İşaret etmeden geçemeyeceğimiz bir hadis de
Efendimizin şu beyanıdır: “Allah, zalime mehil verir. Bir de onu yakaladı
mı, artık iflah etmez.” Sonra da Allah Rasûlü sözlerine şu âyetle devam
ettiler: “İşte Rabbinin yakalaması böyledir. O zalim ahaliyi böyle yakalar.
Zira O’nun yakalaması çok can yakıcı, çok şiddetlidir.” (Hûd/102) . Allah,
zalime mehil üstüne mehil verir. Zulmedeni, kendine baş kaldıranı ve
kendisine isyan edeni, hep mehillerle karşılar. Ama bir kere de yakaladı mı
gayri onu iflah etmez. Demek ki, yapılan şeyler artık gayrete dokunmuş ve
bir son damla gibi bardağı taşırmıştır..
Cenab-ı Hakk’ın kâinatta câri bazı kanunları vardır. Bunlar asla
değişmezler,âyeti de bize bunu anlatmaktadır. “Allah’ın yarattığında
değiştirmek yoktur..” (Rûm/30). Bu kanunlardan biri de, zalimin Allah’ın
kılıcı olma keyfiyetidir. Efendimiz bu durumu bildirirken: “Zalim Allah’ın
adaletidir. Onunla intikam alır, sonra da o zalimden intikam alınır”
buyurmaktadırlar.
Zalim seyfullah’tır. Haddini bilmezlere Allah, zalimle haddini bildirir.
Sonra da zalimden bir intikam alır ki, siz de şaşar kalırsınız. Zalimler,
bugünkü halleriyle, gemi azıya almış gidiyorlar. Ancak sakın siz bu duruma
bakıp ümitsizliğe düşmeyin. Nice “karye”lere Allah böyle mehil, müddet
vermiş, ve âdeta onlara “yiyin, için, yaşayın” demiştir; ama bir de
bakmışsınız derdest etmiş ve işlerini bitirmiştir.
Şöyle etrafınıza ibretle bir bakıverseniz, arz ettiklerimizin müşahhas
manzaralarını siz de apaçık göreceksiniz. Sodom, Gomore ve Pompei, bunun
sadece üç misali... Kim bilir daha adını bilmediğimiz veya onlar kadar ibret
verici olmadığı için unutulmuş daha nice misaller var ki, hepsi de, bu ilâhî
kanuna hâl dilleriyle şahitlik yapmaktadır.
Uzağa gitmeye ne gerek var? Bir zamanlar şu üzerinde yaşadığımız
topraklarda bir Devlet-i Aliyye vardı. Onun yıkılması, rüyalarda bile
görülecek şey değildi. Kimsenin aklının köşesinden geçmeyen bu yıkılış,
bugün ciğerleri sızlatan acı bir duygu olarak tarihin hafızasına
kaydedilmekten kurtulamamıştır. Bugün, bir avuç insan, Misak-ı Millî ile
hudutları çizilmiş bu küçücük ülkede varlıklarını koruma mücadelesi
vermekte... Hatta haricî, dahilî şekâvet cereyanları, onlara bu kadarcık
hayat hakkını bile çok görmektedir...
Ve değişmeyen kanun: “İşte Rabbinin derdest etmesi böyledir..!” Hakiki
tarihçi ve içtimaiyatçılar, Cenab-ı Hakk’ın bu değişmeyen kanunundan ve onun
tarih mezarlığındaki misallerinden çok istifade edecekler. Belki de bu
istifadeleri onların asırlar boyu canlı kalmalarını sağlayacaktır. Biz ,
yine ufkumuzu süsleyen O’nun söz cevherine birçok meseleyi havale ettiğimiz
gibi, bu hadisin şerh ve izahını da havale edip, bir başka hadise intikal
edelim. Allah Rasûlü buyuruyor. |