Hadis Rivayet Edenler

 

Temim ed-Dârî.

Hâlid b. el-Velîd.

Amr b. Hureys.

Ebû Hevâle el-Ezdî.[118]

Useyd b. el-Hudayr.

Rasûlullah (s.a.s.)'m kızı Fâtıma. [119]

 

On Yedi Hadis Rivayet Edenler

 

En-Nevvâs b. Sem'an el-Kilâbî. Abdullah b. Sercis. Abdullah b. el-Hâris b. Cez'. [120]

 

On Altı Hadis Rivayet Edenler

 

Es-Sa'b b. Cesâme. Kaysb. Sa'db. Ubâde. Muhammed b. Mesleme. [121]

 

On Beş Hadis Rivayet Edenler

 

Mâlik b. el-Huveyris el-Leysî. Ebû Lubâbe b. Abdilmünzir. Süleyman b. Sura. Havle bint Hekim. [122]

 

On Dört Hadis Rivayet Edenler

 

Abdurrahman b. Şibl.

Sabit b. ed-Dehhâk.

Talk b. Ali.

Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh.

Târik, [123] başka biri es-Sunabıhiyy.

Abdurrahman[124] b. Semûra.

El-Hakem b. Umeyr.

Rasûlullah (s.a.s.)'ın kölesi Sefine.

Ka'b Mürre.

Ümmü Süleym bint Milhan. [125]

 

On Üç Hadis Rivayet Edenler

 

Ebû Leylâ el-Ensârî.

Mu'âviye b. el-Hakem.

Hasan b. Ali b.

Ebî Tâlib.

Huzeyfe b. Esîd el-Gıfârî.

Selmân b. Âmir.

Urve el-Bârikî.

Safvân b. Ümeyye. [126]

 

On İki Hadis Rivayet Edenler

 

Ebû Basra el-Gıfârî.

Abdurrahman b. Ebzey.

Abdullah b. Ukeym.

Amr b. Ebî Seleme.

Âmir b. Rabî'a. [127]

Rabî'a b. Ka'b.

Seleme b. el-Muhabbık el-Hüzelî.

Eş-Şifâ bint Abdillah el-Adeviyye.

Sübey'a el-Eslemiyye[128]

.

On Bir Hadis Rivayet Edenler

 

Nübeyşe.

Ebû Kebşe el-Enmarî.

Amr b. el-Hâmik.

El-Hulb. [129]

Vâbisa b. Ma'bed el-Esedî.

Ebü'l-Yeser.

Mü'minlerin annesi Zeyneb bint Cahş.

Dubâ'e bint ez-Zübeyr b. Abdilmuttalib. Busra bint Safvân. [130]

 

On Hadis Rivayet Edenler

 

Mü'minlerin annesi Safiyye.

Ümmü Hişâm bint Harise el-Ensârîyye.

Ümmü Mübeşşir.

Ümmü Külsûm.

Ümmü Kurz.

Ümmü Ma'kıl el-Esediyye.

Itban b. Mâlik,

[Urve b. Mudarris,

Mucemmi' b. Câriye

Nu'aym b. Hemmar] [131]

Ebû Mahzûre.

Adiyy b. Âmîre.

Ebü'l-Lahm'm kölesi Umeyr.

Huraym b. Fatik el-Esedî. [132]

 

Dokuz Hadis Rivayet Edenler

 

Nevfel b. Mu'âviye.

Ebû't-Tufeyl.

Umâre b. Ruveybe.

Hamza b. Amr el-Eslemî.

İbn el-Hanzeliyye.

Hişâm b. Âmir.

El-Muttalib b. Ebî Vedâ'e.

Beşîr b. el-Hasasiyye.

Ebyed b. Hemmal el-Me'ribî. [133] 

Ebû Reyhâne.

El-Eş'as b. Kays el-Kindî.

Ebû Sırma. [134]

 

Sekiz Hadis Rivayet Edenler

 

Ebû Rimse. [135]

Hüseyn b. Ali b. Ebî Tâlib.

Ebû Atik. [136]

Abdulmuttalib b. Raî'a.

EI-Esved b. Seri'.

Cerhedu' l-Eslemî.

Hubşî b. Cünâde.

Üsâme b. Şerik.

Amr b. Harice.

Hanzele el-Kâtib.

Ruveyfi' b. Sabit.

Abdurrahman b. Ebî Bekir es-Sıddîk.

Bilâl b. el-Hâris el-Muzenî.

Aiz b. Amr el-Muzenî.

Ümmü'l-Husayn, [137]

Havle bint Kays.

İbn Mes'ûd'un hanımı Zeyneb.

El-Furay'a bint Mâlik.    

Hansa bint Hidam.

Umeyme bint Rukayyika. [138]

 

Yedi Hadis Rivayet Edenler

 

Üvey m b. S aide. Ebû Ümeyye. Kutba b. Mâlik. Habîb b. Seleme. Avf b. Mâlik b. Nadle.

Ebû Cum’a.

Katâde b. en-Nu'mân ez-Zaferî.

Abdullah b. es-Saib.

Muhammed b. Abdillah b. Cahş.

Seleme b. Kays el-Eşcâî.

Mu'aykîb.

Kays b. Tıhfa.

Seleme b. Sahr el-Beyadî.

Ukbe b. el-Hâris.

El-Hâris b. Yezîd el-Bekrî.

El-Hâris b. Evs.

Arfece.

Ali b. Şeybân.

El-Müseyyib (Bana göre: Ebû Sa'îd'dir).

El-Müstevrid[139] b. Şeddâd.

Abdullah el-Muzenî.

Kays b. [Ebî] Garaza, [140]

Süveyd b. en-Nu'mân.

Ümmü Hâlid, [141] bana göre bint Hâlid'dir.

Ümmü Haram bint Milhan.

Mü'minlerin annesi Ürnmü Seleme'nin kızı Zeyneb.

Mü'minlerin annesi Cüveyriyye. Rasûlullah (s.a.s.)'ın azadlı cariyesi Selmâ. [142]

 

Altı Hadis Rivayet Edenler

 

Asım b. Adiyy. Mihnef b. Süleym. Kurz[143]b. Alkame. Abdullah b. Hanzele.

Seleme b. Yezîd. EI-Hucac el-Eslemî. El-Hâris el-Eş'arî. Rafi'b. Arabe. Nasr b. Hazn. EI-Feletan[144] b. Âsim. Zu Mı hm ar. Ebû Ayyaş ez-Zurekî. En-Nu'mân b. Mukarrin. Harise b. Vehb el-Huzâ'î. Ebû Vehb el-Cüşemî. [145] Mâlik b. el-Huveyris.

Süveyd b. Mukarrin -Üç Hadis Rivayet Edenler arasında da zikredil­miştir[146]

EI-Muhâcir b. Kunfuz.

Uveymir b. Eşkar.

Hişâm b. Hekim b. Hizam.

Muhammed b. Safvân.

Kabisa b. el-Muhârık.

Akıl b. Ebî Tâlib.

Süleym b. Amr'm[147] annesi Ümmü Cundub.

Ümmü'1-Ala.

Bişr b. Süheym.

Ebû'l-Hamrâ. [148]

 

Beş Hadis Rivayet Edenler

 

Hufaf b. înıâ.

Suhar el-Abdî.

Rabî'a b. İbad.

Ebû Arib.

Mâlik b. Sa'sa'a.

Mucâşi' b. Mes'ûd es-Sülemî.

Kâbus b. Ebi'l-Mehânk. [149]

Yezîd b. Ebi'l-Esved.

Ma'nb. Yezîd.

Osman b. Talha.

Ma'kıl b. Sinan el-Eşca'î.

Seleme b. Nufeyl es-Sekûnî.

Sa'lebe b. el-Hakem.

Ma'mer b. Abdillah b. Nadle el-Adevî.

Amr b. Hazm.

Mihcan b. el-Edrâ'.

Ebû'1-Ca'd. [150]

Ebû Abs b. Cebr. [151]

Salim b. Ubeydillah.

Es-Saib b. Hallâd.

Lakit b. Sabira.

Süfyân b. Abdillah.

Siifyân b. Ebî Züheyr.

Huveylid[152] b. Sa'lebe b. Mâlik.

Ümmü Buceyd.

Ümmü'd-Derdâ.

Mü'minlerin annesi Şevde.

Safiyye bint Şeybe

Ümmü Ey men. Hâlid b. el-Velîd. Abdullah b. Selâm. [153]

 

Dört Hadis Rivayet Edenler

 

Abdullah b. Yezîd el-Ensârî.

Ubeyy b. Mâlik.

Ebû Hazim el-Ensârî.

Mu'âz b. Afra.

Sa'îd Ebû Abdulazîz[154]

Hani b. Hani.

Kabîsa b. Zueyb'in babası Zueyb.

El~Alâ b. el-Hadremî.

Ebû Huzâme.

Vahşî b. Harb.

Kays b. Âsim.

Mâlik b. Hübeyre.

Rukâne b. Abdi Yezid b. el-Hâris.

[El-Hâris b. Amr]. [155]

Ebû Zeyd el-Ensârî.

Sebre[156] b. Fatik.

Utbe b. Gazvân.

Osman b. Maz'ûn.

El-Hâris b. Müslim.

El-Hakem.

Ebû Lebîbe. [157]

Feyrûz ed-Deylemî.

El-Hâris b. Kays.

Hâlid b. Urfuta.

Busr b. Ebî Ertat.

Amr b. Ürneyye. [158]başka biri.

Abdurrahman b. Safvân.

El-Haccâc b. Amr ez-Zubeydî.

Abdurrahman b. Hasene.

Muhammed b. Sayfî.

Câriye b. Kudâme.

Târik b. Abdillah el-Muhâribî.

Sinan b. Senne.

Deylem el-Himyerî.

Ziyâd b. el-Hâris.

Mu'âviye b. Hudeyc.

Hezzâl.

Akkâ[159] b. Vedâ'e.

Abbâs b. Mirdas.

Ed-Dehhâk b. Süfyân. [160]

Ebû Ruhm.

Ebû Beşîr el-Ensârî.

Ebû Cebire el-Ensârî.

Rasûlullah (s.a.s.)'m kölesi Zeyd b. Harise.

İbn Ebî Âmire.

El-Cârud el-Abdî.

Ebû Necih es-Sülemî.

Ümmü Dabbe. [161]

Bint Leylâ.

Ümmü' 1-Münzir.

BintKerdem. [162]

Ümmü Habîbe bint Sehl. [163]

 

 



[1] Huneyn Gazvesi ile ilgili olarak bkz. Vâkidî, 417; İbn Hişâm, IV, 80; İbn Sa'd, I/II, 108; et-Taberî, III, 125; İbn Seyyidi'n-Nâs, II 187; îbn Kesîr, IV, 322; Zâdu't-Me'âd, II, 438; el-Imtâ', 401; Mevâhibu'l-L&Mnniyye, I, 208; Târîhu'l-Hamîs, II, 99; el-Buhârî, V, 153.

[2] İbn Hişâm, IV, 80'e göre yapılan bir ilavedir.

[3] Zâtu Envât: Müşriklerin gidip ona süahlannı bağladıkları, onun yanında itikafa girdikleri bir ağaçtır.

[4] A'râf, 138.

[5] İbn Hişâm'da: "Ey Semûre ağacının altında biat eden sahabe topluluğu!" anlamında bir kayıt var.

[6] Metin için bkz. et-Taberî ve Târîhu'l-Hamîs, II, 105.

[7] İbn Hişâm, IV, 97'de: Nasr b. Mu'âviye yerine Nasr b. Ri'ab yazılıdır.

[8] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 222-227.

[9] Asıl nüshada, Zem'a yerine Rabî'a yazılıdır. El-Cemhara, 109-110 ve el-İsâbe'ye dayanı-

larak soy kütüğüne "Esed" adı eklendi.

[10] İbn İshâk'a göre adı: Surâka b. el-Hâris'tır. Bazılarına göre İse adı, Surâka b. el-Hab-bâb'dır. Bu yüzden İbn Abdilberr, onun için İki ada göre de biyografisini yazmıştır.

[11] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 227.

[12] Taif Gazvesi için bkz. Vâkıdî, 422; İbn Hişâm, IV, 121; îbn Sa'd, I/II, 114; et-Taberî, III, 132; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 200; Zâdu'l-Me'âd, II, 461; İbn Kesîr, IV, 345; eUmtâ\ 415; d-Mevâhibu l-Lcdünniyye, I, 214; Târîhu' l~Hamîs, II, 109; el-Buhârî, V, 156.

[13] Bu yerlerin hepsi Taif bölgesİndedirler.

[14] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 227-229.

[15] ibn İshâk da yukarıda yazıldığı gibi adlandırırı ıştır. İbn Hişâm, IV, 192'de, "Ona Tbn Hubâb da denilmiştir." der.

[16] Asıl nüshada el-Anzî yerine el-Arnî yazılıdır. Bu yanlıştır. El-Isâbe ye göre düzeltildi.

[17] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 229.

[18] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 229-230.

[19] 609 Hevâzin ganimetleri ve Müellefe-i kulûba verilen pay hakkında bkz. İbn Hişâm, IV, 130; İbn Sa'd, I/II110; et-Taberî, III, 134; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 193; İbn Kesîr, IV, 352; ehİm-!â\ 423; el-Mevâhibu'l-Ledünniyye, I, 216; Târîhu'l-Hamîs, II, 112.

[20] Asıl nüshada Âbid yerine Âiz yazılıdır.

[21] İbnu'l-Arabî, 74'de der ki: "Dahya adlı atın binicisi, Amr b. Amir b. Rabî'a b. Âmir b. Sa'saVdir. Haddâş b. Züheyr'in şu sözü ile de delil getirmiştir: "Dahya adlı atın binicisi Amr b. Amir'i kabul etmedi."

[22] El-Buhârî, V, 159'da şöyle yazılıdır: "Kureyş, câhilİyeden yeni kopmuş ve musibete yeni düçâr olmuş, İslâm ile yeni ahid yapmışlardı. Ben onların kalblerini onarıp İslâm'a ısındır­mak istedim."

[23] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 230-233.

[24] Vâkıdî, 425; İbn Hişâm, IV, 159; İbn Sa'd, I/II, 118; et-Taberî, III, 142; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 215; İbn Kesîr, V, 2; Zâdu'l-Me'âd, III, 3; el-İmtâ\ 445; el-Mevâhibul-Ledünniyye, I, 222; Târîhu'l-Hanm, II, 122; el-Buhârî, VI, 2.

[25] El-Huşenî: 'Casum bir yerachdır." der. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Ratic Mescidi'nde bulun­duğu sırada, Casum suyundan içtiği rivayet edilmiştir. Bu, Heysem b. et-Teyyihan'ın ku-yusudur. Bkz. es-Semhûdî, II, 62, 131.

[26] Diğer siyer kitaplarında: "Allah onların özrünü kabul etmedi." yazılıdır.

[27] İbn Hişâm, IV, 170'de, on küsur gece; İbn Sa'd, II, 12İ'de yirmi gece yazılıdır.

[28] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 233-237.

[29] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 237.

[30] Tebük Mescidleri hakkında bkz: es-Semhudi, II, 181. Bazılarına göre mescidlerin sayısı on altıdır. Yani İbn İshak’ın rivayet ettiklerine iki mescid ilave etmişlerdir.

[31] Asıl nüshada Ellâ yerine Âlâ yazılıdır. İbn Hişam, IV, 174; Mu’cemu mâ Ustu’cime göre düzeltildi. Es-Semhudi, II, 181’de, bu yer adı “Beeley” şeklinde yazılıdır. Es-Semhudi’nin sözü ilginçtir.

[32] El-Bekri der ki: “Betra, Haris b. Ka’b oğullarının topraklarında bulunan bir dağın adıdır.”

[33] İbn Hişam, IV, 174’te de aynı bu şekilde yazılmıştır. Bazı nüshalarda Zülhifa şeklinde kaydedilmiştir.

[34] EI-Bekri der ki: "Sanırım bu yerin adı Rak'a değil Rakma'dır." Başkaları İse, bu mescidin adını Sukya diye kaydetmişlerdir. Sukya da Vâdi'l-Kurâ'ya yakın, Uzre Oğullan'nm toprak­ları içerisindedir.

[35] Zü'1-Merve Mescidi, Medine'den sekiz konak uzaklıktadır.

[36] Zû Huşub, Medine'den bir konak uzaklıktadır.

[37] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 237-238.

[38] Bu konu için bkz. ibn Hişâm, IV, 182; İbn Sa'd, I/II, 52; et-Taberî, III, 140; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 228; İbn Kesîr, V, 29; Zâdu'l-Me'âd, III, 60; eHmtâ', 489; Târihu'l-Hamîs, II, 134.

[39] Puta, tâğiye ve tâğût denilmiştir. Tâğûttan murâd, burada Lât adlı puttur. Sakîf kabilesi, Lât adlı puta tapıyorlardı. Onu korumak için bekçi tutmuşlardı. Ona saygı duyup tavaf ediyor­lardı. Sakifliler, onu Ka'be ile mukayese ediyorlardı.

[40] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 238-240.

[41] Hz. Ebû Bekir'in hacc emirliği hakkında bkz. İbn Hişâm. IV, 188; İbn Sa'd, I/II, 121; et-Ta-berî, III, 154; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 231; İbn Kesîr, V. 36; Zâdul-Me'âd, III, 52; el~İmtâ\ 498; el-MevâhibulrLcdünniyye, I, 228; Tavîhul-Hamis, II, 141.

[42] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 241.

[43] Temsilcilerin eelip İslâm'a boyun eğişleri İle ilgili olarak bkz. îbn Hişâm. IV, 205-236; İbn Sa'd, I/Il, 38-86; el-Taberî, III, 150-155; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 232-258; İbn Kesîr, V, 40-95; Zâdul-Me'âd, III, 60-115; cl-hnta , 434-435, 495, 505-509; Târîhu l-Hamîs, II, 192-198.

[44] Adı: el-Münzir b. el-Hâris b. Âiz el-Asarî'dir. Abdulkays kabilesinin bîr kolu olan Asar'a nîs-

bet edilmiştir.

[45] Zübeyd kabilesinin elçisidir. Onun ile birlikte on kişi daha gelmişti. Sa'd b. Ubâde'ye mi­safir olmuşlardı.

[46] Bkz. îbn Hişâm, IV, 237.

[47] Bkz. adı geçen eser.

[48] Bkz. İbn Hişâm, IV. 239.

[49] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 241-242.

[50] Veda Haccı ile ilgili olarak bkz. Vâkıdî, 432; İbn Hişâm, IV, 248; îbn Sa'd, I/1I, 124; et-Ta-berî, III, 174; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 272; İbn Kesîr, V, 109; el-İmtâ\ 510; el-Mevâhi-bıı'l-Ledünmyye, I, 231; Târthu'l-Hamîs, II, 148.

[51] Burada İbn Hazm bu rivayeti tercih etmiştir. Mekhûl ve Ebû Taîha'nın bazı rivayetleri de bu rivayeti desteklemektedir. Aişe ve Câbir'den naklolunan bazı rivayetlerde ise, Rasûlul­lah (s.a.s.)'m, yalnız başına hacc yapmaya niyet ettiğini söylemektedir. Yalnız başına hac­ca niyet ettiği, Medine ekolünün görüşüdür. Onlardan başka diğerlerine göre ise, Rasûlul­lah {s.a.s.) hacc Üs birlikte umre de yapmıştır. Bazıları demişler ki: "Umre'ye niyet ederek Mekke'ye girdi. Sonra ona hacc ilave etti."

[52] Yani Kedâ'dan girdi.

[53] Câbir'den naklolunan bu rivayet için bkz. İbn Sa'd, I/II, 126.

[54] Bu konuda bkz. İbn Hazm, el-Muhaltâ, VII, 108-109.

[55] Temettü' Haccı: Kişinin, hac aylarının birinde, umreye niyet edip sonra o yılın hac ayların­da hac yapmasıdır (el-Mıthaliâ, VII, 164).

[56] İbn Hazm, el-Mııhallâ, VII, 105'te der ki: "Âİşe (r.a.). Veda Haccı yılında, hacdan önce as­la umre yapmadı. Zira o, Şerif denilen yere geldiğinde hayız görmeye başladı. Kurban bay­ramının birinci günü temizlendikten sonra ancak Ka'be'yi iavaf etti. Bu durum gün gibi aşikârdır. Bundan dolayı Hz. Âİşe (r.a.), Rasûlullah (s.a.s.)'dan hacdan sonra umre yapma­yı istedi. Kurban bayramının dördüncü gününden sonra, Rasûİullah (s.a.s.), ona Ten'im de­nilen yerde umreye niyetlenmesini ve umresini yapmasını buyurdu.

[57] El-Muhallâ, VII, 82'de şöyle yazılıdır: "Kadın olsun, erkek olsun, ihrama girdikleri sırada bulabilecekleri misk, amber, buhur v.b. en güzel kokulan sürmelerini ve kendilerinden bu kokuları gidermemeyi hoş karşılıyoruz. Bazıları ise, ihramda olanlar için güzel koku sür­meyi mekruh görmüşlerdir. İbn Hazm, ihramlılar için güzel koku sürmeyi savunmuş ve onu mekruh görenlere karşı gelmiştir.

[58] İfâda tavaf:: Hacıların, kurban bayramının birinci günü Mİna'dan Mekke'ye gelip Beytul-lah'ı tavaf ettikten sonra dönmeleridir.

[59] Bu, "Kitâbu Hıcceti'1-Veda'" adlı eserdir. İstanbul Feyzullah Efendi Kütüphanesi'nde bir el yazması nüshası bulunmaktadır. Arap Devletleri Üniversitesi Arapça El Yazmalarını Ya­şatma Enstitüsü'nde onun bir mikrofilmi bulunmaktadır. Allah'ın izni ile onun bu eserini yayınlayacağız.

[60] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 242-244.

[61] Nüshanın dipnotunda şöyle yazılıdır: "Sekiz aydan daha az bir süredir. Zira yukarıda geç­tiği gibi, Uhud Savaşı üçüncü ydın başlarında yapıldı."

[62] Rasûlullah (s.a.s.)'ın vefatı ile ilgili oiarak bkz. İbn Hişâm, IV, 291, 298-317; İbn Sa'd, II/II,  10-80; et-Taberî, III,  192-207; İbn Seyyidi'n-Nâs, II, 335-342; İbn Kesîr, V, 223-244; e!~İmtâ', 540-551: el-Mevâhibu I-Ledüwıivye, II, 474-505; Tânhu'i-Hamîs, II, 160-173: el-Buhârî, VI, 9-16.

[63] Zâiu'1-cenb hastalığına yakalandığı endişesi ile, Rasûlullah (s.a.s.)'ın ağzına akıttıkları ilaç, Ûd-İ Hindî ile Vers denüen, biraz Alaçehre veya Yemen Zağferanı, biraz da, zeytin yağı idi.

[64] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 244-247.

[65] Köşeli parantez içindekiler asıl nüshada siliktir. Metnin bağlamı böyle olmasını gerektiriyor.

[66] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 251.

[67] Asıl nüshada Yezîd yerine Zeyd yazılıdır.

[68] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 251.

[69] Asıl nüshada Bekr yerine Bukeyr yazılıdır.

[70] Asıl nüshada Ubeyd yerine Ubeyde yazılıdır.

[71] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 251-252.

[72] Ebû Amr b. Alâ'dan sonra Basralilar Şu'be (H. 205)'nin kıraatini takip etmişlerdir.

[73] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 252.

[74] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 253.

[75] Bu risale, Dâru'I-Kütüb Hadis Istılahları bölümü 254 ve 52İ numarada kayıtlı bulunan nüs­halar ile karşılaştırıldı. 254 numaralı nüsha (c) harfi ile simgeieşürildi. 521 numaralı nüs­ha ise (d) harfi ile simgeleştirildi. İbnu'l-Cevzî'nin, Teikfhu Fuhûmı Ehli'l-Eser adlı ese­rinde yazılanlar ise (t) harfi ile simgeleştirildi. Başlık nüshanın asİında yoklu; (c) nüshasın­da geçtiği gibi yazdık.

[76] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 257.

[77] Asıl nüshada 5364 diye yazılıdır. Tashih (c), (d) ve (t)*ye göre yapıldı.

İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 257.

[78] Bu ilave (c), (d) ve (l)'ye göre yapıldı. Ası! nüshada, Enes b. Mâlik, sıralamada Hz. Âİ-şe'den sonra gelmekledir. Biz burada öne aldık

[79] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 257.

[80] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 258.

[81] İlave, (c), (d) ve (t)'ye göre yapıldı. Asıl nüshada "Ömer", "Ali"'den sonra gelmektedir.

[82] İlave (c), (d) ve (t)'ye göre yapıldı.

[83] İlave (c), (d) ve (t)'ye göre yapıldı.

[84] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 258.

[85] Asıl nüshada "Ebû Zer", "Sadece İki Yüz Hadis Rivayet Edenler" başlığı altında "Huzeyfe b. el-Yemân'"dan sonra zikredilmiştir. Bu başlık anlamsızdır. Zira biz burada asıl nüshada belirtilenin aksine, Ebû Zer'in rivayet ettiği hadis sayısını (c), (d) ve (t)'ye bakarak 281 ola­rak tesbit ettik.

[86] (c), (d) ve (t)'de 250 hadis rivayet ettiği belirtilmiştir.

[87] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 258.

[88] Asli nüshada 123 hadis rivayet ettiği kaydedilmektedir, (c), (d) ve (t)'ye bakılarak düzeltil­di, (c)'de Sevbân zikredildikten sonra Semûre b. Cundub'un 123 hadis rivayet ettiği belirtilmİştir.

[89] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 259-259.

[90] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve (t)'ye göre ilave edilmiştir.

[91] Köşeli parentez içindekiler (C), (d) ve (t)'ye göre ilave edilmiştir.

[92] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve (t)'ye göre ilave edilmiştir, (t)'de Ammâr zikredildik­ten sonra, Amr b. Avf in 62 hadis rivayet ettiği belirtilmektedir. Diğer iki nüshada ise bu ifade yoktur.

[93] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve {t)'ye £ore İ'ave edilmiştir.

[94] Köşeli parentez içindekiler (c), (d) ve (t)'ye göre ilave edilmiştir.

[95] Köşeli parentez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edilmiştir.

[96] Bu ad Fedâle şeklinde (f harfinin üstün hareke edilmesi ile) okunması gerekir. Başka şekil­de telaffuz etmek yanlıştır. El-Kâmüs'un yazarı, onu Fudâle (f harfinin ötresi ile) okumuş­tur. Bu şekilde okumak yanlıştır.

[97] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[98] (c) ve (t)'de "el-Mikdam Ebû Kerime" şeklinde yazılıdır. Ebû Kerîme onun künyesidir.

[99] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[100] Müellif, aynı şahsı Yirmi Hadis Rivayet Edenler arasında da zikredecektir. Onlardan biri Ebû Berde ez-Zuferî olabilir. Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned.

[101] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[102] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[103] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[104] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[105] İki köşeli parantez İçindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[106] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[107] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre İlave edildi.

[108] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre İlave edildi.

[109] Abdullah b. Selâm, bu kitapta "Beş Hadis Rivayet Edenler" başlığı altında zikredilmiştir. Yukarıda İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[110] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre iiave edildi.

[111] İki köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[112] İkİ köşeli parantez içindekiler (c) ve (t)'ye göre ilave edildi.

[113] Asıl nüshada Beltea diye yazılıdır, (c), (d), (t) Ahmed b. Hanbel'in Miisned'im göre düzeltildi.

[114] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 259-262.

[115] Müellif aynı kişiyi Yirmi Altı Hadis Rivayet Edenler arasında da zikretti. Bu iki kişiden bi­ri Ebû Berde ez-Zaferî olabilir. Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned.

[116] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 262.

[117] İki köşeli parantez içindekiler asıl nüshada yok. (c), (d) ve (t)'de bulunmaktadır.

İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 262.

[118] (c) ve (t)'de "İbn Hevâle" şeklindedir. Bu Abdullah b. Hevâle'dir. Künyesi Ebû Hevâle'dir.

[119] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.

[120] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.

[121] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.

[122] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263.

[123] (c) nüshasında zikredilmemiş; (t)'de ise 'aher' kelimesi yoktur.

[124] Asıı nüshada Abdullah'tır. El-İsÛbe, (c) ve (t)'ye göre düzeltildi.

[125] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 263-264.

[126] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 264.

[127] Asıl nüshada Rabi' diye yazılıdır.

[128] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 264.

[129] EI-Mecd, el-Kâmûs'ta diyor ki; "El-Huib, Ebû Kabîsa Yezîd b. Kanafe et-Tâî'nin lakabı­dır. Muhaddisler, onu el-Hulb diye okurlar. Doğrusu el-Helb'tîr." Bizce doğru olan ise, na-kİl âlimleri olan muhaddislerin tesbit ettiğidir.

[130] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 264-265.

[131] (c) ve (t)'ye göre yapılan bir ilevedir. Bu iki nüshanın asıllarına göre ise, "Hemmâr"'ın ye­rine "Hemmâz" bulunmaktadır. El~îsâbe, Alımed b. Hanbel, Müsned, V, 286; İbn Sa'd, VII/I1, 135'e göre doğru olanı ise, Nu'aym b. Hemmâr'dır. El-fsâbe'Ğe şöyle yazılmakta­dır: "Nu'aym b. Hemmâr", ona İbn Hebbâr, İbn Heddâr veya İbn Himâr da denilmiştir. En doğrusu ise Hemmâr'dır.

[132] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 265.

[133] Asii nüshada "el-Hârisî" diye yazılıdır. EI-{.sâbe'ye göre doğrusu, Ebyed b. Hammal ei-Me'ribî Scbeı şeklindedir. İbn Sa'd, V, 382'ye göre "el-Mazınî", onun üzerine yapılan bir açıklamada ise "el-Me'ribî" diye yazılıdır. Tehzîbu n-Nevevî, I, IO7'de "Hemmâl" ve "el-Me'ribî" kelimelerinin, yukarıda yazıldığı şekilde okunması gerektiği belirtilmiştir.

[134] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 265-266.

[135] Ahmed b. Hanbel, Müsned; el-İsâbe ve (c)'de bu isim aynı yukarıda yazıldığı şekildedir. (t)'de ise "Ümmü Rumeysâ" şeklindedir.

[136] Asıl nüshada İbn Atîk diye yazılıdır.

[137] Asıl nüshada Ebû'l-Husayn diye yazılıdır, (c), (d), (t), Ahmed b. Hanbel, Müsned ve el-İsâ-be'ye göre düzeltildi.

[138] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 266.

[139] Asıl nüshada el-Musavvir diye yazılıdır, (c), (d), (t), Ahmed b. Hanbel, Müsned ve el-İsâ-6<?'ye göre düzeltildi.

[140] Asıl nüshada "Kays b. Azaza" şeklindedir. El-İsâbe'ye göre doğrusu Kays b. Ebî Gara­za'dır.

[141] Künyesi ile meşhurdur. İsmi Emet'tir.

[142] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 266-267.

[143] Asıl nüshada Küneyf diye yazılıdır. El-İsâbe, (c), (d) ve (t)'ye göre düzeltildi.

[144] Asıl nüshada el-Belevân şeklindedir. El-İsâbe, Usdu'l-Ğâbe, (c), (d) ve (t)'ye göre düzel­tildi.

[145] Asıl nüshada el-Huşenî şeklindedir. El-İsâbe, (c) ve (t)'ye göre düzeltildi.

[146] İki tire arasındakiler nüshayı yazanın bir eklemesi olabilir.

[147] Asıl nüshada da bu ad, "Süleym b. Amr'm annesi" şeklinde geçmektedir. İbn Sa'd, VIII, 224'te de Süleym olarak geçmektedir. Ne var ki bu zât annesine isnad edildiğinde, "Süley­man b. Amr b. el-Ahves" olarak zikredilmiştir. Yani Süieym'İn yerine Süleyman yazılmış­tır. El-İsâbe'de de ismi, "Süleyman" olarak geçmektedir. İbn Hacer, et-Tehzîfrde onun bi­yografisini, "Süleyman b. Amr b. el-Ahves" adı altında yazıyor ve diyor ki: "Babası ve an­nesi Ümmü Cundub'ten hadis rivayet etmiştir. Anne ve babası sahâbî idiler."

[148] İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 267-268.

[149] İbn Hacer, eI~İsâbe'de der ki: "Kâbus b. el-Mehârık ya da İbn Ebi'l-Mehârık... Meşhur bir tabiîdir... Yanlış anlaşılması muhtemel bir yazıda okuduğuma göre, İbn Hazm, onu Bakî b. Mahled Müsned'İnin tertibi üzere zikretmiş ve Rasûlullah'dan altı hadis rivayet ettiğini be­lirtmiştir. Ben derim ki, bu hadisler mürseldİrler." 

[150] Asıl nüshada Ebû'l-Ca'îd olarak geçer. El-İsâbe, (c) ve (t)'ye göre düzeltildi. Bu zât, Ebû'1-Ca'd ed-Damrî'dır.

[151] El~İsâbe'âe; Ebû Ubeys b. Cebr olarak geçer.

[152] Asıl nüshada, Huveyle bint Sa'lebe'dir. El~!sâbe ve (c)'ye göre düzeltildi.

[153] Hâtid ve Abdullah b. Selâm (c), (d) ve (t)' de zikredilmem işlerdir. Bu eserde Abdullah, Yir­mi Beş Hadis Rivayet Edenler arasında da zikredildi.

İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 269-270.

[154] {c)'de, Sa'îd b. Abdİlazîz; (d)'de Sa'îd b. Abdiluzzâ olarak yazılıdır. Her ikisi de yanlıştır. Bkz. el-îsâbe, nr. 3289; ve el-Kuna, 721

[155] (c), (d) ve (t)'ye göre eklendi.

[156] Asıl nüshada "Semre" olarak geçer. Bizim yukarıda zikrettiğimiz daha doğru ve tercihe şâ-yândır.

[157] Asıl nüshada, Ebû Lebine'dir. (c), (d), (t) ve el-İsâbe'ys, göre düzeltildi.

[158] Asıl nüshada, "Abdurrahman b. Safvân'm kardeşi Amr b. Ümeyye ed-Damrî" olarak geç­mektedir. Bu apaçık olarak yanlıştır.

[159] Asıl nüshada, "Attâf'tır. (c), (d), (t) ve el-İsâbe'yt göre düzeltildi.

[160] Asıl nüshada, "Süfyân"ın yerine "Osman" yazılıdır, (c), (d), (t) ve el-İsâbe'yc göre düzel­tildi.

[161] (c) ve (t)'de, "Ümmü Dubayye"; (d)'de ise "Ümmü Tubayye" olarak geçmektedir.

[162] Asıl nüshada "İbn Kerdem"; (c) ve (t)'de "Ümmü Kerdem" olarak geçmektedir Her ikisi de yanlıştır. Bu künyeye sahip kimse yoktur. Bu hanım "Meymûne bint Kerdem'"den baş­ka kimse değildir. Bkz. İbn Sa'd, VIII, 222; el-İsâbe; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 366

[163] (t)'de Dört Hadis Rivayet Edenler başlığı altına şu kişiler de eklenmiştir: "Ruveybe, Târik b. Eşim/Uşeym, Abdullah b. Ebî Hadred.

İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sire, Çıra Yayınları: 270-271.