nsanlar Madenler Gibidir
Geleceğin terbiyecileri de, yine Buhâri ve Müslim’in rivayet ettikleri şu hadîs üzerinde çalışmalar yapmalıdırlar. Allah Rasûlü buyuruyor: “İnsanlar, aynen altın ve gümüş madenlerine benzerler. Cahiliye de hayırlı olanları, İslâm’a girip onda derinleşip, (onu hazmettiklerinde) yine en hayırlıdırlar.”

Bu ifadeleriyle Efendimiz, sanki bütün pedagog ve psikologları önüne alıyor, onlara şu dersi veriyor: İnsanları terbiyede, onların karakterlerini tespit çok mühimdir. Fizyonomileri, insanların ruh dünyalarını ele verir. Öyleyse evvela, her insanın ruh dünyası anlaşılmalı, daha sonra da her insan eritilebileceği potaya konarak eritilmelidir. Terbiye, bir manâda ona şekil vermektir. Şekil vermek ise, ancak o insanın belli bir potada eritilebilmesiyle mümkündür.

Bilmeden, gelişigüzel yapılmak istenen terbiyenin, hiçbir faydası olmayacağı gibi, büyük zararlara da yol açabilir. Onun için Allah (cc) bu işin başını çeken Zat’a şöyle buyurmaktadır: “De ki: Bu benim yolumdur. Ben ve bana tâbi olanlar, insanları basiretle Allah’a davet ederiz” (Yûsuf/108).

Evet, bir dava ve düşünceye davet, basiretle olmalıdır. Basiret, yapılan işin; bilerek, kime, neye, ne ölçüde davette bulunulacaksa, bunun belli bir şuurla yapılmasıdır.

Demek oluyor ki, Allah Rasûlü, davet de kendisine şuur yolunu seçmekte, ümmetine de böyle bir yolu yeğlemekte, zaten bunu emreden de, doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk’ın kendisidir.

Kim, kaç derece hararetle erir, özünü bulur; kim, hangi potada ele alınır; kim, nerede imbiklere atılır; kime mekikler nasıl gider-gelir; bunlar ancak basiretle keşfedilip bilinebilecek şeylerdir.

Cahiliye devrinde, o günün insanları içinde, şuurlu, basiretli, hakperest ve insaflı olanlar, gözleri hak ve hakikata açılıp İslâm’ı anladıktan ve anlayış itibariyle hakikata uyandıktan sonra da yine en hayırlılardan oldular. Zira, altın, potadan geçtikten sonra yine altın, gümüş ve bakır da, potadan geçtikten sonra yine gümüş, yine bakırdır; ve asla başka madene dönüşmezler. Cahiliye devrinde madeni altın olanlar, İslâm’a geçtiklerinde yine altın olacaklardır; fakat bir şartla ki,ifadesi bunu anlatmaktadır. Dinde fakihleşmeleri, derinleşmeleri kaydıyla...

Onların bu hâle gelebilmesi için de, elbette bir muallimin, bir mürşidin ve bir manâda bir kimyagerin onlara el atıp, potalarda eritmesi gerekmektedir. Evet, onların vicdanlarına İslâm’ı üflemek, ancak bu şekilde mümkündür; onlar da, fıkha ancak bu şekilde ulaşırlar.