|
||
etanet | ||
Fetanet, akılla aklı aşma, demektir. Ona, peygamber mantığı da diyebileceğimizi arz etmiştim. Bu mantık, ruh, kalp, his ve letâifi bir araya getirip mütalâa edilecek şeyi öyle mütalâa etmenin adıdır. Fetanet, asla kuru bir akıl ve mantık değildir. Onun içindir ki, İslâm’ı böyle bir akıl ve mantığa izafe edip, “İslâm akıl dinidir”, “İslâm mantık dinidir” gibi laflar etmek, İslâm’ı bilmemenin de ötesinde büyük bir tahrife ilk adım sayılır. Hayır, İslâm, ne akıl ne de mantık dini değildir; o, doğrudan doğruya bir vahiy dinidir. İslâmî meselelerin akıl ile, mantık ile mütenakiz düşmemesi, bu bir yönüyle onun “ilm-i muhitten gelip her meselesini akla da tasdik ettirmesinin, diğer yönden de, onu semavîliğe uygun yorumlayan peygamber mantığının şumûl ve ihatasındandır. Yani peygamber ilhamı ve peygamber mantığıdır, başka değil... O mantık ki, vahyi telakkî edebilecek bir çapta yaratılmıştır. Ve yine o mantık ki, hisse, muhakemeye, kalbe, letâife ve hikemiyât ma’nâsına felsefeye de açıktır. O, mantık üstü bir mantıktır veya tek kelime ile “Fetanet-i Azam”dır. Cenâb-ı Hakk’tan gelen her vahyin evvela bu mantıkta aksetmesi bir zaruret ve ihtiyaçtır. Ancak bu ihtiyaç, insanlara yönelik bir ihtiyaçtır. Çünkü, vahiy evvel emirde böyle bir mantığa uğrayıp orada regüle edilmese veya alternatif akımın doğru akıma çevrilmesi gibi bir çeviriye tabi tutulmadan gelip insanlara ulaşsaydı beşeriyet, o akdes ve mukaddes feyizden meşiet-i amme ile gelen vahiy ve ilhamlar karşısında cayır cayır yanardı. Nasıl ki, Cenâb-ı Hakk, sübühat-ı vechinden perdeleri kaldırıverse, bütün mevcudat yanıp kül olur; vahyin gönderilmesinde de aynı şey söz konusudur258. Evet, vahyin, yakıcı şihap-larına, atmosferlik yapan, peygamberlerin fetanetidir. Zaten din dediğimiz de budur. İlâhî tenezzülat, beşerin idraki seviyesine indirilmiştir. Bunu da yapan, peygamberlere ait mantık, yani fetanettir. Onun içindir ki, fetanet, her peygamberde bulunması gereken bir sıfattır. Ve sadece peygamber olanda bulu-nan bir mantıktır ki, bu mantığı “Deha” kelimesiyle ifade etmek de doğru değildir. Yani, peygamberin mantığı, bütün mantıkların üstündedir ve ona da fetanet denir. Eğer peygamberlerde fetanet olmasaydı, düşmanların itirazlarına, dostların da sorularına maruz kalan bu insanların karşılarına çıkan bunca meseleyi izah ve tefsir etmeleri nasıl mümkün olacakdı ki. Böyle bir imkânsızlık da hiç şüphesiz, dinin anlaşılmaması gibi bir neticeyi doğuracaktı. Bu takdirde ise, dinin tekliflerinin bir ma’nâsı kalmayacak, dinin teklifleri kalmayınca da, insanın yaratılması abes olacaktı. İşte bütün bu menfi neticelerin olmaması, peygamberlerin hârikûlâde bir mantıkla donatılmalarına bağlıdır. Evet, peygamberler, bütün müşkilleri gayet rahatlıkla çözen bir fetanetle serfiraz kılınmışlardır. |
||